Başıboş, erkin...

Azade,
Farsça azade (ﺁﺯﺍﺩﻩ).
Erkin,
Serbest.
Başıboş.
Başıboş, erkin, serbest olarak.
Azat edilmiş manasına gelen bir isim.
Başıboş, erkin, serbest.
Bağımsız dize.
Bağlardan kurtulmuş.
Serbest, hür, kayıtlardan kurtulmuş.
Serbest.
Kayıtsız.
Özgür.
Hür.
Salim.
Müberra.
Hür, serbest, kendi başına.

Her türlü bağdan kurtulmuş, yakasını sıyırmış, kayıt altında olmayan.
Diğer bir mısraya bağlı olmadan başlı başına bir anlam ifade eden tek mısra.
Azade, ikinci dizesi olmadan anlam ifade edebilen tek dizelik ve vezinli nazım şeklidir.
Herhangi bir manzumenin parçası olmayan tek mısra.
Serbest, bağımsız, başıboş, özgür.
Bir şeyden yakasını sıyırmış.
Azat edilmiş, özgür.
Zarif ve güzel.
Uzak.

Hiçbir şarta bağlı olmayan, istediği gibi davranabilen, erkin.
Tutuklu veya bağımlı olmayan, özgür, hür.
Zamanını istediği gibi kullanabilen, yapacak bir işi olmayan.
Bazı kurallara bağlı olmayan.
Sıkılmadan, şaşırmadan konuşan ve davranan.
Ağırbaşlı olmayan, hoppa (kadın).
Hareketi herhangi bir biçimde engellenmeyen.

Demokrat Parti Genel Başkanı ve Türkiye'nin 9. Başbakanı...

Adnan Menderes.
Ali Adnan Menderes.
(D. 1899, Çakırbeyli, Aydın - Ö. 17 Eylül 1961, İmralı, Bursa)
Türk siyasetçi.
Türkiye'nin 9. başbakanı.
Demokrat Parti Genel Başkanı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi; 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10 ve 11. Dönem (Aydın ve İstanbul) Milletvekili.

17 Eylül 1899 tarihinde, Aydın ilinde Çakırbeyli' de doğdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. 1919-1923 yılları arasında Asteğmen olarak askerliğini yaptı. Türk Kurtuluş Savaşı' na katıldı ve sonrasında Kırmızı şeritli  İstiklal Madalyası aldı. Fatma Berin Hanım ile evlendi ve üç çocukları oldu. 

1950-1960 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı görevinde bulundu. Ayrıca, aynı tarihler arasında kurucuları arasında yer aldığı Demokrat Parti (DP) Genel Başkanlığını yürüttü. Menderes, Türkiye siyasi tarihinde idam edilen ilk ve tek Türkiye Cumhuriyeti Başbakanıdır.

Siyasi kariyerine Serbest Cumhuriyet Fırkasında başladı. Parti kendini feshedine Cumhuriyet Halk Partisi' ne (CHP) katıldı. İlk defa 1931 Türkiye genel seçimlerinde Aydın milletvekili olarak meclise girdi. Ayrıca 1935, 1939 ve 1943 Türkiye genel seçimlerinde de CHP Aydın milletvekili olarak tekrar mecliste görev yaptı. Mustafa Kemal Atatürk' ün ölümünün ardından CHP' nin başına geçen İsmet İnönü' nün bütün üretim araçlarını devletleştirme faaliyetlerine karşı çıktı. Parti içi muhalefetten dolayı 1945 yılında Cumhuriyet Halk Partisi' nden ihraç edildi.

CHP' den birlikte ihraç edilen arkadaşları Celal Bayar, Mehmet Fuad Köprülü ve Refik Koraltan ile Demokrat Parti' yi kurdu. Parti, katıldığı ilk seçimde Türkiye Büyük Millet Meclisinde 61 sandalye kazandı. 1950 Türkiye genel seçimlerinde DP %52,7 oy aldı. Seçimde kullanılan çoğunluk sistemi nedeniyle DP: 420, CHP: 63 milletvekili çıkardı.

Menderes 19. Türkiye Hükumeti' ni kurdu ve Başbakan olarak görevini 1960 yılına kadar on yıl sürdürdü. Başbakanlığı döneminde Türkiye ekonomisi ortalama yıllık %7,8 oranında büyüdü. 27 Mayıs Darbesi' nden sonra Yassıada Yargılamaları sonucu 9 ay 27 gün süren duruşmalar sonunda idam cezasına çarptırıldı.

17 Eylül 1961 tarihinde Bursa’ nın İmralı adasında (62 yaşında) idam edildi.

1990 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi çıkardığı yasayla, Menderes ve onunla beraber idam edilen Maliye Bakanı Hasan Polatkan ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu' ya itibarlarını iade etti.

Para ve ticaretle ilgili işlemlerde kullanılabilecek durumda olan satın alma gücü...

Likidite,
Fransızca, liquidite.
İngilizce: liquidity
Kullanılabilecek durumda olan satın alma gücü.
Fazla değer kaybetmeden paraya dönüştürülebilecek varlıklar.
Para ve ticaretle ilgili işlemlerde kullanılabilen kısa süreli anamal.
Kolaylıkla paraya çevrilebilme özelliği fazla olan varlıklar.
Bir varlığın hızlı ve kolay bir biçimde nakde çevrilebilme derecesi.
Para ve ticaretle ilgili işlemlerde kullanılabilecek durumda olan satın alma gücü.
(Hukuk) Paraya çevrilebilirlik.
Akışkanlık.

Ticaret.

Argoda Dost, metres...

Zamkinos.
Argoda dost, metres.
Dost, metres, sevgili.
Kapatma, Aftos,
Dava,
Gacı,
Zımbırtı.
Aşık.
Kırık (Erkek için). 
Dost; fahişe.
Nannik: (Ermenice) 
Metres, dost, kapatma.
Nikahsız eş; dost; metres.

Zamkinos, sözcüğünün halk dilinde diğer anlamları:
Zamazingo; Adı o anda akla gelmeyen ya da adı söylenmek istenmeyen şey.
Karagözcü argosunda kaçmak, ortadan kaybolmak, firar manasında kullanılan bir kelimedir.
Kanka: Yakın arkadaş.
Dost; kan kardeşi.

Maden suyu...

Acısu,
Ab-ı şur,
Maden suyu,
İngilizce: Brakish,
Fransızca: Saumaatre, eau saumatre.
Almanca: Brackwasser.
Orta derecede tuzluluğu olan su.
İçmeye elverişli olmıyan tuzlu, kireçli, kükürtlü su.
Deniz kenarından kaynıyarak çıkan tuzlu su.
Sabunlaşma sonunda kalan kostik suyu.
Karın ağrısına iyi gelen kekik veya filiskin suyu.
Eskiden firengiye ilaç olarak kullanılan ve iyodür dö sodyumla yapılan bir ilaç.

Rakı.
Madensuyu.
İçmeye elverişli olmıyan tuzlu, kireçli, kükürtlü su.
Deniz kenarından kaynıyarak çıkan tuzlu su.
Çıban, sivilce ve yanığın içindeki sarı su, iltihap.
Sabunlaşma sonunda kalan kostik suyu.
Karın ağrısına iyi gelen kekik veya filiskin (Mentha silvestris) suyu.
Eskiden firengiye ilaç olarak kullanılan ve iyodür dö sodyumla yapılan bir ilaç.

Koyu gri renk...

Barudi,
Farsça barudi.
Koyu gri renk.
Bu renkte olan.
Sarımsı kahverengi,

Barut rengi, mavimtırak kurşuniye kaçan renk.
İngilizce: Slate-colored, dark gray
Koyu gri renk.
Koyu gri renkte olan.

Aldatıcı şey, tuzak, hile...

Zoka,
Büyük balıkları tutmakta kullanılan, küçük balık biçiminde, ucu iğneli kurşun parçası.
İtalyanca soga.
Rumca, zoka.
Argoda zoka.
Aldatıcı şey, tuzak, hile.
Yunanca zoka; 
Hile, tuzak.
Tuzak.
Çapraz,
Hurda,
Kafes, 
Kaşkariko.
Katakulli.
Ketenpere.
Kolpo.
Kumpas.
Mandepsi. 
Tonga. 
Tor.
Üçkağıt.
Zoka.

Eski dilde şartlar, koşullar...

Şerait,
Arapça: şerait,
İngilizce: conditions, stipulations.
Arapça, şerіta kelimesinden türetilmiştir.
Şartlar, koşullar.
Bir kimsenin dış görünüşünün özellikleri.
Koşullar, şartlar, içinde bulunulan koşullar.
Durum ve şartlar, içinde bulunulan durum ve o andaki koşullar.
Şartlar.
Koşullar.

Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. - Atatürk

Samanlık, odunluk, hayvan yemi deposu veya ahır...

Merek,
Ermenice, mereg.
Halk ağzında Merek.
Samanlık, odunluk, hayvan yemi deposu veya ahır.
İçinde hayvan yeygisinin saklandığı yer.
Hayvan yiyeceklerinin saklandığı kulübe.
Otların konulduğu kulübe.
Otların yığıldığı yer, samanlık.

Ahır.
Ağıl,
Kiler.
Odunluk.
Samanlık.
Ot yığını.
Samanlık, otluk.
Saman.
Ot depolanan yer.
Otluk.
Küçük samanlık.
Hayvan yemlerinin konulduğu yapı. 
Ardiye ya da kiler gibi kullanıldığı da olur.
Köy evlerinin yanında ot, saman ve yaprak gibi şeylerin ve umumiyetle hayvan yiyeceklerinin muhafazasına mahsus kargir veya kerpiçten yapılmış bina.
Derme çatma, dağınık, üst üste bir sürü yığılmış eşya barındıran, zevksiz, kötü görüntü sergileyen yerler için kullanılır.

Eğitici hikaye veya masal...

Mesel,
Arapça mes̱el, (ﻣﺜﻞ)
Eğitici hikaye veya masal.
Örnek alınacak söz.
Örnek olarak.
Özlü söz.
Atasözü.  
Darb-ı mesel.
Bilmece.
Masal, bilmece, fıkra.
Ders alınacak hikaye.
Masal, hikaye, fıkra, bilmece.
İbretli ve küçük hikaye.
Dokunaklı ve manalı söz.
Yararlı hikaye.
Bir umumi kaideye delalet eden meşhur söz. 
Ders ve ibret alınacak küçük hikaye, fıkra, kıssa. 
Asıl anlamı dışında başka bir şeyi anlatmak için dolaylı ve üstü kapalı olarak söylenen ibret alınacak söz.

Mesel sözcüğünün başka anlamları:
Sıcak bir kabı tutmak için kullanılan bez, tutacak.
Ahırda, hayvanların sidiğinin akması için yapılan tahta oluk.
Benzer. 
Misil.
Delil. 
Hüccet.
Suyun aktığı yer.

Fasit daire...

Kısır döngü.
Devr-i batıl, 
Fasit daire,
Döngü,
İngilizce: vicious circle
Fransızca: circle vicieux, 
Almanca: Zirkelbeweis, 
Latin: circulus vitiosus.

Bir önermeyi ikinci bir önermeyle ikinci önermeyi de dönüp birincisiyle tanıtlamaya çalışma yolu, fasit daire, döngü, kapsayıcı karşıtı. 
Aynı olumsuz sonucu veren, çözüm getirmeyen durumların tekrarlanması, sürdürülmesi.
Dö­nü­lüp do­la­şılıp ay­nı nok­ta­ya ge­li­nen ve bir so­nuç ver­me­yen, için­den çıkılmaz düşünce ve­ya olay­lar sil­si­le­si, kısır dön­gü.

Herhangi bir şeyde görülen ezik, çizik...

Bere. 
Fransızca beret.
Bir yere çarpma, incitme veya vurma sonucu vücudun herhangi bir yerinde oluşan çürük,  ezik. 
Herhangi bir şeyde görülen ezik, çizik.
Bir şeyin üzerindeki ezik, sıyrık, çürük.
Vurma ve incitme sonucu vücudun herhangi bir yerinde oluşan çürük.
Ezilme veya kılcal damarların kopması sonunda kanın, dokular içinde birikmesi ve bundan dolayı meydana gelen morluk.
Bir yere çarpma, incitme veya vurma sonucu vücudun herhangi bir yerinde oluşan çürük.
Yara bere.

Bere sözcüğünün diğer anlamları:
Bere,
Fransızca beret, 
Yuvarlak, yassı ve sipersiz başlık.
Siperliksiz ve yumuşak bir çeşit başlık.
(Tahıllar, buğdaygiller) arpa.
Kuzu.
Koyun yavrusu.
Koyun sağma yeri.
Davar sağılan yer, ağıl.
Koyunların sıra halinde sağılması.
Bebek, çocuk (erkek).
Tarlalar arasından akan ince su.
Suyun aktığı yer, su yatağı.
Yara izi.

Hamam...

Isıdam,

Yunak.
Hamaim,
Hammam,
Hamam.
Arapça: Hamam.
Fransızca: bain,
Almanca: bad.
İngilizce: bath

Yıkanılacak yer.
Türk Banyosu.
Yıkanılacak yer, yunak, ısıdam
Özel bir düzenle ısıtılan sıcak ve soğuk suyu bulunan, yıkanma amacıyla kullanılan yapı.
Yıkanılacak yer, yunak, ısı dam.
Halkın yıkanma gereksinmesini karşılayan mimarlık yapıtı.
Evlerde yıkanmaya aynlan küçük oda; banyo.
Isıdam,
Isıcak.
İccak.

Diğer anlamları;
Güvercin kuşu.
Güvercinler.
Hamam Suare.
Ferhan özpetek'in yurdumuzda da yankılar uyandıran bir filmi(1996)
Para karşılığında yıkanma işinin yapıldığı yer.
Çamaşırhane.
Farsça heman: Hemen, derhal.

Hamamın tarihi Antik Romalılar'a kadar uzanır. Vezüv yanardağının patlamasından sonra küller altında kalan Pompeii şehrinde yapılan kazılarda Romalılar'ın kullandıkları hamamlar ortaya çıkarılmıştır. Bu hamamlar temizlik, zevk ve eğlence için kullanılmıştır. 

Natır;
Hamamda çalışan ve müşterileri yıkayan kadınlara denir.

Tellak;
Hamamda çalışan ve müşterileri yıkayan erkek kişilere denilir.

Hamam anası; 
Kadınlar hamamında natırların başı olan kadın, ana kadın. Anaçlaşmış, kartlaşmış, iri yarı şişman kadın.

Dokuma tezgahı...

Iskar,
Dokuma tezgahı.
İzmir yöresinde Yörükler arasında halk dilinde dokuma tezgahına verilen ad.

Istar:
Halı, kilim dokunan tezgah
Halı, kilim veya bez dokunan tezgah.
Kilim tezgahı.

Gövdesi kızıl, ayakları ve yelesi koyu renkli olan, yağız (at)...

Doru,
Yağız,
Gövdesi kızıl, ayakları ve yelesi koyu renkli olan, yağız (at).  
Gövdesi kızıl, ayakları ve yelesi koyu renkli olan (at).
Kızıla çalan siyah tüyleri olan (at).
Kızıl (at donu).
Bir at cinsi.

Doru renk: 
Vücut kırmızı tüylerle örtülüdür. Bacak, yele ve kuyruk sonlarında siyah veya koyu renkli olan atlara doru atlar denir.

Doru At Çeşitleri:
Açık Doru: Kıllar tarçın rengini andırır.
Doru: Bacak bitimleri ve kuyruk bitim yerlerinin siyah olması ile ayrışırlar.
Koyu Doru: Kıllar esmer kırmızı renkte olarak bilinirler.
Kestane Doru: Ağızlarının ve böğürlerinin çevresi esmer sarımtırak renk olması ile tanınırlar.
Yanık Kestane Doru: Güneşte kızılımtırak bir renk ortaya çıkaran at türüdür.

Atın rengine don adı verilir. Başlıca at donları yağız (kara), al (kızıl-kahve, kırmızıya çalan at kestanesi rengi), beyaz, doru, kula, kır, boz ve ahreçtir. 

At (Equus caballus);
Tek toynaklılar takımından, Atgiller (Equidae) familyasına ait otobur bir toynaklı memelidir. 
Evcilleri olduğu gibi, Amerikan bozkırlarında Mustang ve Altay dağlarının her iki yanındaki açık arazilerde Prezewalski denen yabani atlar sürüler halinde yaşar. En meşhur at türleri Arap, İngiliz, Ahal Teke, Rahvan (Türk) ve Midillidir.

Erkeğine aygır, dişisine kısrak, yavrusuna tay, yumurtaları çıkarılmış, iğdiş edilmiş olana da beygir denir. Hepsi otla beslenir. Geviş getirmezler. Memeleri kasık bölgesindedir. Toynak denilen, üçüncü parmakları geniş bir tırnakla çevrilidir. Atların insanlardan 18 tane fazla kemiği vardır.

Doru sözcüğünün başka anlamları;
Fasulye, bakla türü sebzeler
Birdenbire, ansızın.
Doruk
Tepe, en yüksek yer, uç.
Çam, ardıç, katran, köknar fidanı.
Sağa sola bakmadan anlamında.
Doğru, gerçek sahih.
Doğru.


Küçük ve ucu sivri kazık...

Dikeleç,
Küçük ve ucu sivri kazık.
Edirne İskeçe göçmenlerince halk dilinde kullanılan bir sözcüktür.
Fide dikiminde çukur açmaya ve fide dikmeye yarayan sivri uçlu araç.

Dikel: 
Bursa yöresinde halk ağzında küçük ve ucu sivri kazık anlamında kullanılmaktadır.

Tikeç: 
Çit yapmaya yarayan ağaç, kazık.

Sibek: 
El değirmenlerinde alt taşın ortasına çakılan, üst taşın dönmesini sağlayan küçük kazık ya da sivri demir.
El değirmenlerinde alt taşın ortasındaki ağaç, kazık.

Çükür: 
İki ucu sivri kazma, 

Yaradılış, huy, karakter...

Seciye,
(Seciyye)
Arapça: seciyye.
İngilizce: character, nature.
Tabiat, 
Tıynet, 
Karakter,
Yaradılış, huy, karakter.
Mizaç.
Huy, karakter. 
Huy güzelliği. 
Ahlak durumu.
Yaratılış, tabiat, tıynet, karakter, ıra. 
Karakter, huy.

Diğer anlamları;
Seci.
Düz yazıda kullanılan uyak.
Nesirde yapılan kafiye.
Nesirde yapılan kafiye veya uyak
Kumru güvercin gibi kuşların ötüşü

Kötü, fena (göz, söz vb.)...

Kem,
Kötü, fena (göz, söz vb.). 
Farsça: kem.
Farsça, kem, kötü.
Kötü, fena, değersiz, adi.
Kötü, baktığı şeye nazar değdiren göz.

Kem sözcüğünün başka anlamları:
Tahıl saplarını, ve desteleri bağlamakta kullanılan bükülerek ip biçimine getirilmiş ot, ip.
Oğlakların analarını emmemeleri için ağızlarına verilen iki ucuna ip bağlanmış ağaç.
Bağlam için kullanılan, ottan yapılan ip.
Ekin destesini bağlamakta kullanılan bağ.
Çoklukla ot bağlamak için ottan bükülerek yapılan halat; düğme.
Bir eşyanın kırılan kısmını yerine koyarak onarma şekli.
Kom.
Döven.
Ceviz.
Çivi.
Bayat, sert.
Düğme.
Ağıl, davar ahırı.
Noksan, eksik.
Eksik, noksan, az.
Az, noksan, eksik.
Ayarı bozuk.
Eksik, tamamlanmamış.
İnce kendir. 
Duvar yapımında kulanılan ağaç. 
Halk dilinde, Hastalık.
Fakir, hakir.
Kötü, çirkin, tuhaf.

"Fantastik Yolculuk", "Bir Milyon Yıl Önce", "Üç Silahşörler" ve "Hayvan" adlı filmleri ile ünlü Amerikalı kadın sinema oyuncusu ...

Raquel Welch,
(D. 5 Eylül 1940 – Ö. 15 Şubat 2023),
Amerikalı Sinema Oyuncusu.
5 Eylül 1940 tarihinde Chicago, Illinois'te doğdu. San Diego Eyalet Üniversitesi' ni bitirdi.
Amerikalı oyuncu ilk rolünü 1964 yılında oynadı. 1966 yılında, katılımıyla Fantastik Yolculuk ve MÖ Bir Milyon Yıl adlı iki film yayınlandı. 

Fillerdeki rolleri dünya şöhreti ve seks sembolü statüsü getirdi. Welch' in iç çamaşırıyla çekildiği filmden ünlü kare, o yılların en çok satan afişlerinden biri oldu. İlk Altın Küre adaylığını 1974 yılında Üç Silahşörler' deki rolüyle aldı. 1987 yılında Ölme Hakkı için tekrar aday gösterildi. 1994 yılında Walk of Fame' de onun adını taşıyan bir yıldız açıldı. Playboy dergisi ona 20. yüzyılın en seksi yıldızları listesinde üçüncü sırayı verdi.

2017 yılında “How to Be a Latin Lover” filminde Eugenio Derbez, Salma Hayek, Kristen Bell, Rob Lowe, Raphael Alejandro ve Michael Cera ile beraber oynadı.

Evlilikleri;
8 Mayıs 1959 tarihinde James Westley Welch ile ilk evliliğini yaptı. 1964 yılında boşandı. Bu eliliğinden iki çocuğu oldu.
14 Şubat 1967 tarihinde yönetmen ve yapımcı Patrick Curtis ile yaptı. ve 1972 yılında boşandı.
5 Temmuz 1980 tarihinde yönetmen Andre Weinfeld ile yaptı. 1990 yılında boşandı.
Dördüncü ve son evliliğini 17 Temmuz 1999 tarihinde Richard Palmer ile yaptı. 2008 yılında bitti.

Amerikalı Sinema Oyuncusu 15 Şubat 2023 tarihinde 82 yaşında öldü.

Aldığı Ödüller:
1975- 32. Altın Küre Ödülleri – En İyi Kadın Oyuncu (Üç Silahşörler)

Raquel Welch filmleri:
How to Be a Latin Lover.
Welcome To The Captain,
Jim Brown: All American.
Tortilla Çorbası.
Twentieth Century Fox.
Get Bruce,
Havuç Kafa İş Başında.
Sabrina the Teenage Witch.
Çıplak Silah 3
The 55th Annual Academy Awards.
Hayvan.
Crossed Swords.
Ambulans.
The Four Musketeers.
Üç Silahşörler.
The Last of Sheila
Fuzz.
Bomba Gibi Kız.
Mavi sakal / Bluebeard.
Hannie Caulder.
Myra Breckinridge.
Ölümden Korkmayanlar.
Yaşamak Korkusu.
Para Babası,
The Biggest Bundle of Them All.
Katil Peşinde,
Bandolero! Gizli Teşkilat.
The Oldest Profession.
Fathom,
Bedazzled,The Queens.
Fantastik Yolculuk.
Bir Milyon Yıl Önce.


Kilise hizmetini gören ve çan çalan kimse...

Zangoç,
Ermenice zangoç.
Ermenice; (jamgoç)
Zamgoc, Zamkoc.
Sacristan.
Kilise kayyumu,
Kilisede hizmet eden kimse.
Kilise memur.
Kilise hademesi.

Kilise ve içindekilerle ilgilenmekle görevli bir memurdur.
Kilise hizmetini gören ve çan çalan kimse.
Kilisenin hizmetlerini gören ve çan çalan kimse.
Kilisedeki işleri yapmak ve çanları çalmakla görevli kimse.

Zangoçluk; 
Zangoç olma durumu.
Zangoçun yaptığı iş.


Bir ülkenin insanlarına veya bir çevreye özgü söyleyiş özelliği...

Aksan,
Şive,
Söyleyiş.
Tarz. 
Ağız. 
Üslub.
Konuşma tarzı,
Fransızca accent.
Latince accent.
Bir ülkenin insanlarına veya bir çevreye özgü söyleyiş özelliği.
Kelimeleri söyleyiş tarzı, şive.
Farsca, şіve (ﺷﻴﻮﻩ). 
Bir dilin bir bölge halkına, yabancı bir millete veya etnik gruba has söyleniş biçimi, konuşma tarzı, aksan.

Vurgu. 
Bazı seslilerin üzerine konan işaret.

Yenilgiyi kabul ettiğini belirtmek için veya birinin şaşkınlık veren davranışlarına karşılık olarak kullanılan bir söz...

Pes.
(Bes),
Farsça pes, (ﭘﺲ)
İngilizce: pes, 
Fransızca: pes, 
Almanca: Pes, 
Latin: pes: ayak.
Yeter, kafî.
Karşıdakinin üstünlüğünü kabul etmek, yenilgiyi kabullenmek.
Yenilgiyi kabul ettiğini belirtmek için veya birinin şaşkınlık veren davranışlarına karşılık olarak kullanılan bir söz.

Pes sözcüğünün diğer anlamları;
Ayak veya ayak şeklinde yapı.
Ayak.
Arka, art, geri.
Öyle ise, imdi.
Alçak ve kalın.

Karşıtı, Tiz.
Hafif, yavaş sesle söylenen.
Hafif, yavaş sesle söylenen, pest, ince karşıtı.

Pes;
Genellikle yakmak için kullanılan iri saman.

Linoleik asit...

LTA,
Linoleik asit,
Linoleik asit, organik bir bileşiktir. 
COOH(CH2)7CH=CHCH2CH= CH(CH2)4CH3
Her iki alken grubu da cis'tir. 
Bazen 18:2 (n-6) veya 18:2 cis-9,12 olarak da ifade edilir.

Linoleat, bu yağ asidinin tuzları veya esterlerine verilen isimdir.
Linoleik sözcüğü, ilk olarak keten tohumu yağından izole edilmiş olmasına istinaden, Latince linum (keten) ve oleum (yağ) sözcüklerinden türetilmiştir.

Linoleik asit, cilt üzerindeki faydalı özelliklerinden dolayı güzellik ürünleri endüstrisinde daha popüler kullanılır hale gelmiştir. Araştırmalar, cilde topikal olarak uygulandığında linoleik asidin antienflamatuar, akne azaltıcı, cildi aydınlatıcı ve nem tutucu özelliklerivardır.

Kaynak: https://tr.wikipedia.org

Gül, çiçek...

Roz,
(Rosa)
Fransızca: rose,
İngilizce: rose,
Farsça gul, (ﮔﻞ).
Gül ağacının güzel kokulu, pek çok çeşidi bulunan çok makbul çiçeği.
Gül ağacı.
Gül, çiçek.

Verda(verd),
Tayf,
Rimdida,
İspergam,
Semad,
Ezmel,
Cüll,

Küçük ve dikenli bir ağaçta olup şeklinin ve kokusunun güzelliği ile meşhurdur. Şairlere göre bülbülün sevgilisidir. Pek çok cinsi vardır. 
Sevgili, canan.
Özellikle Gotik üslupta yapılmış olan kiliselerde bulunan, taş tirizler ve süslerle parçalara bölünmüş, yuvarlak pencerelere verilen ad.
Bu bitkinin katmerli, genellikle kokulu olan çiçeği.
Rosa olarak tanımlanan bir süs bitkisi ve aynı adı taşıyan çiçeği.

Hasırotu...

Kiliz,
Kofa.
Hasır otu, 
Saz, kamış,
İnce kamış, hasırotu, kiliz.
Hasır otu, saz, kamış, kiliz.
Hasır otu, saz, kamış, kofa.
Hasırotu, saz, kamış.
Saz, kamış, hasır otu.
İnce ve püskül biçiminde bir çeşit saz.

Kiliz sözcüğünün başka anlamları:
Beş, altı okkalık, tahtadan yapılmış tahıl ölçeği.
Yemiş sepeti, küçük sepet.
Büyük tahta sepet.
Su bardağı.
Kova.
 
Kiliz balığı  (Tinca tinca);
Sazangillerden bir balık türü

Zengin kimselerin ve devlet büyüklerinin buyruğunda çalışan, onların birtakım işlerini gören kimse...

Kethüda.
Kahya,
Farsça: kedhuda.
engin kimselerin ve devlet büyüklerinin buyruğunda çalışan, onların birtakım işlerini gören kimse, kahya.

Eskiden büyük devlet adamlarının, zenginlerin işlerini gören kimse, kahya.
Sanat ve meslek erbabının işlerine bakmak üzere esnaf arasından seçilip hükumetçe tayin edilen kimse, kahya.
Osmanlılar’ da sadrazamın yardımcısı, devletin iç işlerine bakan kimse.
Yeniçeri ağasının yardımcısı durumunda olan yeniçeri zabiti. 
Yeniçeri ocağında, yeniçeri ağasından sonra gelen en yüksek makamdaki subay

Üst düzey yetkililerin vekil ve yardımcılarına verilen san.
Zengin kimselerin ve devlet büyüklerinin buyruğunda çalışan, onların birtakım işlerini gören kimse, kahya.
Kahya, yardımcı, üst düzey devlet görevlilerinin yardımcısı, saray hizmetinde çalışan belirli esnaf (Arabacılar, şamdancılar, kilerciler vs.) gruplarının başı olan kişi

Yağda kızartılmış mısır ekmeği...

Mamalika,
Yağda kızartılmış mısır ekmeği,
Tatar yemeklerinin mezesi olan mamalika, Düzce yöresiyle özdeşleşmiş bir mezedir. Mısır unu ile yapılan bu lezzetin sırrı kullanılan malzemelerin kalitesiyle doğru orantılıdır. Sıcak bir meze türü olan mamalikanın içerisinde kaşar peyniri kullanılır.

Mısır unu yemeği,
Mamalika(Mamaliga)
Mamaliga, Kaynar suda haşlanmış mısır unundan yapılan bir yemek.

Suudi Arabistan'ın başkenti ...

Riyad,
Riyadh Saudi Arabia
Arapça: Riyad, 
Er Riyaz,

Suudi Arabistan'ın başkenti.
Suudi Arabistan Krallığının başkenti.
Suudi Arabistan'ın başkenti ve en büyük şehridir. Şehir aynı zamanda Riyad Bölgesi' nin merkezi olup Arap Yarımadası' nın ortasında yer almaktadır. 

1932 yılında Suudi Arabistan krallığı kuruldu ve başkenti Riyad oldu. Riyad, Suudi Arabistan' ın siyasi ve idari merkezidir. Danışma Meclisi (Şura), Suudi Arabistan Bakanlar Kurulu , Kral ve Suudi Arabistan Yüksek Yargı Konseyi şehrin her yer almaktadır. Suudi Arabistan hukuk sisteminin çekirdeğini oluşturan bu dört organın yanı sıra , diğer büyük ve küçük hükümet organlarının merkezi de Riyad' dadır.

Suudi Arabistan,
Suudi Arabistan Krallığı
Arapça ( المملكة العربية السعودية ), 
(El-Memleketül Arabiyyetü’s-Suudiyye), 
Arap Yarımadası'nda bulunan en büyük ülkedir. 

Kuzeybatısında Ürdün, kuzeyde Irak, doğuda Kuveyt, Katar, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri, güneydoğuda Umman, güneyde Yemen, kuzeydoğusunda Basra Körfezi ve batısında Kızıldeniz ile çevrilidir. Buraya iki kutsal caminin arazisi de denir. Çünkü İslam'a göre iki kutsal şehir olan Mekke ve Medine bu ülkededir. Arap Yarımadası’nda yer alan Suudi Arabistan, Orta Doğu' daki bütün körfez ülkelerinde olduğu gibi hızla gelişmektedir.

Suudi Arabistan’ın Önemli şehirleri:
 Afif, Abha, Al-Omran, Al Kharj
Badr, Bisha, Buraydah, Büreyde, 
Cidde,
Dammam, Diriyah, Dahaban, Duba,
Ed-Dammam, El-Huber
Gurayat, 
Harmah, Hofuf (Hüfuf), 
Jeddah (Cidde), Jizan, Jubail
Layla, Lihyan,
Mecca (Mekke), Medina (Medine), 
Najran (Necran), 
Rafha, Riyad, Rumailah
Taif, Tebük(Tabuk), 
Uyayna
Yanbu
Zulfi.

Yenirce de denilen gittikçe genişleyen yara...

Akile,
Arapça: akile.
İngilizce: gangrene,
Yenirce,
Kemirici ülser.
Kanser,
Üstünde belirdiği organı yavaş yavaş yiyip bitiren, yenirce denilen yara, kemirici ülser, kanser.
Kemik ve diş dokusunun harap olması durumu.
Halk dilinde akile: Gittikçe genişleyen yara.
Cüzam.
Frengi.

Ücret...

Ecir, 
Ecr,
Arapça: ecir, ecr.
Ücret,
Bir iş karşılığında verilen ücret.
Ücret karşılığı çalışan kimse.
Ücretle çalışan, nefsini kiraya veren. 
Bir iş veya emek karşılığı verilen şey. 
Gündelikçi.
İşçi; kendisini kiraya veren kimse.

Ecir sözcüğünün diğer anlamları;
Bereket,
Aziz,
Aziz, sevgili.
Emeci,
Eski dilde, Sevap.
Sevap, Ücret, Mukabil.
Manevi karşılık, sevap.

İtalyan rönesans dönemi ressam, heykeltıraş, mimar ve şairi...

Michelangelo,
Michelangelo Buonarroti,
Michelangelo di Lodovico Buonarroti Simoni,
(D. 6 Mart 1475 
Caprese, İtalya - Ö. 18 Şubat 1564 Roma, İtalya),
İtalyan rönesans dönemi ressam, heykeltıraş, mimar ve şair.
Michelangelo Buonarroti, 6 Mart 1475 tarihinde, İtalya’da, Floransa’ın güneyindeki 
Toskana’nın Caprese Şehri’nde doğdu.

Babası Caprese valisi olan Michelangelo, Toskanalı bir banker aileden gelir. Çocukluğu Floransa’da geçen sanatçı, Settignano’ da da yaşamıştır. Sanata olan yeteneği erken yaşlarda fark edilen Michelangelo, Ludovico Buonarroti’ nin yanına çırak olarak ardından Lorenzo de’ Medici’ nin yanında çalıştı. Donatello‘nun eski bir öğrencisi olan Bertoldo di Giovanni’den de heykel eğitimi almıştır.

Michelangelo, döneminde tanrısal bir dehaya sahip olduğu kabul edilip saygı gören ilk sanatçıdır. Resim ve heykelin dışında mimari tasarımları da bulunan Michelangelo’ nun edebi yönü de oldukça kuvvetlidir. Leonardo da Vinci ve Raffaello’ yla birlikte İtalyan Rönesansının en önemli üç ustasından biri olmuş.
1496 yılında Roma’ ya gitti. Michelangelo burada Bacchaus ve Pieta heykelini yapmıştır. 
1501 yılında Floransa’ ya döner ve ünlü Davut heykelini yapar. 
1504 yılında Vecchio Sarayı için Leonardo da Vinci ile dev bir savaş sahnesi siparişi alan sanatçı burada Cascina Savaşı‘ nı betimlemiş.
 
1508 yılında Roma’ daki en önemli yapıtlarından biri olan Sistina Şapeli tavan fresklerine başlayan sanatçı 1512 yılında tamamlar. 

Michelangelo yirmidört yaşında yaptığı Pieta heykeli üzerinde imzası bulunan tek heykeldir. Pieta, günümüzde Roma’da, S. Pietro Bazilikası’ndadır.

Michelangelo, 18 Şubat 1564 tarihinde Roma’ da öldü.

Önemli Yapıtları;
Pieta heykeli,
Son Yargı (Last Judgment),
Lapithler ve Kentaurların Savaşı,
Bakhüs, 
Brugge Meryemi, 
Musa, 
Zafer, 
Medici Mezarları, 
Adem’in Yaratılışı (Creation of Adam)
Sistina Şapeli tavan freskleri.
Bacchaus,
Cascina Savaşı.
Davut heykeli.

Değişebilen, geçici nitelik ...

Kip,
San karşıtı.
Değişebilen, geçici nitelik.
Felsefede değişebilen, geçici nitelik.
(Felsefe) Geçici olan, değişebilen nitelik. 
San; Herhangi bir şeyi, neyse o yapan nitelik, kip karşıtı.

Kip sözcüğünün diğer anlamları;
Sıyga,
Sıyga, fiil tasrifi.
Tıpatıp, uygun.
Uygun, ölçülü, tıpatıp gelen.
İçi dolu bir çeşit yumuşak sazdan örülmüş hasır.
Sağlam, dayanıklı.
Muhkem, iyice.
Şık, zarif, biçimli.
Tutumlu, kullanışlı.
Bitişik, yan.
Biçimli, güzel, yakışıklı.
Sıkı, bitişik, dar.
Boşluksuz, kalıp gibi oturan.
Kalıp, örnek.

Eski dilde, anlaşmazlıkların hakem yoluyla çözülmesi yöntemi...

Tahkim.
Arapça: tahkim (ﺗﺤﻜﻴﻢ).
İngilizce: arbitration, consolidation.
Eski dilde; tahkim.
Anlaşmazlıkların hakem yoluyla çözülmesi yöntemi.
Hakem tayin etmek. 
Hakim nasbeylemek.
Kuvvetlendirme, sağlamlaştırma.
Sağlamlaştırmak, kavileştirmek.
Arapça hükmetmek, sağlamlaştırmak, ihkam anlamındaki, hukm kelimesinden türetilmiştir.
Mahkemede hasmın davalarının açıkça belli olması için hakimi değiştirmek.
Herhangi bir ihtilafın hallini hakeme havale etme.
Birisini fesattan meneylemek.

Sözünün eri, güvenilir (kimse), erkek...

Mert,
Farsça merd, (ﻣﺮﺩ) 
Merd-i kıpti, 
Merdan,
Civanmert.
Yiğit.
Cesur,
Bahadır,
Kahraman,
Sözünün eri, güvenilir (kimse), erkek.
Yiğit, cesur (kimse), bahadır, kahraman, şeci.
Güvenilir, sözünün eri, mürüvvetli, hamiyetli (kimse).
Adam, insan.
Çevik, zinde, hareketli.
Erkek, yiğit, haysiyetli, yüce huylu.
 
Mert sözcüğünün başka anlamları;
Kırklareli'nin iğneada beldesinde, birçok kuş türünü barındıran bir gölün adı.
Çelikçomak oyunundaki çelik.
Çelikçomak oyunu.

Cisimlerin niteliği...

İzomeri, 
Fransızca isomerie, isomerique.
Tesavi-i terkibe müteallik, 
Cisimlerin niteliği.

Kapalı formülleri aynı, açık formülleri farklı olan maddelerin başka başka özellikler göstermesi olayı.
Ağırlıkça aynı nispetlerde birleşmiş aynı elementlerden meydana geldikleri halde atomlarının birbirine bağlanış şekilleri farklı olduğundan ayrı özellikler gösteren maddelerin ortak adı.

Herhangi bir konuda yapılan inceleme, araştırma...

Etüt, 
Farsça etüd,
Fransızca: etude. 
Latince: etude.
Herhangi bir konuda yapılan inceleme, araştırma.  
İnceleme, tetkik etmek.
Araştırma, inceleme.
Ön çalışma
Müzakere. 
Belli bir konuyu inceleyen, araştıran eser veya yazı.  
Yatılı okullarda öğrencilerin, başlarında bulunan bir öğretmen veya yöneticinin kontrolü altında kendi kendilerine ders çalışmaları işi, mütalaa.
Öğrencilerin, bir öğretim görevlisinin gözetimi, denetimi altında ders çalışmalarına ayrılan zaman, mütalaa, müzakere.
Bir konu üzerinde yapılan inceleme, araştırma, tetkik
Musikide didaktik maksatla bestelenmiş eser.
Deneme, geliştirme ve öğretme amacıyle bestelenen ve estetik bir değer taşıyan müzik parçası.

Kemiklerin iç boşluklarını dolduran ve kan hücrelerinin yapımını sağlayan doku...

İlik, 
Muh, 
Fransızca: moelle
Arapça, muhh, muh (ﻣﺦّ). 
Kemik iliği, ilik.
Kemiklerin iç kısmını dolduran yağlı madde, ilik.
Kemiklerin iç boşluklarını dolduran ve kan hücrelerinin yapımını sağlayan doku.

İlik sözcüğünün başka anlamları:
Giysi, yorgan çarşafı, yastık kılıfı vb.nin gereken belirli yerlerine düğmenin geçirilebilmesi için iplikle örülerek, parça geçirilerek veya biye ile yapılan küçük yarık.
Düğme.
Yaka.
Temiz.
Söz götürüp getiren.
Küçük sepet.
Kabak ve fasulyelerin uzayan kısımları.
Samanın çekilme zamanında arabaya takılan çulu yan direğe bağlayan halka. 

"Yüzbaşının Kızı", ""Bakır Atlı", "Mısır Geceleri", "Erzurum Yolculuğu", adlı eserleri ile tanınan Rus ulusal şair ve yazarı...

Puşkin,

Aleksandr Puşkin (Alexander Pushkin),
Aleksandr Sergeyeviç Puşkin.
(D. 6 Haziran 1799 Moskova- Ö. 10 Şubat 1837 Saint Petersburg, Rusya)
Rus şair ve yazardır.
Rusya'nın ulusal şairi ve modern Rus edebiyatının kurucusu olarak kabul edilir. 

Aleksandr Sergeyeviç Puşkin 6 Haziran 1799 yılında Moskova' da soylu bir ailenin oğlu olarak doğdu. Çocukluğu Moskova'da,  Zaharovo köyünde babasının çiftliğinde geçti. Evde eğitim ald. Puşkin daha sonra Çar Köyü lisesini bitirdi. Puşkin, ilk şiirini 14 yaşında yayınladı. Liseden sonra Dış işleri Bakanlığında bir göreve atandı. 1811-1817 yılları arasında Saint Petersburg yakınlarındaki Tsarskoye Selo‘ da, The Imperial Lyceum‘ da eğitim gördü.

Yazar isyankar şiirlerinden dolayı Kafkasya'ya daha sonra Moldova'ya sürgün edildi. Sürgün yaşamı 3 yıl sürdü. Sürgünde, Kafkasya Esiri, Bahçesaray Fıskiyesi, Mahpus, Kara şal gibi önemli eserlerini yazdı. 1826 yılında Çar I. Nikolay Puşkin' i Moskova' ya çağırdı. Boris Godunov isimli tragedyası yasaklandı.

Rusya’daki askeri yönetime karşı sarf ettiği sert sözler ve politik şiirleri yüzünden 1820 yılında başkente girmesi yasaklandı. Ekaterinoslav‘ a gönderildi. Çar I.Nicholas başkente girmesine 1824 yılında yeniden izin verdi. 1830 yılında koleraya yakalandı.

Natalya Nikolayevna Goncharova ile 1831 yılında evlendi. Mutsuz bir evlilik sürdürdü. Eşi ve Baron Georges d’Anthes arasındaki ilişkiden dolayı Puşkin onurunu korumak için Anthes ile düello yaptı. Petersburg'da yaptığı bir düelloda ağır yaralandı. 

29 Ocak 1837 yılında öldü. Halkın ayaklanmasından korkan çar şairin naaşının gizlice çıkarılmasının emrini verdi. Cenazesi Kiliseden alınıp babasının köyüne Mihaylovskoye‘ye gömüldü. bulunmaktadır. Petersburg’ da balmumundan bir heykeli vardır.

Eserleri:
Altın Horoz ve Diğer Masallar.
Bahçesaray Fıskiyesi, 
Bakır Atlı, Bronz Süvari (The Bronze Horseman),
Biyelkin Hikayeleri(Byelkin'in Öyküleri),
Boris Godunov, Büyük Petro'nun Arabı,
Captain's Daughter,
Çar Sultan, Çingeneler, Çiroka Masigir U Masiya Zerin.
Don Juan,  Dubrovski,
Erzurum Yolculuğu,
Gizli Günlük, Gizli Günce,
İnsan Üstü Bir Anıt Diktim Kendime, İstasyon'daki Görevli,
Kafkasya Esiri(Kafka Esiri), Kar Fırtınası, Kara şal, Küçük Tragedyalar
Maça Kızı, Mahpus, Mehvane Kevirin, Mısır Geceleri,
Müteveffa İvan Belkin’in Hikayeleri
Peygamber ve Boris Godunov. Pikovaya Dama, Poemalar, 
Prenses ve Yedi Kahraman, Pugaçev İsyanının Tarihi,
Ruslan ve Ludmila, Russian Stories.
Seviyorum Sizi,
The Daughter of the Commandant,
Uçuyor Troyka Yel Gibi,
Veba Sırasında Ziyafet, 
Yevgeniy Onegin(1879 yılında operaya uyarlandı).
Yüzbaşının Kızı,

Eski dilde, hayal gücü...

Muhayyile,
Muhayyele.
Arapça muhayyile, (ﻣﺨﻴّﻠﻪ).
Arapça hayal etmek anlamındaki tahyіl'den muhayyil ve muhayyile sözcüğü türetilmiştir.
İmgelem.
Tahyil, 
Tahayyül, 
İngilizce: imagination
Fransızca: imagination
Almanca: Einbildungskraft, 
Yunanca: phantasia, 
Latince: imaginatio,
Hayal gücü.
Düş gücü.
Hayal etme gücü.
Hayal gabiliyyatı.
Hayal kurma gücü ve yeteneği.
Dış varlıkları zihinde canlandırma yetisi.
Olgusal karşılığı bulunmayan ansal tasarım.

Hayal gücü, zihinde önceden yer etmiş olan tasavvurları muhafaza eden veya hiç idrak edilmemiş şeyleri ve bunlar arasındaki ilişkileri tasavvur eden meleke.
Hayal kurma merkezi. 
Zihinde bulunan hayal kuvveti.

Özle, öz varlıkla, gerçekle ilgili...

Özden,
Özle, öz varlıkla, gerçekle ilgili.
Özle, öz varlıkla, ilgili.
İçten, candan, samimi.
Timüs.

Timüs:
Fransızca: thymus.
İngilizce: thymus.
Göğüs kemiği arkasında bulunan iç salgı bezi, özden.
Uykuluk.
Boyun altı bezi.

Bir şeyin oluşumunda göze çarpan özel yapı...

Anatomi,
Teşrih,
İngilizce: anatomy, 
Fransızca: anatomie, 
Almanca: anatomie
Latince: anatomie.
Beden yapısı, gövde yapısı.
Vücut yapısı.
Gövde yapısı.
Beden yapısı, gövde yapısı, teşrih.
Bir şeyin oluşumunda göze çarpan özel yapı.
İnsan, hayvan ve bitkilerin yapısını ve organlarının birbiriyle olan ilgilerini inceleyen bilim.
İnsan, hayvan ve bitkilerin yapısını, şeklini ve bu yapıyı meydana getiren organların birbiriyle olan ilgisini ve bağlarını inceleyen ilim, teşrih.
Bir cesedi kesip parçalara ayırarak incelemek.

Vücudun normal biçimini ve yapısını inceleyen bilim dalı. 
Organlı varlıkların yapısıyla biçimini ve bu yapıyı oluşturan organları, bu organların işlevleri arasındaki ilişkileri ve normal komşuluk ilişkilerini inceleyen bilim, yapı bilim. 
Canlıların yapısını ve bu yapıyı meydana getiren uzuvları inceleyen ilim dalı. 
Biyolojinin canlıların iç yapıları ile uğraşan dalı, yapı bilimi.
Herhangi bir organizmanın yapısı.
Resim ve heykelde vücut yapısı.
Bir kitap veya ibareyi anlaşılır şekilde açıklamak, tafsilat vermek. 
İnceden inceye didikleyip araştırmak.

Üstü örtülü, önü açık yer, sundurma...

Revak,

(Rivak, Ruvak).
Arapça: rivak.
Üstü örtülü, önü açık yer, sundurma.
Ev önündeki saçak.
Sundurma, Çardak.
Kemer. 
Kubbe. 
Çardak. 

Bir yapının ön kısmındaki üstü örtülü, önü açık yer.
Binaların önlerinde üstü örtülü önü açık yer.
Bina önündeki saçak, önü açık üstü kapalı yer.

Önyüzü kemerlemeli, arkası körduvarlı, üstü tonoz, kubbe ya da damla örtülü geçit. 
Üstleri kubbe veya tonozlarla örtülü sıra halinde kemerler topluluğu, arkat.
Sütun ve payeler tarafından taşınan kemerler arkasında yer alan, üstü örtülü uzun bölüm.
Kemerli sütun dizisi(geçitli).
Kemerleme, kapı revakı, revaklı avlu, revaklı bahçe.

Arkat;
Fransızca arcade.
Araları kemerlerle birleştirilmiş sütun veya direk sıraları, revak.

Revak sözcüğünün diğer bir anlamı:
Şeker şerbeti.

Gemilere yol gösteren ışık kulesi...

Fener,
Işık.
Rumca, fanari.
Yunanca phanari.
Gemilere yol gösteren ışık kulesi.
Deniz feneri.
Gemilere yol gösteren ışık kulesi, deniz feneri.

Denizcilikte, gemilere yol gösteren ışık kulesi.
İçinde fitil, mum veya elektrik ampulü gibi bir ışık kaynağı bulunan, önü veya etrafı bu ışığı aksettirecek şeffaflıkta bir malzeme ile çevrili aydınlatma aracı.
Saydam bir maddeden yapılmış veya böyle bir madde ile donatılmış, içinde ışık kaynağı bulunan aydınlatma aracı.

Deniz kıyılarında bulunan denizlerin tehlikeli yerlerinde, kimi kaya ve adacıkların üzerinde yapılmış olan, geceleri ve sisli havalarda gemilere yol gösteren devasa kulelere Deniz Feneri denir. Deniz feneri, okyanusların ve koyların tehlikeli kıyı alanları boyunca inşa edilir. Bir liman kentinin girişinde veya yüksek denizlerin ortasında da yapılabilir.
İskenderiye’deki İskenderiye Feneri ve İspanya’ daki Herkül Kulesi ilk deniz fenerlerindendir.

Fener kelimesinin diğer anlamları;
Askı.
Kahveci tepsisi,
Çay, kahve taşımaya yarar kahveci tepsisi.
Tepesinden kulplu kahveci tepsisi, askı.
Bina çatılarına, hamam, cami ve medrese kubbelerine, içeriye aydınlık girmesini ve havalandırmayı sağlamak üzere yapılan kule biçimindeki camlı çıkıntı.
Uçurtma.

Tıp doktoru (kısaltma ingilizce)...

MD.
Medicinae Doctor.
Tıp doktoru teriminin kısaltması MD olarak geçmektedir. 
Tıp doktoru (İngilizce kısaltma)
Tıp öğrencileri 6 yıllık okul hayatlarını bitirdikten sonra dilerlerse TUS sınavına girerek uzmanlık alanlarını tercih ederler. İsterlerse de doktora yapabilirler. 
Tıp doktoru olan kişiler doktora yaparak PhD unvanı almak isterler. Bu unvan araştırmacı anlamına gelmektedir. Tıp bölümünden mezun olanlara MD unvanı verilmektedir. Bunun üzerine doktora yapan kişiler ise MD phD unvanı alırlar. 

Uluslararası Güreş Federasyonu...

 
FILA,
Uluslararası Güreş Federasyonu.
(Uluslararası Amatör Güreş Federasyonu)
Federation Internationale des Luttes Associees.

Olimpiyat Oyunları sırasında farklı ülkelerin güreş federasyonlarının aldıkları karar ile 1912 yılında İsveç - Stokholm' de kurulmuştur. FILA' ya beş kıtadan 146 ulusal federasyon üyedir. FILA merkezi, 1912 - 1946 yılları arasında İsveç, 1946 - 1965 yılları arasında ise Fransa' da görev yapmıştır. Birlik merkezi günümüzde, 1965 yılında taşındığı İsviçre' nin Lozan şehrindedir. Başkanı Nenad Laloviç' dir.

Özbekistan’ın başkenti Taşkent’ te yapılan FILA’ nın genel kurulunda, Uluslararası Güreş Federasyonu' nun (FILA) adı, 07 Eylül 2014 tarihli kongrede Dünya Güreş Birliği (UWW) olarak değişti. Türkiye’yi Güreş Federasyonu Başkanı Hamza Yerlikaya, genel sekreter Yusuf Açıkalın ve uluslararası hakem hocası İbrahim Cicioğlu temsil etti.

Federasyonun yeni adı Dünya Güreş Birliği (UWW) olarak değiştirilirdi. Birliğin yeni logosu, yanda delegelere tanıtıldı. Genel kurulda, UWW Yönetim Kurulu içinde yapılan seçime tek aday olarak giren mevcut başkan Nenad Lalovic (Sırbistan), 6 yıllığına yeniden başkanlığa seçildi. Yönetimde yer alan Türk üyeler Rodika Yakşi ve Ahmet Ayık görevlerine devam etti.

Koruma aracı...

Eskort,
Fransızca escorte.
İtalyanca, esorte.
Latince, escorte.
Refakat muhribi.
Koruma aracı.
Koruma, muhafız takımı.
Rehber.
Koruma.
Eşlik eden.
Öncü,
Trafikte araçlara eşlik eden öncü araç. 
Önemli kişileri yolculukları sırasında varacakları yere ulaştırmak ve korumakla görevli kişilerin bulunduğu araç.
Koruma amacıyla önemli kimselere yolculuk sırasında araçlarıyla eşlik eden takım.

Argo; Para karşılığı erkeklerle birlikte olan ve cinsel ilişkiye giren kadın. 
Sosyal ortamlarda eşlik etmesi için kiralanmış prezantabl kişi veya seks işçisi.
Zengin kimselerle para karşılığı sohbet edip vakit geçiren kadın.


Popüler Yayınlar

İzleyiciler

BULMACA ANSİKLOPEDİSİ