Antlaşma ...

Muahede,
Arapça: muahede.
Arapça, sözünü yerine getirmek anlamındaki ahd sözcüğünden türetilmiş.
Bir işin yapılması için karşılıklı söz verme, ant içme, ahitleşme.
Devletler arasında imzalanan yazılı anlaşma, antlaşma.
Karşılıklı yeminleşme, Antlaşma, Anlaşma.
Sözleşme.

Antlaşma:
Visak, 
Pakt, 
Ahit,
Almanca: Völkerrechtlicher vertrag, Abkommen
Fransızca: Traite ,
İngilizce: Treaty, pact, convention, Agreement.

Devletler arasında andlaşma.
Karşılıklı tahahhütleşme.
İki ya da daha çok devlet arasında yapılan bağlayıcı yazılı sözleşme.
İki veya daha çok devletin saldırmazlık, savaşta iş birliği vb. konularda kararlaştırdıkları ilkelere uygun davranmayı kabul etmeleri durumu, ahit, muahede, pakt.
İki veya daha çok devletin saldırmazlık, savaşta ittifak ve iktisadi ilişkiler gibi konularda yasal sonuçlar doğurmak üzere yapılan sözleşme.

Suçlu ...

 
Mücrim,
Arapça: mücrim.
Suçlu.
İngilizce: Guilty, 
Almanca: missetater, 
Fransızca: coupable.

Cürüm (suç) kökünden türetilmiş bir kelimedir.
Cürüm ve kabahat işlemiş olan, suçlu. 
Suç işlemiş, suçu olan (kimse), kabahatli, mücrim,
Törelere, yasalara, ahlak kurallarına aykırı davranışta bulunmuş kişi, 

Suçlu, günahkar, günah işleyen, haddi aşan kimse. 
Suç işlemiş, suçu olan (kimse). 
Cinayet işleyen, suç işleyen, 
Günahkar, suçlu, cinayetkar, cani, kafir, dinsiz. 

Kabahatli.
Sanık. Elde edilen kanıtlara göre, ceza türesi yönünden, hakkında kovuşturma yapılması gereken kişi, Suçlu, Mücrim.

Gölgesi düzlemsel bir yüzeye düşen basit bir çubuktan oluşmuş ilkel güneş saati ...

Gnomon, 
Yunancada gösterge anlamındadır.
Güneş saati mili,
Güneş saati ibresi, Sundial.
Güneş saati,
Güneş saati kadranı,
Bir çubuğun gölgesiyle zaman belirleyen basit saat. 
Yazıcı uç adı verilen ve gölgesi düzlemsel bir yüzeye düşen basit bir çubuktan oluşmuş ilkel güneş saati.
Güneşin durumunu öğrenmek için, gölgesi ölçülen dikili taş.

Gölgesi düzlemsel bir yüzeye düşen basit bir çubuktan oluşmuş ilkel güneş saati,
Matematik ve ilgili bilim dallarında kullanılır.

Filibe (Bulgarca Plovdiv)' de güneş saati.

Türk grafik sanatının kurucusu ve reklamcılığın ilk büyük ustası ...

İhap Hulusi Görey
(1898-1986).
1898 yılında Mısır'ın başkenti, Kahire'de doğdu. Kahire' de İngiliz okullarında ilk ve orta okulu bitirdi. 
Arapça, Almanca, İngilizce ve Fransızca bilen İhap Hulusi, 1920 yılında Almanya' ya gitti. Münih'de üç yıl resim eğitimi aldı. Kuntsgewerbe Schule'de afiş eğitimi aldı. Akbaba'da Münif Fehim ve Ramiz'le birlikte çalıştı. 

1929 yılında İstanbul'da ilk atölyesini kurmuştur. Eski adıyla Tayyare Piyangosu, bugünkü Milli Piyango idaresinin çekiliş biletlerinin çizimlerini yapmıştır. Tekel İdaresi (Reci Dairesi) için 35 yıl ürünlerinin etiketi üzerine eserler vermiştir. Bu çalışmalardan 1930'lu yılların başından günümüze kadar hiç değişmeden gelen Kulüp Rakı etiketi hala kullanılmaktadır.

Latin harfli ilk Alfabe kitabının kapağını çizmiştir. Ziraat Bankası, İş Bankası, Yapı ve Kredi, Garanti, Sümerbank, Emlak Kredi, Türk Ticaret Bankası, Maliye Bakanlığının tahvilleri, Türk Hava Kurumu, Kızılay, Yeşilay, Tariş, Zirai Donatım Kurumu, Beykoz Kunduraları, Köy Halk Kıraatı tanıtım afişi gibi Cumhuriyet tarihinin afiş ve grafik tasarımlarını yapmıştır. Kodak ve Bayer'in afiş ve etiketleri, Devlet Demir Yolları ve şehir hatları vapurlarına ait ilanları, ünlü İngiliz viskisi John Haigh'ın, İtalyanların Cinzano ve Fernet Branca'sının afiş ve etiketlerini yapmıştır.

İhap Hulusi Görey, 27 Mart 1986 yılında İstanbul'da Poyrazlı Köşk olarak bilinen evinin bulunduğu Kınalıada' da hayata gözlerini yumdu.

Avustralyalı bir eczacı tarafından bulunan ve içerisinde Omega 7 bulunan bir fındık veya ceviz çeşidi ...

Macadamia,
Makademya,
Makademya Fındığı,
Makademya Cevizi.
Macadamia nut,
Bush Nut, 
Bauple Nut.
Queensland Nut,
Maroochi Nut,
Queen of nuts,

Avustralyalı eczacı John Macadamia'nın bulduğu bir fındık, ceviz çeşidi olup bildiğimiz fındıktan iki kat daha büyüktür. Yumuşak ve yağlı bir kuruyemiştir. John Macadamia ve botanist Ferdinand von Mueller ile birlikte tanımlamış ve adını koymuşlar.

Avustralya, Hawaii, Yeni Zelanda, Brezilya, Kosta Rika, Güney Afrika, İsrail, Kenya, Bolivya gibi ülkelerde daha çok ziraatı yapılan Macadamia ağacı her zaman yeşil (yaprak dökmeyen), yüzyıllık ağaçlardan olup cinsine göre 2-12 m arası boylanabilir. Yaprakları eliptik, mızrak şeklinde dikensi kenarlıdır. Çiçekleri salkım şeklinde beyaz, pembe veya mor renkte olabilir. Ceviz veya fındık denilen meyveleri iki çekirdekli, sert odunsu ve top şeklindedir. 

Olgunlaşan Macadamia fındığı (cevizi) yere düşer. Ürün ağaçtan yere düştükten sonra haftada bir yerden toplanır. Ağacın dalları sallanarak ürünün yere düşmesi sağlanır. Ürün yerde fazla bekletilirse kalitesi düşer. Olgunlaşmamış Macadamia cevizleri toplanmamalıdır. Toplanan cevizin yeşil kabuğu hemen temizlenerek atılmalıdır. Süs ağacı olarak da yetiştirilir. Üretimi aşılama ile olmaktadır.

Macadamia yağı yaklaşık dörtte bir oranında biyolojik etkiye sahip olan palmitoleic asit - Omega 7 içerdiğinden ve yüksek antioksidan özelliği bakımından cilt bakımı ve kozmetik sektöründe kullanılır. İnsanlarda yaşlanmaya karşı Omega 7 Kolestrolü düşürdüğü biliniyor. Yağ olarak cilt nemlendirici özelliği vardır. Makademya alerjik reaksiyonlara neden olabilmektedir. Cildin ihtiyacı olan deri yağı için önemli olan palmitoleic asit içermesi nedeniyle yaşlanmaya karşı krem olarak kullanılır. Macadamia yağında fosfor, protein, karbonhidrat, diet lifi ve kalsiyum, potasyum, sodyum, selenyum, demir bulunmaktadır.

Polonya' da seremonilerde evlilik öncesi geleneksel dansların başlangıcında Macadamia tohumlarının kerametine inanılır.

Gizli olanı açığa vurmak, duyurmak ...

Faş,
Faş etmek,
Farsça, faş etmek,
Bir sırrı; Meydana vurmak, açığa çıkarmak.
İfşa etmek,
Arapça: faş.
İfşa etmek; açıklamak, sırları açıklamak.
Faş etmek: gizli olanı ortaya dökmek, ifşa.
Herkese duyurmak, yaymak, ifşa etmek.
Meydana çıkmış.
İfşaat, Duyurmak.
Aşikar etmek.
Yayılmış.
Anlaşılmış olan.
Gizli olanı açığa vurmak, duyurmak, ortaya dökmek, dile vermek.
Belli olmak, açıklanmak, ortaya çıkmak.
Gizli bir şeyi açığa çıkarma, yayma.

Faşetmek. 
Meydana çıkarmak.
Gizli bir şeyi herkese duyurmak.
Açığa vurmak, duyurmak, ortaya dökmek, dile vermek.
Sırrı faş etmek, yaymak, dağıtmak,
Yaymak, dağıtmak, faş etmek, aşikar etmek, gıybet etmek.
Gizli bir şeyi ortaya dökmek, açığa vurmak, yaymak.

İfşa etmek;
Açıklamak, sırları açıklamak açığa vurmak, duyurmak, ortaya dökmek, dile vermek.

Azınlık ...

Ekalliyet,
Akalliyet,
Arapça: akalliyet.
Arapça daha az, çok az anlamındaki akall sözcüğünden türetilmiştir.
Ekalliyet.
İngilizce: minority,
Fransızca: minorite.
Azınlık,
Azlık,
Azınlıkta kalma.
Bir hükümetin tebaiyyeti altında yaşayan, yabancı din ve milliyete mensub olup, ekseriyeti teşkil etmeyen halk.
Bir toplulukta herhangi bir nitelik bakımından ayrı ve ötekilerden sayıca az olanlar, ekalliyet, Çoğunluk karşıtı.
Bir ülkede ayrı soydan veya inançtan olan ve sayıca az bulunan topluluk, ekalliyet.

Azınlık (Ekalliyet):
Yaşadıkları toplum içerisinde nüfusun büyük bir bölümünü oluşturan gruptan, din, dil, ulus, huviyet, etnik köken gibi özellikleriyle farklı olan kesim anlamını ifade etmekte olup böyle kullanılmıştır.

Osmanlı dönemindeki belgelerde ermeniler, rumlar, vs.den ekalliyet olarak bahsedimiştir.

Elçilik veya konsolosluklarda görev yapan hizmetli ...

Kavas, 
Arapça: kavas.
Kelime anlamı haberci, muhafız, yürüyen, dolaşan anlamındadır.
Elçilik veya konsolosluklarda görev yapan hizmetli.
Elçilik ve konsolosluklarda koruma görevlisi.
Elçilik yada konsolosluk hademesi.
Emir Çavuşu. 
Bahçıvan. 
Kapıcı. 

Banka, patrikhane, otel vb. yerlerde hizmetli veya koruma görevlisi. 
İç güvenlik ve asayişi sağlamak üzere daha çok elçiliklerde görevlendirilen silâhlı muhafız.
Elçilik, konsolosluk, patrikhane, otel, banka gibi kurumlarda kendine has bir üniformayla görev yapan silahlı koruma görevlisi ve hizmetlilere verilen ad.
Eskiden fabrikalarda, kapılardaki güvenlik görevlisi olarak çalışan işçilere verilen ad.
TBMM. Genel kurul salonunda milletvekillerine evrak, belge,doküman vs. götürüp getirmekle görevli sağır kişilere denir.
Osmanlılarda vezirlerin maiyetindeki görevli silahlı kişilere ve mahkemedeki mübaşirlere verilen ad.
Yabancı elçilik ya da konsolosluk koruma görevlisi. 
Eskiden Osmanlılarda devlet adamlarını ve kurumları koruma görevlilerine genel olarak kavas denirdi. Ancak 1908 yılında kaldırılmıştır.

Kavas kelimesinin diğer anlamları;
Kavas kelimesi esasen Arapça kökenlidir.
(Kavs) Oklu asker, 
(Kavvas) Ok yapan, okçu.  
Buğday ölçülen şinik.
Aptal, budala.
Kuruntu, stres ve uykusuzluk ilacı olarak kullanılan bir cins karabiber.

Yatılı ..

Leyli, 
Arapça: leyli.
Geceleyin kalan. 
Yatılı. 
Geceye ait,
Geceye özgü.
Geceye mensub.

Leyla, 
Gece. 
Çok karanlık gece.
Saçları gece gibi simsiyah olan kadın. 
Arabi ayların son gecesi.

Yanlış ve yersiz düşünce, kuruntu, tasalanma ...

Evham,
(Arapça).
Evham
Kuruntu,
(İng. apprehension).
(Fr. Scrupule),
İşkil,

Vesvese,
Tasalanma,
Temelsiz sanı.
Yanlış ve yersiz düşünce, evham.
Kuruntular,
Üzüntü.
Vehimler.
Kuruntular.
Olmayan bir şeyi olur zannı ile meraklanma.
Zarar ihtimali çok az olan bir şeyden meraklanma ve üzülme.
Bir konuyla ilgili kötü ihtimalleri akla getirip tasalanma, işkil, evham, vesvese.

Anksiyete,
Başka bir kavram olan Anksiyete ise hayatımızda beynimizi kemiren olumsuz bir düşünce olarak bilinir. Halk arasında vesveseli, evhamlı dediğimiz kaygı, bunaltı ya da sıkıntı olarak bilinen anksiyetedir. Yani psikolojik bir rahatsızlıktır.
Herkes tarafından zaman zaman yaşanan korkuya benzer bir duygudur. Eski Yunandan günümüze kadar gelen bu duygu evhamdır. Bir ruhsal bozukluktur. Ancak genetik değildir. Evham bir çok bedensel belirti, duygu ve düşünceye evham durumudur.





Kendi isteğiyle işinden çekilmiş, istifa etmiş ...

Müstafi,
Arapça, müstafi.
Kendi isteğiyle işinden çekilmiş, istifa etmiş.
Bir işten isteği ile çekilen, istifa eden.
Suçunun bağışlanıp afvedilmesini isteyen.

İstifa etmiş, işinden çekilmiş.
İstifa eden; ayrılan;
Suçundan bağışlanmasını isteyen.
Tekaüt,

ABD' nin Song First Lady, Jazz First Lady takma adları bilinen ünlü caz vokalisti...

Ella Fitzgerald,
Ella Jane Fitzgerald,
(D. 25 Nisan 1917 - Ö. 15 Haziran 1996)
ABD' li caz vokalisti.
Song First Lady, Jazz First Lady takma adlarını kullanmıştır.

ABD Newport News, Virjinya eyaletinde doğdu. Billie Holiday, Sarah Vaughan ve Carmen McRae ile ABD' de ünlü dört caz sanatçısından biridir. Kusursuz yorumu, doğaçlama ve üç oktav aralığını aşan sesiyle tanınır. 57 yıllık sanat hayatında 13 Grammy Ödülü almıştır. Ayrıca ABD başkanı Ronald Reagan' dan Ulusal Sanat Madalyası ve George H. W. Bush' tan Özgürlük Madalyası almıştır.
200'den fazla eseri seslendirmiştir. Çeşitli bestecilerin eserlerini seslendirdiği 8 şarkı kitabı vardır. Fitzgerald, muhteşem sesi ile tamamen yüksek tempolu şarkıları ile birçok ünlü müzisyenle; Trompetçi Roy Eldridge, Dizzy Gillespie, gitarist Herb Ells, piyanist Tommy Flanagan, Oscar Peterson, Lou Levy, Paul Smith, Jimmy Rowles ve Ellis Larkins canlı performanslar sergilemiştir. Decca, MGM, Atlantic, Capitol gibi müzik firmaları ile çalışmış ve son 1989 yılında son eserini yapmıştır. Fitzgerald, 1991 yılında son konserini vermiştir.

15 Haziran 1996 yılında Amerikada Kaliforniya, Los Angeles, Beverly Hills' de öldü.

Eserleri;
Great American Songbook.
1956- Ella Fitzgerald Sings the Cole Porter Songbook
1956-Ella Fitzgerald Sings the Rodgers & Hart Songbook
1957-Ella Fitzgerald Sings the Duke Ellington Songbook
1958-Ella Fitzgerald Sings the Irving Berlin Songbook
1959-Ella Fitzgerald Sings the George and Ira Gershwin Songbook
1961-Ella Fitzgerald Sings the Harold Arlen Songbook
1963-Ella Fitzgerald Sings the Jerome Kern Songbook
1964-Ella Fitzgerald Sings the Johnny Mercer Songbook.

Son, işin sonu ...

Encam, 
Farsça: encam.
Eskiden, Osmanlı döneminde kullanılan bir sözcüktür.
Son, işin sonu.
Gelecek.
Son, 
Nihayet,
Netice.
Akibet ve netice anlamak,
Fikir ve işin sonu
Menzil, Boy,
Had, sınır,

Encam-ı kar, İşin neticesi, amelin sonu.

Ekilecek toprağın sulandırılması, tavlandırılması ...

Gönen,
Ekilecek toprağın sulandırılması, tavlandırılması. 
Nem, rutubet, yaşlık (toprak için).
Ekilecek toprağın sulandırılması. 
Nem, rutubet. 
Nemli (toprak).

Gönen kelimesinin diğer anlamları; 
Yavrum, kuzum anlamında sevgi belirtir. 
Çam ağaçlarının üst dallarında yetişen ve ot bulunmadığı zamanlar keçilere yedirilen asalak bir bitkiye de verilen addır.

Toplanma, toplantı ...

İçtima, 
Arapça: içtima.
İngilizce: assembly.
Kavuşum.
Derlenmek,
Bir araya gelme.
Toplanma, toplantı.
Askerlerin silahlı ve donatılmış olarak toplanmaları. 
Askeri birlikteki tüm er, erbaş, astsubay ve subayların toplanarak komutanın emir ve görüşlerine hazır durumda beklemesi olayıdır.

Sevecen, şefkatli, acıyan ...

Müşfik, 
Arapça: müşfik.
Fransızca: affectueux.
Sevecen, şefkatli, 
Şefkatle seven. 
Acıyan, merhametli.
Acıyıcı,
İlgi gösteren,
Yardımda bulunan.


Yaptığı bir işe bir kimseyi ortak etme...

Teşrik, 
Arapça, teşrik.
Yaptığı bir işe bir kimseyi ortak etme.
Ortak etme,
Ortak etmek, Ortak yapma.
İştirak ettirme, iştirak etmek.
Katma, katılma, ortak etme.

Teşriki mesai: 
Eski dilde işbirliği demektir.
Elbirliği, 
Ortak çalışma.
Bir işi beraber yapmak.
Beraber çalışmak, işbirliği yapmak.
Çalışmaların birleştirilmesi.
Argoda cinsel ilişkiye girmek anlamındadır.

Benzer bir kelime de Müsteşrik:
Doğu (Şark) memleketlerini, din, dil ve tarihleri başta olmak üzere her yönden araştırıp tesbite çalışan batılı ilim adamı, bilim adamı.

Değerbilir, iyilikbilir ...

Kadirşinas,
Eski dilde kullanılan bir sözcük.
Farsça: Kadir-şinas.
Değerbilir, iyilikbilir.
Kıymet ve değerden anlayan. 
Değerli kimseleri tanıyabilen.

Zorunluluk, gereklilik ...

Zaruret,
Arapça: zaruret.
Zorunluluk,
Sıkıntı, yoksulluk, fakirlik.
Gereklilik.
Çaresizlik. 
Muhtaçlık. 
Sıkıntı. 
Yoksulluk.

Çok damarlı iç salgı bezi, kalkanbezi...

Tiroit,
Yunanca: thyreos.
Kalkan bezi, tiroit.
Kalkanbezi.
Tiroit Guddesi.
Tiroit bezi, 

Almanca: Schilddrüse
İngilizce: Thyroid gland, 
Fransızca: Thyroïde
Arapça: Gudde-i derakiye, 

Gırtlağın ön ve alt bölümünde bulunan, çok damarlı, salgısını kana veren bir bez. Yutağın altında, boynun ön ve yanlarında bulunan, şekli kalkana benzeyen, vücudun büyüme ve gelişmesi için gerekli hormonları kana salgılayan bir iç salgı bezi. Tiroit bezi, tiroit ya da kalkan bezi, yutağın altında, boynun ön ve yanlarını saran çok damarlı iç salgı bezi.

Kelebek şeklinde olan tiroid bezi, endokrin bir bezdir. Boyun kısmında adem elması diye bilinen sert çıkıntı oluşturan kıkırdağın altında olup soluk borusu önünde bulunur. Bir kas kadar sert olan kalkan bezi olarak bilinen tiroid bezi sağ ve sol iki tiroid lobundan oluşmaktadır. Bu loblar isthmus adı verilen ince bir doku ile birbirine bağlanır. Ağırlığı 20-40 gr. kadar olan tiroid bezi elle muayene edilebilmektedir. Bazı durumlarda büyür ve normal ağırlığını aşar. Buna guatr denir.

Tiroid bezi besinlerle aldığımız iyodu kandan çekerek depolar. İyot yüksek miktarda deniz ürünlerinde, süt, yumurta, et ve az miktarda da sebzelerde ve meyvelerde bulunur. İyot tiroid hormonlarının yapısında bulunan önemli bir maddedir. Tiroid bezi, bir iç salgı bezi gibi etkinlik gösterir. Hipofizin salgıladığı uyarıcı tireotrop hormonunun etkisine bağlı olarak çalışır. Vücudumuzda bulunan tüm hücre ve dokunun fonksiyonlarını düzenleyen tiroid hormonlarının devamlı ve yeterli miktarda salgılanması sağlığımız için gerekir.

Tiroid bezinin gereğinden az çalışması (hipotiroidizm), iltihaplanmalar, kireçlenmeler, kolloid şişkinliği (guatr) gibi bozukluklar sonucu ortaya çıkar ve miksödem ve kreten hastalığına neden olabilir. Tiroid bezinin aşırı çalışması (hipertiroidizm) ise özek dokunun (parankiman) şişmesi sonucunda olur. Bu durumda Basedow, Plummer hastalıkları ortaya çıkar.

Pek çok mikroba karşı etkili bir cins antibiyotik...

Amikasin, 
(İng. amicacin).
Pek çok mikroba karşı etkili olan bir antibiyotik.  
Amikasin aminoglikozid grubu bir antibiyotiktir.
Protein sentezi inhibitörü aminoglikozid grubu antibiyotik. Asetillenme yoluyla üretilen yarı sentetik, geniş spektrumlu ve aminoglikozit yapısında olan bir antibiyotik.

Formülü;
100 mg flakon; 100 mg amikasine eşdeğer miktarda amikasin sülfat bulunur. 500 mg flakon; 500 mg amikasine eşdeğer miktarda amikasin sülfat bulunur. Bakteriyel septisemi, yani yenidoğan sepsisi, ağır solunum yolu enfeksiyonu, kemik ve eklem, deri ve yumuşak doku enfeksiyonları, karın içi enfeksiyonları, yanıklar ve ameliyat sonrası enfeksiyonlar, ağır ve komplikasyonlu idrar yolu enfeksiyonları için Amikozit enjektabl için başlangıç tedavisi olarak önerilir. Amikasin antibiyotik,  tüberküloz tedavisinde kullanılabilir. 

Ayrıca ağır hastane kökenli enfeksiyonların tedavisinde, bakteriyel enfeksiyonların farklı türlerinin tedavisinde kullanılır.

Çıbanların ve yaraların tedavisinde kullanılan bir ağaç reçinesi. ..

Anzarot,
Sıcak ülkelerde yetişen bodur bir ağaç (Sarcocolla). 
Bu ağacın yara tedavisinde kullanılan reçinesi. 
Eskiden yara tedavisinde kullanılan bir reçine.
Eski Romalılar bu maddeyi apse, yara ve katarakt tedavisinde kullanmışlar.
Anzarot yağı denilen bir preparat olarak kullanılır.

Anzarot ağacı:
Bu reçineyi veren ve sıcak ülkelerde yetişen bir ağaç.
Penaea sarcocolla.

Argoda Alkollü içeceklere verilen ad da Anzarot olarak bilinir.
Rakı ve benzeri alkollü içkilere de anzarot denir.

İtalya' ya özgü, bayat ekmek, soğan ve çeşitli sebzelerle yapılan bir tür salata ...

Panzanella,
Pantsa nella,
Panmolle.
Panzanella salatası.
Köylü usulü Ekmek Salatası,
İtalya, Toskana bölgesinde Floransa' ya özgü bir köylü salatası. 
Bayat ekmek ve soğanla yapılan bu salataya evde üretilmiş taze sıkma zeytinyağı apayrı bir lezzet verir. 

Yaz aylarında popüler olan, ıslatılmış bayat ekmek, soğan ve domatesten oluşan Toskana ve Umbria' ya özgü doğranmış bir salatadır . 

Malzemeler;
Kalınca doğranmış 250 gr bayatlamış köy ekmeği,
Üzüm Sirkesi 1 yemek kaşığı,
Sızma veya Evde sıkma zeytin yağı, 4 yemek kaşığı
İnce ince halkalar şeklinde doğranmış soğan (Kırmızı),
Rastgele doğranmış bir salatalık, iki domates,
Siyah zeytin (150gr ).
Fesleğen yaprağı, Bir limon, Tuz, Karabiber

Yapılışı; 
Hazırlarken büyükçe geniş ve yüksek bir çanakta karıştırmalı ki malzemeler birbirlerinin suyunu iyice emsin. Parçalanmış bayat ekmek parçaları, çekirdekleri çıkarılmış zeytinler, tuz ve sirke ile  ovularak bekletilmiş soğan halkaları, domates, bir kasede karıştırılmış ve çırpılmış sirke ile zeytinyağı, tuz, karabiber, fesleğen yaprakları eklendikten sonra limon sıkılarak  karıştırılır.

"Önce Ekmekler Bozuldu", "Suçumuz İnsan Olmak " , "Berber Aynası" gibi yapıtlarıyla tanınmış öykü ve roman yazarımız ...

Oktay Akbal, 
(1923- .)
Yazar, Gazeteci,
1923 yılında İstanbul'da doğdu.
Servet-i Fünun dergisinde sekreterliğe başalayarak edebiyat ve gazetecilik dünyasına girmiştir. Çeşitli gazetelerde çalıştı. Bunlardan Vatan gazetesinde kitap eleştirmenliği yaptı. Sanat yazıları yazdı ve fıkra yazarlığı yaptı. Yeni Sabah,  İkdam, Vakit gazetelerinde yazılar yazmıştır. Vatan gazetesinde yazı işleri müdürü olarak çalışmıştır. 1985 yılından itibaren Hürriyet gazetesinde, daha sonra Milliyet gazetesinde çalışmıştır.  1969-1991 arası Cumhuriyet gazetesinde yazmaya başlamıştır.  

Gazetecilik, öykü yazarlığı ile ürettiği eserleri muhtelif edebiyat dergilerinde yayınlandı. Yazarın daha çok öykücü yönüyle bilinir.

Suçumuz İnsan Olmak adlı eseri ile Türk Dil Kurumu' nun 1958 Roman Ödülünü almıştır. 1959 Sait Faik Hikaye Armağanını, Berber Aynası adlı eseri ile kazanmıştır. Bütün yapıtları ile 1999 yılı Orhan Kemal Roman Ödülünü hak kazandı. Halen Cumhuriyet gazetesinde yazar olarak çalışmaktadır.
Roman, günce, deneme, fıkra, söyleşi, anı kitapları vardır.

Eserleri;
Önce Ekmekler Bozuldu (1946), Aşksız İnsanlar (1949), Bizans Definesi (1953), 
Bulutun Rengi (1954), Berber Aynası (1958), Yalnızlık Bana Yasak (1967), 
Tarzan Öldü (1967), İstinye Suları (1973), İkyaz Devrimi (1977), İki Çocuk (1979), 
Karşı Kıyılar (1979), Hey Vapurlar Trenler (1981), Lunapark (1983), 
Ey Gece Kapını Üstüme Kapat (1988)
Garipler Sokağı (1950), Suçumuz İnsan Olmak (1957), 
İnsan Bir Ormandır (1975), Düş Ekmeği (1983), Yeşil Ev (1990)

Şair Dostlarım (1964), Anı Değil Yaşam (1985), Günlerden 1 (1968), 
Anılarda Görmek (1972), Yeryüzü Korkusu (1974), Yüzyıldır Umutsuzluk (1991)
Konumuz Edebiyat (1967), Dost Kitapları (1977), Yaşasın Edebiyat (1977), Temmuz Serçesi (1978), Önce Şiir Vardı (1982), Geçmişin İçinden (1985), Birde Simit Ağacı Olsaydı (1990),
Yazmak Yaşamak (1972), Ölümsüz Oyun (1974), Atatürk Yaşadı mı? (1975), 
Zaman Sensin (1977).
Hiroşima'lar Olmasın (1976)
Çağdaş Dünya Edebiyatçıları Sözlüğü (1967).

Piyasa fiyatının çok altında satın alınan veya alınabilecek mal. ..

Kelepir,
Piyasa fiyatının çok altında satın alınan veya alınabilecek mal.  
Değerinden çok aşağı bir fiyatla alınan veya alınabilecek olan şey, 
Okazyon. 
(Fr. occasion),
Fırsat., Kelepir.
Ucuz,
Ekonomil,

Cılız, zayıf. 
Ufak tefek.
Çok ucuz ele geçen. 
Zahmetsiz, ücretsiz.
Üvey evlat. 

Evlatlık.

Kalp kapakcıklarındaki bir bozukluk nedeniyle ortaya çıkan hastalık...

Üfürüm, 
(Fr. insufflation, İng. murmur).
Kalbin kanı damarlara pompalaması sırasında, zarında veya kapakçığında bulunan delik yüzünden ortaya çıkan normal dışı ses.
Dinleme sırasında işitilen ve kalp faaliyetleriyle ilişkili bulunan kalp seslerinin tümü.
Ses karakteri dikkate alınmaksızın kalp sesleri veya yan sesler.

Kalbin muayenesi sırasında, dinleme aleti ile kalp dinlenirken normal kalp sesleri dışında, akan kanın çıkardığı uğultuya üfürüm denir. Üfürümlerin bir çok çeşidi vardır.

Normal kalp seslerine eklenen bir sestir. Kalp boşluklarının birinden diğerine veya kalpten damarlara geçen kanın dar bir alandan geçerken oluşturduğu girdap ya da türbülans ile oluşan ve vücut dışından özel alet ya da aletsiz çıplak kulakla duyulabilen seslerdir. Kalp kapaklarındaki kaçaklar ya da daralmalar, kalpten çıkan büyük damarların çıkım yerindeki daralmalar, kalp boşlukları arasında doğuştan ya da sonradan olan delikler birer üfürüm nedenidir.

Üfürümler, bazı kalp kapak, kalp kası ve damar rahatsızlıklarında oluştuğu gibi kan akım hızının arttığı kalp dışı rahatsızlıklarda da duyulabilir.

Üfürümler, kalbin çalışma siklusuna, frekansına, niteliğine, süresine, şiddetine göre ve göğüs duvarında duyulabildiği ya da yayıldığı alanlara göre sınıflandırılır. Üfürümlerin kalp kasılma siklusu (sistol) içinde oluşanları hafiften şiddetliye doğru 1’den 6’ya kadar derecelendirilir. Bu derecelendirmede sesin şiddetinin fazlalığı her zaman kalpteki rahatsızlığın derecesiyle doğru orantılı değildir. Kalp kapaklarındaki kaçak akımları yetmezlik tabiriyle tanımlanır. Mitral yetmezliği, aort yetmezliği gibi. Bu genellikle kalp yetmezliği denen rahatsızlık ile karıştırılır.

http://www.safakaydin.com.tr/

Pişen süte ekmek doğrayıp kırmızıbiber eklenerek yapılan bir yemek...

Kelpeşir,
Kaynayan suya ufalanmış yufka ekmek, tuz ve biber konularak yapılan bir çeşit yemek.
Pişen süte ekmek doğrayıp kırmızıbiber eklenerek yapılan bir yemek.
Kahramanmaraş yöresine özgü, kaynayan süte ufalanmış yufka, ekmek, kırmızı biber ve tuz katılarak yapılan bir yemek.

Kelpeşir bazı yörelerde (Ordu-Akkuş, Gölköy) bir armut çeşidi olarak bilinmektedir.

İkbal ...

Baht,
Baht açıklığı. 
Talih. 
Refah.
Olcay,
İstek,
Odalık.
Arzu.
Baht açıklığı.
Bir şeye yönelmek. 
Teveccüh etmek. 
Reddetmeyip kabul etmek. 
Bir şeyi birinin önüne götürmek.
Baht açıklığı veya yüksek bir makama, duruma erişmiş olma durumu.
İkbal,

Baht açıklığı veya yüksek bir makama, duruma erişmiş olma durumu...

İkbal,
Baht açıklığı veya yüksek bir makama, duruma erişmiş olma durumu.
Odalık.
İstek, arzu.
Baht açıklığı. 
Bir şeye yönelmek. 
Teveccüh etmek. 
Reddetmeyip kabul etmek. 
Bir şeyi birinin önüne götürmek. 
Baht açıklığı. 
Refah.
İstemek.

İkbal: Talih. 
İdbar: Talihsizlik.



Bilgi verme, Işıklandırma, aydınlatma...

Tenvir,
Tenvir etmek. 
Arapça: Tenvirat,
Aydınlatma.
Işıklandırmak, aydınlatmak.
Bir konu hakkında bilgi vermek.
Bilgi verme, aydınlatma.
Bir şey hakkında bilgi verme. 
Bir şeyi münevver kılma.
Münevver, Aydın kimse, Aydınlatılmış.
Bilgi vermek, aydınlatmak. 
Işıklandırma, aydınlatma. 
Mecaz bilgi vermek, aydınlatmak.



Birinci Dünya savaşında görev yapmış ve İstanbul'un işgalini duyuran Mareşal rütbeli Fransız General ...

Franchet,
D'esperey Franchet 
(1856 - 1942)
Louis Felix Marie François Franchet d'Esperey.
Fransız mareşali.
Azgın Frankie.
1919 yılında İstanbul'da Galata rıhtımından Beyoğlu’na kadar Roma imparatorunu anımsatan ve zafer alayı eşliğinde atıyla yürüyerek işgali duyuran Fransız general.
Babası bir Fransız subay olarak Afrika'da görev yaparken Cezayir'in Mostaganem kentinde 25 Mayıs 1856 yılında doğmuştur. 1876 yılında  Saint-Cyr Fransız Askeri Akademisini bitirmiş. 

Endonezya, Çin ve Fas'ta görev yapmış. 1914 yılında Birinci Dünya Savaşında görev yapmıştır. 1916 yılında Doğu Orduları grubu , 1917 yılında Kuzey Orduları grubu komutanlıklarını yapmıştır. 1918 yılında ise Doğu müttefik Orduları Başkomutanı olarak İstanbul'a gelmiş. General rütbesiyle Balkan Cephesine atanmış. Burada yaptıklarından dolayı İngilizler tarafından  Azgın Frankie lakabıyla tanıtılmıştır.

 1921 yılında Mareşal olmuş.  1934 yılında Fransız Dili Akademisi başkanlığına seçilmiş. 1942 yılında Tarn'da öldü. Sırbistan'ın başkenti Belgrad'da bir caddeye adı verilmiştir. İtilaf Devletleri Mondros Ateşkes Antlaşması gereğince 13 Kasım 1918 tarihinde  İstanbul’ u fiilen işgal etmişler. Frankie 25 Kasım 1918 günü Karaköy Limanına yanaşan bir Fransız zırhlısı ile gelmiştir. 

Fransız General Franchet d’Esperey işgal komutanı olarak İstanbul' a Galata rıhtımından Beyoğlu’na kadar zafer alayı eşliğinde beyaz bir at üzerinde iki zencinin çektiği dizginsiz bir ata binerek eski bir Roma İmparatorları gibi etrafını selamlayarak girmiştir.İşgal esnasında tüm işgal kuvvetleri gibi Türklere ve müslümanlara eziyet etmiştir. İşgale karşı direnen halkı acımasızca katletmişler.

Kavram, anlayış, görüş ...

Konsept, 
Fransızca: concept.
İngilizce: concept, notion,
Arapça: mefhu,
Kavram, 
Bir nesne, özellikle o nesnenin nitelikleri konusunda edindiğimiz genel düşünce.
Bir şey üzerinde birçok ayrı algıları kapsayan genel düşünce.
Bir olay, nesne, durum ya da koşula, karekteristik(ayrıtsal) özelliklerini birleştirerek kavranabilirlik kazandıran düşünsel bütünlük.
Bir olay, bir nitelik ya da nicelik üzerinde oluşan zihinsel imge.
Kaplamı ve içeriği bir im ya da sözle anlatılarak anlam kazandırılan soyut düşünce.

Görüş, 
Fransızca: vision, 
İngilizce: conception.  
Olaylar, düşünceler ya da nesneler üzerinde geliştirilen anlayış, değer ve yargı.
Bireyin belli bir konudaki bakış açısı ve anlayış biçimi.

Anlayış, 
Tarz.  
Usul, şekil, üslup.
Yol, Düzen.
Bir kimsenin kendine özgü anlatım biçimi.

Tepki, reaksiyon ...

Aksülamel,
Arapça: aks-ül amel.
Tepki, Reaksiyon.
İstenilen şeyin zıddı hasıl olması. 
Tersine oluş.
Reaksiyon, 

Fransızca: reaction, 
İngilizce: reaction.
Tepki,
Tepkime.
Allerji, Alerji. 
Herhangi bir olaya karşı tepki, cevap.
Bir cismin kendini iten veya sıkıştıran başka bir cisme gösterdiği karşı etki. 

Büyük kötülük, lanetlenecek iş veya davranış...

Melanet,
Arapça: melanet.
Büyük kötülük, kargınacak iş.
Büyük kötülük, lanetlenecek iş veya davranış.
La'n. kelimesinden türeyen, Lanete sebeb olan.
Lanete müstehak iş.
Yol ayrımı ve insan menzili.

Mutlu, Selamette, müfakata erişen (kimse) ...

Berhudar, 
Farsça: berhudar.
Mutlu, 
Selamette, müfakata erişen (kimse) .
Selamette.
Mükafata erişen. 
Nasibli.
Selamette olan.

Berhudar ol, 
İyi günler göresin.
Orhan Gencebay.

Tanrı aşkıyla aklını yitirmiş kimse, mecnun ...

Meczup, 
Arapça Meczub,
Sapık,
Mecnun,
Tanrı aşkıyla aklını yitirmiş kimse. 
Aklını yitirmiş kimse, 

Deli. 
Başkasının tesiri ile hareket halinde olan. 
Cezbedilmiş,
Cezbe,  
Deli, Divane. 
Mecnun.
Aşk-ı İlahi ile kendinden geçmiş.
Çekilmiş, çekiciliğe kapılmış kimse anlamında kullanılan bir tasavvuf terimi.
Nefsi elinden alınmış, bu yüzden nefsine malik olamayan, 
Sürekli Tanrı ile meşgul olmaktan dolayı kendini idare edemeyen.

İri taneli bezelye ...

Araka,   
Rumca arak,   
İri taneli bezelye.   
Bir çeşit bezelye.  
Bezelye (Pisum sativum).    
Bezelyenin ana vatanı Batı Asya ve Avrupadır. Ama dünyanın bir çok yerinde eski çağlardan beri yetiştirilir. Baklagillerdendir. Bahçe bezelyesi veya Sırık bezelyesi, Tarla bezelyesi isimleriyle bilinen bir yıllık otsu bitkilerdir.    

Bitkinin ekimi Mart ve Haziran ayları arasında yapılabilir. Bezelye tohumları 40-50 cm. sıra ile 5-8 cm. den fazla aralıkla, yüzeyden 3-4 cm. derine ekilir. 10 gün sonra fideler çıkmaya başlar ve yaklaşık 60 gün sonrada bezelyeler toplanır.    

Boyları 30-40 cm, yeşil yapraklı ve çiçekleri karışık renklidir. Taneleri basık ve renkleri esmer kül rengi veya yeşil renkli olup lekelidir. Bezelye kabuğuna, Badıç (Badiç) denir.  Bahçe, sırık bezelyesi, gövdesindeki tutucu sülüklerle tutunan tırmanıcı bir bitkidir. Boyları 70-90 cm. olup, taneleri beyaz, sarı ve yeşil renklidir. Bazı bezelyeler de parşömen denilen sert tabaka olmayıp, Sultani bezelye veya yaprak bezelyeler, tane yapmayıp kabuğuyla birlikte yenilir. 

Bezelye nişasta, lif, antioksidan, carotene ve protein oranı yüksek bir sebzedir. Konservesi yapılan Bezelye taneleri, kansızlığı giderir. Pekliğe iyi gelir. Rivayete göre kan kanserine karşı koruyucu etkisi olduğu bilinir.    

Başka bir tüketim şekli ise kurutulmuş bezelyeden un yapılarak çorba ve yemek yapımında kullanılır. Hayvan yemi olarak da kullanılır. 

Popüler Yayınlar

İzleyiciler

BULMACA ANSİKLOPEDİSİ