Sıvı ...

Mayi,
Arapça: 
mayi.
Fransızca: liquide, 
İngilizce: liquid.
Likit,
Sıvı,
Akışkan,
Akıcı,
Akıcı madde.

Bulunduğu kabın biçimini alabilen ve üstü yatay bir düzlem durumuna gelebilen akışkan cisim.

Kolyoz, uskumru sardalya gibi balıkların ufağı...

Vonoz,
(Rumca).
Lat. Sarda sarda.
Kolyoz, uskumru, sardalya vb. balıkların ufağı.
Vonoz,
İng. young mackerel or sardine.

Uskumru, palamut yavrusu.
Palamut uskumru ve sardalye balıklarının yavrularına verilen ad.
Balıkçılıkta Uskumru, sardalye, kolyoz gibi balıkların ufağına 
vonoz denir.
Uskumru, sardalye, kolyoz gibi balıkların ufağı.

Topuğun arka bölümü ...

Ökçe.
Topuğun arka bölümü.
Ayakkabının altının topuğa rastlayan yüksek bölümü.
Ayağın arkada kalan yuvarlak bölümü.
Ayakkabının arka bölümü.
Ayakkabıda topuk veya arka kısım.
Eski Türkçede ayak topuğu anlamında öşke sözcüğü kullanılırmış. Zamanla ökçe olarak değişmiştir.

Ökçe kelimesinin diğer anlamları;
Sağlam
Korkak
Topuk.
Osmanlı döneminde pencere pervaz bağlantısına da ökçe denir.
Halk dilinde, saban demirinin geçtiği ağaç parçası.

Kuduz, kuduz hayvan ...

Akur,
Arapça: akur.
Kuduz,
Kuduz Hayvan,
Azgın, kudurmuş, saldırgan.
Azgın, şiddetli.
Kudurmuş, kuduz, kuduruk.
Yaralıyan, ısıran köpek.
Kuduz, azgın köpek.

Hastalık ölümcül ve bulaşıcı bir virüs, hayvanların tükürük bezlerindeki salyadan yaraya bulaşır. Virüs merkezi sinir sistemine geçer, beyin iltihabına ve ölüme neden olur.

Kuduz mikrobu çakal, kurt, tilki, sırtlan, yarasa gibi vahşi memelilerden tükürük ve salya yoluyla bulaşır. Köpek, kedi, sığır gibi evcil hayvanlardan da insanlara bulaşır. Hastalıklı hayvanın ısırması, tırmalaması ile insanlara bulaşır ve kas hücrelerine yerleşir. Sinirler yoluyla beyine yerleşir ve çoğalır. İnsan vücudundaki periyoda Kuluçka Dönemi denir. Bu dönemi geçiren virüsü artık durdurmak mümkün değildir. Sonuç ölümdür.

Kuduzlu bir hayvan tarafından ısırılan yer hemen bol sabunlu, deterjanlı su ile yıkanarak, kişi hastaneye kaldırılır. Kuduz tedavisinde asla geç kalınmamalıdır. Tedavi için kuduz aşısı 0.-3.-7.-14.-28. günlerde 5 doz olarak yapılır. 


Isıran hayvan 10 gün gözlem altında tutulurak kuduz mikrobu araştırılır.

Domuz ...

Bocuk,

Hınzır.
Domuz.
Huk,
Farsça: Huk.
Fransızca: Cochon, porc domestique,
İngilizce: Pork, Pig.
Almanca: Schwein,
Arapça: hınzır.
HanazırDomuzlar demektir.

Domuz kelimesinin diğer anlamı;
Domuz kelimesinin bilinen anlamı ile mütenasip olarak, hain, aksi, ters, inatçı, hınzır kimse anlamında da kullanılır.

Domuzgiller (Suidae) familyasından çift toynaklı, geviş getirmeyen beş cinsi ve yirmi kadar türü vardır. Yaban domuzu, Irmak domuzu, Düğmeli domuz, Afrika domuzu ve Evcil domuz (Sus scrofa domesticus) olarak türleri vardır. Domuz eski türklerde kutsal bir hayvan olarak sayılmış ve hayvan takviminde bir ay için domuz, tonguz ismi verilmiştir. 8500 yıl önceden evcilleştirildiği kabul ediliyor. Düğmeli domuz en çirkin olan çeşididir. Fesek denen altı aylığa kadar olan körpe yaban domuzların ömürleri 20-30 yıl kadardır. Eti, derisi, yağı, kılı için beslenir. Yılda iki defa üreyebilir ve her seferinde yirmiye yakın yavrulayabilir. Altı aylığa kadar körpe yaban domuzuna fesek denir.

İri gövdeli, büyük başı, kalın ve kuvvetli bacakları olan, kısa boyunlu kuvvetli bir hayvandır. Erkek domuzların köpek dişleri, dışarı doğru uzar. Hayvanın rengi kırçıllı siyah renkten boz renge kadar değişir. Rutubetli orman ve bataklık bölgelerde yaşarlar. Evcil olarak çiftliklerde yetiştirilir. Bitkisel örtüye sahip her türlü ortamda, yapraklı, sık çalılıklarda yaşarlar. Sık çalılıklarda, sazlıklarda, bataklık ve meralarda yaşarlar. Hem eteobur, hem de otoburdur. Ceviz, kestane, fındık, tohum ve meyveler yanında bitki artıkları içerisindeki solucan ile böceklerle beslenirler. En büyük avcıları ayı ve kurtlardır.

Dünyada en çok domuz eti tüketilir. İnsanların en eski besin kaynağıdır. Kuran-ı Kerim' de domuz etinin yenmesi, tüketilmesi haram olduğundan islam ülkelerinde tüketilmez ama çok üretilir. Yahudilerde, musevilerde de yasaktır. Hatta İsrail' de satılması, tüketilmesi yasalarca (Kaşrut) yasaktır.

Yassı, basık ...

Pat,
Yayvan ve düz.
Yassı, basık.
Yassı,
Basık.

Pat sözcüğünün başka anlamları:
Yassı bir şeyle vurulduğunda çıkan ses.
Birleşikgillerden, papatyaya benzeyen otsu bir bitki (Leucanthemum).
Kasımpatı biçiminde olan elmas iğne.
Altmışaltı oyununda sayıların eşit gelmesi.
İçi boş, olgunlaşmamış.
Peltek konuşan, kekeme, dilsiz.
Körelmiş, keskinliğini yitirmiş, küt.
Kesiciliğini, keskinliğini kaybetmiş, körelmiş, küt.
Ot yığını.
Kasımpatı.
Domuz yavrusu.
Karyola.
Yerli sedir, kerevet.
Pencere önü sediri.
Sağır.
Tavan.
Makat.

Şarap kadehi ...

Rıtl,
Cam,
Piyale,
Farsça: piyale.
Kadeh.
Şarap kadehi.
Peymane,
Şarap Kadehi,

Şarap küpüne Hum denir.

Deremet, Sağım ücreti yerine verilen süt, yağ ve peynir ...

Deremet,
Sağım ücreti yerine verilen süt, yağ, peynir.
Hayvanları sağma ücreti yerine verilen süt, yağ, peynir.
Hazırlık, sağlama, toplama.
Yağ, peynir.
Yardım.
Çaba.
Eski elbiseleri onarma.
Yaylada yapılan kışlık yiyecekler, peynir, yağ v.s.

Eski dilde düğün ziyafeti ...

Arusi,
Urs,
Urus,
Düğün yemeği.
Düğün ziyafeti,
Eski dilde düğün ziyafeti.
Farsça Arusi evlenme ziyafeti, şöleni anlamındadır.

Başlı başına ziyafet, şölen ve toy, bir olayı kutlamak, eğlenmek için bir çok kişinin bir araya gelerek yediği yemek anlamındadır. Kısaca yemekli toplantı anlamındadır. 
Arapça ziyafet, (ضيافت );
Şölen, ziyafet. 
Moğolcadan Türkçeye girmiş olan şölen kelimesi, eskiden kullanılan toy sözcüğü ile aynı anlamda kullanılmaktadır.

İçyağı ...

Çöz,
Şağra,
Şahım,
Zühm,
İçyağı.
Böbrek yağı, 

Kavram yağı, 
İnek, koyun, keçi, sığır ve benzeri gibi memeli hayvanların vücudunda bulunur. 


Daha çok belde ve bağırsakların dış kısmında ve böbrek çevresinde bulunan işlenmemiş hayvan yağına denir. 

Karın boşluğundaki sindirim organları üzerinde bulunan ve onların üzerinden sıyrılarak veya kesilerek alınan yağ iç yağıdır. 
İçyağın işlenmiş haline donyağı denir. 
Bumbar yağına da çöz denir. 
Koyun kuyruğunda bulunan içyağına ise kuyruk yağı denir. 
Bumbarın yağı da iç yağ olarak bilinir. 
İçyağı, 45°-50°C sıcaklıkta erir ve 37°-40°C sıcaklıkta ise donar.

Kasaplık hayvanlardan çıkarılan yağlar; Dumanlanmış veya eritilmiş yağlar, kuyruk yağı, kavram yağı, böbrek yağı, iç yağı ve don yağı.

Yapılmasında sakınca olmayan ...

Mübah,
Caiz.
Mubah,
Arapça: Mubah.
Arapça, İbahe kelimesinden türetilmiştir.
Dini bakımdan yapılmasında sakınca olmayan, yükümlünün yapıp yapmamakta serbest olduğu işlerdir. Yapılması günah veya sevap olmayan, yapılmasında sakınca görülmeyen caiz bulunan şey. 

İşlenmesinde sevab ve günah olmayan yemek, içmek, uyumak gibi yapılması ve yapılmaması şeriata göre caiz bulunan işlerdir.  İslam'a göre mübah olan eylemler, iyi niyetle yapılırsa sevap olur. Kötü niyetle yapılırsa, günah olur. Bir şeyin mübah olması, yapılabilir olduğu anlamına geldiği için, eyleme cevaz verilir. Yani caizdir. Bazen mübah kelimesi yerine caiz kelimesi de kullanılır.

Anlayışsızlık, kalın kafalılık ...

不容忍,
不理解,
厚厚的意識,

Gabavet,
Arapça: gabavet.
Bönlük, dangalaklık, kalınkafalılık.
Gabilik,
Gabi,
Hoşgörüsüzlük,
Anlayışsızlık,
İzansızlık,
Kalın kafalılık,
Anlayış kıtlığı, kafasızlık.
Vurdumduymazlık.
Hoşgörüsüzlük.
Bön, dangalak, kalınkafalı.

Hayır için dağıtılan içme suyu ...

Sebil,
Hayır için dağıtılan içme suyu.
Hayır için parasız dağıtılan su.
Arapça: 
sebil.
Su dağıtım yeri, sebil.
Parasız,
Karşılıksız,
Bedava.
Tanrı yoluna yapılan içme suyu dağıtımı.

Kutsal günlerde karşılık beklemeden hayır için dağıtılan içme suyu.
Halk arasında sebil kelimesinin anlamı, meyan kökü şerbetini bir hayır için dağıtmaktır. Ayrıca meyan kökünün konulduğu pirinçten yapılmış damacana, ibrik gibi kaba verilen isimdir.

Eski dilde yol ...

Rah,
Eski dilde yol.
Tarik,
Yol,
Farsça: rah.
Arapça: tarik.
Yöntem, Meslek, Tarikat.
Karada, havada, suda bir yerden bir yere gitmek için aşılan uzaklık, tarik.
Karada insanların ve hayvanların geçmesi için açılan veya kendi kendine oluşmuş, yürümeye uygun yer.

Yol:
Genellikle yerleşim alanlarını birbirine bağlamak için düzeltilerek açılmış ulaşım şeridi.

Ege bölgesinde bir dağ ...

Madran,
Ege bölgesinde, Aydın ilinde, Çine-Bozdoğan ilçeleri arasındadır. Dalama civarında bir dağ olup 1795 m. yüksekliğindedir.
Aydın ilinin Hacetdede (1837 m.) dağından sonra ikinci yüksek dağı Madran Dağıdır. Madran Dağının zirvesinde Madran Baba türbesi vardır. Başalan Yaylası da buradadır.


Ege bölgesindeki diğer dağlar;
Akdağ,
Baba Dağı, Beşparmak Dağı, Bey Dağı, Bozdağ,
Eğrigöz Dağı,
Honaz Dağı,
Kozak Dağı,
Laba Dağı, (Bafa gölü kıyısında).
Manisa Dağı, Madran Dağı, Murat Dağı,
Nit Dağı,
Samsun Dağı, Sandıras Dağı, Simav Dağı,
Şaphane Dağı,
Umurbaba Dağı,
Yamanlar Dağı, Yunt Dağı,

Etiyopya'nın başlıca iki dilinden biri ...


Amharca,
Kunama,
Etiyopya, (Ethiopia).
Federal Demokratik Cumhuriyeti.
(Amharca, Ityopp),
Türkçe'deki diğer adı Habeşistan (Köleler Ülkesi) ismiyle bilinen Etiyopya, bir doğu Afrika ülkesidir.
Başkenti, Addis Ababa, (yerel dilde yeni çiçek anlamında).
Önemli Şehirleri, Harer, Jima, Awasa, Dawa, Gonder, Dese.Werder.
Komşuları, Sudan, Eritre, Cibuti, Somali, Kenya ve Uganda.

Etiyopya'nın resmi dili Amharca'dır. Latin harflerinden farklı bir alfabeye sahip Amharcadan başka, bir çok etnik topluluk ve yerel dilleri de bulunur. Etiyopya'da Tigrinya, Oromigna, Guaragigna, Somali, Arapça ve İngilizce de konuşulur. Etiyopya' da Ras Dashen (4500 m.) tepesinin bulunduğu Semien Dağları, Batu ve Karra Dağları bulunur. Ülkenin en uzun akarsuları Awash ve Wabishebele nehirleridir. Ülke nüfusunun %25'i Müslüman, %55'i Ortodoks, %7'si Protestan dinine mensuptur.



Yasal ...

Legal,
Meşru,
Arapça: meşru.
Kanuni,
Yasal,
Yasalara uygun,
Fransızca: juridique.
İngilizce: lawful, legitimate, licit, legal.

Legal:
Yasaların, dinin ve kamu vicdanının doğru bulduğu.
Yasaya, Şeriata uygun olan.
Haram ve yanlış olmayan.
Kanunlara uygun.
Toplumca ve yasalarca doğru bulunan.
Hukuksal.
Doğru.
Hak.

İllegal:
Fransızca: illegal.
Yasal olmayan.
Gayr-i meşru, Yasal olmayan.

Toplumda yada bireyde, ölçü ve değerlerin çökmesi sonucunda oluşan dengesizlik durumu ...

Anomi,
Fransızca: Anomie,
İngilizce: Anomie.
Without Law.
Kuralsızlık,
Normsuzluk.
Düzensizlik.
Doyumsuz bir irade.

Toplumda yada bireyde, ölçü ve değerlerin çökmesi sonucunda oluşan dengesizlik durumu.
Yunanca ka­nunsuzluk ya da normsuzluk anlamına gelen anomi kelimesi ile ifade edilmiştir.
Anomi bir toplumda bireylere küçük ahlaki rehberlik sağlayan bir durumdur. Bu bir birey ve toplum arasındaki sosyal bağların detayı, sosyal kimlik ve özdüzenleme değerlerin reddidir.

Sürülmemiş tarla ...

Kele,
Keleme,
Malaz,
Arus.
Sürülmemiş tarla.
Sürülmemiş,
Ot bürümüş toprak.
Ekilip sürülmemiş toprak.

Gort,
Gen,
İşlenmemiş toprak,
İşlenmemiş boş tarla,
Boş yer, hali arazi, sürülmemiş işlenmemiş arazi.
Bir müddet sürülmeyerek boş kalmış ve otla kaplanmış tarla.
Bor,
Borak.
Sürülmemiş tarla, sürülmeden kendi haline bırakılmış tarla...
İşlenmemiş sürülmemiş tarla.
Ekilip sürülmemiş tarla.

Sert, haşin, kaba ...

Anif,
Eski dilde anif.
Arapça: anif.
Sert,
Haşin,
Kaba,
Sert, kaba bir biçimde.
Serd.
Şiddetli.
Görgüsüz,

Yeşil soya fasulyesi ...

Edamame,  
Yeşil soya fasulyesi. 
Soya Fasulyesi
(Glycine max L. ).   
Gülgiller familyasından olan Yeşil soya fasulyesine Edamame denir. 
Bitki, boyu 40-60 cm arasındadır. Ancak 150-200 cm kadar da boylanan çeşitleri vardır. Sap üzerinde bulunan boğumlardan karşılıklı yapraklar çıkar. Yaprakları fasulye yaprağına benzer. Üzeri hafif tüylüdür. Çiçekleri küçüktür. 

Meyvelerine, bakla denir. Baklalar olgunlaşır ve iki yandan çatlar. Kabuk açılır. Tohumları dökülür. 

Baklaların şekli düz ve hafif kavislidir. Edamame sebzesi protein bakımından zengin, K vitamini ve demir içeren lifli bir yapıya sahiptir. Beslenme açısından uygun bir ürün olan yeşil soya fasülyesi içinde vücudu koruyucu bir çok amino asit bulunur. Antioksidan özelliği vardır.  Edamame kalp hastalıkları ve kemik erimesi hastalıklarını önler, kadınlık hormonunu (östrojen) dengeler ve menapoz etkilerini azaltır.    

Yeşil soya fasülyesini taze, çiğ olarak tüketebilirsiniz. Ayrıca sarımsak ve zeytinyağı ile soteleyerek yemek çok lezzetlidir. Salata ve çorba yaparken kullanabilirsiniz. Japonlarca yemek öncesi iştah acıcı olarak tüketilen bir sebzedir. Haşlanarak üzerine tuz serpilerek, sıcak olarak servis edilirse çok lezzetlidir.   

Soyanın anavatanı uzak doğu olup ilk önceleri sebze olarak yetiştirilirken sonradan yemeklik yağ olarak kullanılmaya başlanmıştır. Baklagillerden olması nedeniyle hem toprağı Azot (N) açısından zenginleştirir. Bu bitkinin tohumlarında yağ ve protein içeriği yüksek olduğundan önemli bir yağ bitkisidir. Ayrıca karbonhidrat ve protein kaynağıdır. Tohumlarından yemeklik sıvıyağ ve margarin yağ elde edilir. Sabun, boya, yapımında kullanılır. Küsbesi ise büyükbaş ve küçükbaş hayvanlarda, kümes hayvanlarında ve av hayvanları besiciliğinde kullanılır. Yeşil sapları hayvan yemi olarak yedirilir. 

Bilenmiş kesici bir aracın yüzünde kalan ve bileği taşıyla giderilen metal çapağı ...

Zağ,
Farsça: zağ.
Bilenmiş kesici bir aracın yüzünde kalan ve bileği taşıyla giderilen metal çapağı.
Lamina, 
Bıçak ağzı.

Zot: 
Bıçak bilemek.

Masad (Mishaz, Mazp, Masat): 
Bıçak bilemeye yarayan, çubuk biçiminde çelik araç.

Yalım: 
Bıçak türünde olan kesici aletlerin keskin yüzü.

Eğ: 
Bıçak, orak gibi araçları bilemeye yarayan araç.

Kösüre: 
Bıçak ve balta gibi kesici aletleri keskinletmek için kullanılan bir çeşit gri renkli taş: 

Zağ kelimesinin diğer anlamları ise şunlardır;
Bir yaşında kara karga.
Kargaya benzeyen, kara renkli bir kuş.
Gürbüzlük, semiz olma durumu.
Güç, kuvvet.
Karga, zağan: çaylak demektir.
Hız, tav, şiddet.
Sertlik, peklik.
Büyüklenme,
Kurum, kibir.
Kılağı.

İnkalarda yağmur tanrısı ...

Virakoça,
Viracocha,
Güney Amerika'da Andes bölgesinde İnka öncesi ve İnka mitolojisinde büyük yaratıcısı tanrı olarak kabul ediliyor. Tam adı Wiracocha'dır. Apu Çun Tiqsi Wiraqutra ve Viracocha Con-Tici vardır. Inca panteon'da Viracocha en önemli tanrılardan biri ve her şeyin yaratıcısı ya da her şeyin oluşturulduğu madde olarak görülüyor. Bu Tanrı denizle yakından ilişkilidir. Viracocha evren, güneş, ay ve yıldızları yarattı.

Medeniyetin kendisi olarak Viracocha güneş tanrısı olarak ve fırtınaların tapınılan tanrısı olarak yağmur gibi gözlerinden inen elinde yıldırımlar ve gözyaşları ile temsil edilir. Bir taç için güneş giyen olarak da temsil edilmiştir.

Ayrıca İnkalarda; Paricia, Sel Tanrısı,
Pariacaca, Su ve Sel Tanrısı,
İllapa ise iklim Tanrısı olarak bilinir.

Mama Cocha, Deniz ve balık Tanrısı,
Catequil Şimşek ve yıldırım Tanrısı olarak anılır.

Ağzı yayvan toprak kap ...

Dağar, 
Tağar, 
Çömlek, 
Ağzı yayvan toprak kap. 
Ağzı yayvan, dibi dar toprak kap. 
Topraktan yapılmış, ağzı.geniş, dibi dar, içine su, pekmez, ayran, süt, yoğurt, turşu ve küllü su konulan bir çeşit küp. 

Topraktan yapılmış büyük kazan. 
Ağzı geniş, büyük toprak küp. 
Topraktan yapılmış kavanoz, çömlek. 
Topraktan yapılmış, hamur yoğurmaya yarayan, iki kulplu büyük çanak. 
Büyük testi. 
Saksı. 
Göveç. 
Kerhiz. 

Rumcadan geçen ve büyük bakır kab, çorba tası, ağzı dar, dibi geniş yağ kabı, yemek kabı, büyük bakır tencere için Badya sözcüğü kullanılmaktadır.

Ağzı geniş yayvan büyük su kabı ...

Badya,
Rumca: badya
Ağzı geniş yayvan büyük su kabı ,
Ağzı geniş, yayvan kap.
Ağzı yayvan toprak kap için dağar adı kullanılır.
Büyük bakır kab,
Çorba tası,
Ağzı dar, dibi geniş yağ kabı, yemek kabı,
Büyük bakır tencere.

Ağzı geniş yayvan büyük su kabına Rumca Badya denmektedir. Türkçeye Rumcadan girmiştir. Büyük bakır kab, çorba tası, ağzı dar, dibi geniş yağ kabı, yemek kabı, büyük bakır tencere içinde aynı şekilde Badya sözcüğü kullanılmaktadır. Ayrıca içine şarap konan büyük kab içinde Badya, Batya kelimesi kullanılmaktadır.

Bazı yiyecekler konulan silindir biçiminde, kalaylı bakırdan yapılmış kap.
Bazı yiyeceklerin konduğu kalaylı bakırdan kap.

Ağzı yayvan toprak kap için kullanılan sözcük;
Dağar, Tağar, Çömlek.

Paylama, azarlama ...

İtap,
(İtab)
Arapça, itab, itap.
Azarlama, paylama, çıkışma.
Muaheze,
Arapça: muaheze.
Paylama,
Azarlama.
Çıkışma.
Tevbih.
Telvim,
Tekdir.
Tekdir etmek.
Şiddetle hitab etmek.
Azarlamak.
Terslemek.
Paylamak.
Rencide etmek.
Darılmak.
Bulandırmak.
Levm,

Merhale, Aşama ...

Evre,
Merhale,
Arapça: merhale,
Fransızca: etape, 
İngilizce: stage.
Aşama,
Etap,

Konak, menzil. 
Varılması istenen bir amaca doğru geçilmesi gerekli dönemlerden her biri, merhale.
Evre,
Basamak,
Adım,
Aşama, derece, rütbe, paye.
Menzile,
Mertebe,
Paye,

Tıp dilinde nedeni bilinmeyen hastalıklar için kullanılan sözcük ...

Esansiyel,
Tıp dilinde nedeni bilinmeyen hastalıklar için kullanılan sözcük.
Tıp dilinde bir nedene bağlı olmadan, sebebi bilinmeyen anlamındadır.
Nedeni bilinmeyen.
Tıpta hastalıklar için başka bir nedene bağlı olmayan anlamında kullanılan bir sözcüktür.

Essential:
İngilizce: Essential,
Fransızca: Essential,
Asıl, esas, temel, ana, başlıca.
Gerekli, zaruri, zorunlu,
Elzem,
Primer, esas olan.

"Terlikçiçeği" de denilen bir süs bitkisi...

Pantufla,
Yunanca Pantufl,
Terlikçiçeği.
(Calceolarias),
Çantaçiçeği,
Calceolaria sp.
Terlikçiçeği de denilen bir süs bitkisi.
Carl Linnaeus tarafından cinsi belirlenmiştir.
Latince Kunduracı anlamına gelen Calceolaria kelimesinden gelmektedir.
Genellikle sarı veya turuncu çiçekler açar. Çiçeklerin üzerinde kırmızı lekeler ya da pupuras (üzerinde küçük, nokta şeklinde kan renginde lekeler) vardır. 

Bir ya da çok yıllık bir bitkidir. Basit, ters ve çaprazlama yaprakları vardır. Çiçekleri ayakkabı şeklindedir. Bazı türlerde korollanın (taç) dışında bulunan yeşil renkteki örtü yaprakları ve dört yapraklı sarı çiçekleri vardır. Çiçekleri iki dudaklı yani çift dudaklıdır. İki parçadan oluşan üst dudak eksene dik, alt dudak ise yağ salgılayan, salgı bezli dokuya sahip bir yapıdadır. Alt dudak bir kese şeklindedir. Üst dudak ise daha büyüktür. Uzunlamasına iki anter organ olarak ayrışır. Basit, göze çarpmayan tarzı ile bir yerleşime sahiptir. Meyveleri kapsül şeklinde kabukludur. Tohumları küçük, hemen hemen doğrusal ve hafif kıvrık şekilde, elipsoiddir. 

Pantufla kelimesinin diğer anlamı Rumca olup, abadan yapılmış terlik anlamındadır. 
Aba terlik de denir.

Pislik, çamur, balçık ...

Levs,
Pislik,
Arapça: pislik.
Necaset,
Balçık, çamur
Çamur,
Balçık,
Mırık,
Tin,
Gil,
Çöplük.
Ters, Dışkı.

Cıvık:
Bulanık su.
Cıvık çamur, bataklık.
Suyun dibine çöken ince kum.

"Yalan söz" anlamında argo bir sözcük ...

Polim,
Kantin,
Fransızca: cantine.
Aslı esası olmayan, uyduruk, yalan haber, söz.
Yalan söz,
Yalan haber,
Asılsız söz söylemek.
Yalan söz anlamında argo bir sözcük.

Çabalamak, çekişmek anlamına gelen Rumca polema, kelimesinden türetilmiştir.
Caka atmak, Gösteriş, Afi anlamı için argoda polim denir.
Argoda yalan söz, yalan haber anlamında polim kelimesi kullanılır. Bu anlamda yalan söylemek anlamı için polim atmak, polim kesmek olarak kullanılır. Polimci kelimesi ise yalancı anlamında olduğu gibi rolcü, numaracı, gösterişci anlamları için de kullanılır. Yalan söylemek, uydurmak anlamında kantin atmak denir.

Argoda Tıraş:
Yalan, asılsız, bıktırıcı söz için kullanılır. 
Yalan, uydurma anlamında kullanılan kelime, Martaval, Maval.
Argoda yalan, uyduruk anlamında kullanılan sözcük, Afsiyon.
Yalan anlamında, Tırışka, Afiş, Derav kelimeleri argoda kullanılır.

Yasak etme, engelleme ...

Reda.
Yasak etme.
Engelleme.
Önleme, Men'etme,
Yasaklama.

Gözalıcı, alımlı ...

Frapan,
Fransızca frappant.
İngilizce attractive, interesting.
Göz alıcı, göze çarpıcı, alımlı.
Göze batacak, dikkati çekecek biçimde.

Gözalıcı,
Alımlı, 
Cafcaflı.

"Çörkü" de denilen hesap aygıtı ...

Abak,
Abaküs,
İngilizce: abacus.
Fransızca: abacus.
Aritmetik hesaplamaları yapmaya yardımcı bir alet.
Kimi sayısal işlemleri kolaylaştırmak için düzenlenmiş çizelge.
Üzerinde sayı saymaya yarayan boncuklar bulunan, dikdörtgen biçiminde tahta levhacık.
Sayı boncuğu.
Hesap makinası,
Suan Pan, 
Çörkü, 

Basit toplama ve çarpma işlemleri için kullanılan bir aletir. Boncukların sayılması şeklinde çalışır. İlköğretim sınıflarında matematik dersine yardımcı olması amacıyla da kullanılır. 

MÖ 2400 yıllarında Çin'de geliştirilen abaküs, denizaşırı ticaret yapan tüccarlar sayesinde Girit ve Miken bölgelerinden Avrupa ve Amerika'ya yayılmıştır. Abaküs, hareketli parçalara sahip olduğu bilinen ilk hesap makinesidir. Arap sayılarının ve sıfır kavramının abaküs yardımıyla geliştirilmesi tarih öncelerine gitmekle beraber, halen dünyanın değişik bölgelerinde özellikle okul öncesi çağdaki çocukların matematiksel zekasını geliştirmek amacıyla kullanılmaktadır.

Eski dilde sakinleştici, yatıştırıcı ...

Müsekkin,
Arapça: 
Müsekkin.
İngilizce: obtundent .
Sakinleştirici, yatıştırıcı.
Yatıştırıcı, Sakinleştirici.
Teskin edici ilaç.
Ağrıyı, sızıyı gideren ilaç, müsekkin,
Yatışma özelliği olan, yatıştıran,

Sakinleştiren.
Yumuşatan,
Hafifleten,
Durgunlaştırma,
Sükun veren.
Elem ve ağrıyı izale eden.
Heyecan giderici,

İnsan vücudunda kullanılan yatıştırıcılar, uyku ilacı olarak kullanılır. Amaç sakinleşmek ve rahatlamaktır. Uzun süreli kullanılması zararlıdır. Bu amaçla en çok barbitüratlar kullanılır. Bu ilaçların yüksek dozda alınması tehlikelidir. Yüksek dozda bu tür sakinleştici, ilaçlar alındığı zaman beyinin solunum merkezini iptal edebilir. Kontrol dışında kalarak, barbitürat zehirlenmesi ile kişinin solunumu durur. Suni solunum hemen yapılmaz ise insan ölebilir. Gün içerisinde küçük dozlarda kullanılabilir.

Av ...

Şikar,
Arapça: şikar.
Av.
Av hayvanı.
Avlanan hayvan.
Avlama.
Ganimet.
Değer, Değerli,
Kıymetli, 
Önemli.

Düşmandan ele geçirilen mal.
Bir hayvanın bir başka hayvanı yemek için yakalaması.
Tuzağa düşürülen, kendisinden yararlanılan kimse.
Avcı tarafından avlanan hayvan.
Bu yollarla yakalanan hayvan.

Av: 

Karada, denizde, gölde veya akarsularda evcil olmayan hayvanları vurma veya yakalama işi.

Arapça: Şikari.
Avcı, av ile ilgili anlamındadır.

Eskiden "fiiller, yapılan işler" anlamında bir sözcük ...

Efal,
Efail.
Fiiller.
Yapılan işler.
Ameller.

Arapça: efal.
Fiiller.
Hareketler,
Eylemler.

Fiiller, işler, ameller.
İşler, davranışlar.
Olumlu veya olumsuz olarak çekimli durumda zaman kavramı taşıyan veya zaman kavramı ile birlikte kişi kavramı veren kelime, eylem.

Tanınmış bir karikatürist, yazar ve belgesel film yönetmeni ...

Behiç Ak,
(1956, Samsun).
1956 yılında Samsun'da doğmuştur.
Tanınmış bir karikatürist, yazar ve belgesel film yönetmeni.
Çocuk kitapları ve oyun yazarı.
Yıldız Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesinde mimarlık eğitimi gördü. 1982 yılından beri karikatür çizmektedir. 

Behiç Ak, Cumhuriyet Gazetesinde, Kim Kime Dum Duma manşetiyle günlük çizgilerini yayınlamaktadır. 1986 yılından bu yana çocuk kitapları ve tiyatro oyunları yazmaktadır. Çocuk kitapları Çin, Japonya, Kore ve Almanya'da bir çok eseri yayınlanmaktadır. Japonya’da en çok satan Türk yazarı olan yazarın en tanınmış tiyatro eseri Fay Hattı ülkemizde olduğu gibi bir çok ülkede de sahnelenmiştir.

Ankara Film Festivalinde, 1994 yılında yazıp, yönettiği Türk Sinemasında Sansürün Tarihini anlatan belgesel film Siyah perde adlı eseri ile “En İyi Belgesel” ödülünü kazanmıştır.

Cam bilezik ...

cam-bilezikŞeve,
Cam bilezik.
Bilezik.
Firuze, yakut ve inci en çok kullanılan Selçuklu süs takılarıdır. Selçuklular döneminde burgulu bileziklere dilmiç, savatlı bileziklere kabara ve tel şeklinde bileziklere seve denmiştir. Boncuk dizisi şeklinde olan takılara ise tor ya da yandım adı verilmiştir. Manşet şeklinde olan geniş bileziklere ise kol bağı veya kolçak adı verilmiştir.

Şeve kelimesinin diğer anlamları aşağıdaki gibidir.
Boyna takılan, kara renkli cam boncuk.
Oturduğu yerde türkü söyleyerek oynama (kadın için) .
Kara, parlak yüzük taşı.

Doğu Karadenizde tahıl ürünlerini saklamak için ayaklar üzerine kurulan ve "serander" de denilen ahşap yapı ...

Paska,
Serander.
Serenti.
Nayla,
Naliya,
Seren.
Rize yöresinde tahıl ürünlerini saklamak için ayaklar üzerine kurulan ve serander de denilen ahşap yapı. Doğu Karadeniz yöresine özgü ve tahıl, fındık gibi ürünleri saklamaya yarayan ahşap yapı türü.

Doğu Karadenizde tahıl ürünlerini saklamak için ayaklar üzerine kurulan ve serander de denilen ahşap yapı.

Doğu Karadeniz Bölgesi'nde genelde kiler ya da tahıl ambarı olarak kullanılan tahtalardan yapılan genellikle dört nadiren altı, sekiz hatta oniki direkli küçük ahşap yapıların adıdır ve çeşitli yörelere göre adı değişir. Buna göre yörelere göre adları şöyledir;

Nayla, (Rize).
Serander,(Trabzon).
Serenti, (Rize).
Paska, (Sürmene).
Naliya, (Rize).
Seren, (Zonguldak).

"Gelinotu" da denilen, kırmızı ve ekşimsi meyvesi idrar söktürücü olarak kullanılan bir bitki ...

Güvey feneri,
Gelinotu,
Kandil otu,
Gelin feneri,
Fenerçiçeği,
Aşk elması,
Yer kirazı,
Kış kirazı
Kırmızı ve ekşimsi meyvesi idrar söktürücü olarak kullanılan bir bitki.
Gelinotu, Physalis alkekengi.
Patlıcangillerden, kırmızı ve ekşimsi meyvesi idrar söktürücü olarak kullanılır. 

Çok yıllık, otsu bir bitkidir. Kireçli topraklarda yetişen çiçekleri pembe beyaz renkli olan yemişleri kiraz ya da küçük domateslere benzer, zengin C vitamini ihtiva eder. Acımtırak lezzetli bu bitki haziran ve temmuz aylarında çiçek açar. Eylül ve ekim aylarında toplanıp kurutulur. Meyvesi ve yaprakları kullanılır. Güvey feneri karaciğer şişkinliğine ve sarılık hastalığına da iyi gelir. Meyveleri ham olarak yenir. Reçeli yapılır.

Antik çağlarda kullanılan gözyaşı ya da merhem şişelerine verilen ad ...

Unguentarium,
Sıvı parfüm, zeytinyağı, krem, merhem, bitkisel ilaç, bal, sirke, sıvı baharat gibi nesnelerin saklanmasında kullanılan bir kaptır.
Antik çağlarda mezarlıklarda cenaze törenlerinde ölünün yakınlarının ve yas tutmak için kiralanan ağlayıcıların gözyaşları bu şişelerde toplanıp, sonra da mezara ölünün hediyesi olarak bırakıldığı düşünülerek gözyaşı şişesi de denmektedir.
XX. yüzyıl başlarında Kartaca’da kazı yapan Fransız arkeolog tarafından unguentum, kullanılmıştır.

Tıpta kullanılan çeşitli bitkilerden elde edilen merhem, krem ya da sıvı ürüne  unguentum adı verilir. Bu tür kokulu bitkilere ise unguenta denir.
Antik çağlarda kullanılan bu kaplaraiçlerine konan ürünlerden dolayı  unguentarium ismi verilmiştir.

Romalı şair Ovidius’un, “Kadın Kahramanlardan Mektuplar” adıyla da bilinen şiir derlemesi...

Heroides,
Epistulae Herodium.
Kadın Kahramanlardan Mektuplar.
Romalı şair Ovidius, 
Tam adı Publius Ovidius Naso.
Romalı şair 
(Sulmo-Sulmona İÖ 43 - Romanya/Tomi-Konstanza İS 17).

Romalı şair Ovidius’ un, Kadın Kahramanlardan Mektuplar, adıyla da bilinen şiir derlemesine Heroides olarak bilinir. Heroides Latin edebiyatının en verimli yazarlarından biri olan Ovidius'un Heroides adlı şiiri derlemesinde toplamıştır.

 

Ovidius'un Eserleri;
Amores (Aşklar); Elegia vezniyle yazılmış Amores (Aşklar) adlı eseridir.
Heroides(Kadın Kahramanlar); Aşk konulu eserlerinin en önemli ve ana kaynağı eski Yunan mitoslar olup tam adı Epistulae Herodium (Kadın Kahramanların Mektupları), kısaca Heroides olarak tanınan eseridir. Şiir şeklinde yazılmış 21 mektuptan oluşmuştur.
Tristia; Ozanın sürgün yolculuğu sırasında ve sürgündeyken yazdığı, hepsi elegeia vezninde olan eseridir. Eser yaklaşık 3500 dize ve 5 kitaptan oluşur.
Ex Ponto; Mektup yazma sanatıyla oluşturulmuş bir eserdir.
Ars Amatoria;
Metamorphoses (Dönüşümler);
Fasti;

Eski dilde bir şeyin içinde yer almış ...

Münderiç,
Yeralan,
Eski dilde bir şeyin içinde yer almış.
Bir şeyin içinde yer almış.
Eski dilde bir şeyin içinde bulunan, barınan.
Derc edilmiş,

Sokuşturulmuş.
İçine konulmuş.
Yer almış.
İndirac eden,

Mündericat:
İçindekiler demektir.

Antil denizinde bir ada devlet ...

Aruba,
Diğer adalar;
Antiqua(Antiga), Angila, 
Belize, Barbados,
Cayman,
Dominika,
Grenada,
Martinique,
Saint Lucia, 
Trinidad, Tobago,
Virgin(Bakire),

Antil Denizi, Karayip Denizi olarak da bilinir. Adalarda yaşayan Carib yerlilerinden dolayı Karayip diye bilinir. Antil Denizi, 2.754.000 km²' lik alanı kapsar. Atlas Okyanusu'nın uzantısı olarak bilinir. Karayip Denizi dünyanın en geniş tuzlu su denizlerinden biridir. Panama kanalıyla ekonomik bir öneme sahip olan Antil denizinin en derin noktası 7.686 m. ile Küba ile Jamaika arasındaki Cayman çöküntüsünde yer alan Bartlett çukurudur. Karayip denizinde bulunan bu adalara Antil adaları ya da Batı Hint adaları denir.

Antil denizinde Küba, Haiti, Dominik Cumhuriyeti, Jamaika, Porto Riko'ya Büyük Antiller denir. Bunlardan Haiti ve Dominik Cumhuriyeti' ne Hispanyola(Hispaniola) denir.

Küçük Antiller olarak bilinen irili ufaklı bir çok ada vardır. Bu adalar;
Virgin (Bakire), Montserrat, Antigua, Barbados, Grenada, St. Lucia, St. Vincent, Trinidad, Tobago, Saint Thomas, Saint John, Kurasao, Bonaire, Aruba, Guadeloupe(Guadalup), Cayman, Martinique.

Eski dilde, karşılıklı vaziyet durumu, karşılıklı olarak, karşılıklılık ...

Mütekabiliyet, 
İngilizce: Reciprocity, Mutuality. 
Fransızca: Reciprocite. 
Almanca: Gegenseitigkeit. 
Arapça: Mütekabiliyet.
Karşılıklı olma durumu.
Diplomatik bir terimdir. 

Devletler arası ilişkilerde maruz kalınan davranışa aynı şekilde karşılık verme prensibini tanımlar. Mütekabiliyet kelimesi son zamanlarda Türk gayrimenkul hukukumuzda tapu kanununda yabancılara mülk satışında karşımıza sıkça çıkmaktadır.

Karşılıklı vaziyet, durum.
Karşılıklı olma durumu.
Karşılıklılık,
Karşılıklı oluş.
Karşılıklı olma durumu.

Uluslararası ticarette iki ülke veya ülke grubu arasında karşılıklı olarak, dışalımda düşük gümrük tarifesi, kota sınırlarının geniş tutulması gibi ödünler tanınması. Bunlara ilave olarak yabancılara tanınan telif hakları, resmi tanıma ve vize uygulamaları sayılabilir. Bir devletin, başka bir devletin vatandaşlarına uyguladığı hukuki veya fiili bir davranış biçimine karşılık, diğer devletin de aynı şekilde davranmasına mütekabiliyet esası denir.

 TC vatandaşına yabancı bir ülkede hangi şartlarla gayrimenkul satılıyorsa o ülke vatandaşına da aynı şartlarda gayrimenkul satışına izin verilmekte olması da mütekabiliyet yani karşılıklılık ilkesi deniyor. Ancak 2011 yılında tapu kanunda yapılan değişiklikle (35 ve 36. maddeleri) ülkemiz vatandaşlarına o ülkelerde gayrimenkul satışına izin verilmese dahi biz bu ilkeyi kaldırarak tek taraflı olarak kendi ülkemizde gayrimenkul satışına izin verdik. Yani Türkiye' nin tek taraflı olarak karşılıklılık ilkesini kaldırdığıdır. Böylece 42 ülke vatandaşının Türkiye'den mülk edinmesini engelleyen yasa, Mütekabiliyet Yasası ile birlikte ortadan kalkmıştır.

Popüler Yayınlar

İzleyiciler

BULMACA ANSİKLOPEDİSİ