Halk dilinde nezleye verilen ad...

Engi,
İngin,
Tumağı,
Dumağı,
Çaputlama,
Zükam,
Nevazil.
Soğuk almaktan ileri gelen, burun akması, aksırma ile beliren hastalık.

Burun içindeki ince zarın, üst solunum yollarının virütik iltihaplanmasıdır. Nezle bulaşıcıdır. Hastada burun akıntısı, hapşırma, boğaz ağrısı, baş ağrısı, öksürük bazen de ateş görülür. 1-15 gün devam eder. İyi tedavi edilmezse müzminleşir. Tedavinin ilk şartı istirahat etmek ve kalabalık yerlerden uzak kalmaktır. Nezle, virüslerin sebep olduğu ve acil tedavi gerektirmeyen bir enfeksiyon hastalığıdır. Genellikle rhinovirüsler adı verilen bir virüs türü nezle yapmaktadır. Havadan solunarak alınan rhinovirüsler burun mukozasına tutunurlar. Bağışıklık sistemi devreye girerek virüsü vücuttan uzaklaştırmaya çalışır. Virüsleri atma çabasıyla burun akması, hapşırma ve ateş gibi tepkilere neden olur. Vücut virüsten kurtulunca bu reaksiyonlar sona erer. 

Toplumda grip ile nezle tabirleri eşanlamlıymış gibi kullanılmaktadır. Oysa bunlar farklı hastalıklardır. Nezle virüslerle meydana gelen bir hastalıktır ve hafif seyreder. Grip ise daha ani başlayan ve sıklıkla ateşin daha yüksek seyrettiği bir hastalıktır. Salgınlar yapar ve yatağa düşürür. Nezle veya grip için hiçbir bir antibiyotiği kullanmaya gerek yoktur.

Deneysel ruhbilimin öncülerinden biri olan Fransız filozof ruhbilimci...

Ribot,
Theodule Armand Ribot,
(D. 1839 - Ö. 1916), 
Fransız psikolog, ruhbilimcisi.
Sorbonne' da, sonra da College de France' da profesörlük yaptı. İlk Fransız deneysel psikoloji kuramcısıdır. Çalışmaları kişiliğin psikofizyolojik öğretisi doğrultusundadır. Araştırmaları sonucu belleğin çözülme yasalarını ortaya koymuştur. 

En az durağan anılar, en son, en karmaşık ve en az duygusal anlama sahip anılar olup kolayca kaybolmakta, heyecanla yüklü en eski anılar ise çok büyük bir dayanıklılığa sahip bulunmaktadır.

Ruhbilim dilinde başta hayvansal içgüdüler ve insansal içtepkiler olmak üzere bütün istekler, gereksinmeler ve heyecanlar, tutkular, zevkler ve etkinlikler (faaliyetler) birer eğilimdir ya da bir eğilimin ürünüdür.  Ribot' a göre canlıda ilk oluşan eğilim beslenme içgüdüsüdür. Ona göre beslenme içgüdüsü de üç bölüm olup birinci, açlık ve susuzluk, ikinci, alınan besinleri dönüştürmek için solumak, üçüncü, dışarıya atmak için terlemek, dışkılamak ve işemektir.

Psikolojik (Ruhsal) eğilimlerse bireyin bilinçli bir varlık olarak gelişmesine hizmet eden eğilimlerdir ki hoş ve hoş olmayan ya da bu ikisinin karması olan davranışların kaynağı olarak heyecanlardır. 

Fransız ruhbilimcisi Theodule Ribot'ya göre unutma belleğin yararlı bir işlevidir. Çünkü bellek bütün anıları her an bilince yansıtsaydı yeni öğrenmeler olanaksızlaşırdı. Hatırlamak için unutmak gerekir unutulmayan bir şeyde hatırlama söz konusu olmaz.
Eserleri;
Psychologie des Sentitnents (Duygular Ruhbilimi),

II. Dünya Savaşında, savaş esiri subayların konulduğu kamp...

Oflag,
Offizier-Lager,
Almanca: Offizierslager,
Subay kampı.
Almanya' da, II. Dünya Savaşında, savaş esiri subayların konulduğu kamp.

Nazi Almanyası ordusunun, I. Dünya Savaşı' nda 1899 Lahey Sözleşmesinin gereklerine uygun olarak ve II. Dünya Savaşı' nda 1929 Cenevre Sözleşmesinin gereklerine uygun olarak esir alınan subaylar için kurduğu savaş esiri kampları.
Ancak Naziler büyük çoğunlukla sözleşme hükümlerine uymamışlardır.

Savaş gemilerinde tören için mürettebatın küpeşte boyunca dizilmesi...

Çamariva,
(Tören)
Mürettebatın küpeşte boyunca dizilerek tören yapar. Bu esnada kutlama, selamlama yapılır. Yani üç defa Yaşa, Yaşa, Yaşa denir. Bağırarak kutlama yapılır. Çimariva; personelin gemi boyunca düzenli bir şekilde selamlama için yanyana dizilmesidir. Personelin aynı hizada nizami olarak durabilmesi için fiziki olarak aynı yapıda seçilmesi ve aynı tip giyinmesi gereklidir. 

Çimariva seremonisinin Türk donanmasına hangi tarihte ve ne şekilde girdiğine dair somut bir bilgiye ulaşılamamıştır. gemilerde mevcut personelin güverte üzerinde dizilerek gemilerinin ve tüm personelin silahtan arındırıldığını simgelemek, yani bir nevi barış göstergesi olarak kullanıldığı bilinmektedir (tarihte şövalyelerin, karşısındaki savaşçıya barış simgesi olarak başlıklarının siperliğini kaldırmaları gibi). Günümüzde ise selamlama seremonisi olarak kullanılmaktadır.

Denizciliğin başladığı ilk yıllardan beri kullanılan bir ritüel olan gemiye gelen seçkin bir misafir veya çok üst rütbeli bir personele saygı göstermek, onu onurlandırmak amacıyla; seren direklerinin belli aralıklarla personel ile donatılarak, verilen komutla üç defa tezahürat yapılmasına denir.

Yurdumuzun denizlerinde yaşayan eti makbul bir balık...

Bakalarya,
Bakalyaro, 
Bakalorya, 
(Merluccius merluccius)
Berlam,
Mezgit ve Gelincikle aynı türdendir.

Denizlerimizde, Karadeniz' de seyrek olarak bulunan ve bilhassa, Marmara, Ege ve Akdeniz' de yaygın olarak avlanan, 350 kulaca kadar derinliklerde yaşayabildiği gibi, denizlerin ılık bölgelerindeki orta sularında da yaşayabilen derin deniz balıklarındandır. Kışın ve ilkbahar aylarında büyük miktardaki berlam balıkları derin sularda yaşarlar. Vücut uzundur, birinci sırt yüzgeci kısa ve diğerinden yüksektir. İkinci sırt yüzgeci uzun ve kuyruk yüzgecine kadar yaklaşır, ortasında girinti bulunur. Anüs yüzgecinde de aynı girinti mevcuttur. Sırtı gri, yanlar ve karın açık renklidir.

Çaça, Hamsi, istavrit, uskumru ve benzeri küçük balıklarla beslenirler. En çok 90 cm. boy uzunluğuna ve 8 - 10 kilo ağırlığa erişebilmektedirler. Üremelerini, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos aylarında kıyılara yakın yerlerde yaparlar. Bir dişi mevsim boyunca 400.000 ile 1.500.000 arasında yumurta bırakabilir. Etinin Mezgit gibi lezzetli, beyaz ve kaliteli olması nedeniyle yüksek ekonomik değeri vardır. Taze olarak her mevsimde avlanmaktadırlar. Tavası, haşlaması ve buğulaması yapılmasına rağmen , en lezzetli olan şekli bol domates ve soğanlı yapılan buğulamasıdır. En lezzetli zamanı Aralık, Ocak ve Şubat aylarıdır.

Bilgi ve güç elde etme karşılığında ruhunu şeytana satan ve birçok güzel sanat yapıtına konu olan efsane kahramanı...

Faust
(Goethe),
Hukuk, felsefe, tıp ve ilahiyatla ilgilenen, dokto­rasını yeni bitirmiş bir kişidir. Faust, latince mutluluk demektir.
1749 - 1832 yılları arasında yaşamış olan ünlü Alman ozanı, oyun yazarı Johann Wolfgang von Goethe'nin Faust adlı şiirsel oyunu dünya klasikleri arasında önemli bir yer tutar. Faust, Goethe'nin butün eserlerinin bir birleşimi olarak kabul edilir.

Faust, bilgi ihtirası içinde kıvranan karamsar bir tipi anlatır. Bilim uğruna bütün ömrünü harcamış, nefsine bütün dünya hazlarını yasak etmiş ve tam anlamıyla yasak bir ömür geçirmiş olmasına rağmen, amacına ulaşamamış olmanın ızdırabı içindedir. Bu hal içinde şeytana teslim olduktan sonra, onun akıbeti çeşitli Faust efsanelerinde türlü türlü gösterilmiş ve dünyaya beyan edilmiştir.


Hint destanlarında kullanılmış olan onaltı heceli bir çeşit beyit ...

Sloka 
Sanskritçe, sloka.
Eski Hint destanlarında kullanılmış olan ve her bir dizesi sekiz + sekiz heceli olan beyit.
Ramayana’ da binlerce Sloka vardır. Ramayana’ daki bütün Sloka’ ları hatırlamak mümkün olmadığı için, bilgeler Rama’ nın ismi’ nin terennüm edilmesini tavsiye etmişlerdir. 

Vasishtha’ nın salikleri, hangi ilahi olan ismi terennüm etmeleri gerektiğini kendisinden sordukları vakit, bilge, Rama’ ismini terennüm etmeniz yeterlidir. Rama İsmi sizi Raga’ dan (yani bağımlılıktan) ve Roga’ dan (yani hastalıktan) kurtaracaktır, demiştir.
Brahmi yazısıyla yazılmış Sanskrit şiirlere (sloka) denir. Sanskrit slokalar dize dize uygurcaya
çevrilmiş olup, bu sebeple uygurcada dize başında uyak yer almamıştır.

Hint edebiyatında bir çeşit epik dram...

Nataka,
(Sanskritçe, nataka)
Sanskrit dilinde yazılmış dramlardan rupaka sınıfının birinci çeşidi olan alp dramı.
Burma' da, gerecini mitologya ile tarihten alan ve kahramanları işleyen danslı öykü.
İ.S önce 320 tarihinden VIII.yüzyılın sonlarına kadar süren klasik dönemden sonra IX. yüzyılın başlarından sonlarına kadar süren klasik sonrası dönem içinde gelisen Hint Tiyatrosunun kapsam içine yazılan betikler, gölge oyunu ve danslar girer. 

Hint Tiyatrosunda iki temel dram türü vardır. Bunlardan birincisi, malzemesini mitolojiden ve tarihten alan, dolayısıyla kahramanları işleyen nataka, ikincisi ise, malzemesini günlük yaşamdan alan ve olağan insanlarla devlet memurlarını ele alan prakarana' dır.

Halk dilinde mutfağa verilen ad...

Takana, 
Matbah, 
Matmah
Aşene,
Yemek pişirilen yer, aş damı.

Karadeniz Ereğlisi' nde ketenden dokunan ve giysi yapımında kullanılan bir tür bez...

Elpek bezi
(Karadeniz Ereğlisi)
Pelemek bezi (Çaycuma).
Elpek Bezi: Batı Karadeniz Bölgesi’ nde bir zamanların tarım ürünü olan Keten’ in liflerinden yüzlerce hatta binlerce yıldır üretilmektedir. Antikçağlarda ketenden ürettiği yelken bezi ve dokumalarıyla ünlenen Karadeniz Ereğli’de, Karadeniz kıyısında dağlarla çevrili bir bölge olduğundan, yıllık nem oranı ülkenin diğer bölgelerine göre daha yüksektir. 

Bu nedenle, insan vücudunun nemden etkilenmesini önlediği bilinen ketenden elde edilen Elpek Bezi, tarihten bu yana giyim malzemesi olarak kullanılmıştır. Antikçağ yazarları, Karadeniz Ereğli halkının günlük yaşamını anlatırlarken; ketenden dokunmuş, vücudun tamamını kaplayan, bol ve bükümlü elbilseler giydiklerini ve bu durumun kenti şiirsel bir atmosfere büründürdüğünü anlatırlar. 
 
Keten ipliğinin, elde edilinceye kadar geçirdiği uzun ve zahmetli yolculuk, üreticiyi bu bitkiden ve dokumasından vazgeçiren bir diğer faktör olmuş, Türkiye’de gelişen tekstil teknolojisi ve ürünleri ile rekabet edemeyen Elpek Bezi kaybolup gitmiştir.

Oturduğu yerin yerlisi olmayıp başka yerden gelen...

Manav,
Göçmen,
Rumca manavis.
Oturduğu yerin yerlisi olmayıp başka yerden gelen.
Genellikle Romanya ve Bulgaristan' dan göç etmiş kimse.
Batı Anadolu’ da, özellikle Eskişehir yöresinde yerleşik hayata erken dönemde geçmiş olan Türk topluluğu.
Manav bir yere sonradan gelenleri, yerleşik olanlardan ayırt etmek için kullanılan ve önceden yerleşmiş olan yerlileri ifade eden yöresel bir mefhumdur.
Batı ve Kuzeybatı Anadolu'da yaşayan göçebeliği asırlar önce bırakmış yerleşik Türkmen grubudur.
Anadolu'da yerleşik hayata ilk geçen Türkler.
Anadolulu.
Yerli halk.
Yerli yurtlu kişi. 
Göçmen, yörük.

Manavlar (Manav Türkleri);
Kuzeybatı Anadolu'da, özellikle Sakarya , Bilecik , Balıkesir , Bursa , Çanakkale , Kocaeli , Eskisehir , Bolu ve Düzce illerinde yaşayan bir Türk halkıdır . Manavların Bizans İmparatorluğu' ndaki Kuman ve Kıpçaklardan geldikleri ileri sürülmektedir.

Manav sözcüğünün diğer anlamları:
Batı Anadolu' da sebze tarımıyla uğraşan bir halk grubu.
Kavun ve karpuz satıcısı.
Yaş meyve ve sebze satan kimse.
Yaş meyve ve sebze satılan dükkan.
Meyve ve sebze satılan yer.
Meyve ve sebze satan kimse.
Tahıl satıcısı.
Mavi gözlü (kimse).
Tutuk tutuk konuştuğu için sözleri anlaşılmayan.
Bahçeleri sulama işini yöneten su dağıtma görevlisi.
Akılsız, ahmak.
Aptal.

Oyulma, aşınma...

İtikal,
Erozyon.
Aşınma, 
Aşınım,
Arapça itikal, (ﺍﺋﺘﻜﺎﻝ)
Fransızca érosion.
İngilizce: erosion
Almanca: erosion, 
Latin: erodere.
Jeolojide eskiden: Erozyon.
Toprak aşınması, erozyon.
Oyulma, aşınma, erozyon.
Aşınma, yenme.
Aşınma, sıyrılma. 
Yıpratmak, yıpranmak.
Arapça, itikal sözcüğü yemek, tüketmek anlamındaki ekl kelimesinden türetilmiştir.
Ekolojik faktörler nedeniyle toprağın verimli tabakasının bulunduğu yerden, su, rüzgar, dalga ve buz gibi etkenlerle taşınması.
Yer kabuğunu oluşturan kayaçların, başta akarsular olmak üzere türlü dış etmenlerle yıpratılıp yerinden koparılarak eritilmeleri veya bir yerden başka bir yere taşınması olayı, aşınma, aşınım, itikal.

Belli bir yüzey üzerindeki epitelin kaybı, deri veya mukoza üzerinde sınırlı bir bölgenin epitelden yoksun oluşuyla belirgin durum.
Dokuların üst yüzeyinde görülen, sınırlı bir bölgede hücre kaybı. 
Dişte mine tabakasının aşınması.
Dişin mine tabakasının kimyasal işlemlerle aşınması veya aşındırılması. 

Mecazi anlamda; 
Değer veya saygınlık kaybetme.

Anayurdu Çin olan, zambakgiller familyasından bir süs bitkisi...

Ovata,
Kapari 
(Capparis ovata).
Beri kemeri, Bugo, Bubu,
Devedikeni,
Gavur bostanı, Gebre, Gebere, Geber otu, Gevil,
Hint hıyarı,
İt hıyarı, 
İt kavunu,

Karga kavunu, Kedi tırnağı, Keper, Kepere(Kebere), Kepekçiçek,
Menginik,
Şeballah,
Yılan kabağı, Yumuk.

Caparidaceae familyasından çok yıllık yarı çalı formunda bir bitkidir.
Anayurdu Çin olan, zambakgiller familyasından bir süs bitkisi.



Hurri-Hitit mitolojisinde gökyüzü tanrısı...

Alalu,
(Hurri/Hitit)
Hurri-Hitit söylencelerinde gökyüzü krallığının ilk yöneticisi...
Mezopotamya kökenli olan Alalu, yine Mezopotamya kökenli tanrı Anu ile yaptığı savaşı yitirince gökyüzü krallığı Anu’ ya geçer.

Çeşitli gösterilerin yapıldığı eğlence yeri...

Kabare
Fr. cabaret
Meyhane.
Her türlü güncel sorunu ince bir alayla, iğneleyici, yerici, taşlayıcı bir tutumla ele alıp toplum eleştirisine yönelen tiyatro türü. 
Özellikle siyasal ve toplumsal konulara yoğunlaşan kabarede, ezgiler, danslar, skeçler, monologlar, diyaloglar ve hatta saydam gösterileri ve kısa filmlere de yer verilir. 

Çeşitli gösterilerin yapıldığı eğlence yeri. 
Kabare, güldürücü ve eğlendirici olmasına rağmen, temelde ciddi tiyatro türleri arasında kabul edilir.

Hint edebiyatında, bir çok adı geçen ünlü ve kutsal maymun...

Hanuman,
Hanumat.
Maymun görünümlü savaş tanrısı.
Rama'ya (Vişnu'nun avatarlarından biri) karısı Sita'yı kurtarmasında yardım eden bir vanara.
Bhakti'nin zirvesini sembolize eder ve kimilerine göre Şiva'nın avatarlarındandır. Daha çok Vayu deva yani rüzgar tanrısının oğlu olarak tanınır.
Bazı akademisyenlere göre Çin mitolojik karakteri Sun Wukong' dur.

Kadınların süs olarak kullandıkları bir çeşit başlık...

Hotoz,
Kotas, Kotaz, Kutas, Kutaz.
Hotaz, Hotas, Hataz.
Gotaz, Püskül, Ponpon.
Kadınların süs olarak kullandıkları bir çeşit başlık.
Kadınların süs olarak başlarına taktıkları, çeşitli renk e biçimdeki baş süsü.
Kadınların süs için saçlarının üstüne taktıkları, çeşitli renk ve biçimde yapılmış küçük başlık.
Eskiden kadınların başlarına giydikleri bir nevi süslü başlık.
Eski zamanda kadınların başlarına giydikleri süslü serpuş.

Türkistan’ da Tibet yöresinde yetişen ve yak denen uzun kıllı bir cins öküzün kuyruğundan yapılan tuğ.
Bu tüyden yapılan ve at gerdanlarına süs olarak takılan püskül.
Yapıların ve eşyaların üzerine konulan tepelik.
Tavus kuşu, tavuk vb.nin başında bulunan tüyler.
Hayvan, kuş ve tavuk tepesi.
Kuşların başındaki püskül gibi tüyler. 
Binalarda kapı, pencere, ocak vb. yerlere ve eşyalara süs olarak yapılan tepelik.

Hotoz nevileri şunlardı: 
Saraylı hotozu, çimdik hotoz, kürdi hotozu, felek tabancası hotoz, zeyrek yokuşu hotoz, dudu burnu hotoz, gelin sorguçlu hotoz

Osmanlıda kadın başlıkları:
Hazır olarak yapılıp başa giyilenler: 
Arakçin (rakçin), fes, taç, tuzak, tepelik, hotoz.

Doğrudan baş üzerine düzenlenenler: 
Sert kalıplı, yumuşak kalıpsız feslerin çeşitli unsurlarla (sırma, mücevher vb) işlenmesi. 

Kazak süvari birliği...

Lava,
Kazak süvari birliği.

Cimar: Süvari Alayı.
Süvari; Atlı asker.
Atlıhan:Ata binmiş süvari.

İtalyanca: lava,
Herhangi bir yere yanaşmış filikanın kürek çekmeksizin ilerlemesi için verilen buyruk.
Bir filikanın kürek çekilmeden kayıkçılar tarafından elle itilmesi için verilen emir; çek, yısa et!
Filikayı elle iterek ilerletmek.
Herhangi bir yere yanaşmış filikanın kürek çekmeksizin ilerlemesi için verilen komut.
Bir yere yanaşmış olan filikayı elle ilerletmek.

İzmaritgillerden bir Akdeniz balığı...

Sarpa,
Salpa,
Boops salpa.
Levreksiler grubundandır.
Boklu sarpa olarak da bilinir.
Mevsim çuprası olarak bilinir.

Çitari,
Sarpan, İspari,
(Kurşun renginde),

Düzgün söz söyleme kolaylığı...

Talakat,
İngilizce: talaqat.
Arapça talakat, (ﻃﻼﻗﺖ)
Kolayca düzgün söz söyleme durumu.
Düzgün ve akıcı söz söyleme özelliği.
Düzgün, güzel ve rahat söz söyleme, dil açıklığı
Düzgün söz söyleme, dil açıklığı, güler yüzlülük.
Güler yüzlülük.
Dil açıklığı. 
Selaset. 
Düzgün sözlülük.
Güzel söz söyleme kolaylığı.
Düzgün söz söyleme kolaylığı.
Serbest ve neşeli olma, azadelik, sıkıntısızlık.

Herhangi bir yere yanaşmış filikanın kürek çekmeksizin ilerlemesi için verilen komut...

Lava,
Filika, 
Almanca: Feluke, Schaluppe, 
Fransızca: Feloque, 
İngilizce: Ship’s boat.

Harp, yolcu ve ticaret gemilerinde ekseriya tehlikeli durumlarda kullanılan küçük tekne. Kürek veya yelkenle hareket ederler. Geminin matafora denilen kenar demirlerine asılırlar. Gemi güvertesindeki kalastra denilen yerlere oturtulduktan sonra baş veya kıç kısımlarından gerektiğinde kolayca sökülebilen zincirlerle güverteye bağlanırlar. Muhtelif tip ve büyüklükte yapılan filikaların kürekle çalışanları üç çifte filika, beş çifte filika gibi isimler alırlar.

Gösterildikçe ödenmesi gereken poliçelere yazılan ve "görünce" anlamına gelen terim...

Avisto,
İtalyanca: a vista,
(görüş üzere).
Ödenmesi gereken poliçelere yazılan ve görüldüğünde anlamına gelen bir terim.
Gösterildikçe ödenmesi gereken poliçelere yazılan ve “görünce” anlamına gelen terim.
Gösterildiği zaman ödenmesi gereken poliçelere yazılan “görünce, görüldüğünde” anlamında terim.

Asık suratlı, somurtkan...

Abus,
Arapça: abus. 
Arapça, abs, ubus' tan somurtmak' tan abus.
Somurtkan, asık suratlı, çatık çehreli.
Çatık, asık (çehre)
İnsana baskı yapan, olumsuz bir etki bırakan, hoşa gitmeyen, sıkıcı, sert
Somurtkan (kimse).
Çatık, asık (yüz).

İzmaritgillerden bir balık cinsi ...

Melanur,
Melanurya,
Melanurya Balığı,
Melani, Melanar, Minanir,
Latince, Oblada melanura,
İng. Saddled seabream.
Sparidae familyasından olan Melanurya balığı ortalama 20-25 cm. boyunda olup maksimum 30 cm. dir. 

Vücut yanlardan hafifçe basıktır. Yan çizgide 68-72 pul bulunur. Ağız küçüktür, kuyruk yüzgecinin sağ kısmının her iki tarafında koyu siyah bir leke bulunur. vücudun üzerinde boyuna 7-8 tane siyah bant vardır. Vücudun üst tarafı siyah, alt tarafı gümüşidir. Marmara, Ege ve Akdeniz'in 2-3 metre sığ sularında, su yüzeyine yakınlarda, fazla göç etmeden yaşar. Diğer mercan türlerinden farklı olarak, İzmarit ve Karagöz balığı gibi sualtı bitkileriyle beslenen otçul bir balıktır. Karagöz ve izmarit balıkları gibi, bunun da, kuyruğunun kaidesinde siyah bir yolu vardır. Fakat azı dişlerinin olmaması ile onlardan ayrılır. Karagöz balığıyla aynı derinliklerde rastlanan sevimli bir küçük balıktır.

Üremesi bahar sonuna kadar sürer; yumurtalarını denize bırakır. Mikro planktonlarla beslenen yavrular, yaz sonunda olgunlaşır. Eti bütün mercan ailesi gibi beyaz ve lezzetlidir. Ancak az avlanıldığı ve taze tüketildiği için ekonomik değeri fazla değildir. Uzatma ağları, Trol, Iğrıp, Manyat, Olta ile avlanır. Melanur genelde kayalık, taşlık ve kumluk yerlerin birleştiği yerlerde kıyıya yakın yaşayan balıklardır. Ada etraflarında veya mağara girişlerinde sürüler halinde yaşarlar. Gece ve gündüz aktiftirler. Balıkçılara göre bu balık kırmızı ve beyaz renge duyarlı olup balık dünyasında levrekten daha dikkatli ve zeki bir balıktır.

Önerilen Melanurya avlama tekniği; 
Bir iki gün önceden 3-5 ekmeği deepfreeze veya buzluğa koyup ekmeği dondurumuz.Ava çıkılacağı zaman yeterince en az iki ekmek yanınıza alınız. Genellikle melanur taşlık yerlerde olduğu için sıtınızı buralarda çekmeyi denemelisiniz. Ekmekten bir lokma alıp ( bot hareket halinde iken) elinizle suya ufalayarak devam edin. Sırtı için hazırladığınız silikon yem tam bu ufaladığınız ekmeğin üzerinden geçerken, ekmeği yemek için aşağıdan melanurlar silikona geliverir. Bu tekniğin hiç kaçarı yok. Yeterki silikonunuzun rengi bordo veya turuncu olsun. 0.25 misinayı, 20 metre salın. Melanur çok ürkek balıklardır.

Güney Amerika' ya özgü, fırında ya da ızgarada pişirilen sığır eti yemeği...

Asado,
Arjantin usulü mangal.
Asado, odun ateşinde pişmiş, nefis sığır etleridir.
Arjantin' in Maradona' sı ve sığır eti meşhurdur. Bu etler, Estancia, denilen çiftliklerde, Gaucho adlı sığır çobanları tarafından yetiştirilen sığırlardan üretilen kırmızı et. Mangalda pişen ete ve pişirilme olayına Arjantin’ de Asado; Brezilya’ da Churrasco deniyor. Asado de Tira ise kısa kesilmiş kaburgaya verilen ad.

Arjantin’e büyük baş hayvan 1536 yılında İspanyollar tarafından getirilmiş. Bol yağmur alan pampa denen çayırlar tarım için elverişli değil. Ama küçükbaş ve büyük baş hayvan beslemek için çok elverişli bir ortam yaratmış. Hayvanların beslenmesi doğal koşullarda, pampalarda olunca bu tür hayvanların eti de daha lezzetli oluyor.

Asado pişirme şekilleri;
Çok az pişmiş (rare): muy jugosa
Az pişmiş (medium rare): jugosa
Pişmiş (medium): a punto
İyi pişmiş (well done): cocida

Ayrıca sığır etini ızgarada odun ateşinde çevirerek pişirme şekline ise Parrilla deniyor.

Çankırı' nın Ilgaz ilçesinde bir içmece...

Ilısılık,
Ilısılık İçmecesi: İlçeye 20 km uzaklıkta, hazmı kolaylaştırıcı özelliği olan içmecedir.
Kazancı İçmecesi: İlçeye 8 km uzaklıkta bulunan içmece.
Ödemiş Kaplıcası: İlçe merkezine 5 km uzaklıkta soğuk su kaplıcasıdır.
Bozan Suyu: İlçeye 10 km uzaklıkta romatizmal hastalıklara etkilidir .

Ilgaz  ilçesi:
Yurdumuzun Karadeniz bölgesinde, Çankırı iline bağlı, doğuda Kastamonu ili Tosya ilçesi, kuzeyde Kastamonu İl merkezi, İhsangazi ve Araç ilçeleri, Batıda Kurşunlu ilçesi, Güneyde ise Korgun ve Yapraklı ilçeleriyle komşudur. 

Ilgaz  ilçesi, Ankara - Kastamonu ve İstanbul- Samsun karayollarının  kesiştiği noktada bulunmaktadır. Bugünkü adını Ilgaz Dağlarından alan ilçe Antik Çağda Climata daha sonraları Kimistene olarak bilinen bir yerleşim merkezidir. 

Anadolu'nun Türkleşmesi ile birlikte ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde Koçhisar-ı Bala olarak adlandırılmıştır. Ilgaz'a ait Osmanlı kayıtları 1854 yıllarına rastlar. İlçe, salnamelerde Koçhisar(Koçhisarı Bala) olarak kaydedilir. Bu yıllarda ilçe merkezi Bucura Köyüdür. Bucura Köyünün büyük bir yangın geçirmesi sonucu ilçe merkezi Belören bucağına nakledilir. 19.yy ikinci yarısında Çankırı' ya bağlı olan ilçe daha sonraları Kastamonu'ya bağlanmıştır. Osmanlı yerel yönetiminde Çankırı' ya bağlı bir kadılık ve Mecidiye adını alarak ilçe olmuş. 1922 yılında Ilgaz adını almış ve 1929 yılında Çankırı'ya bağlanmıştır.

Tarihi yerler;
Kimiatene şehri: İlçeye 15 km uzaklıkta Kurmalar köyünde .
Salman Höyükleri: İlçeye 3 Km uzaklıkta Cendere köyünde.
İn Mağaraları: İlçeye 3 km uzaklıkta İnköyde .
Aslan Heykelleri: İlçe Merkezinde .
Kayıköyü Cami: İlçeye 25 km uzaklıkta.

Bağ, bahçe ve bostonlarda ekilmek için ayrılmış küçük toprak parçası...

Maşala,
Bağ, bahçe ve bostanlarda sebze ya da ağaç yetiştirmek için ayrılan bölümler. 
Bağ, bahçe ve bostonlarda ekilmek için ayrılmış küçük toprak parçası.

Kuytu ve sıcak ve sahipsiz yer...

İzbe, 
(Rusca izba: izbe; ıssız yer). 
Basık, loş, nemli, kuytu (yer).
Kuytu. 
Kuytu ve sıcak yer,
Sahipsiz yer,
Loş. 
Pis ve nemli yer.
Aran, 
Ova, kuytu, sıcak yer, kışlak,
Yayla. 
Düzlük, ova, kışlak. 
Ilımlı, uyumlu, uygun.

Yozgat' ın Sorgun ilçesinde ünlü bir höyük...

Alişar,
Alişar Yozgat'ın 45 km. güneydoğusunda, Sorgun ilçesine bağlı Alişar köyünün 3 km. kadar kuzeyindedir. 1927–1932 arasında Chicago Üniversitesi Doğu Bilimleri Enstitüsü adına H. H. von der Osten ve E. F. Schmidt tarafından Alişar'da kazılar yapıldı. Yozgat’ ın Sorgun İlçesinin güneyinde bulunan Alişar Höyük’ te Kalkolitik Çağ'dan beri sürekli yerleşimin olduğu ortaya kazılarla ortaya çıkmıştır.  

MÖ.XVII. yüzyılın başlarından itibaren Hititler buraya yerleşmiştir. Nitekim Sorgun ilçesindeki Kerkenes Kalesi, Boğazlıyan’da çalapverdi ve diğer köylerde yapılan kazılarda Hititlerin yörede yaygın biçimde yerleşmiş olduğunu gösteren buluntularla karşılaşılmıştır.

Moğolistan' da sütten yapılan votka...

Nirmalike,
Moğolistan' da sütten yapılan votka.
Moğolca geleneksel votka.
Arkhi veya süt votkası.
Moğol usulü votka içimi;
Tek bir küçük bakır tas gezdiriliyor ve sırayla tastan içiliyor. Önce votkayı ikram eden, tasın içine bir parmak batırarak tadına bakar. 
Cengiz Han için zehirli olup olmadığını anlamak için böyle kontrol edilirmiş. O zamanlardan kalma bir gelenek. 

Bir tane tas kullanılıyor ve tek kişi doldurma işini, sakiliği üstlenir. Saki tası doldurduktan sonra sıradaki kişiye verir. Böylece ikram ve votka içimi devam eder.

Moğollara Cata adı verilir. Naadam denilen Moğolistan’da yüzyıllardır düzenlenen geleneksel festivaller yapılır. Para birimi, Tuğrik. Moğolistan’ın başkenti ide Ulanbator.
Moğollarda Buda’nın anası sayılarak tapınılan tanrıçaya Ekeburhan denir. 
Moğolların, en sevdiği şey votka, bira ve kısrak sütünden yaptıkları Kımız’dır.

Diğer Votka çeşitleri;
Stolichnaya,
Smirnoff,
Absolut,
Wyborowa,
Finlandia,
Popov,
Newyorkskaya, Nirmalike,
Staraya Moskva,

Popüler votka servis şekilleri;
Votka on the rocks - bol buzlu sade
Votka with tonicwate - tonikle
Votka with coke - kola ile
Votka with lemonade - sade gazozla
Votka with any fruit juices - herhangi bir meyve suyuyla 

Votka esaslı kokteyller;
Bloody Mary
Screwdriver

Erken ihtiyarlama ...

Senilizm, 
İngilizce: senilism.
Yaşlılığa özgü belirtilerin erken görülmesi, erken yaşlanma.
Erişkinlerin erken yaşlanması.
Erken ihtiyarlama.

Gösterip vermeyen kadınlar için kullanılan bir deyim...

Allumeuse,
Fransızca: 
Allumeuse,
Fingirdek kadın.
Oynak kadın, fingirdek kadın, şuh kadın.
Frenk dilinde, gösterip de vermeyen" kadınlar için "allumeuse" deyimi kullanılır:
Ateşi, ışığı yakar yakmaz olay yerinden uzaklaşırlar.

Hedefi tutturamama...

Iska,
Iskalamak.
Hedefi tutturamama, amaca ulaşamama.

Eskiden bahriye topçusuna verilen ad...

Sudagabo,
Bahriye topçu teşkilatındaki görevlilere verilen ad.
Sudagabo, onsekizinci asrın son yarısındaki tabirlerden olup daha evvel kullanıldığına dair bir kayıt yoktur. 
On sekizinci asır başlarındaki kalyon efradı arasında sudagabolardan bahsedilmeyerek Topçubaşı ve Topçu Kethüdasından sonra topçu olarak Saatçi ve Topçu diye iki sınıf topçu zikredilmektedir. Sudagabolar'ın bu saatçi denilen sınıf olması muhtemeldir.   

1815 yılında üç ambarlı Mahmudiye mürettebatı arasında 4 Topçu Başı ve 1 Topçubaşı Vekili veya İhtiyatı ile 91 Sudagabo vardır. Aynı şekilde 1819 tarihli diğer bir üç ambarlı kalyonda 4 Topçu Başı ile 120 kadar Sudagabo' nun bulunduğu kayıtlanmış. Bir kapak Kalyonda biri Güverte Topçubaşısı olarak 3 Topçu ve 64 Sudagabo ve 1 Firkateynde 2 Topçubaşı ve 32 Sudagabo bulunuyordu.

Fırında ekmek, börek, çörek çevirmeye yarayan bir tür kürek...

Isıran,
Fırında ekmek, börek, çörek çevirmeye yarayan bir tür kürek.
Teknelerdeki hamuru kazımaya yarayan araç.
Ateş küreği.
Hamur kesmeye yarayan demir araç.
Iskıran, iysiran, teysıran, esiren, esireni.

Binit, Hamur durumundaki ekmeklerin, fırına atılmadan önce içine konulduğu oyuk gözlü tahta.

Kakım, gelincik gibi hayvanlardan elde edilen beyaz kürk...

Ermin,
Kakım,
Ermin,
Ars,
As,
(Mustela erminea)
Sansargiller familyasından olan gelincikler çok küçük ve sevimli hayvanlardır. Birkaç türü vardır. Etçil memelilerdendir. Avrupa, Asya ve Afrika'da bayağı gelincik (Mustela nivalis) ormanlarda yaşarlar. 

Kakım (Mustela erminea), sansargiller (Mustelidae) familyasından bir gelincik türüdür. Kış aylarında bembeyaz renge giren postu yüzünden kürk endüstrisi için mühim bir rol oynamaktadır.

Gövdesi ince uzun, bacakları kısa, başı küçük ve basık, boynu da çok esnek ve uzundur. Küçüklüğüne karşın çok yırtıcı ve usta bir avcı olan bu hayvan en çok tarla faresi, sıçan gibi kemiricilerle, ara sıra da kuş yumurtası ve balıkla beslenir. 
Avını, ensesini ısırarak öldürür ve sonra onu sığınağına taşır.

Kokarca, mink ve kakımla aynı cinsten olan gelinciklerin kızıl kahverengi kürkü, mink ve kakımın kürkü kadar değerli olmamakla birlikte yumuşak, kısa ve sık tüylüdür. Kışın postunun rengi açılarak beyaza döner. Kakım ve gelinciğin kış postundan elde edilen bu lekesiz beyaz, bol tüylü yumuşak kürklere ermin denir.

Bataklık bölgelerde yaşayan ve sorguç tüylerinden süs yapılan turna türü...

Karkara, 
Turna türüdür. 
Turna kuşu, barışın ve nükleer silahsızlanmanın simgesidir.
Turna kuşuna Buğra adı verilir. 
Anadolu’da yaygın bir inanışa göre turnalar uğur, bereket, mutluluk ve refahın simgesi olan kutsal hayvanlar sayılır. Saflığın, temizliğin, dürüstlüğün, vefanın, sadakatın, sevginin, onurun, özgürlüğün de simgesidirler. Dünyanın hemen her yerinde görülebilen uzun boyunlu ve uzun bacaklı göç eden kuşlardır. Göğüs yapıları sayesinde sesleri kilometrelerce duyulabilen turnalar V şekli oluşturarak sürü halinde uçarlar.

Turna kuşu bir çok kültüre işlemiş, sembol olarak kullanılmıştır. Turna kuşunun bazı özellikleri ( uzun mesafeli uçabilme, tek eşli yaşama ) farklı kültürlerde harmanlanarak yaşamın her alanına yansıtılmıştır. 

Japonyada kendisi gibi atom bombasından etkilenen yaşlı bir nineye arkadaşlık eden bir kız çocuğuna (sadako sasaki) nine şöyle söyler: Eğer bir kişi kağıttan 1000 tane turna kuşu yaparsa, her istediği kabul oluyor. Kağıttan Bin Turna Kuşu efsanesine göre, hasta birisi eğer bin adet kağıttan turnayı katlarsa, tanrılar bu kişinin dileğini yerine getirecek ve onu sağlığına kavuşturacaktır.  Küçük kızın ömrü buna yetmez ama arkadaşları hiroşima'da sadako sasaki adına elinde bir turna kuşu bulunduran heykelini dikmişlerdir. Japon kültüründe bunun gibi birçok hikaye anlatılır. Turna yaşamın, barışın, mutluluğun, güzelliğin, şans ve bereketin sembolü olarak hikayelendirilir.

Turna kuşları Çin'de vefanın, iyiliğin sembolü olmuştur. Ayrıca turnanın bir pirinç tarlasının üstünde görülmesi bereketin işareti sayılırmış.
Turna Kuşu, Orta Asya dan Japonya ya oradan da Kore'ye kadar geniş bir kuşakta kutsaldır.  Aynı zamanda turna, Alevilik ve Bektaşilik kültüründe de çok önemlidir. Alevilikte turna ve güvercin kutsal sayılan iki kuştur. Bu kuş, Alevi-Bektaşi folklorunda da önemli bir rol oynar ve Hz. Ali' yi temsil eder.

Bataklıklarda veya sulak yerlerde yetişen biçilerek hayma yapımında kullanılan yapılan saz türü...

Berdi,
(Perdi)
Bataklıklarda veya sulak yerlerde yetişen biçilerek hayma yapımında kullanılan yapılan saz türü.
Sapı hasır, zembil, ip yapmakta, semer yastık doldurmakta ve dam örtmekte kullanılan bir çeşit saz.
Bataklıklarda yetişen, sapı hasır, zembil yapmakta, semer yastık doldurmakta ve dam örtmekte kullanılan bir çeşit saz, hasır otu.
Yakacak olarak fırın ve hamamlarda kullanılan bir çeşit saz.
Suda yetişen, kamışa benzer bir çeşit ot.
Göllerde yetişen, değişik işlerde kullanılan bir çeşit saz.
Yerel olarak sazlardan yapılmış ev olarak da kullanılır.
Hasır yapımında kullanılan bir ot cinsi.
  • Kova.

Eski dilde borç...

Vam,
İngilizce: Obligation,
Farsça: borç,vam, (ﻭﺍﻡ). 
Borçlar, 
Düyun,

Borç,
Deyn,
Purç,
Eski dilde borç.
Bir iktisadi karar biriminin bir diğerine karşı ödemesi gereken para veya yerine getirmek zorunda olduğu yükümlülük.



 

Erzurum' un Uzundere ilçesinde bir kale...

Engüzek,
Engüzek Kalesi,
Ağaca Kalesi,
Uzundere ilçesine 5 km uzaklıkta olan ve inşa tarihi bilinmeyen Engüzek Kalesi’ nin Bizanslılardan kalmış olduğu söyleniyor. Tortum yolun üzerindeki çayın kıyısından burgu gibi yükselen garip görünüşlü sarp ve yüksek bir kayalık üzerindedir. 

Uzundere' nin Dikyar köyünde bulunan, Engüzek, cevizli demekmiş. Oldukça dik kayalıklar arasında ve bir kayanın tepesinde yer alan kale, dikkatli  bakıldığında kayalıklardan ayrılabiliyor. 

Tipik mimariye sahip olan bu küçük kale Ortaçağda havalide derebeylik şeklinde hüküm süren Türk beyleri tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır. Tapınağı, çok yüksek burçları, gözetleme kulesi, fırını, hamamı, tortum çayına inen gizli su yollarıla ve dolambaçlı sokakları ile kale görülmeye değerdir.  Herhangi bir yolu bulunmayan, Engüzek Kalesi’ne ancak gerekli dağcı ekipmanları ile çıkılmaktadır. Su kuyusu, tapınağı, çok yüksek burçları, gözetleme kuleleri, gizli su yolları, hamamı  gezilebilir. 

Tevrat' ta Hz. Musa' nın ağabeyi Harun' un adı...

Aaron,    
Harun, 
Arapça: harun, 
İbranice, Aaron. 
Hz. Musa, İmran'ın oğludur. Harun, Kuran' a göre Musa peygamberin abisidir. Tevrat ile Kuran'a göre Hz. Musa, Levi kabilesindendir. Yakup' un soyundan gelir ve Annesi Yocheved'dir. Kızkardeşi Meryem, erkek kardeşinin adı ise Harun'dur. Tevrat' ta Hz. Musa'nın iki kardeşi olup, Harun ve Miram'dır.  

İsrailoğullarına peygamber olarak gönderilmiştir. Hz. Musa, Allah'ın emriyle abisi Harun'u kendisine yardımcı tayin etmiştir. Babaları da Amram’dır. Musa İslamiyet'e göre peygamberdir. Tevrat, Allah tarafından Musa'ya indirilmiş. Sina yarımadısında, Eymen vadisi, Tur dağında kavmine On Emir adı altında Allah'ın şeriatını bildirmiştir. 

Kızıldeniz' i mucizevi bir şekilde asasıyla yararak İsrailoğulları'nı Mısır'dan çıkarmış, ancak Firavun ve ordusu İsrailoğulları' nın peşinden gelirken Kızıldeniz' de boğulmuşlardır.

Tadı mandalina ve kiviye benzeyen, C vitaminince zengin bir meyve...

Karambol,
(Averrhoa carumbola).
Belimbing batu,
Aynı buloh gibi 5 m. ye kadar büyüyen bir ağacın meyvesi olup, 7-8 cm. boyunda, kenarları keskin dilimlere bölünmüş; tadı sulu ve ekşidir. Meyvenin dış kabuğu ince ve sarı-yeşil renkte olup, yaprak aralarındaki dallarda ve ender olarak gövdenin üst kısımlarında oluşur.

Tüketilmesi aynı buloh gibi pişirilmek suretiyledir. Üretilmesi tohumdan ve bir yaşındaki fidanlara göz aşısı uygulanarak yapılır.

Kalkan ve zırh gibi korunma aracı...

Yat,
Türs,
Kalkan, zırh vb. korunma aracı.
Özel gezinti gemisi,
Yabancı, el.

Eski Türklerde inanılan kötü ruh...

Albastı,
Abası,
Al,
Albas,
Albastı,
Albıs,
Albız,
Alkarası,
Alkarısı,
Almıs.

Bütün Türk boylarında ortak olarak inanılan bir kötü ruhtur. Doğum sırasında ve sonrasında gerek ana için, gerek çocuk için çok büyük bir tehlike olan Albastı ve bu ruhla ilgili inançlar Türkler'in çok eski devirlerinden günümüze dek gelen, hala Anadolu ve Anadolu dışı Türkler arasında yaşayan önemli bir mitolojik unsurdur.

Orta ve Batı Türkleri'nde Albastı, Alkarısı; 
Osmanlı metinlerinde Albız; 
Uranha-Tuba Türkleri'nde Albıs; 
Altay Türkleri'nde Almıs; 
Saha (Yakut) Türkleri'nde Abası.

Kam, Baksı, Şaman'lar, Albastı'yı genellikle keçi suretinde görürler. Bu inançla ilgili olarak yapılan törenlerde Albastı, ana ve çocuktan uzaklaştırılmağa çalışılır. Saptanmış böyle bir törende baksı bir yandan ilahi/afsun okur, öte yandan bir koyun ciğerini lohusanın ciğeri yerine Albastı'ya verir. Çünkü Albastı lohusanın ciğerini alıp kaçar ve suya atar. Ciğer suya düşerse lohusa ölür. Lohusa kadınlara musallat olan Albastı hakkındaki inançlar ve Albastı'nın musallat olma şekli Kırgız, Kazak ve Anadolu Türkleri'nde bütün ayrıntılarıyla aynı biçimdedir.

Kazak ve Kırgız Türkleri'nde keçi biçminde görünen bu kötü ruhun Urenha-Tuba Türkleri'nde keçi sesi ile bağırması, Anadolu Türkleri'nde kötü sesle bağırması gibi ayrıntıları da özdeştir. Bu ruh bütün Türkler'de dişidir; hoppa, hilekar ve yalancıdır.

Erzurum ve Erzincan inançlarına göre Albastı, at yelesini örmekten zevk alır. Yenisey Türkleri'nin bir kolu olan Kalar Türkleri'nin inançlarında da Kaya ve Dağ Ruhu'nun en sevdiği eğlence at yelesini örmektir. Lohusanın Kara ya da Kara Bastı'dan korkusunu ve bu Kara'yı kovmak için Kara Bakşı çağrılmasını da Manas Destanı'nın devamı olan Yolay Kaan Destanı'nda da anlatılmıştır.

Kırgız Türkleri ile Altaylılar'da doğum saatı yaklaştığında oba ya da oymak kadınları lohusanın evinde toplanırlar. Deneyimli bir kadın ebe (ineci) görevi yapar. Çadırın ortasına (ateş yakılan yerine) bir direk yerleştirilerek buna bir urgan bağlanır. Bu urganın bir ucu duvara bağlanır ve lohusanın koltuk altından geçirilir. Kadın çok acı çekmeğe başlarsa Albastı (Alkarısı) lohusaya musallat olmuş demektir. Albastı'yı korkutarak kurtarmaya çalışılır. Bu gürültü, kadın doğuruncaya ya da baygınlığı geçinceye değin sürer. Kimi kez bir hoca ya da bir baksı (şaman) nın işe karışması ile çözülebilir.Albastı tüfek sesinden korkar. Lohusa albastı olursa tüfek patlatılır. Albastı demircilerden, demirden ve ocaklı adamlardan da korkar.

Kazan Türkleri'nin inançlarına göre de Albastı kötü bir ruhtur. Boş evlerde, çöllerde bulunur. Çeşitli biçimlerde görünür. Yolcuların yolunu şaşırtır, uykuda basar.

Haddeden gümüş tel çeken, sırma yapan sanatçı...

Simkeş,
Haddeden gümüş tel çeken, sırma yapan sanatçı.
Farsça: simkeş, (ﺳﻴﻤﻜﺶ).
Gümüşü haddeden geçirip tel haline getiren sanatkar.

Simkeşhane:
Sırma tel çekilen yer.

İdarenin özel kişilere ait taşınır malların mülkiyetini, taşınmaz malların ise kullanma hakkını kamulaştırması işlemi...

İstimval,
Arapça: istimbal (ﺍﺳﺘﻤﻮﺍﻝ).
İstimlak,  
Kamulaştırma,
İdarenin özel kişilere ait taşınır malların mülkiyetini, taşınmaz malların ise kullanma hakkını kamulaştırması işlemi.
Arapça, malı çok olmak, mal vermek anlamındaki mevl kelimesinden türetilmiştir.
Kamu yararının gerektirdiği durumlarda şahıs mallarının mülkiyetine, gayrimenkullerin kullanma ve faydalanma hakkına, şahısların bedeni ve fikri çalışmalarına idâre adına el koyma.

Kostümlerde kullanılan küçük püsküllü süsler...

Floş,
Fransızca: floche.
İngilizce flush.
Kostümlerde kullanılan küçük püsküllü süsler.
Bir tür ipekli kumaş.

Floş kelimesinin diğer anlamları:
Ağzına kadar dolu,
Pokerde aynı renkte beş kart.

İşler, işlemler...

Amal, 
İşler, işlemler.
Arapça: amal.
 
İş, hareket, icraat, işler,
Faaliyet,
Ameller, işler.
Yapılan hayırlar.

Amal sözcüğünün başka anlamları;
Emeller, istekler.
Arzular. 
Gayeler. 
Dilekler.
Baş belası, usanç verici, yaramaz, inatçı.
Eziyet, öfke, hırs.
Engel, yük, ayak bağı,
Zührevi bir hastalık.

Eski Türklerde gök tanrısı...

Ülgen,
Gökhan,
Kök Tengri.

Eski Türkler' in kendi öz inançları, temelde tek ilahlılığa dayanır. Orta Asya' nın uçsuz bucaksız bozkırlarında yaşayan atalarının asıl dini, Gök Tanrı;  Kök Tengri Dini' dir. Gök tanrı (Kök Tengri), Tenger Etseg (Moğolca.): Gök Tanrısı'nın Moğollardaki ismi. Ama, Gök Tanrı kelimesi kimilerince kasıtlı ya da kasıtsız olarak yanlış anlaşılmakta ve bu kesimlerce Gök Tanrı, göğün ilahı diye tanımlanmakta ve gösterilmektedir.
Tengri ulusal bir tanrının bütün özelliklerine sahiptir. Türkler Dünyanın Merkezinde oturur, yani kendilerini koruyan Gök' ün altında. Eski Türk yazıtlarının içerikleri çok net bir şekilde Tengri' nin Türklerin Tanrısı (Türük Tengrisi) olduğunu diğer halkların tanrısı olmadığını belirtiyorlar. Tengri bazen kağan unvanını taşır. Özellikle kendi halkını koruyor. 

Tengri;
Yakut dilinde Tangara,
Kuman dilinde Tengre,
Karaim dilinde Tangrı,
Çuvaş Türkçesinde Tura,
Hakas dilinde Tigir,
Tuva dilinde Deyri,
Kırgız-Kazak Türkçesinde Tengri,
Tatar dilinde Tengre,
Karaçay-Malkar Türkçesinde Teyri,
Azerbaycan Türkçesinde Tarı/Tanrı,
Türkiye Türkçesinde Tanrı.

Eski Türklerde doğum tanrısı...

Aysıt, 
Ayısıt,
Ayzıt.
Ana Türk topluluğundan milattan çok eski dönemlerde kopup ayrılmış olan Saha (Yakut) Türklerinde Omay benzeri bir ruh vardır ve Ayısıt ya da Ayzıt olarak adlandırılmaktadır. Yakutlar onu Kotun (katun, hatun, kraliçe) olarak anarlar. Ayzıt, bazı Yakut rivayetlerinde Gök Tanrı' nın karısı olarak geçer. Ayzıt, güzelliği simgeler. Eski Yunanlıların Afrodit' ine benzer. 

Bir kadın doğum yaptığında Ayzıt tarla, çiçek ve yemiş perilerini yanına alarak kadının yanına gider. Bu periler üç gün, üç gece loğusanın yanında kalarak ona hizmet ederler. Ayzıt, cennetteki Süt Ak Göl' den getirdiği damlayı yeni doğmuş çocuğun ağzına damlatır ve bu damla çocuğa ruh verir. Çocuk süt damlası ile kutsandıktan sonra Ayzıt perilerini alıp gider.
 

Eski Türklerde deniz tanrıçası...

Akana,
Altay panteonunda deniz tanrıçası.
Sonsuz sulardan çıkıp, Ülgen’e yaratma emrini veren ve tekrar sulara dönen tanrıça Ak Ana’ dır.
Altay Türklerinin inancına göre, ışıktan bir kadın hayali şeklindedir. Ülgen ilk yaratılış ilhamını Ak anadan alır. Dünyaya destek olması için üç tane de balık yaratır. Türk mitolojik görüşlerine göre Ak ana boynuzlu olarak betimlenir. Eski çağlarda Ana tanrıça heykelcikleri de boynuzlu olarak simgelenmiştir.

Eski Türklerde çocukları koruyan tanrıça...

Umay,
(Omay),
Omay (Umay), Eski Türklerde anneleri ve çocukları koruyan, olumlu nitelikleri bulunan bir ruh bir tanrıçadır. Omay yalnızca çocukları değil, bütün Türk boylarını koruyan, onlara kut veren bir varlıktır. Bundan ötürü Omay, Kırgız Türklerine göre bol ürün almaya, mal ve mülkün artmasına da yardım eder.  Arkeologların Altaylarda buldukları seramik ürünlerin üzerindeki resimlerde Umay ana üç boynuzlu olarak betimlenir. 

Bazı arkeolojik buluntulardan anlaşıldığına göre Umay ana motifi, beyaz saçlı ve beyaz giyimli olarak, insan biçimci bir görünüm sergilemektedir. Kuş kılığında kanatlı bir kadın görüntüsü de vermektedir. Altay Türkleri onu göklerden inen gümüş saçlı, güzel yüzlü bir kadın olarak düşünmüşlerdir.

Hoş kokulu, anasona benzer bir bitki...

Rezene,
Latince adı Foeniculum Vulgare. 
Raziyane, 
Mayana.
Maydanozgiller (Apiaceae) familyasından iki yıllık kokulu otsu bitki türüdür. Kendine has bir kokusu vardır. Rezene bitkisinin kökeni Akdeniz ve Batı Asya' dır.  Rezene, 1-1,5 m. Yükseklikte, sarıçiçekli, yaprakları iplik biçiminde, parçalı, çok yıllık bir bitkidir. Ege bölgesinde, yaprakları ve genç sürgünleri salata olarak yenir. 

Yapraklarının yara iyileştirici etkisi vardır. Sindirim sorunlarında rahatlatıcı etkisi vardır. Hazmı kolaylaştırır. Hafif kramplı mide ve bağırsak sorunları için rezene çayı faydalıdır.

Rezene Çayı :
1 tatlı kaşığı hafifçe ezilmiş rezene tohumu 1 bardak kaynamış suyla haşlandıktan sonra 10 dakika demlenir süzüldükten sonra içilir. Rezene anason ile beraber de kullanılabilir. Rezene anason çayı için her ikisinden eşit miktarda konularak aynı şekilde hazırlanır.

Uyarı: 
Hamilelik ve emzirme döneminde ve küçük çocuklarda rezene meyvesi çayı dışındaki rezene preparatları kullanılmamalıdır.

Popüler Yayınlar

İzleyiciler

BULMACA ANSİKLOPEDİSİ