Çam gibi reçineli ağaçların yağlı ve çabuk yanmaya elverişli bölümü ...

Çıra,
Çerağ,
Farsça çerağ.
Çamın yağlı kısmı,
Tutuşturucu ağaç.
Çam vb. reçineli ağaçların yağlı ve çabuk yanmaya elverişli bölümü. Bu bölümden küçük küçük kesilerek kolay yanmasını sağlayacak parçacıklar şeklinde hazırlanmış, tutuşturma ve aydınlatma işlerinde kullanılan ağaç. Genelde ağacın yağlı ve reçineli kısımları kolay tutuşur ve yanar. Mangal ve soba yakarken kullanılan tutuşturucu ve kolay yanan parça ağaç, odun.

Çam ağacından elde edilen çam sakızı, ağacın özünden gelen, bal kıvamında ve renginde olan keskin kokulu, acı bir tadı olan doğal maddedir. Eskiden Çıra kelimesi mum, kandil, tutuşturucu ağaç manasında kullanılan çerağ olarak ifade edilip Farsçadır. Ayrıca, Lamba, ışık, aydınlık, kandil, elektrik ışığı anlamında da kullanılmıştır. Çıra kelimesi anlam olarak bezir ya da gazyağıyla yanan bir çeşit aydınlanma aracını ya da gazlı bir aydınlatma aracını anlatan bir manada kullanılmıştır.

Avustralya'da yaşayan gagalı memeliler familyasından ördek gagalı, kürklü ve yarı sucul bir hayvan ...

Ornitorenk,
Ornithorhynchus anatinus.
Platypus,
Gagalımemeligiller familyasındandır.
Monotremata, tek delikliler takımından, ördek gibi gagalıdır.
Platypus, vücudu sık siyah-kahverengi kıllarla örtülüdür. Tavşan iriliğinde, yavrularını sütle besler.

Doğum yapmayıp yumurtlayarak üreyen bir memeli hayvandır. Boyu 60 cm kadar, 1,5-2 kg ağırlığında olan bu hayvanın vücudu susamuru veya köstebek gibi kürklü olup yavrularını emzirdiği için memeliler sınıfına giriyor. Bir yılan gibi zehirlidir. Hayvanın kuyruğu kunduz gibi olup acı veren zehirini arka ayaklarında taşıyan doğanın en ilginç hayvanıdır. Çok iyi yüzebilen kanca tırnaklı, beş parmaklı ayaklarının parmakları arasında perde vardır. Genellikle su altında yaşıyor. Avustralya’ya özgü bir hayvan olup kürkü için yıllarca avlanan bu hayvanların soyu azaldığından 1900’lü yılların başından bu yana koruma altında bulunuyor. Avustralya yerlileri tarafından su köstebeği olarak anılmaktadır.

Güçlü tırnaklarıyla ırmak kenarlarında kendine bir yuva kazar ve içini kuru otlarla döşer. Yuvası iki deliklidir. Yuva toprak altında 6-9 metre derine uzanabilir. Gece avlanmaya çıkar. Gagasıyla balçığı karıştırarak bulduğu kurtçukları yanak torbasında biriktirir. Sudan çıkınca kıyıda yer. Platypus, temel olarak böcek larvaları, karidesler ve solucanlarla beslenir.

Yılda bir defa güvercin yumurtası iriliğinde iki yumurta yumurtlar. Kuluçkaya yatar. Bu arada bir şey yiyip içmez. Kuluçka süresi 9-10 gün sürer. Memeleri belirsiz olup göğsündeki çukurlukların içinde bulunurlar. Yavrularını emzirirken sırt üstü yatar. Sızan süt meme çukurlarında birikerek yavrular tarafından emilir.

Avının kokusunu hisseder. Çamurlu zemini hassas gagasıyla karıştırırken yumuşakça ve kurtçukları tespit ederek toplar. Her iki çenesinde dörder adet dişe benzer sert kemiksi çıkıntı vardır. Platypus'taki gaganın en önemli işlevi algıdır. Erkekleri dişiden iridir. Arka ayaklarının tabanında yılan dişi gibi oluklu bir zehir dikeni bulunur. Erkek bunu ustalıkla kullanır. Bir vuruşta düşmanına saplayarak hasmını zehirler.


Kaynak; Rehber Ansiklopedisi

Soyu tükenmiş, kanatlı ancak uçamayan, güvercinler familyasından bir kuş türü ...

Dodo,
Mauritius dodosu,
(Raphus cucullatus),
Dodo kelimesi etimolojik olarak incelendiğinde Portekizce aptal ya da keriz anlamına geldiği söylenir. Hint Okyansundaki Mauritius adasında 17.yüzyılda yaşamış, günümüzde soyu tükenmiş, güvercingiller familyasından bir kuş türü olan dodolar 20-25 kg. ağırlığında, yaklaşık 1 metre boyunda uçamayan küt kanatlı bir kuştur. 

Meyvelerle beslenen yerde yuva yapan bu kuş uçamadığı için eti için insanlar tarafından çokça avlandığından soyu tükenmiştir.  İlk olarak Hollandalı gemiciler bu kuş hakkında Mauritius adasında, 1598 yılında bazı bilgi (rapor ve resimler) ve bulgulara(çeşitli kemikler) sahip olmuşlardır. Bazı kayıtlarda bu hindi büyüklüğündeki akıllı olmayan, uçamayan ve hızlı koşamayan bu aptal yaratıklara Mauritius Kırmızı Tavuğu da denilmiştir. Ayrıca diğer hayvanlar tarafından da yumurtaları telef edilen bu kuşun soyu maalesef tükenmiştir. Dodo soyu, 200 yılda tamamen tükenmiş.

Sonuç olarak biz şimdi dodoların 26 milyon yıl önce Hint Okyanusu'ndaki Mascarene Adalarından geldiğini ve bir güvercin türünden evrimleştiği biliyoruz . Avcılar tarafından bu adada soyu kurutulana kadar avlandı. Bu kuşların gagaları büyürken kanatları küçüldü.

Değerler dizisi...

Paradigma. 
Fr. paradigme.
Değerler dizisi.
Kuramsal çerçeve.
Örnek, Model, Dizi.

Yeni dünya düzeni, küreseleşme olgusu gibi kavramları duyduğunuzda paradigmadan bahsetmemek olmaz. Bu olgunun en iyi anlatıcısı Amerikalı bilim felsefecisi Thomas Kuhn'dur. Belli bir zaman dilimi içerisinde bir grubun ya da topluluğun düşünme biçimi ve davranışlarını belirleyen bir dünya görüşü, bir perspektif, model olarak tanımlamıştır.

Bu olguyu en güzel örneklerle anlatabiliriz. Bazı olaylara paradigmanızı değiştirmeden bakarsanız büyük yanlışa düşersiniz. O yüzden olaylara bir de bu değişikliği yaptıktan sonra bakmak gerekir. Mesela, bir trende baba ve üç çocuğu yolculuk yapıyor. Ancak çocuklar sürekli ağlayarak oturmaktadırlar. Baba ise çocuklarına susun, ağlamayın demiyor ve yolculuğa devam ediyor. Olaya biz dışarıdan baktığımızda ne gamsız baba, hiç çocuklarına sahip çıkmıyor. Ağlamalarını engellemek için hiç bir girişimde bulunmuyor gibi yaklaşırız. Ama gerçekte onlar hastaneden geliyorlar ve bir saat önce de çocukların anneleri ölmüştür. Bu acı haberle evllerine dönüyorlardır.

Başka bir güzel örneklerden biri de meşhur Prof. Stephan R. Covey bir konuşma yapmaktadır. Konuşmasını dinlemeye gelen annesi, arka sırada oturan 2 kişinin toplantı boyunca sürekli konuştuklarını görerek, çok öfkelenmiş. Bu insanlar oğlumu küçümsüyorlar diyerek çok üzülmüş. Yemek molasında oğluna, şunların kafasına bir an çantamı indiresim geldi, sürekli konuşuyorlardı diye söylenmiş. Oğlu; Anne o adam Finlandiyalı, burada simultane tercüme olmadığından dolayı yanına bir tercüman oturttuk ki sürekli tercüme yapıyordu diyerek açıklamada bulunmuş. Annesi ise düşündüğünden utanmış.

Başkalarının düşünce ve davranışları hakkında hüküm verirken, elimizdeki veriler çoğu zaman yeterli olmaz. Davranışların nedenini bilmeden çok yanlış yargılara varabiliyoruz. Anlatılan örneklerde aynı enformasyona farklı bakış, bizim davranışlarımızı tayin eder.

Profesör Einstein’in bununla ilgili bir sözünü şöyle anlatır; Karşılaştığınız sorunları, o sorunları yarattığınız düşünce düzleminde kalarak çözemezsiniz. Çoğumuzun zaman zaman yaptığı gibi, sorunların içinde kaybolmak yerine, paradigma değiştirmeyi başarıp, sorunlara farklı biçimde yaklaşabilenler, o sorunu asma şansını da yakalıyorlar. Zaten sorunlarımızı dostlarımızla paylaşmamızın nedenlerinden biri de, farklı bir bakışın, bize farklı davranabilme kapısı aralama ihtimali olmasıdır. O yüzden çözümsüz gibi gördüğünüz sorunlar hakkında paradigma değiştirmenin önemi çok büyüktür. Aslında hayatımızı, başarımızı, mutluluğumuzu belirleyen bizim kendi davranışlarımızdır. Başımıza gelen her şeyle onlara verdiğimiz tepki ve yanıt arasında geniş bir hareket alanı vardır.

(Stephan R. Covey'in paradigma ile ilgili bir yazısından alınmıştır.)

Mezgit balığının bir türü ...

Laho,
Merlan,
Merlanos, (Rumca),
Lelema,
Mezgit balığı, (Fr. Merlan, İng.Whiting).
Merlangius merlangus.
Merlangus communis.
Mezgit balığının bir türü.

Merlangus, Gelincik ve Bakalyaro ile aynı türden olup 15-60 cm. boyunda gadidae familyasından, eti yağsız lezzetli bir balıktır. Mezgit balığı Karadeniz'de bol miktarda bulunur ki bu türü Merlangius merlangius euxinus’dur. Eti beyaz ve lezzetlidir. Gövdesinde üç adet sırt yüzgeci bulunur. Palet şeklindeki anüs yüzgeçleri arasında mesafe yoktur. Çene altında genellikle küçük bir bıyık vardır. Tüm yüzgeçleri dikensizdir. Mezgit balığının gözleri iri, ağzı büyüktür. Çenelerinde sivri dişler bulunur. Sırtı grimsi kahverengi, yanlan açık kahverengi, karnı ise beyazdır. Mezgit sürü halinde yaşar. Denizlerin 30 - 40 metreden daha fazla derin diplerde yaşar. Gündüzleri yüzeylere çıkarak küçük balıklarla ve balık yumurtaları ile beslenir. Bölgesel şartlara göre ocak-mayıs ve kasım-ocak ayları arasında üreme yaparlar.

Bakla içiyle yapılan zeytinyağlı yemek ...

Fava,

(Rumca).
Bakla tanelerinin kabuğu soyulduktan sonra yapılan zeytinyağlı yemek.
Bakla içiyle yapılan zeytinyağlı yemek.
Bakla ezmesi,
Bakla içiyle yapılan bir yemek.

Bakla; Bitkisel protein bakımından zengindir. Taze bakla, taze iç bakla, taze bakla konservesi ve enginar ile karışık yemek olarak tüketilir. Ama esas kış aylarında kuru danelerinden hazırlanan fava adı verilen bakla ezmesi en güzel çeşididir ve meze olarak da tüketilir.Kuru bakla % 20-36 protein içeriği ile hem insan hem de hayvan beslenmesinde büyük önemi olan bir sebzedir. Bakla tanelerinin kabuğu soyulduktan sonra yapılan zeytinyağlı yemek. 

Bizim bildiğimiz eşek baklası diye tabir ettiğimiz proteince zengin olan bir sebzedir. Çok güzel yoğurtlu sarımsaklı ve dere otlu sulu yemeği olur. Taze fasulyeye benzer türde yemekleri yapılır. Ama esas ilacı dereotudur. Bakla içi yaprak dolması yaparken de içinde kullanılır. Özellikle olmazsa olmazıdır. Bu yemeği yaparken tabanına fırında kurutulmuş kaburga kemiği konur ki lezzetine doyum olmaz.

Fava yapımı;
Malzemeler:
400 gr. Kuru bakla
3 orta boy soğan
1 çay bardağı zeytinyağı
3 çay kaşığı tozşeker
½ demet dereotu ve maydanoz
Üstüne süslemek için ayrıca ;
1 kahve fincanı zeytinyağı, ½ demet dereotu, 1 adet limon ve tuz gerekiyor.

Hazırlanışı;
Kabukları çıkarılmış iç baklayı, akşamdan suda ıslatın.
Suyunu süzdükten sonra içine dört parçaya kesilmiş soğanlarla 1 çay bardağı zeytinyağı,
2 çay kaşığı tuz, 3 çay kaşığı şeker, 4-5 bardak su koyun.
Kısık ateşte bakla yumuşayana kadar pişirin.
Kevgir veya süzgeçten geçirin.
İçine kıyılmış dereotu katıp bir iki taşım kaynatın.
Bakla ezmesini uygun bir tabağa boşaltın.
İyice döndüktan sonra üzerine limon suyu, zeytinyağı gezdirin, kıyılmış dereotu serpip servis yapın. İsterseniz Maydanoz ve kırmızı biberle süsleyiniz.

Sevgide üstün tutulan ...

Aziz,
Muazzez,
Sevgide üstün tutulan anlamında kullanılır.
Eren,
Ermiş,
İzzetli. Çok izzetli. 
Sevgili. 
Çok nurlu.
Dost.
Şerif.
Nadir.
Dini dünyaya alet etmeyen.
Sireti temiz.
Manevi kudret ve kuvvet sahibi.
Mağlup edilmesi mümkün olmayan ve daima galib olan anlamındadır.
Hristiyanlıkta kutsal kabul edilen daimi reis.

Dünyaya damgasını vuran Rus askeri tarihinin gururu AK-47 otomatik piyade tüfeğinin mucidi ...

Kalaşnikof,
Kalaşnikov,
Keleş, Kalaş,
Kalaşinkof, 
Keleşinkof,

Silah devrim, tarih, militan, gerilla, kaos, ayaklanma, isyan çağrıştırır. Otomatik ve yarı otomatik ölüm makinası, 7,62 mm çapında, yaklaşık 2 kg. ağırlığında 3000 m. menzilli, etkili menzili 500-1000 m. dir.

Mikhail Kalaşnikov,
(1919-2013).
Mihail Timofeyeviç Kalaşnikov,
1919'da Altay Kray'daki Kuriya'da doğdu.
SSCB' li general ve silah tasarımcısı.
Kalaşnikov silahlarının tasarımcısı.
Türkiye'de bilinen adı ile AK-47 veya Keleş, Kalaşnikov, Kalaşnikof tüfeği. 

Basitliği ve bakımının kolaylığı sayesinde tüm dünya çapında yaygın olarak kullanılmaktadır. Bir çok çeşidi olan Kalaşnikof tüfeğinin mucidi emekli Rus asker Mihail Timofeyeviç Kalaşnikof, 94 yaşında 23.12.2013 tarihinde Moskova'da hayatını kaybetti. Ekaterina Viktorovna Kalashnikovaile evlenmiş ve 3 kızı bir oğlu olmuştur.

Mihail Kalaşnikof'un tasarladığı AK-47 piyade tüfeği, dünyanın en popüler silahlarından biridir. Avtomat Kalashnikova-Kalaşnikof'un Otomatiği ifadesinden ve silahın üretilmeye başladığı 1947 yılından esinlenerek AK-47 kısaltması ile biliniyor. Halen Kalaşnikof silahı, 100'den fazla ülkede kullanılmaktadır. Birkaç ülkede de silah ulusal amblem olarak temsil edilmektedir. Mikhail Kalashnikov bir çok ödüle layık görülmüş olup silah fabrikasında uzun yıllar silah baş tasarımcısı olarak görev yapmıştır.

Aldığı ödüller;
Stalin Devlet Ödül First Class,
Sosyalist İşçi Kahramanı unvanı verildi .
1964 yılında Lenin Premium aldı .
Laureate Devlet Ödül aldı,
1976 yılında Altın Madalya « orak ve çekiç » verildi .
SSCB'nin sanayi işçisi onuru, onur bilim adamı,
Udmurtiya , Rusya Bilimler Akademisi onursal üyesi,
Rusya Mühendislik Akademisi onursal üyesi,
Petrovsky Kraliyet Akademisi üyesi ,
Uluslararası Informatization Akademisi üyesi,
Rusya Tasarımcılar Birliği üyesi.

Fosilleşmiş dışkı ...

Koprolit,
Coprolite.
Fosilleşmiş dışkı.
Fosilleşmiş dışkıların bilimsel adıdır.
Koprolit, Yunanca kelime anlamı dışkı olan kopros ve kelime anlamı olan taş olan Lithos kelimelerinden türetilmiştir. 
İlk koproliti İngiliz paleontolog Mary Anning 12 yaşında keşfetmiştir. Bu fosillerin büyüklüğü pirinç tanesinden tavuk yumurtasına kadar değişir. 

Dışkı kütlesi aşırı su kaybı ve kalsiyum tuzlarının birikmesi sonucunda katı radyo opak taşlara dönüşür. Genellikle farklı hayvan gruplarına ait taşlaşmış hayvan dışkısıdır. Fosiller incelendiğinde çeşitli bilgiler elde edilir. Organizmanın sadece izleri olduğu, fosil olarak bulunduğundan dinozorların yediği gıda türü belirlenir. Bazı katmanlar karakteristik bir görünüme sahip olduğundan fosillerin izinden hangi tür bir hayvannın hangi zamanda ve hangi bölgede yaşamış olduğu bulgusuna erişilebilir. Bu konuda ilk çalışmaları Papaz Buckland yaparak Jeoloji bilimine çok katkıda bulunmuştur.

Boş, lüzumsuz, beyhude ...

Güzaf, 
Farsça: güzaf, guzaf
Arapça: güzaf.
Boş söz, manasız laf.
Saçma sapan, ipe sapa gelmez, boş, beyhude.
Boş, lüzumsuz,
Faydasız,
Bihude,
Beyhude, 
Boşuna,
Boşu boşuna,
Yararsız,
Anlamsız,

Lafü güzaf:
Boş söz, Saçma sapan söz.

Dışsatım ...

İhracat,
Dışsatım,
İhraç etmek.
İhrac kelimesinden türetilmiştir.
Arapça: ihracat,
İngilizce: export,
Fransızca: exporter.

Arapça, ihrac, dışarı çıkarma ve çoğulu ihracat.
Bir ülkeden başka bir ülkeye ürün ve mal satma işi, dış satım. 
Karşıtı:İthalat, Dışalım.
Memleketteki fazla malı başka bir ülkeye göndermek, satmak.
Bir ülkenin ürettiği malları başka bir memlekete veya ülkelere satması demektir.
Çıkarmalar. 
İhraç etmek.

Bir malın yabancı ülkelere döviz karşılığı satılması ihracattır. İthalatın karşıtıdır. Birbiri ile ilgili olup bir denge olması gerekir. Ülke ekonomisini etkileyen bu denge olumlıu veya olumsuz etkilere sahiptir.

Dışalım ...

İthalat,
Arapça: idhalat.
İngilizce: imports.
Fransızca: importations.
Dışalım malları. 
Dışalım,

İdhal fiilinden türetilmiştir. 
Başka bir ülkeden mal getirme veya satın alma, 
Başka bir ülkeden alınan malların bütünü.
Memleket haricinden eşya ve mal getirmek, satın almak.
Yurtdışında üretilmiş malların, memleketteki müşteriler tarafından satın alınması ithalatdır.

İthalat, tüzel, özel kişilerce ya da kamu kurumları ya da devlet tarafından yabancı ülkelerden doğrudan yapılabilir. İhracatın karşıtıdır. Birbiri ile ilgili olup bir denge olması gerekir. Ülke ekonomisini etkileyen bu denge olumlıu veya olumsuz etkilere sahiptir.

Kılığı kıyafeti düzgün, olgun ve gösterişli (kimse)...

Kellifelli,
Kerliferli.  
Olgun kişi.
Ağırbaşlı, düzgün insan.
Kılığı kıyafeti düzgün, olgun ve gösterişli (kimse).
İlk bakışta güven telkin eden kimse.

Ağzı sıkı, sır saklayan...

Ketum,
Arapça: ketum.
İngilizce: discreet, 
Fransızca: discret/ete, 
Almanca: diskret.
Ağzı sıkı,
Ağzı Pek,
Sır saklayan,
Ser verip, sır vermeyen.
Ağzından laf alınamayan.
Herkese her şeyi konuşmayıp sırrını belli etmiyen. 
Her şeyi gizleyen.

Kendini büyük görme ...

Kibir, 
Arapça: kibir, kibr,
Büyüklük taslama, 
Şişinme. 
Büyüklenme,
Benlik, Gurur.
Büyük, büyüklük.
Kendini beğenme, başkalarından üstün tutma.
Kendisini büyük gösteriş. 
Kendisini, başkalarından üstün olmadığı halde üstün görme ve tutma hastalığı.
Şeref ve şan.
Bir şeyin muazzamı. 

Çağımızın bir ruh hastalığıdır. Kibir, kendini karşıdakinden üstün görmektir. Kibir olması için iktidar, makam, saltanat, güç, mevkii, zenginlik, mal, mülk, bilim, ilim, çoluk, çocuk, evlat, güzellik gibi artı bir nokta olması gerekir ki insanoğlu kibirlenebilsin. İnsanoğlunun en zayıf özelliklerinden birisi olup olgunlaşmayı ve tevazu göstermeyi engeller, insanı düşürür. Bir nevi davranış bozukluğu olarak bilinir. Her türlü iyiliğe engel olan bir olgu olup yönetilemez.     

İnsanoğlunun en zayıf özelliklerinden birisidir. 
"İnsanoğlu dünyayı zincirleyen bütün güçlerden iradesini kazandığı zaman kurtulur." 
Goethe

"Aşk", "Ustam ve Ben", "Baba ve Piç" ve otobiyografik kitabı "Siyah Süt" ile tanınan bir kadın roman yazarımız ...

Elif Şafak,
25 Ekim 1971, Avrupa'nın başkenti kabul edilen Strazburg'da doğdu.
Türk Kadın Yazar.
Yazar çocukluğunu ve gençliğini Ankara, Madrid, Amman, Köln, İstanbul, Boston, Michigan ve Arizona gibi büyük şehirlerde geçirdi. ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü'nü bitirdi. 

ODTÜ'de Kadın Çalışmaları Bölümü'nde yüksek lisansını tamamladı. Doktorasını ise siyaset bilimi alanında bitirdi. Doktorasını bitirdikten sonra Ankara' dan İstanbul'a taşındı. Burada yazarlığın yanında İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde çeşitli konularda dersler verdi. Bir bursla 2003-2004 akademik yılında doktora sonrası çalışması için ABD'ye gitti. Amerika'da Michigan Üniversitesi'nde yardımcı doçent olarak sonrada Arizona Üniversitesinde Yakın Doğu Araştırmaları bölümünde yardımcı doçent olarak görev yaptı.

2005 yılında Referans Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Eyüp Can Sağlık ile Berlin'de evlendi ve bir oğlu bir kızı oldu.

2007 Türkiye Yayıncılar Birliği tarafından Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülünü aldı. 2010 yılında Fransa'nın en prestijli ödüllerinden Sanat ve Edebiyat Şövalyesi nişanına layık görülmüştür.

Eserleri;
İlk kitabı Kem gözlere Anadolu(1994 Öykü),
Pinhan(1997) İlk romanı olup 1998 yılındaMevlânâ Büyük Ödülünü aldı.
Şehrin aynaları (1999),
Mahrem (2000)Türkiye Yazarlar Birliği Ödülü'nü kazandı,
Bit Palas (2002),
Araf (2004 İngilizce),
Med Cezir (2005).
Siyah Süt(2006 İngilizce) Otobiyograik,
Baba ve Piç (2006 İngilizce) Türk-Ermeni ilişikilerini anlatan romanda Türklüğe hakaret ettiği gerekçesiyle dava açılmış ancak suç unsuru ve delil bulunamadığından berat etmiştir.
Aşk(2009),
Kağıt Helva (2009),
Firarperest (2010), Deneme.
İskender(2011),
Şemspare (2012),
Ustam ve Ben (2013).

Eserleri otuz dile çevrilen Elif Şafak'ın romanları dünyanın en önemli yayınevlerinden Farrar, Straus and Giroux, Viking ve Penguin tarafından yayımlanmaktadır. Ayrıca 2004 yılında beş yazarın (Murathan Mungan, Faruk Ulay, Elif Şafak, Celil Oker, Pınar Kür) ortak kaleme aldığı bir roman projesinde yer aldı ve Beşpeşe adıyla yayımlandı.

Organları uyaran ve güçlendiren ilaç ...

Tonik,
Organları uyaran ve güçlendiren ilaç.
İçine kinin katılmış soda. Bu içecek sek olarak tüketilmez. Çok acı bir tadı vardır. Genellikle başka içeceklerle karıştırılarak tüketilir. Tonik denilince Cin kelimesi hemen akla gelir. Cin-Tonik, Tonik kelimesi cin ile özdezleşmiş olup hemen çağrıştırmaktadır. Bu da tonik için alkollü bir içecek izlenimi bırakıyor. Kokteyllerde kullanılan bir içecektir. Bu içeceğin özelliği organları uyaran bir ilaç özelliği olmasıdır. 

Tabi bu içecek kokteyllerde veya daha çok alkollü çkilerle kullanıldığından hemnececik sanki bir alkollü içecek gibi algılanır. Ama aksine hiç alkol yoktur. Su etkisi yaratan bir içecektir.

Hindistanda daha ziyade İngilizlerce çok kullanılan cin ve tonik karışımında tonik içindeki kinin sıtmaya karşı korunma amaçlı kullanılmıştır. İngilizlerin Asyadaki koloni devletlerinde hastalıklara karşı kullanılmak üzere tüketilen bir içecek olarak ortaya çıkmıştır. Günümüzde alkollü içeceklerle kullanılmasının dışında soda ve limon ile bolca tüketilmektedir.

Diğer bir önemli özelliği daha vardır. Toniğin cilt temizliği içinde kullanılması önerilmiş ve hanımlarca bolca bu amaçla tüketilmektedir. Tonik, nemlendirici ve bakım kremi olarak kullanılmaktdır. Cildi daha temiz tutmak, göznekleri kapatmak ve sıkılaştırmak amacıyla tonik kullanılır.

Yaygın bir şöhreti olan ...

Ünlü,
Meşhur.
Arapça: meşhur.
Ün salmış olan,
Şöhretli, meşhur, şanlı, 
Namlı, 
Namdar,
Farsça: namdar. 
Tanınmış, adı duyulmuş, şöhretli, şanlı. 
Meşhur, Tanınmış, herkesin bildiği. 
Çoklarının bildiği. 
Ünlü, tanınmış, herkesçe bilinen,
Angın (kimse),

Fizikte "evre, safha" anlamında kullanılan terim ...

Faz,
Farsça: faz.
Fransızca: phase,
İngilizce: phase.
Evre,
Safha,
Kısım,
Aşama,
Durum,
Ardı ardına gelen değişikliklerin her biri.

Elektrik geriliminde evre.
Bir sistemin fiziksel, kimyasal veya mekanik olarak ayrılabilme durumu.
Aynı şey üzerinde görülen değişik durumlardan her biri.
Bir şeyin gözle görülen yüzlerinden her biri.
Bir olayda birbiri ardınca görülen safhalardan her biri.

Akşam yemeği ...

Akşamlok, 
İşa, 
İftar
Şam,
Milano, Müteaşı,
Aşi, Aşy, Aşa, Aşve,
Abend, Aşyan,
Cena,
Ferfene,
Kaşık çalımı.
Akşam yemeği,
İng, dinner,
Frn. diner,

Akşam yemeği bir çok kültürde ana yemek olarak kabul edilir.
Günün en önemli ve sohbetle yenen uzun süreli bir yemeği olup özel olarak hazırlanmış yemektir. Genellikle bu yemekle bir kadeh şarap veya rakı da içilerek güzel tatlı sohbetler yapılabilir.

Akşam yemekleri aileyi bir araya getiren günün topluca yenen tek yemeğidir. Bu yemekte sevgi ve saygı aile içerisinde hüküm sürer. Bireyler tek vücut olur.

Meksika'da gitar çalıp şarkı söyleyen geleneksel müzisyenlere verilen ad...

Mariachi
Meksika'da gitar çalıp şarkı söyleyen geleneksel müzisyenlere verilen ad.
Meksika  filmlerinden aşina olduğumuz, kocaman şapkaları, işlemeli kısa ceketleri (veya pançolarıyla) gitar çalıp şarkı söyleyen, geleneksel meksika müzisyenlerine verilen isimdir. 
Bu modadan esinlenerek gitar kutusu bir silah muhafazası olarak kullanılmıştır. 

Kanunsuz işlerde bu tür ekipmanlar kullanılarak çatışma ve kavgalar yapılmıştır. Buna dair bir çok film çevrilmiştir. Mesela; El mariachi (1992).

Müzikolog ve halkbilimciler Mariachi kelimesinin kökeninin yerli dilinden geldiğidir. Bir teori, köy müzisyenlerinin dans ve müzik sanatçıları için kullanıldığıdır. Mariachi, dünyanın herhangi bir yerinde bulunan en heyecan verici ve büyüleyici müzik topluluğu demektir . 

Halk dilinde ağaçkakana verilen ad ...

Taktakı,
Tahtakı,
Alakakan, Alakabak, Alatakaç, 
Alatakalak,
Dakdelen, Takdelen, 
Tahtadelen, Tahtalağan,
Ağaçdelen, 
Bodovan,
Çamaçakan,
Dedelek,
Dakdaka, Kakacan,
Gudukdera(Trabzon yöresinde).

Ağaçkakan, (Picus).
Ağaçkakangiller (picidae) familyasından uzun gagalı 9-50 cm. boyunda ürkek bir kuştur. Ağaç gövdelerine rahatlıkla tırmanabilen tenha orman, park ve bahçelerde yaşar. Ağaçlardaki ağaç kurtları ile beslenirler. Okyanuslardaki bazı adalar, Avustralya ve Kutuplar hariç heryerde yaşabilen ağaçkakanlar genelde kozalaklı ağaçların ormanlarında yaşar ve karınca, böcek, kurtçuk, tırtıl ve benzerleri ile beslenirler. Ağaçkakanlar gagalarıyla ağaçları delerek kendilerine yuva ve besin depoları yaparlar. Ormandaki çürümüş kütüklerin kabuklarını parçalayarak besinini çıkarırlar. Ağaç oyuklarına yumurtlar ve yavrularını orada beslerler. Besinlerini yine ağaç kabukları veya gövdelerinde açtığı deliklerde saklarlar. En önemli besinlerden biri de meşe palamududur. Kışlık yiyecek olarak meşe palamudunu açtığı deliklerde saklar.
Kaynak foto; http://www.fotokritik.com/

Hastalığa sebep olan mikrop ya da virüs ...

Patojen, 
Fransızca pathogene, 
İngilizce pathogen.
Hastalık oluşturan.
Hastalık yapan herhangi bir madde, mikrop, virüs kısaca mikroorganizma.

Yunanca ızdırap anlamına gelen pathos kelimesi ile doğuran anlamına gelen genes kelimesinden türmiştir. 
Gıda mikrobiyolojisinde bir düzine bakteri türü ile mikotoksijenik küfler patojen olarak kabul edilen mikroorganizmalardır.

Patojen maddeler; 
Virüs, bakteri, mikrop, mantar, protozoa, parazit, protein gibidir.

Bir kimse veya bir şey için ayrılmış, mahsus...

Münhasır,
Arapça: münhasır.
Dönük, yönelik.
Arapça yalnız bir şeye mahsus kılmak anlamındaki hasr kelimesinden üretilmiştir.
Belli bir sınır içinde olup harice tecavüz etmeyen, inhisar eden, her yanı çevrili.
Yalnız bir kimseye veya bir şeye mahsus olan.
Bir kimse veya bir şey için ayrılmış, mahsus.
Bir çember içine almak.
Sınırlanmış,
Sınırlı.

Bilinmeyen bir şeyin anlaşılmasına yarayan ip ucu, aslı ispat edilmemiş hüküm ...

Karine,
Arapça: karine.
İngilizce: presumption,
Fransızca: presomption.
İşaret,
İpucu,
Belirti,
Bilinmeyen bir şeyin anlaşılmasına yarayan ip ucu.
Aksi ispat edilinceye kadar doğru kabul edilen şey.
Anlaşılması zor olan hususun hak ve hakikatına dair cüzi delil olan şey.
Karışık bir iş veya sorunun anlaşılmasına, çözümlenmesine yarayan durum.

Bilinen bir olaydan bilinmeyen bir olayın, sonucun çıkartılmasıdır.
Farziyyat, Farziyye,
Bazılarına göre kabul edilir sayılan.
Mevhum ve itibariî olan.
Aslı isbat edilmemiş hüküm.

Bir hukuk terimi olarak Karine şu doktrinle açıklanır.;
Masumiyet karinesi örneğinde olduğu gibi suçsuzluk ilkesi, suç kesinleşmediği sürece kimse suçlu değildir.

Gizli ve yasal olmayan cinsel ilişki öncesinde aracılık eden er kişi, muhabbet tellalı ...

Pezevenk,
Kadın satıcısı, simsar.
Fahişe çalıştıran, pazarlayan kişi.

Para karşılığında cinsel ilişkiye aracılık eden kimse.
Aracı, iş bilen kimse, ilişki danışmanı.
Ermenice pozavak-bozavak,
Farsça pejvend, pajavend.
Pezevenk, (İng. pimp, ponce).
Muhabbet Tellalı (İng. Procurer).
Pezevenk (Frn.maquereau, proxénète, souteneur).

Genellikle kötü bir kadınla, bir erkeğin ilişki kurmalarına aracılık eden ve onların birleşmesinden kendine maddi çıkar sağlayan kimse, muhabbet tellalı.
Gizli ve yasal olmayan cinsel ilişki öncesinde aracılık eden kimse,

Pezevenk kelimesi Farsçadaki pejavend (kapı tokmağı, sürgü) kelimesinden türemiştir.
Geniş bir anlamda kapı arkasında bekleyen, kadın ticareti yapan kişiler için kullanılmaya başlanmış. Bu konudaki bir başka açıklama da pezevenk kelimesinin Ermenice pozavak sözcüğünden geldiğidir. Poz kelimesi fahişe, avak kelimesi ise bey, sahip anlamı ile kullanılmasından kaynaklanmıştır.

Sonuçta kelime nereden gelirse gelsin Pezevenk, pezevenktir. İşlev olarak aynı anlamdadır.
Gizli ve yasal olmayan cinsel ilişki öncesinde aracılık eden anlamında kullanılan sövgü sözüdür. Kısaca kadın satmak!

Öz Türkçede pezevenge aşağıdaki isimler de verilmiştir.;
Kadın satıcısı, Kadın simsarı, Kavat,
Godoş, Gavad,
Muhabbet tellalı,
Dasnik, Dümbük,
Astik, Teres,

İlişki danışmanı.

Eski dilde kardeşlik, dostluk, arkadaşlık ...

Uhuvvet, 
Arapça: uhuvvet.
Kardeşlik, dostluk, 
Kardeş olma durumudur.
Arkadaşlık. 
Yakın dost,
Din kardeşliği. 

Samimi dostluk.
Birlik, beraberlik. 
Dava ve hizmet arkadaşlığı,
Uhuvvet kelimesinin anlamı ahi, ihvan gibi kelimelerle aynı kökten gelmektedir ve anlamı kardeşlik demektir. Uhuvvet Arapça dil kuralları açısından incelendiğinde kardeş olma kurumu anlamında olup durumsal değil kurumsal bir kardeşlik demektir.

Eski dilde sığınmak, korunmak ...

Tahassun,
Arapça: tahassun, tehassun. 
Arapça muhafazalı bir yerde korumak anlamından tehassun kelimesi türetilmiştir.
Hasn,
Korunmak için kale ve hisara kapanma, sarp bir yere sığınma.
Bir kaleye kapanmak.
Korunmak. İstihkama çekilmek.
Korunmak için bir yere çekilme, sığınma.
Tahkim edilmiş bir yere sığınmak.
Bir müstahkem yere kapanmak ,
Tabya, tahassun.

Sevgi, sevme, sohbet ...

Muhabbet,
Arapça: muhabbet.
Sevgi,
Dostça konuşma,
Yarenlik.
Sevgi, sevme.
Sohbet.
Ruhun, kendisinden lezzet duyduğu şeye meyletmesi.

Geleneksel bir Kırım Tatar böreği ...

Çiğ börek,
Tatar Böreği,
Çibörek, Çiberek, Çuberek, Çiborek,
Şırbörek, Şuberek, 
Kırgız lisanında lezzetli anlamındadır.
Açılmış yufkaya kıyma, soğan ve çeşitli baharat karışımını koyup yağda kızartmayla yapılan geleneksel bir Kırım Tatar böreğidir.

Malzemeler;
1 yumurta, 1 çorba kaşığı yoğurt, 2 çorba kaşığı sirke, 1 tatlı kaşığı tuz, 1 su bardağı ılık su, 0,5 kg. Un, 300 gr. yağsız kıyma 1 adet kuru soğan, Bir tatlı kaşığı tuz, Karabiber, Sıvı ayçiçek yağı. Farklı bir lezzet katmak istenirse pul biber ve ince kıyılmış maydanoz böreğin içine katılabilir.

Yapılışı;
Önce böreğin içini hazırlamak için kıyma bir kabın içerine konulur. Soğan rendelenerek eklenir. Tuz ve karabiber istenilirse pul biber ve maydanoz da ilave edilir. Harç elle yoğurulur. Yoğrulurken gerekli miktarda 1 çay bardağı kadar su ilave edilerek güzelce karıştırılır. Macun kıvamında bir harç elde edilerek iç hazırlanmış olur.

Hamuru yoğurmak için bir kabın içerisine un, tuz, yumurta, sirke, yoğurt eklenir. Ilık suyu yavaş yavaş ilave edilerek çok iyi yoğrulur. Burada kulak memesi kıvamından bahsetmeden geçmemek gerekir. Bu kıvamdaki hamur üzerine bir bez örtülerek 30 dakika dinlendirilir. Sonuçta hamura parmağınızla bastırınca bastırdığınız nokta eski haline geri dönmesi uygun kıvamdır. Hamurdan mandalina büyüklüğünde bezeler yapılır ve unlanır. Bezeler bir zemin üzerine un serpilerek, yufkadan birazca kalın kahvaltı tabağı büyüklüğünde oklava ile açılır. Açılan daire şeklindeki hamurun yarısına hazırlanan iç elle sürülür. Yarım daire şeklinde diğer kısım üzerine kapatılır. Kenarları elle bastırılarak kapatılır. Bu şekilde hazırlanan çiğ börekler önceden hazırlanan bir kağıt ya da bez üstünde biriktirilir. Daha sonra kızartma işine başlanır.

Bir tencereye ya da tavaya sıvı yağ konulur. Yağ iyice kızdırılır. Tava içerisine bir veya iki adet börek atılarak kızartılır. Böreğin altı üstü çevrilerek kızartılır. Böreği sıcak servis edin. Çiğ börek ile en güzel ayran gider. Ama ben çayı öneririm. Afiyet olsun.

Torba biçiminde yorgan çarşafı ...

Nevresim,
Torba biçiminde yorgan çarşafı .
Çarşaf, 
Torba biçiminde dikilmiş.
Yorgana geçirilen kılıf.
Yorgana kaplanan bez örtü. Yorgan kılıfı.
Torba biçiminde dikilmiş, yorgana geçirilen kılıf. 

Genellikle takım olarak kullanılır. Yatak çarşafı yastık kılıfları ve yorgan kılıfı beraber bir uyum içinde.

Dölüt, cenin ...

Fetüs, 
Latince: foetus,
İngilizce: foetus, 
Fransızca: fìtus,
Cenin, 

Arapça: cenin.
Dölüt, 
Embriyo.

Gebeliğin 3-5 haftası arasındaki periyod içinde organlar oluşur ve buna embriyo denir. Embriyona 7-8 hafta sonra dölüt adı verilir.
Cenin: 

Cenne kelimesinden türetilmiş olup, ana karnında harekete başlıyan çocuk anlamındadır.
Embriyonun, bütün organları belirdikten sonra aldığı ad.
Embriyonun gelişimini büyük ölçüde tamamladığı, bütün organ taslaklarının oluştuğu üçüncü aydan doğuma kadarki durumu.
Döl yatağı (uterus) içinde bulunan, embriyoya, yaklaşık 7 hafta sonra verilen isim.
Gizli ve mestur, saklı olan şey.


Avustralya'da yetişen, yaprakları çay olarak kullanılan, defnegiller familyasından bir ağaç ...

Sassafras,
Almanca: Sassafras.
Latince: Bois De Sassafras.
Defnegiller familyasından bir ağaçtır.
Avusturalya'da yetişen bu ağacın yaprakları çay olarak kullanılır. Ağacın kabuklarından çıkarılan yağ güneşe karşı koruyucu olarak kullanılır. Aynı zamanda bazı yiyecekleri koruyucu özelliği vardır. Ağacın kabuklarını çiğneyince baş ağrısına, üşütmeye, mukoza iltihaplanmasına karşı etkilidir.

Köklerinden, lavantacılıkta kullanılan sagrol esansı elde edilir. Kurutularak toz haline getirilen yaprakları baharat olarak kullanılır. Sassafras' ın dalları yeşil kabuğu gri-kahverengi olup çiçekleri yeşilimsi-sarı ve kümeler halinde büyür. Drupes denilen koyu mavi meyveleri vardır.

Kumanda etme hakkı, yaptırma, yasak etme, emretme, itaat ettirme hakkı veya gücü, sulta ...

Otorite, 
Fransızca: autorite. 
Farsça: Otorite
Yetke, 
Sulta, 
Velayet.
Kumanda etme hakkı.
İtaat ettirme hakkı veya gücü, 
İtaat ettirme iktidarı. 
İdari veya siyasi iktidar. 
Siyasi veya idari güç. 
Yaptırma, yasak etme, emretme, 

Çalışmalarıyla kendini kabul ettirmiş, başarılı kimse.
Muhakemeleri veya doktrini umumiyetle doğru olarak kabul edilen ve bir sahada derinleşmiş olan şahıs veya eser. 

Eski dilde zorunlu göç ...


Tehcir, 
Arapça: tehcir.
Hicret,
Sürme.

Zorunlu göç.
Göç ettirme,
Yurdundan çıkarma,
Göç etmesine sebep olma,

Hicret ettirme, 
Bir topluluğu yaşadığı yerden göç ettirme, 
Tehcir Arapça bir kelime olup hicret sözcüğünden türemektedir.
Tehcir; Bir ülkede ya da bölgedeki insanların bir bölümünün ya da grubunun (az ya da çok) kendi rızaları dışında kanuni otoritelerce siyasal sınırların ötesine, hareketiyle ortaya çıkan durum, göç.

Göçler oluşum nedenlerine göre; Gönüllü ya da Zorunlu olabilir.
İnsanların içinde bulunduğu standartları yükseltme isteği, eğitim, sağlık, kariyer, iş bulma, kişisel özgürlük ve inançlar, arkadaş, aile, akraba ve aynı kültürdeki insanlarla birlikte olma isteği gönüllü göçleri oluşturur. 

Doğal afetler, savaşlar, sosyal hizmetler, temel ihtiyaçlar, işsizlik, dini, siyasi ve etnik baskılar, güvenlik ihtiyacı, baraj ve yol yapımında kamulaştırma etkisiyle zorunlu göçleri oluşturur. 
Yine mesafesine göre  İç göçler (kırdan kente, kırdan kıra, kentten kıra, kentten kente gibi)  ve Dış göçler olmak üzere adlandırılır.

Replikasyon ...

Eşlenme,
Replikasyon,
Fransızca: replication, duplication,
İngilizce: replication.
Kopyalama,
Eşlenikleme,

Kendini eşleme, sayısını katlama.
Üreme,
Tekrar,
Klonlama,

DNA ikileşmesi.
Replikasyon genetik materyelin tamamen kendi benzeri yeni bir molekül oluşturma işlemidir.
Biyolojide Replikasyon, DNA veya RNA zincirinin kopyalanması veya yeniden üretilme süreci.

Tefekkür, Düşünmek, düşünüş ...

Tefekkür,
Arapça tefekkür, (تَفَكُّرْ ).
Düşünmek.
Düşünme, düşünüş.
Fikretmek,
Tefekkere kelimesinden türemiştir. Düşünmemek anlamındadır.
Fikri harekete getirmek.
Düşünme eylemi
Herhangi bir mesele hakkında düşünme, zihni yorma, derin düşünme ve işin şuuruna varma.
Tefekkür, Farsça Kretmek, Düşünmek.
Yani fikir üretmek, ataleti atıp parlak fikirli olmak, aydınlık fikirler vermek demektir.
Düşünme, kafa yorma.
Akıl yorma.
Bununla ilgili olarak aşağıdaki Hadis;  
Bir saat tefekkür, bir sene nafile ibadetten hayırlıdır.
gayet güzel anlamını ve önemini açıklamaktadır.


Eski dilde kurtulmuş, affedilmiş ..

Vareste, 
(Farsça).

Kurtulmuş,
Uzak, 
Affedilmiş. 
Halas bulmuş, kurtulmuş.
Rahat, serbest.

Eski dilde kurtulmuş.
Ayrı, birbiriyle yakın ilgisi olmayan.

Eski dilde şehitler ...

Şüheda,
Arapça, şüheda, (ﺷﻬﺪﺍﺀ).
Şehitler,
Arapça, şehіd’in çoğul şekli şuheda, Şehitler.
Şahidler,
Meşhude.
Şahid olan.
Allah yolunda canını feda eden müslüman.
Hak için hayatını feda ederek ölen.
Allah'ın rızasına eren.

Dünyada ilk kez Sibirya'da kendi kendini apandist ameliyatı yapan Rus doktoru ...



Leonid Rogozov,
Dr. Leonid Rogozov, 
Rus doktoru.

Dünyada eşi görülmedik bir ameliyat yaparak tıp tarihihe girdi. 
Bu inanılmaz hikaye 1961 yılında meydana geldi. Bir araştırma için Sibirya’da bulunan doktorda halsizlik, bulantı, kırıklık belirtileri başladı. Ardından midesinin üst tarafında şiddetli bir ağrı ile birlikte vücut sıcaklığı 37.5 derecenin üstüne çıktı.

Bütün bu belirtilerin apandistten kaynaklandığını anlayan Doktor, kritik bir karar verdi. Araştırma ekibinde kendinden başka doktor olmayınca iş kendisine düştü. Ya kendi kendini ameliyat edecek ya da apandist patlamasıyla can verecekti. 

Son derece olumsuz şartlar içinde karşısına ayna koyan doktor, önce ağrıyan yere lokal anestezi yaptı. Ardından yanında bulunan aletlerle kendini kesen Leonid Rogozov, ayna yardımı ve el yordamıyla tam iki saat süren başarılı bir öperasyon gerçekleştirdi. İki saat içerisinde apandistini alan ve kendini diken doktor bu inanılmaz ameliyatla tıp tarihine geçti.

Popüler Yayınlar

İzleyiciler

BULMACA ANSİKLOPEDİSİ