Kıbrıs'a özgü tatlı ve koyu bir şarap ...

Komandarya,
Commandaria,
Güney Kıbrıs Şarabı.
Commandaria, güneş altında kurumuş Xynisteri ve Mavro üzümlerinden yapılan Güney Kıbrıs’ ta üretilen bir tatlı şaraptır. Günümüzde halen üretilmeye devam eden ve tarihte bir isim olarak markalaşan ilk şarap olarak da bilinmektedir. Şarap, yazılı tarihte M.Ö 800 yıllarına kadar dayanmakta. 

Haçlı seferleri sonrasında Tapınak Şövalyeleri’ ne bırakılan ada, şövalyeler tarafından başka bir kişiye devredilmesine rağmen kendilerine karargah niteliğinde bir bölge ayırmışlar ve La Grande Commandarie ismini vermişler. Burada üretilen şarapları ise Avrupa’daki saygın ailelere ve krallara sattıkları için, şarabın ismi Avrupa’da Commandaria olarak bilinirlik kazanmış ve günümüzde de hala bu isimle üretilmektedir.

Kıbrıs' a özgü içecekler;
Gül Suyu Summada ( Bademden yapılır ),
Zivaniya (üzümden yapılan Kıbrıs içkisi ),
Kıbrıs Konyağı.

Tropikal Afrika' da yetişen bir ağaç ...

Olon,
Tropikal Afrika' da yetişen bir ağaç.
Yumuşak odunu marangozlukta kullanılır.
Yumuşak odunu doğramacılıkta kullanılan değerli bir ağaç,
Gabon ve Kamerun' da yetişen, sedefotugillerden elde edilen kereste.
Tropikal Afrika' da yetişen ve yumuşak odunu marangozlukta kullanılan bir ağaç.

Tropikal Afrika'da yetişen ve odunu kaplamacılıkta kullanılan bir ağaç...

Abale,
(Essia),
Petersianthus macrocarpus,
Tropikal Afrika'da yetişen bir ağaç' dır.
Genellikle Gine ve Kongo civarlarında yetişir.
Abale, odunu ince dokulu sarımtırak pempeyle mora çalan kahverengi arası bir renkte, orta sert ve ağır bir ağaçtır. Kaba yapı işlerinde ve kaplama tahtası olarak marangozlukta kullanılır.

Eyong;
Odunu mobilyacılıkta kullanılır.
Tropikal Afrika' da yetişen ve odunu kaplamacılıkta kullanılan bir ağaçtır.

Tropikal Afrika ormanlarında yetişen ve Fildişi Kıyısı'nda "Abudikro" adı verilen çok büyük bir ağaç ...

Sapelli,

Abudikro,
(Afrika Maun)
Sapelli, özellikle üst yüzeylerde kesme kaplama levha olarak, mobilyacılıkta, lambri, parke ve kapılarda, binalarda, iç ve dış kısımlarda, uçak, vagon, küçük gemi, keman, markiteri, tornacılık, oymacılık kullanılmaktadır. 
Tropikal Afrika ormanlarında yetişen ve Fildişi Kıyısı' nda "Abudikro" adı verilen çok büyük bir ağaç.

Sapelli;
Entandrophrapwa Eylindrium Sprapue; Tespihağacıgiller familyasındandır. Tropik Afrika' da yetişir.
Tropikal Afrika ormanlarında yetişen ve Fildişi Kıyısı' nda abudikro adı verilen çok büyük bir ağaç. Fildişi Kıyısı’ndan Uganda’ya kadar sık ormanlarda dağınık olarak, yarı yarıya yaprak döken ormanlarda bulunur. Gövdesi dik, yaprakları kalın dalların ucunda yıldızımsı demetler halindedir. Sapelli kurak mevsimde yaprak döken bir ağaçtır. Mevyeleri puro biçiminde olur. İnce dokulu, yarı ağır, yarı sert, keskin sedir kokulu bir odun verir. Kerestesi doğramacılıkta ve ince marangozlukta kullanılır.

Tropikal Afrika' da yetişen bir ağaç ...

Aningeria,
Anigre,
Anegre,
Tropikal Afrika' da yetişen bir ağaç.
Aningeria; 
Aningeria Robusta Aubr & Pelle Gr.
Doğu ve Batı Afrika' da yetişir. Kerestesi orta ağırlıkta bir ağaç türüdür. Basınç direnci liflere parelel olarak yüksek olan ağaçlar grubundandır. 24 . yükseklikte ve göde çapı 90-120 cm. arasındadır. Sedir ağacına benzer kokusu vardır.
Aningeria, Sapotaceae familyasındaki çiçekli bitkilerin bir cinsidir. Bu cins, Tropik Afrika' da, doğuda Gine Bissau' dan Etiyopya ve Kenya' ya , Güney Sudan' dan güneyde Zimbabve' ye kadar uzanan beş ağaç türünü içerir. 

Aningeria, ahşap kaplama ve hafif marangozlukta kullanılan bir ağaçtır. Beş türü vardır. 
  1. Aningeria adolfi-friederici.
  2. Aningeria altissima,
  3. Aningeria pierrei,
  4. Aningeria pseudoracemosa,
  5. Aningeria superba.

Marangozların dört köşe delik açmakta kullandıkları bir araç ...

Ecene,
Marangozların dört köşe delik açmakta kullandıkları  bir araç.
Marangozların dört köşe delik açmakta kullandıkları aygıt.
Tahtalarda köşeli delik açmak için kullanılan, ele gelen kısmı tahta, ucu demir araç.
Marangozların dört köşe delik açmakta kullandıkları alet.
Marangozların delik açmakta kullandıkları bir araç, keski, demir kalem.

Taşçıların kullandıkları bir araç.
Ayakkabı yapılan hayvan derilerini delmek için kullanılan dikey açı biçiminde demirden bir araç.

Ecene kelimesinin başka anlamları;
Cüce, kısa boylu.
Çocuk oyuncağı.

Tropikal Afrika'da yetişen ve odunu doğramacılıkta, marangozlukta kullanılan bir tür ağaç ...

Ekaba,
Tropikal Afrika'da yetişen ve odunu doğramacılıkta, marangozlukta kullanılan bir tür ağaç.

İdeva:
Tropikal Afrika’da yetişen ve odunu ince marangozlukta kullanılan bir ağaç.

Simaruba:
Tropikal Amerika' da yetişen ve odunu marangozlukta kullanılan bir ağaç.

Makore:
Tropikal Afrika’ da yetişen ve odunu marangozlukta ve kaplamacılıkta kullanılan bir ağaç. 

Akolimba:
Afrika’ da yetişen ve odunu marangozlukta kullanılan bir ağaç.

Okume:
Afrika’da yetişen, kerestesi parlak, öz odunu mor, dış odunu pembe renkli mobilyacılıkta kullanılan bir ağaç.

Limabali:
Tropikal Afrika' da yetişen ve odunu doğramacılıkta kullanılan bir ağaç.

Eyong:

Tropikal Afrika’da yetişen ve odunu mobilyacılıkta kullanılan bir ağaç. 

Onzabili:
Tropikal Afrika' da yetişen, odunu doğramacılıkta kullanılan bir ağaç.

İroko:
Tropikal Afrika’da yetişen ve odunu gemi inşaatında kullanılan büyük bir ağaç.

Moabi:
Tropikal Afrikada yetişen ve odunu marangozlukta kullanılan bir ağaç. 

Yayaların bir dönem Galata Köprüsü'nden geçmek için ödedikleri ücret ...

Baç,
Farsça: bac, baç.
Osmanlı Devleti' nde gümrük vergisi.
İskelelere gelen, derbent, köprü vb. yerlerden geçen taşıtların ödedikleri geçiş vergisi.

Yayaların bir dönem Galata Köprüsü’nden geçmek için ödedikleri ücret.
1930 yılında Galata Köprüsü' nden 85 yıldır alınan geçiş ücreti kaldırıldı. Köprü 1845 yılında açıldığında, geçiş tarifesi yayalar için 5 para, hamallar için 10 para, yüklü arabalar için 5 kuruş, yüklü beygirler için 40 para, koyunlar için 3 para olarak belirlenmişti.

Hayvan vergisi.
Haraç,
Vergi,
Gümrük vergisi; alışveriş vergisi,
Zorla alınan para veya haraç.
Osmanlı Devleti'nde gümrük vergisi.
Haraç, zorla alınan para.

Müruriye,
Arapça: mamuriye.
Geçiş vergisi,
Bazı yol, köprü, iskele vb. yerlerden geçilirken insan, hayvan ve eşyalardan alınan vergi, geçiş akçesi, geçit resmi, selamet akçesi, geçmelik.
Bir köprüden veya yabancı memleketden geçerken verilen para.

Alınıp satılan menkul eşyadan, başka köy ve şehirlerden getirilen mallardan eskiden alınan bir nevi alım satım vergisi.
Eskiden iskelelere gelen, geçiş yerlerinden, derbent ve köprülerden geçen taşıtların ödedikleri geçiş rüsumu.

Baççı:
Vergi toplayan veya haraç alan kimse.

Baç sözcüğünün başka anlamı;
Esir almaca oyunu (çocuklar arasında).

Ağzına kadar dolmuş olan ...

Lebalep,
Farsça: lebaleb, lebalep.
Farsça dudak anlamındaki leb kelimesinden türetilmiştir.
Silme,
Tıklım tıklım.
Ağzına kadar, silme.
Ağzına kadar, dolu
Ağzına kadar, dolmuş (olarak), silme.
Ağzına kadar, dolmuş olan.
Ağzına kadar, dolmuş olarak, silme.

Tanrı ...

Rabbale,
Allah,
Canan,
Çalap,
İlah,
Mevla,
Oğan,
Rab,
Tanrı,
Yaradan, Yezdan,
Zülcelal,
Hak, Hakim, Huda,
İngilizce: Deity, God,
Fransızca: divinité, dieu,
Almanca: Gottheit, Gott,
Yunanca: theos,
Latince: deus.
Eski Türkçede, tengri
Çok tanrıcılıkta var olduğuna inanılan insanüstü varlıklardan her biri; ilah.
Acunda varolan her şeyin yaratıcısı ve buyurucusu olduğuna inanılan yüce varlık.
Doğüstü ve olağanüstü nitelikleri, güçleri olan yetkin bir öz olarak en yüksek varlık.

Çoktanrıcılık; politeizm.
Tümtanrıcılık; panteizm (her şey Tanrı);
Tektanrıcılık; monoteizm.
Tanrıtanımazlık; ateizm

Beyşehir gölünde bir ada ...

Mada,
Mada Adası,
Kazak Adası,
Kumluca Adası,
Küçükkilise Adası,
Beyşehir gölünde bir ada.
Beyşehir Gölü' nde bulunan 32 adanın en büyüğü Mada adasıdır.
Büyüklüğü; 8220 hektardır.

Köy ile ada arasında yaklaşık 700 m' lik bir mesafe bulunmaktadır. Isparta, Şarkikaraağaç ilçesi sınırları içinde bulunur. Ada, 8220 hektar alanıyla Beyşehir Gölü adalarının en büyüğü ve gölün kuzeybatısındadır. Ada'nın en yüksek tepesi 1350 m. dir. Şarkikaraağaç'a uzaklığı 35 km olan adanın, sahile uzaklığı 700 m. dir. Adanın kuzeyinde Küçükkilise Adası ve karşısında Şarkikaraağaç'a bağlı Gedikli Köyü bulunmaktadır.

Mada Adası'nda yaklaşık olarak 1920 yılına kadar kendi dünyaları içinde yaşayan Rus Kazakları, buraya yerleştiklerinde, bölgede yapılan balıkçılığa yeni tekniklerle katkı sağlamışlardır. Ayrıca “Kara Kayık” denilen, büyük 8-10 ton balık alabilen kayıkları Beyşehir Gölü’ne getirmişlerdir.  

Taze ve olgun incir ...

Baladız,

Antalya yöresinde taze ve olgun incir'e Baladız denir.
Taze ve olgun incir;
Baladız,
Balamurt, Balamırt,
Balargın,
Balaran, Balarık, Balarıt,

Ülkeler arasındaki iki yanlı ticaret anlaşmalarının temelde malla ödemeyi öngören bir türü...

Kliring,
İngilizce: clearing.
Takas,
Ülkeler arası ticarette mal bedelinin malla ödenmesi usulü, takas.
Ülkeler arasındaki iki yanlı ticaret anlaşmalarının temelde malla ödemeyi öngören bir türü.
İki ülke arasında yapılan alışverişlerin malla ödenmesi, takas.
Anlaşmalı ülkeler arasında ithalat ve ihracat işlemleri döviz kullanılmadan mahsup ve takas yoluyla ve ilgili kurumları aracılığıyla gerçekleştirilen ülkeler arasında yapılan alışveriş.
Dış ticarette, iki ülke arasında yapılan alışverişin karşılıklı olarak malla ödenmesi.

Batılı tacirlerin ticaret için geldikleri Osmanlı limanlarında vermek ya da ödemek zorunda kaldıkları her şey için kullandıkları sözcük ...

Avan,
Batılı tacirlerin ticaret için geldikleri Osmanlı limanlarında vermek ya da ödemek zorunda kaldıkları her şey için kullandıkları sözcük.

Diğer anlamları:
Devlet memuru.
Zorba, fesatçı, kötü adam.
Öntasarı,
Zaman, vakit.
Yardımcı,
Vurucu kırıcı, zorba.
Moğollar da vergi toplamakla görevli memur.

Eski İzlanda edebiyatı örneklerinin yer aldığı yapıt ...

Edda,

Eddur (Çoğul).
Eski İzlanda edebiyatı örneklerinin yer aldığı yapıt.
Eski İskandinav terimi, Edda.
Modern bilim adamları tarafından iki Orta Çağ İzlanda edebi eserinin kolektifine uygulanan bir Eski İskandinav terimidir.
Düzyazı Edda olarak bilinen şey ve bir Artık Şiirsel Edda olarak bilinen eski şiir koleksiyonu. 

Terim tarihsel olarak yalnızca Düzyazı Edda' ya atıfta bulunmuştur. Bu kullanım diğer çalışmalarla karıştırılması nedeniyle gözden düşmüştür. Her iki eser de 13. yüzyılda İzlanda' da yazılmıştır. İzlandaca, daha önceki geleneksel kaynaklardan malzeme içermesine rağmen Viking Çağı' na kadar uzanıyor.

Cenaze masrafı olarak biriktirilen para...

Gorluk,

Kefen Parası.
İhtiyat akçesi.
Cenaze için saklanan para.
Cenaze masrafı olarak biriktirilen para.

Yaz aylarında giyilen, bol kesimli ve genellikle astarsız ceket ...

Kanadiyen,
İngilizce: canadian, windbreaker, light jacket.
Fransızca: canadienne
Yaz aylarında giyilen, bol kesimli ve genellikle astarsız ceket.
Yaz aylarında giyilen önü kapalı, bol biçili, üstten cepli, genellikle astarsız hafif ceket.
Tüyleri iç tarafa gelmek suretiyle koyun derisiyle astarlanmış ceket.
Yaz aylarında giyilen bol ve geniş dikimli astarsız hafif ceket.
Kanadalı tuzak avcılarının ceketlerine benzeyen içi kürklü veya pamuklu, şal yakalı, kemerli kruvaze ceket için de kanadiyen adı kullanılır.

Ceket;
Setre, Bonjur, Frak, Redingot, İstanbulin gibi isimlerle anılan modelleri vardır. Bu modellerden sadece redingot iç cepli ve uzun eteklidir.

Kuduz aşısını bulan Fransız mikrobiyolog ve kimyager...

Louis Pasteur,

(Lui Pastör),
(D. 27 Aralık 1822, Dole, Fransa - Ö. 28 Eylül 1895 Saint-Cloud, Fransa),
Louis Pasteur; kuduz aşısını bulan Fransız mikrobiyolog ve kimyager.
Gıda sanayide, uygulanan ısıtma yöntemi,  Pastörizasyonu buldu.

27 Aralık 1822, tarihinde Fransa' nın Dole kentinde doğdu. 1846 yılında Ecole Normale Superieure Fen fakültesini bitirdi. 1847 yılında fizik ve kimya dalında doktora derecesini aldı. 1848 yılında Strasbourg Fen Bilimleri Fakültesi yardımcı kimya profesörü ve1854 yılında Lille Fen Fakültesi' nde kimya profesörü oldu. 1871 yılında Ecole Normale - Araştırma laboratuvarının yöneticisi olarak çalışmaya başladı. Bu laboratuvarda şarbon, tavuk kolerası ve kuduz gibi virütik hastalıklar, bağışıklık ve aşı hazırlama teknikleri üzerine çalıştı.

Pasteur, Strasbourg Üniversitesindeki görevi sırasında tanıştığı Marie Laurent ile 29 Mayıs 1849 tarihinde evlendi.

Şarbon, kangren, kan zehirlemesi, loğusa humması gibi hastalıklar üzerinde araştırmalarını derinleştiren Pasteur, asıl bilimsel buluşunu, insanlığı tehdit eden kuduza karşı aşı geliştirerek yaptı. 1883 yılında Kopenhag’ daki tıp kongresinde kuduzla ilgili deneylerini ve bağışıklık teorisini açıkladı. Hayvanlar üzerindeki deneylerden olumlu sonuçlar alındı. 

Joseph Meister adlı bir çocuk, kuduz bir köpek tarafından on beş yerinden ısırılınca, aşıları insanlar üzerinde denendi. Böylece kuduza çare bulunmuştu. Bir yıl içinde yaklaşık 2 bin 500 kişi aşılarla tedavi edilmişti. Tüm dünya bu mucize aşıyı üretmek için seferber oldu. 

Kristaller üzerindeki çalışmaları fermantasyonu açıklayan mikrop teorisini keşfetti. Şarap, bira, süt, meyve suyunun uzun süre bozulmadan saklanabilmelerini sağlayan pastörizasyon yönteminin gelişmesini sağladı.  Fransız bilim adamı, aynı yıllarda tekstil sektöründe ipekçiliği tehdit eden bir hastalığı ortadan kaldıran bir karışım geliştirmeyi başardı. 

Pasteur Strasbourg’ tayken fermantasyon yani mayalanma hakkında çalışmalar yaptı. Bu çalışmalar bira üretimi ve şarap yapımı endüstrisinde çeşitli gelişmelerle sonuçlandı. Louis 1854 yılında, yerel bir esnafın pancar suyundan yaptığı katkısız sirkelerin neden bozulduğunu araştırdı. Sirkenin içinde mikropların 50-60 santigrat dereceye kadar kontrollü olarak ısıtılması ve ardından da hızlı bir şekilde soğutulmasıyla öldürülebilir olduklarını keşfetti.
Gıda sanayide, besin maddelerini hastalık yapıcı mikroorganizmalardan arındırmak amacıyla uygulanan ısıtma yöntemini buldu, bu işlem pastörizasyon olarak adlandırılmaktadır. 

Pasteur; 1887 yılında Pasteur Enstitüsü' nü kurdu. 

Aldığı Ödüller;
Copley ve Rumflod madalyaları
Kılıçlı Mecidi Nişanı.

Louis Pasteur, 28 Eylül 1895 yılında Fransa' nın Saint-Cloud kentinde öldü.

Kuduz virüsü ise ilk kez, ünlü bilim adamının ölümünden 67 yıl sonra, 1962 yılında görüntülendi. Pasteur, bu büyük düşmanını kendi gözleri ile görememiş, ama onu tarihten silmişti.

Kitapsever...

Bibliyofil,
Fransızca: bibliophile,
İngilizce: bibliophil, bibliophile.
Kitapsever.
Öz ve biçim yönünden iyi nitelikli kitapları seçen, kitaba tutkuyla bağlı (kimse).
Kitap sever, kitaba aşırı derecede düşkün kimse.

Sahaf:
Arapça: sahhaf. 
Arapça kitap, sayfa anlamındaki sahife kelimesinden türetilmiştir.
Yazma ve basma eserler alıp satan kitapçı.
Genellikle kullanılmış ve eski kitap alıp satan kitapçı.

Sazı mızrap yerine parmaklarla çalmak...

Şelpe,
Farsça: Şelpe.
Elle vurma, şaklatma.
Mızrap kullanmadan parmak uçlarıyla perdelere vurarak bağlama çalma tekniği.
Bağlamayı mızrap kullanmadan sadece parmak uçlarıyla çalma tekniğine şelpe denir.
Bağlama' da mızrap kullanılmaksızın çalma tekniğidir. Bağlamanın perdelerine parmak ucuyla vurarak ses çıkartılır. Bağlama' da mızrap kullanılmaksızın çalma tekniğidir. Bağlamanın perdelerine parmak ucuyla vurarak ses çıkartılır.

Halk müziğinde bağlama çalma tekniklerinden biri;
İlki mızrap ile çalma yöntemi, diğer bir deyişle tezene ile çalma.
İkincisi ise şelpe ile çalma yöntemi, diğer bir deyişle parmak ile çalma.
Şelpe: Bağlamayı mızrap yerine parmaklarla çalmak. 
Kendi içinde çok değişik şekilleri ve çeşitli özellikleri bulunan şelpe tekniğinde, elin bütün tellere yukarıdan aşağı ve aşağıdan yukarı vurulması gibi iki temel fonksiyon vardır. Vuruş şekli, ifade ve tını olarak farklı anlayışta olan bu iki fonksiyon, kendi içinde de çeşitli özellikler göstermektedir.

Tel Çekme Tekniği; 
Tel çekme, bağlamanın temel tekniklerindendir. Parmakla teli çekerek ses çıkarmayı ifade eden bu teknik, kopuzun ilk dönemlerinden bu güne kadar gelişerek süregelmiştir. Anadolu' da el ile bağlama çalma geleneğinin genelinde rastlanılan bu icra şekli, Doğu yöreleri ve Teke Bölgesinde farklılıklar içermektedir. Bu pozisyonda genellikle alt ve orta tel için işaret parmağı alttan yukarı, üst tel için ise başparmak kullanılarak yukarıdan aşağı çekilmek suretiyle ses çıkarılmaktadır. 

Parmak vurma tekniği; 
Bağlamada açık tellerin bir tam beşli tizindeki perdeye genellikle işaret parmağı, bazen de orta parmakta vurulup çekilmesini ifade eden bir ses çıkarma tekniğidir. Bu teknik, şelpe ve tel çekme teknikleri gibi bağlamanın köklerine uzanan derin bir tarihe sahip değildir. Bağırsak tel ile mümkün olmayan, ancak madeni telin kolay tınlamasına bağlı olarak gelişen bu tekniğin, iyimser bir bakışla madeni tellerin bağlamaya takılışına kadar uzanan bir geçmişi vardır.

Şelpe sözcüğünün diğer anlamları;
Türkmen kadınlarının kullandıkları bazı ziynet eşyalarının alt kısmına halkalarla takılan süsler.

Düşey...

Şakuli,
(Şaguli),
Arapça: şakuli,
İngilizce: vertical,
Fransızca: vertical,
Almanca: vertikal, lotrecht, senkrecht,
Latin: vertıcalis
Yataya dik olan.
Çekülle ilgili.
Düşey.
Karşıtı: yatay
Yer çekimi doğrultusunda olan; şakuli.
Yerçekimi doğrultusunda, çevrene dik doğrultuda bulunan.
Bir yerin düşeyini sınırlayan çember (veya düzlem).
Yukarıdan aşağıya olan, düşen doğrultu.
Yerçekimi doğrultusunda bulunan, yataya dik olan.
Yerçekimi doğrultusunda, çevrene dik doğrultuda bulunan.

Bantlarla süslenmiş...

Elifi,
Arapça: elifi
Elif biçiminde olan, ince, uzun ve düz. 
Çizgileri elif harfine benzediği için; Çubuklu (kumaş).
Bantlarla süslenmiş.
Bantlarla süslenmiş bir tür kumaş.
Beşparmak da denilen pamuklu bir kumaş.

Üzerinde dikine çizgiler bulunan ve beşparmak da denilen bir kumaş.
Pantolon biçiminde, kalça kısmı bol, paçaları dar erkek şalvarı.
Kalça kısmı daha geniş olan (bir cins şalvar).
Bir tür şalvar.

Eylem Tok' un bir kitabı...

Mihr,
Mihr, Eylem Tok’un ilk romanı.
Psikolojik aşk romanıyla, küçük yaşlarda cinsel istismara maruz kalmış insanların, gelecekte nelerle yüzleştiğini ortaya seriyor ve cinsel kimliğini kaybetmiş insanların yetişkinlik evresinde nasıl bir çırpınış içine girdiğini gösteriyor.

Roman, cinsel istismarın travmalarını tüm şiddetiyle anlatan; kadın olmaya, erkek olmaya, iyiliğe ve kötülüğe dair sarsıcı bir roman! Mihr, yakın çevresindeki iki erkeğin cinsel tacizleriyle örselenmiş bir erken kadının öyküsünü anlatan roman, namus üzerine kurgulanmış kusursuz bir öç planı aynı zamanda. 

Eylem Tok;
İstanbul’da yaşayan yazar Eylem Tok, roman yazarlığı dışında öykü şiir ve çocuk masalları kitapları da yazıyor.
Yazma hayatına çocuk yaşlarda şiirler ile başlayan yazar; düz yazı, deneme ve öyküler ile devam ederek kaleminin farklılığını ve romancılığını ortaya koymuş ve adından söz ettirmiştir.
Yazar Eylem Tok, Deneme, Edebiyat, Roman kategorilerinde eserler yazmış bir yazardır.

Eserleri:
Mihr,
Dev İle Üç Cüce,
Allah'ın Piyonları

Afrika'nın doğusunda toplu olarak yapılan yabanıl hayvan avı ...

Safari,
Fransızca: safari,
İngilizce: safari,
Arapça: sefer, 
Afrika' nın doğusunda toplu olarak yapılan vahşi hayvan avı.
Toplu olarak ava çıkma.
Katılımcıların vahşi hayatı yerinde görmelerini sağlayan turistik gezi.
Genellikle ketenden yapılan kısa pantolon, büyük cepli uzun ceket ve geniş kenarlı mantar şapkadan oluşan av kıyafeti, kılığı.
Afrika’ da yerlilerin oturduğu yerlerde kafile halinde yapılan vahşi hayvan avı.
Yağmura, çamura dayanıklı, keten vb. kumaşlardan yapılan büyük cepli bir ceket, kısa pantolon ve geniş kenarlı mantar şapkadan ibaret av kıyafeti.
Afrika'nın doğusunda toplu olarak yapılan yabanıl hayvan avı.

Osmanlı devletinin Kuzey Afrika' daki son topraklarını da yitirdiği antlaşmanın adı ...

Uşi,
Uşi Antlaşması,
Uşi (Ouchy) Antlaşması,
Ouchy; Lozan' ın bir semtidir.
İtalyanca: Trattato di Losanna,
(18 Ekim 1912), 
İtalya Krallığı ile Osmanlı İmparatorluğu arasında Trablusgarp Savaşı sonunda imzalanan antlaşmadır.

Osmanlı devletinin Kuzey Afrika' daki son topraklarını  da yitirdiği antlaşmadır. Bu antlaşma İtalyan tarihinde Trattato di Losanna yani Lozan Antlaşması olarak geçmektedir.  Türkiye tarihinde 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması ile anlam karışmasını önlemek için  Uşi Antlaşması, olarak anılmaktadır.

Osmanlı Devleti ile İtalya arasındaki Trablusgarp Savaşı’ nın ardından İtalyanların Osmanlı Devleti’ ni dört koldan sıkıştırması üzerine devlet, barış istemek zorunda kalmıştır. 15 Ekim 1912 tarihinde İsviçre’ nin Ouchi (Uşi) kasabasında bir antlaşma imzalanmıştır. Kasabanın isminin verildiği antlaşma, Osmanlı Devleti’ nin önemli kayıplar vermesi ile sonuçlanmıştır. 

Sonuçları;
  • Trablusgarp ve Bingazi İtalyanlara bırakılacak. Osmanlı Devleti, bu bölgeleri kaybetmesi ile birlikte üç kıtaya yayılan büyük bir imparatorluk olma özelliğini kaybetmiştir. İmparatorluğun sınırları sadece Asya ve Avrupa ile kısıtlı kalmıştır.
  • Osmanlı Devleti, gerek kültürel olarak gerekse dinsel bir bağı bulunduğu Trablusgarp’ ı kaybederek Kuzey Afrika’ daki son toprağını da İtalyanlara teslim etmiştir.
  • Trablusgarp halkı, dini bakımdan Osmanlı Halifesine bağlı kalacak ve aynı zamanda Trablusgarp’ ta halife adına hutbe okunmaya devam edilecek.
  • Trablus ve Bingazi' de Osmanlı Devletinin çıkarlarını, padişah adına naibüs sultan olarak tayin edilen kimse koruyacak. Dini ve adli işler, padişah tarafından seçilecek kadılar eliyle yürütülecek ve maaşları, Osmanlı maliyesince ödenecektir.
  • İtalyanlar savaşta işgal ettiği On İki Ada’ yı geçici olarak elinde bulunduracak, Balkan Savaşları sonrasında bu adaları Osmanlı Devleti’ ne geri verecektir. Balkan Savaşları sona erdikten sonra İtalyanlar On İki Adayı Osmanlı Devleti’ ne vermek istemediler. İtalyanlar bu bölgeyi 1947 yılına kadar elinde tuttu ve bu tarihten sonra Birleşmiş Milletler kararı çerçevesinde bölgeyi Yunanistan’ a bıraktı.
  • İtalyanlar, Trablusgarp’ ın Duyun-u Umumiye’ ye olan borçlarını üstlenecektir. Osmanlı Devleti’ nin ekonomik anlamda iflası anlamına gelen Duyun-u Umumiye borçları, bu tip bir yöntemle eksiltilmiştir.

Çoğunluk...

Ekseriyet,
Ekseri,
Ekseriya.
Arapça: ekseriyyet, (ﺍﻛﺜﺮﻳّﺖ).
Arapça, ekѕer kelimesinden türetilmiştir.
Sayıca üstünlük, çoğunluk.
Sayıca üstünlüğü temsil edenler.
Oy çokluğu, bir toplantıda oyların çoğunluğu.
En büyük kısım, çokluk.
Çoğunluk,
Sayı üstünlüğü; çokluk, ekseriyet.
Bir mecliste üyelerin verdikleri oyların büyük kısmı.
Oya baş vurulan yerlerde oyların yarıdan fazlası, üstünlük sağlayan oyların toplamı.
Azınlık karşıtı.

Güney Amerika'da dünyanın en büyük teknelerin ulaşımına elverişli en yüksek gölü ...

Titicaca,

Titicaca gölü,
Dünyanın en yüksek gölü,
Titicaca, Puma Kayası ya da Kurşuni Kaya anlamında yorumlanıyor. Güney Amerika' da dünyanın en büyük teknelerin ulaşımına elverişli en yüksek gölü. İsrail' deki Lut Gölü, dünyanın 
tuzluluk özelliği dışında deniz seviyesinden 395 m. altındadır.

Titicaca Gölü ise Lut Gölü' nün aksine 3,810 metre ile dünyanın en yüksek gölüdür. Birçok ada bulunan göl, dünyanın içinde gemi ulaşımı yapılabilen en yüksek göllerinden biridir. Bu adalardan Taquile en büyüklerindendir. Burada Quechua dili konuşan Uros’lar yaşıyor. Kayıklar, evler ve üzerinde yaşadıkları yüzen adalar dahil herşeyi sazdan yapabiliyorlar. Titicaca Gölü’ nde yetişen ve Totora adı verilen bitkilerin kargılarını çapraz olarak bir araya getirerek büyük sazlıklar oluşturan Uroslar, bu adacıkların üzerinde basit kulübeler de inşa etmişler.

Titicaca Gölü, Bolivya ve Peru arasındadır. Gölün %60 Peru’ ya, % 40 Bolivya’ ya aittir. Güney Amerika' nın en büyük tatlı su gölü olan yaklaşık 8300 km2 büyüklüğündeki Titicaca Gölü, 8.228 km uzunluğundadır. Ticari gemilerinde çalıştığı bu gölün uzunluğu 194 km ve 65 km genişliktedir. Gölün derinliği 140- 180 metre arasında değişir. Bazı yerliler dipsiz olduğunu iddia etmektedirler. Çevredeki akarsular tarafından beslenir. Balıkçılık yerlilerin en önemli geçim kaynağıdır.

Kutsal olduğu kabul edilen Titicaca Gölü; İnka inancına göre dünyadaki yaşamın başlangıç noktasıdır. Venezüela’ daki Maracaibo Gölü’ nden sonra Güney Amerika’ nın en büyük tatlı su gölü bu gölüdür.

Ortak eğilimleri nedeniyle bir araya gelerek birlik oluşturan insan topluluğu...

Camia,
Cemaat,
Birlik,
Kütle
Dünya.
Toplum,
Topluluk, zümre,
Camia, topluluk, zümre.
Bir araya gelmiş, toplanmış insanlar,
İnsan kalabalığı, topluluk.
Arapça: camia, (ﺟﺎﻣﻌﻪ).
Arapça, toplamak, toplayan anlamındaki cem, cami kelimelerinden türetilmiştir.
Ortak eğilimleri nedeniyle bir araya gelerek birlik oluşturan insan topluluğu.
Ortak yönleri veya işleri bulunan kimselerin meydana getirdiği insan topluluğu, zümre.

Göç...

Nakil,
Göç,
Muhaceret,
Taşınma,
Hicret,
İngilizce: migration, 
Fransızca: migration, 
Almanca: migration,
Latince: migratio
Göçmek işi, bir yerden başka bir yere taşınma, hicret.
Ekonomik, toplumsal, siyasi sebeplerle bireylerin veya toplulukların bir ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine gitme işi; taşınma, hicret, muhaceret.
Evden eve taşınma; nakil.
Genellikle yerleşmek amacıyla, bir yerleşim yerinden bir başka yerleşim yerine, bir ülkeden bir başka ülkeye gitme eylemi.
Taşınma sırasında götürülen ev eşyaları.
Göçme.
Nüfus hareketliliği.

Kuşların, geyiklerin, yarasaların, bazı balık ve böceklerin mevsim, iklim, besin miktarı vb.ne göre çevre değiştirmeleri.

Göçmen:
Göç eden.

Göç kelimesinin yörelerimize göre halk ağzında diğer anlamları:
Kervan, kafile. 
Merhale, konak. 
Sefer.
Ev eşyası
Et döğülen kütük.
Üzüm sıkılan tekne.
Mevsim, iklim, besin miktarı vb. sebeplere dayalı olarak hayvanların habitat değiştirmesi. 
Bitkilerin yeni alanlara yer değiştirmesi. 


Oyunda kazanılan her parti ...

Kama,
Oyunda sayı.
Oyunda kazanılan her parti.
Çocuk oyununda kazanılan her sefer.
Çocuk oyunlarında kazanma işareti.
Sayı,
Skor,
El.

Kıbrıs' ta bir kent...


Larnaka,
Larnaka, MÖ 14. yüzyılda Antik Yunanlar tarafından Kition adıyla kurulmuştur. Adanın en büyük ve en önemli limanı ve ticari merkezi  burasıdır. Turizm kenti olan Larnaka' da tarihi Hala Sultan Tekkesi yer alır. 

Kıbrıs Cumhuriyeti; Lefkoşa, Mağusa, Girne, Larnaka, Limasol ve Baf olmak üzere hükümet tarafından atanan bir kaymakam tarafından yönetilen altı bölgeye ayrılır.

Kıbrıs Cumhuriyeti, Doğu Akdeniz' de yer alan fiili olarak adanın güneyini, hukuki olarak adanın tamamını yöneten devlettir. Kuzey Kıbrıs veya resmi adıyla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), Akdeniz' deki Kıbrıs adasının kuzey kısmında yer alan, defacto devlet. Yani, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sadece Türkiye Cumhuriyeti tarafından tanınır. Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ ni Türkiye’ den başka tanıyan herhangi bir ülke yoktur. Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği gibi kuruluşlar ve uluslararası toplum tarafından 1974 yılında Türkiye' nin gerçekleştirdiği Kıbrıs Harekatı’ ndan beri Kıbrıs Cumhuriyeti' nin Akdeniz'de bulunan toprağı olarak görmektedir.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Şehirleri:
Değirmenlik, Dikmen,
Gazimağusa, Girne, Gönyeli, Güzelyurt,
İskele,
Lapta, Lefke, Lefkoşa,
Mağusa,
Salamis,

Uygulamada olan, gerçekte, fiilen, anlamında kullanılan Latince bir deyiş...

Defakto,
De facto,
Latince: de fakto,
Uygulamada olan.
Uluslararası ilişkilerde De facto; bir devleti fiili olarak tanıma anlamına gelmektedir.

Gerçekte, uygulamada, fiilen, fiili ya da pratikte anlamında kullanılan Latince bir deyiş.
Kanuna göre, hukuki olarak anlamına gelen de jure sözcüğünün karşıtıdır. Yasal bir durum tartışılırken;  de jure kavramı, konu hakkında kanunların ne söylediğini,  de facto kavramı ise gerçek hayatta uygulamanın nasıl olduğunu belirtir. Bu uygulama, yasal olabilir ya da olmayabilir.

Bir ülkenin bağımsızlığını kazanması için, bağımsızlık için aranan şartları yerine getirmesi gerekir. Bunlar kısaca, bir vatanının olması, seçilmiş bir parlamentosu, bayrağı ve hükümetidir. Bunlar varsa o devlet; de fakto yani fiilen var demektir. Fiili durum yaratılmaksızın bir devletin kurulması mümkün olmaz.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, bir de facto ülkedir. Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sadece Türkiye Cumhuriyeti tarafından tanınır. Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ ni Türkiye’ den başka tanıyan herhangi bir ülke de yoktur.

"Kanuna göre" veya "hukuki olarak" manasında bir sözcük...

De jure,
Latince deyim.
De jure; de facto teriminin karşıtıdır.
Kanuna göre veya hukuki olarak manasına gelir.

Hukuki bir durum tartışılırken;
De jure kavramı, konu hakkında kanunların ne söylediğini;
De facto karamı ise gerçek hayatta uygulamanın nasıl olduğunu belirtir. 
Yani de jure, kanuna göre olması gerekeni; de facto ise olanı ifade eder.

De facto ve de jure terimleri gerek siyasette gerek hukukta gerekse gündelik hayatta sıkça kullanılan sözcükler arasında yer almaktadır. Kavramların birbirine olan yakınlıklarından dolayı anlamları da zaman zaman karıştırılıyor. Latince bir tabir olan de jure, kanuna aykırı olmayan, kanuna uygun ve hukuki olarak anlamına gelmektedir. De Facto, ise de jure kelimesinin zıt anlamlısıdır. Gerçekte olan, uygulamada, fiilen anlamlarına gelir. Kanuna uygun olmayan, hukuki bir geçerliliği bulunmayan anlamlarına da sahiptir. 
De facto olanı, de jure ise olması gerekeni açıklar.

Defacto, kanuna uygun değilken, dejure kanuna uygundur.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, bir de facto ülkedir. Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sadece Türkiye Cumhuriyeti tarafından tanınır. Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ ni Türkiye’ den başka tanıyan herhangi bir ülke de yoktur.

Dünyanın en büyük barajı ...

Üç Boğaz,
Üç Boğaz Barajı,
Çin' in Hubei eyaleti, Yiling bölgesinde Sandouping kasabası yakınlarındadır. Yangtze Nehri üzerine kurulmuş bir enerji amaçlı barajdır. Üç Boğaz Barajı 22500 MW kapasite ile dünyanın en büyük hidroelektrik barajıdır. 40.000 işçinin çalıştığı baraj dünyanın en büyük beton yapısıdır.

1-Üçboğazlar-Çin
2-Itaipu-Brezilya+Paraguay
3-Belo Monte-Brezilya(Amazon nehri).

Dünyanın En Yüksek Barajları
  1. Jinping-I Barajı (305 m.) Beton kemer - Çin
  2. Nurek Barajı (300 m.) Toprak dolgu - Tacikistan
  3. Lianghekou Barajı (295 m.) Toprak dolgu - Çin
  4. Xiaowan Barajı (292 m.) Beton kemer - Çin
  5. Baihetan Barajı (289 m.) Toprak dolgu - Çin
  6. Xiluodu Barajı (285,5 m.) Beton kemer - Çin
  7. Grande Dixence Barajı (285 m.) Beton ağırlık-İsviçre
  8. İnguri Barajı (271.5 m.) Beton kemer- Gürcistan
  9. Yusufeli Barajı (270.0 m.) Beton kemer - Türkiye
  10. Nuozhadu Barajı (261.5 m.) Toprak dolgu - Çin
  11. Vajont Barajı (261.6 m.) Beton kemer- İtalya
  12. Chicoasen Barajı (261 m.) Toprak dolgu- eksika
  13. Tehri Barajı (261 m.) Toprak dolgu-Hindistan
  14. Alvaro Obregon Barajı (260 m.) Beton kemer-Meksika
  15. Mauvoisin Barajı (250 m.) Beton kemer- İsviçre
  16. Laxiwa Barajı (250 m.) Beton kemer-Çin
  17. Deriner Barajı (249 m.) Beton kemer-Türkiye
  18. Alberto Lleras-Guavio Barajı (243 m.) Kaya dolgu-Kolombiya
  19. Mica Barajı (243 m.) Toprak dolgu-Kanada
  20. Sayano Shushenskaya Barajı (242 m.) Beton-kemer ağırlık-Rusya
  21. Srisailam Barajı (241 m.) Beton ağırlık-Hindistan
  22. Ertan Barajı (240 m.) Beton kemer-ağırlık-Çin
  23. La Esmeralda Barajı (237 m.) Kaya dolgu-Kolombiya
  24. Oroville Barajı (235 m.) Toprak dolgu-ABD
  25. El Cajon Barajı (234 m.) Beton kemer-Honduras
  26. Chirkey Barajı (232,5 m.) Beton kemer-Rusya
  27. Shuibuya Barajı (233 m.) Beton, kaya dolgu -Çin
  28. Karun-4 Barajı (230 m.) Beton kemer ağırlık-İran
  29. Bhakra Barajı (226 m.) Beton ağırlık-Hindistan
  30. Luzzone Barajı (225 m.) Beton kemer-İsviçre
  31. Hoover Barajı (221 m.) Beton ağırlık kemer-ABD

El tezgahında bez dokuyan kimse...

Çulha,
(Çulfa),
Çulfalık, Çurfalık, Çuvallık.
Farsça: culah, 
El tezgahında bez dokuyan kimse, dokumacı.
El tezgahında bez dokuyan kimse.
Samsun, Vezirköprü yöresinde halk dilinde çulfa denir. Dokuma tezgahına ise çulfalık denir.
Çul ve çuval dokuma tezgahı.
Dokuma aygıtı.
Dokumacı.

Çulfa kelimesinin diğer anlamları:
Çiftçi olmayan (kimse).
Çulha kuşu.
Baştan karagiller familyasından, 10 - 11 santimetre boyunda, yuvasını pamuktan, kese biçiminde ve yalnız kendi girebileceği bir delik bırakacak şekilde yapan, sırtı kahverengi, karnı açık renk bir iskete kuşu türü (Remiz pendulinus).

El tezgahında bez dokuyan kimse.
Ceşir,
Çulha kuşu.
Bir iskete türü (Parus pendulinus)çulha teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı
El tezgahında bez dokuyan kimse.
Cevşir.
Çulha kuşu.
Bir iskete türü (Parus pendulinus)

Dokumacılık:
Çulhalık, yakın zamanlara kadar İstanbul’ un küçük el sanayinin başında gelir. Kenar mahallelerin birer katlı ahşap evceğizlerinin hemen hepsinde birer tezgah bulunurdu.
Çulha tezgahı.
Do­ku­ma tezgahı.

Isıtma...

Teshin,
Isıtma,
Arapça: ısıtma, teshin, (ﺗﺴﺨﻴﻦ).
Arapça, sıcak olmak, ısınmak anlamındaki suhunet kelimesinden türetilmiştir.
Isıtma, ısıtılma.
Isıtma, kızdırma.
Isıtmak, soğukluğunu gidermek.

Isıtma araçları; 
Bir yeri ısıtmaya yarayan kalorifer, soba vb. şeyler.

Mürekkep balığı...

Sübye,

Sepia,
Subya.
(Sepia officinalis),
Rumca: sübye.
Mürekkep balığı.

İtalyanca: zupya
İngilizce: squid,
Fransızca: sèche officinale,
Almanca: Tintenfisch,
Latin: Sepia officinalis

Mürekkep balığı;
Kafadan ayaklılar (Cephalopoda) sınıfından, 20 cm kadar uzunlukta, söbe (oval) biçiminde vücutlu, 8 kollu ve 2 uzun dokunaçlı olan, denizlerde yaşayan bir yumuşakça türü.
Kafadan bacaklılardan, ılıman ve sıcak denizlerde yaşayan, eti yenen, kendini korumak için siyah renkli bir sıvı salarak suyu bulandıran bir yumuşakça; sübye.

Sübye kelimesinin diğer anlamları:
Pirincin ıslatıldıktan sonra ezilerek un haline getirilmesi.
Badem içi, kavun çekirdeği gibi şeylerden yapılan boza koyuluğundaki şerbet.
Hafif işlerde kullanılan ve yalnız herhangi bir ağırlığın aksi tarafa çekilmesine yarayan bir donanım.
Tek makaralı palanga.

İnek derisinden imal edilmiş, postal, hayvan koşumları, kütüklük ve saraciyede kullanılan, bir tür ince meşin...

Vaketa,
İtalyanca: vachetta,
Bir tür ince meşin.
Ayakkabı yapımında kullanılan buzağı derisi.
Buzağı derisinden yapılan ve daha çok ayakkabıcılıkta kullanılan ince meşin.
İnek derisinden imal edilmiş, postal, hayvan koşumları, kütüklük ve saraciyede kullanılan, bir tür ince meşin.

Ayakkabı yapılan parlak deri.
Vaketa,
Vidala.
Rugan,

Lustrin:
Parlak kumaş kullanılarak yapılmış ayakkabı.

Sakız...

Ciklet,
Fransızca: chiclet,
İngilizce: chiclet,
İngilizce chiclet; Cadbury firmasınca piyasaya sürülen sakız markasıdır.
Şekerli ve kokulu çiğneme sakızı, çiklet.
Sakız,
(Sağız),
Mustaka,
Nebv,

Sakız ağacı; 
Antep fıstığıgillerden, kışın yapraklarını dökmeyen, üzüme benzer meyvesi yağlı ve etli, çiçekleri salkım durumunda, çizilen gövdesinden ve kalın dallarından sızdırılan sarımsı reçinesi damla sakızı olarak çiğnenen, odunu sert bodur ağaç (Pistacia lentiscus). Sakız ağacının ve bazı ağaçların kabuklarından sızan, çiğnendiği zaman yumuşayan, sarımtırak beyaz renkli, hoş kokulu reçine. Bu reçinenin ağızda çiğnenmiş şekli.

Bazı ağaçların ve özellikle sakız ağacının kabuğundan sızan, çiğnendiğinde yumuşayan, hoş kokulu, beyaz renkli reçine.
Şekerli ve şekersiz, kokulu ve kokusuz türleri bulunan, ağızda çiğnenen eğlence yiyeceği; ciklet.
Çiğnemek için küçük tabletler halinde hazırlanan şekerli ve şekersiz hoş kokulu ciklet.
Dişleri temizlemek ve ağıza güzel bir koku vermek için veya zevk olarak sakızı yutmadan ağızda evirip çevirerek çiğnemek.

Sakız sözcüğünün başka anlamları:
Yunanistan' da Kuzey Ege coğrafi bölgesine dahil bir il.
Pekmezden yapılan katı bulama tatlısı.
Tertemiz, bembeyaz (çamaşır, çarşaf, perde vb.).
İnsanın peşini bırakmayan yapışkan, sırnaşık (kimse).
Bir konu üzerinde durmadan konuşmak, diline dolamak.
Çam ağacı.

Sakız Koyunu:
Vücudu beyaz olup başta ve ayaklarda belirgin siyah işaretler bulunan, ince kemik yapılı ve yüksek ayaklı, ince yağsız uzun kuyruklu bir tür koyun.

"Bozkırın Tezenesi" olarak da tanınan Türk halk ozanı ...

Neşet Ertaş,

Bozkırın Tezenesi.
Garip mahlasını kullandı.
(D. 1938 Çiçekdağı, Kırşehir - Ö. 25 Eylül 2012; İzmir),
Türk halk ozanı,
Türkmen/Abdallık kültürünün ve müzik geleneğinin son büyük temsilcisidir.
Neşet Ertaş, Türk halk ozanı ve halk müziği şarkıcısıdır. 

Neşet Ertaş, 1938 yılında Kırşehir’in Çiçekdağı ilçesinde doğdu. 
Ailesiyle birlikte Kırtıllar köyünde 8 yaşına kadar yaşamış, sonra İbikli köyüne, annesinin ölümünden sonra Yozgat’ a yerleşmişler. Kırşehir ve ardından 2 yıl da Kırıkkale' de bulunduktan sonra 1957 yılında İstanbul'a gelerek Şen Çalar Plak'ta ilk plağını Neden Garip Garip Ötersin Bülbül adı ile babası Muharrem Ertaş' a ait bir türküyle çıkarır. Halk tarafından çok beğenilen bu plağı diğer plak, kaset ve halk konserleri takip eder. 2 yıl İstanbul' da çalıştıktan sonra Neşet Ertaş Ankara' ya yerleşir. 1962 yılında İzmir Narlıdere' de askerliğini yaptı. Ankara' da çalıştığı gazinoda Leyla adında bir kızla tanışır ve evlenir.  Bu evlilikten Döne, Canan adında iki kız ve Hüseyin adında bir erkek çocukları olur. 1970 yılında boşanır. 1978 yılında alkol ve sigara kullanımından dolayı parmaklarından felç geçirir ve işsiz kalır. Kardeşinin daveti üzerine Almanya' ya gider. Tedavi olur. Çocuklarının eğitimi ve sanatsal çalışmalarından dolayı uzun bir süre Almanya'da kalan sanatçı, 2000 yılında İstanbul' a ve sahne hayatına geri döndü.

Devlet sanatçılığı unvanını; kabul etmedi. 
TBMM tarafından üstün hizmet ödülü sahibi.
2009 yılında UNESCO' nun Yaşayan İnsan Hazinesi envanterine girmeye değer görüldü.
2011 yılında, İTÜ Devlet konservatuvarı tarafından fahri doktora ödülüne layık görüldü.

25 Eylül 2012 tarihinde İzmir' de öldü. Cenazesi Kırşehir Bağbaşı Mezarlığında toprağa verilmiştir. Neşet Ertaş’ ın adı Kırşehir' deki caddelere, okullara verilmiş. Kırşehir' de Neşet Ertaş Gönül Sultanları Kültür Evi ve Neşet Ertaş anıtı vardır.

Plak ve Albümleri:
Aşk Elinden Ağlayan,
Benim Yurdum, Bir Leyla Misali,
Ceylan,
Çoban,
Diloyloy Halay Havası(Köprüden Geçti Gelin),
Engeller Koymuyor Yar Sana Varsam,
Gel Gayri Gel, Gitme Leylam, Giyindim Kuşandım Gittim Düğüne,
Gönül Ne Gezersin Seyran Yerinde, Gönül Yarası,
Hapishanelere Güneş Doğmuyor, Hareli Gelin, Hasta Düştüm
Kendim Ettim Kendim Buldum, Kıbrıs Destanı, Kibar Kız, Kova Kova İndirdiler Yazıya,
Neden Garip Garip Ötersin Bülbül, Nostalji,
Sar Leyla Leyla, Sazlı Oyun Havaları, Sazlı Sözlü Oyun Havaları, Seher Vakti,
Şeytanın Atına Binip Yeldirme, Şirin Kırşehir,
Tor Şahin Misali, Türküler Yolcu, Türkülerle Yaşayan Efsan/ Deyişler Bozlaklar Türküler,
Uyma Sakın,
Varıp Bir Kız On Yaşına Değince, Vefasız Yar Aşkına (vay bana vah bana)
Yardan Tatlısı Bulunmaz, Yolcu.

Kübalı Marksist-Leninist devrimci ve Küba Devrimi'nin önderi...

Fidel Kastro,
Fidel Castro.
Fidel Alejandro Castro Ruz,
Lakabı El Caballo.
(D. 13 Ağustos 1926, Mayari - Ö. 25 Kasım 2016, Havana),
Kübalı Marksist-Leninist devrimci ve Küba Devrimi' nin önderi. 
Devrim sonrasında, 1959 - 1976 yılları arasında Küba başbakanlığı, 1976-2008 yılları arasında da Küba devlet başkanlığı yaptı. 

Fidel Castro 13 Ağustos 1926 yılında Mayari' de doğdu. Ailesi Küba' ya Bağımsızlık Savaşı sırasında asker olarak gelmiş ve savaş bittikten sonra da burada kalarak şeker kamışı yetiştiricisi olmuş. İlköğretimini Katolik okullarında, liseyi ise Havana’ da bulunan bir ilahiyat okulunda tamamlamış. 1945 yılında da Havana Üniversite’ ne girdi. 1947 yılında Küba Halk Partisi’ ne girdi. 1950 yılında hukuk doktorluğundan mezun oldu ve avukatlık yaptı.

1952 yılında iktidardaki hükümeti devirip başa geçen diktatör Batista' yı, 1953 yılında devirmek amacıyla küçük bir grup kurmuş ve 165 arkadaşıyla birlikte 26 Temmuz’ da Moncada Kışlası’ na bir saldırı düzenlemiş. Bu saldırı sonucu gerillaların çoğu öldürülmüş ve Castro tutuklanarak, 16 yıl ceza aldı. 16 yıl mahkumiyet almasına rağmen yaklaşık 2 yılın ardından Batista’ nın çıkardığı af sayesinde serbest kalmış. 

Fidel Castro, Yoldaş Che Guevara ile Birlikte 1 Ocak 1959 tarihinde, Batista hükümetini devirdi. Fidel Castro başbakanlığa getirilirken, hukukçu doktor Manuel Urrutia Leo da devlet başkanlığına seçilmiş. Hükümet kurulduktan sonra, ülkede pek çok değişiklik yapılmış. Fiyatların ve kiraların düşürülmesi ile toprak reformu yapılan ilk yenilikler olmuş. Ancak toprakları kamulaştıran Castro’nun kararı Amerika tarafından pek hoş karşılanmamış ve ABD, Küba’ ya ambargo uygulamış.

Fidel Castro ilk Eşi Mirta Diaz-Balart ile Küba, şekerlerini, Sovyetler Birliği’ ne satmaya başlamış. ABD, 1961 yılında Küba’ ya karşı Domuzlar Körfezi Çıkarması’ nı başlatmış. Devrimden sonra ülkeden kaçan ve John F. Kennedy desteğini alan Kübalıların yaptığı bu çıkarma başarısız olmuş. Küba, sosyalist politikalar izlemeye devam etmiş. Castro, daha sonra SSCB’ ye dönük bir dış politika izlemeye başlamış. 
Kuzey Kore, Vietnam, Laos ve Çin ile birlikte dünyanın 5 komünist ülkesinden biri olan Küba’ yı uzun yıllar boyunca yönetti.

Fidel Castro’nun İkinci Eşi Dalia Soto del Valle 1961 yılında Küba Komünist Partisinin genel sekreterliğini yaptı. 

25 Kasım 2016 tarihinde Fidel Castro, öldü. Vasiyeti üzerine cenazesi Havana' da yakıldı.

Nesnenin kendisi, görüngü karşıtı...

Numen,
Fransızca: noumene.
Görüngü karşıtı, numen.
Nesnenin kendisi, görüngü karşıtı.
Kant felsefesinde görünenin veya idrak edilenin arkasında, gerçekliği kabul edilmesine rağmen hiçbir şekilde bilinemeyecek ve kavranamayacak olan asıl varlık. 
Karşıtı: Görüngü, Fenomen.

Yarıda kalma, sonuca ulaşamama durumu...

Akamet,
Arapça: akamet. 
Arapça, kısırlık manasındaki ukm sözcüğünden türetilmiştir.
Kısırlık, verimsizlik.
Verimsizlik. 
Sonuca varamama, yarıda kalma.
Sonuçlanmamak, kesilmek, yarıda kalmak.
Yarıda kalma, sonuca ulaşamama durumu.

Fakat...

Lakin,
Arapça lakin, (ﻟﻜﻦ).
Ancak, yalnız.
Ama,
Ancak.
Ne var ki.
Fakat.
Amma. 
Aykırılık bildirmek amacıyla başına geldiği cümleyi önceki cümleye bağlayan bir söz.

Lakin:
Köpek yiyeceğinin kabı.

Affını isteme, af dileme...

İstifa,
Affını isteme,
Af dileme.
Arapça: istifa.
Kendi isteğiyle işten veya bir hizmetten ayrılma; çekilme:
Bir görevden kendi isteğiyle ayrıldığını belirten dilekçe; istifaname.
Arapça bağışlamak, affetmek anlamındaki afv kelimesinden türetilmiştir.
Bir işten kendi isteğiyle çekilme.
Affını isteme, af dileme.
Yerine getirmek, vefa.
Tamamıyle alma, tam olarak alınma.
Kendi isteğiyle görevden ayrılma.
İşten ayrılma isteğini bildiren dilekçe.
Memuriyetten azlini istemek.
Görevden ayrılma.
İşten çıkma.



Utanması, sıkılması olmayan, yılışık, yüzsüz (kimse); yalaka...

Arsız,
Yalaka,
Utançsız,
Utanmaz,
Hayasız.
Terbiyesiz,
Biar,
Biar, utanmaz, arsız.
Laubali, sırnaşık
Utanması, sıkılması olmayan, yılışık, yüzsüz (kimse); yalaka.
Açgözlü davranan (kimse).
Utanmaz; yaramaz; azgın.
Arsız utanmaz.
Utanma ve sıkılma duygusu olmayan, utanmaz, hayasız, yüzsüz (kimse).
Terbiyesi kıt, şımarık (kimse).
Aç gözlü (kimse).
Kolayca üreyebilen (bitki).
Toprağını yadırgamayan, çok çabuk büyüyen (bitki).

Arsız arsız:
Utanmaz bir biçimde, yılışarak, sırnaşarak.

Atış sırasında mekanik olarak yön verilen, yörüngesinin başlangıcında öz itmeli olarak yol alan ve daha sonra yalnız balistik kanunlarına bağlı kalan mermi...

Roket,

Fransızca: roquette.
İtalyanca: rocchetto.
Bir çeşit füze.
Atış sırasında mekanik olarak yön verilen, yörüngesinin başlangıcında öz itmeli olarak yol alan ve daha sonra yalnız balistik kanunlarına bağlı kalan mermi.

Roket bir uzay aracı, hava aracı, araç, atkı veya bombadır. Bir roket motorundan itme gücü elde eder. Roket motoru egzozu tamamen roket içinde taşınan roket itici yakıtından oluşur. Roket motorları etki ve tepki ile çalışır ve sadece egzozlarını yüksek hızda ters yönde dışarı atarak roketleri ileri doğru iter ve bu nedenle uzay boşluğunda çalışabilir.

İşler, faaliyetler...

Ameliyat,
Operasyon,
İşler, faaliyetler.
İşler, faaliyetler, ameliyat.
Arapça: ameliyyat
İngilizce: operation.

Hasta üzerinde tedavi amacıyla uygulanan kesme ve dikme işlemi; cerrahi müdahale, operasyon.
Herhangi bir bozukluğu veya hastalığı tedavi için genel veya lokal anestezi altında yapılan cerrahi müdahale, operasyon.
Herhangi bir nedenle yapılan cerrahi işlem, operasyon.

Genel, yerel veya bölgesel anestezi altında, tanı ve tedavi amacıyla vücutta kesi açılarak yapılan cerrahi girişim, operasyon.
Hasta üzerinde kesme ve dikme yoluyla yapılan tedavi, operasyon. 
Cerrahi müdahale.

Dokusunda çoğunlukla gümüş ve altın renginde tel bulunan kumaş veya metal parlaklığı verilmiş deri...

Lame,
Fransızca lame,
İngilizce: Lame, 
Almanca: Lame.
Dokusunda çoğunlukla gümüş ve altın renginde tel bulunan kumaş veya metal parlaklığı verilmiş deri.
Dokusunda altın ve gümüş renkte tellerin çoğunlukta olduğu kumaş.
Gümüş ve altın görünüşü veren maden veya maden görünüşlü ipliklerle dokunmuş (kumaş)
Böyle bir kumaş veya deriden yapılan.
Metal parlaklığı verilmiş (deri).

Lame sözcüğünün yörelerimizde halk dilinde başka anlamları;
Çocukların oynadığı çizgi oyunu.

Triko eşyaların yakasını yapmada kullanılan makine...

Remayöz,
İngilizce: 
linking machine, looping machine.
Trikoların yakasını yapan makine.
Triko eşyaların yakasını yapmada kullanılan makine.
Remayöz makinesi;
Düz örme konfeksiyonunda dikime hazırlanmış düz örme ürünlerin yaka, bant, pat, cep, yan dikiş ve lastik dikim işlemlerini yapan makinedir. 
Esneme özelliğine sahip olan düz örme kumaşlara zincir dikişi yapan bu makine, düz örme konfeksiyonunun ana dikim makinesidir.

Kahramanlık...

Celadet,
Hamaset,
Arapça: hamaset.
Kahramanlık,
Kahramanca davranış, yiğitlik.
Kahraman olma durumu.
Bir kahramana yakışır davranış, kahramanca davranış.
Yiğitlik, kahramanlık.
Kahramanlık ve yiğitlik duygularının aşırı ve abartılı ifadesi. 
Boyun eğilmemesi gereken yerde gösterilen şuurlu cesaret, yüreklilik, yiğitlik.

Orta Afrika'da büyükbaş hayvanlarda görülen uyku hastalığı ...

Nagana,
İngilizce: Nagana, tse tse disease,
Fransızca: Nagana,
Almanca: Tsetsekrankheit, Nagana.
Latin: Trypanosomiasis brucei.
Orta Afrika'da büyükbaş hayvanlarda görülen uyku hastalığı.
Afrika' da büyükbaş hayvanlarda görülen uyku hastalığı.
Nagana kamçılısından ileri gelen ve çeçe sinekleriyle bulaşan, sıcak ülke memeli hayvanlarının öldürücü hastalığı; çeçehastalığı.
Asalak bir kamçılı hayvan olan Trypanosoma brucei' nin meydana getirdiği ve çeçe sineiği (Glossina morsitans) ile taşınan bir hastalık olup kocabaş hayvanlarda görülür.

Afrika' da Trypanosoma brucei brucei veya T. congolense' nin neden olduğu sığır, at, koyun, keçi, köpek, domuz ve develere çeçe sinekleriyle taşınan, akut veya kronik seyirli, patojenitesi konak ve etkenin türü gibi çeşitli faktörlere bağlı olarak değişen, anemi, ateş, zayıflama, köpek ve atlarda korneal opasite, sığırlarda yavru atma gibi belirtilerin görüldüğü hastalık.

Çekirdekleri kahveden daha uyarıcı olan bir bitki ...

Kola,
Çekirdekleri kahveden daha uyarıcı olan bir bitki.
Sıcak bölgelerde yetişen ve çekirdekleri kahveden daha uyarıcı olan bir bitki.
Kolagillerden, Afrika' nın sıcak bölgelerinde yetişen ve kola cevizi adıyla anılan, çekirdekleri kahveden daha uyarıcı olan bazı içeceklerde ve hekimlikte kullanılan bir bitki.

Kolagillerden, Afrika’nın sıcak bölgelerinde yetişen bir bitkidir, kola cevizi adı ile tanınan çekirdekleri, kalbi harekete getirmek, kas sistemini uyarmak bakımından kahveden daha kuvvetli olduğu için, tıpta kullanılır.

Kola ağacı, Afrika’ nın özellikle batı bölümündeki tropikal iklimli yerlerinde yabani olarak çıkar. Sonradan bu ağaçlardan, Afrika’ dan Amerika’ ya gelen esirler tarafından Güney Amerika ülkelerine getirilmiş, en çok Brezilya’ da yetiştirilmesine başlanmıştır. Kola ağacının meyveleri olan kola cevizi sert bir kabuk içindeki birçok iri, beyaz, ya da kırmızı renkli tanelerden meydana gelir. Kola cevizi, tanıdığımız yemişlerden en çok at kestanesine benzer. Kabuk içindeki taneleri etli ve dolgundur. Afrika yerlileri canlanmak için bunları çiğnemeyi gelenek edinmişlerdir. Kola cevizinde, kahve çekirdeklerinde olduğundan çok daha fazla kafein bulunmaktadır.

Bunlar, çiğnendikleri zaman, uyku giderici, zihni uyarıcı bir etki bırakırlar. Kola cevizi bazı ilaçların yapımında kullanıldığı gibi, Amerika Birleşik Devletlerinde yapılan birçok serinletici, kokulu içkilere de karıştırılır. Kola adı, Sudan yerlilerinin dilinden alınmıştır.

Yağda kızarmış patlıcan, patates ve domates üzerine kıyma ve biber dökerek yapılan bir yemek...

Kovalama,

Kayseri'nin patlıcan yemeği.
Kovalama tarifi:
Malzemeler:
Yarım kilo kuzu koldan kuşbaşı et.
8 adet patlıcan (közlemelik)
3 adet domates, 
3-4 adet sivri biber.
3-4 diş sarımsak, 
2 orta boy kuru soğan.
Sıvı yağ ve tereyağ,
2 çay kaşığı tuz, 1 çay kaşığı karabiber.

Yapılışı:
Patlıcanları yıkayın ve bıçak ile bir kaç yerden delip fırın poşetine koyun ağzını kapatın ve poşete bir iki delik atıp 200 derecede 40 dakika pişirin. Patlıcanlar pişerken Eti düdüklüye atıp 5-10 dakika gibi kısa bir sürede pişirin (pişirirken çok az yağ koyup kavurun ve çok az sıcak su koyun. Yapacağınız tencereye çok az tereyağ ve sıvıyağ ekleyip pişen etleri alın üzerine ufak doğradığınız Kuru soğanı ve yeşil biberi ekleyip soğan pembeleşene kadar kavurun. Diğer tarafta közlenen patlıcanları uzunlamasına kesin bit kaşık yardımı ile içini alıp kevgire koyun(suyunun akması için) diğer patlıcanlardan aynı işlemi yapın. Tüm patlıcanların içi çıkınca bıçak yardımı ile doğrayın. Domatesleri ufak ufak doğrayıp pişen Eti’n üstüne ekleyin karıştırın (domatesi közlediyseniz fazla pişirmenize gerek yok) domates yumuşayıp suyunu salınca patlıcanları tuzu karabiberi ekleyip karıştırın. Beş dakika tencerede birbirlerine ısınsınlar sonra servis yapıp cacık ile servis yapabilirsiniz. Afiyet olsun.

Kayseri Yemeklerinden bazıları;
Altın Kesesi, Arabaşı Çorbası, Aside Tatlısı, Ayvalı Tahinli Yaprak Sarması,
Bamya Çorbası,
Cıvıklı (Develi Cıvıklısı),
Çiriş Yemeği, Çemenli Ekmek,
Düğümlü Tatlısı,
Gilaburu Suyu,
Kayseri Yağlaması, Kesme Kadayıf, Kovalama, Kurşun Aşı (Lülük aşı),
Mantı,
Nevizene tatlısı,
Örgülü Pilav,
Pastırma, Pöç Kebabı,
Saray Pilavı, Sucuklu Köfte,
Şakşuka,
Tahinli Katmer,  Tepsi Mantısı, Tirid,
Yağ Mantısı, Yoğurt Tatlısı,

Belirli bir modeli ile armoni oluşturan ve bir veya birkaç partiye bölüştürülen sesler bütünü...

Eşlik,
Müzik,
Belirli bir modeli ile armoni oluşturan ve bir veya birkaç partiye bölüştürülen sesler bütünü.
Bir soliste bir çalgı veya orkestra ile arkadaşlık etme, refakat.
Bir solistin yanında onunla birlikte çalmak, refakat etmek.
Beraberinde olmak, arkadaşlık etmek.

Eşlik kelimesinin diğer anlamları;
Arkadaş, dost.
Anlamdaş.
Denklik.
Eş olma durumu.
Birlikte, beraber.
Birlikte, beraber olma durumu.

İstanbul Boğazı'nın Marmara Denizi'ne yakın kısmında, Salacak açıklarında yer alan küçük adacık üzerinde inşa edilmiş yapı...

Kız Kulesi,
(Maiden’s Tower)
İstanbul Kız Kulesi.
Damalis,
Leandros,
Kız Kulesi, İstanbul Boğazı' nın Marmara Denizi' ne yakın kısmında, Salacak açıklarında yer alan küçük adacık üzerinde inşa edilmiş yapıdır. Üsküdar'ın sembolü haline gelen kule, Üsküdar’ da Bizans devrinden kalan tek eserdir. 

MÖ 24 yıllarına kadar uzanan bir geçmişe sahip olan kule, zamanında Damalis ve Leandros gibi isimlerle  anılmış. Kız kulesi, Salacak açıklarında, Karadeniz' in Marmara ile birleştiği yerde, küçük bir ada üzerinde yapılmıştır. İstanbul’un simgelerinden biri olan Kız Kulesi' ne ulaşım, Salacak ve Ortaköy' den sandallarla yapılır.

Kız Kulesi hakkındaki hikayede 
Kleopatra' nın hazin sonuna benzer bir sonun anlatıldığı yılan hikayesidir. Kehanete göre; Kral' a çok sevdiği kızının 18 yaşına geldiğinde bir yılan tarafından sokularak öleceği söylenir. Kral bu kehanet üzerine, denizin ortasında bir kule yaptırır ve prensesi buraya yerleştirir. Ancak kuleye gönderilen bir üzüm sepetinden çıkan bir yılan, prensesinin ölümüne neden olur. Kehanet gerçekleşir. Kral, kızına demirden bir tabut yaptırarak Ayasofya’ nın giriş kapısının üstüne yerleştirir. Yılanın, ölümünden sonra da prensesi rahat bırakmadığına dair söylentiler günümüze kadar ulaşmıştır. Zira bu tabutun üstünde iki delik olduğu hala anlatılır.

Genellikle Museviler için islam dinine dönmüş olanlara verilen ad ...

Avdeti,
Sabetay,
Selanik dönmesi,
İslam dinine dönen (genellikle Musevi).
Genellikle Museviler için islam dinine dönmüş olanlara verilen ad.
Arapça: adeti, (ﻋﻮﺩﺗﻰ).
Dönme.
Aslına, Müslümanlığa dönen.
Halk arasında avdeti veya Selanik dönmesi.

Popüler Yayınlar

İzleyiciler

BULMACA ANSİKLOPEDİSİ