Duman çıkarmadan yanan taşkömürü cinsi...

Antrasit, 
Fr. anthracite
İng. anthracite.
Güçlükle tutuşan, koku, duman çıkarmadan büyük bir ısı vererek yanan taş kömürü türüdür.
Karbon içeriği % 90' dan çok, ısıl değeri 6500 kcal/kg dolayında olan, sert, parlak, kırılgan, en yaşlı kömür türüdür. Koyu füme rengine de adını vermiştir. 

Antrasit rengi Koyu siyahın açığı, aynı taş kömürünün rengi gibidir. Isınmadan çok kimyasal reaksiyonlarda indirgeyici olarak kullanılır. Doğada sınırlı miktarda bulunduğundan satışı kolay değildir. İçerdiği safsızlık çok az, karbon yüzdesi çok fazladır. Güçlükle tutuşan, koku ve duman çıkarmadan yanan bir çeşit taş kömürüdür. Katılık ve yoğunluğu diğer kömürlerden çoktur. Parmak üstünde leke bırakmaz. Kısa mavi renkli bir alevle yanar. Kalori 9.000 - 9.500 olduğu için lokomotiflerde kullanılır. Türkiye'de Kastamonu ilinde bulunan antrasit kömürleşme derecesi en yüksek, jeoloji bakımından en eski kömürdür.

Bir akvaryum balığı ...

Lepistes,
Lepistes (Guppy, Campoma),
Poecilia reticulata,
Lepistes, en yaygın akvaryum balıklarından biridir. Her bir lepistesin rengi, parmak izi gibi bir diğerinden farklıdır ve hiçbir balık bir diğerinin tıpatıp aynısı değildir. Lepistesler gökkuşağının tüm renklerinde ve
 cazibesiyle ilgi çekerler. 

Çekingen,  saldırgan değildirler. Hem hareketli hem de üretken balıklardır. Sık sık ve kendi kendine yavrularlar. Orta ve Güney Amerika, Venezuela, Barbados, Trinidad, Brezilya ve Guyana'da yaşarlar.

Akvaryum,
Fr. aquarium, 
Tatlı veya tuzlu su hayvanlarının ve su bitkilerinin yapay bir ortamda beslendiği ve yetiştirildiği camdan su kabına akvaryum denir. Kelimenin kökeni Latince su anlamına gelen aqua sözcüğünden gelir. Akvaryum bitkileri balıkların daha huzurlu olmasını sağlar.

Akvaryum Balıkları;
Aro(Dünyanın en değerli, akvaryum balığı).
Anomala, Amano karidesi,
Agassizi, 
Ateş ağız Çiklit, 
Ateş Kuyruk, Astronot,
Bleeker (Yosun yiyici balıklar),
Beta, (Son derece kavgacı ve hırçın bir balık),
Borelli, Bolivan Ram, Barbodes,

Boraras (Cüce, Leopar)
Cam Kedibalığı, Cennet balığı,

Çiklit Balıkları(Kakadu, Sayika, Limon), 
Çöpçü Balıkları (Benekli),
Discus-Diskus,
Festivum,
Gökkuşağı balığı, 
Gümüş Aravan,
Gürami-Colisa 
(İncili, Mavi iplik, Çikolata, Bal, Cüce, Portakal, Çizgili İplik,Dudaklı, Öpüşen)

Japon Balıkları,
Kakadu(Lekeli), 
Kılıçkuyruk, Körkafa, Koi (büyük ve değerli bir akvaryum balığı),
Liberty (Vahşi Molly), Lepistes (Guppy, Campoma),
Mandalina balığı, 
Malavi, Molly-Moli (Balon, Siyah),  Melek Balıkları, 
Neon (Tetra),
Parodon (La plata), Piranha, Platy (Plati), Peguen Platy,
Ramirezi, Rubin, Rasbora (Fener, Karaleke, Güzel kuyruklu),
Sazan Balığı (Kanbur, Cüce, Texas, Mavi-Jamaika, Altın, Banderolen, Küba-Gambusia)
Sarı prenses,  Severum, Salyangoz (Postacı, Elma),
Tilapia, 
Tilapiini, Tetra Balıkları,
Zebra,

Otomobil tekerleklerini tutturmakta kullanılan somun...

Bijon,
Somun, 
(Fr. saumon). 
Cıvatanın ucuna geçirilen, içi yivli demir başlık.
Otomobilde tekerleği aks miline bağlayan somun veya cıvata. Düzgün montaj için aracın orijinal bijon cıvatası sıkma torklarına göre sıkılmalıdır.

Bu bilgi aracın el kitabında vardır. Cıvataları sıkmak için tork anahtarı kullanın. Aşağıdaki şekilde gösterildiği karşılıklı çapraz düzende sıkın. 

Eğer fazla sıkılırsa cıvata sıyırabilir, bijon zarar görebilir, fren tertibatı hasar alabilir. Yeni lastik ve jantları taktıktan 80-150 km. sonra cıvataların sıkılığını tekrar kontrol edin. Özellikle frenlemeler sırasında cıvatalar hafifçe gevşeyebilir. Yine basitçe şekilde görülen sırada cıvataları bijon anahtarı ile sıkın.

 

Kan basıncı ...

Tansiyon,
Fr. Tension,
İng. Blood pressure.
Kan basıncı,
Kanın damarlara içeriden yaptığı basınç, kan basıncıdır. 
Kalbin vurumu sırasında kanın, kan damarlarının duvarına yapmış olduğu yaşa ve fizyolojik duruma göre değişebilen basınç tansiyondur. 

Kalbin vücuda kanı dağıtmak için kullandığı güce tansiyon denir. Tansiyonun ölçüm birimi mmhg'dir. Bu basınç, 1 cm² alanındaki cıva sütununun tabanına yaptığı basınçla karşılaştırılarak belirtilir. Örneğin bir kişinin tansiyonu 12 dediğimiz zaman, bu basınç 12 cm yüksekliğindeki cıva sütununun tabanına yaptığı basınca eşdeğerdir. Tıpta bu ölçüler, mm olarak belirtilir. Yani halk arasında 12-14 gibi cm cinsinden söylenen ölçüler tıpta 120-140 gibi, mm cinsinden ifade edilir.

Büyük tansiyon; 
Kalbin sol kalpten kanı vücuda doğru pompalarken kullandığı güce denir. Kalp kasıldığı zaman atardamarların içine kanı belirli bir basınçla pompalar. Bu sırada damar içindeki basınç en yüksek düzeye ulaşır. Bu basınca tıpta sistolik basınç, halk arasında büyük tansiyon veya birinci tansiyon adı verilir. 

Küçük tansiyon; 
Kalbin kan pompalanmasını bitirdikten sonra damarlarda ortaya çıkan basınca denir. Kalbin gevşemesiyle, damar içine pompalanan kan durur. İşte bu sırada devreye damarın elastikliği girer. Önce genişlemiş olan damar, kana bir basınç uygulayarak kalbin gevşemesi anında da kan akımını sağlar. İşte bu sırada oluşan en düşük basınca da tıpta diastolik tansiyon, halk arasında da küçük tansiyon ya da ikinci tansiyon denilir.

Yapılan uzun araştırmalar sonucu, yaşın artışıyla küçük değişmeler olmakla beraber sistolik (büyük) tansiyon için 120 ile 140, ya da Türkiye'de yaygın söylendiği gibi 12 ile 14 arası, diastolik (küçük) tansiyon için 70-90 ya da 7-9 arası olması halinde tansiyona bağlı olarak bir sağlık sorunu riski doğmadığı belirlenmiştir.

Edebiyat-ı Cedide akımına tepki olarak 1910 yılında kurulan topluluk...

Fecri ati,
Fars edebi akımıdır. 
Akımın temelinde tabuları yıkmak; yani o günkü anlamıyla kuzey bazlı düşünce sisteminden kaynaklanan felsefeyi, edebiyata uygulamak yatıyordu.

Bu topluluğu oluşturan yazarlar;
Ahmet Haşim, 
Ali Canip Yöntem, 
Emin Bülend Serdaroğlu, 
Fuad Köprülü, 
Fuat Yaşar,
Mehmet Behçet Yazar.
Şehabettin Süleyman, 
Tahsin Nahit, 
Yakup Kadri Karaosmanoğlu.


Bektaşi inançlarını işleyen yergi dolu nefesleriyle tanınmış şairimiz...

Edip Harabi,
Bektaşi inançlarını işleyen yergi dolu nefesleriyle tanınmış şairimiz.
1853 yılında İstanbul’da doğdu. Asıl adı Ahmet Edip' tir. Harabi pirinden aldığı mahlastır. Bahriye Birlik katibi olan Harabi ömrünü İstanbul ve Rumeli'de geçirmiştir. 17 yaşında Bektaşiliğe giren Harabi dünyadan göçüş yılı olan 1917 yılına kadar bu yolun sadık bir bendesi ve yılmaz bir savaşçısı olmuştur. 
Tasavvufla tasavvuf üstadlarının eserleri ile yakından ilgilenmiş, hece ve aruzla yazdığı veya irticalen söylediği deyişlerle koca bir divan meydana getirmiştir. 

Edebiyat-ı Cedide 1896 yılında Servet-i Fünun dergisini çıkaran şair ve yazarların meydana getirdiği canlı bir akımdır. İmparatorluğun baskıları sonucu dağılan bu şair ve yazarlar ayrı ayrı bağlı bulundukları fikirleri yaymaya devam etmişlerdir. Edebiyat-ı Cedide şairleri, yalnız aydınlara seslenmişler, (sanat için sanat) ilkesini benimsemişlerdir. Fransız romantiklerini, parnasyonleri ve sembolist şairleri örnek almışlardır.

Edebiyat-ı Cedide Şairleri;
Tevfik Fikret,
Cenap Şahabettin,
Halit Ziya Uşaklıgil,
Süleyman Nazif,
Mehmet Rauf,
Hüseyin Cahit Yalçın,

Ortaçağ' da Avrupa' da kullanılan bir şiir türü...

Lai,
Ortaçağın Batı şiir türlerinden ikisine verilen ad.
Ortaçağda lirik bir parça, beste türü.
İki Ortaçağ şiir türünün adı.
Orta çağdaki Breton saz şairlerinin aracılığıyla ortaya çıkan, biri anlatımsal, diğeri de lirik iki şiir türünün adı.

Eski Türklerde ölen kahramanın mezarının kenarına dikilen taşlara verilen ad...

Balbal,
Eski Türklerde ölmüş kahramanların mezarları başına dikilen küçük heykel. Eski Türklerde kişinin anılması için mezarının veya bazı kurganların etrafına dikilen taş'a verilen isimdir. Orta Asya Türklerinde, şamanlık dininin geçerliliğini yaygın olarak koruduğu dönemde, ölen savaşçıların kurgan denilen mezarlarının etrafına dikilmiş.

Savaşçının öldürdüğü düşmanları simgeleyen, bir taş parçasının üzerine yontulmuş bir elinde kılıç, figürlerinden oluşan heykellere verilen ad. Bu taşların sayısının fazlalığı ölen kişinin sağ iken; gücünün, cesaretinin, kahramanlığının da simgesidir. İslam öncesi dönemde yaygın olan balbalları, islam dinini kabulünden sonra yerini mezar taşlarına bırakmıştır. Kırgızistan'da Şatı ve Sarı Bulak köylerinin arasındaki bir alanda bulunan taş balballar Kara Batkak müzesinde sergilenmektedir. Ayrıca Tokmok şehrinin 10 km. güneyinde, Burana kulesi'ne yakın alandaki Burana Açıkhava Müzesinde ve Issık Göl kıyısındaki Çolpan Ata ve Karakol'da, göçebe Türklerin pek çok taş savaşçıları (balbalları) bulunur.

Güney Amerika’da kullanılan, uçlarında taş gülleler bulunan uzun kayışlardan oluşmuş bir tür kement....

Bola,
Bir tür kement.
Güney Amerika yerlilerinin kullandıkları uçlarında taş gülleler bulunan bir tür kement.
Her iki ucunda ağır toplu güçlü bir şeridi olan bir silah.
Güney  Amerika yerlileri ile atlı çobanları tarafından sığır ve diğer hayvanları yakalamak için kullanılan bir tür kement.

İspanyolca top demek olan bola'dan türetilmiş bir kelime. Boleadoras olarak da bilinir. Birbirine bağlı iplerin uçlarında ağırlıklar olan, hayvanların bacaklarını dolaştırarak yakalamak için kullanılan bir tür fırlatılan kement, silahdır. Arjantin, La Pampa'da kullanılan bir tür kementtir. Kovboylar (Gauchos), atlı çobanlar tarafından kullanılmış. Mapuçe savaşşcıları ve İnka orduları da bu bolaları savaşta kullandı. River Plate Kızılderilileri Bola kullanmışlar.

Kovboylar, koşan sığırları veya av hayvanlarını yakalamak için boleadora kullandılar. Tam tasarıma bağlı olarak, atıcı boleadorayı ağırlıklardan biri veya kordların bağlantısı ile kavrar. Atıcı, topları sallayarak momentum verir ve ardından boleadorayı serbest bırakır. Silah genellikle hayvanın bacaklarını dolaştırmak için kullanılır, ancak yeterli güçle fırlatıldığında hasar bile verebilir.

Bola kelimesinin Türkçedeki diğer anlamları;
İnşallah,
Hala.

XX. yüzyılda bir edebiyat akımı...

Letrizm,
Harfçilik,
Şiirlere yönelik bir edebi akımdır.
Harfçilik manasına gelen ve lettre (harf) kelimesinden türetilen letrizm (lettrisme), ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra görülen ve öncülüğünü Romen asıllı Isidore Isou' nun yaptığı bir şiir akımıdır.

Özelliği, şiirde kelimelerin değil harflerin temel alınmasıdır. Amacı, harflerin temel alınması yoluyla farklı tarzda bir şiir yazılmasıdır. Edebiyatta klasik akımlara karşı çıkan bir karşı akımdır.

Dadaizm ile bazı hususlarda benzerlikleri bulunan ve önemli ölçüde de bu hareketten doğan letrizm, mevcut şiir, edebiyat anlayışlarını bütünüyle reddeden ve geleneği bütünüyle yıkmak isteyen bir anlayışın ürünüdür.

Ege ve Doğu Karadeniz' de kullanılan bir gezi teknesi...

Tirhandil, 
Trikandini,
Rumca.
Yelken ve kürekle yürütülen ve genellikle Bodrum' a özgü dayanıklı ve zarif tekne türü. Bodrum' da uskuna adı verilen gulet tipi teknelerden daha önceki yıllara dayanan tekne tipidir. Tırhandil veya başka deyişle Trikandini, üçtebir anlamındadır.

Teknenin boyu üç ölçek ise, onun üçte bir ölçeği eni olduğundan dolayı bu adla anılmaktadır. Manevra yeteneği, denizin yüksek olduğu anlarda dalgayı başta ve kıçta aynı şiddette hissetmesi denizciler tarafından bilinir. Bu nedenle denizci bir kayık olarak bilinir. Tırhandil tekne tipi de kelime olarak günümüzde anılması da denizci bir uygarlık olan Karya uygarlığına dayanır. 

Karyalıların ünlü Bodrumlu, Gündoğanlı Skulaks kaptanına tanık olan tarih, tırhandil tipi teknelerin günümüzde de Bodrum'da imal edilmesine tanık olmaktadır.

Ege denizinde ünlü Venüs heykelinin bulunduğu Yunan adası...

Milo,
Venus de Milo, 
Milo Venus’ü.
Antik Yunan Heykel sanatının en ünlü örneklerinden birisidir.
Paros Mermeri, 202 cm, Louvre Müzesi, Paris.
Milo Venus’ü Yorgos Kentrotas adlı bir köylü tarafından 1820 senesinde Ege denizindeki Milos adasındaki harabelerde keşfedilmiştir. Milo Venus’ü tahminen M.Ö. 130-100 seneleri arasında yapılmış, güzellik tanrıçası Afrodit’i simgeleyen eski bir Yunan heykelidir. Heykelin kolları ve kaidesi bulunamamıştır. Döneminin geleneklerine uygun bir şekilde Venüs’e bir çok mücevher takılmış, ve gerçekçi görünmesi için yüzeyi boyanmıştır. Fakat bugün heykel üzerinde hiç bir boya kalıntısı mevcut değildir. Bilezik, küpe ve kolye gibi süslemelerden ise kalan tek işaret ise heykelin yüzeyindeki bağlama delikleridir.

Ege bölgesine özgü zeybek türü bir halk oyunu...

Gerali, 
(Hamçökelek).
Taşeli bölgesinin uzak dağ köyünde Gerali isminde bir kişi yaşıyormuş. Gerali'yi herkes sever sayar ve tanırmış. Gerali sonradan kendini ortaya atmış bir müddet eşkiyalık yapmış daha sonra Gerali köyünden, Hediye adında bir kızla evlenmiş. Aradan 2-3 ay geçer. 

Gerali Hediye'nin üstüne bir kız daha alır. Böylece iki kadınla evlenir. İkinci karısının adı Duduya'dır. Gerali bu hanımlarıyla yaşar gider. Ancak yaşam koşulları güçleşir ve hanımlarla geçinemez. Aileyi geçindiremeyen Gerali dayanamaz, sonunda işi oyuna türküye döker. Dönerek oynamaya başlar. Oyunun böyle ortaya çıktığı rivayet edilir.   
Oyunlara eşlik eden müzik aletleri şunlardır: Davul, Klarnet, Şişe, Keman, Bağlama, Kaşık.

Bir tür pamuklu kumaş.

Kaliko,
Pamuklu bir kumaş türü ,
Jakarlı döşemelik kumaş.
Penye iplikten bezayağı dokumalı , yumuşak, hafif, parlak pamuklu kumaştır. Bayanların elbise ve bluzlarında kullanılır.
Pamuk iplikleriyle yapılan ilk cilt bezi.

Bileşik talkım çiçekli su ya da bataklık bitkisi...

Rotala,
Rotala rotundifolia.
Rotala indica.
Latince adının anlamı yuvarlak yapraklı bitkidir. Ancak bu sadece bataklık varyasyonu için geçerlidir. Akvaryumlarda, Rotala uzun ve ince yapraklara sahiptir. Kırmızı yapraklar için iyi ışık ister. Yan sürgünler vererek hızlı bir şekilde yoğun bir yapıya bürünür. Bu da ışığın alt yapraklara erişmesinin zor olacağı anlamına gelir.

Buda bitkinin sıklıkla budanmasını gerektirir. Gövde üzerinden filizlerin kesilmesi ya da gövdenin uzadıkça ikiye bölünmesi suretiyle kolaylıkla çoğaltılabilir.

Rotala türleri;
Boschii,
Rotala rotundifolia,
Hippuris,
Macrandra, Mexicana,
Occultiflora,
Nanjenshan,
Wallichii.

Tunus’ta bir liman kenti...

Bizerte,
(Liman kenti),
Tunus'taki şehirler;
Cerbe,
Douz,
El-Jem,El-Kaf,
Gabes,
Hammamet,
Kayrevan, Kelibia, Kafsa, Kassarin,
Manastir (Monastır), Manuba,

Nabeul(Nabul, Nebil), Nefta(Nafta),
Sefakis (Sfax), Suse (Sousse), Silyana,
Tamerzu, Tozeur(Tuzer),Tatavin,
Zaguvan, Zarzis.

Tunus;
Başşehri, Tunus (Tunis), 
Nüfusu yaklaşık 1,5 milyon. 
Tunus Akdeniz'e kıyısı olan bir Arap İslam ülkesidir. Batısında Cezayir, doğusunda Libya ve Akdeniz, Kuzeyinde Akdeniz yer alır. Ülkenin güney kısmını Büyük Sahra Çölü kaplar. Tunus, Türk vatandaşlarına vize uygulamayan ülkedir. Tunus' taki halkın kökenleri Berberi halkına dayanır. 

Emeviler döneminde bölge Araplaşmış ve Müslümanlaşmıştır. Tunus Kuzey Afrika'nın en kuzey ülkesidir. Ülkenin büyük kısmı Sahra Çölü ile kaplıdır. Ülkenin iklimi Akdeniz'e yakın olan yerlerde Akdeniz İklimi diğer yerlerde Çöl İklimidir.Kuzey Afrikada yer alan bir kıyı ülkesi. Batıda Cezayir, güneydoğuda Libya, doğuda ve kuzeyde Akdeniz ile çevrilidir. Tunus, Akdeniz bölgesinin orta kesiminde, karşısında bulunduğuİtalya Yarımadası ve Sicilya Adası ile birlikte, Doğu ve Batı Akdenizi birleştiren ve ayıran bir boğaz meydana getirir Sardunya Adasından 200 km, Sicilya Adasından 140 km uzaklıkta bulunan Tunus, Avrupa ve Afrika kıtaları arasında bağlantıyı kolaylaştırır. Kurucusu Habib Burgiba olup, Resmi dil Arapça ve Para birimi Tunus Dinarı' dır.

Kuzey bölgesi, Atlas Dağlarının Akdeniz kıyısı boyunca uzanımı olan iki dağ şeridinin bulunduğu bölgedir. Bunların arasında Mecarda Vâdisi bulunmaktadır. Bölge nadiren 1000 m'yi aşan yüksekliklere sahip olmasına rağmen dağlık olarak nitelendirilebilir. Ülkenin en yüksek noktaları olan Eş-Şenebi (1544 m), ve Zaguon (1295 m) dağları bu bölgede yer alır.
Yaklaşık 1200 km uzunluğundaki Tunus kıyıları genelde düzdür. Gabes Körfezinde gelgit olayı oldukça önemlidir. Deniz yükselmesi iki metreyi bulur. Akdeniz'de en yüksek gelgit olayı burada olur. Ülkenin önemli nehirleri Mecorda ve Miliare' dir.

Amerikan edebiyatında devrim yaratan “Çimen Yaprakları” adlı şiir kitabıyla tanınmış ABD’li şair. ...

Walt Whitman, 
Walter Whitman,
(D. 1819 - Ö. 1892) 
ABD'li şair. 
Daha çok Walt Whitman olarak bilinir.
New York eyaletinde Long Island bölgesinde doğdu. Babası marangozdu. On iki yaşında okula gitti. 

Tabiatı, hakikati ve onuru her şeyden üstün tutardı. Whitman, bu yüzden de özgürlüğe fazlasıyla önem verirdi. Marangoz, matbaacı, gazeteci ve muharrir olarak çalıştı. Çağdaş Amerikan şiirinin en büyük temsilcilerindendir. Kendisi demokrasinin şairi, eserleri de demokrasinin Kitab-ı Mukaddes'i olarak anılmaktadır. 

1855 yılında yayımladığı Leaves of Grass (Çimen Yaprakları) ise tam bir şok etkisi yaratmıştır. Çimen Yaprakları ölümün alegorisine farklı bir bakış açısı olarak da bilinir.

Birbirine ekli parçalardan oluşan ve kendi kendine hareket eden soyut heykel...

Mobil,
Mobil Heykel,
Havada kendi ağırlığı ile süzülen ve devamlı değişen bir içinde olan heykellerdir.ABD’ li heykelci ve ressam Alexander Calder'in geliştirdiği bir tarzdır. Mobil, heykel alanına hareket kavramını sokan sanatçıdır. 1923’de Newyork’ ta sokak ve metrodaki insanların eskizlerini yapan Calder, tek bir çizgiyle hareket duygusunu yaratabilmiştir. 

Sirklerden de esinlenerek hayvan, akrobat ve palyaçoları işlediği desenler yapmıştır. 1925 yılında desenlerden yola çıkıp ilk tel heykelleri yapmaya başlamış, 1927’de devinen oyuncaklar üretmiştir.

Eski dilde ayıp, kusur...

Ayb,
Ab, 
Arapça, Ayb, (ﻋﻴﺐ).
Ayıp,
Kusur.
Toplumun ahlak kurallarına aykırı olan, utanılacak durum veya davranış.
Utanılacak hal ve davranış.
Noksan, kusur, eksiklik.
Utanç verici, nezaket ve terbiye dışı, uygunsuz, kötü.
Açık saçık, utanma duygusu veren, müstehcen.
Yaptığın utanılacak şey, utanman gerek anlamında azarlama ve kınama sözü olarak kullanılır.

At yarışlarında kazanan at...

Ganyan, 
(Fr. gagnant ).
At yarışlarında birinciliği kazanan (at). 
Bir koşunun birincisini tahmin ederek o at üzerine oynanan bahistir. Aynı koşuda eküri olarak belirlenmiş bir ata oynadığınız takdirde, ekürinin o koşudaki tüm atlarına oynamış sayılırsınız. Yazdığınız at yerine eküri atlardan birinin koşuyu kazanmasıyla da oynadığınız ganyan oyunu kazanmış sayılır. 

Yemek yeme bozukluklarından doğan hastalıklar...

Anoreksiya,
Anoreksiya nervoza,
Bulimia nervoza,
Atipik yeme bozukluğu.
Genellikle yüksek sosyo ekonomik düzeydeki ailelerde görülmektedir. Şişmanlıktan korkulması, genç kızlarda mankenlere özenti, gelişim sorunları, psikolojik etmenler nedenler arasındadır. Yeme bozuklukları, yediğinden suçluluk duyarak kusma, tiksinme, yememe, bir daha yiyemeyecekmiş gibi aşırı yemeden dolayı açığa çıkmaktadır.

Daha çok genç kızlarda görülmekle birlikte aktör, manken, hostes ve dansöz gibi dış görüntüsü ön planda olan mesleklerde de ve son zamanlarda erkeklerde de görülebilmektedir. 
Yeme bozukluğu olan kişilerde homoseksüellik, aseksüellik, depresyon, anksiyete, kişilik bozuklukları ya da uyuşturucu madde kullanımı daha sık görülmektedir. Vejetaryenler, atletler ve ölümcül kronik hastalığı olanlarda da yeme bozukluklarına sık rastlanır. Kalıtsal faktörler, yetiştirilme özellikleri, kültürel ve biyolojik özellikler kişinin yeme bozukluğu geliştirmesine önemli katkılarda bulunur.

Zayıflık hastalığı olarak bilinen anoreksia ve bulimia gibi yeme bozuklukları beyinde kalıcı hasarlar bırakabilmekte ve kilo kaybıyla birlikte beyin kütlesinde de azalma ve beyindeki kimyasal reaksiyonlarda değişiklik olabilmektedir.


Aydın' nın meşhur efelerinden biri ...

Atçalı,
Atçalı Kel Mehmet Efe, 
(D. 1780 - Ö. 1830) 
Aydın 'ın Atça kasabasında fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş. Genç yaşında dağa çıkarak zeybek olmuş. Daha sonra da 1829-1830 Aydın İhtilali olarak anılan harekete önderlik etmiştir.

Efe, zulme, işkenceye, haksızlığa başkaldıran ve silahlanıp dağa çıkan, Kızan'larıyla birlikte fakir fukarayı koruyup gözeten, zalimleri tepeleyen, ulusal çıkarları düşünerek gerektiğinde yurt savunmasına koşan yiğittir. Efe’nin ekibindekilere Kızan denir.

Ünlü Efeler;

Çakırcalı Mehmet Efe;
(D. 1872, İzmir – Ö. 17 Aralık 1911, Karıncalıdağ), 
Çakıcı Mehmet Efe’ nin babası Çakırcalı Ahmet Efe, 1872 yılında bugünkü İzmir'in Ödemiş ilçesine bağlı Ayasuluğ Köyünde dünyaya geldi. Annesi Hatice, babası eski Zeybeklerden Çakırcalı Ahmet Efe).

Demirci Mehmet Efe; 
(D. 1885 - Ö. 1959), 
Aydın, Nazilli’ nin Pirlibey köyünde doğmuş ve yine aynı köyde ölmüştür. Demirci lakabını mesleği olan demircilikten almıştır.

Yörük Ali Efe:
(D. 1895, Aydın – Ö. 23 Eylül 1951, Bursa), 
Kurtuluş Savaşı sırasında 16 Haziran 1919 tarihinde Malgaç Baskını ile düşmana ilk darbeyi vurmak suretiyle Aydın yöresinde düşman kuvvetlerinin ilerlemesini durdurmuş olan efe.

Alanyalı Molla Ahmet Efe, Aslan Yürekli Efe, Adalı Efe, Alim Efe,
Atçalı Kel Mehmet Efe, 
Çaylılı  Koca Mehmet Efe, Çete Efe,
Danişmendli İsmail Efe, Dokuzun Hasan Hüseyin Efe, Durmuş Ali Efe,
Ese Efe,
Germencikli Sarı Efe, Gökçen Hüseyin Efe,
Hüseyin Efe,
İbrahim Çetin Çavuş,
Kamalı Zeybek, 
Kara Ahmet Efe, Kıllıoğlu Hüseyin Efe, Kozalaklı Mehmet Efe, 

Kuru Köylü Ahmet Efe
Mestan Efe, Mesudlarlı Mestan Efe, Mursalli Ismail Efe,
Patağın Mehmet Efe, Posluoğlu Mehmet Efe, Poslu Mehmet Efe, 
Saçlı Efe, Sancaktarın Ali Efe, Sökeli Ali Efe, Sökeli Caferaki Efe,
Tekeli İsmail Efe, Tıklaç Mustafa Efe, Tuzsuz Efe, Topal Ali Efe,


Ege bölgesindeki bir dağın, ovanın ve akarsuyun ortak adı...

Nif, 
Nif Dağı,
(Olympos),  
İzmir Körfezi'nin doğusunda yer alan, İzmir'in Kemalpaşa ilçesine hakim ve Bozdağlar dağ silsilesinin en batıya uzanan ucunu oluşturan 1,510 m. yüksekliğindeki dağ. 
Kemalpaşa’ya tarih boyunca gelin anlamına gelen “Nif” denilmiştir. 

Nif Dağı’nın doğu yamaçlarından kaynaklanan ve ilçe sınırları dışında Gediz Nehri’ne katılan Nif (Kemalpaşa) Çayı sulamaktadır. İzmir (Smyrna) Körfezi’nin doğusundadır; Kuzeyinde, Sipylos Dağı ile arasında, Hermos (Gediz) nehrinin bir kolu olan Kryos’un (Nif Çayı’nın) suladığı bereketli Kemalpaşa Ovası; doğusunda, Smyrna - Sardeis yolunu güneye, Kaystros (Küçük Menderes) Vadisi’ne bağlayan ve Nif Dağı’nı Drakon (Mahmut Dağı) - Tmolos (Bozdağlar) silsilesinden ayıran Karabel Geçidi, güneyinde Torbalı Ovası yer alır.

Göğem eriği de denilen bir erik türü ...

Çakal,
Çakal eriği.
(Prunus spinosa),
Gülgiller familyasındandır.
Diğer adları;
Dağ eriği, Deli erik, 
Delice erik,
Göğem eriği,
Kum eriği,
Yaban eriği.

Erik,
(Alu). 
Gülgiller (Rosaceae) familyasından Prunus cinsinden meyvesi yenen bazı ağaç türlerinin ortak adı. 

Memleketimizde yetiştirilen erik çeşitleri;
Alaerik (Üryani), Albardak (Bursa yöresinde), Aynabakar, Amerika eriği (Prunus americana),
Anjelika (Angeleno), Avrupa eriği (Prunus domestica)
Bardak, Börek eriği, Briton,

Can, Climax, Cız Eriği,
Çakal eriği (Prunus spinosa), 
Dağ eriği, Deli erik, Delice erik, D'Agant, Damson eriği (Prunus insititia)

Eterik,
Formasa,
Giant, Grandprix D'Agant, Göğem.

Havran, Hamıtatlı, Hırsızçalmaz,
İstanbul eriği, İtalyan Eriği,
Japon eriği (Prunus salicina)

Kara erik (Prunus nigra), Karagöynük, 
Kiraz eriği (Prunus cerasifera), Köstendil, Kum eriği, Küpeli erik,

Meksika eriği (Prunus mexicana) , Mürdüm Eriği,
Natal,
Oregon eriği (Prunus subcordata),
Papaz Eriği, President, 
Red Kennen, Reine Claude Violette, Reine Claude Verte, Red Heart,

Santa Roja, Simon eriği (Prunus simonii), 
Stanley, Sahil eriği (Prunus maritima), Stanley,
Türbe,
Üryani (Alaerik), Üzüm eriği(üzümerik) ,
Yaban eriği,  
Zerdali eriği,

Elektrik akımında yeğinlik birimi...

Amper, 
Fr. ampere
İng. ampere.
Elektrik akımında şiddet birimi. 
Amper (sembolü A),
Adını 19. yüzyıl Fransız fizikçisi Andre Marie Ampere’ den alır. Saniyede 1 coulomb'luk Elektrik yükü akışına karşılık gelir. Bir voltluk bir gerilim farkı, 1 ohmluk bir dirençte 1 Amperlik akım oluşturur.  

Bir iletkenin herhangi bir noktasından bir saniyede geçen elektrik yükü miktarı. Akım şiddeti birimi amperdir. Bir gümüş tuzu çözeltisinden saniyede 0.001118 gr. gümüş ayıran akımın şiddeti 1 amper (A) dir. Değişik çözeltilerden 1 saniye de 1 amper (A)’ lik akım geçirilirse, değişik miktarlarda maddeler ayrışır.

V: Potansiyel farkı ( Volt ), 
R: Direnç ( Ohm ), 
I: Akım şiddeti ( Amper ).  

I =V/R
Akım şiddeti formülüne göre hesaplanır;
Q: Elektrik yükü miktarı ( Coulomb ),
t: zaman ( saniye ),
I: Akım şiddeti ( Amper ).
I=I/t
Ampermetre , Akımölçer  
Amperölçer Akımölçer.

İşittirme, duymasını sağlama ...

İşma,
İsma,
Arapça, isma, (ﺍﺳﻤﺎﻉ) 
Arapça, isma kelimesi, işitmek, dinlemek anlamına gelen sem sözcüğünden türetilmiştir.
İşittirme.
Duyurma,

Ruhbilim...

Psikoloji,
Yunanca psihologia, Ruhiyat,
Fr. psychologie,
Ruh Bilim,
Psykhe, ruh ve logos, bilgi kelimelerinin birleştirilmesi ile türetilmiş bir sözcüktür. Bir grubu, bir bireyi belirleyen hareket etme, düşünme, duygulanma biçimlerinin bütünüdür.
İnsan ruhunun, özünü, değişik durumlarını inceleyen, duyum, coşku ve düşünme gibi olguların kurallarını bulmaya çalışan bilim dalıdır.

Ruh nesnesiz, soyut bir kavramdır. Oysa ki, modern psikoloji ruh hallerinin, bilinç görevleri denilen işlemlerin maddi, somut temellerine dayandığını ortaya çıkarmıştır. Psikoloji bilinç durumlarının incelenmesidir. Herkes üzülme, sevinme ve düş kurma gibi ve bunlara benzer olayların kendisinde bulunduğunu hisseder ve başkalarında da bu olayların meydana gelip gelmediğini ancak bu insanların dışa vurduğu belirtilerden anlar. Bunlara psikolojik olaylar denir.

Psikoloji dıştan tepkiler ve davranışların çözümlenmesi ile incelenir. Psikolojik olayların başlıca özellikleri insanın bunları kendi kendine anlayabilmesi ve belirtileriyle ölçebilmesidir. Psikolojik olayların incelenmesinde başlıca iki metot kullanılır:
  1. İçe bakış metodu.
  2. Objektif metot.


Dişlemek, ısırmak...

Dalamak,
(Talamak)
Isırmak, yaralamak, sokmak.
Köpek, kurt vb. hayvanlar dişlemek, ısırmak,
Zehirli böcek, ısırgan otu, sert kumaş dokunarak teni acıtmak veya kaşındırmak.

Dalamak sözcüğünün yörelere göre diğer anlamları;
Azarlamak, çatmak.
Acısı yüreğine işlemek, dağlamak (mecazen).
Alev dağlamak.
El ile dalı sıyırarak meyvelerini almak.
Bir şeyin üzerine atılarak yaralamak, yırtmak.
Bir şey üzerine üşüşmek, musallat olmak (haşarat için).
Yağma etmek.
Her tarafını kaplamak, sarmak.
Tahriş etmek.

Tahtadan yapılmış büyük sofra...

Çitne,
Peskin,
Salas,
Tahtadan yapılmış büyük sofra.

Yağ Tavası...

Elice,
Dığan,
Halk dilinde yağ tavası.
Yağ tavası, Kazan,
Küçük yağ tavası.
Sapı uzun tavalar.

Etkisini artırmak için anlamın bilerek ve isteyerek kapalı bırakılması ...

İpham,
İbham,
Arapça, ibham, (ﺍﺑﻬﺎﻡ)
İpham,
Belirsizlik, kapalılık.
Kapalı durumda bırakma, açık olmayan bir şekle koyma, gizli tutma, kapalılık.
İfadesi düzgün olan bir sözün manasındaki ince bir hissin yahut yüksek bir hayalin birdenbire anlaşılmaması, sözün hemen anlaşılmayacak şekilde kapalı olması, isteyerek yapılan kapalılık:

Eskidilde, belirsizlik, kapalılık.
Üstü kapalı bırakma.
Mübhem, kapalı bırakmak.
Belirsiz olmak.
Muayyen olmayan.
Sözün kolayca anlaşılmayacak şekilde kapalı olması, vazıh olmayışı.
Baş parmak.

Dövüşler için gladyatör yetiştiren, kiraya veren ya da satan kimse...

Larista,
Latincede, kılıç anlamına gelen gladius  kelimesinden türemiş olan gladyatör kelimesinin tarihi Etrüsklere kadar dayanır. Gerçekten de Orta İtalya’da yaşayan Etrüsklerden kalan bazı eserler üzerindeki tasvirlerde gladyatörlerin kılıçla dövüştükleri görülmektedir. Zaten gladyatör dövüşleri Etrüsklerin savaşlarda yitirdikleri kişilerin onuruna düzenledikleri cenaze törenlerinde düşman savaş esirlerini dövüştürerek, ölülerin kanına karşılık düşman kanı akıtma geleneğine dayanır .

Roma’daki ilk gladyatör gösterisi İ.Ö. 264 yılında Brutus Pera adında birinin ölen iki oğlu Marcus ve Decimus’un cenaze töreni sırasında üç çift gladyatörü dövüştürmesi ile olmuştur.

Gladyatör okulları, (Ludus) 

Kuran kişilere antrenör (Larista), 
Gösterileri düzenleyenlere ise organizatör (Editores) 

Bir kişi hem larista hem de editor muneris olabiliyordu. 
Gladyatör okuluna alınan bir kişi dahil olacağı gladyatör sınıfına göre bir eğitmene (Doctor) verilirdi. Doctor’lar genelde deneyimli gladyatörlerdi. Adaylar, rudis adı verilen ağaçtan yapılmış bir kazığın (palus) önünde çalışırlardı. Bu arada yanlarında kendilerine bazı teknik bilgiler veren dictata adlı yardımcılar bulunurdu.

Resmi sulandırılmış renklerle boyama ya da gölgeleme biçimi...

Lavi,
Lavi Tekniği,
Sulandırılmış tek renkle ya da mürekkeple yapılan çalışmadır. Sulu boya tekniğine yakındır. Temel maddesi Çini mürekkebi, is mürekkebi, sepya ya da su katılmış başka boyadır. Kullanılan boya genellikle siyahtır. İkinci bir boya mavi yada yeşil kullanılabilir. Karton yada resim kağıdına çalışılır. Kalın ve suya dayanıklı kağıtlar seçilmelidir. Kağıdın buruşmaması için resim altlığına çalışmadan önce sabitleştirmek gerekir. Ortaçağ rahipleri öncülük etmişlerdir. Dürer'de sulu boya, desen çizgilerine daha fazla güç ve duyarlılık katmıştır. Lavi tekniği ile Sandro Botticelli ve Leonardo de Vinci gibi 15. yüzyıl İtalyan ressamları kullanmıştır.

Rönesans boyunca teknikler ve yöntemler daha da gelişmiştir. Bu ressamlar boyalı kalem, sulu boya ve mürekkeplerle çalışmışlar. 
16. yüzyılda Venedikliler, 17. yüzyılda Poussin, Claude Lorrain, Rubens, Rembrant ve 18. yüzyılda Fragonard bu tekniğin ustaları arasındadır. Özellikle manzara resmi için uygunluğu kabul edilmiştir. Bu uygulamayı yaparken, tek renk sulu boya da kullanılabilir. Kağıda konu çizilir. Hafifçe nemlendirilen kağıt yüzeyi, kenarlarından bantla tutturulur. Önce, açık ve geniş alanlar boyanır. Yüzey kurumadan ve sulandırılarak tonlama yapılır. Bu teknikte suyun yardımıyla siyahtan beyaza kadar pek çok ton elde edilir.

"Keseli Ayı" da denilen ve Avustralya' da yaşayan bir hayvan...

Koala,   
Keseli Ayı, 
Kuskusgiller (Phalangeridae) familyasındandır.      
Otçul ve ağaçta yaşayan bir memeli türüdür.     
Güney Avustralya koalaları 20. yüzyılın ilk dönemlerinde geniş çaplı katliama uğradı. Koala, Tazmanya ve Batı Avustralya'da bulunmamaktadır. 

Görünüşü oyuncak ayıya benzer. Koala kelimesi Dharuk dilindeki gula kelimesinden gelmekte. Tıknaz vücutlu, uzun ve tüylü kulakları, siyah burnu ve gözleri vardır. Kırçıl renkli ve kuyruksuz olan koala Okaliptüs ağaçlarının yapraklarıyla beslenir. Yavrusunu karnındaki kesesinde veya sırtında taşır.      

Sevimli bir görünüşü vardır. Boyu 50 cm ve ağırlığı 9 kg. kadardır. Avustralya’da Sydney’in 80 km içerilerinde mavi dağların yamaçlarındaki sert yapraklı okaliptüs ağaçlarının bulunduğu ormanlarda yaşar. Ön ayaklarının iki parmağı, diğer üçünün karşısında bulunduğundan ağaç dallarını rahatça kavrar. Okaliptüs ağaçlarının körpe filiz ve yapraklarını yemek için genellikle gece çıkarak yüksek dallara tırmanır.     

Barsağında bulunan bazı sindirim bakterileri sert yaprakları hazmetmesine yardım ederler. Kürkü su geçirmediği için çok avlanan bu hayvanın nesli tükenmeye başlamış. Avustralya hükümeti bunun üzerine 1936 yılında koala avını yasaklayan bir kanun çıkardı. Doğup büyüdüğü ormanların dışında yaşamayan koalalar, üç yüzü aşkın okaliptüs türlerinin içinde hangisinin yapraklarının zehirli olduğunu kolaylıkla ayırabilmektedirler. 

Koala 20 yıl kadar yaşar. Hiç su içmediği fikri yanlıştır. İyi yüzer ve çukurlarda birikmiş yağmur sularını içer. Okaliptüs ve mavi sıtma ağacının yapraklarıyla karnını doyuran koalalar bir korudan diğerine geçince uyum sağlayamadıklarından ölürler. Avustralya’nın Queensland ve Victoria eyaletinde az miktarda yaşamaktadır.

Topluluk...

Camia,
Topluluk,
(İng. community).
Cemiyet (Osmanlıca)
Cemaat,
Toplum,
Kütle, Birlik,
Komünite,
Yığılım,

Bir yere toplanmış insanlar. Takım, bölük.
Nitelikleri bakımından bir bütün oluşturan kimselerin hepsi, toplum, camia, cemiyet.
Üyeleri birbirlerine duygusal bağlarla bağlı, toplumsal ilişkilerin yüz yüze olduğu, yüksek ölçüde bütünlenmiş herhangi bir toplumsal küme.
Sınırları belli bir toprak parçası üzerinde yaşayan ve bir uygarlığı paylaşan bireylerin oluşturduğu, değişik boyutlarda insan kümeleri.
Aralarındaki münasebetleri din, örf ve adetlere göre tanzim eden, akrabalık, komşuluk, hemşehrilik gibi rabıtalarla birbirine bağlı insan topluluğu.

Kırmızı renkli bir erik cinsi...

Anjelika, 
(Angeleno).
Erik, gülgiller (Rosaceae) familyasından Prunus cinsinden meyvesi yenen bazı ağaç türlerinin ortak adı. Erik ağaçları tür ve çeşitlerine göre iri boylu ağaçları teşkil ettikleri gibi, küçük boylu ağaçlar veya çalı şeklinde olanları da vardır. 

Anjelika eriği ağaçları oldukça kuvvetli gelişir ve yarı yayvan taç oluşturur. Meyve iri seyreltme yapıldığında oldukça iri, yuvarlak, uçlardan hafif  basık, oldukça sert et dokuludur. Kabuk koyu menekşe–siyah renginde ve pusludur. Meyve eti açık sarı renginde, çekirdek küçük ve ete bağlı değildir. Bahçede dölleyici bulunmazsa yeterli ürün alınamaz. Hasat olumu; 10-15 Eylül tarihlerindedir. Soğuk hava depo koşullarında yaklaşık 3 ay, kontrollü atmosferde ise 4 ay özelliklerini yitirmeden muhafaza edilebilir. Bu özelliğinden dolayı yetiştiriciliği yaygınlaşmıştır. Döleyicileri; Santa Rosa, Friar ve Obilnaja ‘dır.

Erik Reçeli-Anjelika;
Malzemeler:
1 kilo anjelik eriği
1 kilo ekşi yeşil elmanın suyu
750 gram toz şeker veya 250 gram fruktoz
½ limon suyu

Hazırlanışı:
Erikleri yıkadıktan sonra ortadan ikiye kesin. Çekirdeğini çıkarıp boyuna dilimleyin. Şekerde bir gece bekletin. Ertesi gün reçeli ateşe koyun . Elmaları katı meyve presinde suyunu çıkarıp tencereye ilave edin. Reçel kaynamaya başlayınca hemen limon suyunu ilave edin. 5 dakika daha kaynatıp ocaktan alın. Ağzı açık olarak soğumaya bırakın. Tencerenin üzerine beyaz bir tülbent veya eski bir tül ile örtün. Balkon veya evin en güneş alan kısmında ben ilk gün beklettim. Sizde reçelinizi istediğiniz koyuluğa gelene kadar güneşte bekletin ama geceleri içeri alın.

Kurnaz ve cin fikirli kimse...

Hin,
Arapça, Hin, (ﺣﻴﻦ)
Zekasını hile yapmakta kullanan, kurnaz, açıkgöz (kimse).
Eke,
Açıkgöz,
Anaç,
Cin, Cingöz,
Kurnaz,
Sak, 
Sinavı,
Fermanlı,

1925-2009 yılları arasında yaşamış,“Yirmi Beş Kuruşa Amerika”, “Aşka Kitakse” gibi öykü kitaplarıyla tanınmış yazar ve gazetecimiz...

Naim Tirali,
(1925-2009).
Giresun'da doğdu. İlkokulu Piraziz ve Giresun' da okudu.
Galatasaray Lisesi' ni, ardından İstanbul Hukuk Fakültesi' ni bitirdi.
İlk öyküsünü 1943 yılında Yeşil Giresun Gazetesi'nde yayımladı.
1946 yılında Giresun'da Karadeniz Postası gazetesini çıkardı. 

Hukuk doktorası için gittiği Paris'te bir yıl kalıp yurda döndü. Yenilik Basımevi ve Yayınevi'ni kurdu. Beş yıl süreyle Yenilik Dergisi'ni çıkardı. 1956 yılında Vatan Gazetesi'ne girdi. 1959 yazı işleri müdürüyken, bir Amerikalı yazarın Adnan Menderes'i eleştiren yazısını yayımlaması nedeniyle 16 ay hapse mahkum oldu. Yüz gün cezaevinde kaldıktan sonra 27 Mayıs 1960 ihtilaliyle birlikte serbest bırakıldı. 1961 yılında Giresun Milletvekili seçildi. 1962 yılında Vatan gazetesini devralarak 1975 yılına kadar Ankara ve İstanbul'da yayınını sürdürdü. 1977 yılında basın şeref kartı aldı. 1960 yılında Türkiye Gazete Sahipleri Sendikası İkinci Başkanlığını yaptı. Dünya Parlamentolar Birliği Türkiye Grubu Başkanlığı ve CHP Meclis Grubu Onur Kurulu Üyeliği yaptı.

25 Mayıs 2009 tarihinde İstanbul' da öldü. Cenazesi, Giresun'da toprağa verildi.

Eserleri;
- Park (Öykü)
- Yirmibeş Kuruşa Amerika (Öykü)
- Aşka Kitakse (Öykü)
- Piraziz Nere Berlin Nere (Öykü)
- Aşk Dediğin (Öykü)
- Çılgınca Şeyler (Öykü)
- İki Şalom Arasında (Gezi Yazıları)
- Sakıncalı Yazarlardan Sakıncasız Öyküler (Çeviri Seçki)
- Şapkasını Yiyen Bakan (Gazete Yazıları) - Karanlığa Işık Tutmak (Gazete Yazıları).

Gambiya Cumhuriyetinin başkenti...

Banjul,
Bathurst 
(Başkentin eski adı),
(1973 yılından sonra Banjul adı verilmiş.)
Gambiya Cumhuriyetinin başkenti.
Afrika kıtasında bulunan Gambiya'nın başkentidir.
Atlas Okyanusu kıyısında bir ada üzerindedir. Banjul' un nüfusu 525.000(2012)' dir.

Ada, Gambiya Nehri'nin deniz ile birleştiği noktadadır. Gambia'nın en büyük altıncı şehridir.

At kuyruğu kılından yapılmış kuş tuzağı...

Kılcan,
Kıl tuzağı,
At kuyruğu kılından yapılmış kuş tuzağı.
Yerel ağızlarda kılcan yerine kıl tuzağı adı da kullanılır.
Ağızlarda kılcan biçimi keçi kılından yapılmış keçe’ olarak da geçer. Anadolu ağızlarında at kuyruğu kılına kılçar adı verilir. Kıldan yapılmış kepenek de kılcar (kılçar) adını alır. Bu ad keçi kılından yapılmış don olarak da kullanılır.

Nane esansından elde edilen,renksiz,keskin kokulu,bir tür alkol kristali...

Mentol, 
(Fr. mentholİng. menthol )
Nane kokusu. 
Nane esansından elde edilen, renksiz, keskin kokulu, bir tür alkol kristali.

Nane bitkisinden elde edilen esansiyel bir yağ türü. Mentol su içerisinde çözünmezken, alkol veya yağlarda kolayca çözünür. Mentol, nane esansından elde edilen, organik bir alkol. Mentol, viks olarak bilinen ve solunum yolları ağrılarında ve tahrisatlarında kullanılan kremin içinde bulunan başlıca aktif maddelerdendir. Lokal anestezi özelliğine de sahip olan mentol, kas ağrısı, eklem burkulmaları gibi durumlarda kullanılan bazı kremlerin içerisinde de bulunur.

Birçok farklı üründe (özellikle sakız gibi diş sağlığını etkileyen ürünlerde, öksürük şuruplarında, nane şekerinde, aroma olarak kullanılmasının yanı sıra, hafif boğaz ağrısı ve hafif ağız ve gırtlak tahrişlerinin kısa süreli tedavisini sağlayan reçetesiz ürünler içinde de yer alır (öksürük ilaçları buna örnektir).  Kaşınmayı azaltan bir anti pruritik olarak sınıflandırılır. Ayrıca kas ağrıları, burkulma ve benzer durumlara tedavi olarak uygulanan ürünlerin içinde bulunur. 

Buna ilaveten, hem tat vermek hem de sigara kaynaklı boğaz ve sinüs tahrişlerini azaltmak amacıyla bazı sigaralarda katkı maddesi olarak kullanılır. Aynı zamanda mentol, ağız temizliğinde kullanılan ürünler içerisindeki en çok rastlanan katkı maddesidir.

Nane likörü...

Menta,
Nane Likörü
(Ev yapımı),
Malzemeler;
1 Demet Taze Nane, 2 Su bardağı Su, 2 Su Bardağı Etil (saf) Alkol, 2 Su Bardağı Şeker,
¼ Taze Limon Suyu.
Hazırlanışı;
Saplarından ayırmış olduğunuz nane yapraklarını bol suda iyice yıkayarak süzünüz.

Sudan arınmış nane yapraklarını bir cam kavanoza koyunuz. İki bardak alkolü ilave ederek kavanozun ağzını sıkıca kapatınız ve 1 gün bekleyin. Malzemeler listesindeki 2 bardak su ve şekeri ocakta kaynatın. Limon suyunu ilave ederek koyulaştırınız. Şurup soğuyunca bir gün önce hazırladığınız naneli  alkolü içine yavaşça süzdürün ve karıştırın.

İnce tül bir örtüden (Yemeni, tülbent gibi) şekerli naneli  alkolü süzdürerek şişelere doldurunuz. Şişelerin ağzını sıkıca kapatınız. Burada önerimiz kavanozu kapatmadan önce kapağın altına streç gibi bir şey koyarsanız, hava akımını da engellemiş olursunuz. 2 ay kadar bekletiniz. (Tarihi not edin). 6 haftadan önce kavanozun kapağını açmayınız.  Lokum ve Çikolata eşliğinde soğuk ikram ediniz. 

Kekeme ya da dilsiz kimse...

Tat, 
Kekeme, 
Fr. Bègue ,
Keke, 
Kekeç,
Rekaket,
Damak sesleriyle başlayan kelimeleri ve heceleri tekrarlayarak birdenbire söyleyen ve keserek konuşan, 


Geniş çizgileri olan döşemelik bir kumaş cinsi...

Emberlin,
Geniş çizgileri olan döşemelik bir kumaş cinsi.
Atkısı pamuktan, çözgüsü ipekten yapılmış, çizgili döşemelik kumaş.

Bir kıtayı ya da kara parçasını çevreleyen görece sığ ve eğimli deniz tabanı...

Şelf,
İngilizce: shelf.
Kıta sahanlığı,
Cografi bir terim olup, uluslararası politika ve hukuk anlamında daha çok konuşulur. Ülke karasuları, balıkçılık, petrol ve turizm gibi ekonomik konuları yakından ilgilendirmektedir.
Karaları çevreleyen ve karalardan sayılan, 200 metre derinliğe kadar olan sığ deniz dipleri.
Kıtasal kütlelerin su altında kalan kenarları kıtasal şelf olarak adlandırılır. Günümüz kıtasal şelflerin ortalama genişliği 75 km dir.

Sağır ve dilsiz kimse...

Ahraz, 
Ahras,
(Argo).
Sağır ve dilsiz (kimse).
Arapça ahres, (ﺍﺧﺮﺱ). 
Arapça, dilsiz olmak anlamındaki hares kelimesinden ahres sözcüğü türetilmiş.
Dilsiz.
Halk ağzında ahras ve ahraz şeklinde de kullanılır.
Bazı bölgelerde sağır anlamında kullanılır.
Halk ağzında Dilsiz (kimse).
Halk dilinde Sağır ve dilsiz (kimse).

Ahraz kelimesinin başka bir anlamı;
(Ahrad) Kirpikleri dökülmüş, çipil gözlü.

Dadı...

Daye,
Taya,
Dadı,
Mürebbi,
Çocuk hizmetçisi. 
Çocuğa süt veren.
Dadı. 
Mürebbi.
Evlerde çocuğa bakan kimse, daye.

Bağırsaklarda veya vücudumuzun herhangi bir bölümünde bulunan sindirilmeyen besin bileşenlerine verilen ad...

Prebiyotik,
(Prebiotic),
Bağırsak florasında veya vücudumuzun herhangi bölümünde bulunan yararlı mikroorganizmaların beslenme, çoğalma ve aktivitelerini arttıran, insan sağlığını düzenleyen sindirilmeyen besin bileşenlerine prebiyotik olarak tanımlayabiliriz. Prebiyotikler, kalın bağırsakta probiyotiklerin çoğalma ve büyümesinde etkili olan, bitkilerin sindirilmeyen bileşiminden oluşur. 

Kalın bağırsakta 500’den fazla bakteri çeşidi vardır ve bu bakteriler vücudumuzda gerçekleşen pek çok biyolojik fonksiyondan sorumludur.

Etkinliği kabul edilmiş bazı prebiyotikler;
Anne sütünde bulunan galaktooligosakkaritler, soya oligosakkaritleri, inülin ve frukto oligo sakkaritlerdir. Frukto oligo sakkaritler doğal olarak soğan, sarımsak, buğday, çavdar, pırasa, enginar ve muz gibi besinlerde bulunur.

Popüler Yayınlar

İzleyiciler

BULMACA ANSİKLOPEDİSİ