Bir kişi, bir işletme ya da bir iş hakkında ilgili yerlerden bilgi isteme...

Ranseyman,
İstihbarat,
Arapça: İstihbarat
Bir kişi, bir işletme ya da bir iş hakkında ilgili yerlerden bilgi isteme.
Yeni öğrenilen bilgiler, haberler, duyumlar. 
Bilgi toplama, haber alma.
Bir kişi veya işletme ya da bir iş hakkında ilgili yerlerden bilgi istenmesi ve toplanması.

Ticari terim olarak ranseyman; bir kişi veya işletme ya da bir iş hakkında ilgili yerlerden bilgi istenmesi ve toplanması anlamını ifade eder. En geniş uygulama alanı bankalarca kredi açılması sözkonusu olan bir firmanın; mali durumu, karakteri, kendisiyle çalışma imkan ve oranını saptamağa yarayan diğer esaslı bilgilerin güvenilen kaynaklardan da toplanmasıdır. Buna daha çok piyasa istihbaratı veya piyasa araştırması demek yerinde olur.

Aynı şekilde büyük ticarethaneler veya imalatçı işletmeler tarafından acentelik, bayilik için bilgi toplanılması da ranseyman konusuna girer.  Bir takım piyasalarda satıcıların diğer satıcılardan veya mevcut müşterilerinden vadeli işlem gerçekleştirecek müşteri adaylarının mali durumları hakkında yaptığı araştırmadır.

Kimi göçebe Türk boylarında birkaç aileye ait çadırdan oluşan topluluk...

Avul,
Kabile,
Kimi göçebe Türk boylarında birkaç aileye ait çadırdan oluşan topluluk.

Avul sözcüğünün yörelerimizde, halk dilinde başka anlamları:
Ağıl.
Asker.
Kış için meyva saklanan yer.
Gaipten haber veren, kahin.
Bahçelerin etrafına ağaç ve ince dallardan yapılan çit, engel.

Her şeyi önceden düşünen kimse için kullanılan sözcük ...

Durendiş,
Tedbirli (kimse), 
İhtiyatlı,
Müdebbir,
Her şeyi önceden düşünen kimse için kullanılan sözcük.
Farsça bir sözcüktür. İleriyi düşünen anlamındaki uzak ve endiş kelimelerinden türetilmiştir. İleriyi düşünen, uzağı gören, her işin sonucu ölçüp biçen, tedbirli (kimse), müdebbir.
Durendiş olma, ileriyi düşünüp ona göre hareket etme durumu.
İş ve davranışlarının sonucunu inceden inceye düşünerek hareket eden, tedbirli ve ihtiyatlı davranan (kimse).

Ad kavminin mezarları...

İrem,
Ad kavminin mezarlarına verilen ad.
İrem, bir kabile adıdır. Buna göre bu kabile Ad kavminin bir kolu olup adını kavmin atası olan İrem' den almıştır. Tarihçiler ve müfessirler, Kuran’daki bir ifadeden hareketle Ad kavmini Ad-i Ula ve Ad-i Uhra diye iki kısma ayırmışlar. Ad-ı Ula’ ya, İrem denildiğini nakletmektedirler. Eski Arap şiirinde Arabistan’ da yaşayan İrem adında bir kabileden bahsedilmekte ve çoğunlukla Ad, bazan da Semud, Himyeriler ve diğerleriyle birlikte zikredilmektedir. İbn Haldun da İrem’ in bir kabile adı olduğunu, çünkü bu adla anılan bir şehrin bulunmadığını ifade etmektedir.

Kuzeydoğu Avrupa'da yaşayan ve aynı dil ailesini oluşturan halklar topluluğu...

FinUgor,
Fin-Ugor,
Fin-Ugor(Ural)
Fin-Ugor halkları, bugün Kuzeydoğu Avrupa' da yaşayan ve aynı dil ailesini oluşturan halklar topluluğudur. Fin-Ugor halklarının konuştuğu diller ve lehçeler Samoyed dilleri dışındaki tüm Ural dilleri kapsar. Bu kavimlerin toplam nüfusu 30 milyon civarındadır. Fin-Ugor halklarının en bilinenleri Macarlar, Finler ve Estonlardır.

Bu kaimler şunlardır:
Ugor kolu:
Bugünkü Macaristan ve Rusya'ya bağlı ülkenin orta kesiminde bulunan Hantı-Mansi Özerk Okrugu'nun halkları Ugor halkları içerisindedir. Yaklaşık 20 milyon insandan oluşmaktadır.

Perm kolu:
Rusya içerisinde yer alan Komi Cumhuriyeti ve Udmurtya ile Komi-Permyak Özerk Okrug'u halkları bu kavimlerin Perm kolunu oluşturmaktadır. Yaklaşık 2 milyon insan bu kolun bünyesindedir.

Finno/Volga kolu:
Rusya içerisinde yer alan Mari El, Mordovya Özerk Cumhuriyetleri ile Eryza Oblast'da yaşayan halk bu kolu oluşturur. Yaklaşık 1 milyon kişi bu koldadır.

Sami kolu:
İskandinavya'nın kuzeyinde yaşayan Laponlar (Samiler) bu kolu oluşturur. Yaklaşık 30 bin insan bu koldadır. Sami halkı; Norveç, İsveç ve Finlandiya'nın kuzeyinde yoğunlaşmaktadır. Geleneksel dinleri Şamanizm'dir.

Fin kolu:
Finlandiya ve Rusya'ya bağlı Ingria, Karelya bölgeleri ile Estonya halkı Fin-Ugor kavimlerinin Fin kolunu oluşturur. Bu kol yaklaşık 6 milyon insandan oluşur.

Samoyed kolu:
Enet ve Nenet halkları Rusya'da çoğunlukla Nenets (Samoyedin Rusçası)özerk bölgesi ve Yamalo-Nenets bölgesinde yaşarlar. Enets, Nenets, Nganasan, Yurats, Selkup gibi grupları vardır. Nüfusları 50 bin kadardır.

Yukagir kolu:
Genelde Kolyma nehri çevresindeki oblastlarda ve Yakutistan'da yaşayan küçük bir grup.

Ömrünce halk sağlığı için çalışmış, Dr. Hafız Cemal'e verilen ünvan ...

Lokman,

Lokman Hekim,
Doktor Hafız Cemal.
"Lokman Hekim" adıyla anılan Dr. Hafız Cemal ömrünce halk sağlığı için çalışmış, gazetelerde sürekli makaleler yazmış, sağlık dergileri çıkartmıştı.

Lokman Hekim, Kuran' da ve halk efsanelerinde bahsi geçen, hikmet sahibi olduğuna inanılan kişi.
Lokman Hekim' in İslam' a göre peygamber olduğuna dair iddialar bulunmakla beraber İslam alimlerinin genel görüşü peygamber olmadığı yönündedir. Kuran' da Lokman Suresi' nde bahsedilir. Allah tarafından Lokman' a hikmet verildiği belirtilir. Lokman suresinde Lokman' ın oğluna verdiği öğütler anlatılır.

Türk edebiyatında Lokman Hekim olarak öne çıkmıştır. 
Bu sebeple Türk divan, tasavvuf ve halk edebiyatlarıyla Türk folklorunda Lokman Hekim, Lokman-ı hazık, tabip Lokman, dert Lokman' ı, şifa Lokman' ı gibi isimlerle ve sıfatlarla anılır. Bu kapsamda Lokman, Şifayı Lokman, devayı Lokman, yedi Lokman, Lokman eli, ilacı Lokman, merhemi Lokman, babı Lokman, muhtacı Lokman, yara saran Lokman gibi isimlerle yer alıyor.

Lokman' ın öğütleri 17. yüzyıldan itibaren Batı dünyasında da dikkati çekiyor. Lokman Hekim' in tabip kimliği onun şifalı bitkiler hususunda uzman kabul edilmesini gerektirdiğinden bu alanda kaleme alınan kitaplarda, kitap adından başlayarak çeşitli hastalıklar için sunduğu reçetelere kadar pek çok konuda ismi kullanılmıştır.


Volga Irmağı'ndan Karadeniz'in Kuzeyi'ne doğru uzanan geniş alanda yaşayan göçebe ve savaşçı bir halk.

Kimmerler,

Volga Irmağı' ndan Karadeniz' in kuzeyine doğru uzanan geniş alanda yaşayan göçebe bir halk.
M.Ö. 8. yüzyılın ilk yarısına kadar Volga Irmağı' ndan Karadeniz' in kuzeyine doğru uzanan geniş alanda yaşayan göçebe ve savaşçı bir halk.

Filmlerde canlandırılan ünlü çizgi roman kahramanı, Barbar Conan' ın kavmi Kimmerler' dir. Kimmer ülkesi, M.Ö. 8. yüzyılda İskitlerin eline geçince, Kimmerler kafileler halinde güneye inerek Kafkasya' dan, Demir Kapı ve Derbent geçitlerini aşarak Doğu Anadolu' ya girdi. Sonra Orta Anadolu' ya aktı. Friglere saldırıp başkenti Gordion' u yağmalayan Kimmerler, daha sonra Batı' ya yönelerek Lidya' yı tehdide başladı. Lidya, Asurlularla işbirliği yapıp Kimmerler' i büyük bir yenilgiye uğrattı. Kimmerler bir süre sonra yeniden Lidya' ya saldırıp, Gediz Vadisindeki başkentleri Sardis' i aldı. Sardis' i yakıp yıkan Kimmerlerin, Edremit yakınlarındaki Antandros kentinde de yaşadıkları biliniyor.

909-1171 yıllarında Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da hüküm süren Müslüman hanedan ...

Fatımiler,
909-1171 yılları arasında Kuzey Afrika, Mısır ve Suriye’ de hüküm süren bir Şii devleti.
Kuzey Afrika ve Ortadoğu' da hüküm süren Müslüman bir hanedan. Hanedan adını Hz. Fatıma’ dan alır. Kurucuları Hz. Fatıma ve Hz. Ali yoluyla Hz. Peygamber’ in soyundan geldiklerini iddia ederler. Bu iddianın doğruluğu eski ve yeni alimler arasında tartışma konusu olmuştur. 

Darülhikme:
Fatımiler’ in propaganda amacıyla Kahire’ de kurduğu kütüphane ve kültür merkezi. 

Ubeydullah el Mehdi:
İlk zahir İsmaili imamı ve Fatımiler’ in kurucusu (909-934).

Arap yazısında bir ünsüzün " ı, i " okunacağını gösteren işaret ...

Esre,
Kesre,
( ـِ )
Arap yazısında bir ünsüzün " ı, i " okunacağını gösteren işaret
Arap yazısında, bir ünsüzün dar, düz ve kısa (ı, i) okunacağını gösteren işaret, kesre.
Klasik Arapça’da uzunları da bulunan üç ünlü vardır: a i u. Ortalama uzunlukta olanların yazıda harf karşılıkları yoktur. Gösterilmek istendiğinde hareke denilen yardımcı işaretler kullanılır. Daha önce gördüğümüz bu işaretlerin Arapça’daki adları fetha (üstün), kesre (esre) ve zamme (ötrü)dir. Yardımcı işaretlerin yazıda kullanılması genel olarak Kuran yazımıyla sınırlıdır; bir de alfabe öğretimi amacıyla yazılmış kitaplara özgüdür. Bunlar aşağıda hem ait oldukları dildeki değerleri, hem de Türkçe’deki değer ve çeşitlenmeleri bakımından ele alınır.

Arap alfabesine dayanan eski Osmanlı alfabesinin, tanıdığımız harfler dışında, yardımcı
işaretleri de vardı. Arapça’ da özellikle Kuran’ da kullanılmış olan bu işaretlerin en önemlileri
kısa ünlü işaretleridir. Hareke denilen bu işaretlere Türkçe metinlerde özellikle XVI. yüzyıl sonlarına kadar geniş ölçüde yer verilmiştir:
( ـَ ) üstün,
( ـِ ) esre,
( ـُ ) ötrü.

Daha önce gördüğümüz bu işaretlerin Arapçadaki adları fetha (üstün), kesre (esre) ve zamme (ötrü) dir. Yardımcı işaretlerin yazıda kullanılması genel olarak Kuran yazımıyla sınırlıdır; bir de alfabe öğretimi amacıyla yazılmış kitaplara özgüdür. Bunlar aşağıda hem ait oldukları dildeki değerleri, hem de Türkçedeki değer ve çeşitlenmeleri bakımından ele alınacaktır.

Yazıda bir harfle varlığı belirtilmez, bir ünsüz harf ( ـِ ) esre (kesre) denilen harekeyle okunduğunda duyulmuş olur.

Arap yazısında bir ünsüzün açık ve düz " a, e " okunacağını gösteren işaret ...

Üstün,
Üstün, Türkçe kelimelerde a, e ünlüleri için, esre ı, i ünlüleri için, ötrü ise o, ö, u, ü
ünlüleri için kulanılmıştır.
Üstünün bir de ‘iki üstün’ denileni vardır: 
( ـً ). Türkçe kelimelerde bu işaretin özellikle
kimi ilk dönem metinlerinde ayrılma durumu ekinin yazılışında kullanılmış olduğu görülür:
(  ً دا ) (-dan/-den) gibi.

Diğer yardımcı işaretler ise şunlardır:
Harekelerle işaretlenmiş metinlerde üstün (fetha) ile gösterilir.
Kalın ünsüz harflerinin hece sonunda yer alması durumunda da hece ünlüsünü gösteren üstün (fetha), á gibi okunur:
Kelime içinde, hareke için, ünsüz harfin kendisi kürsü görevindedir. Yazıda konmayan üstün, harfin sesiyle birlikte a olarak okunur.

Esre,
Kesre,
Arap yazısında bir ünsüzün " ı, i " okunacağını gösteren işaret
Arap yazısında, bir ünsüzün dar, düz ve kısa (ı,i) okunacağını gösteren işaret, kesre.
Klâsik Arapça’da uzunları da bulunan üç ünlü vardır: a i u. Ortalama uzunlukta olanların yazıda harf karşılıkları yoktur. Gösterilmek istendiğinde hareke denilen yardımcı işaretler kullanılır. Daha önce gördüğümüz bu işaretlerin Arapça’daki adları fetha (üstün), kesre (esre) ve zamme (ötrü)dir. Yardımcı işaretlerin yazıda kullanılması genel olarak Kur’an yazımıyla sınırlıdır; bir de alfabe öğretimi amacıyla yazılmış kitaplara özgüdür. Bunlar aşağıda hem ait oldukları dildeki değerleri, hem de Türkçe’deki değer ve çeşitlenmeleri bakımından ele alınacaktır.

Arap alfabesine dayanan eski Osmanlı alfabesinin, tanıdığımız harfler dışında, yardımcı
işaretleri de vardı. Arapça’da özellikle Kur’an’da kullanılmış olan bu işaretlerin en önemlileri
kısa ünlü işaretleridir. Hareke denilen bu işaretlere Türkçe metinlerde özellikle XVI.
yüzyıl sonlarına kadar geniş ölçüde yer verilmiştir:
( ـَ ) üstün,
( ـِ ) esre,
( ـُ ) ötrü.

Daha önce gördüğümüz bu işaretlerin Arapça’daki adları fetha (üstün), kesre (esre) ve zamme (ötrü) dir. Yardımcı işaretlerin yazıda kullanılması genel olarak Kur’an yazımıyla sınırlıdır; bir de alfabe öğretimi amacıyla yazılmış kitaplara özgüdür. Bunlar aşağıda hem ait oldukları dildeki değerleri, hem de Türkçe’deki değer ve çeşitlenmeleri bakımından ele alınacaktır.

Hindu mitolojisinde ve Budacılıkta dört ana Tanrı tarafından yok edilen kavim...

Lokapalalar,
Hindu mitolojisinde ve Budacılıkta dört ana Tanrı tarafından yok edilen kavim. 

Lokapala:
Dünyanın koruyucusu veya yöneticisi manasını taşır.
Brahmanizm' de ikinci derecede Tanrı' dır.  Destan' da her biri bir ana yönde olmak üzere dört tane, Purana' larda sekiz, Manu yasalarında da ara yönlerdekilerle birlikte, sekiz Lokapala vardır. Bunlar Meru dağında oturur ve arkaik bir kozmografyayı temsil ederler. Buddha sanatında savaşçı olarak görünürler. Hinduizm'de ana yönlerin koruyucularına Lokapalas veya Dikpalaka denir. Dört ana koruyucu şunlardır: Kubera (Kuzey); Yama (Güney); Indra (Doğu); Varuna (Batı).

Asura:
Hindu mitolojisinde, tanrıların ve insanların düşmanı sayılan.

Muhammed İkbal' in bir kitabı ...

Şarktan Haber,
Peyam-ı Maşrik,
1924 yılında yayımlanmış eseridir.
Muhammed İkbal' in Eserleri:
Aşk ve Tutku,
Benliğin Sırları, Benlik ve Toplum, Bir Annenin Rüyası, Bir Şahinsin Sen,
Cavidname, Cebrail' in Kanadı,
Esrar ve Rumuz, Ey Şark Kavimleri,
Hareket Zili, Hicaz Armağanı,
İkbal Külliyatı,
İslam'da Dini Düşüncenin Yeniden İnşası, 
İslami Benliğin İçyüzü, İslam Felsefesine Bir Katkı,
İslam’da Dini Düşüncenin Yeniden Anlamlandırılması, 

İslam Toplumunun Yapısı,
Kulluk Kitabı,
Lale-i Tur,
Makaleler, Misafir, Musa Vuruşu, Müslüman Gençlik.
Şarktan Haber, Şikayet ve Cevabı, Şu Masmavi Gökyüzünü Kendi Yurdum Sanmıştım Ben,
Yansımalar.

Muhammed İkbal:
 (D. 9 Kasım 1877 Pencap - Ö. 21 Nisan 1938), 
Pakistanlı İslam alimi, şair, filozof ve politikacı.
Allame İkbal olarak da bilinir. 
Hindistan' daki müslümanların bağımsızlık mücadelesini ilk defa dile getiren kişidir.

Pakistan’ ın Pencap eyaletinde, Siyalkut kentinde 9 Kasım 1877 tarihinde doğdu. İlk eğitimini Kuran üzerine almıştır. Medresede arapça ve farsça eğitiminini tamamladı. Lahor' da yüksek öğrenimini tamamladı. 1905 yılında Londra' da Cambridge Üniversitesi felsefe ve iktisat bölümünden mezun oldu. Londra' da Arap Dili ve Edebiyatı Fakültesi' nde hocalık yaptı. Bu arada hukuk üzerinde de okudu. İkbal, savcılık diplomasını aldıktan sonra Almanya' ya giderek Münih Üniversitesi' nde felsefe dalında doktora yaptı. Doktora eğitimini bitirdi. Sonra tekrar İngiltereye döndü. Cambridge Üniversitesi' nde Felsefe ve İngiliz Edebiyatı dalında profesör olarak çalışmaya başladı.  35 yaşında, Profesörlük unvanı almış bir akademisyendir.

1908 yılında Hindistan' a döndü. Muhammed İkbal Friedrich Nietzsche, Henri Bergson ve Goethe, Melana Celaleddin Rumi gibi ünlü filozofların etkisinde kalmıştır. Muhammed İkbal ülkesinin siyasetine de katılmış ve halkını bu konularda yönlendirmişti. İngiliz sömürüsüne başkaldırı ve Pakistan' ın kuruluşunda büyük tesiri olmuş. 

Muhammed İkbal, 21 Nisan 1938 yılında öldü.

Bir kabilenin taptığı ata ya da tanrı heykeli...

Abakı,
Put, 
Suret, 
Heykel, 
Totem, 
Ongun,

Eski Türklerde, ölmüş  ataların tapılan suret ve heykelleri.  
Bir totem niteliğinde olan bu abaklar, çoğunlukla bir direkle evlerin ve çadırların önüne dikilirdi. Türk halk kültüründe bostanlara dikilen korkuluklara da abakı adı verilir. Bu korkulukların korkutucu anlam ifade etmesi abakı kelimesinden kaynaklanmaktadır. Daha önceki dönemlerde kötü ruhlardan korunmak için evlere bahçelere dikilen heykellerin, ongunların, totemlerin veya simgesel direklerin dönüşmesiyle ortaya çıkmışlardır. 

İlkel kavimlerde kötü ruhlardan korunmak için evlerin önüne dikilen heykellere abakı denilir.

Kalp hastalıklarına karşı kullanılan bir ilaç ...

Trinitrin,

Güseril trinitrat,
Nitrogliserin,
İngilizce: trinitrin.
Kalp hastalıklarına karşı kullanılan bir ilaç.
Gliseril trinitrat, damar düz kaslarını gevşeterek kalbin yükünü hafifletir, oksijen gereksinimini azaltır ve böylece şiddetli göğüs ağrısının tedavisinde kullanılır.
Tıpta, nitrogliserin etkili bir antihipertansif ajan olarak ve kalbe kan ve oksijenin yetersiz akmasından kaynaklanan iskemik kalp hastalığının ağrılı bir belirtisi olan anjina pektoris için kullanılır. 

Dilaltı nitrogliserin, ülkemiz hastane öncesi acil sağlık hizmetlerinde nitrogliserin en sık vazodilatasyon etkisinden faydalanılarak göğüs ağrısı, akciğer ödeminde kullanılan bir ajandır. Bu amaçla nitrogliserin, dil altı tabletler, dil altı spreyler ve transdermal pedler kullanılarak uygulanmaktadırlar.

Dilaltı hapı Nitrat, damarların duvarındaki düz kasları gevşeterek damarın genişlemesine neden olan grubun ilacıdır. Nitratlar sadece dilaltı değil günlük kullanımda standart olarak kullanılırlar. Bunların içinde en bilineni Monoket' dir.

Toprak...

Arazi,
Toprak, Tarla,
Kara,
Kara yer,
Hak,
Türap,
Yöre,
Vatan, ülke, memleket, yöre.
Memleket, ülke,
Yurt, il, memleket.
Yer kabuğunun, toz durumuna gelmiş türlü kütle kırıntılarıyla, çürümüş organik cisimlerden oluşan ve canlılara yaşama ortamı sağlayan yüzey bölümü; kara yer, hak, türap.
Başka yerlerden taşınıp biriktirilen ya da yerli kayaların fiziksel, kimyasal ve dirimsel yollarla dağılıp çözülmeleriyle oluşan, türleri, kalınlığı, sürekliliği ve tarım bakımından değerleriyle ayrımlı yüzeysel örtü.
Kimyasal, fiziksel ve biyolojik faktörler etkisiyle oluşmuş, organik ve mineral maddelerin değişim ve karışımından meydana gelmiş olan litosferin gevşek kısmı.

Osmanlılar döneminde padişah, sadrazam, vezir vb. devlet büyüklerini korumakla, onların silahlarının bakımını muhafaza etmekle görevli kimse...

Silahtar,
(Silahdar),
Silah taşıyan,
Arapça ve Farsça sözcüklerden türetilmiş, eskiden kullanılan bir kelimedir.
Osmanlı devlet büyüklerini korumakla görevli kuvvet.
Padişah ve vezir gibi devlet ileri gelenlerinin silahlarını koruyan ve bakım ve onarımını yapan görevli.
Osmanlılar döneminde padişah, sadrazam, vezir vb. devlet büyüklerini korumakla, onların silahlarının bakımını muhafaza etmekle görevli kimse.
Padişah, sadrazam, vezir, beylerbeyi gibi bir devlet büyüğünü korumakla, silahlarını muhafaza etmek ve bakımını yapmakla görevli kimse.

Silahdar Bölüğü:
Osmanlılar' da silahdar bölüğü adı altında kapıkulu süvarilerinden birini oluşturan bir askeri grup vardı. Osmanlı döneminde, Yıldırım Bayezid zamanında silahdarlık, bir saray kurumu oldu. Devlet adamlarının maiyetlerinden, kapıkulu bölüklerinden birinin adıdır. Silahdarlık makamında bulunan kişiye silahdar ağa veya silahdar-ı şehriyari denilir. II. Mahmut döneminde ortadan kaldırıldı.

Birkaç sanayi kuruluşunun tek yönetimde birleşmesi...

Kombina,
Fransızca: combinat.
İngilizce: combine
Birkaç sanayi kuruluşunun tek yönetimde birleşmesi.
Bir sanayi dalında birbirini tamamlayan etkinliklerin tek bir çatı altında toplanmasıyla oluşan kuruluş. 
Tröst.
Aynı ham maddeyi çeşitli mâmuller hâline getiren ve birbirini tamamlayan fabrikalar topluluğu, tröst benzeri şirket.
Birbirini tamamlayan kuruluşların tümü.

Birleştirilmiş et tesisi.
Çiftlik hayvanlarının kesimlerinin yapıldığı ve karkaslarının dondurulduğu işletme.

Alexander Fleming tarafından 1928’de bulunan metabolizma ürünlerinden elde edilen antibiyotik ...

Penisilin,
Penicillin,
Latince: penicillium notatum.
Penisilin, bir antibiyotik ilaçtır
Penisilini bulan İskoç bakteriyolog Alexander Fleming.
Bir tür küf mantarının metabolizma ürünlerinden elde edilen, birçok bakteri türü üzerinde etkili olan, bakterilerin yol açtığı hastalıklarda kullanılan bir antibiyotik.

Sir Alexander Fleming tarafından 1928 yılında bulundu ve ilk kez 1941 yılında insanlarda kullanılmaya başlandı. Penisilin alerjisi sonucu şoka giren kişilere derhal panzehir adı verilen penisilinin vücuttaki etkisini yok edecek bir ilaç verilmelidir. Yoksa kişi hayatını kaybedebilir. Penisilin iğnesi kullanmadan önce kişilere penisilin alerji testi yapılıp kontrol edilmektedir. Penisilinler doğal ve sentetik olmak üzere iki ana grupta toplanmaktadır.

Alexander Fleming:
Sir Alexander Fleming,
(D. 6 Ağustos 1881 İskoçya / Lochfield - Ö. 11 Mart 1955, Londra, Birleşik Krallık).
İngiliz hekimi, bakteriyolog.

Ege bölgesinde, Büyük Menderes Nehrinin hemen ağzına yakın deniz kıyısında bir antik liman şehri...

Milet,

Miletos, Miletus,
Yunanca: Miletos,
Latince: Miletus.
Hititçe: Millawanda.
Kent, Atina Kralı Kodros’ un oğlu Nekus tarafından MÖ 3500 - M.Ö. 2000  yılları arasında kurulmuştur. MÖ 6. yüzyıl koloni devletidir. Ege bölgesi' nde; Büyük Menderes Nehrinin hemen ağzına yakın deniz kıyısındaki antik bir liman şehridir. 

Günümüzde; Aydın' ın Söke ve Didim (Yenihisar) ilçeleri arasındadır. Milet antik kenti harabe halindedir. Antik kent Büyük Menderes nehri tarafından doldurulduğu için yaklaşık 10 km denizden içeridedir.

Miletos antik kentinde ilk arkeolojik kazılar 1873 yılında Fransız arkeolog Olivier Rayet ile başlamış ve Alman arkeolog Theodor Wiegandın yaptığı kazılar takip etmiştir. Şu anda Miletos' ta kazılar Almanya Bochum' daki Ruhr Üniversitesi tarafından organize edilmektedir.

Kızgınlık, öfke duyma...

İnfial,
Arapça: infial.
Gücenme, dargınlık duyma, kırılma.
Bir tesir ediciden, bir fiilden etkilenme durumu, etki altında kalma, etkilenme.
Dıştan gelen bir sebep ve tesirle ortaya çıkan hal, tesir ve hareket, teessür, reaksiyon.
Harici bir sebeb ve tesirle hasıl olan hal, tesir ve hareket.
Bir tesirin gücü altında hareket etme.
Herhangi bir şeyden etkilenme.
Kızgınlık.
Edilgi.
Can sıkılma.
Teessür.
Harici tesire kabil olmak.
Ruhun kabul ettiği tahavvülat.
Hareketlenme, kızma.
Kırılma, gücenme.
İçerleme, gücenme, darılma
Birine içerleme, gücenme, kızgınlık duyma.
Gücenme, darılma, olumsuz tepki, kızgınlık.
Kızgınlık, öfke duyma.

Geleneksel Japon dövüş sporları aikido ve kendoda sporcuların giydiği, şalvara benzer pantolon...

Hakama,
Geleneksel Japon dövüş sporları aikido ve kendoda sporcuların giydiği, şalvara benzer pantolon.
Bölümlü ya da bölümsüz etek, ya da oldukça geniş bir pantalondur. Geleneksel olarak erkekler tarafından giyilir. Günümüzde kadınlar tarafından da giyilmektedir. Aikido gibi bazı dövüş sanatlarında da kullanılır. Hakama genellikle pililidir ve koshiita (giyenin arka alt kısmında kalan dolgulu bölüm) ile himo (obinin üzerinden bele bağlanan uzun kumaş parçaları) gibi kısımları vardır.

Hakama aikido, kendo, iaido ve naginata gibi çeşitli budo sanatlarında giyilir. Desenine göre, çok resmîden ziyaret elbisesine kadar derecelendirilir. Kadınların çok resmî giysilerinde bulunmasa da erkeklerinkinde bulunur.

Az sözle çok şey anlatma...

İcaz,
İycaz, 
Sayadinbit,
İngilizce: concision.
Arapça: icaz, (ﺍﻋﺠﺎﺯ). 
Sözü kısa ve anlaşılır olmak.
Az sözle çok şey anlatma.
Arapça, aciz olmak, gücü yetmemek anlamındaki acz keimesinden türetilmiştir.
Aciz bırakma, bir benzerini yapmada herkesi acz içinde bırakma,
Herkesi aciz bırakan şey, keramet, mucize.
Mucize sayılacak kadar düzgün söz söyleme, mucize derecesinde yüksek eser meydana getirme, belagatin son mertebesi.

Sayadinbit:
Az sulu kuru üzüm.

Misk sığırı, misk öküzü...

Muskox,
Musk ox,
Latince: Ovibos moschatus,
Misk Koyun Öküzü,
Misk Sığırı
Misk Öküzü,
Umingmak(sakallı),
Bovidae familyasına ait toynaklı bir memelidir.

Misk öküzü: Kuzey Kutbu' nun yerlisi olup, kalın kürkü ve mevsimsel kızgınlık döneminde erkeklerin yaydığı güçlü kokuyla dikkat çeker. İşte yaydığı bu misk kokusundan adını alır. Bu misk kokusu çiftleşme mevsiminde dişileri cezbetme etkisine sahiptir.  

Misk öküzleri önceleri Grönland' da ve Kuzeybatı Toprakları' ndaki Kanada Arktik Bölgesi' nde ve Nunavut' ta yaşıyordu. 

Çok yazık...

Yu,
Esafa,
Va esafa,
Çok yazık.
Yazık: Aroh

Acınma, Aroh,
Derda, Diriga,
Efsus, Esafa, Eyah,
Füsus,
Günah.
Hayfa, 
Hayıf, Heyhat.
Malesef,
Tüh,
Vah, Va esafa,
Yazıh.

Acınma, üzüntü anlatan bir söz.
Kınama anlatan bir söz,
Olmaması gereken bir şey karşısında duyulan üzüntüyü ifade eder.

Gümüş veya altın tellerden yapılmış motiflerle süslü...

Telkari,
Gümüş işleme.
Vav işi de denir.
Farsça: Telkari, (ﺗﻞﻛﺎﺭﻯ).
Gümüş veya altın tellerin, madeni evani vb. üzerine sanatkarın tasarladığı şekilde yerleştirildikten sonra kaynakla kaynatılması sonunda ortaya çıkan iş.
Gümüş veya altından ince telleri örmek suretiyle yapılan.
Gümüş, altın tellerden süsleme.

Tel durumundaki gümüşü, altını örerek veya bir şey üzerine kakarak yapılan iş.
Gümüş veya altını ince teller durumuna getirip örerek yapılan (takı vb.).
Gümüş veya altın tellerden meydana getirilen motiflerlerle süslü.
Telkari ince gümüş tellerin birleştirilmesiyle yapılmaktadır.

Mardin yöresine ait bir gümüş işleme sanatıdır.
Ankara' nın Beypazarı ilçesinde de telkari sanatı geliştirilerek, altın ve gümüş takıda değişik süsleme ve desenlerle yapılmaktadır.

Filigre

Yazma yitimi...

Agrafi.
İngilizce: agraphia, 
Fransızca: agraphie,
Yazma yitimi,
Zıya-ı tahrir, 
Yazma kabiliyetinin kaybedilmesi.
Yazı yazma becerisinin kaybolması.
Elin güç ve eşgüdümünün normal olmasına karşın yazma yeteneğinin kaybı.
Yazı yazamama.
Yazı yitimi.

Ellerinde, parmaklarında hiçbir sakatlık olmamasına karşın ruhsal sebeplerle yazma melekesini yitirme; agrafi.
Yunanca agrafi; söz ruh bilimi alanında ellerde veya parmaklarda yazmayı engelleyecek herhangi bir engel bulunmamasına karşın ruhsal nedenlerle yazma yetisini yitirme.

Yazmak için, birçok ayrı beceriyi yürütebilmeniz ve entegre edebilmeniz gerekir. Beyniniz dili işleyebilmelidir. Başka bir deyişle, düşüncelerinizi kelimelere dönüştürebilmelisiniz. Agrafi doğrudan tedavi edilemez, ancak bireyler önceki yazma becerilerinin bir kısmını yeniden kazanmaya ve iyileştirmeye yardımcı olacak teknikleri öğrenebilirler. 

Agrafi Hastalığı' nın nedenleri:
Beyin Hasarı ve Travma
Felç.
Nörodejeneratif Hastalıklar
Beyin Tümörleri
Vasküler Nedenler
Travmatik Beyin Yaralanmaları, hasarlar.
Demans (bunama)
Nörolojik Hastalıklar

Agrafi: yazma yeteneğinin kaybıdır. 
Afazi: genellikle konuşma yeteneğinin kaybını ifade eder. 
Aleksi: bir zamanlar okuyabildiğiniz kelimeleri tanıma yeteneğinin kaybıdır. Aleksi’ ye bazen Kelime Körlüğü de denir.

Birinden uzak düşme...

Firkat,
Arapça: firkat, 
(ﻓﺮﻗﺖ).
Fürkat. 
Firak. 
Müfarakat.
İftirak. 
Ayrılık,
Ayrılış, ayrılık, 
Ayrılık, ayrılış, firak, hicran. 
Dostlardan ve sair sevdiği şeylerden ayrılış.
Hasretlik acısı, sevenlerin birbirlerinden ayrılmasından doğan ayrılık acısı.
Karşıtı: Visal, kavuşma.

Firkateyn:
İtalyanca: fregattino,
Buharlı gemilerin icadından önce kullanılan, hem güvertesinde hem ambarında top bulunan, otuz iki, elli veya yetmiş dört toplu, üç direkli, korvetten büyük, süratli yelkenli savaş gemisi.
Günümüzde bazı deniz kuvvetlerinde bulunan süratli bir tip refakat gemisi.

Osmanlı Devleti' nde bazı devlet görevlerindeki sorumlu kişi ...

Emin,
Arapça emin, (ﺍﻣﻴﻦ).
Arapça, korkusuz, güvenli olmak anlamındaki  emn kelimesinden türetilmiştir.
Osmanlı Devleti' nde bazı devlet görevlerindeki sorumlu kişi.
Osmanlı imparatorluğunda bazı devlet görevlerindeki sorumlu kişilere verilen ad.
Güvenli.
Tehlikesiz.
Şüphesi olmayan.
Kendine güvenen.
Güvenilir, inanılır, itimat edilir (kimse), inak
Herhangi bir konuda tereddüt ve şüphesi olmayan, kesin olarak kanaat getirmiş bulunan (kimse).
Güvenlik içinde olan, tehlikeden uzak, emniyetli
Osmanlı Devleti’ nde bir işin başı ve sorumlusu durumunda olanlara verilen memuriyet unvanı.

M.Ö. 740-710 yılları arasında Yahuda Krallığında yaşamış bir peygamber...

Yeşaya,
Yeşaya Peygamber, M.Ö. 740-710 yılları arasında Yahuda Krallığında yaşamıştır. Yaşadığı dönemde İsrail Devleti, Asur krallığı tehdidi altında idi. M.Ö. 721 yılında Asur Krallığı Kuzeydeki bu İsrail Devletini işgal ediyor. Teratta yazılı ilk Mesih beklentisi başlıyor. 
Peygamber Yeşaya döneminde, Babil Krallığının yıkılacağı ve Pers Kralı Koreş Mesih ilan ediliyor.

Babil’ in yıkımı M.Ö. 538 yılında oluyor. Peygamber Yeşaya' nın kehanetleri, İbrani Kutsal Kitapları’ nda belirtilmiştir. Eski Ahit’ in Yeşaya kitabı, bu peygamberin İsrail ve komşu uluslara yönelik kehanetlerini içerir. Hristiyanlıkta ise Yeşaya kehanetleri, İsa' nın Mesih olduğuna dair önemli kanıtlar olarak görülür. Özellikle Noel döneminde, kiliselerde bu kehanetler sıkça okunur ve İsa' nın doğumunun önceden bildirildiğine dair bir vurgu yapılır.

Yeşaya kitabı, Tanah' taki Son Peygamberlerin ilk kitabıdır. Bu kitabın ardından Hezekiel, Yeremya ve Oniki küçük peygamber kitapları gelir. 
Var olan en eski Yeşaya kitabı, İsa'dan bir asır önce yazılmış ve Ölü Deniz parşömenleri arasından çıkmıştır. Ölü Deniz parşömenleri içinde en popüler peygamber Yeşaya' dır.

Yeşaya (İşaya-İsa) Kitabı, İsrail'in ve Yahudi halkının geleceği hakkında pek çok kehanette bulunur, bazıları şunlardır:
Mesih'in Gelişi.
İsrail'in Geleceği.
Adalet ve Doğruluk.
İnsanlık ve Yaradılış.

Eski dilde zikredilen, anılan...

Mezkur,
Bahsi geçen.
Zikredilen, anılan.
Arapça mezkur, (ﻣﺬﻛﻮﺭ),
Arapça, hatırlamak, anmak, bildirmek anlamındaki zikr sözcüğünden türetilmiştir.
Adı geçen, anılan, sözü edilen, zikredilen, zikrolunan.
Az önce adı geçen, sözü edilen, yukarıda anılan, zikrolunan.
Zikri geçen.
Zikredilmiş.
Evvelce bahsi geçmiş olan.
Zikredilen, belirtilen, adı geçen.

Mezkure:
Mezkur kelimesinin aynı manada kadını ifade eden şeklidir.

B7 Vitamini...

Biyotin,
B7 Vitamini.
B7 Vitamini (Biyotin):
Biyotin olarak da bilinen B7 vitamini vücudumuzun sağlıklı bir şekilde çalışması için gerekli olan bir tür su çözünür vitamindir. Yani, vücut bu vitamini depolamaz, fazlasını idrarla atar. B7 vitamini, vücudumuzun enerji üretimine yardımcı olur. Saç, cilt ve tırnakların sağlıklı olmasına katkıda bulunur. 

Yumurta, süt, yoğurt, peynir, fındık, badem, fıstık, mantar, avokado, mercimek, ıspanak, somon ve yulaf gibi tam tahıllar ile mercimek ve fasulye gibi kurubaklagiller de bol miktarda bulunan B7 vitamini (biyotin) yağların, karbonhidratların ve proteinlerin işlenmesinde önemli bir rol oynar.

Çalıkuşu kitabıyla tanınan Türk roman, öykü ve oyun yazarı...

Reşat Nuri Güntekin,
(D. 25 Kasım 1889, İstanbul - 7 Aralık 1956 Londra),
Milli Edebiyat Döneminde önemli bir yeri olan Çalıkuşu, Yeşil Gece, Yaprak Dökümü ve Anadolu Notları gibi eserlere imza atmış Türk roman, öykü ve oyun yazarıdır.
İstanbul, Üsküdar' da 25 Kasım 1889 tarihinde doğdu. Babası, askeri tabip, annesi Kars valisi Yaver Paşa' nın kızıdır. Reşat Nuri, ilköğrenimine Çanakkale' de başladı. İzmir ve İstanbul Saint Joseph Lisesi' nde okudu. Yüksek öğrenimini Darülfünun Edebiyat şubesinde 1912 yılında tamamladı.

Bursa ve İstanbul’ da çeşitli okullarda Fransızca ve Türkçe öğretmeni ve okul müdürü olarak görev yaptı.
1927 yılında Erenköy Lisesi’ nden yeni mezun olan öğrencisi Hadiye Hanım ile evlendi.

Reşat Nuri, Edebiyat dünyasına I. Dünya Savaşı sonlarında girdi. İlk olarak Eski Ahbap adlı öyküsü Diken dergisinde 1917 yılında yayınlandı. 1918 - 1919 yıllarında Zaman gazetesinde yazılar yazdı. Yazarın Çalıkuşu adlı romanı 1922 yılında Vakit Gazetesi’ nde tefrika edildi. Bir ara Kelebek adlı Osmanlıca haftalık mizah dergisini çıkardı. 
Reşat Nuri, 1927 yılında maarif müfettişi oldu. 1939 yılında ise Çanakkale milletvekili olarak TBMM' e girdi. İstanbul' da Memleket gazetesini çıkardı. 1950 yılında Paris'e gitti. Paris kültür ataşeliği yaptı. 1954 yılında emekli oldu.

Yazar, 7 Aralık 1956 yılında 
Londra' da öldü.
Levent’ te oturduğu sokağa “Çalıkuşu” ismi erildi. Kadıköy’ de ve İzmir’ de bir ilköğretim okuluna ve Fatih'te bir tiyatro sahnesine Reşat Nuri Güntekin ismi verilmiştir.

Reşat Nuri Güntekin Kitapları:
Acımak, Akşam Güneşi, Aşk Mektupları, 
Ateş Gecesi,
Balıkesir Muhasebecisi, Bir Kadın Düşmanı, Bir Köy Öğretmeni, Boyunduruk,
Çalıkuşu,
Damga, Değirmen, Dudaktan Kalbe,
Eski Ahbap, Eski Hastalık, Eski Rüya, Eski Şarkı,
Gazeteci Düşmanı, Gizli El, Gökyüzü,
Hançer, Harabelerin Çiçeği, Hülleci,
İhtiyar Serseri, İstiklal,
Kan Davası, Kavak Yelleri, Kızılcık Dalları,
Leyla ile Mecnun,
Miskinler Tekkesi,
Olağan İşler,
Roçild Bey,
Son Sığınak, Sönmüş Yıldızlar,
Şemsiye Hırsızı,
Tanrı Misafiri, Tanrıdağı Ziyafeti, Taş Parçası,
Ümidin Güneşi,
Yaprak Dökümü, Yeşil Gece,

Havai...

Yeleme,
Uçarı,
Havai,
Havayi,
Arapça: hevai, havai, 
(ﻫﻮﺍﺋﻰ). 
Gök renginde.
Açık mavi renk.
Hava ile ilgili, havada bulunan.
Ciddi şeyleri umursamayıp keyif ve arzusuna göre hareket eden, etrâfına aldırmayıp kendini kayıt altına sokmayan, bir yerde sebat etmeyip bir meseleden öbürüne atlayıveren (kimse).
Havadan sudan, ciddi bir hava taşımayan (söz, konuşma vb.).
Hava gibi hissedilir hissedilmez durumda olan, varlığı belli belirsiz olan, hafif.
Ciddi olmayan, ciddi işlerle uğraşmayan, ciddi işler yapmayan, dilediği gibi davranan; uçarı, yeleme.
Değersiz, boş olan.
15 kilogramlık hububat ölçeği.

Evcil...

Ehli,
Evcil.
Fransızca: domestique
Arapça ehli, (ﺍﻫﻠﻰ).
İnsana alışık, yabani olmayan (hayvan), evcil.
Munis, alışık. 
Yabancı olmayan. 
Kendisi ile ünsiyet edilen.
Yabani karşıtı.
Alışık olan, evcil.
Domestika, 
Eve ve insana alışmış, kendisinden yararlanılabilen (hayvan).
Yerli olan.
Evine düşkün adam.

Bedensel veya ruhsal bir hastalığın son bulması, hastalıktan kurtulma...

Şifa,
Onma,
Arapça: şifa, 
(ﺷﻔﺎﺀ).
İngilizce: cure.
İyi olma, kurtulma, iyileşme.
Derman, ilaç, deva
Bedensel veya ruhsal bir hastalığın son bulması, hastalıktan kurtulma; onma.
Bedeni veya ruhi bir hastalığın son bulması, hastalıktan kurtulma, onma.
Organizmanın kendi kuvvet ve koruma sistemleriyle kendisindeki bir hastalığı yok etmesi veya hastalık yapıcı etkilerden korunmaya gayret etmesi.
Hastalıktan kurtulma, iyi olma, eski sağlığına tekrar kavuşma, onma

Şifa bulmak: 
Eski sağlığına tekrar kavuşmak, iyi olmak, onmak
Hastalıktan iyi olma, iyileşme. 
Hastalıktan kurtulma.
Hastalıktan iyi olma, iyileşme. 
İyileşme, sağlıklı olma.

Şifa otu:
Demet halinde çiçek açan ve küçük bir saray patına benzeyen otsu bir bitki (Erigeron).

Bir Rus halk dansı...

Trepak,

Trepak, yuvarlak bir dansa kıyasla daha karmaşık bir danstır, sadece eğitimli dansçılar tarafından yapılabilir. Hızlı hareketlerden oluşur: esas olarak bacaklar öne doğru atıldığında ünlü çömelme adımları ile karakterize edilir. Ancak trepak sadece onlardan oluşmaz: dansa durma, karmaşık kesirli adımlar, vücut dönüşleri ve diğer unsurlar eşlik eder. 
 

Geleneksel Rus halk dansları, ulusun kendisi kadar geniş ve çeşitlidir. Yabancıların çoğu, geleneksel Rus dansını Doğu Slav dans stillerinin yere basma ve diz bükme karakteristiğiyle özdeşleştirirken, birçoğu da Rusya'ya özgü olan Türk, Ural, Moğol ve Kafkas halklarından gelen dans geleneklerini unutuyor.

Rusya' dan Halk Dansları:
Barynya, Başkurt Dansı, Bayan(Hanım), Bear, Brezka, Birch,
Çeçen Dansı, Çeçotka, Çuvaş Dansı,
Elma,
Hopak(Ukrayna), Horovod,
İnguş Dansı,
Juravel,
Kalinka Dansı, Kalmuk(Kalmık) dansı, Kamarinskaya, Karelya Dansı,

Katyuska, Kazachok, Khorovod, Komi Dansı,
Lady,
Rus dansı, Ryazanochka,
Seny, Sibirya lyric,
Tanok(Karagod), Tatar Dansı, Trepak,
Vladimir veselukha
Yuvarlak dans,
Zaporizhzhya.

Kalsiyum karbon tuzundan bileşik kayaç...

Kils,
Genellikle açık yeşil, toz durumundayken yağlı bir görünümdedir.
Özgül ağırlığı 2,7 gr/cm3, sertliği 1 olan, hidratlı doğal magnezyum.

Kalsiyum karbonatın doğada bulunduğu kayaçlar:
Aragonit,
Kalsit, Kils, 
Kireç taşı,
Mermer,
Tebeşir, Traverten.
Vaterit,

Kalsiyum karbonat, halk arasında kireç taşı olarak bilinen bir tür kimyasal bileşiktir. Bileşik formülü CaCO3 şeklindedir. Bu bileşik doğada en fazla eski kayaçlarda ve deniz kabuklarında bulunur. Kimyasal özellikleri;
Kalsiyum karbonat, diğer karbonat türleriyle hemen hemen aynı özellikleri taşır. Güçlü asitlerle karşılaştığında karbon dioksit gazı açığa çıkar:

CaCO3(k) + 2HCl(s) → CaCl2(s) + CO2(g) + H2O(s)

Yine 840 °C' ye kadar ısınan kalsiyum karbonat, karbon dioksit açığa çıkarır ve entalpi 178 kJ/mol enerjisiyle kalsiyum oksit ve karbon dioksit oluşur:

CaCO3 → CaO + CO2

Bir bestede kullanılabilecek aynı türden sesler kümesi...

Skala,
İtalyanca: scala, scale.
İngilizce: scala
Iskala,
Gam.
Bir bestede kullanılabilecek aynı türden sesler kümesi.
Bir müzik yapıtında kullanılmaya elverişli tüm seslerin oluşturduğu dizi.

Skala sözüğünün başka anlamları:
Ölçek.
Gösterge çizelgesi.
Merdiven şeklindeki basamaklı çizelge, bir organ veya yapı.
Genellikle ölçü aletlerinde gösterge çizelgesi.
Bir rengin belirli bir tonunun sağa doğru giderek artan miktarda beyaz, sola doğru giderek artan miktarda siyah katılarak elde edilebilen türevlerini gösteren cetvel.
Bir çizgi boyunca belli bir kurala göre ölçme veya hesaplamaya yarayacak şekilde konmuş işaretler.
Metal, cam vb. maddeden yapılmış ölçü aygıtının üzerindeki dereceli bölüm.

Iskala:
Siirt yöresine özgü, üzüm şırasının kaynatılmasıyla yapılan bir tatlı.

Uzun ve ince makarna...

Spagetti,

İtalyanca: spaghetti,
İngilizce: spaghetti,
Fransızca: spaghetti.
Çeşitli soslarla yapılan İtalyan makarnası.
Çubuk makarna.
Uzun ve ince makarna.
Rendelenmiş kaşar veya gravyer peyniri, domates sosu, kıyma vb. ile yenen, ince uzun bir makarna çeşidi.

Makarna, İtalyan mutfağının vazgeçilmez yemeklerinden olup günümüzde dünyanın her yerinde tüketilen bir lezzet olmuştur. Türk mutfağında önemli bir gıda haline gelen makarna; sebze, et ve soslar eşliğinde kolayca servis edilir.

Aglio E Olio:
Zeytinyağında sarımsağın hafifçe sotelenerek hazırlanan aglio e olio, sarımsaklı ve zeytinyağlı spagetti anlamına gelir. Napoli' nin geleneksel yemeği olarak bilinen bu yemek, İtalyan mutfağında sık sık tüketilir. Preslenmiş sarımsak, makarna ile sotelenir. Yapımında bol acılı Meksika biberi de kullanılır.

Çeşitleri:
Boncuk, Burgu,
Fettuccine, Fiyonk (Farfelle),
Penne,
Ravioli,
Spagetti,
Tagliatelle, Tortellini,

Mahşer yeri...

Arasat,
Aresat,
Armegedon,
İngilizce: armageddon.
Arapça: arasat, aresat.
Diriliş ya da Hüküm günü.
Mahşer yeri,
Kıyamet günü,
Haşir ve neşir meydanı,

İslam inancına göre kıyamet günü bütün ölülerin dirilerek toplanacağı yer.
Mahşer yeri, bütün ölülerin kıyamet günü dirilip toplanacağı meydan, haşir ve neşir meydanı.
Müslüman inanışına göre, kıyamet günü bütün ölülerin toplanacakları yer.
Kıyamet Günü, dünyanın sonunun gelip bütün ölülerin dirilerek mahşerde toplanacağına inanılan zaman için kullanılıyor. Hristiyanlıkta da kıyamet öncesinde büyük felaketlerin yaşanacağı öngörülüyor. İncil’ de kıyamet günü, Armegedon (Armageddon) olarak adlandırılmıştır.

Arasatta kalmak(
Araf):
İki arada kalmak, ortada kalmak.
Cennetle cehennem arasında olduğu düşünülen yer, Araf.

İslam bilginleri tarafından kıyamet günü için 7 büyük alemet şunlardır.
  1. Sahte mesih olarak da adlandırılan Deccal ortaya çıkacak ve Müslümanları kötülüğe sevk etmeye çalışacak.
  2. Dünyayı 40 gün boyunca bir duman kaplayacak.
  3. Dabbetül arz adı verilen bir yaratık ortaya çıkacak.
  4. Güneş batıdan doğacak.
  5. Hz. İsa yeryüzüne inecek ve Deccal’i öldürecek.
  6. Yeryüzünde bozgunculuk yapacak diye tanımlanan Yecuc ve Mecuc adındaki iki insan topluluğu ortaya çıkacak.
  7. Doğuda, batıda ve Arap Yarımadası’ nda üç büyük depremin meydana gelmesi.
Bu alametlerden sonra İslam dinindeki dört büyük melekten biri olan İsrafil’ in Sur adı verilen boruyu üflemesi ile her şey yok olacak. Sur ikinci kez üflendiğinde ise bütün insanlar dirilecek ve yaşadıklarında yaptıklarından dolayı yargılanacakları mahşer yerinde toplanacaklar.

Dağ yollarında merdiven gibi çıkılan sarp yerler...

Ekebe,
Dağ yollarında merdiven gibi çıkılan sarp yerler.
Antakya -Hatay yöresinde halk dilinde verilen ad.
Çıkılması zor dik yamaçlara, çıkmak güçtür. Bu sarp yerlerde, sarp kayalar merdiven basamakları şeklinde kullanılarak tırmanılır.

Şevket Süreyya Aydemir' in bir kitabı...

Tek Adam,

İkinci Adam,
Suyu Arayan Adam,
Toprak Uyanırsa
Menderes'in Dramı,
İnkılap ve Kadro,
Lenin ve Leninizm,
Şevket Süreyya Aydemir,
Yazar, iktisatçı, tarihçi,
(D. 1897 Edirne - Ö. 25 Mart 1976)
1897 yılında Edirne' de Tuna' lı bir ailede doğdu. İlk, orta ve Öğretmen okullarını Edirne' de bitirdi. Öğrencilik yıllarında Turancı, 1920-1927 yılları arasında Türkiye Komünist Partisi yöneticisi, 1927 sonrasında Kemalist rejimin savunucusu ve kuramcısı olmuştur. Azerbeycan, Gürcistan ve Dağıtan' da öğretmenlik yaptı.

Türk edebiyatı yazarlarındandır. Kadro dergisinin kurucuları arasındadır. Türk tarihinde önemli rol oynayan kişilikleri inceleyen eserleri ile ünlendi. Kendi yaşamını anlattığı Suyu Arayan Adam, Atatürk ve İnönü dönemlerini incelediği üçer ciltlik Tek Adam (1963-1965) ve İkinci Adam (1966-1968) adlı kitapları en ünlü eserleridir. Toprak Uyanırsa adlı romanı ise tanınan bir diğer eseridir. Bu romanında, bir aydın eşliğinde kalkınan köyün hikayesini anlatmıştır.

25 Mart 1976 tarihinde 79 yaşında Ankara' da öldü.

Eserleri:
Tek Adam.
İkinci Adam.
Makedonya'dan Ortaasya'ya Enver Paşa,
Suyu Arayan Adam,
Menderes'in Dramı,
İnkılap ve Kadro,
Lenin ve Leninizm,
Cihan İktisadiyatında Türkiye,
İktisat Mücadelesinde Köy Muallimi,
Halk İçin İktisat Bilgisi,
Türkiye Ekonomisi,
Toprak Uyanırsa,
İhtilalin Mantığı ve 27 Mayıs İhtilali,
Kahramanlar Doğmalıydı,
Kırmızı Mektuplar ve Son Yazılar,
Lider ve Demagog,

Olabilecek durumda bulunma...

Olanak,
İmkan,  
Olabilecek durumda bulunma.
Yararlanılan uygun koşul.
Olma ihtimali olan.
Arapça, imkan, (ﺍﻣﻜﺎﻥ)
Eski Türkçe,  imkan, 
İngilizce, possibility, 
Fransızca, possibilité, 
Almanca, Möglichkeit, 
Latince, possibilitas, potentia
Arapça, mekanet kelimesinden imkan kelimesi türetilmiştir.
Olabilecek durumda bulunma, mümkün olma, olabilirlik, olanak.
Faydalanılabilecek, kullanılabilecek uygun şart.
Olabilirlik; bir şeyin olabilir oluşu. 

Dirhem...

Nu,
Dirhem,
(Direm)
Türkiye'de Halk dilinde; nu.
Sivas ili Gemerek ilçesinde dirheme verilen ad.
Bir ağırlık ölçüsü, dirhem.
Bir çeşit ağırlık ölçüsü birimi.
İki yüz dirhemlik ağırlık ölçüsü, yarım okka.
Okkanın dörtyüzde birine eşit olan eski bir ağırlık ölçüsü.

Dirhem

Gizlemek...

Alalamak,
Fransızca: camouflage,
İngilizce: camouflage, mask.
Kamuflaj.
Gizlemek.
Gizlemek amacıyle görünüşünü değiştirme.
Beneklerle, çizgilerle veya renklerle bezeyerek bir şeyi bulunduğu çevreye uydurmak, maskelemek, kamufle etmek.
Alalama.
Alalamak işi, kamuflaj.

Saydam tabaka...

Kornea,
Saydam tabaka.
Kornea Gözün en ön kısmında yer alan damarsız ve ışığı kıran, saydam bir yapı olup, ışığı odaklayan ve gözü dış etkenlerden koruyan bir dokudur. Kornea sabit bir kırıcılığa sahip olup yaklaşık 43 derece kadardır. Kornea ve lens, dış ortamdan gelen ışığın etkin bir şekilde retinaya odaklanmasını sağlar. Korneanın saydamlığı görme kalitesini etkiler. 

Korneanın oksijenlenmesini ve beslenmesini dışta gözyaşı salgısı iç kısımda ise göz içi görme sıvısı sağlar. Kornea, yapısında birçok sinir lifi içerdiğinden dış etkenlere karşı çok hassastır. Sinir lifleri, göz kırpma refleksi ve destekleyici özellikleri ile korneanın sağlığını korur ve devamını sağlar. Korneanın beş tabakası vardır. Önden arkaya doğru bu tabakalar şu şekildedir:
Kornea epiteli, Bowman tabakası, Korneal stroma, Descemet zarı, Kornea endoteli.

Madun...

Alt,
Ast,
Madun,
Arapça madun, (ﻣﺎﺩﻭﻥ).
Aşağıda olan, aşağı derecede bulunan, daha düşük düzeyde.
Mevki, rütbe, seviye, servet vb. bakımından aşağı durumda olan kimse.
Birinin buyruğu altında olan görevli, ast.
Bir amirin emri altında bulunan kimse, ast.
Alt taraf, alt.
Alt aşamada bulunan.
Bir miktarın biraz azı.
Alt, aşağı, alt derece.

Karşıtı: Mafevk.
Mafevk:
Üst taraf, üst.
Mevki, rütbe, seviye, servet vb. bakımından yüksek durumda olan kimse.
Amir durumunda olan kimse, üst.

Çok övünen...

Farfara,
Arapça: ferfere, 
( فَارْفَارَه).
Yunanca: perperos.
Gürültücü, övüngen.
Hafif meşreplik, boş gürültü.
Hafif meşreblik. Gürültülü. Gürültüye boğmak.
Akılsızlık.
Hafif meşreb, gürültü çıkaran.
Çok konuşan.
Ağzı kalabalık.
Yüksek sesle konuşan.
Çok övünen.
Akılsız ve hafif mizaçlı olmak.
Ağzı kalabalık, gürültücü, taşkın, şamatacı (kimse), farfaracı.

Görkem...

Alayiş,
Farsça: alayiş, 
(ﺁﻻﻳﺶ).
İngilizce: show, display,
Gösteriş, debdebe, tantana.
Bulaşma, bulaşıklık.
Gösteriş, göz kamaştırma.
Görkem.
Gösteriş.
Gösteriş, şatafat.
Debdebe, tantana, gösteri.
Bulaşıklık, bulaşma, alayiş.

Heykel çalışmalarında taslak olarak kullanılan küçük model ...

Bozetto,
İtalyanca Bozzetto, 
Taslak, Model.
Heykel çalışmalarında taslak olarak kullanılan küçük model.
Genellikle balmumu ya da kilden yapılan bozettolar, sanatçıya, ucuz malzemeler kullanarak düşüncelerini üç boyutlu görme olanağı verir. 
Bozetto ilk kez MÖ 4. yüzyılda Yunanistan' da ortaya çıkmıştır.

Rus halk destanı...

Bilina,
Rusça: 
byliny (былина).
İngilizce: bylina.
Bilina bir tür Rus sözlü epik şiiridir.
Rus halk destanı.
Rus halk destanı veya rapsodisi.
Geleneksel Slav sözlü epik anlatım şiirdir.
Eski Rus edebiyatında destan veya efsane vasfındaki halk şarkısı. Rus halk destanı ya da epik şarkısı, bilini halk şarkıcıları, şarkılarına starini veya starinki, yani eski hikayeler adını verdiler.

Destan: Bir milleti derinden etkileyen ve uzun yıllar iz bırakacak büyük bir savaş, doğal afet, göç, yiğitlik gibi durumların uzun bir şekilde manzum olarak anlatılmasına destan denir. Çok uzun bir süredir halkın arasında inanılarak gerçekmiş gibi anlatılan hayal gücüne dayalı
olağanüstü öykülere ise efsane denir.

Rus ilim adamları tarafından Rus ve dünya tarihinin paha biçilmez destanları arasında gösterilen İgor Destanıdır. Milli Rus edebiyatının ilk örneği olan bu destanın konusunu Ruslarla-Kumanlar' ın 1185 yılında yaptıkları savaşı konu alır.

Levha...

Tabela.
Plaka, tabela.
Manzara, yazı, resim.
Tablo,
Levha,
Arapça: plaka, tabela (ﻟﻮﺣﻪ)
İngilizce: plate,
Fransızca: tole,
Almanca: blech

Genellikle bir parmaktan daha ince kalınlığı olan, sıcak haddelenmiş, geniş, uzun metal parça.
Üzerinde yazı veya resim bulunan, duvara asılacak kağıt.
Bir sayfanın üzerindeki kalın yazı.
Bir yere asılmak için yazılmış yazı, safiha.
Yer kabuğunu oluşturan parçalardan her biri.
Üzerinde yazı veya resim olan taşınabilir düz nesne.
Çerçeveye geçirilerek duvara asılan güzel yazı.
Enine ve boyuna göre kalınlığı az olan düz ve ince tahta, taş veya madenden parça.
Yazı ve kitap başlığı.
Görünüş, manzara.

Şalgama benzer bir bitki...

Alabaş,

Alman şalgamı, 
Yer lahanası, 
Kolorabi,
Gulumbra, 
Şalgama benzer bir bitki.
Turpgillerden şalgama benzeyen bir bitkidir, ancak aynı tür değildir. Yaprakları lahanaya benziyen, kökü şalgamdan daha büyük olan ve yemeği yapılan bir çeşit bitki. 

Alabaş, iki yıllık bir sebzedir. Yabani lahanalardan yere yakın, kalın köklü olup çiğ veya pişmiş yenilebilir. Gövde ve yapraklarından yemek yapılabilir. 

Behmen: Turpa benzer otsu bir bitki.
Brokoli: Turpgiller familyasından, yeşil renkte, küçük yumruları andıran ve haşlanarak yenen bir sebze türü.

Bir işte tutulması gereken yolu kestirememe...

Bocalama,
Kararsız olmak,
Kararsızlık,
Tereddüt,
İngilizce: fluctuation, 
Fransızca: fluctuation,
Almanca: Schwankung, 
Japonca. hendo, yuragi
Bir işte tutulması gereken yolu kestirememe.
Bir değerin, ortalama değer çevresinde oynaması.
Ne yapacağına karar verememek, kararsızlık veya çaresizlik içinde şaşırıp kalmak.
Bir işte tutulması gereken yolu kestirememek, ne yapacağını bilememek, kararsız olmak.
Tutulacak birçok yol, verilecek türlü hükümler arasından hangisini seçeceği hakkında söyleyen veya yazanın tereddüt eder görünmesi.

Rüzgar tarafından sürüklenmek, yalpalamak, rüzgara karşı gidemeyip ters yöne dönmek.
Rüzgara karşı gidemeyerek sürüklenmek.


Cinsel gücü olmayan erkek...

Puluç,
Innin,
(İnnin)
Kısır.
İktidarsız erkek.
İktidarsız, güçsüz, aciz.
Cinsel gücü olmayan erkek.
Cinsel gücü olmayan (erkek).
Eski dilde cinsel gücü olmayan erkek.
Cinsi gücü olmayan, iktidarsız (erkek), ınnin.
Cinsi ilişkide güçsüzlük, iktidarsızlık, ananet.
Cinsi münasebete muktedir olamıyan, cinsi iktidarı olmayan. 
İhtiyarlık, tenasül hastalığı veya sihir sebebi ile cima yapamayan.

Eski dilde tek bulut...

Anane,
Bir tek bulut.
Sehabe,
Tek bulut.
Eski dilde bulut, Ebr.

Bulut:
Atmosferde su yığını.
Yabub,
Sehab,
Ebr,
Taha,
Mig,
Keder,
Gaym,

Anane sözcüğünün diğer anlamları;
Adet, örf.
Silsile.
Ağızdan nakledilen söz, haber.

Yunan mitolojisinde babası Agamemnon'un öcünü almak için annesini öldüren ve bir çok tragedyaya konu olan kahraman ...

Orestes,
Yunan mitolojisinde babası Agamemnon'un öcünü almak için annesini öldüren ve bir çok tragedyaya konu olan kahraman.
Orestes ile Elektra’nın, babaları Agamemnon’un intikamını almalarını konu alan öykü, Antik Yunan’ da oldukça yaygın görülen bir efsanedir. Aiskhylos, Sophokles ve Euripides gibi yazarların, bu efsaneyi farklı anlatımlarla olsa da tragedya eserleri haline getirmeleri bunun kanıtı niteliğindedir. Birçok farklı tragedya tarafından ele alınması, söz konusu mitin halk arasında da en fazla bilinen mitlerden biri olduğunu düşündürmektedir. Efsanenin başkarakterlerinden olan Elektra, psikanalizdeki Elektra Kompleksi tanımına ismini vermiştir ve bu sebeple efsanenin günümüzde de bilinir konuma geldiği söylenebilir.

Yunan mitlerinde Elektra ismini taşıyan birden çok karakter bulunmaktadır. Ancak bu adı taşıyan en ünlü kişi, Agamemnon ile Klytaimestra’nın kızı olan Elektra’dır. Homeros destanlarında adı geçmeyen Elektra, tragedyaların ise en ünlü ve en çok sözü edilen kahramanı olarak dikkati çeker. Aiskhylos’un “Agamemnon”, Sophokles’in “Elektra”, Euripides’in ise hem “Elektra” hem de “Orestes” adlı tragedyalarında rol alır. Bu tragedyalarda Elektra, insanlar üstü bazı yasaları korumayı ve bazı ilkeler adına kendi kendine harekete geçmeyi göze alabilen güçlü bir kadın karakterdir. İsminin anlamı “ışık, aydınlık” ile ilişkilendirilse de, eli kana bulandığı, annesini öldürtmek gibi korkunç ve doğanın yasalarına aykırı bir eylemde bulunduğu için karanlık ve karmaşık bir kişiliği temsil etmektedir. Bu sebeple tragedya yazarlarını çekmesi, büyülemesi ve karakterini çeşitli yönlerden ele almayı esinlemesi şaşılacak bir durum değildir. Öyküsü ise, babası Agamemnon’un Troya Savaşı’ndan döndükten sonra, annesi Klytaimestra ve onun aşığı Aigisthos tarafından öldürülmesiyle başlar. Babasına oldukça bağlı olan ve bu cinayet sebebiyle annesinden nefret eden karakter, erkek kardeşi Orestes’i, babalarının intikamlarını alması için yetiştirir. Orestes’in önce Aigisthlos’u sonra da annesini öldürmesine yardım eder. Efsanede Orestes’in anne katili olmasıyla öyküsü devam ederken, Elektra’nın rolü burada bitmektedir. Söz konusu eylemden ötürü pişmanlık duymayan Elektra, kan davasının en belirgin simgelerinden biri olagelmiştir.

Davulun tokmakla vurulan kısmı...

Bam,
Farsça: bam, (ﺑﺎﻡ).
Davulun tokmakla vurulan kısmına Bam adı verilir.
Davul Tokmağı: Çubek, Çüven, Çomak, Meççik, Metçik, Çomaka
Davul Çomağı: İnce değnek, Çubuk, Çırpı, Zipzibi, Mikraa, 
Davul: Artebe, Duhul, Köbürge, Küvrüg, Tabl, Tavul, Tuğ, Tuvıl, Tümrük, Baraban(Azeri dilinde).

Davul; bilinen en eski vurmalı çalgılardan birisidir. Ahşap, maden ya da pişmiş topraktan silindirik bir gövdeye gerilen deriden oluşur. Elle ya da sopayla vurarak çalınır. Biçimi değişse de dünyanın her yerinde ve her toplumda kullanılan bir çalgıdır. Kasnak, deri çemberi, çakşırı kasnak kayışı, tokmak, çubuk, davul derisi olmak üzere altı parçadan meydana gelmektedir. Davul çalanlara, Tabbal, Tablzen, Davulzen, Davulcu gibi adlar verilmiştir.

Bateri:
Tokmakla Çalınan Çalgı, Davul.

Bam sözcüğünün yörelerimizde halk dilinde başka anlamları: 
Çatı, dam
Kubbe, gökkubbe.
Göz kapağı.
Kemer
Sakf.
Sabah vakti.
Bakalım.
Beri gel, dur anlamında.
Telli sazlarda en kalın tel.
Tambur gibi telli sazların en kalın teli.
İran' ın Güney Doğusunda bulunan, Kerman eyaletinde bir kent.

Taşıyıcı tarafından, gemisinde taşınacak yük için istenen ücret...

Navlun,
Rumca: navlun.
Pontus Rumcası: navlun.
Yunanca: naulon.
Arapça: navlun.
İngilizce: freight
Gemi kirası.
Gemiye yüklenen malın taşıma ücreti.
Denizde mal taşıma karşılığı olarak verilen ücret.
Bir yerden başka yere ulaştırmak için gemiye alınan eşyanın bütünü.
Bir limandan başka bir limana götürülmek üzere gemiye yüklenen yük.
Taşıyıcı tarafından, gemisinde taşınacak yük için istenen ücret.
Taşıyıcının nam ve hesabına ödenecek olan, eşya ve yolcunun taşınmasına ilişkin ücretlerin tamamı.
Bir geminin mal ve yolculardan elde ettiği toplam gelir.
Gemi ile yapılan taşımacılıkta sözleşmeyle belirlenen mal taşıma bedeli.

Deniz ve nehir yolu ile taşınan eşya için, taşıma hizmeti karşılığında gemi şirketine ödenen ücrete navlun denir. Navlun bedeli resmi bir tarifeye veya sözleşmeye göre tahakkuk eder. Teslim şekline göre navlun satıcıya veya alıcıya ait olabilir.

Büyük geyik...

Akmaral,
Sığın,
Aksığın,
Büyük geyik.
İstanbul, Yalova yörelerinde halk dilinde, akmaral denmektedir.

Sığın,
Sığın geyiği,
Taçboynuzlu geyik ya da mus.
(Alces alces), 
Geyikgiller familyasının ve karacagiller alt familyasının monotipik Alces cinsinden, Kuzey Avrasya ile Kuzey Amerika'da yaşayan, kürek boynuzlu ve boynu sakallı, yarı sucul iri bir geyik türü. Yaşayan geyik türleri içinde en iri olanıdır. Diğer geyik türlerinin aksine yalnızcıl bir hayvandır ve sürü oluşturmazlar. Hantal ve yavaş olsa da ürktüğünde ya da kızdırıldığında şaşırtıcı biçimde hızlı ve saldırgan olabilmeleriyle ünlüdür. Sonbaharda, Eylül ve Ekim aylarındaki çiftleşme döneminde erkekler arasında sık sık kavga çıkar. Gündüzleri beslenen sığınların ana düşmanları kurt, ayı ve insandır.


Akmaral:
Dürüst, güvenilir, ceylan gibi güzel kadın.

Popüler Yayınlar

İzleyiciler

BULMACA ANSİKLOPEDİSİ