Büyük bakır güğüm...

İstemi,
Büyük bakır güğüm.
Rize yöresinde halk ağzında büyük bakır güğüme verilen ad.
Bakır su ibriği.
Süt taşıma kabı. 
Güğüm,
Testi.
Rumca, güğüm.
Yunanca, koukoumi.
Yandan kulplu, boynu uzun, genellikle bakırdan su kabı.
Tek kulplu, uzun boyunlu, ağzı dar, içine su ve sulu şeyler konan bakır kap.



 

Zodyak üzerinde Koç ile İkizler arasında yer alan takımyıldızın adı, Sevir...

Boğa,
Boğa burcu.
Öküz, boğa.
Sevir, Sevr.
Bir takımyıldızın ve bir burcun adı.
Zodyak üzerinde Koç ile İkizler arasında yer alan takımyıldızın adı, Sevir.

Arapça sevr, sevir, (ﺛﻮﺭ).
İngilizce: Taurus, Bull,
Fransızca: Taureau, Auroch,
Almanca: Stier, Ochs
Yunanca: Tavros.
Latince: Bos taurus.

Taurus ya da Boğa takımyıldızı, zodyak kuşağı takımyıldızlarından biridir. Kuzey yarıkürede bulunan bir kış takımyıldızı ve Burçlar Kuşağı’ nın ikinci burcudur. Boğa burcu (21 Nisan - 21 Mayıs) Yönetici gezegeni Venüs' dür. Karşıt burcu Akrep'dir. Koç ile ikizler arasında bulunur. Güneş, 13 Mayıs-18 Haziran arası boğa takım yıldızdadır. Böylece, bu tarihten 6 ay kadar sonra, Güneş batarken görülür. Türkiye’ de kış ve sonbahar mevsimlerinde görülebilir. 
Beyaz bir boğa olarak Fenikeli Prenses Europa’ yı kaçıran Tanrı Zeus’ u simgeler. Bu takımyıldızın en önemli yıldızı Aldebarari’ dir.

Latincede Taurus sözcüğü boğa anlamına gelir. Boğa, kuzey yarımkürede çıplak gözle dahi seçilebilecek kadar göze çarpan bir takımyıldızıdır. Bu yıldızın batısında Koç, doğusunda İkizler vardır. Avcı takımyıldızı ise güneydoğusunda yer alır. Taurus takım yıldızının, kuzeyinde Kahraman ve Arabacı takımyıldızları ve güney tarafında Irmak takımyıldızı vardır. Güneybatısında Balina takımyıldızı bulunur.

Boğa sözcüğünün yörelere göre halk arasında başka anlamları;
Öküz,
Damızlık erkek sığır.
Sığır türü içerisinde, yetiştiricilikte kullanılan tüm erkek hayvanlara verilen genel ad.
Çift parmaklılar takımının Boynuzlugiller familyasındandır. Dişisine inek adı verilir. Uzunluğu 2 m kadardır. Evcilleştirilmiştir. Gücünden faydalanılan kısırlaştırılmış erkeğine öküz denir.

Borsada fiyatların yükseleceği beklentisi içinde olan ve bundan dolayı sürekli alım yapan ve risk alabilen borsa oyuncusu.

Kişinin, etkisinden kendini kurtaramadığı yersiz saçma düşünce, sabit fikir, fikrisabit, idefiks...

Saplantı,
Takınak.
İdefiks.
İngilizce fixed idea, obsession, 
Fransızca idee fixe, obsession.
Almanca fixe Idee, 
Latine fixus (sabit, değişmez).
Sabit fikir, 
Fikrisabit,
Obsesyon.
Takıntı,
Tutku, aşırı bağlılık.
Kişinin, etkisinden kendini kurtaramadığı yersiz saçma düşünce, sabit fikir, fikrisabit, idefiks.
Yersiz olduğu bilinen, ama kişinin etkisinden kendini bir türlü kurtaramadığı bir düşünce.
Belli bir düşünce ya da yararsız bir eylem üzerinde direnme biçiminde kendini gösteren ve engel olunamayan içtepi. 
Bir kimsenin saplanmış olduğu ve kendini kurtaramadığı yanlış düşünce.
Bilincin takılıp kaldığı, kurtulamadığı ve düzeltemediği yanlış bir tasarım.

Anlamsızlığı ve gereksizliği birey tarafından kabul edilen, kaygı ve korkuya neden olan, bilinçli çaba ile bilişten uzaklaştırılamayan, inatçı bir biçimde tekrarlayan düşünce.
Değiştirilemeyecek kadar kuvvetle yerleşmiş fikir, insanın kendini kurtaramadığı düşünce, fikrisabit, idefiks.

Düşünmeden ve saygısızca davranan...

Sallapati,
Densiz,
Gelişigüzel.
Düşünmeden ve saygısızca davranan.
Özensiz, dikkatsiz ve kaba saba yapılmış.
Düşüncesizce, saygısızca ve patavatsız bir biçimde.
Yakışıksız ve saygısızca davranan (kimse):
Densiz,
Münasebetsiz, saygısız.
Ahmak, aptal.
Uygunsuz, yakışıksız ve saygısız sözler söylemek.
Düşünmeden, aklına geldiği gibi hareket eden.
Rastgele, gelişigüzel.
Düşüncesizce, saygısızca ve patavatsız bir biçimde. 
Özensiz, dikkatsiz ve kaba saba yapılmış (nesne).
Saygısız davranan kişi.

Bir kimseye, yaptığı bir hareketin veya söylediği sözün üzüntü, alınganlık, kırgınlık vb. duygular uyandırdığını öfkelenmeden belirtme...

Sitem,
Çıkışma, eziyet.
Farsça: sitem.
Bir kimseye, yaptığı bir hareketin veya söylediği sözün üzüntü, alınganlık, kırgınlık vb. duygular uyandırdığını öfkelenmeden belirtme.
Bir kimseye herhangi bir davranışından dolayı üzüldüğünü, kırıldığını, alındığını öfkelenmeden belirtme, dostça çıkışma.
Eziyet, cefa, zulüm, haksızlık.
Haksızlık, zulüm.
Nazikane çıkışma.
Eziyet, cefa.
Serzeniş,
Yakınma.

Sitem etmek; 
Bir kimseye üzüldüğünü, kırıldığını öfkelenmeden belirtmek.
(Bir kimseye) Dostça çıkışmak, kırıldığını, üzüldüğünü belirtmek.
Zulmetmek, eziyet etmek.

VIII. ve XI. yüzyıllar arasında Ermenistan'da hüküm süren ve başkenti Ani olan hanedan ...

Pakraduni,

Bagratuni,
Ermenice: Bagratunineri harstutyun,
Pakraduni veya Bagratuni Hanedanı.
VIII. ve XI. yüzyıllar arasında Ermenistan' da hüküm süren ve başkenti Ani olan hanedan.
Ermenistan ve Doğu Anadolu' da 885-1045 yılları arasında I. Ashot tarafından kurulan Ermeni hanedanlığı.  Pakraduniler, ilk olarak MS 30 yılında İspir kralı Yenanos ile tarih sahnesine çıktılar. Yenanos' un ardından kral olan Bagarat' dan ötürü Pakraduni olarak anıldılar.

Başkenti bugünkü Ermenistan sınırları içinde bulanan Divin olmasına karşın 961 yılından itibaren Ani başkent olmuştur. Pakraduni Krallığı'nın güneyinde Abbasilere bağlı Kürt bir emirlik olan Mervaniler ve Abbasiler, Kuzeyde Gürcü Bagrationi krallığı, batısında ise Bizans bulunmaktaydı.

Krallar;
I. Aşot(Ashot); I. Smbat; II. Aşot; I. Abas; III. Aşot; II. Smbat; I. Gagik; IV. Aşot; I. Hovhannes; II. Gagik (1045 yılında Bizans tarafından asılarak öldürülmüştür).

Öküz sürüsü ...

Güdü,
Öküz sürüsü.
At, sığır, koyun sürüsü.
Kırda güdülen davar, hayvan sürüsü.
Hayvan otlatma işi.

Güdü sözcüğünün yörelere göre diğer anlamları;
Kısa, bodur, gelişmemiş.
Küçük çömlek, güveç.
İstek, emel.
Saik
Hayvan tüyünden yapılmış top.
Yağlı peksimet.
Ufak çapa.
Bir etkinlik veya işin gizli sebebi.
Kaynağı akıl olan sebep.

İki yaşından büyük erkek keçi ...

Neri,
Teke,
İki yaşından büyük erkek keçi.
İki yaşından büyük erkek keçi, teke, neri.
Üç yaşından büyük erkek keçi; erkeç.
İğdiş edilmiş, üç yaşından büyük erkek keçiye Erkeç adı verilir.
Erkek keçi; Farsça teke (deke).
Teke, Seyis, Erkeç.
Erkek yetişkin keçiye, teke denir (Tekelerin kendilerine has fena bir kokusu vardır.)
Yavru keçiye, oğlak denir.
Bir yaşına gelmiş erkek ya da dişi keçilere, çebiç denir.
Dişi keçiye, keçi denir.

Keçi; Koyunla yakından akraba olan evcil bir hayvandır, Et, süt, kıl ve derisinden faydalanılır. Gevişgetirenlerdendir. Boynuzlugiller familyasından Capra aegagrus hircus türünden çift toynaklı hayvanlardır. Dünyada bir milyardan fazla keçinin yaşadığı tahmin edilmektedir. Dünyanın en çok keçi besleyen memleketi Hindistan’ dır. Çok dik kayalara ve dağlara tırmanabilme özelliğine sahip olan keçilerin 
anavatanı Güneybatı Asya’ dır. Bugün Avrupa, Afrika, Asya ve Amerika’ nın birçok yerlerinde yetişir.  

Keçi türleri: Ankara (Tiftik) Keçisi, Afrika (Malta) Keçisi, Keşmir Keçisi.

Neri sözccüğünün halk dilindeki diğer bir anlamı;
Soyulmadan yenen yemişlerin ince kabuğu veya soyulan yemişlerde kabuk altındaki zar.
Kara, siyah.
Eril.

Geminin pervanesini ters yönde çevirme...

Tornistan,
İtalyanca torno stante.
İngilizce reverse.
(Gemi için) Pervaneyi ters çevirme, geri gitme. 
Geminin pervanesini ters yönde çevirme.
Tornistan etmek; Gemi geri dönmek.

Ters yüz etme.
Halk ağzında Ters yüz etme.
Halk ağzı; (Elbise için) Ters yüz etme.
Bir giyeceği ters yüz etmek.
Söz, düşünce vb. nden geri dönme.
Vazgeçme.

1921-1986 yılları arasında yaşayan ve soyut yapıtlarındaki özgün yorumlarıyla tanınan heykelcimiz...

İlhan Koman,
(D. 17 Haziran 1921, Edirne - Ö. 30 Aralık 1986, Stockholm - İsveç),
Türk Da Vinci' si olarak nitelendirilen dünyaca ünlü heykeltıraş.
1921-1986 yılları arasında yaşayan ve soyut yapıtlarındaki  özgün yorumlarıyla tanınan heykelcimiz. "Akdeniz", "Leonardo Anıtı" gibi yapıtlarıyla tanınan heykelcimiz; İlhan Koman 1921 yılında Edirne' de doğdu. Edirne Lisesi' ni bitirdi. 

1941 yılında İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümüne girdi. Hocalarının tasiyesi ile heykeltraş bölümüne geçti. Rudolf Belling' in öğrencisi olarak 1945 yılında mezun oldu. 

1947 yılında Milli Eğitim Bakanlığının açtığı sınavı kazandı. Neşet Günal, Refik Eren ve Sadi Öziş ile birlikte devlet bursuyla Paris' e gönderildi. Yetenekleri ve yaratıcılığı ile 1947-1950 arasında Fransa' da Academie Julian ve l'Ecole du Louvre' da çalışmalar yaptı. İlk sergisini 1948 yılında Paris' te açtı. Paris' te Melda Kaptana ile evlendi. Bu evlilikten bir oğlu dünyaya geldi. 1951 yılında İstanbul' a geri döndü. 1951-1958 yılları arasında İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi' nde öğretim üyeliği yaptı. İlk eşinden ve Güzel Sanatlar Akademisi' ndeki göreviden ayrılan sanatçı, 1959 yılında İsveç' e yerleşti. Hulda isimli teknesinde yaşadı. Stockholm' de yaşadığı teknesi aynı zamanda atölyesisiydi. 1967 yılında Stockholm Uygulamalı Sanatlar Yüksek Okulunda öğretim üyesi olarak çalıştı.

İlhan Koman 30 Aralık 1986 yılında 65 yaşında, İsveç' in başkenti Stockholm' de öldü. Vasiyeti üzerine yakılıp külleri çok sevdiği Baltık Denizi’ne döküldü.

İlhan Koman Ödülleri
1952 Anıtkabir Heykel Yarışması birincilik ödülü.
1954 Ankara Devlet Sergisi ikincilik ödülü.
1955 Ankara Devlet Sergisi birincilik ödülü.
1969 İsveç Sundsvall' da bir alan düzenlemesi için açılan yarışmada birincilik ödülü,
1970İsveç, Örebro Belediye Sarayı için heykel yarışmasında da birincilik ödüllü.

Yapıtlarından bazıları:
Akdeniz,
Whirlpool, İsveç.
Kare Metal, Mobilya Tasarımı,
Pi Serisi,
Fran Leonardo (Leonardo’dan), İsveç
To Infinity, 
Endless Column (Sonsuz Sütun), 
Derviş, 
Yuvarlanan Kadın.
Demir Çağı,
Anıtkabir'in doğu rölyefleri.

1921-1986 yılları arasında yaşayan ve "Akdeniz", "Leonardo Anıtı" gibi yapıtlarıyla tanınan heykelcimiz ...

İlhan Koman,
(D. 17 Haziran 1921, Edirne - Ö. 30 Aralık 1986, Stockholm),
Türk Da Vinci'si olarak nitelendirilen dünyaca ünlü heykeltıraş.
1921-1986 yılları arasında yaşayan ve soyut yapıtlarındaki  özgün yorumlarıyla tanınan heykelcimiz.
İlhan Koman 1921 yılında Edirne' de doğdu. Edirne Lisesi' ni bitirdi. 1941 yılında İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümüne girdi. Hocalarının tasiyesi ile heykeltraş bölümüne geçti. Rudolf Belling' in öğrencisi olarak 1945 yılında mezun oldu. 

1947 yılında Milli Eğitim Bakanlığının açtığı sınavı kazandı. Neşet Günal, Refik Eren ve Sadi Öziş ile birlikte devlet bursuyla Paris' e gönderildi. Yetenekleri ve yaratıcılığı ile 1947-1950 arasında Fransa' da Academie Julian ve l'Ecole du Louvre' da çalışmalar yaptı. İlk sergisini 1948 yılında Paris' te açtı. Paris' te Melda Kaptana ile evlendi. Bu evlilikten bir oğlu dünyaya geldi. 1951 yılında İstanbul' a geri döndü. 1951-1958 yılları arasında İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi' nde öğretim üyeliği yaptı. İlk eşinden ve Güzel Sanatlar Akademisi' ndeki göreviden ayrılan sanatçı, 1959 yılında İsveç' e yerleşti. Hulda isimli teknesinde yaşadı. Stockholm' de yaşadığı teknesi aynı zamanda atölyesisiydi. 1967 yılında Stockholm Uygulamalı Sanatlar Yüksek Okulunda öğretim üyesi olarak çalıştı.

İlhan Koman 30 Aralık 1986 yılında 65 yaşında, İsveç' in başkenti Stockholm' de öldü. Vasiyeti üzerine yakılıp külleri çok sevdiği Baltık Denizi’ne döküldü.

İlhan Koman Ödülleri
1952 Anıtkabir Heykel Yarışması birincilik ödülü.
1954 Ankara Devlet Sergisi ikincilik ödülü.
1955 Ankara Devlet Sergisi birincilik ödülü.
1969 İsveç Sundsvall' da bir alan düzenlemesi için açılan yarışmada birincilik ödülü,
1970İsveç, Örebro Belediye Sarayı için heykel yarışmasında da birincilik ödüllü.

Yapıtlarından bazıları:
Akdeniz,
Whirlpool, İsveç.
Kare Metal, Mobilya Tasarımı,
Pi Serisi,
Fran Leonardo (Leonardo’dan), İsveç
To Infinity, 
Endless Column (Sonsuz Sütun), 
Derviş, 
Yuvarlanan Kadın.
Demir Çağı,
Anıtkabir'in doğu rölyefleri.

Pakistan'ın kurucusu ve ilk devlet başkanı...

Muhammed Ali Cinnah,
Mohammad Ali Jinnah
(D. 25 Aralık 1876 - Ö. 11 Eylül 1948),
Hukukçu, politikacı ve devlet adamıdır.
Pakistan’ın kurucu lideri ve ulusun Büyük Önderi.
Tüm Hindistan Müslüman Birliği ve Pakistan bağımsızlık mücadelesinin önderidir. Aynı zamanda Pakistan' ın kurucusu ve ilk devlet başkanıdır. 

Pakistan' da Ulu Önder (Kaid-i Azam) ve Milletin Babası olarak da anılır. Doğum ve ölüm yıl dönümlerinde ülkesinde törenler düzenlenir.
Tüccar bir ailenin ilk çocuğu olarak 25 Aralık 1876 tarihinde Karaçi' de doğdu. İlk öğrenimini Karaçi ve Bombay (Mumbai)' de yaptı. 1893 yılında Londra' ya gitti. Cinnah, Lincoln's Inn' de hukuk eğitimini tamamladıktan sonra 1896 yılında avukat olarak ülkesine döndü. Bombay' da mesleğini icra etmeye başladı. Cinnah, Londra'da kaldığı süreçte demokratik uluslara ve yenilikçi siyasete dayanan 20. yüzyıl Britanya liberalizminden etkilendi.

Bombay' da 10 yılı aşkın bir süre mesleğini sürdüren Cinnah, 1906 yılında Hindistan Ulusal Kongresi' ne (INC) katıldı. Hindu ve Müslümanların birlikte olduğu bağımsız bir Hindistan fikrini savundu. 
Cinnah, Müslümanlarla Hinduları tek bir siyasi örgüt altında birleştirme ümidiyle 1920 yılına kadar INC' nin bir üyesi olmaya devam etti ancak bu çabaları kalıcı bir netice vermedi. 

1930 - 1934 arasında Londra' da avukatlık görevine devam etti. Cinnah, 1934 yılında Hindistan’ a geri döndi. 
Cinnah başkanlığında 22-23 Mart 1940 yılında Lahor' da toplanan AIML, ilk defa Müslümanlar için ayrı bir devlet fikrinin politika olarak benimsendiği Lahor veya Pakistan Tasarısı' nı kabul etti. Pakistan fikrinin resmiyete döküldüğü 23 Mart günü, bugün Pakistan Günü olarak kutlanıyor.

Devam eden süreçte İngiltere' nin Hindistan' daki son Genel Valisi Lord Mountbatten, 3 Haziran 1947 tarihinde bölünmenin gerçekleştirildiğini duyurdu. Bunun üzerine Tüm Hindistan Müslümanları partisi (AIML), Cinnah' ı Pakistan'ın Genel Valisi seçti ve Cinnah, 7 Ağustos’ ta Yeni Delhi' den Karaçi' ye Pakistan’ın ilk Genel Valisi sıfatıyla geldi.

14 Ağustos 1947 tarihinde Birleşik Krallık'ın Hindistan'a bağımsızlık tanımak zorunda kalması üzerine, aynı gün hem Pakistan hem de Hindistan devleti kuruldu. İlk başta Hindistan' ın doğu ve batısında Müslümanların yoğun olduğu bölgelerde kurulan Pakistan da, 1971 yılında ikiye ayrıldı ve Doğu Pakistan, Bangladeş adıyla bağımsızlığını ilan etti.

Cinnah Londra’ ya gitmeden önce 1892 yılında Emi Bai isimli bir kadınla evlendi. Hindistan' dan ayrıldıktan kısa bir süre sonra annesi ve eşi öldü. 1918 yılında sonradan Müslüman olan Ruttie isimli bir Parsi ile ikinci evliliğini yaptı. 1920 yılında ise boşandı.

Cinnah, 11 Eylül 1948 tarihinde Karaçi' de öldü. 1970 yılında kabrinin bulunduğu yere Mezar-ı Kaid isimli anıt inşa edildi. Cinnah' ın Karaçi' de doğduğu Wazir Konağı ise ulusal bir anıt ve müze haline dönüştürüldü.

Muhammed Ali Cinnah' ın adı Ankara'nın Çankaya ilçesinde bir caddeye verilmiştir.

Damak sesleriyle başlayan kelimeleri ve heceleri tekrarlayarak birdenbire söyleyen ve keserek konuşan kimse...

Keke,
(Keğe),
Kekeç.
Kekeme,
Peltek.
Halk ağzında, Kekeme.
Damak sesleriyle başlayan kelimeleri ve heceleri tekrarlayarak birdenbire söyleyen ve keserek konuşan kimse.


Keke sözcüğünün yörelere göre başka anlamları;
Gelberi de denilen ucu eğri ağaç.
Efe.

Hor görülen, aşağı tutulan, aşağılanan...

Zelil, 
Arapça: zelil.
Hor görülen, aşağı tutulan, aşağılanan.
Arapça, zelil; hor ve hakir olmak anlamındaki zillet' ten türetilmiş.
Aşağılanan, hor görülen (kimse), hakir.
Hor görülen, aşağılanan.
Hor, hakir, alçak. 
Aşağı tutulan.
Alçak, aşağı, zillete düşen.
Aşağılamak, hor görmek, önem ve değer vermemek.
Alçak, aşağılık.
Düşkün, zavallı.
Sürçüp düşen.
Yanılan.

Zelil etmek (kılmak): 
Hor ve hakir etmek, aşağılamak.

İnsan resmi ...

Çıray,
Beniz.
Yüz
Çehre,
Surat,
Beniz, yüz.
İnsan resmi.
Resim, fotoğraf,
Yüz çizgileri, yüz güzelliği.
Şekil, diş görünüm.

Kurtar, yakala fiili ...

Yet,
Yetmek,
Yakalamak,
Yetişmek, erişmek, vasıl olmak, ulaşmak. 
Yetiş, kurtar, yakala fiileri.
Bir gereksinimi karşılayacak, giderecek nicelikte olmak.
Başkasına gereksinim duymamak, kendine yeter olmak.
Yeterli sebep olmak.
Varmak, erişmek.
Yitmek, Yetme.
Başkasına ihtiyacı olmamak.
Kurtar, yakala fiili.
Halk ağzında Bir yaşa erişmek, ulaşmak.
Halk ağzında Olgunlaşmak.
Erişmek, ulaşmak.
Bir yaşa erişmek, ulaşmak.
Başa çıkmak, gücü yetmek.
Yetmek, yetişmek, ulaşmak
Yapmak.
Kafi gelmek.
Başa çıkmak, gücü yetmek.
Ulaşmak.

Bir kimseyi elinden tutup götürmek, bir hayvanı yedeğe alıp çekmek.
Kötü bir davranış, durum, tutum yeterli olmak, kafi gelmek.

Karayip Denizi' nde, Hollanda Krallığı' nı oluşturan dört ülkeden biri olan ada...

Curaçao,
Curacao,
Korsou(Papiamento'ca).
Curaçao adası.
Karayip Denizi' nde bir adadır.
Hollanda Krallığı' nı oluşturan dört ülkeden biridir. 

Hollanda Krallığını oluşturan, dört kurucu ülke; Hollanda, Aruba, Curacao ve Sint Maarten' dir. Hollanda dışında hepsi Karayip adası ülkeleridir.  Curaçao, Karayip Denizi'nin güneyinde ve Venezuela' nın kuzeyinde bir adadır. Başkenti Willemstad şehridir. Yüzölçümü 444 km² olan adanın nüfusu 150.000' den fazladır. 

Nüfusun çoğunluğu Başkent Willemstad' da yaşar ve halkın büyük bölümü Afrika kökenlidir. Arap (Lübnan), Çin, Hint, Avrupa, Kolombiya, Venezuela kökenli kişiler de vardır. Halkın dili Papiamento ve Felemenkçedir. Curaçao toplumunun %80' i Katolikdir.

Bingöl il merkezinin eski adı ...

Çapakçur,

Çolik,
Çolig, 
Bingöl.
Cumhuriyetin ilanından sonra 1926 yılında Elazığ, 1929 yılında da Muş illerine bağlandı. Bingöl, 1936 yılında vilayet olmuştur. 1945 yılında da İl Merkezi olan Çapakçur' un adı Bingöl olarak değiştirilmiştir.

Doğu Anadolu Bölgesi’nin yukarı Fırat bölgesindedir. Tarihi çeşitli medeniyetlerin egemenliğinde kalan il, daha önce halk dilinde Çolig adıyla Palu ilçesine bağlı bir bucaktı. 1872 yılında ise Çapakçur, adıyla ilçe olmuş. 1936 yılında Çapakçur adıyla il olmuş.

Anadolu halk ağzında; dere kenarında bulunan bağlık, bahçelik yer anlamına gelir. Bingöl’ ün eski yerleşim alanı olan Çevlik, Çapakçur Suyu’nun kenarında bağlık bahçelik yeşil bir ovada kurulmuş olup, adına uygun bir şehirmiş. 1945 yılında adı Bingöl olarak değiştirilmiş. Bugün bir çok kişi Bingöl isminin yanında Çolig ismini kullanmaktadır. Özellikle kırsal kesimlerde il merkezi bu isimle anılır.

Bingöl ilinin ilçeleri:
Adaklı
Genç,
Karlıova, 
Kiğı
Merkez ilçe.
Solhan
Yayladere, 
Yedisu

Çocukların oyunda kullandıkları ucu sivri değnek...

Sime,
Çocukların oyunda kullandıkları ucu sivri değnek.
Sime; Denizli yöresinde halk dilinde çocukların oyunda kullandıkları ucu sivri değneğe verilen isim. 

Sime sözcüğünün diğer anlamları:
Vesm.
Damgalamak,
İşaret, iz, nişan, damga.
Damga, alamet, nişan.


Balıkçı kayıklarının balıkları çevirmek için denize fırdolayı ağ salmaları...

Voli,
Rumca, voli.
Voli çevirmek; Voli ile balık avlamak.
Balıkçı kayıklarının balıkları çevirmek için denize fırdolayı ağ salmaları.
Balıkçıların denize fır dolayı ağ salması.
Balıkçı kayıklarının balıkları çevirmek için denize fırdolayı ağ salmaları
Fanyalı ağlarla ağın bir ucu kıyıya, bir ucu da açığa uzatılarak hilal şeklinde dökülüp toplanması.
Kayıkla denize salındıktan sonra her iki kolunun halatlarıyla karaya çekilen balık ağı.

Argo voli; 
Vurgun, kazanç, kar.
Tuzağa düşürmek.
Kısa zamanda hîle ile veya fırsatçılıkla haksız yere aşırı kazanç elde etme, vurgun.

Yangın bombası imalinde kullanılan kıvamlı madde...

Napalm,
Fransızca napalm,
Yangın bombası,
Napalm bombası,
Napalm bombası, belirli sayıda yanıcı sıvıların pelteleştirilmiş benzin ile karışımıdır.
Napalm Bombası, içinde naftenik ve palmitik asitlerin yoğun olarak kullanıldığı bir karışım olup adını buradan alan bombadır. 

Yüksek ısı ortaya koyan yanıcı, korkunç bir silahtır. Yangın bombalarının doldurulmasında kullanılan, alüminyum veya sodyum palmitatla kıvamlaştırılmış madde. 
Jelatinleştirilmiş özün bileşkesi.
Benzinle karıştırılarak bir yakıt meydana getiren pelte gibi bir bileşim.
Eskiden sodyum palmitatın, daha sonra ise alüminyum naftanit ve alüminyum palmitatın benzinle karıştırılmasından elde edilen, alev makinelerinde ve yangın bombası imalinde kullanılan kıvamlı madde.

Napalm bombası, ilk kez II. Dünya Savaşı döneminde, Tinian Muharebesinde kullanıldı. 1944 yılında, Pasifik Cephesi' nde, Mariana Takımadalarından Tinian Adasın' da, Japonlara karşı ABD askeri birlikleri tarafından kullanıldı.

Napalm bombası, bileşenleri; Benzin (%60), Benzen (%40) ve Jel kıvamına gelinceye kadar Polistiren'den oluşur. Polistiren, petrolden elde edilen ve plastik enstitülerinde kullanılan, erime noktası 200-300 °C olan bir maddedir.

Napalmın sivil halka karşı kullanımı BM tarafından 1980 yılında yasaklandı.

Çok tekrarlandığından usanç verici bir durum alan söz...

Terane,
Farsça terane, (ﺗﺮﺍﻧﻪ).
Çok tekrarlandığından usanç veren söz.
Çok tekrarlandığından usanç verici bir durum alan söz.

Terane sözcüğünün diğer anlamları:
Terennüm. 
Nağme, ezgi, ahenk, ses.
Şarkı söyleme, ötme.
Ezgi, makam, nağme, şarkı.
Bir şiiri makam ile okuma, şarkı söyleme.
Rubai' nin bir adı.
Her dizesi birbiriyle uyaklı rubai türü.
Dört mısralı nazım şekli, dörtlük, rubai.
Bütün dizeleri uyaklı olan rubailere musarra rubai veya terane denir. 

Topbaş balık ...

Kefal,
Kefal balığı.
Yunanca, Kephali.
Rumca Kephalos.
Denizlerin tilkisi,
Topbaş kefali.
Has kefal, 
Altınbaş kefal
Pulatarina.
Mavraki,

Kefal: Orta büyüklükte, mekik biçiminde, çok pullu, gümüşi renkte, beyaz etli, kemikli bir deniz balığı olup boyları 30 cm olabiliyor. Sarp kayalara yakın yaşar. Atlantik Okyanusu kıyılarında, Akdeniz ve Karadeniz' de yaşayan bir balık türüdür. 

Kefalgiller(Lat. Mugilidae);
Omurgalı hayvanlardan Balıklar sınıfının Kemiklibalıklar takımının Kefaller alt takımına giren bir familyadır. Az tuzlu sularda yaşarlar. Dişleri zayıf, pulları oldukça büyük, etleri lezzetlidir. Sırt bölümü geniş, baş bölümünün üstü yassı, iki sırt yüzgecinden birincisi dört kılçıklıdır.
Başlıca türleri: Altınbaş fekal, has kefal, iskarmos, kefal, kobar.

Kefal balığının yavrularına, kefalin küçüğüne, Gamit, Ganbut ya da Saça denir.

Tatlısu Kefaline verilen ad:
(İng. Chub).
Ak kefal, Akbalık, 
Kepenez,
Kasna,
Gasma, Gölgeci,
Ekmekci,
Ot Balığı.

Kişinin sevinç, güven ve her türlü etkinliğinin normal olmayan bir biçimde arttığı ruh hastalığı...

Mani,
Fransızca: manie,
İngilizce: mania,
Arapça: mani,
İptila, 
Manya.
Çılgınlık.
Duygusal coşku,
Manik eksitasyon.
Aşırı düşkünlük, tutku, fikir saplantısı, iptila, manya.
Kişinin sevinç, güven ve her türlü etkinliğinin normal olmayan bir biçimde arttığı ruh hastalığı.
Aşırı hareketlilik, neşe ve psişik taşkınlık, aşırı konuşkanlık, fikirlerde uçuşma ve dikkatte dağılma ile belirgin; bazen çevreye ya da kendine yönelik zarar verici davranışların da görüldüğü, nöbetler biçiminde gelişen ruhsal bozukluk.

Sebebi bilinmeyen, orta yaşlarda başlayıp nöbetler hâlinde ömür boyu seyreden, uykusuzluk, iştahsızlık, aşırı hareketlilik, bonkörlük, küfürlü, müstehcen konuşmaların yanı sıra cinsi arzuda da aşırılık gibi belirtilerle kendini gösteren, bunama yapmayan, irsiyetle alakalı olduğu kabul edilen bir akıl hastalığı.

Mani sözcüğünün başka anlamları:
Arapça yasaklamak, önlemek anlamındaki men kelimesinden mani sözcüğü türetilmiş.
Bir şeyin yapılmasını önleyen şey, engel.
Engel.
Şaşma ünlemi.
Köpek yavrusu.
Ördek yavrusu.
Küçük fındık.
Üvendirenin ucundaki üç köşeli demir parçası.
Her zaman, sürekli olarak.
Mana kelimesinin eski şiirlerde geçen şekli.

Mani; Ş
iir türü.
Ortak halk yazınında bir deyiş türü.
Mani(mane), Halk edebiyatı terimi.
Genellikle birinci, ikinci ve dördüncü dizeleri uyaklı olan halk koşuğu.
Genellikle birinci, ikinci ve dördüncü dizeleri uyaklı olan, daha çok hecenin yedili ölçüsüyle söylenen halk şiiri.
Türk halk şiirinde ekseriyetle hecenin yedili ölçüsü ile söylenen ve üçüncüsü serbest, diğerleri kāfiyeli dört mısrâdan meydana gelen nazım şekli

Ezgi ile okunmak üzere, çoğu yedi heceli ve dört dizeli veya 7 + 7 heceli ve iki dizeli olarak meydana getirilen bir dörtleme türüdür.

Terementi ağacının tohumu...

Meneviş,
Menengiç, Menegiş, Menengiş, Menengüç.
Farsça meneviş, menevş, menekşe rengi.
Çitlenbik (Çitlembik);
Kara ağaçgillerden, düz kabuklu, kerestesi sert ve dayanıklı bir ağaç, çıtlık, menengiç (Celtis australis) ve bu ağacın mercimekten büyük, yuvarlak, buruk lezzette meyvesi.
Sakızağacı.
Terementi ağacının tohumu, 
çitlembik.
Halk ağzında; Sakız ağacının yemişi, çitlembik.

Hare.
Bazı eşyalar üstünde görülen renk dalgalanmaları.
Bir yüzeyde renk dalgalanması sonucu görülen parlaklık.
Dalga dalga renkli çizgiler.
Su yüzünde, maden ve ipekli kumaş gibi şeylerde görülen ince dalga.

Menevişleme;
Su verilmiş çeliğin gevrekliğini gidermek ve sertlik kazandırmak için yapılan ısıl işlem, temperleme. Çeliği sertleştirmek için uygulanan ısıl işlem sonucunda yüzeyde oluşan tabaka, renk. Aynı işlem cam vb. malzemelere de uygulanabilmektedir.

Çam Terementisi (Terebenti):
Çam ağacının gövdesinden elde edilir. Türkiye’ de özellikle Muğla yöresinde elde edilir. Solunum ve idrar yolu antiseptiği olarak kullanılır.

Gerekli kararları almayı bilen kişinin niteliği...

İnisiyatif,
İnsiyatif,
Fransızca initiative,
İngilizce initiative.
Öncecilik, üstünlük.
Girişim.
Karar verme yetkisi.
Bir şeyi ilk olarak ortaya atıp düzenleme.
Gerekli kararları almayı bilen kişinin niteliği.
Bir işi kendi başına yapabilmek, o iş hakkında gerekli kararları alabilmek için sahip olunan nitelik, tek başına yapabilme gücü.


Tıpta yapraklarından yararlanılan çok yıllık ve otsu bir bitki...

Melisa,
Rumca Oğul otu.
Oğul otu,
Limon nanesi,
Limonotu,
Spazm çözücü,
Sakinleştirici,
Gaz giderici, Terletici, Adet söktürücü.
Tıpta yapraklarından yararlanılan çok yıllık ve otsu bir bitki.

Dağa tırmanma sporu...

Alpinizm,
Alpinist,
Dağcı.
Dağcılık, dağlarda yürüyüş ve kamp kurmanın yanı sıra tırmanma sporunu da kapsayan bir doğa sporudur.
18.-19. yüzyılda Avrupalı zenginlerin boş zamanlarını değerlendirme ve hayatlarının rutinlerini yeni maceralarla süsleme arayışı neticesinde bir spor sayılmaya başlandı. Dağcılık, 20. yüzyılın başında uluslararası bir spor haline geldi. 1931 yılında, merkezi Cenevre' de olan Uluslararası Dağcılar Birliği (UIAA) kuruldu. Belirli teknik ve emniyet yöntemleri geliştirildi.

Günümüzde en çok rağbet gören doğa sporlarından biri oldu. Türkiye' de dağcılık, üniversite kulüpleri ve Türkiye Dağcılık Federasyon (TDF) bünyesinde canlılığını korumaktadır.

Bir hakkın diğer bir kimseye geçirilmesi...

Temlik,
Arapça: temlik.
Arapça, malik olmak anlamındaki mulk kelimesinden temlik olarak türetilmiş.
Bir şeyi birinin mülkü kılma, bir mülkü birinin üstüne yapma, mülk olarak verme.
Bir hakkın diğer bir kimseye geçirilmesi.
Bir hakkı diğer bir kimseye geçirme, devretme.
Alacağın devredilmesi.
Hakkı devretme.
Bir hakkın diğer bir kimseye geçirilmesi.
(Bir malı birine) Mülk olarak vermek
Mülk olarak verme.
Mal sahibi etmek. 
Birine mülkü kazandırmak, sahib etmek.
Malik olma, mal sahibi olma.
Birine bir mülkü sahip kılma.
Mülk olarak verme, mülkiyeti bir bedel karşılığında başka birine nakletme.

Gökle ilgili olan, semavi...

Ulvi,
Semavi,
Arapça ulvi, (ﻋﻠﻮﻯ).
Arapça ulvi sözcüğü, büyüklük, yücelik anlamındaki ulüvv kelimesinden türetilmiş.
Manevi ve göğe mensub.
Yüce, yüksek. 
(Ulviye) 
Gökle ilgili, semavi.
Gökle ilgili olan, semavi.
Manevi ve ruhani alemle ilgili.
Eşsiz, benzersiz özellikler taşıyan.

Karşıtı: Süfli;
Bir yere veya bir şeye göre aşağıda, alçakta bulunan.
Aşağılık, adi, bayağı, değersiz.
Kılık kıyafeti çok kötü, üstü başı perişan (kimse).

Türkiye'nin ilk kadın gravür sanatçılarından biri ...

Aliye Berger,

(D. 24 Aralık 1903, Büyükada - Ö. 10 Ağustos 1974, Büyükada),
Türk gravür ve grafik sanatçısı, ressam.
Türkiye'nin ilk oyma gravür kadın sanatçısı.
Ressam Aliye Berger, fotoğraf sanatçısı Mehmet Şakir Paşa ve Sare İsmet'in kızı olarak 1903 yılında İstanbul Büyükada' da dünyaya geldi. Berger' in ailesi, geçmişleri acı tatlı olaylar ve serüvenler ile dolu, İstanbul' un kalbur üstü ve soylu ailesi olarak tanıyordu.

Amcası Halikarnas Balıkçısı adıyla tanınan sadrazam Cevad Şakir Paşa, kardeşi ressam Fahrünnisa Zeyd, seramik sanatçısı Füreya Koral, ressam Nejat Melih Devrim ve Şirin Devrim gibi yazar ve sanatçıların yetiştiği bir ailenin üyesi olan Aliye Berger, okuma yazmaya çok küçük yaşlarda, özel bir eğitimle başladı.

İlk eğitimini 1909-1912 yılları arasında Büyükada' da aldı. Sanatçı, 1912 yılında Notre-Dame de Sion' a girdi. Birinci Dünya Savaşı sırasında okul kapanınca Berger, eğitimine 1915 yılında Madame Braggiotti' nin özel okulunda devam etti. 1920 yılında Fransız Büyükelçiliği' nde sınavlara girerek, diplomasını aldı.

Sanatın her dalını kendisi için bir güzellik olarak tanımlayan usta ressam, ilk eserini 17 yaşındayken resmetti. Uzun bir süre özel alarak resim ve piyano dersleri alan Aliye Berger, 1924 yılında Türkiye'de bulunan Macar keman virtüözü ve pedagog Karl Berger' den müzik eğitimi gördü. 1935-1939 arasında Berlin ve Paris' te sanat hareketlerini izledi. Macaristan halk ayaklanması sonucunda Türkiye sığınan hocası Karl Berger ile 1947 yılında evlendi. 6 ay sonra eşini kalp krizi sonucu kaybetti.

Usta sanatçı, 1951 yılında 140 parça gravürle Türkiye' ye dönerek, İstanbul Fransız Konsolosluğu' nda ilk kişisel sergisini açtı. 1954 yılında Yapı Kredi Bankası' nın düzenlediği yarışmada Güneşin Doğuşu adlı yağlıboya tablosuyla birinci seçildi. 1955 yılında Tahran' da ikincilik ödülü kazandı. 
Sanatçı, İstanbul, Ankara, Londra, Paris, Viyana, Ravalpindi ile İslamabad' da kişisel sergiler açtı. Berger, 1951-1972 yılları arasında yurt içi ve yurt dışında birçok karma sergiye de katıldı. Aliye Berger' in eserleri, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi' nde, Viyana Albertina Müzesi' nde ve özel koleksiyonlarda yer alıyor.
Sanatçı, 9 Ağustos 1974 tarihinde Büyükada' da öldü.

Hafif bir tekne ...

Kano,
Fransızca canot.
İngilizce canoe,
Hafif bir tekne.
Kürekle yürütülen dar, uzun, hafif tekne.
Orta Amerika yerlilerinin dilinde kano.
Kürekle hareket eden ince uzun, hafif tekne. 
Sandal,
Kik.

Ev, dükkan, arazi vb. taşınmaz mal...

Mülk,
Mal, Mülket,
Malik olmak.
İngilizce: Domaine, 
Fransızca: Domaine
Arapça: mulk, mülk.
Ev, dükkan, arazi vb. taşınmaz mal.
Dükkan, ev, arsa vb. taşınmaz mal.
İnsanın sahip ve malik olduğu şey.
Vakıf olmayıp doğrudan doğruya birinin malı olan yer veya yapı.
Vakıf olmayan, mülkiyeti şahsa ait bulunan yer veya bina.
Devletin egemenliği altında bulunan toprakların bütünü, ülke.
Bir hükümdar veya devletin hüküm ve idaresi altında bulunan toprakların tamamı, memleket,
Ülke.

Hüküm ile bir şeyin zabt ve tasarrufu.
İzzet, azamet, şevket.
Bir şeyin dış yüzü.
Alem, 
Bina.
Havel,
Kabz,
Diyar, Dünya.
Saydani.
Yed, Yer.

1944 yılında ABD’ nin New Hampshire eyaletinde uluslararası ekonomik işbirliği için kurulan ve Merkezi Washington' da bulunan organizasyon ...

IMF,

International Monetary Fund.
Uluslararası Para Fonu.
1944 yılında Amerika Birleşik Devletleri’ nin New Hampshire eyaletinde kurulmuştur ve Merkezi ABD' de, Washington' dadır.

IMF 1944 yılında Amerika Birleşik Devletleri’ nin New Hampshire eyaletinde şehrinde toplanan Birleşmiş Milletler Bretton Woods Konferansında alınan kararla kurulmuştur. Toplantıya katılan 44 ülke uluslararası ekonomik işbirliği için bir çerçeve oluşturmayı ve 1930’larda yaşanan Büyük Buhran’ a katkıda bulunan rekabetçi kur devalüasyonlarının tekrarlamasını önlemeyi amaçlamıştır. Bu anlaşma ile Milletlerarası Para Fonu (IMF) ve Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD) yahut kısaca Dünya Bankası isimleriyle iki ekonomik teşkilatın kurulması kararlaştırılmıştır. IMF' nin temel misyonu uluslararası para sisteminin istikrarını sağlamaktır. Bugün, 190 ülkeyi kapsamaktadır. 

Organizasyon yapısının en üstünde Guvernörler Kurulu bulunur. IMF' nin günlük çalışmaları, tüm üyeleri temsil eden ve IMF personeli tarafından desteklenen 24 üyeli Yönetim Kurulu tarafından denetlenmektedir. Genel Müdür, IMF personelinin başı ve İcra Kurulu Başkanıdır. Kendisine dört Genel Müdür Yardımcısı yardımcı olur.

Herhangi bir ülke mutlaka hem Milletlerarası Para Fonuna (IMF) ve hem de Dünya Bankası' na (IBRD) bir arada üye olmak durumundadır. Fona üye devletlerin hisselerine kota denmektedir. Kotaların % 25'i altın ile, kalan% 75'i milli para ile ödenmiş veya taahhüt edilmiştir. Başlangıçta 8 milyar dolar olan sermayesi diğer yıllarda çok artmıştır. Fonun verdiği kredilerde vade 5 yılı geçemez. Kredi kullanan ülke bir faiz ödemesi yapar ancak bu düşük bir faizdir. Ülke borcunu aldığı para cinsinden ödeyebileceği gibi IMF’ nin parası olan SDR cinsinden de ödeyebilir. IMF borç vermek için ülkeden bazı şartları gerçekleştirmesini ister.

IMF'in para birimi 1969 yılında uluslararası bir ödeme ve rezerv aracı olarak oluşturulan SDR (Special Drawing Right - Özel Çekme Hakları)’ dir. SDR sepetinin % 41,73' ü dolar, % 30,93' ü Euro, % 10,92' si Yuan, % 8,33' ü Yen ve % 8,09'u Sterlin' den oluşuyor.

Türkiye, 1947 yılında teşkilata üye oldu. IMF ile 1961 yılında Başbakan Cemal Gürsel' in kurduğu 24. hükümet döneminde ilk anlaşma imzalandı. Türkiye’nin aralıklarla devam eden borçlanması dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan' ın kurduğu 61. hükümet zamanında bitti.

Yanıcı, renksiz, az kokulu, 0,97 yoğunluğunda karbon ve hidrojen birleşimi ...

Etilen,

(Eten),
Fransızca Ethylene.
İngilizce Ethylene.

Yanıcı, renksiz, az kokulu, 0,97 yoğunluğunda karbon ve hidrojen birleşimi.
Renksiz, hafifçe tatlı bir gazdır. Kimyada 
C2H4 formülü ile gösterilir. -140° de sıvı, -169° de katı haline geçer. 0° de 225 cm³ etilen bir litre suda erir. Ateşte parlak sarı bir alevle yanar. Bakır, platin, nikel gibi madenlerle, hidrojenle birleşerek Etan haline geçer.

Etilen 1795 yılında Hollandalı dört kimyacı tarafından bulunmuştur. Yüksek fırınlarda, buna benzer yerlerde az çok karışık bir halde bulunursa da laboratuvarlarda da elde etmek mümkündür. 4 ölçü alkol, 170° sıcaklıkta, 5 ölçü sülfürik asitte ısıtılır, böylece etilen elde edilmiş olur.

Etilenin modern kimyada önemli yeri vardır. Plastik maddelerin hazırlanmasında etilenden faydalanılır. Ayrıca 1924 yılından beri tıpta uyuşturucu madde olarak kullanılmaktadır.

Pamuk, keten ya da ipekten dokunmuş bir tür ince kumaş ...

Poplin,

Fr. popeline,
Poplin Kumaş,
Akfil Kumaş,
Bir tür ince kumaş.
Pamuk, keten ya da ipekten dokunmuş bir tür ince kumaş.
Poplin, çözgüsü atkısından sık dokunmuş pamuklu kumaş.
Poplin kumaşlar dayanıklı, güçlü yapısı ve parlak, yumuşak yüzeyi sebebiyle tercih edilen kumaşlardır. 

Poplin kumaş kendine özgü yapısı, ince ve sık dokumasıyla karakterizedir. İpeksi bir görünümün yanı sıra yumuşak dokunuşlu ve oldukça rahattır. Eskiden ipek iplik ile üretilirken son günlerde kumaş merseriz ince penye pamuk ipliklerin dokunması ile poplin kumaşlar elde edilmektedir. Ancak bu haliyle bile ipek iplikten üretilen kumaşlara benzer bir yumuşaklık ve ipeksiliğe sahiptir.

Dökümlü, yumuşak tuşeli sık dokunan poplin kumaş, üretime bağlı olarak pamuk, yün, ipek, rayon, polyester ve bu iplerden ortaya çıkan karışımla üretilebilir. Poplin kumaş gömleklerden, ceketlere, etek ve pantolonlara kadar birçok giyim için hem rahat hem de oldukça şık bir seçimdir. Ayrıca tshirt, trençkot, abiye elbise, kışlık giysiler; masa örtüsü, çarşaf, nevresim takımlarında kullanılır.

Poplin kumaşın özellikleri:
Sık ve ince dokunuşludur.
Esnektir ve emici özelliği bulunur.
Kolay lekelenmez.
İnce yapısına rağmen sıcak tutar.
Dayanıklı ve güçlüdür.
Kolay kırışmazlar.
Ağırlık yapmaz ve hafiftir.
Parlak ve dokunuşu yumuşak özelliktedir.

Çok anlamı olan bir kelimenin iyi anlamını kullanır görünerek kötüsünü öne çıkarma...

Cinas,
(Cinaz),
Fransızca Antanaclase,
Söz oynatma.
Arapça cinas, (ﺟﻨﺎﺱ).
Arapça cins, soy, nevi sözcüklerinden cinas olarak türetilmiş.
Benzeyiş, münasebet
Anlamları ayrı, yazılış veya söylenişleri birbirinin aynı yahut benzeri olan iki kelimenin bir ibarede (mısra veya beyitte) kullanılması yoluyle yapılan söz sanatı.
Çok anlamlı bir kelimeye, her defasında başka bir anlam yükleyerek birbirine yakın birkaç yerde kullanma:
Söz arasında yolunu bulup aynı kelimeyi ayrı anlamlarla tekrarlama.
Çok anlamı olan bir kelimenin iyi anlamını kullanır görünerek kötüsünü öne çıkarma.

Edebiyatta, birçok manaya gelebilen söz, imalı, telmihli söz. Okunuşu aynı, manası ayrı olan kelimelerin bir sözde bulunması. Bunu yapmaya tecnis denir, o kelimelere de cinas denir.

Cinas sözcüğünün başka anlamları;
Kavga, gürültü.

Azaltmalar, eksiltmeler ...

Tenkisat,
Arapça tensikat, (ﺗﻨﺴﻴﻘﺎﺕ).
Tenkis, 
Azaltmalar, eksiltmeler.
Tenkisler, eksiltmeler, indirmeler, azaltmalar.

Tensikat.
Arapça tensikat, (ﺗﻨﺴﻴﻘﺎﺕ)
Düzenlemeler, düzene koymalar.
Bir iş yerinde kadro düzenlemesi yapma.
Arapça tensіk kelimesinden türetilmiş.
Islahat. 
Düzen ve nizama koymalar.
Düzen vermeler, düzenlemeler.
Düzenlemeler, düzene koymalar,
Bir iş yerinde kadro düzenlemeleri.
Bir iş yerinde kadro düzenlemesi yapma.

1950 yılında İsveç Güzellik Kraliçesi seçilen, birçok filmde rol alan sinema oyuncusu...

Anita Ekberg,
Tam adı; Kerstin Anita Marianne Ekberg.
(D. 29 Eylül 1931 Malmö, İsveç - Ö. 11 Ocak 2015 Lazio, İtalya)
İsveçli bir aktris.
1950 yılında İsveç Güzellik Kraliçesi (19 yaşında) seçildi.
Manken ve modellik yaptı.
Anita Ekberg, 29 Eylül 1931 tarihinde Malmö, İsveç‘ de doğdu. Tam adı Kerstin Anita Marianne Ekberg’ dir. 
1960 yılında Federico Fellini filmi La Dolce Vita (Tatlı Hayat)' daki Sylvia rolüyle tanınır.

1950 yılında 19 yaşında iken İsveç Güzellik Kraliçesi olarak seçildi. Manken ve modellik yaptı. Miss Universe yarışması için ABD‘ ye gitti ve burada finale kalan 6 isimden biri oldu. Bu sayede Universal Stüdyolarından kontrat almaya hak kazandı. Bazı filmlerde küçük rollerde oynadı, ancak çıkış yapamadı. 1953 yılında Abbott and Costello Go to Mars(İki Açıkgözler Mars’ta) filminde rol alarak oyunculuğa başladı.

1955 yılında, Kanlı Geçit filminde John Wayne ve Lauren Bacall ile beraber rol aldı. Yine 1955 yılında Artists and Models filminde Dean Martin, Jerry Lewis, Dorothy Malone, Shirley MacLaine, Eva Gabor ile birlikte oynadı. 1956 yılında Lev Tolstoy‘ un eserinden uyarlanan War and Peace filminde Audrey Hepburn, Henry Fonda ile birlikte rol aldı.

1960 yılında yönetmenliğini Federico Fellini‘ nin yaptığı 
La Dolce Vita (Tatlı Hayat) filminde Marcello Mastroianni ile başrolde oynadı. Bu filmdeki rolü ile uzun süre akıllarda kaldı.
1963 yılında yönetmenliğini Robert Aldrich' nin yaptığı 4 for Texas (4 Teksaslı)
  adlı filmde Frank Sinatra, Dean Martin, Anita Ekberg, Ursula Andress ve Charles Bronson ile birlikte oynadı. 

1964 yılından itibaren İtalya‘ da yaşamaya başladı. Roma yakınlarındaki Genzano kasabasında yaşadı. 1956 yılında İngiliz oyuncu Anthony Steel ile evlendi ve 1959 yılında boşandı.  1963 yılında ikinci evliliğini ABD’ li oyuncu Rik Van Nutter ile yaptı. Ancak 1975 yılında boşandı.

11 Ocak 2015 tarihinde 84 yaşında İtalya‘ da öldü. Cenazesi yakıldı ve külleri İsveç‘ te Skanor Kilisesi mezarlığa gömüldü.

Filmleri ve Dizileri :
Abbott and Costello Go to Mars (İki Açıkgözler Mars’ta)Artists and Models,
Boccaccio 70,
Call Me Bwana,
Elsa & Fred,
Hollywood or Bust,
Il cobra (Lou), Interpol, Intervista (Röportaj),
Kanlı Geçit, Killer Nun,
La Dolce Vita(Tatlı Hayat), 
La Lunga Cavalcata della Vende, Le Tre Eccetera Del Colonnello,
Moğollar,
Nel Segno Di Roma,
Paris Holiday,
The Alphabet Murders, The Golden Blade, The Love Goddesses,
Vahşi Ve Güzel, Valerie, 
War and Peace, Way.. Way Out, Woman Times Seven,
4 for Texas ( 4 Teksaslı).

Alışkanlık...

İtiyat,
(İtiyad)
Alışkanlık.
Huy.
Adet.
Adet edinmek.
Arapça itiyad, (ﺍﻋﺘﻴﺎﺩ).
Arapça, geri dönmek, tekrar etmek, tekrar başlamak anlamındaki avd kelimesinden türetilmiş.
Alışmaktan dolayı adet edinme, alışkanlık.
Rutin; 
Yapılması alışkanlık hâline gelmiş iş.

Çalışma gücü varken çalışmayan, aylaklık eden, yaramaz...

Haylaz,
Yaramaz, serseri.
Yaramaz, aylak.
Çapkın.
Haşarı,
Tembel,
Hoşa gitmeyen davranışlarda bulunan (kimse), hayta.
Çalışma gücü varken çalışmayan, aylaklık eden, yaramaz.
Çalışma gücü varken çalışmayan, aylaklık eden, tembel.
Çalışmaktan hoşlanmayan, orada burada boşuna vakit harcayan, tembel, avare (kimse).
Ele avuca sığmaz, haşarı, yaramaz (kimse).

Tahta üzerinde oynanan iki kişilik Çin kökenli strateji oyunu ...

Go,
Tahta üzerinde oynanan iki kişilik Çin kökenli strateji oyunu.
Bilim ve Bilgeliğin kesiştiği oyun.
Tahtada, yuvarlak ve siyah-beyaz taşlarla oynanan oyun.
Go oyunu, çok zor ve 
mantık gerektiren bir oyundur. Satranç gibi çeşitli stratejileri olan Go oyununun kuralları vardır.

Oyuna başlarken siyah taşın kim olacağına dair ilk etapta oyuncular arasında bir oyun daha yapılır. Beyaz oyuncu, hiç saymadan eline birkaç taş alır. Siyah oyuncu ise beyaz oyuncunun elindeki taşların tek mi ya da çift mi olduğunu tahmin eder. Doğru bilirse eğer siyah taş, oyuncuya geçer, bilemezse de beyaz oyuncu, siyah taş ile oyuna başlar. Go oyunu, Uzak Doğu Asya’da yaygın bir şekilde oynanılır. Oyunda 129 bin 960 olasılık bulunur.

Go oyununda stratejik hareket etmek önemlidir. Ancak, insanı düşündüren yönüyle meditasyona ilham verebiliyor. Go birçok atasözünün çıkış noktası olmuştur. II. Dünya Savaşı' na ABD' nin savaşa giriş sebebi olan Pearl Harbor Saldırısı' nın etkisi ve tahribatının temelinde bir Go manevrasının (yalnız olan taşa saldır) yer aldığı bilinmektedir.

Günahsız ...

Arı,
Temiz, saf.
Bigünah,
Masum.
Kabahatsiz,
Günahsız,
Suçsuz, günahsız.
Günahı veya suçu olmayan, bigünah, masum.
Günahı veya suçu olmayan.
Günahı, suçu olmayan, masum, kabahatsiz, bigünah.


Torba ...

Poşet,
Naylon torba, 
Torba,
Kese.
Argo Rüşvet.
Farsça torba(tobre).
Kıl, bez, iplik vb.nden dokunmuş veya kağıt, naylon vb.i şeylerden yapılmış, çeşitli boyda, ağzı büzülebilen, küçük bir çuval biçiminde kullanım eşyası.
Genellikle pamuk ve kıldan dokunmuş, türlü boy ve biçimde, ağzı büzülüp bağlanabilen araç.
Genellikle plastikten veya kağıttan ve bezden yapılmış, içine öteberi koymaya yarayan, çeşitli büyüklükte olabilen taşıma gereci, poşet.
Vücutta meydana gelen şişlik.
Er bezi, husye, testis.

Argoda torba, Rüşvet;
Torbacı; 
Rüşvet almadan iş yapmayan görevli.
Uyuşturucu satıcısı.
Tombalacı.

20. yüzyıl edebiyatının en önemli figürlerinden biri olarak kabul edilen Bohemyalı roman ve hikaye yazarı...

Franz Kafka,
(D. 1883 - Ö. 1924), 
20. yüzyılın ve modern Alman edebiyatının önde gelen Bohemyalı yazarlarından. 
Franz Kafka; 3 Temmuz 1883 tarihinde orta sınıf bir Yahudi ailesinin ilk çocuğu olarak Prag' da dünyaya geldi. Avusturya İmparatorluğuna bağlı Bohemya Krallığında yaşadı. Yaşamı boyunca pek tanınmayan Kafka, yakın arkadaşı Max Brod' a verdiği vasiyetinde tüm yazdıklarının imha edilmesini rica etmişti. Fakat Max Brod, Kafka' nın Viyana' da ölümünün ardından aksi yönde hareket ederek elindeki eserleri yayımlamaya başladı. 

1917 yılında verem olduğunu öğrendi. 1919 yılında geçirdiği ağır gripten dolayı hastaneye kaldırıldı. Ömrünün son 6 haftasını sanatoryumda geçirdi.

3 Haziran 1924 tarihinde 41 yaşında Viyana' da öldü.

Kafka, ölümünden sonra da olsa, dünyaca ünlü bir yazar haline geldi. 20. yüzyıl edebiyatının en önemli figürlerinden biri olarak kabul edilen bohemyalı roman ve hikaye yazarı Frank Kafka'nın Eserleri;
Dava, (1925)
Şato, (1926)
Amerika (1927 yılında Kayıp, olarak tasarlandı, fakat Amerika olarak yayımlandı).
Betrachtung (Gözlem) (1913)
Yargı (1913)
Gezinti (1922)
Ceza Sömürgesi (1919)
Değişim, (1915)
Bir Savaşın Tasviri,
Taşrada düğün hazırlıkları,
Şarkıcı Josefine ya da Fare Ulusu
Çin Seddi
Bir Akademiye Rapor,
Aforizmalar.
Der Nachbar (Komşu) 1917
Ceza Sömürgesi (1919)
Dönüşüm (1915)
Babaya Mektup(Letter to His Father)
Kanun Önünde,


İnsanı aradığı gerçeğe ulaştırabilecek iz, emare...

Delil,
İngilizce evidence, proof, argument.
Rusça argument.
Arapça delil, (ﺩﻟﻴﻞ). 
Arapça delil; yol göstermek anlamındaki delalet, sözcüğünden türetilmiş.
Yol gösteren, kılavuz, rehber.
Doğru yolu gösteren. 
Kanıt.
Emare.
Yol gösteren.
Kılavuz.
Kılavuz, rehber.
Doğru yolu gösteren. 
Beyyine.
Bürhan.
Havta.
 
İnsanı aradığı gerçeğe ulaştırabilecek iz, emare.
Hacılara hac ibadetini yaparken rehberlik eden kimse.
Bir şeyin varlığını, aslını, ne olduğunu ispatlamaya yarayan şey, burhan, kanıt, beyyine.
Meçhulü keşfetmekte ve malumun sıhhatını isbat etmekte vasıta ve alet ittihaz olunan husus.
Bilinmeyeni keşfetmek veya bilinenin doğruluğunu göstermek için vasıta olarak kullanılan husus.


Popüler Yayınlar

İzleyiciler

BULMACA ANSİKLOPEDİSİ