Eski dilde güneş ...


Şems,
Güneş,
Büteyra.

Arapça şems, شمس
Afitab, (aftab).
Farsça, güneş  آفتاب‏
Eski dilde güneş.

Eski dilde Taç ...

İklil,
Eski dilde iklil.
Farsça, ( سرلوحه).

Taç.
Çiçekten taç. 
Serlevha. 
Başlık.

Taç kelimesinin başka anlamları;
Hz. Peygamber'in Zebur'da geçen bir ismidir. 
Müzeyyen taç manasına da gelir.
Baştacı.

Çocukların ağaca ip takmak suretiyle yaptıkları salıncak ...

Evrek,
Farsça, اورك
Arapça, evrek.
Çocukların ağaca ip takmak suretiyle yaptıkları salıncak.

Eski dilde edinilen, kazanılan bilgiler ...

Müktesebat,
Arapça, مكتسبات
Bilgi birikimi.
Eski dilde edinilen, kazanılan bilgiler.
Elde edilmiş olanlar. 
Kazanılmış olanlar. 
Çalışmak suretiyle kazanılmış olanlar.

Dünyanın en yüksek dağı ...


Everest,
Sagramata, Çonnolugma (Nepal dilinde),
Çomolungma (Tibet dilinde),
(Kaf Dağı),
Everest, Himalayalar sıradağlarında Çin (Tibet) - Nepal sınırında bulunur. Everest dağının yüksekliği 8848 m. dir. Tibetçe Evrenin kutsal annesi(Dünyanın Ana Tanrıçası) manasında Çomolungma denilir. Nepal dilinde gökyüzünün tepesi anlamında Sagramata denir.

Hindistan yarımadasıyla Tibet yaylasının birbirine yaklaşması sonucunda, jeolojik tortul havzalardaki sıkışmayla başladı. Bunu izleyen evrelerde Katmandu ve Khumbu napları, sıkışıp yukarı doğru çıkarak birbirlerinin üzerine kıvrıldılar ve ilkel bir dağ sırası oluşturdular. Bu dağ sırası büyük Himalayalardır. Pleyistosen Bölümün (yaklaşık 2,5 milyon yıl önce) Mahabarat Evresinde Everest Dağı ortaya çıkmış. Everest Dağı, troposferin üçte ikisini geçer. Burada oksijen azdır. Zaman zaman (-70 °C) dereceye kadar düşen aşırı soğuklar, oksijen eksikliği ve hızı saatte 100 km ye varan sert rüzgarlar ile yamaçlarda herhangi bir hayvan ya da bitkinin yaşamasına olanak vermez. İngiltere'nin Hindistan sömürge yönetiminde görevli kadastro genel müdürü George Everest isminden dağa Everest adı Londra Kraliyet Coğrafya Cemiyeti tarafından 1865 yılında kabul edildi.

Everest Dağı’nın zirvesine ilk tırman an kişiler 29 Mayıs 1953 yılında tırmanışlarını tamamlayan Yeni Zelandalı Sir Edmund Hillary ve Nepalli Tenzing Norgay’dır. Zirve tırmanışını başarıyla tamamlayan ilk kadın 1975 yılında Japonyalı Junko Tabei’dir. 2013 yılında Everest’e tırmanan en yaşlı dağcı, en yaşlı erkek 80 yaşında Japonya’dan Miura Yiuchiro'dur. En yaşlı kadın ise Tamae Watanabe'dir, Şu ana kadar tırmanan en genç kişi, 13 yaşındaki, Kaliforniyalı bir öğrencidir. Everest’e tırmanan en genç ikinci kişi ise 2003’te 15 yaşındaki Nepalli Ming Kipa Şira'dır. Everest'e çıkan ilk Türk dağcı, 21 Mayıs 1995 yılında Nasuh Mahruki oldu. Everest dağına tırmanan ilk kadın dağcı, Elif Eylem Maviş, 15 Mayıs 2006 yılında başardı. Everest Dağı’na tırmanmanın maliyeti yaklaşık olarak 65 bin dolardır. Nepal’in batısında yaşayan insanlara Sherpalar denir. Sherpalar, dağa tırmanış esnasında ana kamp ve orta kamplarda gıda, çadır ve destek malzemelerini taşımak için dağcılara yardım ederler.

Gökyüzünün Tepesi

Bilinen en yüksek dağ 8848 metre ile Everest Dağı olmasına rağmen, Hawaii'de, Pasifik Okyanusu’ nun tabanında yükselen Mauna Kea volkanik bir dağı 10.100 metredir. 1 milyon yaşındaki Mauna Kea’nın okyanus seviyesinin üst kısmında kalan bölümü 4207 metredir. Bu açıdan ele alındığında Mauna Kea dünyanın en yüksek dağı unvanını alıyor.

Dünyanın en yüksek 10 dağı;
  1. Everest Dağı, (8848 m.) Çin(Tibet) - Nepal sınırındadır.
  2. K2 Dağı (Godwin Austin), (8611 m.) Karakurum; Pakistan ile Çin Halk Cumhuriyeti sınırı üzerinde yer alan K2 dağı dünyanın en yüksek 2. dağıdır. K2 dağına ilk defa 31 Temmuz 1954 yılında İtalyan Lino Lacedelli ve yine İtalyan Achille Compagnoni tırmanmayı başarmıştır. İlk Türk dağcı 2001 yılında yaptığı tırmanış ile Ali Nasuh Mahruki olmuştur.
  3. Kançencunga Dağı (8,586 m.); Hindistan ile Nepal arasında Himalayalarda bulunan bu dağa ilk defa 25 Mayıs 1955 yılında Joe Brown ve George Band çıkmayı başarmıştır.
  4. Lhotse Dağı, (8516 m.) Himalayalar; Lhotse Dağının güney yüze dünyanın en dik tırmanış parkurudur. Lhotse'ye ilk kez 18 Mayıs 1956 yılında İsviçreli Fritz Luchsinger, Ernst Reiss tırmanmışlardır.
  5. Makalu Dağı, (8,418 m.) Himalayalar; Himalayalarda Nepal ile Çin Halk Cumhuriyeti sınırında yer alır. Makalu dağına ilk defa 15 Mayıs 1955 yılında Fransız Lionel Terray ve Jean Couzy tarafından tırmanılmıştır.
  6. Cho Oyu Dağı, (8201 m.) Himalayalar; Everest'in 20 km batısındadır. Cho Oyu dağına ilk defa 19 Ekim 1954 yılında Herbert Tichy, Joseph Joechler ve Şerpa Pasang Dawa Lama'dan oluşan Avusturyalı bir takım tarafından tırmanılmıştır. Cho Oyu dağına çıkan ilk Türk ise 1997 yılında Nasuh Mahruki olmuştur.
  7. Dhaulagiri Dağı,(8167 m.) Himalayalar; Buzullarıyla ünlü Daulagiri dağına ilk tırmanış 1960 yılında gerçekleşmiştir.
  8. Manaslu Dağı, (8164 m.) Himayalar; Nepal Himalayalarında bulunur. Manaslu dağına ilk defa 9 Mayıs 1956 yılında Japon Toshio Imanishi ve Gyalzen Norbu tarafından tırmanılmıştır.
  9. Nanga Parbat Dağı, (8126 m.) Himalayalar; Pakistan'daki Kaşmir bölgesinde yer alır. İlk kez 3 Temmuz 1953 yılında Hermann Buhl tarafından zirvesine tırmanılmıştır.
  10. Annapurna I, (8091 m.) Himalayalar; Annapurna I dağına ilk tırmanış 1950 yılında olmuştur.

Uluslararası Nükleer Olay Ölçeğine göre meydana gelmiş en büyük nükleer kaza ...

Çernobil,
Çernobil Kazası, Çernobil Nükleer kazası,
Çernobil Reaktör kazası, Çernobil Felaketi, Çernobil Faciası.

Çernobil, Ukrayna'nın Pripyat şehrinin 14,5 km. kuzeybatısında bulunur.
26 Nisan 1986 yılında Çernobil Nükleer Santralında bir kaza meydana gelmiştir. Elektrik kesilmesi deneyinin ardından, reaktörün acil kapatılması sırasında çekirdek kazara patlayarak bir facia meydana gelmiştir. Tarihte meydana gelmiş Uluslararası Nükleer Olay Ölçeğine göre, en yüksek sınıflandırma oranı olan 7 ile ölçeklendirilmiş en büyük nükleer kazadır. Bu kaza sonucunda meydana gelen patlama ve yangın sonrasında SSCB ile Avrupa ve Türkiye'ye büyük miktarda radyasyon yayıldığı tespit edilmiştir. Meydana gelen patlama, Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan atom bombalarının tam 200 katından fazla bir etki yarattı.
Benzer şekilde Japonya'nın Fukushima kentinin sahilinde kurulu Daiichi Nükleer Santral Kazası olmuştur. Bu talihsiz kaza 11.03.2011 tarihinde Japonya'nın Sendai kentinden 130 km uzaklıkta meydana gelen 9.0 şiddetindeki deprem sonrasında oluşan tsunami sonucu, tarihin ikinci büyük kazası meydana gelmiş.Çernobil felaketi sonrasında 500.000'den fazla işçi radyasyona maruz kalmış ve 31 kişi ölmüştür. Kaza sonrası yayılan radyasyonun ağır sonuçları sonradan ortaya çıkmıştır. Avrupa'da bir çok kişi kansere yakalanmıştır. O dönemde Sovyetler Birliği'nin parçası olan Ukrayna'daki bu felaket ilk günlerinde gizlenmeye çalışıldı. Ancak bu boyutta bir nükleer felaketi gizlemek mümkün değildi.




Kazada oluşan nükleer bulutlar 2 gün sonra İskandinavya'ya ulaşmıştı. Avrupa'daki radyasyon düzeyinin ciddi boyutta artmasıyla gözlerin çevrildiği SSCB, felaketi dünyaya duyurdu ve yardım istedi. Çernobil faciası, sonucunda radyasyondan çok etkilenen santralin çevresindeki 30 kilometre çapındaki alan boşaltılarak bu bölgede yaşayan 135 bin kişi tahliye edildi. Reaktör binası 410 bin metreküp çimento ve 7 bin ton çelikle gömüldü. Radyasyon bulaşan gıdaların tüketimi yasaklandı. Ukrayna'da 18 bin kilometrekarelik tarım toprakları radyoaktif kirlenmeye maruz kaldı. Ülkedeki ormanların yüzde 40'ı kirlendi. Kazadan 25 yıl sonra 2011 yılında yapılan bir araştırmada bile incelenen sütlerin yüzde 93'ünde kabul edilebilir düzeyin üzerinde uzun ömürlü izotop sezyum-137 belirlendi. Ukrayna, Rusya ve Belarus'ta 30 bin ile 60 bin arasında insan Çernobil'in neden olduğu ölümcül kanser türlerine yakalandı. SSCB Büyükelçisi, Türk yetkilileri uyararak, Karadeniz 'de ölçüm yapmalarını istediler. Türkiye Atom Enerjisi Başkanı (TAEK), Türkiye'ye ulaşsa bile etkilemez şeklinde açıklama yaparak dikkate almadılar. Türkiye için Çernobil felaketi başlamış oldu.

Avrupa ülkeleri radyasyonlu olduğu gerekçesiyle Türkiye'den fındık alımını durdurdu. Hollanda Sağlık Bakanlığı, Türk çayında yüksek oranda radyasyon olduğunu açıkladı. Federal Almanya, Türkiye'den alınan 13 ton çayı iade etti. Çernobil'in etkisine maruz kalan ülkelerden biri de Türkiye'ydi. Ancak o dönemde Türkiye'de yetkililer bu felaketi o kadar hafife aldılar. Türkiye'de Çernobil felaketi sırasında radyasyon seviyesini gösteren sayısal değerler açıklanmadı, halktan gizlendi. Yetkililerin gerekçesi ise panik yaratmamaktı.Hatta Çernobil kazasından 7 yıl sonra bile Çernobil felaketinin sağlığa etkileri yok sayılmaya çalışıldı. Türkiye'de kanser hastalığının oranında çok ciddi bir şekilde artış olduğu görüldü.
Uzmanlar, Çernobil'in risklerinin hala devam ettiği uyarısında bulunuyor. Kanser vakaları, Marmara Bölgesi'nde 1986-1987 arası yaklaşık iki kat, Karadeniz'de ise 1995'ten sonra yaklaşık üç kat arttı.

Çernobil'den sonraki yıllarda Karadeniz bölgesindeki kanser vakalarının artışı felaketle bağlantılı olarak sık sık gündeme geldi. Kansere yenik düşen Karadenizlilerden biri de 2005 yılında 33 yaşında ölen şarkıcı Kazım Koyuncu oldu.

Çileğe benzer meyveleri olan ve yapraklarını kışın dökmeyen küçük bir ağaç ...

Kocayemiş.
(Folium Arbuti),
Kocakarı yemişi,
Yunan Kocayemişi. 
Dağ Çileği,
Hartlap,
Kızılbacak, Kocayemiş, 
Sandal Ağacı, 

Çileğe benzer meyveleri olan ve yapraklarını kışın dökmeyen küçük bir ağaç. Türkiye’nin çeşitli yörelerinde, Dağ Çileği, Çilek Ağacı, Hartlap, Kızılbacak, Kocayemiş, Sandal Ağacı, Yunan Kocayemişi gibi adlar ile de bilinmektedir.

Kocayemiş (Arbutus unedo), fundagiller (Ericaceae) familyasından meyveleri yenen bir çalı türüdür. İki renkli meyveleri ve çiçekleri ile 5-10 m boylarında bir ağaç. Türkiye'de Marmara, Ege, Akdeniz ve Karadeniz bölgesindeki makilerle birlikte bulunur. Özellikle kıyı bölgelerinde, Marmara ve Karadeniz Bölgesinin bütün kesimlerinde görülür. Sandal Ağacı ise Akdeniz Bölgesinde, Torosların birçok yerinde çok sık rastlanan bir türdür. Kocayemişin çiçekleri beyaz renkli, uç kısımları yeşilimsi, salkım şeklindedir. Meyveleri küre biçiminde, 1–2 cm çapında, yüzeyi pürtüklü, önceleri yeşilimsi, olgunlukta ateş kırmızısı veya portakal rengindedir. 4-5 tohumlu etli bir meyvesi vardır. Ormanlık ve çalılık alanlarda yetişen dağ çileğinin meyveleri, mayıs-haziran gibi beyaz renkli çiçek açar. Dağ çileğinin kullanılan kısmı yaprakları ve meyvesidir. Yapraklar ilkbaharda toplanıp kurutulur.  

Etli ve çekirdekli meyvelerin toplama zamanı ise yaz ortasıdır. Dağ çileği içerisinde alkol bulunmaktadır. Bu sebeple fazla yenildiğinde bir miktar sarhoş ettiği söylenmektedir.Likör ve çeşitli içeceklerin yapımında kullanılır. Kamkat ağacında olduğu gibi meyveleri bir sene boyunca bitki üzerinde kalabilmektedir. Kocayemişin sert, ağır bir odunu vardır. Kocayemiş meyveleri taze olarak yenilmesine rağmen, reçel, marmelat, jöle ve parfüm yapımında kullanılır.

Acıklı, keder verici ...

Nekkad,
Müfecci,
İng. sorrowful
Üzücü,
Üzen,
Koygun
Acıklı,
İng. tragic,
Keder verici,
Acındıracak,
Acı verecek nitelikte olan, dokunaklı,
Kaddar,

Esef, (Arapça, اسف )
Üzüntü,
Üzülme,
Kaygı,
Hüzün,
Gam,
Tasa,


Nekkad

Akdenizde yaşayan bir balık ...

Çotira,
Çotira (Balistes capriscus), 
Çotiragillerden, dikenli, sert pullu, kısa ve geniş, siyaha yakın esmer bir balıktır.
Akdeniz ve Atlantik kıyılarında yaşar. 
Boyu 30 cm kadar. Rengi, göz alıcı değildir. Morumsu kahve zemin üzerinde çeşitli renklerde dalgalıdır. 

Akdenizde yaşayan balıklar;
Akya (Leka).
Barbunya,
Çipura, Halk arasında Çupra olarak bilinir. Sparidae familyasına mensup sparus aurata, genellikle Akdenizde yaşayan bir balık türüdür. 
Çırçır, Çupra, Çütre-Domuz,
Dikenli Lipsos, Dülger,
Fener,
Grondin, Gümüş,
Hannos, Hani, Horozbina,
Iskarmoz (Turna), Iskatari,
İşkin, İskorpit, İzmarit
Karavida, Kardinal, Kılıç, Kırlangıç, Kikle, Kupes, Kolyos,
Lahos, Lagos, Lambuka,  Lapin, Lipsos, 
Lüfer, Levrek,
Mazak, Melanurya, Mendik, Mercan, Mırmır,
Orkinos, Orfoz,
Palamut, Papağan, Papaz,
Sarpa, Sargos, Sinarit, 
Tekir, Tirsi, Tombik, Trakonya,
Uskumru,
Yalederma, Yılan,
Zargana, Zurna.

Tokat'ın Sulusaray ilçesinde antik bir kent ..

Sebastopolis,
Tokat'ın Sulusaray ilçesinde antik bir kent.

Tokat'ta Çekerek ırmağı kıyısında yer alan Sulusaray (Sebastapolis) ilçesi, etrafı dağlarla çevrili bir ova üzerinde kurulmuştur. Tokat il merkezine 67 km. uzaklıktadır. İlçenin rakımı 1030 m olup, 1990 yılında ilçe olmuştur. Sulusaray ilçe merkezinde yer alan Sebatapolis antik kenti, tunç çağında bir höyük üzerine kurulmuştur. Antik Sebastapolis Kentinin kuruluş tarihi henüz kesin olarak bilinmemektedir. Bazı kaynaklarda M.Ö.  1. yüzyılda kurulmuş olduğu kaydedilmektedir. Sebastapolis kelime olarak Latincedir. Sebasto, büyük, ulu, azametli ve polis şehir anlamındadır. Sebatapolis, büyük azametli şehir demektir. 

Sulusaray'da bulunan "Çermik önü-Ilıca Kaplıcası" olarak da anılan kaynak, tarihi Sebastapolis Antik Kenti yakınlarında bulunmaktadır. Antik kent kalıntıları içinden çıkan kaplıca kaynağı deniz seviyesinden 750 m. yüksekliktedir. Soğuk ve ılık tuzlu su kaynakları arasında gösterilen suyu sodyum klorür, sülfat ve bikarbonatlı sudan oluşmaktadır. Sıcaklığı 32-44,3 derece olan kaplıca bir fay hattından kaynaklanmakta ve Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de etkin olmuştur.

Gönül gözüyle gerçeği gören ...

Binadil,
Farsça, انتبه
Basiretli. 
Gönül gözüyle gerçeği gören.
Kalbi hakikatı kavrayan.
İleri görüşlü, ferasetli.
Bina-dil farsçadır. 
Bina, yapı, ev, yapma, kurma, görme, göz.
Na-bina , Kör, Ama, Gözleri görmez, Anadan doğma kör.

Muğla'da "Hisar" da denilen sit alanı bir dağ ...

Asar,
Asar Dağı,
Hisar,
Masa dağı,
Ege Bölgesinin güneyinde yer alan Muğla, Menteşe denizden 670 m yükseklikte ve halk arasında Masa Dağı olarak anılan Hisar (Asar) dağı, üstü düz bir kaya kütlesi şeklindedir.  Akdeniz ve Ege Denizinde sahilleri bulunan Muğla’nın kıyıları dünyanın en girintili ve çıkıntılı yerlerinden biridir. 

Bu kıyılarda pekçok körfez, koy, yarımada ve irili ufaklı ada vardır. Muğla ili dağlık bir bölgedir. Dağ ve platoların yapısı kalkerdir. 

Karadağ, Kızıldağ, Masa Dağı ve Hamursuz Dağı ile çevrelenmiş bir çanak görünümündedir. Genel olarak güneyden kuzeye ve doğuya doğru yükselen sık çam ormanları ile kaplı dağlık ve ormanlık bir arazi yapısına sahiptir. Düğerek'in kurulduğu yamaçların gerisinde rakım hızla artar ve Menteşe Dağları silsilesi içinde yer alan Yılanlı Dağı’nda yükseklik 2.000 metreye yaklaşır.

Muğla ilindeki dağlar;
Ahat Dağı, Akdağlar (3014 m), Aksivri Tepe (1.396 m), Altıçam Dağı, Ardıç Tepe (857 m), Aygır Dağı, Asar Dağı(Hisar).
Babadağ (1969 m), Balaban Dağı (999 m), Bencik dağı,  Belen Dağı, Beşparmak dağı, Boncuk Dağları, Bozdağ (1175 m), 
Çal dağı, Çiçekbağı Dağı (2295 m), Çetibeli dağı, Çatal Dağı, Çürük Dağ
Değirmen Dağı,
Eren dağ,
Gayran Dağı, Göktepe (2234 m), Gölgeli Dağları, Gökdağ, Güver Dağı, Güntutan Dağı,
Haticeana Dağı, Hisar (Asar dağı), Hamursuz dağ,
İlbir dağı,  İncirerene Tepe
Kabalak Dağı, Kaplan Dağı, Kavak Dağı (1.370 m), Karadiken Tepe (962 m),  Kepez Dağı,  Kertel Dağı, Kösten Dağı, Kapıkargın Dağı, Kızlan Dağı, Kara Tepe(627 m),  Kızıldağ,  Kocadağ, Kirzeytin Dağı, Kudrubaşı Tepe (1.612 m), Karayüksek Tepe (536 m), 
Laba Dağı (1073 m), 
Marçal Dağları (1368 m), Masa dağı (Asar dağı, Hisar Dağı olarak bilinir), Menteşe Dağları, Mengeç Dağı, Mount Suvela, 
Pazar Dağı (690 m) 
Oyluk Dağı (1892 m), Oyuklu Dağı (1.862 m), Otlutaş Dağı, Oyuk Dağı,
Sandras dağı, Çiçekbaba Tepe (2.295), Sarnıç Dağı, Sodra dağı,
Tırman Dağı
Uğurca Dağı, Ulualan Dağı, Uyluk Tepe (3.015 m), Uludümen Dağı,
Yaran Dağı (879 m), Yayla Tepe (860 m), Yılanlı dağ,

Muğla ilindeki Ovalar;
Yatağan, Bozöyük, Leyne, Dalaman, Ortaça, Dalyan, Kumlu, Bayat, Pisiköy, Yaşyer, Tekfuranbarı, Bitez, Akçaalan, Kara, Milas, Ören, Varvil, Kızılkaya, Gök, Muğla, Dirgene, Gülağzı, Yerkesik, Ula, Menkefe yaylası. 

Muğla ilindeki göller;
Köyceğiz Gölü, Bafa Gölü, Denizcik Gölü (Krater gölü), Hacat Gölü, Kartal gölü, Kocagöl, Sülündür gölü, Akarcadere.

Muğla ilindeki akarsular;
Dalaman Çayı, Eşen Çayı(Kocaçay), Namman Çayı, Sarıçay, Varvil Çayı, Çine Suyu , Akçay, Dipsiz, Kargıcık, Kargı çayı, Karaçulha deresi. 


Altın külçesi ..

Tibr,
İng. bullion
Arapça: tibr. 
Altın parçası.
Altın ve gümüş tozu.
Toz halinde altın, 
Altın tozu. 
Altın külçesi.

Altın ve gümüş tozu. 
Eritilerek kalıba dökülmüş altın, kalıp durumundaki altın. 
Altının dikdörtgen şeklinde dökümü ve sonrasında soğutulmasıyla oluşturulan, özellikle bankalar ve uluslararası altın ticaretinde kullanılan dökümlere külçe altın denir.

Külçe altın, gümüş veya diğer değerli metaller bar veya külçe biçimindedir. Tipik olarak, külçe bir piyasada ticaret için kullanılır. Külçe sözcüğü, kaynama anlamına gelen eski Fransızca, "bullion" kelimesinden gelir ve eritme evinin aktivitesini tanımlamak için kullanılır.  

Külçe altın Türkiye Cumhuriyeti Darphanesi tarafından dökülür. Külçe altın, birkaç gram olarak piyasada rahatça bulunabilir. Külçe altın ülkemizde yatırım amacı olarak kullanılan en yaygın madendir. Külçe altınlar, 1 gramdan başlayıp 10 kg kadar bulunabilir. 24 ayar (kırat) halinde eritilerek kalıplara dökülen bu altın için işçilik aranmaz. Külçe altınların sertifika ile satılmaları zorunludur. Sertifikalarında nerede üretildiği kilosu ve saflık derecesi belirtilmelidir.  Külçe altın ağırlığı ve ağırlığına bağlı olarak fiyatı dolayısıyla herkes tarafından alınabilecek bir maden değildir. 

Külçe altın almak isteyenler dilerse İstanbul Altın Rafinerisinden satın alabilir ve orada muhafaza edebilirler. Günümüzde külçe altın 1 gram, 5 gram, 10 gram, 50 gram ve 100 gram olarak da satılıyor. 

Muğla ilinde bir dağ ...

İlbir,
İlbir dağı,
İlbir Dağı Ege bölgesinde yer alır. Muğla iline bağlıdır. İlbir Dağı Muğla iline 74 km, Milas'a 21 km mesafe uzaklıktadır. Bafa Gölü ile Hamzabey Ovası arasında yer alır. İlbir Dağı’nın batı ucu, Ege Denizi’ne kadar sokulur. 

Akdeniz ve Ege Denizinde sahilleri bulunan Muğla’nın kıyıları dünyanın en girintili ve çıkıntılı yerlerinden biridir. Bu kıyılarda pekçok körfez, koy, yarımada ve irili ufaklı ada vardır. Muğla ili dağlık bir bölgedir. Dağ ve platolar ilin % 89’unu kaplar. Dağ ve platoların yapısı kalkerdir. 

Muğla ilindeki dağlar;
Ahat Dağı, Akdağlar (3014 m), Aksivri Tepe (1.396 m), Altıçam Dağı, Ardıç Tepe (857 m), Aygır Dağı, Asar Dağı,
Babadağ (1969 m), Balaban Dağı (999 m), Bencik dağı,  Belen Dağı, Beşparmak dağı, Boncuk Dağları, Bozdağ (1175 m), 
Çal dağı, Çiçekbağı Dağı (2295 m), Çetibeli dağı, Çatal Dağı, Çürük Dağ
Değirmen Dağı,
Eren dağ,
Gayran Dağı, Göktepe (2234 m), Gölgeli Dağları, Gökdağ, Güver Dağı, Güntutan Dağı,
Haticeana Dağı, Hisar (Asar dağı),
İlbir dağı,  İncirerene Tepe
Kabalak Dağı, Kaplan Dağı, Kavak Dağı(1.370 m), Karadiken Tepe (962 m),  Kepez Dağı,  Kertel Dağı, Kösten Dağı, Kapıkargın Dağı, Kızlan Dağı, Kara Tepe(627 m),  Kızıldağ,   Kocadağ, Kirzeytin Dağı, Kudrubaşı Tepe (1.612 m), Karayüksek Tepe (536 m), 
Laba Dağı (1073 m), 
Marçal Dağları (1368 m), Masa dağı (Asar dağı, Hisar Dağı olarak bilinir),  Menteşe Dağları, Mengeç Dağı, Mount Suvela, 
Pazar Dağı (690 m) 
Oyluk Dağı (1892 m), Oyuklu Dağı (1.862 m), Otlutaş Dağı, Oyuk Dağı,
Sandras dağı, Çiçekbaba Tepe (2.295), Sarnıç Dağı, Sodra dağı,
Tırman Dağı
Uğurca Dağı, Ulualan Dağı, Uyluk Tepe (3.015 m), Uludümen Dağı,
Yaran Dağı (879 m), Yayla Tepe (860 m), Yılanlı dağ,

Muğla ilindeki Ovalar;
Yatağan, Bozöyük, Leyne, Dalaman, Ortaça, Dalyan, Kumlu, Bayat, Pisiköy, Yaşyer, Tekfuranbarı, Bitez, Akçaalan, Kara, Milas, Ören, Varvil, Kızılkaya, Gök, Muğla, Dirgene, Gülağzı, Yerkesik, Ula, Menkefe yaylası. 

Muğla ilindeki göller;
Köyceğiz Gölü, Bafa Gölü, Denizcik Gölü (Krater gölü), Hacat Gölü, Kartal gölü, Kocagöl, Sülündür gölü, Akarcadere.

Muğla ilindeki akarsular;
Dalaman Çayı, Eşen Çayı(Kocaçay), Namman Çayı, Sarıçay, Varvil Çayı, Çine Suyu , Akçay, Dipsiz, Kargıcık, Kargı çayı, Karaçulha deresi. 

İnanmış, aklı yatmış olan ...

Kail,
Arapça, قائل
İnanmış, aklı yatmış olan.
Eski dilde, Kail,
Söyleyen. 
İnanmış, aklı yatmış. 
İnanmış,
Anlatan. 
Nakleden. 
Söz sahibi. 
İnanmış.

Boyun eğmiş. 
Rıza göstermiş, 
Razı olmuş.

Bencillik ...

Egoizm,
Bencillik,
Fransızca: egoisme 
İngilizce: egoism.
Arapça: hodgam,
Arapça: enaniyyet,
Enaniyet.
Farsça: hodbin, 
Hodgam.

Bencil. 
Kibirli. 
Kendi keyfini düşünen. 
Kendini beğenmiş.
Başkasına hak tanımayıp, kendi lezzet ve menfaatını takib eden. 
Nefsaniyet, Eski dilde, düşmanlık duygusu, kin besleme de bencilliktir. Egoizm genel anlamıyla bireyin kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmesi ile ilgilidir. Egoizm psikolojik, etiksel ve rasyonel olabilir. Bireylerin her zaman kendi çıkarları için hareket ettiği savunan doktrine psikolojik bencillik denir. Bireylerin her zaman kendi çıkarlarına uyan şeyi yapmalarının doğru olduğunu savunan doktrine etik, ahlaki egoizm denir. Rasyonel egoizm ise insanların kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmesi doktrinini savunur. Birinin bencilliği ve kötülüğü tarafından yaratılan karanlık, kendi iç dünyalarındaki zirveye ulaşır.

Çalışma, emek ..

Say,
Arapça, say, سعی
Çalışma,
Çaba gösterme.
Emek,
Mesai,
Emek, Bir işin yapılması için harcanan beden ve kafa gücü.
İng. labor, main power, work,
Çalışmak işi.
Gayret,
Efor,

Dikenli deniz salyangozu ...

İskerlet.
İt. scarlatto 
Lat. Murex
Dikenli salyangoz.
Dikenli deniz salyangozu.
Dikenli Deniz Salyangozu,  su ürünleri kapsamında olan bir hayvan türüdür.  Dikenli deniz salyangozunun vücudu yumuşaktır. 

Deniz suyunun tuzluluğundan faydalanarak yaşamını devam ettiren karın kısmından bacaklı olan bu hayvan yumuşakçalar içerisinde ön planda tutulur. Tehlikelere karşı kabukları sayesinde korunurlar. Gövdesini kaplayan diken yapılı kabuğu, beyaz ve krem rengindedir. Dikenli kabuğun iç tarafında "Manto" denilen ince doku tabakası mevcuttur. Denizde bulunan organik maddeleri süzerek beslenir. Üreme ile çoğalırlar. Deniz altında yaşayan ağaççıklar ve kaya aralarında yaşar. Görsel açıdan farklı bir şekli olan dikenli deniz salyangozu süs eşyası olarak değerlendirilir. Ayrıca deniz kabuğu sevenlerin koleksiyonlarının içerisinde yer alan bir kabuklu hayvandır. Yumuşakçalar sınıfındaki dikenli deniz salyangozu vücudunda bol su barındırdığı için kara alanında yaşam için tuzlu suya ihtiyaç duyar.

Ateşe dayanıklı cama verilen ad ...

Pyrex,
Borcam, 
Isıya dayanıklı cam.
Ateşe dayanıklı cam.
Ateşe dayanıklı cam eşya.
  • Borcam.
  • Payreks.
  • Pireks.

  • Bileşimindeki silis oranı yüzde 81, borik asit oranı % 12 ve bakiyesi aluminyum ve sodadan oluşan, ısıya karşı yüksek direnç gösterdiği ve kimyasal reaksiyonlara girmediği için laboratuvar malzemesi ve mutfak eşyaları yapımında kullanılan cam.

    Pyrex, Yunan mitolojisinde ateş tanrısı olarak görevlendirilen Prometheus'tan esinlenerek kullanılmıştır. Borcam'ın ısıya dayanıklılık özelliğinin olması bu isimle vurgulanmıştır. Pyrex, 1908 yılında Corning Inc. tarafından, laboratuvar camı ve mutfak eşyası için kullanılan temiz, düşük ısıl genleşmeli borosilikat camı için kullanılan isim. 

    Aynı kökenden türeyen Pyrexia kelimesinin anlamı ise aşağıda gösterilmiştir; 
    Pyrexia,
    Pireksi. 
    Yüksek ateş. 
    Vücut ısısının aşırı yükselişi, 
    Ateşlenme hali, ateşli olma durumu. 
    Ateş,  Ateşlenme. 
    Ateşli olma. 
    Humma.

    Gürcü asıllı Sovyet devlet adamı, mareşal ve Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri ...

    Stalin,
    Josef Stalin,
    D. 18 Aralık 1878 Gori, Gürcistan
    Ö. 5 Mart 1953, Moskova,
    İosif Vissariyonoviç Çugaşvili,
    Iosif Vissarionovich Dzhugashvili,
    Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri.
    Gürcü asıllı Sovyet devlet adamı, mareşal ve politikacı.
    Koba, Stalin'in gençlik yıllarındaki lakabı.

    Stalin kelime anlamı olarak Rusça çelik demektir.
    1922 yılında seçildiği Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteriliği görevine 1953 yılına, ölümüne kadar 31 sene devam etmiştir. Bu süre içerisinde Lenin'in ölümünden sonra, Sovyetler Birliği'nin lideri olarak görev yapmıştır. 
    Stalin, Yosif Visaryonoviç, 18 Aralık 1878 yılında Gürcistan Gori’de dünyaya geldi. Babası kundurucaydı. 7 yaşında çiçek hastalığına yakalandı. Bu hastalık yüzünde kalıcı izler bıraktı. 1888 yılında, Gürcistan'da rahip okuluna devam etti ve Rusça eğitim aldı. 1890 yılında at arabası kazası sonucu sol kolu sakatlandı ve hayatı boyunca tam iyileşmedi. Daha orta öğrenimi sırasında devrimci eyleme katıldı. 16 yaşında Gürcü Ortodoks Rahip Okuluna gitmeye hak kazansa da, burada otoriteye karşı başkaldırıp huzursuzluk çıkardığı için 1899 yılında okuldan atıldı. Bu dönemde Stalin, Lenin'in eserlerini okudu ve Marksist bir devrimci olmaya karar verdi. Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi'nin bolşevik kanadı saflarında yer aldı. Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi Kongresinde Lenin'in dikkatini çekti. RSDİP'in ve Bolşeviklerin Kafkas bölge temsilcisi konumuna geldi.
    Josef Stalin, Sovyetler Birliğinde, Planlı ekonomi, Kollektivizasyon ve Endüstrileşme uygulamaları ile 1928-1936 yılları arasında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinde köklü dönüşümlerin gerçekleştirilmesini sağladı. İkinci Dünya Savaşı sırasında parti liderliği, hükümet başkanlığı ve sovyet orduları başkomutanlığı görevlerini birarada yürüttü. Sovyetler Birliği iktisadi ve askeri açıdan A.B.D. ile Almanya’dan şonra üçüncü sırada yer aldı.


    Gürcistan, Gori'de Stalin'in vagonu

    Stalin hakkında bilinmeyenler;
    • Oğlu Yakov Nazi güçleri tarafından ele geçirildiğinde, büyük bir fidye talep edilmiş. Ama Stalin bu zor durumda bile fidye anlaşmasını hiç düşünmeden reddetmiş ve bir onbaşı yalnızca bir başka onbaşıyla takas edilir sözünü kullanmıştır. Böylece Yakov, Nazilerin elinde can vermiştir.
    • Savaşta kendi birlikleri adına gaddar kararlar almaktan çekinmemiştir. Büyük düşman birliklerini durdurmak için askerlerine yerlerini korumalarını söylemiş, geri çekilen askerlere ateş açılmasını emretmiştir.
    • SSCB galibiyetinin en önemli faktörü sayılan, hiç muharebe kaybetmeyen bir askeri deha olan Mareşal Jukov'un savaş bitince sürgüne göndermiştir. Stalin onun bir halk kahramanı haline gelip yerine geçmesinden korkuyordu.
    • Eğer Hitler intihar etmeseydi, Stalin'in onu bir kafese koyup bütün Avrupa'yı gezdireceği rivayet edilir. Hitler, Rus birlikleri Berlin'e girince sığınağında karısıyla birlikte intihar etmişti. Gençliğinde dini eğitim almış, papaz olarak yetiştirilmiştir. İktidara geldikten sonra ise binlerce papazı öldürtmüştür. Postdam konferansında ABD başkanı Truman ile bir araya gelmiş. Truman, Stalin hakkında boyu kısa olduğundan bücür şeytan olarak övmüştür.
    • Rejim düşmanı olarak gördüğü her vatandaşı tereddütsüz mahkum bırakabildiği Gulag'larda 1 milyona yakın vatandaşı zor şartlar altında çalışarak can vermiştir.
    • Stalin 5 Mart 1953 yılında öldü. Kızıl Meydan’ da Lenin’in yanına gömüldü.
    • Stalin’in ölümünden sonra Komünist Partisi genel sekreterliğine Kruşçev geldi. Stalincilikten uzaklaşma dönemini Krusçev başlattı.
    Eserleri;
    Anarşizm mi Sosyalizm mi?, 1907 
    Marksizm ve Ulusal Sorun, 1913 
    Leninizmin İlkeleri, 1924 
    Troçkizm mi Leninizm mi?, 1924 
    Diyalektik ve Tarihsel Materyalizm, 1938 
    Leninizm Üzerine, 1946 
    Marksizm ve Dil Üzerine, 1950 
    SSCB'de Sosyalizmin Ekonomik Sorunları, 1952 

    Eski dilde ezgi, makam, nağme...

    光明

    Terane,
    Farsça, Terane, ترانه
    İng. chant,
    დგას
    Ezgi, 
    Makam, 
    Nağme.
    Ahenk,
    Çok tekrarlandığından usanç verici bir durum alan söz.
    Çok yinelendiğinden bıktırıcı bir durum alan söz.
    Terane, Divan edebiyatında Rubainin bir adı.
    Rübainin bir başka ismi, terane.
    Terennüm. 
    Nağme, ahenk, makam.
    Bir şiiri makam ile okuma, 
    Şarkı söyleme.

    Önemli azın yasası ya da etken seyrekliği ilkesi olarak bilinen kuralı açıklayan İtalyan matematikçi ve ekonomist ...

    Vilfredo Pareto,
    Vilfredo Frederico Damaso Pareto,
    (d. 15 Temmuz 1848, Paris – ö. 19 Ağustos 1923, Cenova), 
    İtalyan iktisatçı, filozof ve sosyolog.
    1848 yılında Paris'te doğdu. Babası İtalyan ihtilalci Mazzi taraftarı olduğu için 1836 yılında Cenova'dan Fransa'ya göç etmiş. Babası Paris'te bir Fransızla evlenmiş. 10 yaşında iken ailesi ile beraber, sürgündekilere çıkan af sonucunda İtalya'ya geri dönmüş. İtalya'da fizik, matematik öğrenimi görmüş. 

    1869 yılında Torino Teknik Üniversitesi'nde fizik doktorası yapmış. Demir çelik sanayisinde çalışmış. İtalya'da 1874 yılında Coğrafya Akademisi'ne seçildi. 1877 yılından itibaren ekonomik teorilerle ilgili eserlerini yayınlamaya başladı. 1894 yılında Lozan Üniversitesinde ekonomi politik kürsüsünde ders vermeye başladı. 1912 yılına kadar iktisadi konularda yazılar yazdı. Pareto ve Lozan okulunun temsilcileinden olan iktisatçı Leon Walras ile beraber Lozan Ekolü'nün kurucusu olarak bilinir. İktisat Teorisi'ne matematik analiz metotlarını uygulamıştır. 1889 yılında Dina isminde Rus Kontesi ile evlenmiş. 1898 yılında amcasından çok büyük bir miras kalmış ve karısı terk etmiş. 1900 yılında Regis isminde 22 yaşında bir çıtır ile evlenip Genova gölü kıyısında, Cligny'de sakin bir hayat sürmüş.  1923 yılında Cenova'da ölmüş.

    Eserleri;
    Seçkinlerin Yükselişi ve Düşüşü (1901), Sosyalist Sistemler (1902-1903),
    Ekonomi Politik Elkitabı (1906), Genel Sosyoloji Dersleri (1916),

    Pareto ilkesi; 
    Önemli azınlık (%20) ile önemsiz çoğunluk (%80) arasındaki bu ilişki, 
    Pareto ilkesi,
    Pareto Prensibi, 
    Pareto kuralı,

    Önemli azın yasası,  Etken seyrekliği ilkesi, 
    Asgari Çaba İlkesi, 80 / 20 kuralı,  Dengesizlik İlkesi,

    Kural, bir sistem üzerindeki etkilerin %80’inin, etkenlerin %20’sinden kaynaklandığıdır.
    Pek çok olay için, etkilerin kabaca % 80'i etkenlerin % 20'sinden kaynaklanır. Bu ilke  İtalya' nın % 80 arazisinin sahibinin nüfusun % 20'si olduğunu gözleyen İtalyan ekonomist Vilfredo Pareto'nun adıyla isimlendirmiştir. İş dünyasında yaygın bir kuraldır. Mesela, satışların % 80'i müşterilerin % 20'sinden gelir. 

    "Sizin kazancınızın %80'ini karşılayan diğer %20'ye focus olmalısınız" diyen bir pazarlama kuralı oluşmuştur.

    Vilfredo Pareto, tarafından ortaya konulan Pareto verimliliği ile sadece yüzeysel olarak ilgilidir. Pareto her iki kavramı da nüfustaki gelir ve zenginlik dağılımı bağlamında geliştirmiştir. Belki de ilk defa duyduğunuz bu 80/20 kuralı, ortaya çıkan etkinin %80'i, etkenlerin sadece %20'sinden kaynaklanır. Önemli azın yasası (Law of the Vital Few) ya da etken seyrekliği ilkesi (Principle of Factor Sparcity) olarak bilinen bu kural, bir sistem üzerindeki etkilerin %80’inin, etkenlerin %20’sinden kaynaklandığını söyler. Unutmayalım ki bu ilke yaşamdaki dengesizlik prensibini anlamamıza yardımcı olduğu kadar, aslında hayatımızdaki ve günlük yaşantımızdaki birçok etkinin yalnızca %20 kadarının gerçekten önemli olduğuna kişisel zaman yönetimimiz için bu %20'lik kısma ağırlık vermenin gerekliliğine de vurgu yapıyor.

    Pareto ilkesi ilginç bir biçimde hayatın hemen hemen her alanında işlemektedir.
    • Pareto'ya göre dünya üzerindeki tüm ülkelerde nüfusun %20'si gelirlerin %80'ine sahip.
    • Trafikte meydana gelen kazaların %80'ini, yapılan hataların %20'si meydana getirir.
    • Satılan ürünlerin %20'si toplam karın %80'ini oluşturur.
    • Dolabınızda bulunan kıyafetlerinizin %20'sini tüm zamanlarınızın %80'inde giyersiniz.
    • Bir firmada yapılan işlerin %20'si gelirin %80'ini oluşturur.
    • Ülkenin % 80 zenginliğinin, nüfusun % 20'sine aittir. 
    • Sonuçların %80'i, girdilerin sadece %20'sinin etkisiyle oluşur.
    • Eğer bir işin en önemli %20’lik kısmını çok iyi yaparsak, işin %80'ini halletmiş oluyoruz.
    • Nedenler ve sonuçlar arasındaki dengesiz orantı kaçınılmazdır.
    • Satışın kabaca %80'ini, satışçıların %20'si yapıyor.
    • Zamanımızın %80'inde, gardırobumuzdaki kıyafetlerin sadece %20'sini giyeriz.
    • Vaktimizin %80'i, tanıdıklarımızın yalnızca %20'siyle geçer.
    • Türkiye’deki yayınların %80’i, üniversitelerin % 20’si tarafından yapılıyor.
    • Nobel ödüllerinin % 86’sını, ülkelerin %20’si kazanıyor.
    • Microsoft en fazla raporlanan hataların %20'sini çözerek, çökmelerin %80’inin engellenmesinin mümkün olduğunu belirtmiş.
    • Bir şirkette giren paranın kabaca %80'i, müşterilerin %20'sinden geliyor. Yani 100 müşteriden en iyi 20'yi elde tutmakla, ciro ve karlılığın %80’ine hükmedilmiş olunuyor.
    • Bir işi bitirmek için ne kadar süreniz var ise o işi bitirmek o kadar zaman alır.
    "Evren bizimle barbut oynuyor; ancak zarlar hileli. Ana hedef, hangi kurala göre hile yapıldığını bulmak ve bunları kendi amaçlarımız için nasıl kullanabileceğimizi keşfetmektir.”  -  Joseph Ford

    Akdeniz ve Egede yetişen ve yemeği yapılan, Girit mutfağına özgü bir yıllık dikenli bitki ...


    Şevketibostan,
    Askalivrus, askolibrus.
    Bostanotu, 
    Şevketotu, 
    Mübarekdikeni, 
    Akkız 
    (Cnicus benedictus), 
    (Osmanlıca شوكتِ بوستان) 

    Papatyagiller familyasından olan şevketibostan, Akdeniz Havzasında yetişen ve yemeği yapılan, 60 cm boyunda bir yıllık dikenli bir bitkidir. 



    Bugün Orta Avrupa'da, Güney Amerika Birleşik Devletleri'nde, Orta ve Güney Amerika'nın bazı bölgelerde yabani bir ot olarak kendiliğinden yetişmektedir. Tüylü bir yapıya sahip olan şevketi bostan bitkisi kök kısmı toprağın altında yetişen sap kısmı ise yeşil olan bir bitki türüdür. Sap kısmı yeşil olan şevketi bostan bitkisi ağustos aylarında sarı renkte çiçekler açmaktadır. Şevketibostan bitkisinin topraküstü kesimleri körpeyken kesilip toplanır. Daha sonra iyice soyulup dikenlerinden temizlenir. Ege ve Akdeniz bölgesinde sebze olarak tüketilmektedir.



    Şevketi bostan bitkisi vitamin ve mineral zenginidir. İçerisinde magnezyum, kalsiyum ve demir minerali bulunan Şevketibostanın içerisinde, tadı acı olan sinisin adlı madde ile flavonid, uçucu yağ ve yapışkan bitki sıvısı vardır. 


    Girit mutfağında ve Girit'ten batı Anadoluya göç eden Girit Türkleri tarafından, şevketibostan bitkisi, kemikli kuzu etiyle pişirilerek yemeği veya haşlanarak salatası yapılır.

    Şevketibostan yemeğinin yapılışı;

    Malzemeler;
    500 gram ayıklanmış şevketibostan, 
    yarım limon suyu, 
    2 bardak soğuk su, 
    200 gram kuşbaşı kuzu eti, 
    15 arpacık soğan, 
    4 kaşık zeytinyağı, 
    1 çay kaşığı karabiber, 
    1 tatlı kaşığı tuz, 
    2 buçuk bardak sıcak su. 
    Terbiye için 1 tatlı kaşığı un, yarım limonun suyu.

    Hazırlanışı;
    Yarım limon suyunu soğuk suya dökün. Temizleyip ayıkladığınız ve doğradığınız şevketibostan sebzesini bu suya koyun. Başka bir tencerede kuzu etini zeytinyağıyla birlikte et suyunu verene kadar pişirin. Sonra suyunu çekene kadar pişirin. Üzerine soyduğunuz arpacık soğanlarını ekleyerek biraz daha pişirilir. Sıcak suyu ekleyerek bir süre bu şekilde pişmeye bırakın. Bir kasede yemeğin terbiyesi hazırlanır. Kase içine unu ve limon suyunu koyup karıştırın. Yemeğin suyundan da bir kaşık ekleyin. Daha sonra bu karışımı yemeğe ekleyin. Bu şekilde 25-30 dakika daha pişirin. Piştikten sonra tuz ve karabiberini ekleyin. Bir taşım karıştırıp ocağı söndürün. Afiyet olsun.

    Popüler Yayınlar

    İzleyiciler

    BULMACA ANSİKLOPEDİSİ