Artırma ile satış ...

Mezat,
Arapça, mezat, mezad
Arapça, artmak, arttırmak anlamındaki zeyd, ziyade sözcüklerinden türetilmiştir.
Alıcıların toplu olarak bulunduğu bir yerde arttırma yoluyle yapılan satış.
Müzayede,
Arapça: müzayede. 
Açık arttırma.

İhale,
Ziyadeşeleştirme,
Üsterme,
Artırma ile satış.
Açık artırma ile satış.
Açık artırma ile satış yapılan yer.
Devletçe veya bir müessesece satılığa çıkarılan bir malın veya arazinin arttırılmaya konulması.

İngilizce açık artırma terimi auction terimi ile karşılanmaktadır. Ama türkçede aynı terimin tam karşılığı mübayaa sözcüğü kapsam dışı tutulur ise mezat, müzayede, ihale, açık artırma kelimeleri ile karşılık bulur.

Mezat, taşınır veya taşınmaz malların açık artırma yoluyla alım ya da satımıdır. İki türlü bu mezat işi yapılmaktadır. Birinci durumda ki buna geleneksel metod diyoruz alıcıların birbirini izleyen artırma teklifleri mezatı yöneten tarafından en yüksek bedele ulaşması yoluyla olanıdır. Diğer yöntemde ise tam tersine ki bu metoda Hollanda tipi diyoruz. Satıcı mal için önerdiği bedeli giderek azaltarak her alıcının kabul ettiği bedele malı satar. Eğer bedel çok düşük ise malını satıştan çekebilir. Kamu kurumlarının malzeme alımlarında açık eksiltmeye dayanan uygulma ise mubayaa' dır.

Bir mal müzayede ile satılacaksa kapalı zarf ya da açık arttırma ile olmak iki türlü yapılır. Müzayedede konulan şey, en çok arttırma yapana ihale edilir.

Esasen, müzayede, açık artırma, mezat, ihale kelimeleri eş anlamlı olmakla beraber farklı algılanmaktadır.

Günümüzde kullanılan kelimelere göre anlamları şöyle ifade etmek daha faydalı olacaktır.;
Mezat, balık, canlı hayvan, sebze, meyve, çiçek, tahıl alım satımı sırasında kullanım alanı bulur. Müzayede ve açık artırma sözcükleri ise antika eşya, sanat eseri, mücevher alım satımı için kullanılır.

Uçuşu olmayan uçakların bekleme alanları ...

Apron,
Uçuşu olmayan uçakların bekleme alanları .
Hava alanında uçakların parklandırılmaları, akaryakıt ikmalleri, yolcu, yük, posta, kargo, bakım, ikmal, indirme ve bindirme işlerinin yapılması için uçuşu olmayan uçakların bekleme alanlarına apron denir.
Başka bir tarifle uçakların yolcu aldıkları ve bindirdikleri geniş alana havacılık dilinde apron adı verilir.
Apron, havaalanlarında uçakların park pozisyonlarını aldıkları, yakıt aldıkları ve uçaklara yüklemenin yapıldığı alanlardır. Apronlar halka açık alanlar değillerdir. Giriş için özel izin gerektirmektedir. Bu izinler Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından verilmektedir. Apronda sigara içmek, alev alabilecek ya da kıvılcım çıkarabilecek malzeme ve ekipman taşımak, izinsiz giriş yapmak ve reflektörlü yelek gibi gerekli önlemleri almadan dolaşmak kesinlikle yasaktır. Apron, hava alanlarında uçakların uçuşa hazırlanmasına, manevra yapmasına, yolcuların inip binmesine yarayan, uçuş pistiyle hava alanı binası ve yapıları arasındaki düz ve sert yüzeyli alanlardır.

Apron kelimesinin kullanılan diğer anlamları;
Önlük, göğüslük, önlük gibi kullanılan şey,
Peştamal.
Tiyatro sahnesinin ön kısmı.
Hangarın önündeki beton saha.
Makinelerin üzerindeki koruyucu metal kapaklar.
Kayışlı taşıyıcı.
Buzul eteği.
Örtü Göğüslük, önlük,
Koruyucu kapak, rüzgarlık.
Kayışlı taşıyıcı.

Eski dilde uyanık, tetikte, sak ...

Müteyakkız,
Arapça: müteyakkız.
İngilizce: Awake.
Teyakkuz durumunda olan.
Eski dilde teyakkuz, uyanıklık demektir.

İhtiyatlı,
Gözü açık,
Uyanık, bidar.
Basiretli.
Tetikte,
Sak.
Uykusu hafif.
Gözü açık olan,
Eski dilde uyanık, tetikte, sak.
Çabuk duyan.
Ölçülü davranma.
Sakınma,
Sakıntı,
Tedbirli.

Gözün saydam tabakasına yerleştirilen mercek ...

Lens,
İngilizce: lens.
İngilizce cam anlamındadır.
Kontak lens.
Mercek.

Gözün saydam tabakasının üzerine doğrudan uygulanan, görmeyi düzeltici mercek. Lensler, gözün saydam tabakasına, dış yüzeyine yerleştirilebilen, kırma kusurlarını düzeltme veya bazı göz hastalıklarını tedavi edici amaçlarla kullanılabilen protez ekipmanlar olup Kontak Lens olarak bilinir. Çok popüler olan renkli lenslerdir. Göz rengini değiştirdiği gibi görme bozukluğunu da düzelten çeşitleri mevcut olup tercihe şayandır.

Lensler genellikle uygun olursa kozmetik gereklilik olarak gözlükler yerine kullanılmıştır. Ancak faydalı yanları olduğu kadar zararlı yönlerininde olduğu unutlmamalıdır. İlk olarak 1978 yılında üretilen gaz geçirgen lensler, sert lensler ve yumuşak lensler olmak üzere iki tiptir. Daha sonra 1980 yılında silikon lensler yapılmaya başlanmıştır.

Bir tür küçük çömleğe ve bu çömleğe bastırılarak yapılan peynire verilen ad ...

Küpecik, 
Küp,
Çömlek,
Küp Peyniri,
Küpecik peyniri , 

Küçük küp, çömlek, 
Kazan.
Küpecük, 
(Çankırı yöresine özgü).
Carra, 

(Adana, Konya ve Karaman yöresine özgü).

Çömlek ile küp arası büyüklükte küplere kürecik adı verilir. Çömlekden Büyük, Küpden Küçük topraktan yapılmış çömlek. İç anadolunun bazı yörelerinde Küpecük denir.

Kışlık peynirler salamura ya da küplere, basılarak kış için soğuk yerlerde saklanır. Kalıplar halindeki taze koyun veya inek peyniri, bez torbalara konur. Üzerine bir ağırlık (taş) ile iki gün baskı yapılarak süzüldükten sonra çömlek veya küplere basılarak saklanır. Peynir suyu süzülür. Süzülen bu suya penir alt suyu denir ve ekmek yapımında kullanılır. Suyu süzülen taze peynir, ufalanıp, tuzlanarak bir bez, tülbent içinde bir gün bekletilir. Sonra üzerine çörek otu atarak bu küpecik veya küp veya çömlek veya carralara basılır. Küpecik, Çömlek, Küp, Küpecük, Carra gibi topraktan, kil malzemeden yapılmış çömleklerde bu peynirler saklanır. Basılan peynirin üstüne tuz serilir. Küpecik, küp veya çömlek ağzı az bir un ile hazırlanan sert bir hamurla veya donmuş yağ ile kapatılarak mağaralarda veya evlerin zemin katında, hazırlanan nemli kumlara gömülerek iki-üç ay saklanır. Zamanı gelince açılarak yıkanıp afiyetle yenir.

Liste başı olmuş hafif müzik şarkısı ...

Hit,
(İng. hit).
Top.
Liste başı. 

Liste başı olmuş hafif müzik şarkısı.
En çok beğenilen.
Herhangi bir seçimde, listenin ilk sırasında olan ad.
En çok beğenilen, en çok tutulan kitap, şarkı vb., hit .

Devekuşu sürüsüne de Hit denir.

Yeni Zelanda'da etkin bir yanardağ ...

Ruapehu,
Ruapehu Yanardağı,
Mount Tongariro,
White Island, 
(Whakaari Volkanı).
Yüzüklerin Efendisi adlı filmde "Ölüm Dağı" ismiyle kullanılan yanardağ, Ruapehu' dur.
Ruapehu yanardağı, bir stratovolkan plup Yeni Zelanda'nın en aktif volkanlarından birisidir. 

En son 2007 yılında tehlike yaratmıştır. Volkanda aktif havalandırma, geniş zirve bölgesinde yer alan Krater Gölü ile olmaktadır.

Sık ama hafif, orta patlamalı püskürmeler Krater Gölünde olmuştur. Zirve krater gölünden phreatic patlamalar sonucu üretilen Lahars üst yamacında bir kayak alanına ve alt nehir vadileri için bir tehlike yaratmaktadır.

Üzerine yazı yazmak için hazırlanan deri ...

Tirşe,
Rak,
Parşömen.
Ak Deri,
Üzerine yazı yazılan tabaklanmış ceylan derisi.
Tabaklanmış ceylan derisi, Rak.
Parşömen: (Frn. parchment, parchment, Alm. Pergament),
Üzerine yazı yazmak ve resim yapmak için hazırlanmış hayvan derisine denir. M.Ö. İkinci yüzyılda Bergama, (Pergamus) şehrinde keşfedildiği rivayet olunur. Latince Charta Pergamena kelimesinden, Bergama kağıdı anlamında dünyaya parşömen olarak yayılmıştır. 
Daha önceleri papirus kağıdı yazı yazmak için kullanılırdı. 

Yazı yazmak, resim yapmak için özel olarak hazırlanan deriye tirşe de denir. Bugün olduğu gibi et için kesilen hayvan derileri bu amaçla kullanılmıştır. Yazı yazmak için deri elde edilmesi için bir hayvan kesilmemiştir. Genellikle oğlak, koyun, keçi,(Keçi derisi, bendir) dana, ceylan (en makbul olanı), eşek, balık, deve gibi çok çeşitli hayvan derisinden parşömen yapılmıştır. Deri kirece yatırılarak kıllarından temizlenir. Fazla et ve yağları alındıktan sonra gerilerek güneşte kurutulurak aşındırıcı sert taş gibi uygun malzemeler ile zımparalanarak pürüzleri giderilir. Papirüs denilen yapraklardan daha dayanıklı olan bu derinin orijinal dokusu yazı yazmak için en uygun durumda olur. Kaliteli bir parşömen üzerinden uzun yıllarda geçse aynı kalitede görevini sağlar.

Arka çıkan, yardımcı ...

Müzahir,
Arka çıkan,
Yardımcı.
Muavin, yardımcı.
Bir görevlinin, bir yöneticinin işine yardım eden, yokluğunda yerini ve yetkilerini üzerine alan kimse.
Yaver
Müzahir: Arkalayan, destekleyici, arka çıkan, yardımcı anlamına gelir.
Zahir olan, taraftar çıkan, geriden yardım eden, koruyan.
Himaye eden.
Yardım eden, yardımcı.

Rize yöresinde tahıl ürünlerini saklamak için ayaklar üzerine kurulan ve "serander" de denilen ahşap yapı ...

Nayla,
Serander.
Serenti.
Paska,
Naliya,
Seren.
Doğu Karadeniz yöresine özgü olan ve tahıl, fındık gibi ürünleri saklamaya yarayan ahşap yapı türü.

Rize yöresinde tahıl ürünlerini saklamak için ayaklar üzerine kurulan ve serander de denilen ahşap yapı. 
Doğu Karadeniz Bölgesi'nde genelde kiler ya da tahıl ambarı olarak kullanılan tahtalardan yapılan genellikle dört nadiren altı, sekiz hatta oniki direkli küçük ahşap yapıların adıdır ve çeşitli yörelere göre adı değişir. Buna göre yörelere göre adları şöyledir;

Nayla, (Rize).
Serander,(Trabzon).
Serenti, (Rize).
Paska, (Sürmene).
Naliya, (Rize).
Seren, (Zonguldak).

Argoda muhabbet tellalı anlamında kullanılan sözcük ...

Pezo,
Pezevenk,
Muhabbet Tellalı,

Fuhuş Aracısı,
Farsça Pejvend, pezevenk kelimesinden Türkçemize girmiştir.
Gizli ve yasal olmayan cinsel ilişki öncesinde aracılık eden kimse.
Dümbük, (Farsça dünbek).
Fuhuş aracısı erkek pezevenk.
Godoş,
Muhabbet tellalı,
Kavat, (TDK).
Astik, (Ermenice).
Yunanca kentli anlamında Astikos kelimesinden türetilmiştir. Muhabbet tellalı, Pezevenk.
Dasnik, (Ermenice dasnıhink), Pezevenk, Muhabbet tellalı.
İngilizce, pimp. Pezevenk, alfons.

Argoda "Konuş, anlat, söyle" anlamında bir sözcük ...

Akoza,
Aktize.
Argoda "Konuş, anlat, söyle" anlamında bir sözcük.
Konuş, söyle.
Yunanca, akousa, işittim anlamındaki sözcüğünden türetilmiştir.
Eş anlamlı olarak Aktize kelimesi de kullanılır.
"Konuş, anlat, söyle" anlamında argo bir sözcük.

Akoz etmek:
Yunanca: ürk.
Susmak, sükut etmek.

"Konuş, anlat, söyle" anlamında argo bir sözcük ...

Akoza,
Aktize,
Konuş, söyle.
Yunanca, akousa, işittim anlamındaki sözcüğünden türetilmiştir.
Eş anlamlı olarak Aktize kelimesi de kullanılır.
"Konuş, anlat, söyle" anlamında argo bir sözcük.
Argoda; Konuş, anlat, söyle  anlamındadır.

Akoz etmek:
Yunanca: ürk.
Susmak, sükut etmek.

Bir işin tamamlanması için tanınan ek süre, mehil ...

Önel,
Mehil,
Süre uzatımı.
Ek süre.
Ek zaman.
Süre tanımak,

Vade,
Mühlet.

Termin, 
Bir işin tamamlanması için tanınan ek süre, mehil, önel.

Bir işin tamamlanması için verilen süre, önel.
Vade, vakit, bir iş için bırakı­lan zaman, mühlet.

Arapça Mahl kelimesinden türetilmiş olup yavaştan alma, erteleme anlamındadır.

Esnek dokunmuş ipekli ya da yünlü bir kumaş ...

Jarse,
Jarse Kumaş,
Fransızca: jersey.
İngilizce: Stoccinette.
Esnek dokunmuş ipekli ya da yünlü bir kumaş.
Seyrek aralıklı dokunmuş, esnek bir kumaş türüdür.
Adını Fransa'nın Jersey Adası' ndan alır.
Jarse kumaşından yapılan veya esnek örülmüş (giyecek).

Jarse örme kumaşlar her iki yüzüde aynı görünümlü sık bir yapıya sahip daha stabil kumaşlardır.

Genellikle astar, forma, abiye, gecelik gibi giyim gurubunda kullanılır. Abiye kıyafetlerde, seksi ve gece kıyafetlerinde çok sık kullanılan bir kumaş cinsidir. Hanımlar tarafından kullanılan bu kumaş türü yapısı gereği vücut hatlarını ortaya çıkarttığı için hata kabul etmez.

Kesinlikle uyulması gereken Kuran ve hadis hükümleri ...

Nas,
Kesinlikle uyulması gereken Kuran ve hadis hükümleri.
Tartışmasız benimsenmesi istenen yargı.
Nas kelimesinin diğer anlamları şöyledir.

Nas sözcüğünün başka anlamları:
Açıklık, açık ve kesin yargı.
Halk arasında, Iraklık, uzaklık anlamında kullanılır.
Uykusu gelmek, Uyku bastırmak.
Uyuklama,
Kalabalık,
İnsanlar.
Halk,

Yunanca: 
Dogma, inak, sav anlamındadır.

Kavgacı, geçimsiz kimse ...

İtişken,
Kavgacı, geçimsiz kimse.
Uğraşan, yılmayan.
Şirret.
Geçimsiz, huysuz ve kavgacı.
Şaltak,
Kavgacı, geçimsiz (kimse).
Geçimsiz, Huysuz.
Kavga çıkarmaktan hoşlanan kimse.
Edepsiz,
Kötü kimse.
Şaltak,
Çok bağıran kimse.
Çığırtkan, arsız.

İtişken kelimesinin diğer anlamları ise şöyledir.;
Kağnı oku.
Kağnıda iki ok arasına geçirilen kol gibi ağaç.
Marangozların tahta sıkıştırmakta kullandıkları bir araç, (Eskişehir yöresinde).
İnatçı.

Alzheimer hastalığının tedavisinde kullanılan değerli bir mantar cinsi ...

Dede Sakalı,
(Hericium Erinaceus) 
Dede sakalı mantarı. 
Alzheimer hastalığının tedavisinde kullanılan değerli bir mantar cinsi.
Hericium Mantarı yenilebilir ve tıbbi bir mantardır. Yüksek protein, düşük yağ ve yüksek besin değeri vardır. Hericium mantarı, sinir hücresi(nöron) yenilenmesini, miyelinasyonunu ve onarımını sağlar. 

Sinir Büyüme hücrelerini güçlü bir şekilde uyaran hericenon ve erinacin içerir. Bu nedenle de Hericium erinaceus mantarının tıbbi açıdan önemi çok büyüktür.  
Eski Çin’de Çin iksiri olarak da bilinen tonik olarak kullanılmıştır. 

Son yıllarda bu mantar ve Alzheimer hastaları üzerinde yapılan bilimsel çalışmalar sonucunda; sinir hücrelerinin yeniden oluşması sağlanıyor. Hastaların tedavisinde belirli bir süre kullanılınca hastaların büyük kısmında kavrama yeteneğinin arttığı gözlenmiştir. Hericium Erinaceus sindirim sisteminde oluşan ülser, iltihap ve tümörler üzerinde de etkili olduğu görülmüştür. Kanser hastaları için de umut verici sonuçlar verdiği yapılan çalışmalarla gözlenmiştir.

Herkesçe doğru sayılan ve uyulmasına gerek duyulan kurallar ...

Örf,
Arapça: örf.
Gelenek, Adet.
Herkesçe doğru sayılan ve uyulmasına gerek duyulan kurallar.
Yasalarla belirlenmeyen, halkın kendiliğinden uyduğu gelenek ve görenekler.
Korku verici tavır.
İnsanlar arasında güzel görülmüş, red ve inkar edilmeyip mükerreren yapılagelmiş olan şeylerdir.
Genelde şer'an ve şeriata bağlı hükümlerdir.
Aklı selim sahiplerince müstahsen olup münker olmayan şey demektir.
Örf, şeriata eğer muhalif olursa, gayri meşrudur.
Yapılagelen,
Olagelen.
Usul,

Eski Mısır sanatında, Ra'nın gözünü çağrıştıran şişkin boyunlu kobra yılanı betimlemesine verilen ad ...

Uraeus,
Uraeus, 
(Çoğul, Uraei). 
Eski Mısır sanatında, Ra' nın gözünü çağrıştıran şişkin boyunlu kobra yılanı betimlemesine verilen ad.
Mısır mitolojisinde güneş tanrısı Ra'dır. Firavunlar, Ra'nın soyundan geldiklerini ilan etmişlerdir. Kutsal merkezi Heliopolis'dir. 
Güneş Ra' nın sembolü olup başında bir disk bulunan şahin kafalı insan biçiminde betimlenmiştir.

Dik duran Mısır kobrası biçiminde tasvir edilmiş bu sembol tükürmekte olan Eski Mısır’da bağımsızlık, kraliyet ailesi, tanrıları ve tanrısal otoriteyi temsil edermiş.

"Git, Defol" anlamında argo sözcük ...

Naş, 
Okso,
Oksu,
Oksi,
Naş kelimesi de argoda git, defol koş anlamında kullanılmaktadır. Haydi bakalım Naş, naş.. Bu sözcük Alman argo dilinde de git, koş, defol gibi aynı anlamda kullanılmaktadır. 

Argo sözlüklerde, yürü, bas, defol, çek arabanı anlamında yer alan bir kelimedir.
Okso, oksi şeklinde anlam bulmaktadır.
Argoda Git Defol,
Git, Defol anlamında argo sözcük.
Argoda "Git, Defol" anlamında bir sözcük .
Okso kelimesi yunanca dış, dışarı anlamındaki ekso kelimesinden türetilerek git, çık, defol anlamında argoda kullanılmıştır. Bazen okso olarak bazen de oksu olarak kullanılmaktadır.
Okso etmek, kovmak, birisinin defolmasını, gitmesini sağlamak anlamındadır.

Argo:
Fransızca: argot, jargon, 
İngilizce: slang.
Başıboşlar, hırsızlar gibi toplum düzeninin dışında kalan kişilerin kendi aralarında kullandıkları özel dil.
Aynı meslekten olan kişilerin kendi aralarında kulladıkları özel sözcük ve deyimler.
Külhanbeylerin ve tulumbacıların kullandıkları, özel anlamlı kelime ve deyimlerin yer aldığı kaba dil.
Serserilerin, külhanbeylerinin kullandığı söz veya deyim.

Argoda "Git, Defol" anlamında bir sözcük ...

Okso,
Oksu,
Naş,
Oksi,
Argoda Git Defol,
Argoda "Git, Defol" anlamında bir sözcük .
Oksi kelimesi , yürü, bas, defol, çek arabanı anlamında argoda kullanılmaktadır.
Okso, Oksi şekilinde anlam bulmuşutr.
Okso kelimesi yunanca dış, dışarı anlamındaki ekso kelimesinden türetilerek git, çık, defol anlamında argoda kullanılmıştır. Bazen okso olarak bazen de oksu olarak kullanılmaktadır.

Okso etmek, kovmak, birisinin defolmasını, gitmesini sağlamak anlamındadır. 
Naş kelimesi de argoda git, defol koş anlamında kullanılmaktadır. 

Haydi bakalım Naş, naş.. 
Bu sözcük Alman argo dilinde de git, koş, defol gibi aynı anlamda kullanılmaktadır.

Argo: 
Fransızca: argot, jargon, 
İngilizce: slang.
Başıboşlar, hırsızlar gibi toplum düzeninin dışında kalan kişilerin kendi aralarında kullandıkları özel dil.
Aynı meslekten olan kişilerin kendi aralarında kulladıkları özel sözcük ve deyimler.
Külhanbeylerin ve tulumbacıların kullandıkları, özel anlamlı kelime ve deyimlerin yer aldığı kaba dil.
Serserilerin, külhanbeylerinin kullandığı söz veya deyim.

İrin birikimi ...

Apse,
Fransızca: abces, 
İngilizce: abscess.
Arapça: apse.
İrin birikimi.
İrinşiş,

Çıban, 
Çirk.
Kir.
Cerahat,
İrin.
Bir nevi iltihap,
Genellikle sarımtırak renkte koyuca sıvı.

Çok inatçı ...

Anid,
Anid.
Anud,
İnatçı.
Muanid.
Muannid.
Müteannid.
İsyankar kişi.

Arapça: lecuc.
İnatçı.
Farsça: serkeş.
Dikkafalı, inatçı.

İnatçı, huysuz ...

Aksi,
Kadıyoran,
Huysuz,
Hırçın,
Anut,
Arapça: 
Lecuc.
İnatçı.
Anid,
Anud, 
Muanid. 
Muannid.
Müteannid.

Söz, sözcük ...

Lafız,
Arapça, lafız.
Söz.
Lafz,
Laf,
Kelam,
Kal, Laf,
Lakırdı.
Sözcük, 
Fransızca: Parole.
İngilizce: word.
Kelime.
Lugat. 

Şor, Söz, Sohbet.
Söz, Dedikodu, Kelam.
Eksiksiz ve kesin anlamlı tümce.
Anlamı olan ses veya ses birliği.
Gagal,
Gır.

Emile Zola'nın bir romanı ...

Nana,
Germinal,(1885).
Emek,(1901).
Meyhane,(1877).
Bir Aşk Sayfası,(1878).
Suçluyorum,
Doktor Pascal,(1893).
Toprak,(1887).
Gerçek,(1903).
Apartman,

Rahip Mouret'nin Günahı,(1875).
Paris'in Karnı,
Dara,
Bozgun(1892).
Rreu,
Therese Raquin,(1867).
Paris Yıldızı,
Din Laiklik Çatışması,
Marsilya'nın Gizemleri,
Oyun Bitti,
Paris Yaşamı,
Rahibin Günahı,
Zamanın Efendisi,
Les Mysteres de Marseille.
Hayvanlaşan İnsan,(1890).
Yaşama Sevinci .


Emile Zola:
(2 Nisan 1840 – 29 Eylül 1902)
Yazar, romancı, eleştirmen.
Fransa’da natüralizmin öncüsü ve kurucusudur.
Fransız yazar Emile Zola 1840 yılında Paris’te doğdu. İtalyan asıllı Mühendis babası küçük yaşta öldü. Zola bundan sonra yetim kaldı ve düzenli bir öğrenim göremedi. Lise tahsilini dahi yarım bırakarak çalışmak zorunda kaldı.

Paris’te 1862 yılında meşhur Haşet kitapevinde işe başladı. 1864 yılında ilk eseri yani hikayeleri basılmaya başladı. Ünlü Figaro gazetesine makale yazmaya başladı. Les Mysteres de Marseille adlı romanı Marsilya’da basıldı. 1866 yılında Haşet kitap evindeki görevinden ayrıldı.

1867 yılında tanınmasını sağlayan Therese Raquin adlı eserini bitirdi. Meyhane adlı eseri 1877 yılında yayınlandı. Bu eseriyle ünlendi. Nana, Germinal ve Meyhane en tanınmış eserleridir.

1897 yılında Fransız ordusunda askerlik yaparken kendisi yahudi olması nedeniyle askeri yargının duyarsızlığına kurban giden Yüzbaşı Dreyfus’u savunmuştur. Hatta Fransa devlet başkanına hitaben “İtham Ediyorum” makalesini yazmıştır. Bu makalesinden dolayı Emile Zola, bir yıl hapse mahkum olmuş ve Fransa'dan kaçtı ve İngiltere'ye sığındı. Sonra çıkan afla ülkesine döndü.

Fransız yazar, 1902 sonbaharında Paris'te yatak odasında baca tıkanmasından şömineden çıkan duman zehirlenmesinden öldü.

İnsan dışındaki varlıkları konuşturma sanatı ...

İntak,
Arapça: intak.  
Eski dilde intak.
Konuşturma.  
Dillendirme, 
Dile getirmek.  
Söz söyletme sanatı.  
Konuşturma söyletme.   

Kişileştirilen varlıklara, hayali yaratıklara söz söyletme sanatı.  
İnsan dışındaki varlıkları konuşturma sanatı.   
Söylemeğe kabiliyeti olmayanı söyletmek.   
Onun namına, adına konuşmak.   
Nutka getirmek, söyletilmek.  
  
İntak bir edebi sanattır. Kişileştirilen, teşhis edilen bir varlığın konuşturulmasına intak sanatı denir. Fabl türü hikayelerde ve şiirde kullanılır. Teşhis, kişileştirme ve İntak konuşturma demektir. İnsan dışındaki varlıklara, insana ait özelliklerin verilmesi kişileştirmedir ki buna teşhis denir. İnsan özelliği verilen varlıkların konuşturulmasına intak denmektedir. İntak sanatının olduğu yerde teşhis vardır. Teşhisin olduğu yerde ise intak sanatı olmayabilir.

Dik yokuş, uçurum ...

Kaban,
Rampa,
İtalyanca rampa, 
İngilizce: rampe, ramp.
Fransızca: montee.
Yura,Yokuş, 
Dik yokuş,
Uçurum.
Güçlük.
İniş karşıtı, Çıkış.

Aşağıdan yukarıya gittikçe yükselen eğimli yer, yol.
Şose veya demiryolundaki yokuş.

Rampa:
Bir arazinin, bir kara yolunun, bir demir yolu hattının yatay doğrultuya göre yokuş olan bölümü.
Trenin eşya almaya mahsus yanaştığı set.
İki geminin birbirine veya bir geminin iskeleye yanaşıp bitişmesi.

Kırık kemikleri bir arada tutmaya yarayan nesne ...

Atel,
Fr. attelle, 
İng. splint,
Splint.
Cebire,
Cebayir,
Süyek, (Kemik, Cebire).
Kırık kemikleri bir arada tutmaya yarayan nesne .
Kırık kemikleri bir arada tutmak için kullanılan tahta gibi düz nesnelere verilen ad.
Kırık kemik vb. sarmaya yarayan ince tahta veya ona benzer sert madde, splint.

Kırılmış kemiklerin düzgün bir biçimde sarılabilmesi için kullanılan türlü malzemelerden yapılmış destek. Tahta parçası, mukavva, sert karton, sert plastik, yastık ve üçgen sargı bezi atel olarak kullanılabilir. Atel kol ve bacak kırıklarında kullanılır. Bacaktaki kırık diz ile kalça arasında ise atelin boyu topuktan koltuk altına kadar uzatılmalıdır. Kırık diz ile ayak arasında ise atelin boyu topuktan kalçaya kadar olması yeterlidir.

Yavaş, ağır ..

Bati,
Aheste,
Eski dilde; bati, aheste.
Arapça: bati.
Farsça: aheste.
Fransızca: Lent, ente,
İngilizce: slow. Ağır, yavaş.
Yavaş,
Yavaştan.

Ağır.
Ağır bir biçimde.
Ağır hareketli.
Hızlı olmayan,
Çabuk karşıtı,
Ağırbaşlı.
Yumuşak huylu,
Sakin.

"Aysberg" de denilen, lahana görünümlü bir tür marul ...

Atom,
Aysberg (Atom),
Lahana görünümlü bir marul türüdür.
Diğer marul türleri;
Göbekli,
Kıvırcık,
Düz,
Marul tek yıllık serin iklim sebzesidir. 

Yetişme süresi 2-3 ay gibi kısa süreli olan salata ve marul tiplerinde açıkta ve örtü altında değişik mevsimlere uygun olarak ıslah edilmiş çeşitlerle arka arkaya yılın 12 ayı üretim yapmak mümkün olmuştur. Son yıllarda yağlı baş salata ve kıvırcık baş salata tiplerinin Türkiye’deki üretimi ve yeme alışkanlığı salata ve marullara çeşit zenginliği kazandırmıştır.

Bir tür yaban yoncası ...

Korunga,
Üçgül,
Tirfil, (Rumca).
Tırfıl, Tirfil, 

Fr. trefle des pres, trefle rouge, treih violet.
Kelebekotu,
Yabani yonca,
Kelekotu,
Çayır dutu,
Tavşan bıyığı, 
Alfalfa,
Bir tür yabani yonca.

Çimenlik yerlerde yetişen yuvarlak yapraklı bir ot.
Tırfıl, Üçgül, trifolium Pratense.
Yaban yoncası (Alfalfa), esasında çimler arasında yetişen ve hepimizin bildiği sıradan bir kır çiçeği olup çok güzel bir bitkidir. Hayvan yemi olarak mera ve çimenlik alanlarda kullanılır.

Yonca, baklagiller familyasından olup yeşil ot ya da kuru ot olarak hayvan yem bitkisi olarak kullanılan çok yıllık bir ot'tur. Sulak yerlerde çayır bitkisi olarak kendiliğinden yetişen ya da ekilerek yetiştirilen bir bitkidir. Hayvanlar için besleyici bir bitki olup yeşil olarak tüketilir.

Latince Trifolium, Yunanca Triphyllon, Yonca, Üçgül, Triphylos Üç Yapraklı anlamından gelmektedir. Tirfil rumca bir kelime olup, bazı yörelerde Üçgül, Yabani Yonca ya da Korunga gibi yem bitkilerindendir. Üç küçük yapraklı, eşit boyda, yaprakları bileşik ve kuzey yarım küre’nin ılıman ve yarı tropikal bölgelerinde yetişir. Bir yıllık veya çok yıllık ot. Yem Bitkisi olarak 300'den fazla türü yetiştirilir. Kelebek çiçekgiller fmilyasındandır. Üçgüllerin çiçekleri, çoğu zaman başak veya kömeç halinde toplu beyaz, pembe, kırmızı, morumsu ya da nadir olarak sarı renkte olabilir. En yaygın yabani türleri, çayır üçgülü ve iki tarla üçgülüdür. Üçgüllerin bir çok türü hayvanlara yem bitkisi olarak kullanılır. Doğu Anadolu bölgesinde bazı türlerin çiçekleri çiğ olarak ilaç niyetine yenir.

Aile ocağı, yuva ...

Lane,
Arapça: Lane.
Yuva,
Aile ocağı.
Yurt,
Mesken,

Reçine ...

Akma,
Halk dilinde, 
Akındırık.
Çamsakızı,
Ağaç sakızı.
Rumca, Reçine.
İngilizce, Resin.
Günümüzde, Dünyanın her yerinde ağaçlar kendilerini korumak için reçine salgılamaya devam ediyorlar. Reçinenin yeraltında sertleşerek kehribara dönüşmesi milyonlarca yıl alır ve genelde eski kehribarlar daha serttir. 

Aselbent, Hekimlikte ve koku yapımında kullanılan aselbent ağacından gövdesi çizilerek elde edilen bir tür reçinedir. Bazı bitkilerde, özellikle çamlarda oluşan, katı veya yarı akışkan organik salgı maddesi.

Çam, elma, erik gibi bazı odunlu bitkilerin salgıladıkları katı ya da yarı akışkan, yarı saydam, suda çözülmeyen salgı maddeleri. Sonsuz polimerleşme ile elde edilen, büyük moleküllü yapay madde. Bitkilerin doğal yaşamları sırasında üretip gövdelerindeki kovuklarda biriktirdikleri ya da yapay olarak üretilen polimerler. Sentetik ürünler bulununcaya kadar, copal yüzyıllarca vernik ve cilanın ana hammaddesi olarak kullanılmıştır. Kauri adlı fosil reçinesi vernik yapımında kullanılmaktadır. Hala da bu alanda yoğun olarak değerlendirilmektedir.

İzin, onay ...

İcazet,
Arapça: icazet.
İzin,
Onay,
Onaylama.
Mezuniyet belgesi,
Diploma.
Müsaade.
Şehadetname.
"Olur" demek.
Destur vermek.
İlmî ehliyet.
Reva görmek.

Trabzon ilinde bir yayla ...

Ken,
Karastel,
Akkese,(Tonya).
Ağaçbaşı,
Arabinyurdu,(Araklı)
Ayeser (Maçka),
Beypınarı,(Tonya),
Coşk yaylası, 
Çukuryayla (Araklı),
Çatmaobası (Tonya).

Çakırgöl:
(Maçka'da, 2504 m yükseklikteki yayladır. Meryemana yolunun 5 km sağa ayrılan toprak yoldan 90 km. ileridedir). Armutluk, Kırantaş, Akarsu, Aykarsa, Livayda, Kurugöl, Mesaraş, Furnoba, Kasapoğlu, Camiboğazı, Ortaoba, Dereboyu yaylaları, Çakırgöl cıvarındadır.   

Çevlik, Çiçakli,  Çağman, 
Derinoba,(Tonya)  Düzköy, (Haçka Obası).  
Erikbeli (Tonya),  Figanoy (Maçka).   
Gulindağı Yaylası, (Araklı)    
Güzelyayla,  
Haros, Hıdırnebi (Akçaabat)   
Hamza yaylası, (Araklı)  Haçka(Düzköy),    
Hıdırnebi(Akçaabat)  Honefter,  
İlaksa (Maçka, Mataracı köyü),  
İsmailağa  yaylası, (Araklı)  
Kadıralak (Tonya) - Kadırga (Tonya), 
Karastel, Kayadüzü (Sürmene) 
Ken, Kaleobası, (Tonya)  
Kiraz (Maçka İlçesi Gürgenağaç köyü arası 22 km. asfalt yol olup, Gürgenağaç köyünden güneye doğru 7 km. toprak yolla ulaşılabilir.)    
Karadağ (Akçaabat), Kuruçam (Akçaabat), Karaçımah,  

Lapazan: 
(Gürgenağaç köyünün güneyinde 2 200 m rakımlı yaylaya 27 km toprak yolile gidilir.)  

Liser-Lişer, (Ocaklı-ispela Köyü, Maçka)  
Lişit,  
Lustra.  
Mavura (Maçka'nın18,5 km. batısında),  
Mağura Yaylası,  Mandagözü yaylası,  Menteşe, (Tonya)  
Mulfat, Mızraklı,  
Omal, Omal yaylası, Trabzon iline 78 km, Sürmene İlçesine 42 km, Köprübaşı ilçesine 27 km uzaklıkta bulunan Arpalı köyündedir.
    
Pazarcık(Araklı)  Paparza, 
Sazalanı , Sazalanı Ulusal Parkı, (Tonya) - Sis Dağı yaylası, Sultan Yaylası (Çaykara),  Şekersu,   Şorahma,      
Şolma: Maçka ilçesinden batıya doğru 22 km. toprak yolla gidilebilir. Yolun 16 kilometresi zengin bitki örtüsüne sahip Kulin dağının içinden geçmektedir.
Solma (Maçka),  
Taşbaşı, Taşlı yaylası, (Araklı)  
Vartan.
Zere yaylası (Tonya).

Samanla karışık tahıl ...

Malama,
Halk dilinde samanla karışık tahıla Malama denir.
Malama kelimesi Rumcadan geçmiştir.
Karışım. Samanla karışık tahıl.
Taneleri ayrılmamış, samanla karışık tahıl.
Ercinzan yöresinde Malama kelimesi, Arpa veya buğdayın samanla karışık şekli için kullanılmaktadır.

Eskiden bu tür ara ürünler oluyordu. Şimdilerde biçer döğer kullanılyor. Direkt olarak tahıl kamyon veya traktöre yükleniyor. Aynı zamanda da samanı balyalanmış olarak alınmaktadır.
Dövülmüş, savrulmamış tahıl ve saman karışımı.
Savrulmak üzere tığ haline getirilmeye hazır dövülmüş harman.
Düğenlenmiş fakat savrulmamış taneli saman.


Harman işçisine Afaracı denir. Harman kaldırıldıktan sonra yerde kalan toprak, çöp ve samanla karışık tahıl tanelerine ise Badas denir.

Malama kelimesinin diğer anlamları;
Havlu.
Dövenle sürmek için harmana yayılmış başaklı sap.
Kepek ve arpa kırması karışımı hayvan yemi.
Katran sürmek için kullanılan ucu bezli sopa.
Çimento vb. nesnelerden su karıştırılarak elde edilen bulamaç.

Dahi...

Öke,
Dahi,
İngilizce: genius.
Arapça: dahi.
Deha sahibi.
Deha sahibi kimse.
Eşine ender rastlanır, harikulade zeka, fatanet ve hikmet sahibi.
Yaratıcı yeteneğin en yüksek derecesine ulaşmış kişi.
Latince genius kelimesinden yaratıyorum, meydana getiriyorum anlamında gigno kelimesi türetilmiştir.

Tatlı ve sulu bir şeftali cinsi ...

Hale,
Hülü,
Diğer Şeftali cinsleri;
Nectarin,
Cavalier, Cardinal,
Gülaven,
Sarıpapa, (Sarı renkli ve tatlı bir şeftali).
Adıyaman,
Hale,Hülü,
Yarma,

Şeftali;
Önceleri botanik adına (Prunus persica) bakılarak şeftalinin anavatanının İran yada Kafkasya olduğu sanılmaktaydı. Ancak zamanla yapılan araştırma çalışmaları, yabani şeftalinin İran’da asla bulunmadığını göstermiştir. Bununla birlikte, anavatanının da Doğu Asya ve Çin olduğu belirlenmiştir (Orta Çin).

Şeftali, dünya üzerinde çok geniş yetişme alanına sahip bir meyve türüdür. Avrupa’nın İngiltere ve kuzey memleketleri (Finlandiya, Norveç, İsveç) dışında hemen her tarafında yetiştirilmektedir. Amerika’ya 16. yy.’ da İspanyol gemicileri tarafından götürülmüştür. Amerika'nın hem kuzey ve hem de güneyinde yetişmekte olup, Avustralya ve Yeni Zellanda’da en fazla yetiştirilen meyve türüdür. Afrika kıtasında da şeftali yetiştirilen alanlar her geçen gün genişlemektedir. Dünya üzerinde en büyük şeftali yetiştiricisi ülkeler sırasıyla; İtalya, ABD, Çin, Yunanistan, İspanya, Fransa, Rusya, Türkiye, Meksika ve Arjantin ‘dir.

Yükselme, yücelme ...

İtila,
Teali,
Arapça,
Eski dilde İtila,
Yücelme,
Yükselme.
Yüceltme,
Yükselmek. 

Çok yüce olma.
Eski dilde Ulüv kelimesinden türemiştir.
Yukarı çıkmak.
Yüksek rütbelere çıkmak anlamındadır.

Değiş tokuş, takas ...

Trampa,
Takas.
Trok, 
Fransızca: troc.
İngilizce: barter
Mır, Muavaza, Mübadele,
Değiş tokuş, değişim.

İki ülke arasında yapılan alışverişin karşılıklı olarak malla ödenmesi, Mır.
Vereceğini alacağına karşılık tutmak suretiyle ödeşmek, sayışmak, değişmek.
Bir şeyin başka bir şeyle değiştirilmesi.
Malın malla değişimi.
İki ülke arasında olmak üzere dışsatım ve dışalımı yapılan mal, hizmet veya teknoloji aktarımı bedelinin kısmen veya tamamen mal, hizmet, teknoloji aktarımıyla ödenmesi.
Bir tarafın, sahip olduğu varlık veya yükümlülükleri diğer tarafın sahip olduğu varlık veya yükümlülüklerle değiştirmesine dayanan finansal sözleşme.
Bir şeyin başka bir şeyle değiştirilmesi.
Para kullanmadan mal değişimiyle yapılan ticaret.

Bir işi en iyi yapan kimse ...

Feriştah,
Farsça Firişte,
Melek kelimesinden türetilmiş olup, (bir şeyin) en iyi örneği, (bir işi) en iyi yapan kişi anlamındadır.
Farsça firişte Elçi, Peygamber, Melek, Masum, Suçsuz, Günahsız demektir. Türkçeye Freştag kelimesinden evrilmiştir. Ayrıca Ermenice olarak yine Melek anlamında hreştak olarak kullanılmaktadır.
Ferişteh.
En iyi, en üstün.
Usta.
Feriştah, Demet Akbağ.

Milyonlarca yıldızdan ve yıldız kümelerinden oluşmuş uzay adası ...

Galaksi,
İng. Galaxy,
Frn. Galaxie.
Gökada,
Uzay adası.
Yıldız kümesine Galaksi denir.
Milyonlarca yıldızdan ve yıldız kümelerinden oluşmuş uzay adası .
Milyonlarca yıldızdan oluşan dinamik küme.


Milyonlarca yıldızdan, yıldız kümelerinden, bulutsu ve gaz bulutlarından oluşmuş, saman yolu gibi bağımsız uzay adası, galaksi, gökada. Milyonlarca yıldız içeren Cüce Galaksiler ile bir trilyonlarca yıldız içeren dev galaksiler vardır. Bu galaksilerin içerdiği yıldızların hepsi bulunduğu o galaksinin kütle merkezini eksen alarak bir yörüngede dönerler. Galaksiler çeşitli çoklu yıldız sistemlerini, yıldız kümelerini ve çeşitli nebulaları içerebilirler. Çevresinde gezegenler ve asteroitler gibi çeşitli kozmik cisimler dönebilir. En bilinen örnek Samanyolu galaksisidir.

Kısa boylu, ufak yapılı, cüce, bodur, tıknaz.

Bızdık,
Kısa boylu, ufak yapılı, cüce, bodur, tıknaz.
Ermenice bir kelime olup esas olarak küçük, ufak çocuk demektir.
Ufak çocuk,
Küçük, ufak anlamındadır.
Tıpış tıpış yeni yürüyen çocuk.
Genellikle küçük çocuklar için kullanılan bu kelime olup ufak yapılı ve sevimli çocuklara bir sevgi ifadesi olarak belirtilir. Küçük çocukları severken bir sempati ifadesi olarak Bızdık kelimesi kullanılır.
Cinsiyet organının küçüğü için de kullanılır.
Ayrıca Kocaeli yöresinde, Bızdık kelimesi kuyruk sokumu, anüs anlamında kullanılmaktadır.

Uzun taneli ve kokulu bir pirinç türü ...

Basmati,
Uzun taneli ve kokulu.
Diğer pirinç türleri şunlardır;
Amberbu,
Baldo, Basmati, Bersani (Uzun taneli),
Çilav (Kokulu, yasmin türü-Yasemin Kokulu pirinç)
Dağ Pirinci, 
İran pirinci,
Kabuklu pirinç, Kepekli pirinç,
Moki (Japon Pirinci),
Nero-Uzun taneli,

Rako (İri taneli bir tür) ,
Sütlüaş,
Yabani pirinç,


Bodur...

Belendeh,
Bodur.
Enine göre boyu kısa ve tıknaz. 
Enine göre boyu kısa ve tıknaz olan.
Bızdık, (Ermenice). 


Bodur bir köpek cinsi, Mastı.

"Çok yiyenler, oburlar" anlamında eski sözcük ...

Ekele,
Oburlar,
Çok yiyenler. 
Pisboğazlar.
Çok yiyenler, Oburlar, anlamında eski sözcük.
Çok yiyenler, oburlar, pisboğazlar.

Obur, 
Fransızca: Gourmand.
Ekele kelimesinin halk arasında anlamı, mütenasip olarak Ülser demektir.


Korsika' da yaygın olan kan davasına verilen ad...

Vendetta, 
(İtalyanca),
Bir kan davasıdır. 
Kan intikam, Kan davası.
Kin gütme.
İntikam arzusu.
İntikam.
Töre,
Rekabet, Rasime. 
Korsika'da yaygın olan kan davasına verilen ad.

Korsika'da cinayet yüzünden hasımlar arasındaki kan davasına vendetta denir. Öldürülen bir kişinin ailesi öldüren kişinin, katilin ya da katilin ailesinden intikam ister. Böylece kin ve nefretle uzun bir acı ve kavga sürdürür. Ölen kişinin kanına karşılık kan almak ve bu davanın peşinde koşmak. Türkiye'de de bundan farklı bir töre, adet yok. Yani ismi töre olarak geçiyor. Korsika' da ise Vendetta olarak geçmektedir. 

Ölü bir insanın en yakın akrabaları tarafından katil veya onun yakın akrabalarından kan, intikam almanın Korsika' daki biçimidir. Bu bir tür misilleme, intikam gerektiren ve uzun bir düşmanlık sürdüren bir kan davası içinde gelişir. Eğer bir cinayet ya da başka bir suç karşılıksız veya intikamını almaz ve başarısız olursa, herkes veya çevresi tarafından kendisi ve ailesi için utanç ve onursuzluk getirir.

Akdeniz ülkelerinde bulunan birçok topluluk, bir ölü adamın ailesi tarafından büyük toplumlarda mahkemelerde yargılanarak cezalandırılması yerine intikam almak yoluyla cezalandırmak daha makbul olup bir nevi görev olarak görülür. Korsika, Sicilya ve Güney İtalya'da hala birçok yerde özel hayatın bir kuralı olarak yürütülmektedir. Ülkemizin belirli bölgelerinde de halen uygulanmaktadır.

Korsika, 
(Frn. Corse).
Akdeniz'de Fransa'ya bağlı bir adadır. İtalya' nın batısında ve İtalya' ya daha yakındır. Fransa' nın güneydoğusunda, Sardinya adasının kuzeyindedir. Sinto Dağı (2.706 m.) adanın en yüksek noktasıdır. Korsika ve Sardinya adası arasında Bonifacio Boğazı vardır. Tipik akdeniz iklimi hüküm sürer. Tipik Akdeniz bitki örtüsüne sahiptir. 


Ünlü Fransız imparator Napolyon Bonapart, Korsika'nın Başkenti Ajaccio kentinde 1769 yılında doğmuştur. Bu gün Napolyon'un ailesi ve atalarına ait ev adada bir müze olarak kullanılmaktadır.

Rivayet odur ki büyük kaşif Kristof Kolomb adanın kuzeyinde bulunan Calvi kentinde doğduğu söylenir. Diğer önemli şehirleri, Bastia, Corte, Bonifacio, Aleria'dır.

Popüler Yayınlar

İzleyiciler

BULMACA ANSİKLOPEDİSİ