"Vanya Dayı", "Martı", "Vişne Bahçesi", gibi oyunlarıyla da tanınmış Rus Yazar ...

Antov Çehov
Anton Pavloviç Çehov,
(1860-1904 ),
Öyküleri ve oyunlarıyla dünya edebiyatında çok özgün bir yeri olan Rus yazarlarından Anton Pavloviç Çehov, Azak Denizi kıyısındaki Taganrog' da doğdu. Özgürlüğe kavuşmuş bir kölenin torunu ve bir taşra bakkalının oğludur. İlk ve orta öğrenimini doğduğu kentte tamamladı. 1879' da tıp öğrenimi görmek üzere Moskova'ya gitti. Öğrenim yıllarında ailesine destek olmak amacıyla gazete ve dergilere yazılar ve kısa mizah öyküleri yazdı. 

Çehov tıp öğrenimini bitirdiğinde yazılarıyla yaygın bir ün kazanmıştı. O yıllarda dönemin önde gelen dergilerinden Yeni Zamanın yönetmeniyle tanıştı ve takma ad kullanmaktan vazgeçerek, öykülerini kendi imzasıyla yayımlamaya başladı.

Oyun yazarlığına tek perdelik oyunlarla başlayan Çehov'un sahnelenen ilk başarılı oyunu Ivanov' dur. Çehov 1890 yılında bir tutuklu ve sürgün yeri olan Sahalin Adasına gitti. Oradan döndükten sonra izlenimlerini Sahalin Adası adlı kitapta yayımladı. Sahalin Adası, hapishane koşullarında bazı iyileştirmeler yapılmasına yol açtı. 

1891 yılında Avrupa gezisine çıkan yazar, Rusya'ya döndükten sonra, en güçlü yapıtlarından 6 Numaralı Koğuşta özgürlükçü düşünceleri savundu. Bu dönemde yazdığı oyunlar arasında başyapıtlarından Martı ise, ilk kez 1896 yılında St. Petesburg' da sahnelendi. İzleyicinin alışık olmadığı türden bir oyun olduğu için başarısızlığa uğradı. Çehov 1894 Martında bir akciğer kanaması geçirdi. Sağlığının düzelmesi için Karadeniz kıyısındaki Yalta'ya yerleşti. Burada onu görmeye gelen Tolstoy, Gorki ve Bunin gibi yazarlarla sık sık görüşme ve tartışma olanağı buldu. 1898 yılında ünlü oyun yönetmeni Konstantin Stanislavski, Martı'yı Moskova Sanat Tiyatrosunda yepyeni bir anlayışla sahneye koydu. Oyun bu kez büyük bir başarı kazandı. Bu oyunu Vanya Dayı, Üç Kız Kardeş ve yazarın ölümünden az önce tamamladığı Vişne Bahçesi izledi. Bu yapıtlarının tümü de, insan doğasının iç gerçekliğini dile getiren, bu nedenle de tiyatro sanatında yeni bir çığır açan yapıtlardı.

Ünü çar tarafından da kabul edilen Çehov, Akademi üyeliğine seçilmiştir. Ne var ki, 1900 yılında Tolstoy'un bu Akademiye girmesini çar onaylamayınca Akademi'den ayrıldı. Martı' nın ünlü oyuncusu Olga Knipper ile evlenen Çehov, sağlığının giderek kötüleşmesine karşın, Vişne Bahçesi' nin 1904' teki ilk sahneye konuşunda bulunduğu ve aynı yıl Almanya' daki sağlık merkezlerinden biri olan Badenweiler' da veremden öldü.

Eski dilde Kürekkemiği ...

Ketif,
Kitf, Ketef, Ketf,
Arapça ketif, ketf, (ﻛﺘﻒ).
Omuz, Omuz kemiği.
Kürek kemiği,
Omuz küreği.Omuz anlamındaki ektaf kelimesinden türetilmiş.
Skapula,
Kebze,

Omuzda iki eklem vardır. Ana omuz eklemi 2 kemikten oluşur. Kol kemiği (humerus) ve kürek kemiği (skapula). Omuzdaki diğer eklem köprücük kemiği ile kürek kemiği arasındadır ve akromioklaviküler eklem olarak adlandırılır. Bu eklemlerin kemik uçları kıkırdak ile kaplıdır. Omuz eklemini oluşturan kol kemiğinin yuvarlak başı ile kürek kemiğinin glenoid denilen eklem yüzeyleri geniş hareket açıklığı boyunca eklem kıkırdağı kaplıdır. Kürek kemiğinden kaynaklanan 4 kısa adelenin tendonları birleşerek omuz eklemini üst-ön-arkadan çevrelerler.

Mehter müziğinde kullanılan bir çalgı ...

Nefir, 
Mehter müziğinde kullanılan üflemeli bir çalgı.
Derviş düdüğü,
Mehter, dünyanın en eski askeri bandosudur.
Yeniçeri ocağının bir parçası olup Yeniçeri ocağı kaldırılınca kapatıldı. Günümüzde ise en ünlü Fatih ve Eyüp mehteran takımlarıdır.

Mehter takımında kullanılan çalgılar.
Davul,
Nakkare,
Kös,
Halile,
Çevgan,
Nefir,
Boru,
Zil, 
Zurna.

Suda eritilerek içilen ilaçlar için kullanılan sözcük ...

Efervesan, 
(Effervescence).
Suda eritilerek içilen ilaçlar için kullanılan sözcük.
Gaz kabarcıkları kapalı vererek (bir sıvı);  Köpüren. 
Yüksek ruhlu, neşeli.
Köpüren Tablet,

Basit bir ifadeyle, meydana gelen kimyasal reaksiyon sonucu  sıvı içinde bir gaz üreten ürün.

İtalyan mutfağına özgü bir cins pasta ...

Tiramisu,
Mascarpone ile yapılan bir İtalyan tatlısı.
Kelime anlamı; kaldır beni.
Tiramisu için gereken malzemeler:
2 katlı kakaolu pasta tabanı,
1 paket labne peyniri, 1.5 su bardağı süt, 
2 yumurta, 1 çay bardağı toz şeker
2 yemek kaşığı un, 1 paket vanilya
1 yemek kaşığı granül kahve, 1 su bardağı su.
Kakao, Rendelenmiş çikolata.

Yapılışı:
Sütü, unu, yumurtayı, şeker ve vanilyayı karıştırmak suretiyle orta ateşte muhallebi kıvamında pişiririz. Soğumaya bırakırız. Labne peynirini içine ekleyerek mikserle çırparız. Kek tabanından 8 cm’ lik çember ile 4 yuvarlak parça keseriz. Granül kahveyi sıcak su içinde eritiriz. Kalıpların tabanına bir kek parçası yerleştirip kahveli su ile ıslatırız. Üzerine krema ekleriz. Tekrar kek yerleştirip işlemi tekrarlayıp, 1 gece buzdolabında bekletiriz. 

Pasta üzerine kakao serpiştirip kalıptan çıkartırız. Tiramisu üzerini rendelenmiş çikolata ile süsleyip servis yapınız.

Ege Denizi' nde, Midilli adası ile Biga Yarımadası arasındaki boğaz ...

Müsellim,
Müsellim Boğazı,
Edremit Körfezi, Anadolu'nun Ege Denizindeki en kuzey körfezi ve aynı zamanda körfez kıyısını oluşturan Kaz Dağı ve Madra Dağları arasında kalan bölgeye verilen isim. Papalina avcılığı ve zeytinyağı üretimiyle bilinir. 

Körfez, Biga Yarımadasında yer alan
Kazdağı, Midilli Adası ve Madra Dağları arasındadır. Ege Denizine batıda Müsellim Boğazı ve güneyde Dikili Boğazı (Midilli Boğazı) ile bağlıdır. Karada sınırları Baba Burnu ile başlar, güneyde Ayvalık, Sarımsaklı ile biter.

Abdülhak Hamit Tarhan' ın bir tiyatro oyunu ...

Finten,
Finten, Mis Kros adlı Kanadalı zengin bir kadındır. Kendisi evli olduğundan sevdiği bir lorda evlenmek kocasını ortadan kaldırmak üzere Davalaciro’yu kullanır. Davalaciro, Finten’i derin bir hırsla sevmektedir.
Davalaciro, zaten bu sevda yüzünden Finten’in kocasını öldürdüğü gibi bir kıskançlık buhranıyla Finten‘den olan çocuğunu da öldürür. Bunun üzerine Fitnen de onu öldürür. Hamit, içinde manzum kısımlar bulunan bu piyesi Londra’da yazmış. Bu eser Abdülhak Hamit Tarhan tarafından Servet-i Fünun’da neşrettirebilmiş ise de eserin tamamı ancak 1917 yılında çıkmıştır.

Diğer eserleri;
Sahra, Ölü, Hacle (şiir), Duhter-i Hin­du, Sabr-ü Sebat, içli Kız, Tezer, Eşber, Finten, Nesteren .

On iki top taşıyan yelkenli ve küçük bir savaş gemisi ...

Şalopa,
İng. sloop, longboat, shallop.
İtalyanca scialuppa,
On iki top taşıyan yelkenli ve küçük bir savaş gemisi,
18 m. boyunda, iki direkli, armasız küçük sübye yelkenli, daha çok savaş amaçlı kullanılan ve 12 top taşıyabilen küçük bir gemi tipi. Küçük bir gemi gibi kullanılabilen büyük sandal.

Korsanların en sevdiği türdür. Genelde tek direkli, hızlı (11 knot), kolay manevra yapabilen bir savaş gemisidir.

Farklı bir halkı ya da kültürel grubu belirtmekte kullanılan sözcük ...

Etnisite,
(Ethnicity),
Etnik grup, 
Etniklik, 
Etnik köken,
Kimlik,
Halk,
Irkçılık,
Etnisite, kelimesinin kökleri Antik Yunanca ve Latince olup ethnos demektir. Doğum yeri, kavimler, yaşanılan bölge anlamındadır.  

Felsefe, psikoloji, biyoloji, antropoloji, sosyoloji, siyaset, arkeoloji, tarih ve teoloji Etnisite ile ilgili bilimlerdir. Genel anlamda bir sosyal gurubun ırk, dil veya milli kimliğidir. Etnik grup mensuplarının birbirlerini gerçek veya farazi bir ortak geçmişe dayanarak ötekileştirdikleri insan topluluğu. Etnik gruplar her türlü kültür farklılıkları ile diğerlerinden ayrılan sosyal gruplardır. Etnisite, sosyolojide belirsiz bir kavramdır.

Bir tür tafta ...

Luizin,
İpek tafta,
Bir tür ipek tafta.
Bir tür sert, ipekli kumaş. 
İki yüzü de birbirinin aynı olan bez armür üzerine dokunmuş perdahlı bir kumaştır. 

Biraz sert tuşeli, metalik bir parlaklığı ve ince, çapraz görünümü olan iplik sıklığı fazla ipek türü kumaş. Bez ayağı dokumadır ve yalnızca doğal ipektendir. Şemsiye üretiminde kullanılır. Kara çarşaf da bu kumaştan yapılır. 

Diğer tafta çeşitleri;
Luizin,
Kamelyon, 
Fay, Fular, Florans.
Muare, 
Payet, 
Ponje, 


Çeşit, cins ...

Tür,
Cins,
Çeşit, 
Farsça: Çeş.
İngilizce: type.
Fransızca: taper.
Nevi(Nev)
Türlü,
Aynı türden olan şeylerin bazı özelliklerle ayrılan öbeklerinden her biri, tür, nev,
Canlıların bölümlenmesinde, bireylerden oluşan, türden daha küçük birlik. 

Niğde yöresinde bir çeşit beyaz buğday çeşidi ...

Akkermaz,
Niğde yöresinde bir çeşit beyaz buğday.
Buğday, Triticum;
Buğdaygiller (Poaceae) ailesinden bütün dünyada ıslahı yapılmış tek yıllık otsu bir bitkidir. Karasal iklimi tercih eder. Mısır ile birlikte dünya çapında ikinci en fazla ekimi yapılan tahıldır. Bunları pirinç takip eder. Buğday; un, yem üretimi için temel bir besin maddesidir. Kabuğu ayrılarak ya da kabuğu ile de öğütülebilir.

Buğday Çeşitleri;
Adana, Aksel, Altıntaş, Akbaşak, Akova, Altay, Atilla, Aytın,
Akekin,  
Aksarhan (Aksarkan), Anadolu beyaz, 

Bezosteja; 
Rusya'dan getirilmiş. Sap kısa boylu, sağlam yapılı ve gri yeşil renkli olup yaprakları tüysüzdür. Kılçıksız, beyaz kavuzlu, orta uzun, orta sık ve dik başaklıdır. Kışlık ekmeklik buğday çeşididir.
Bayraktar;
Kuraklığa dayanıklı, ekmeklik bir buğday cinsi.
Bağcı, Basri Bey, Bolal, 

Ceyhan, Cumhuriyet,
Çakmak, Çetinel, Çalıbasan (İri ve sert taneli,uzun saplı ve kılçıklı bir buğday cinsi),

Dağtaş, Dariel (Beyaz renkli, iri taneli ve sert yapıda bir çeşittir), Doğu,
Ege, Esperia,
Fırat, Flamura (Başakları kılçıklıdır, kırmızı-sert ve iridir).
Golia, Gerek, Gönen,
Gün; Başaklan orta uzunlukta, orta-sik, dış kavuzları beyaz-sarı ve tüysüzdür. Beyaz kılçıklı olup olgunluk döneminde kilci klan dökülmez. Hasatı zamanında yapılmalıdır. Bazı yıllar kavuzlar açılarak tane dökme ihtimali vardır.

Galil, Gediz,
Havrani,
İkizce,
Kavılca, Katea, Kaplıca, Karasu, Karabaş, Kıraç, Kırkpınar, Kaşifbey, Kızıltan, Kınacı, Konya, Kırgız, Kızıl buğday, Kunduru, Kutluk,
Menceki, Mızrak, Meksika, Momtchill,
Odeskaya, Orso-Durlu,
Panda, Pamukova, Pandas, 
Pehlivan, Prostor, 

Sagittario, Salihli, Saraybosna, Selçuklu, Sadova.
Sana (Kırmızı buğday), Seyhan, Seval, Sultan, Süzen,
Türkmen, Tahirova, Tosunbey.
Yüreğir,
Zenit.
Zencirci.

Muğla' nın Ula ilçesinin antik dönemlerdeki adı ...

Ola,
Kentin, Antik dönemlerdeki adıdır. Antikçağda Karia diye bilinen bölgede yer alan M.Ö. 440' ta Anita’ da dikili bir taş üzerinde bu isim aynen mevcut olduğu gibi, gösterdiği mevki de bugünkü Ula ilçesinin bulunduğu yerdir. Evliya Çelebiye göre, Ola kenti Menteşe beyliği zamanında Ulama bey tarafından alınmıştır. 
Ula adını almıştır. Muğla’ya 15 km. uzaklıktadır. Ula 1954 yılında ilçe olmuştur. Muğla ilçesi Ula'nın Köyceğiz ve Gökova Körfezi vardır.

Önemli yerler;
Akyaka,
Yedi Delik, İlçenin doğusunda, Alicin dağının yükseldiği yerde Halk arasında yedi delik adıyla bilinen bir mağara vardır. Sedir Adası, Kadrai, Gökova körfezinde olup, tiyatro kalıntıları, tapınağı ve kilisesi vardır. 
Sedir adası önemli bir antik yerleşim yeri olup, Helenistik ve Roma devrine ait yapıtlar vardır. 

Kleopatra ve Sezar’ın bu adada büyük bir aşk yaşadığına inanılır. Sedir adasında bulunan çok farklı bir kum sahili doldurur. Bu kumun özelliği, sodalı suda çoğalması, ateşe tutulduğu zaman yanması ve büyüteç altında incelendiğinde hareket etmesidir. Kleopatranın bu kumu Kızıldeniz’den birçok yük gemisiyle getirdiği söylentiler arasındadır.

Ula Türk Evi,
Hüsamettin Efendi Türbesi,
Kyllandos (Okkataş),
Ula Kanyonu Gölet, Ula ilçe merkezine 2 km. uzaklıkta bulunan Suni Gölet, Ula Ovasının su ihtiyacının büyük ölçüde karşılamaktadır.

Kapuz, Ula’nın kuzeyinde bulunan ve halk arasında kırk urganlık denilen bu yer şelale görünümündedir.

"Gizlice Söyleme, ihbar etme" anlamında argo sözcük ...

Akoz,
Akoz (Argo).
Argoda, ihbar, gizlice söyleme, haber verme.
Gizlice Söyleme, ihbar etme anlamında argo sözcük.
Haber veren. Haberci. Haber toplayan.
Birisinin fenâlığını alâkadar makama haber veren. 
Jurnalcı.
Gammaz,
İspiyon, 
İspiyon, (Fr. espion).
Birinin sırlarını, davranışlarını, düşüncelerini gözleyip başkalarına bildirerek çıkar sağlama, ispiyonlama, gammazlama.
 Gammaz,  
Münafık,
Fitneci,
Birisine iftira ederek zarar veren. Münafık, fitneci.
Adamın ayıplarını arayıp gizli şikâyet eden.
Tersane kethüdalarına mahsus altı çifte kayık.

Çok iri ve kaba ...

Lenduha,
Lend-i har,
Kallavi,
Zebellah, 
İri ve korkunç görünümlü insan.
Çok iri, kocaman.
Çok iri ve kaba (şey).
Çok iri ve acayip (kadın)

Çok iri ve kaba .
Çok büyük ve garip cüsseli,
Pek iri ve kocaman, dev gibi.
İri ve kaba anlamlarında kullanılan, söyleyişi zevkli eski bir kelime.

Ayrıca Kallavi' nin bir başka anlamı;
Vezir ve sadrazamların giydikleri bir çeşit kavuk.
Sadrazam ve vezirlere özgü, üstü koni biçimine yakın telli kavuk.
Lenduha kelimesinin aslı lend-i har olan sözcüktür ki Farsça' da eşeğin penisi anlamına gelir.

Yadırganacak yönü olma, gariplik, tuhaflık ...

Garabet,
Yadırganacak yönü olma, gariplik, tuhaflık,
Dargınlık, düşmanlık.
İftira,
Yabancılık. Gariblik.
Tuhaflık.
Acizlik, beceriksizlik.
Gizli olmak. 
Hilaf-ı adet olmak.
Iraklık.
Ne demek olduğu herkesçe anlaşılmayacak kelime ve tabirlerin söz arasında kullanılması.

Roma' da Rönesans dönemi mimarlığının önemli örneklerinden biri olan ünlü saray ...

Farnese,
Farnese Sarayı,
Roma'da, Tevere ırmağının sol yakasında, Rönesans'ın en ünlü yapıtlarından biri.Yapımına, 1514 yılında kardinal Alessandro Farnese için Genç Sangallo tarafından başlandı. Michelangelo ve Della Porta tarafından tamamlandı. 
Sarayda 1600 yılında Annibale Carracci' nin aşk her şeyi alt eder (Amor omnia vincit) teması resmedilmiş.

Roma’ daki Farnese Sarayı pencerelerinin süslemelerine büyük önem verilmiştir. Ortadaki pence­re, Farnese ailesinin arması oyulu bir kalkan ile belirtilmiş, sonradan papalık arması ile çevrelenmiştir. Farnese sarayı 1874 yılından bu yana Qui-rinale yakınında Fransa büyükelçiliği binasi olarak kullanılmaktadır. Roma'daki Fransız okulu da 1875 yılında oraya yerleşmiş.

Farnese Sarayı’nın mimari, Antonio da Sangallo' dır.
Antonio Sangallo (1485-1546);
Uzun yıllar Bramante’nin asistanı olarak Roma’da çalışan sanatçının, Roma’daki Farnese Sarayı, Rönesans’ın son, Barok ‘un ilk eseri olarak gösterilmektedir. Bu büyük saray, dikdörtgen planlıdır. Cephede anıtsal büyüklükte bir taç kapı vardır. Buradan, etrafı sütunlarla çevrili, üstü tonozlu geniş bir geçitten esas binaya girilir. Binanın cephesi ve taç kapı rustika türün en başarılı örneğidir.

Kolonlu geçit, geniş sütunlarla çevrili üstü açık, kare şeklinde geniş bir avluya açılmaktadır. Batı avluda, erken Barok stilinin getirdiği yeni anlayış görülmektedir. 15. Yüzyıl Rönesans’ının avlu duvarlarını taşıyan ışıklı yuvarlak sütunlarının yerini, burada dikdörtgen pilpayeler (sütun demetleri) üzerine oturmuş Roma tipi sütunlar almıştır. Sütunları kemerler birleştirmektedir. Sütunlar ve kemerler zengin gölgeler meydana getirmiştir.

Bir dinin öğrenilmesi gereken temel inançları ...

Akait, 
Arapça: akait, akaid.
İtikatlar, inanışlar.
Bir dinin inanç ve itikatla ilgili esaslarını inceleyen ilim dalı.
Bir dinin öğrenilmesi gereken inançlarının ve tapınma kurallarının tümü. 
Bu kuralları toplayan kitap.
Osmanlıca, Akideler.
İtikad olunan hakikatlar.
İtikada dair kaziye ve hükümler, esaslar.

Akait,
Akaidî ve imani hükümleri kavi ve sabit kılmakla meleke haline getiren, ancak ibadettir. Evet, Allah'ın emirlerini yapmaktan ve nehiylerinden sakınmaktan ibaret olan ibadetle vicdani ve akli olan imani hükümler terbiye ve takviye edilmezse, eserleri ve te'sirleri zayıf kalır. Bu hale, Alem-i İslamın hali hazırdaki vaziyeti şahittir.

Dante' nin "İlahi Komedya" adlı yapıtında da kullandığı, üç dizeli kıtalardan oluşan İtalyan nazım biçimi ...

Terzarima,
Terza-Rima,
Örüşük Uyak.
Üç dizelik bendlerle kurulu İtalyan nazım biçimi.
Dize kümelenişi ve kafiye düzeni şöyle olup örüşük kafiyedir. aba bcb cçc ded.. Son bent genellikle tek dizeden meydana gelir. Bent sayısında herhangi bir sınırlama yoktur. Bent sayısı az olan terzarimalarda son dizenin şiirin en güçlü ve etkili dizesi olmasına dikkat edilir. 

İlkin İtalyan nazmında kullanılan bu biçim, daha sonra başka edebiyatlarda da kullanılmıştır. Dante'nin İlahi Komedya'sının bu biçimle yazılmış olması, Terzarima'nın yaygınlık kazanmasını sağlamıştır. Terzarima, Türk edebiyatında ilkin Servet-i Fünun döneminde Tevfik Fikret'in, Şehrayin şiirinde 1899 yılında denenmiştir.

İlahi Komedya, Dante'nin Cehennem, Araf ve Cennet'e yaptığı hayali bir seyahatin öyküsüdür. Burada sunduğu Evren Dizgesi tamamen Batlamyus Dizgesine dayanmaktadır. Dante' ye göre, Yer Evren' in merkezindedir ve hareketsizdir. Yer' in etrafında sırasıyla, Ay, Merkür, Venüs, Güneş, Mars, Jüpiter ve Satürn küreleri bulunur. Satürn küresinden sonra, sabit yıldızlar küresi ve ondan sonra da ilk hareket ettirici küre gelir. Onuncu küre ise, En Yüksek Küre, yani Tanrının Evi' dir. Küreler, Meleklerin yardımı ile hareket eder. Dante, Aristoteles' in etkisi ile Ortak merkezli Küreler Dizgesini benimsemiş, dış merkezli kürelerin olmadığını savunmuştur.

Dikenli çalı yığını ...

Palatır,
Çalı yığını,
Dikenli çalı yığını,
Halk dilinde çalı, geven yığını. 
Çöğül: Çalı dikeni.
Çalı: Viça,
Dikenli, vahşi, meyve veren ya da vermeyen bitki yığını.
Çakır dikeni, Belemun,
Çalı süpürgesi, Cakhavel, Sakağo.

Palatır' ın diğer anlamları;
Sararmış tahılın tarlaya dökülen yaprakları.
Budanmış omcaların dibinden çıkan sürgünler.
Omcaların dipten çıkan sürgünlerini, piçlerini kırma işlemi.
Penecere,
Sersem, beceriksiz.

"Dağreyhanı" da denilen ve koku vermesi için yemeklere katılan otsu bir bitki ...

Anık,
Dağ Reyhanı, 
(Ziziphora).
Kekik otu.
Ballıbabagillerden, tek yıllık, mavi çiçekli, yemeklere koku vermek için kullanılan bir bitki, dağ reyhanı. 
Nane, dağ nanesi. 
Yemeklere konulan bir çeşit kokulu ot. 
Trabzon yaylalarında yetişen ve çay yerine kullanılan, sarı çiçekli bir çeşit ot. 

Karınağrısı otu, Morkız çayı, Nane ruhu, Fare otu (Balıkesir), Anık (Malatya-Arguvan) adlarıyla anılır ve gaz söktürücü olarak kullanılır.

Ballıbabagiller familyasındandır. Dik, dört köşe gövdeli, hoş kokulu, otsu bitkilerdir, ikişerli ve karşılıklı dizilmiş yapraklar kısa saplı, dar uzun, derimsi ve tüylüdür, güçlü kokuları vardır. Çiçekler iki dudaklı, morumsu pembe ya da mavimsi renklidir. Kuru meyvesi 4 boğumludur ve her birinde bir tohum bulunur. Kurak yerlerde, kayalıklarda, genellikle çam ve ardıçlarla birlikte görülür. Bileşiminde uçucu yağ, boyar maddeler, C vitamini, azot bulunur. 

Bitkinin toprak üstü kısımları, özellikle çiçekli dallar kalp ve damar hastalıklarına, kanla ilgili rahatsızlıklara karşı çok etkilidir. Ayrıca hazmı kolaylaştırır, mide rahatsızlıklarına iyi gelir; dışardansa yara, bere vb ağrılı yerlere uygulanır. Dağ reyhanı çayından yapılan ve Galen adıyla anılan çay kalbin çalışmasını düzenler, yüksek tansiyonu düşürür, idrar söktürür, bağırsak kurtlarını düşürür.

Anık kelimesinin diğer anlamları;
Küçük yağ tavası.
Trabzon yaylalarında yetişen ve çay yerine kullanılan, sarı çiçekli bir çeşit ot.
Yemeğe sonradan dökülen kızdırılmış yağ ve soğan. 
Mayasız ve az tuzlu ekmek.
Yemek için biriktirilen, saklanan öteberi, yiyecek içecek. 
Gelişmemiş, cılız (hayvan için). 
Olmamış, ham (meyve için).  
Hazır, mevcut, var.
Mevcut, hazır.
Zayıf, cılız.
Andaç.
Boşboğaz, ara bozucu.
Hatıra, hediye, armağan.
İki tarla arasındaki sınır, set şeklindeki ayrıntı.

Osmanlı Devletinde başbakanlığa verilen ad ...

Sadaret, 
Arapça: Vekil.
Başbakanlık,
Sadrazamlık,
Vezirlik, 
Başvezirlik. 
Osmanlı İmparatorluğunda başbakanlığa verilen ad. 
Osmanlı Devleti zamanında Başvekillik makamına verilen isim.
Öne geçme, başta bulunma.
Sadrazam, Vezir, Veziriazam,
Osmanlı devlet teşkilatında padişahtan sonra devletin en yüksek rütbeli idarecisi.
Padişahın mutlak vekili olarak devlet işlerini idare ederdi. 

Sadrazam; 
Osmanlılarda padişahtan sonra gelen ikinci adam,en yetkili devlet görevlisi. Günümüz Başbakanı. Sadrazamlar; Sadr-ı ali, Vekil-i mutlak, Sahib-i devlet, Zat-ı asafi gibi ünvanlar ile de bilinirdi.  

Sadaret kaymakamı; 
Sadrazam, Serdarı ekrem ünvanı ile ordunun başında sefere çıktığı zaman onun yerine istanbulda kalıp vekaleten sadrazamın işlerini yapan vezir düzeyindeki görevli.  

Sadaret kethüdası; 
Sadrazamın birinci derecede yardımcısı.

Arapça vekil demek olan sadaret kelimesi, Osmanlılarda, Başbakan, Sadrazam anlamında kullanılmıştır. Sadaret kaymakamı, sadrazam hükümet merkezinden ayrıldığı zaman kendisine kubbe vezirlerinden vezir-i sani vekalet eder. 

Orta Asya Türklerinde "put" anlamında kullanılan sözcük ...

Burkat, 
Arapça: burkat.
Eski dilde: burkat
Balman,
Sanem, 
Heykel, 
Put.
Orta Asya Türklerinde Put anlamında kullanılan sözcük,
Orta Asya Türklerinde putlara, Çin’ de ise içinde put bulunan tapınaklara verilen ad.
Orta Asya Türklerinde, put ve heykellere verilen ad. 
Balman, Eski Türklerde heykel, put, anıt anlamında kullanılan sözcük .

Rüyaların görüldüğü uyku evresine verilen ad...

REM,
İng. Rapid Eye Movements,
Uykunun rüya görülen evresidir.
Hızlı Göz Hareketleri
Paradoksal uyku,
Rüya, uykunun genel ve karakteristik özelliklerinden biri olup, uykunun hızlı göz hareketi (REM) adlı evreleriyle yakından ilişkili bulunan, görsel ve işitsel algı ve duygulardır. 

Çok sayıda farklı özellik ile bağlantılıdır. Aynı zamanda paradoksal uyku olarak bilinir. Çünkü önceleri, hızlı göz hareketleri ve huzursuzluğun eşlik etmesi araştırmacılara bu uyku evresinin hafif uyku olduğunu düşündürmüşse de, kas paralizisinin de olaya eşlik etmesiyle aynı zamanda paradoksal olarak da ağır bir uyku olduğu saptanmıştır.

Hayatımızın 60 senelik ömrünün, yaklaşık üçte birini uykuda geçirmektedir. Uyku günlük çalışmalardan yorgun düşen insan bedeninin ve sinirlerinin dinlenme zamanıdır. Ünlü Ruhbilimci Sigmund Freud' un da araştırmalarının büyük bölümünü oluşturan uyku sırasında kişinin bilinç altında düşüncelerinin özlemlerinin ya da isteklerinin bir film şeridi gibi göz önünden geçtigi varsayılır. İşte bu olguya Rüya adı verilmektedir.

"Bundan sonra", "Bundan böyle" anlamında kullanılan eski sözcük ... ...

Üzüm suyu ve nişastayla yapılan bir tatlı ...

Şire,
Farsça: Şire,
Şıra,
Pekmez
Üzüm, dut vb. meyvelerin suyu, şıra.
Şıra, üzüm ve öteki meyvelerin suyu, şekerli su. 
Üzüm suyu ve nişasta kaynatılarak yapılan kuru tatlıların genel adı. 
Üzüm ve dutun ezilerek elde edilen suyu ,
Mayalanmamış üzüm suyu,
Her çeşit tatlı. 
Bal.

Orta Karadeniz kesiminde yaşayan ve Hititler için sürekli bir tehdit oluşturan eskiçağ Anadolu halkı ....

Kaşmalar,
Orta Karadeniz kesiminde yaşayan ve Hititler için sürekli bir tehdit oluşturan eskiçağ Anadolu halkı.

Övülen veya teşekkür edilen bir kimsenin söylediği incelik ve alçak gönüllülük sözü. ..

Estağfurullah,
Arapça: estağfirullah.
Estağfurullah; Arapça bir ünlem.
İncelik ve alçak gönüllülük göstermek üzere teşekkür edilen veya övülen bir kimsenin söylediği bir söz.
Sözlük anlamıyla "Tanrı' dan mağfiret, bağışlama dilerim!" demek.

Rica ederim,
Hiçbir zaman, mahcup ediyorsunuz,
Haşa (kesinlikle kabul etmem),
Bir şey değil.

Teşekkür edilen veya övülen bir kimsenin söylediği bir incelik ve alçakgönüllülük sözü,
Övülen veya teşekkür edilen bir kimsenin söylediği incelik ve alçakgönüllülük sözü.
Kendine olumsuz bir nitelik yakıştıran bir kimseye "Hiç de değil!" anlamında söylenen nezaket veya alay sözü.
Karşısındakinin, kendisinden beklediği işi, kendisi için yük saymayan kimsece söylenen nezaket sözü.
Teşekkür edilen veya övülen bir kimsenin söylediği bir incelik ve alçak gönüllülük sözü,
Kendini yeren bir kimseye söylenilen bir incelik ve alçak gönüllülük sözü.

İslamda geçici evlilik...

Muta,
Nikahul müta.
Acem nikahı,
Muvakkat Nikah,
Geçici nikah.
Geçici olarak evlenme,
Müta nikahında, tıpkı daimi nikahta olduğu gibi, tarafların rızası şarttır.
Nikahın sıhhati için şahit bulundurmak şart değildir.
İslamdan önce zina ve geçici bir zaman için evlenme yaygın idi. 

İlk müslümanları tedricen bu adetten uzaklaştırmak ve evlenme imkanına kavuşuncaya kadar kolaylık sağlamak üzere, Hz. Peygamber izin vermiş, sonra yasaklamıştır. Bu izin ve yasaklamanın tekrarlandığı ve fetih yılında tamamen men edildiği anlaşılmaktadır. 

Sahabenin cumhuru son yasaklamanın müebbet olduğu görüşündedir. İbn Abbas bunun, domuz eti gibi zarurete bağlı olduğunu ifade etmiştir. Kötüye kullanıldığını anlayınca bu fetvasından rucu ettiği de nakledilmiştir. Buna göre İslami evlilik birkaç günlüğüne gönül eğlendirmek ve tatmin olmak için değil, bir yastıkta kocamak, çoluk, çocuk sahibi olmak içindir. Geçici evlilik ancak zaruret hallerinde, zinaya düşmemek için uygulanmıştır.
 
Erkek, rızası olan bir kadınla belirli bir ücret karşılığında anlaşarak, belirli bir süreliğine evlenir. Muta nikahı, Sünnilikte ve Anadolu Aleviliğinde uygulanmaz. Muta nikahında erkek ve kadın belirli bir süre ve ücret karşılığında anlaşırlar. Bu evliliğin süresi en az bir cinsel birleşme kadar, en çok 99 sene olabilir. Erkek, rızası olan kadına Muta duası okur ve süre bittikten sonra kadına mehrini verir. Muta nikahı ile evlenen kadın, nikahın süresi ne kadar olursa olsun mirastan hak iddia edemez. Muta nikahı kıyan erkek, sonradan normal nikahın şartlarını yerine getirip bu kadını sürekli eş olarak olarak alabilir.

Teaddudi zevcat:
Birden fazla kadınla evlenme,
Beğendiğiniz iki, üç, dört kadar kadınlarla evlenebilirsiniz. Şayet aralarında adaletsizlik yapmaktan korkarsanız bir tane almalısınız. Kurandaki bir ayet dörde kadar kadınla evlenmeye izin vermektedir. Ancak bu izin mutlak değildir. Adalet şartına bağlanmıştır. Adaletten maksad sevgi ve gönül bağında eşitlik manasında subjektif adalet olmayıp, yiyecek, içecek, giyecek, mesken ve beraber kalma süresinde eşitlik manasında objektif adalettir. Gönül ferman dinlemeyeceği için sevgide eşitlik şart koşulmamıştır.

Berdel:
Sırada pagan dinlerine ait bir evlilik türü var. Dinleri değişti ama Nikahları sürüyor.
Berdel, değiş-tokuş denilen evlilik türü. Güneydoğu Anadolu’ da Kürtler arasında oldukça yaygın. Yaygın olmasının en önemli nedeni ise başlık parasından, mehirden kurtulmak.
Daha ziyade amcaoğulları ve kızlarının evliliği şeklinde gerçekleşiyor.

Sössüz oynanan köy seyirlik oyunlarına verilen genel ad ...

Lal,
Sössüz oynanan köy seyirlik oyunlarına verilen genel ad.
Samit'de denilen ve sözsüz oynanan köy seyirlik oyunlarının genel adı, dilsiz.

Samit,
Lal oyunları da denilen ve sözsüz oynanan köy seyirlik oyunlarının genel adı.
Mim, Temeli taklide dayanan sözsüz oyun.

Düşmanlık ...

Adavet, 
Arapça: adavet.
İngilizce: hostility
Düşmanlık, 
Hasımlık, husumet.
Husumet, düşmanlık. 
Kin. 
Buğz. 
Garaz.
Antagonizm,
 
Düşmanca duygu veya davranış, yağılık, hasımlık, adavet, muhasamat, husumet, antagonizm.
Adavet ve muhabbet, nur ve zulmet gibi zıttırlar. İkisi, mana olarak hakikisinde olarak beraber cem olmazlar. Eğer muhabbet, kendi esbabının rüçhaniyetine göre bir kalbde hakiki bulunsa, o vakit adavet mecazi olur; acımak suretine inkılab eder. 
Canlının, engellenme karşısında başka birine karşı kırıcı ya da yok edici duygular beslemesi durumu.

Teşhis...

Tanı, 
İngilizce: diagnosis.
Fransızca: diagnostic.
Diyagnoz.
Teşhis, 
Bir organizmanın bütün ayırıcı karakterlerinin kısaca belirtilmesi.
Hastalığın ne olduğunu araştırıp ortaya koyma, tanılama, Teşhis,
Belirtilere ve bulgulara göre hastalığın belirlenmesi, diyagnoz, teşhis. 
Bir organizmanın bütün ayırıcı karakterlerinin kısaca belirtilmesi.
Hastalık belirtilerine ve hastalıkla ilgili her türlü muayene bulgularına dayandırılarak hastalığın niteliğinin ortaya konması, diagnoz, diyagnoz, diyagnozis, teşhis.
Bir veri yığını ya da bilgi gerecinin taranarak incelenen konu çevresinde örgütlenmesi.

Kanuna benzer bir çalgı ...

Nüzhe,
Mugni,
Zihter,
Mugni.
Yatuğan,

Yatuk,
Çetigen-Kazakistan Yatuk
Kanuna benzer bir çalgı, yatuk.
30 veya 40 telli kanuna benzer bir çalgı.
Kanuna benzer bir çalgı.

Bögürtlen....

Bük,
Barec,
Böğürtlen, 
İt üzümü, Dağ üzümü. 
(Rubus caesus)
Diken dutu, 
Ahududu,
Bubumka,
Mora (Halk ağzı), 
Yabani çilek.

İng. blackberry,
Fr. ronce, 
Alm. Brombeerstrauch
Doğu Karadeniz yöresinde böğürtlene mora adı verilir,
Gülgillerden, bahçe çitlerinde, yol kenarlarında kendiliğinden yetişen dikenli ve çok yıllık bir çalı, diken dutu, it üzümü (Rubus caesus). Böğürtlen bitkisinin önce kırmızı, olgunlaştığında kararan mayhoş yemişi.

Ayrıca aşağıdaki anlamları da taşır.
Dönemeç. 
Akarsu kıyılarındaki verimli tarlalar, büklük.
Ovada veya dere kıyısında çalı ve diken topluluğu.
Irmak ve göl kenarındaki sazlık. 
Dere kıyılarındaki söğütlük. 
Ağaca bağlanmamış üzüm kütüğü.
Çalı, böğürtlen gibi bodur ağaçlardan oluşan alan
Sık çalılık, fundalık.
Akarsularda kıvrıntı, dönemeç. 
Akarsuların en derin ve durgun akan yeri.
Sarmaşık. 
Yem, lokma, nasip.

Doğu Karadeniz yöresinde böğürtlene verilen ad ...

Mora,
Bük,
Barec,
Böğürtlen, 
İng. blackberry, 
Fr. ronce
Alm. Brombeerstrauch.
İt üzümü, Dağ üzümü. 
Diken dutu, 
Ahududu,
Karadeniz'de böğürtlene halk dilinde verilen ad; Mora. 

Gülgillerden, bahçe çitlerinde, yol kenarlarında kendiliğinden yetişen dikenli ve çok yıllık bir çalı, diken dutu, it üzümü (Rubus caesus).
Böğürtlen bitkisinin önce kırmızı, olgunlaştığında kararan mayhoş yemişi. 

"Çamurcun, Çakırkanat" gibi adlar da verilen ve yurdumuzun sulak alanlarında da yaşayan ördek cinsi ...

Eğrikoca,
Çakırkanat, Çamurcun, Eğrikoca, 
Kirik, (Çamurcun).
Budan, Çimen, Behri,
Avyaban,
Aynak,
Boz Dalağan (Elmabaş),
Cılıbıt, 
Çıkrıkçın,
Fiyu (Islıkçın).

Kamışcın, Karameke, Kılkuyruk (Kıkırlık),
Sakarya,
Yağmurcun,
Eğrikoca, Çakırkanat, Çamurcun, Kirik, 
Behri; Ördekgiller familyasından, göl ve bataklıklarda yaşayan bir ördek türü.

Ördek, Badi;
Ördekgiller (Anatidae) familyasından iri bir ördek türü, Erkek büyük tarakdişler koyu yeşil bir başa sahiplerken, dişiler kırmızımsı-kahve başa sahiplertirler Bu kuşlar 70 cm uzunuğnda ve 78-94 cm kanat genişliğin dedirler. Gagalarının tırtıkları sayesinde balıkları sıkıca tutabilen beslenen büyük kuşlardır. Midyeler, karidesler de besinlerini oluşturur. Genç kuşlar genellikle sucul böcekleri yerler.
 

Din, yasa ya da töre açısından yapılmasında sakınca olmayan ...

Caiz,
Din, yasa, töre vb. bakımdan işlenmesinde, yapılmasında sakınca olmayan, yapılıp işlenmesine izin verilen. 
Uygun, yerinde sayılan, yakışık alan.
Mümkün, olur, olabilir.
Mubah, mübah.
Yapılması sahih ve mübah olan herhangi bir fiil veya akit.
Yapılması dinen yasak olmayan şeydir. Bu kelime, bazen sahih, bazan da mübah yerine kullanılır. Bazı muameleler vardır ki, dünyevi hükümler bakımından sahih olduğu halde, uhrevi hükümler bakımından caiz olmaz. Cuma ezanı okunurken yapılan alış-veriş muamelesi gibi. Böyle bir muamele dünyevi bakımdan sahihtir; fakat manevi mesuliyeti de gerektirdiği için, dinen caiz değildir.

Vacip:
Arapça kökenli bir sözcüktür. Vacip, İslam' da yapılması gereken eylemleri tanımlamak için kullanılır. Türkçe' de dini bir mana içermeden sadece yapılması gereken manasında kullanılır.

Mehter müziğinde kullanılan ve iki değnekle vurularak çalınan bir tür davul ...

Nakkare,
Nakare, (Farsça).
Davul, kös. 
Dümbelek.
Mehterhanede yer alan, birbirine bağlı iki yarım küre benzeri ve iki değnekle vurularak çalınan bir tür davul.
Kudüm, Nakkare vurmalı bir çalgıdır.

Yarım küre biçiminde bir çift küçük davuldan oluşan ve din müziğinin önemli çalgılarından kudüm, din dışı ve mehter müziğinde nakkare adıyla anılıyordu.

Tambur, Kemençe, Kanun gibi çalgılarla zenginleştirilmeden önce Mevlevi müziğinin dört temel çalgısından biridir. Diğerleri ney, rebap ve halile olan kudümün, çapları yaklaşık 28-30 cm civarındaki davulları, dövme bakırdan yapılmış olup biri büyük diğeri küçük iki tasa benzer. İki çanağın büyüklüğünün birbirinden farkli olmasının sebebi, uygulama sırasında farklı tını elde etmek içindir. Yüksekliği ise yaklaşık 16 cm. olan taslar, dibe doğru daralırlar. Büyüğünün ağzına iki, küçüğünün ağzına bir milim kalınlığında deri gerilir. Tiz ses veren davul (tek) sola, öbürü (düm) sağa konur. Daha ince bir derinin gerildiği (tek), boyut olarak da (düm) den biraz küçüktür. Devrilip sallanmalarını önlemek için, simit denen, içi pamuk doldurulmuş bir çift meşin halka üstüne oturtulan davullar, zahme denilen bir çift ahşap çubukla çalınır. 

Kudüm' ün bakır gövdesi, metalik tınıyı gidermek amacıyla çoğunlukla dıştan meşinle kaplanır.

Güldürü türünde kısa oyun ...

Skeç,
İngilizce: sketch.
Güldürü niteliğinde kısa oyun,
İşleyeceği konuyu genişletmeden, en can alıcı çizgiler içinde veren, çoğu kez güncel olaylara ve aile sorunlarına değinen ve bir nükte ile biten kısa güldürü. Vodvil, burlesk, revü gibi, kurgu dizgesine göre ortaya çıkarılan gösterilerde yerini alır. Bugün televizyon reklamlarında da çok kullanılır.

Genellikle günlük yaşamdan alınmış bir konuyu en can alıcı çizgileriyle, dikkati çekici tiplerle, oldukça abartılmış olarak kısa bir süre içinde sunan, hızlı dizemli, espirili bir güldürü çeşidi.

Olayları uzun uzadıya geliştirmeden, en can alıcı çizgiler içinde veren, çoğu kez günlük olaylara değinen, bir nükte ile biten, kısa süreli, espirili güldürü türü. Bugün revülerde, kabarelerde, radyo ve televizyon programlarında raslanmaktadır.

Eskiden "Arkeoloji" anlamında kullanılan sözcük ....

Atikiyat,
Arkeoloji,
Eski dilde, Arkeoloji,
Arapça: Atikıyyat,
Fransızca: archeologie.
Catikıyat.
Atikiyye sözcüğünün çoğul hali; catikıyat.
Eskiden, arkeoloji anlamında kullanılan sözcük.
Eski bilim,
Kazı bilimi,
Eski eserler.
Eski devirlerden kalma eserleri, daha ziyade tarih ve sanat bakımından tetkik eden ilim.

Günlük ağacının gövdesi çizilerek elde edilen ve eczacılıkta kullanılan kokulu bir balsam ...

Aselbent, 
Asilbent,
Benzoin,
Styrax tonkinensis türü günlük ağacının gövdesi çizilerek elde edilir.
Vanilya kokulu balsam.
Eczacılıkta kullanılan çeşidi.
Hekimlikte ve koku yapımında kullanılan aselbent ağacının gövdesi çizilerek elde edilen bir tür reçine. 

Hekimlikte ve koku yapımında kullanılan aselbent ağacından gövdesi çizilerek elde edilen bir tür reçine.
Tıbda ve kokuculukta kullanılan bir reçinedir ve aynı adla anılan ağacın kabuklarının çizilmesiyle elde edilir.

Tropikal bölgelerde yetişen bir ağaçtır. Boyu 20 m. ye kadar ulaşabilir. Bu ağacın gövdesi çizildiği zaman bir tür süt salgılar. Bu süt güneş ve havanın etkisi ile sertleşip sakız haline gelir. Bu sakızdan infüzyon ve lapa yolu ile faydalanılır.  Aselbendin antiseptik ve balgam söktürücü özellikleri vardır. Tentürü dıştan sürülerek ve antiseptik buğu yapmak için kullanılır. Ayrıca parfümeride koku bağlayıcı olarak kullanılır. 

Ticarette siyam aselbendi ve Sumatra aselbendi olmak üzere iki cinsi vardır. Sumatra aselbendi istanbul aktarlarında cavi adıyla satılır.

Kaynak: https://www.safakaydin.com.tr/

Ezgiyle okunan okunan şiir, türkü ...

Küğ,
Ayrıca,
Bağ ve bahçe kulübesi.
Bir koşma, bir semai, bir destan ya da herhangi bir halk şiiri türlü ezgisiyle söylendiğinde türkü olur.
Türlü ezgilerle söylenen anonim halk şiiri nazım biçimine türkü denir.

Rüzğar ...

Fök,
Rüzğar, Rüzgar, Farsça rüzgar. 
(İng. wind).
Bad,
Yel.
Esinti,
Yüksek Basınç alanlarından alçak basınç alanlarına doğru olan, yatay yönlü hava hareketlerine rüzgar denir. Rüzgarların hızı anemometre adı verilen aletlerle ölçülür. 

Rüzgarların oluşmasının nedeni komşu iki yer arasındaki basınç farkıdır. 

İki yer arasındaki basınç eşitlenince rüzgar durur. 
Zaman, devir, hengam, vakit.
Dünya, alem. 
Havanın yer değiştirmesiyle oluşan esinti, yel, bad. 
Rüzgâr çizelgesinde hızı 17-21 deniz mili olan ve kuvveti 5 ile gösterilen esinti.
 

Popüler Yayınlar

İzleyiciler

BULMACA ANSİKLOPEDİSİ