Çöl bölgelerinin yanı başında yer alan, çalı ve kurakçıl ağaçcıkların oluşturduğu bitki topluluğu...

Çaparal,
Çöl bölgelerinin yanı başında yer alan, çalı ve kurakçıl ağaçcıkların oluşturduğu bitki topluluğu.
Çöl bölgelerinde bazı çukurların tabanını kaplayan çoğunlukla tuzlu ve killi topraklar.


Ağırlama...

İzaz,
Ağırlama,
İkram,
Arapça: izaz.
Arapça, şerefli olmak, cömert olmak anlamındaki izz sözcüğünden türetilmiştir.
Berk muhkem yer.
Aziz kılma, yüceltme, ihsan etme.
Ağırlama.
Saygı ile ağırlama
Ağırlama, ikram etme, saygı gösterme.
Ağırlamak işi, ikram, izzet, saygı, hürmet etmek.

İpekli bir kumaş türü, çeşidi ...

Mantin,
Fransızca mantille.
Canfese benzeyen bir tür ipekli kumaş.
İpekli bir kumaş türü, çeşidi.
İpekli elbise.
Çiçekli atlastan yapılmış gelin elbisesi.

Atlas,
Canfes,
Kemha,
Luizin,
Nila,
Otoman
Pan, Ponje,
Sadakor (Açık saman renginde ipekli bir kumaş.),
Saten, Sevai, Sire Saten,
Tafta,
Vala.

Çukur yer...

Esik,
(İsik)
Halk ağzında esik.
Çukur yer.
Tepelerin düz kısmı.
Hafif sırt, yamaç.
Vadi.

Esik sözcüğünün başka anlamları;
Yer kırığı, 
Fay,
Çatlak,
Yer çatlağı,
Sel yarıntısı.
İnce uzun yol şeklindeki sel yarıntısı veya kurumuş dere yatağı.
Dağ ve tepelerde suların ayrı ayrı yamaçlara ayrılıp aktığı bölge.
Kadın (Gaziantep ve Ankarayöreleri)
Uçurum.
Rüzgar almayan kuytu yer.
Hafif rüzgar alan ve rüzgarların üzerini yaladığı yüksek arazi parçaları.
Suyu kesilmiş dere.
Günü dolmadan doğan çocuk.
Eksik, noksan.

Artvin Ardanuç' da bir kaplıca...

Ballıca,
Gülüce.
Artvin Ardanuç' da bir kaplıca. Ardanuç kasabası Artvin kentine 39 kilometre uzaklıktadır. Karadeniz Bölgesi’ nin doğu ucundadır. Ardanuç adı Gürcüce Artanuci’ den gelir. Ortaçağda Gürcü hanedanı Bagrationilerin önemli merkezlerinden biri olmuştur.

Artvin Kaplıcaları;
Otingo Kaplıcası:
Zeytinlik Kaplıcası: İl merkezine ortalama 5 km mesafede yer almaktadır.
Ilıca Kaplıcası: Şavşat ilçe merkezine 12 kilometre uzaklıkta yer almaktadır.
Ciskara Şifalı Suyu: Kent merkezine 20 km mesafede yer almaktadır.
Güngörmez Şifalı Suları: Yusufeli ilçesine bağlı Güngörmez dağlarındadır.
Palazor Kaplıca.
Şavşat kaplıcası (Günümüzde harabehalde)
Mikelet Kaplıcaları: İlçenin Çoraklı köyündedir. Çoraklı İçmesi olarak da tanınır.

Artvin’de yer alan kaplıcalar başta; kalp, mide ve bağırsak problemlerine iyi gelmektedir. Bu kente gelen ziyaretçiler aynı zamanda harika bir doğal güzelliği keşfetme fırsatını elde ederler. Şayet mide ve bağırsak problemlerinden muzdarip insanlara iyi gelen şifalı suların bulunduğu bu kentimiz aynı zamanda yayla turizmi açısından da iddialı bir konumda yer almaktadır. Buradaki sular hem içme suyu hem de banyo suyu olarak da kullanılmaktadır.

Civanperçemi de denilen ve çiçekleri halk hekimliğinde kullanılan otsu bir bitki...

Ayvadana,
Akbaşlı,
Arapsaçı,
Barsamotu, Binbir yaprak otu,
Dağçayı, Dülgerotu,
Kandilçiçeği, Keteğen,
Marsamotu,
Yaraotu,
Uludağ' da yetişen civanperçemi'ne Ebümülük denir.

Civanperçemi (Achillea millefolium);
Yöresel olarak akbaşlı, barsamaotu, binbiryaprakotu, marsamaotu, beyaz civanperçemi, sarı civanperçemi ve kandilçiçeği diye de anılır. Mayıs-Ekim ayları arasında çiçek açar ve 30-70 cm arasında boylanır. Çayırlarda, tarlalarda, yol kenarlarında bolca yetişir. Türkiye'de 40 kadar civanperçemi türü bulunmakta ve bunların birçoğu kullanılıyor. Çok yıllık ve otsu bir bitkidir.

Ege yöresine özgü, patlıcan ve kuşbaşı etle yapılan bir yemek...

Zimirnika,
Pabucaki,
Malzemeler;
750 gr. kuşbaşı kuzu eti,
8 adet bostan patlıcanı,
2 adet orta boy soğan,
6 adet orta boy domates,
Tuz, Karabiber.

Yapılışı;
Patlıcanlar alacalı soyulur.İçleri oyulur ve tuzlu suda acısı çıksın kararmasın diye bekletilir.Ufak ufak doğranmış kuzu eti ve domates, rendelenmiş soğan, tuz, karabiber karıştırılır. Hazırlanmış harç patlıcanların içlerine doldurulur. Üstleri domates parçaları ile kapatılırak dizilir. Üzerine 1.5 bardak su ilave edilir. üzerine 3 adet domates rendelenerek kapağı kapatılır ve 1.5 saat ağır ateşte pişirilir.
Afiyet olsun...

Ayrıca Yunanistan'da yayımlanan yemek kitaplarında bizim mis gibi sarmısaklı köfteye Sucukaki Zimirnika derler.

Eski Peru halklarının dokuz gün süren dinsel bayramı...

Raymi,
Inti Raymi Festival,
İnkalar genellikle güneşe adanmış tapınaklar inşa etmişlerdir. İnkalar’ın egemenliğine girmiş halklar kendi bölgelerinde, onlarla ittifak olduğunu göstermek üzere veya gerçekten tapınmak amacıyla çeşitli güneş kültü yapıları inşa etmişlerdir. Kültün coğrafi genişlemesine tanıklık eden bu yapılardan bazıları günümüzde halen görülebilir durumdadır. 

İmparatorluğun en önemli bayramı İnti Raymi idi; kış gündönümünde, yani güney yarımküresinde en kısa gün olan 21 Haziran’da kutlanırdı. Bu bayram sırasında hem önceki yılda bahşedilmiş tüm iyi şeyler için şükran ifade edilirdi, hem de tarımsal ürünlere ilişkin olarak Güneş’ten korunma dileğinde bulunulurdu. Bu uygarlıkta başta bulunan ulu öndere İnka’nın tek efendisi anlamına gelen Sapa İnka ünvanı verilirdi. Peru’ nun Cuzco kenti, uygarlığın başkentiydi. İlk kez Peru'nun dağlık arazilerinde bir oymak olarak ortaya çıkan İnkalar zamanla önce krallık, daha sonra (14.-15 yy.'da) imparatorluk haline geldiler. 

Politeizm, animizm ve şamanizmin bir karışımı olarak ifade edilebilecek İnka dininde İnka hanedanınca desteklenen ve ibadet edilen tanrı, İnti'dir (Güneş Tanrısı). İnkalar bu tanrının bedenlenmiş temsilcisi olarak gördükleri imparatorlarını Güneşin Oğlu diye tanımlardı.

Hastalık derecesinde alışveriş yapma saplantısı...

Oniomani,
Oniomania,
Alışveriş hastalığı.
Yunanca, Greek onios; alışveriş, mania; çılgınlık, 
Alışveriş çılgınlığı.
Oniomani alışveriş çılgınlığı, deliliği demektir.
Hastalık derecesinde alışveriş yapma saplantısı. 

Son yıllarda oniomania olarak tanımlanmış olan bu bozukluk, son yıllarda ise pek çok kaynakta kompulsif alışveriş olarak ele alınıyor. Bu bireyler alışveriş yapmadan önce gerginlik ya da uyarılma duygusunda giderek artma hisseder. 

Kleptomani, (Çalma Hastalığı):
İhtiyacı olmadığı, hemen kullanmayacağı halde ve maddi değeri nedeniyle satma düşüncesi olmadan bir takım nesneleri izinsiz olarak alarak, onlara sahip olma şeklinde bir dürtü kontrol bozukluğudur.


Zoralım ...

Müsadere,
İstirdat,
Müsadere,
Yasak edilen bir şeyin kanuna göre elden alınması. 
Kanunen kaçak veya yasak olan bir şeye resmen el koyma, zor alım.
Zulüm ve cebir. 
Cebren.

Zincirden yular ya da ayak kösteği...

Keşen,
Zincirden yular ya da ayak  kösteği.
Zincirden yapılmış yular ya da ayak kösteği.
Ayağına köstek vurulmuş.
Hayvanın ayağına köstek vurmak.
Hayvan ayağına vurulan köstek, bukağı.
Bir işi, yürümez duruma getirmek, engellemek.

Keşen sözcüğünün diğer anlamları:
Peştemal, bir çeşit başörtüsü
Tırmık.
Çeşit, tür.
Yayılmış, azmış yara.
Sürülen tarladaki iri toprak parçalarını ufaltmak için çekilen çalı, tahta sürgü.
Donmuş boz renkli toprak.
Badana.
Su kovası.
Dert, sıkıntı.
Kırmızı, özlü yapışkan toprak.

Zina eden kadın...

Zaniye,
Arapça: zaniye.
Zina eden kadın. 
Meşru olmayan nikahsız cinsi münasebette bulunan kadın.
Zaniye Arapça zanі kelimesinden türetilmiştir. Zani zina eden anlamından gelir. Zaniye, zina eden kadın demektir. Nikahsız cinsel ilişkiye ise zina denir.

Zina:
Nikahsız cinsel ilişki.
Aralarında evlilik bağı olmayan kişiler arasındaki cinsel ilişki.
Haram ve büyük günah olan ve nikahsız olarak yapılan cinsi münasebet.
Zina eden, 
Zinakar, 

Cima:
Arapça: cima,
Eski dile kullanılan bir kelimedir. İnsanlarda çiftleşme, cinsel ilişki anlamındadır.
Cinsel ilişki.
Cima etmek, 
Cinsi münasebette bulunmak. 
Çiftleşmek. 
Zamm etmek.

Zina işleyen, eden ...

Zani,
Arapça: zani, (ﺯﺍﻧﻰ).
Arapça, zina etmek anlamındaki zina kelimesinden türetilmiştir.
Zina eden (kimse).
Zina eden. 
Meşru olmayan nikahsız cinsi münasebette bulunan.

Zaniye:
Arapça zaniye, (ﺯﺍﻧﻴﻪ). 
Zani kelimesinin müennes şeklidir.
Zina eden kadın.

Zincirleme...

Teselsül, 
Zincirleme, 
Zincir gibi birbirine bitişik kısımlar olma. 
Silsile peyda etme. 
Zincirleme halinde olan, birbirine bağlı, silsile, dizi.
Bazı şeylerin zincirleme olarak birbiri ardınca dizilmeleri; eşya ve olayların birbirine dayanarak arka arkaya gelmeleri. Mümkün olan eşya ve olayların husûle gelmede birbirlerinin müessiri olarak, yani birbirlerine sebep müsebbeb (illet ve ma'lûl) olarak mazi yönünde bir noktada durmaksızın sonsuza doğru devam etmesi.

Silsile; 
Birbirine bağlı, birbiriyle ilgili şeylerin oluşturduğu dizi, sıra.
Bilinen en eski atalardan yaşayan torunlara kadar aile sırası.

Müteselsil; 
Birbirini takib eden. 
Zincirleme, arasız, uzayıp giden. 
Birbirine bağlı olarak, peşpeşe devam eden.

Zinde, dinç ...

Diri, 
Dinç.
Zinde.
(Farsça)
Tuana,
Tendürüst,
Diri, yaşayan, canlı. 
Dinç, sağlam, güçlü kuvvetli. 
Yaşamakta olan, yaşayan, canlı, ölü karşıtı.
Solmamış, pörsümemiş.
Gereği kadar pişmemiş.
Güçlü, zinde, canlı.
Gücü ve sağlık durumu yerinde, canlı, zinde, tendürüst, tuvana.

Zorlu, katı, şiddetli...

Yeğin,
(Yiğin),
Yeğ kelimesinden türetilmiştir.
Çok güçlü, hızlı, şiddetli,
Zorlu, katı, şiddetli.
Baskın, üstün.
Üstün, yenmiş.
Zorlu, şiddetli,
Üstün, faik, galip, kuvvetli, şiddetli, baskın.

Yeğin teriminin halk dilinde başka anlamları:
Yiğit, çevik, güçlü, hızlı, çalışkan.
Tez davranışlı, tez canlı, atılgan.
İyi, uslu.
İyiliği, yardımı seven.
Yakışıklı.
Güzel, ince.
Şişman, besili.
Acımasız.
Çok bol, bereketli.
Uygun, yerinde.
Ağır, yüklü
Yığın. 
Hafif.

Zurnalı ve tulumlu bir çalgı...

Gayda,
Gayda kamıştan yapılmış çift düdük ve tulumdan oluşan, tiz sesli, nefesli bir enstruman adı olup Trakyalı, Bulgar, Makedon ve İskoçların milli çalgısıdır. İskoç Gaydası, İrlanda Savaş Gaydası en tanınmış modelleridir. Kuzeydoğu Anadolu’da tulum (Türkçe), dankiyo (Rumca), tsimpona (Latince), guda (Lazca) adlarıyla bilinen sürekli pes ses veren ek boruya (İngilizce drone) sahip olmayan çeşitlerinin yanısıra Trakya ve Balkanlar da gayda adıyla bilinmektedir. İskoçya’daki çeşidine Gayda denir. Türklerde, Trakya ve Doğu Karadeniz yöresine özgü bir çalgı olmuştur.

Muhtelif yerlere göre isimleri;
Bock (Çek Cumhuriyeti)
Dankiyo (Rumca), (Trabzon)
Tulum (Türkiye)
Cimpoi (Romany)
Duda (Macaristan/Polonya)
Koza (Polonya)
Diple (Hırvatistan)
Tsambouna (Yunanistan On iki ada)
Askambandoura (Girit)
Gajdy (Polonya/Çek Cumhuriyeti/Slovakya)
Gaita (İspanya)
Surle (Sırbistan/Hırvatistan)
Mezoued/Zukra (Kuzey Afrika)
Bagpipe(İskoçya)

Zorlayıcı ...

Cebri, 
Mecburi,
Arapça: cebri.
Zoraki, zorla.
Zorla yapılan,
Zor kullanılarak yaptırılan.
Cebri muamele.
Zorla, zorunlu olarak.  
Zorla icra olunan, rızası olmadan zorla yaptırılan.  

Zorla icra olunan, 
Zorlama,
Rızası olmadan zorla yaptırılan. 
Cebriye fırkasından olan.  

İnsan iradesini inkar eden batıl bir mezhebe inanan kimse.  
Zorla, zorlamalı.  
Zoraki, zorla. 
Kulun iradesini inkar eden batıl Cebriye mezhebi.

Zorlu, sindirici güç...

Satvet,
Arapça: satvet, (ﺳﻄﻮﺕ),
Hışım ve şiddetle kavrayıp almak, birisinin üzerine şiddetle sıçramak ve hamle etmek.
Karşı konulmaz derecede zorlu, sindirici, boyun eğdirici güç.
Kuvvetle birinin üzerine sıçrama.
Ezici kuvvet. 
Hışım ve şiddetle kavrayıp almak. 
Birisinin üzerine şiddetle sıçramak, atılmak ve hamle etmek
Zorlu ve ezici güç
Zorlu, sindirici güç.
Ezici kuvvet, zorluluk.
Güç, ezici kuvvet.
Güçlülük.
Zorluluk.
Yeğin,

Zorlu, katı, şiddetli...

Yeğin,
Zorlu, katı, şiddetli.
Baskın, üstün, iyi, yiğit, güçlü, çalışkan, 
Bereketli, 
Bol.
Çok güçlü, hızlı, şiddetli,
Zorlu, katı, şiddetli.
Baskın, üstün.
Üstün, yenmiş.
Zorlu, şiddetli,
Üstün, faik, galip, kuvvetli, şiddetli, baskın.

Zorluk, güçlük...

Usr,
Müşkülat.
Arapça: usr.
Güçlük, zor iş, zorluk, müşkülat. 
Sıkıntı, darlık, kıtlık.
Zorluk, güçlük.

Karşıtı: Yüsr.
Yüsr:
Kolaylık. 
Zenginlik.

Tuna Irmağı’nda kullanılan bir tür yolcu kayığı...

Oransa,
Gırlaç.
Tuna(Donau) Nehri, Almanya'nın güneyinde Kara ormanlar bölgesinde Brege ve Brigach ırmakları (678 m)  Donaueschingen' de birleşmesiyle meydana gelir. Donaueschingen'den Karadeniz'e döküldüğü Sulina limanına kadar uzunluğu 2779 km' dir. Tuna nehri coğrafi bakımdan üçe ayrılır: 

Kaynağından Gönyü'ye kadar yukarı Tuna (988 km), Gönyü'den Turnu severin'e kadar orta Tuna (860 km) buradan nehir ağzı Sulina kadar aşağı Tuna (931 km).

Kaynağından denize döküldüğü noktaya kadar Almanya, Avusturya, Slovakya, Macaristan, Hırvatistan, Sırbistan, Bulgaristan, Romanya, Moldova ve Ukrayna olmak üzere toplam 10 ülkenin topraklarını katetmektedir. Tuna nehri havzasının yüzölçümü 817.000 km2, uzunluğu 1690 km, eni ise 820 km'dir. Tunanın kolları; İnn (505 km), Drava (893km), Tisza (966km), Sava (861km), Morava (563km), Olt (542km), Siret (726km) ve Prut (950km).

Konfüçyanizm' in, "hakbilirlik" alnamına gelen yedi temel ilkesinden biri...

Yi,

Konfüçyüs;
Çinli filozof,
M.Ö. 551 - M.Ö. 479 tarihleri arasında, Doğu Zhou Hanedanlığı döneminde yaşadığı sanılmaktadır.
Kong Qiu adı altında, Lu devletinin Qufu şehrinde (günümüzde Shandong eyaleti) doğmuş ve aynı şehirde vefat etmiştir.
Öğretisinin ana teması insancıl düzendir. Buna ulaşmanın yolunun diğer insanlara saygı ve atalara hürmet etmekten geçtiğini belirtmektedir. Konfüçyüs  Yüce ( junzi), mükemmel manevi insan olarak anılmaktadır. Yüce/iyi insan, ancak dünya bütünüyle uyum içinde yaşayan insandır: 

Ahlaki varlığımızın tüm dünya düzeniyle uyum içinde olma noktasına erişmesi, insanın ulaşabileceği en büyük amaçtır. Uyum, denge ve iç huzura erişmenin yolu.

Konfüçyüs' e göre eğitimden geçer.
Anaya-Babaya saygı (Xiao),
İnsancıllık / Merhametlilik (Ren),
Adalet (Yi),
Yazıtlar / Ayinler (Li).

Hıristiyanlıkta şarap ve ekmeğin kutsandığı dinsel tören...

Kudas,
Liturya
Teramo,
Hıristiyanlıkta şarap ve ekmeğin kutsandığı dinsel tören.
İsa Peygamber'in havarileriyle birlikte yediği son yemeği anmak için, Hristiyanların kilisede bir kap içinde ekmek ve şarabı kutsayarak yaptıkları tören.
Hıristiyanların kilisede bir kap içinde ekmek ve şarabı kutsayarak yaptıkları tören.

Manda sütünden üretilen bir İtalyan peyniri ...

Mozzarella,
Dünyaca tanınan bir tür peynirdir. Peynir genellikle dilimlenmiş olarak servis edilir. Mozzare sözcüğü, İtalyanca' da kesmek anlamına gelmektedir. Mozzarella peyniri, taze olduğu sürece genellikle beyazdır. Ancak, sütünden yararlanılan hayvana veya tazeliğe bağlı olarak sararabilmektedir. Mozzarella peyniri, yüksek yağ oranı nedeniyle yarı-yumuşak bir peynirdir. 

Bu nedenle özellikle geleneksel olarak günü gününe servisi yapılmaktadır. Ancak salamura olarak 1 haftaya kadar bekletilebilmektedir. Günümüzde vakumlu poşetler yardımıyla bu süre uzatılabilmektedir. Ayrıca az yağlı mozzarella peyniri 1 aya kadar bekletilebilmektedir. Ancak içindeki katkılarla beraber bu süre çok daha uzatılabilmektedir. Az yağlı peynirler de bu bağlamda son kullanma tarihi 6 aya denk gelecek şekilde satılır. Mozzarella peyniri pizza, lazanya gibi yiyeceklere katıldığı gibi, dilimlenmiş domates ve fesleğe ile beraber tüketilebilmektedir.

Manda, su sığırı ...

Dombay 
(Donbey),
Camuz, Camız, Camuş,
Kömüş,
Su sığırı,
Uzun seyrek kıllı derisinin rengi siyaha yakın, uzun boynuzlu, geviş getiren bir hayvan. 
Asya mandası (Bubalus bubalis), Camış olarak da bilinir, Türkiye'de camız, camış, kömüş ve donbey adları ile de anılır.

Boynuzlugiller (Bovidae) famiyasının sığırlar (Bovinae) alt familyasına ait bir tür. Çoğunlukla ev hayvanı olarak tanınır. Yabani mandaların sayıları çok azalmıştır.

Türkiyede ev hayvanı olarak yetiştirilen mandaların sayısı 1982 yılında 1.002.000 iken, 2006 yılına kadar 104.965'e düşmüştür (DİE,2006).
Çoğu diğer dillerde suya bağımlı yaşama şeklini ifade eden isimleri vardır; Water buffalo gibi. 

Angola’nın iç kesiminde bir il...

Bie,
Angola güneybatı Afrika'dadır.
Portekiz'in bir denizaşırı sömürgesi olarak, Portekiz Batı Afrikası olarak da adlandırıldı. Namibya, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Zambiya komşularıdır. Batıda Atlas Okyanusu vardır. Eski bir Portekiz sömürgesidir. 
Petrol ve elmas gibi önemli doğal kaynakları vardır. Bantuların kullandıkları N'gola kelimesinden Angola olarak Portekizce'ye geçmiştir.

İdari bölümler (18);
Başkent: Luanda
Bengo, Benguela, Bie,
Cabinda, Cuando Cubango, Cuanza Norte, Cuanza Sul, Cunene,
Huambo, Huila,
Luanda, Lunda Norte, Lunda Sul,
Malanje, Moksico, Namibe, Uige, Zaire.

Nüfusun etnik dağılımı: 
(1998)
Ovimbundular %37, 
Kimbundular %25, 
Bakongolar %13, 
Melezler (Avrupalılar ve Afrika yerlilerinin karışımı) %2, 
Avrupalılar %1, diğer %22
Din: Yerel inançlar %47, Roma Katolikleri %38, Protestanlar %15 
Dil: Portekizce (resmi), Bantuca ve diğer Afrika dilleri 
Para birimi: Kwanza (AOA)

Endüstri: petrol; elmas, demir yatakları, fosfat, boksit, uranyum ve altın; çimento; madencilik; gıda; balıkçılık; biracılık; tütün ürünleri; şeker; tekstil

Sipahilerin giydiği bir tür keçe külah...

Hartavi, 
Yeniçeri keçesine benzeyen toparlak, keçe külahtır.
Klasik çağ Osmanlı ordusunun belkemiğini oluşturan Tımarlı Sipahiler, ordu içindeki en kalabalık asker sınıfını oluşturur. Tımarlı sipahilerin Osmanlı askeri ve idari sistemi içindeki konumları Avrupalı tarihçilerce Orta Çağ Avrupası'nın şövalye sistemi ile karşılaştırılmalarına ve bazı kaynaklarda Osmanlı şövalyeleri olarak tanımlanmalarına neden olmuştur.

Tımarlı sipahi sınıfı temel olarak Türk atlı göçebe hayat tarzından kaynaklanan, Alp veya Batur olarak adlandırılan beye yeminle bağlı, asil, atlı savaşçı tipinin Klasik Osmanlı çağındaki ifadesidir. 

Hindistan’dan Filipinler’e kadar uzanan bölgede yaşayan bir geyik...

Rusa,
Rusa Geyiği,
Sika Geyiği,
Alageyik,
Peder David geyiği (Çin),
Beyaz dudaklı geyik,
Kızıl Geyik(Orta Asya),
Sibirya karacası,
Benekli Geyik,
Çital,
Asya' da yaşayan bir geyik türü.
Hindistan’dan Filipinler’e kadar uzanan bölgede yaşayan bir geyik.

Müslüman kadınların yüzlerine örttükleri tül...

Lisam,
Arapçada Lişam kelimesi peçe, yaşmak anlamındadır.
Eskiden Müslüman kadınların yüzlerine örttükleri tül, yaşmak için Lisam denmekteydi.
Yüzörtüsü, başörtüsü;
Hımar (tekil), Humur (çoğul).
Burka,
Cilbab,
Nikab, Nasif,
Lifam, Lisam,
Mikne.

Tuareglerde yüzün alt kısmını örten kumaş parçasına da lisam denilmektedir.
Delikanlılık çağında yüzlerini örtmeye başlayan Tuaregler, ölene kadar yüzlerini bir daha kimseye göstermiyor.

Güzelavratotundan çıkarılarak hekimlikte kullanılan zehirli bir ilaç...

Atropin,
Güzelavrat otu,
Atropa belladonna,
Atropa bella-donna.
Kelimenin kökeni İtalyanca'dan gelir. Bella-Donna, güzel kadın, güzel avrat anlamına gelmektedir.
Patlıcangiller familyasına ait çok yıllık otsu bir bitkidir. Atropin, bitkinin halüsinojenik özellikleri olan oldukça zehirli yemişleri ve yapraklarından elde edilir.

Avrupa, Kuzey Afrika ve Batı Asya'da yetişen, güzelavrat otu dallanmış, otsu ve çok yıllık bir bitkidir. Çoğunlukla etli köke sahip bir yarı çalı olarak görülür. Bitki 1.5 metre, uzun oval yaprakları ise 20 cm uzunluğa kadar erişebilir. Çan şekilli çiçekleri hafif yeşil, soluk mor ve az kokuludur.

Meyveleri olgunlaştıkça yeşilden parlak siyaha uzanan ve yaklaşık olarak 1 cm uzunluktaki yemişlerdir. Bu yemişler tatlıdır ve zehirli alkoloidler içermelerine rağmen taşıdıkları tohumlarla yayılmayı da sağlayan hayvanlar tarafından tükeltilirler.

Atropin maddesini kadınlar bir zamanlar göz bebeklerini büyütmek için kullanmışlardır.

İspanya ve Cezayir’de, tatlı badem, koruk, su ve şekerden yapılan serinletici içki...

Agraz,
Arapça agraz, (اغراض)
Koruk suyu.
İspanya ve Cezayir'e özgü, badem, koruk, su ve şekerle yapılan serinletici içecek
İs­panya ve Cezayir’ de, tatlı badem, koruk, su ve şekerden yapılan serinletici içki. 

Agraz kelimesinin diğer anlamları;
Garaz. 
Gaye, maksat, istek, arzu.
Kötü niyet ve düşmanlıklar.
(Osmanlı Dönemi)
Arapça garazlar (agraz)
Garez: maksatlar, niyetler.
Garazlar. 
Fiil yapılırken gözetilen gayeler. 
Kasden ve bilerek yapılan kötülükler.
Kötü niyet ve düşmanlıklar.
Kin.
Hedef, amaç, maksat.

Kuzey Amerika’daki Kayalık Dağlar’da kışın esen kuru ve ılık rüzgara verilen ad...

Şinuk,
İngilizce: chinook,
Kuzey Amerika’ daki Kayalık Dağlar’ da kışın esen kuru ve ılık rüzgara verilen ad.
Kuzey Amerika'daki Kayalık Dağlar'ın doğu yamaçlarında kış aylarında esen kuru ve ılık rüzgar.
Şinuk, bir dağ sırasının dik açılarda veya dağ sırtı yönüne yakın dik açılarda esen kuvvetli rüzgarlara maruz kalması durumunda meydana gelir. Nemli hava, hem bulutu hem de yağışı rüzgar yönüne getirerek dağlara doğru zorlanır. Alçalan hava daha sonra ısınır. ve dağların rüzgar altı tarafından aşağı doğru zorlandığı için daha kuru Dünya genelindeki dağ sıralarının rüzgar altı tarafında ara sıra meydana gelen nispeten sıcak, kuru ve sert rüzgarlar birçok isimle bilinir. Kanada'da ve Amerika Birleşik Devletleri'nin kuzeyinde bu rüzgarlara şinuk denir. 

Rocky Dağları'nın doğu tarafında ılık, kuru rüzgar. Şinuk genellikle güneybatıdan eser. Ancak yönü topografyaya göre değişebilir. Yoğun bir soğuk havanın ardından devreye girdiğinde, soğuk hava kütlesinin dakikalar içinde çok daha sıcak bir hava kütlesiyle yer değiştirmesi nedeniyle sıcaklık 15 dakika içinde -7°C' tan 4°C' a yükselebilir.

Osmanlı devlet ileri gelenlerinin kullandığı bir bıçak türü...

Akva,
Arapça, akva, (ﺍﻗﻮﻯ).
Bir tür sırmalı ve köstekli bıçak.
İleri gelenlerin kullandığı bir bıçak türü.
Devlet ileri gelenlerinin kullandığı bir bıçak türü.
Osmanlı devleti ileri gelenlerinin kullandığı bir çeşit bıçak.

Aka sözcüğünün diğer anlamları;
Kuvvet, güçlü olmak.
Çok (daha, en, pek) kuvvetli.
Daha kuvvetli.
En kuvvetli.
Kuvvetli, sağlam.
Çok güçlü, en kuvvetli.
Kuyruğu beyaz, gövdesi siyah olan dişi koyun.

Osmanlı devletinde has ahırın en büyük yöneticisi...

İmrahor,
Mirahur,
Osmanlı devletinde has ahırın en büyük yöneticisi.
Padişah ahırlarına ve onlarla ilgili gereçlere bakmakla görevli kimse.
Osmanlı Devletinde padişah ahırlarının yönetimiyle görevli kimse, mirahur.
Osmanlı devletinde padişahın atlarına bakmakla görevli olan saray görevli teşkilat.

Bu teşkilat, diğer önemli kurumlar gibi, Osmanlı imparatorluğunda da Anadolu Selçuklular' ından ve Memluk devletindeki örneğinden yararlanılarak kuruldu. Büyük imrahor, padişah atının yanında yürüyebilir, üzengi veya rikabı hümayun ağaları arasında yer alırdı. Teşrifattaki derecesi kapıcıbaşının altında, çeşnigirbaşının üstünde idi. Maaşlarından başka arpalık denilen dirlikleri de vardı.

Osmanlı devletinin ekonomik bunalım içinde bulunduğu dönemlerde ayaklanma çıkaranlara verilen ad...

Celaliler,
Osmanlı devletinin ekonomik bunalım içinde bulunduğu dönemlerde ayaklanma çıkaranlara verilen ad.
Celallenmek deyimi de, Celali ayaklanmalarının günümüze getirdiği bir tabirdir.

Celali İsyanları, 16. ve 17. yüzyıllarda, Osmanlılar döneminde Yavuz Sultan Selim zamanında Anadolu' da toplumsal ve ekonomik yapının bozulmasından kaynaklanan ayaklanmaların tümüne verilen addır. Bozoklu Şeyh Celal önderliğinde topraksız köylüler, ağır vergilerden ezilenler, toprakları elinden alınmış eski sipahiler, sekbanlar, yerel idarecilerin baskı ve adaletsiz yönetiminden şikayetçi olan kitleler, 1519 yılında Osmanlı yönetimine başkaldırdı. Tokat yöresinde başlayan ayaklanma, aynı yıl içerisinde kanlı bir biçimde bastırıldı. Yozgat' ın eski adı Bozok' tu. Bu yüzden Bozoklu Şeyh Celal olarak bilinir. Daha sonra Celali isyanları yer yer Anadolu' nun farklı yerlerinde de ortaya çıkmıştır.



İdare lambası, idare kandili, toprak kandil ...

İlikmen,
İlikman,
(Toprak Kandil).
İdare lambası.
Şinanay,
Yunanca, lykhnari.
Halk ağzında, İdare kandili.
Ocak başına asılan yağ kandili.
(Uşak ve Konya yöresinde)

Altı aylığa kadar körpe yaban domuzu...

Fesek,
Yaban Domuzu(Suidae).
Domuz, Hınzır,
Domuz yavrusu,
Mozak, Bocuk,
Göcen, Çızga,
Potlak,
Burtlak,

Avrupa, Asya ve Kuzey Afrika'nın ormanlık ve bataklık alanlarında yaşar. İri-uzun kafalı, gri veya kahverengi sert tüylü bir hayvan. Erkeği 180 cm uzunluk, 100 cm yükseklik ve 200 kg ağırlığa ulaşabilir. Tarlalara büyük zararlar yaparlar. 30 yıl kadar yaşarlar.Avrasya , Afrika , Hindistan yabandomuzu belli başlı çeşitleridir.

Ormanlık ve sulak bölgelerde sürüler halinde yaşayan bir memeli. Evcil domuzun atasıdır. İri, kaba vücutlu ve atik bir hayvandır. Çoğunlukla Avrupa, Asya ve Kuzey Afrika'da rastlanır. Ilık bölge hayvanlarıdır. Avustralya'da bulunmaz. İri-uzun başının ucunda disk biçiminde oynak bir burnu vardır. Ayakları dört parmaklıdır. Üst köpek dişleri dışarı uzayarak yukarı kıvrılır. Bunları toprağı kazıyarak bitki köklerini çıkarmakta ve savunmada kullanır. Gündüzleri çalılıklar arasında uyuklar. Pis çamurlu sularda yatarak vakit geçirir. Gece sürüler halinde ortaya çıkarak tarlaları 30 cm'yi bulan güçlü dişleriyle sökerek ekinlere büyük ziyan verirler. Yediğinden fazlasını sökmek ve çiğnemek suretiyle israf eder. Bitki köklerine düşkündür. Solucan, fare ve sürüngen de yer. Erkekler ayrı gruplar halinde dolaşır. Üreme devrelerinde dişilerin arasına karışırlar. Kızgınlık dönemleri kasım-ocak arasındadır. Dişi 4 aylık gebelik devresinden sonra 2 ile 12 arasında yavru doğurur. Çoğunlukla doğum mart-mayıs ayları arasına rastlar. Yavruların kahverengi postları koyu çizgili ve beneklidir. Dişi ile beraber dolaşırlar. 3-4 yılda erginleşirler. Altı aylığa kadar körpe yaban domuzuna fesek denir.

Pis ve çirkin hayvanlardır. “Döğmeli Afrika domuzu”, dünyanın en çirkin hayvanı olarak şöhret yapmıştır. Düşmanları tarla sahipleri, kurt, vaşak ve leopardır. İnsanın kokusunu çok uzaktan alarak kaçarlar. Yaralı yabandomuzu çok tehlikelidir. Böyle bir durumda yüksek bir ağaca çıkmak en uygundur. Yavruları ile sıkıştırılan bir dişi de saldırgandır. Tarlalara büyük ziyan verdiğinden köpeklerin yardımıyla avlanır. Eti tirişinlidir.

Körler tarafından kullanılan ve bulucusunun adını taşıyan alfabe...

Braille,
Braille Alfabesi,
Louis Braille;
D. 4 Ocak 1809, Coupvray, Fransa 
Ö. 6 Ocak 1852 (43 yaşında), Paris (Fransa)
Görme özürlülerin dünyasını değiştiren ve aydınlatan bir buluşun sahibi olan Louis Braille 4 Ocak 1809 yılında Fransa'da doğmuştur.

Çocukluğun verdiği bir merak nedeniyle bir gün tek başına babasının çalıştığı ayakkabı tamir atölyesinde bir bıçakla derileri kesmeye çalışırken bıçak elinden kayarak sol gözüne saplanmıştı. Babası çocuğu hemen doktora götürmek yerine mahallede bir kadına götürmüş ve bu kadının uyguladığı yanlış ilaç ve tedavi sonucu Louis Braille’in gözü iyileşmek yerine tamamen kapanmıştı. Üstelik iltihap sağ gözüne de geçerek her iki gözünün kapanmasına yol açmıştı. Daha sonra doktora götürülen Louis Braille için yapılacak bir şeyin kalmadığı anlaşılmıştı. 

Fransız ordusunda görevli bir subay, geceleri askerlerine düşmandan habersiz gizli emirler göndermek amacıyla bir yazı sistemi geliştirmişti. Gece Yazısı adını verdiği bu sistem çizgi ve noktalardan oluşuyordu. Çharles Barbier adlı bu subay bir gün Paris’teki Körler Okulunu da ziyaret ederek geliştirmiş olduğu bu yazıyı okul müdürüne gösterdi. Bu yazının görme özürlüler tarafından da kullanılabileceğini düşünüyordu. Ancak okul müdürü yazıyı inceledikten sonra görme özürlüler için bu yazının uygun olmadığına karar verdi. Çünkü, bu sistem çok sayıda noktalardan ve çizgilerden oluşuyordu ve oldukça karmaşıktı. Bu arada Louis Braille de Charles Barbier adlı subay tarafından geliştirilmiş olan yazıyı incelemiş ve o da bu yazının görme özürlüler için uygun olmadığı kanaatına varmıştı. En uygun yazı sisteminin nasıl olması gerektiği konusunda Louis Braille'in kafasında bazı ip uçları belirmeye başlamıştı.

Böyle bir yazının çizgilerden değil sadece noktalardan oluşması gerektiğini düşündü. Artık sıra noktaların sayısı üzerinde en doğru kararı vermeye gelmişti. Louis Braille yaptığı sayısız denemeler ve uzun süren çalışmalar sonunda 1825 yılında 6 noktadan meydana gelen bir yazı sisteminin, görme özürlüler için en uygun sistem olduğuna karar verdi. Daha sonra 6 noktadan oluşan bu yazı sistemiyle alfabedeki harfleri oluşturdu.

Louis Braille bulduğu yazı sistemini, istediği biçimde geliştirdikten sonra gizli gizli okuldaki arkadaşlarına öğretmeye başladı. Kağıt üzerine noktalarla kabartılmış bu yazı arkadaşları tarafından da çok beğenilerek büyük bir kabul gördü. Ancak öğretmenler bu yazının okulda kullanılmasına karşı çıkıyorlardı. Louis Braille'in görme özürlüler için icat etmiş olduğu yazı sisteminin okullar tarafından kabul edilmesi o kadar kolay olmamıştır. Örneğin; ancak 1854 yılında Fransa'da, 1860 yılında ABD'de, 1868 yılında İngiltere'de breyl yazının okullarda kullanılması kabul edilebilmiştir.

Sonunda 1918 yılında ülkeler arasında Louis Braille’in icadı olan Breyl yazı üzerinde tam bir görüş birliğine varılarak diğer yazı sistemlerinin tümüyle terk edilmesi kararlaştırıldı. Böylece noktalar savaşı da sona ermiş oluyordu. Daha sonra 1932 yılında İngiltere ile Amerika Birleşik Devletleri arasında yapılan bir anlaşma sonucu bu gün kullanılmakta olan İngilizce kısaltma sistemi kabul edilmiştir. O tarihten bu güne kadar İngilizce kısaltma sisteminde hiç bir değişiklik yapılmamış olması da dikkat çekici bir husustur.

Bulucusunun adını taşıyan ve körler için hazırlanan evrensel yazı sistemi, alfabe ..

Braille, 
Louis Braille 
(d. 4 Ocak 1809 - ö. 6 Ocak 1852), 
Görme engellileri için dünya çapında okuma ve yazma için kullanılan körler alfabesinin sistemini icat etti. Braille Alfabesinde, 1' den 6' ya kadar belli bir düzen içinde sıralanmış kabartmalı noktaları parmaklarla üstünden geçerek okunur. Özel karakterler içeren Asya dilleri dışında hemen hemen her dile uyarlanmıştır. Louis Braille'in kendisi de görme engelliydi.

Braille alfabesi veya Körler alfabesi; 
1821 yılında Louis Braille tarafından geliştirilmiş görme engelli insanların okuyup yazması için kullanılan bir alfabe yöntemidir. İki kolon taşıyan dikdörtgen düzen üzerine dizilmiş altı kabartılmış noktadan oluşur. Her iki kolonda üçer nokta bulunur. 

Noktalardan her biri altmış dört farklı kombinasyondan birini oluşturması için farklı şekillerde dizilir.  Bu harfleri isimlendirmek için noktaların bulunduğu her bir pozisyon, yerlerine göre söylenir; 

Mesela, yukarıdan aşağıya, sol yanda 1'den 3'e kadar (temsili L harfi)  sağ ve sol yandan birinci (temsili C harfi).  

Braille sistemi aslında Charles Barbier'nin Napolyon'un talebi doğrultusunda, askerlerin gece karanlığında ışık olmaksızın anlaşmalarını sağlamak için geliştirdiği sisteme dayanır. 

Barbier'nin sistemi çok karışık ve öğrenilmesi zordu zira askeriye tarafından reddedilmişti. 1821 yılında Charles Barbier, Paris Milli Enstitüsü'nin körler bölümünü ziyaret etti ve Louis Braille ile tanıştı. Braille, Barbier'nin en büyük eksiğinin, alfabesinin sahip olduğu temsili harflerin insanın parmağını hareket ettirmedikçe anlaşılamaması olduğunu söyledi. Bu buluşta bir sembolden diğerine hızlıca geçilemiyordu. Kendisinin değişikliği, kör alfabesinde devrim yapan 6'lı nokta sistemiydi. 

İnce kabuklu bir erik cinsi...

Üryani,
Erik, gülgiller (Rosaceae) familyasından cinsinden meyvesi yenen bazı ağaç türlerinin ortak adıdır. Ülkemizdeki en tanınmış erik çeşitleri can eriği, papaz eriği, mürdüm eriği ve tatlı üryani eriğidir. 
Üryani eriği Kastamonu bölgesinde yetişen bir erik türüdür. Üryani eriği, Ağustos ayı başlarında olgunlaşır. Meyve olarak yendiği gibi kompostosu, pestili ya da marmeladı yapılabilir. 

Memleketimizde yetiştirilen erik çeşitleri;
Can, Santa Roja, Red Kennen, Climax, Formasa, Reine Claude Violette, Reine Claude Verte, President, Giant, Red Heart, Stanley, Köstendil, Karagöynük, Üryani, D'Agant'tır.

Üryani eriği dallarından toplandıktan sonra dış kabukları soyularak dizilir ve güneşte kurumaya bırakılırlar. Kurutulmuş erikler Hoşaf yapımında kullanılır. Pestil için ise erikler yaş meyve iken kabukları soyulduktan sonra kaynatılıp çekirdekleri çıkarıldıktan sonra özel hazırlanmış tahtaların üzerine ince bir şekilde serilerek kurutulur. Marmeladı ise kurutulmaya bırakılmadan önceki halidir.

Üryani eriği Ağacı gülgillerdendir. Bilindiği üzere eriğin özellikleri arasında sağlığa faydalı kısımlar da mevcuttur. Onlardan bir kaçını sayarsak; Bol miktarda B vitamini içermekte olup bağırsak ve mide sorunlarında tedavi özelliği vardır. Erik ayrıca potasyum ve magnezyum minerali açısından da zengin bir meyve olduğundan, uzmanlar karaciğer, kalp ve böbrek hastalıklarına, sindirim rahatsızlığı çekenlere, tuzsuz rejim yapan ve romatizma rahatsızlığı olanlara da önermektedir.

Üryani Eriği Kompostosu (Hoşafı);
Malzemeler;
1 Su bardağı kuru üryani eriği
1 Su bardağı toz şeker
5 Su bardağı su.

Yapılışı;
Kurutulmuş üryani eriklerimizi ılık su içersinde 5 dakika bekletiriz. Süzgece aldıktan sonra yıkarız. Yıkadığımız eriklerle birlikte bir tencereye 5 su bardağı su koyarak kaynatırız.(Ocak ısısının yüksek yani harlı olmasına dikkat etmeliyiz. Aksi halde kısık alevli pişirildiğinde erikler yumuşayarak dağılır.) Tenceremizin kaynamaya başlamasından sonra 30 dakika daha kaynatarak erikleri pişirmiş olacağız. Son olarak, kaynayan ve pişen eriklerimize 1 su bardağı şeker ilave edip 3 dakika daha kaynattıktan sonra ocak söndürülerek kompostomuzu soğumaya bırakırız. Soğuduktan sonra içime hazır olan hoşaf, özellikle mide ve bağırsak sorunlarının giderilmesinde, kabızlık şişkinlik,hazımsızlık gibi şikayetlerde ve ayrıca romatizma mafsal sorunları ile bağırsak solucanlarının tedavisinde hiç bir yan etkisi olmayan doğal bir şifa kaynağı olarak birebir etkilidir.

Yunan mitolojisinde, Dionysos' un annesi olan yeraltı tanrıçası...

Semele,
Dionysos,
(Dionysus),
Romalılar onu Bakkhus (Bacchus) olarak bilir.
Zeus ve Semele' nin oğludur. Şarap ve bitkiler tanrısıdır. Dans, festival ve eğlence gibi insanı gündelik yaşantıdan uzaklaştıran her şeyi temsil eder.
Semele Thebai'ın kurucusu olan kahraman, Kadmos ile Ares ve Aphrodite'den doğma Harmonia'nın kızlarıydı. Zeus ve Semele'nin aşkını kıskanan Hera, Semele'ye sevgilisi Zeus'tan, aşkının ispatı olarak tüm ihtişamıyla ortaya çıkmasını istemesini öğütledi.

Semele'nin her dileğini yerine getireceğine söz veren Zeus, tüm ihtişamı ve gücüyle, tüm ışığıyla, gökgürültüsü ve yıldırımlar eşliğinde kendisini olduğu gibi, hiçbir ölümlünün bakamayacağı şekilde Semele'ye gösterdi. Bunun sonucunda altı aylık hamile olan Semele öldü. Zeus henüz doğmamış yavruyu anneden alıp ölmeden hemen önce kendi uyruk kemiğine yerleştirmeyi başardı. Birkaç ay sonra Dionysos babasının uyruk kemiğinden doğdu. Hera'nın öfkesinden koruyabilmek için Zeus oğlunu talihsiz Semele'nin kızkardeşi ve Athamas'ın karısı Ino'ya emanet etti. Çiftin Learkhos ve Melikertes isminlerinde iki oğlu vardı. Aldatılan Hera, Zeus'a yardım edenleri cezalandırmaya karar verdi. Ino ile Athamas'ı çıldırttı. Athamas, oğlu Learkhos'u geyik sanarak kargısıyla öldürdü. Ino'da Melikertes'i kaynar sularda haşlayarak öldürdükten sonra, kendisine geldiğinde oğlunun ölü bedenine sarılarak denize atladı. Dionysos ise Hera'nın gazabından kaçabilmek için dünyayı dolaşmak zorunda kaldı.
Dionysos Yunanistan'a dönünce Thebai'a gitti. Orada Semele'nin kızkardeşleri kendisinin Zeus'un oğlu olmadığı, Semele'nin başka bir erkekle yaşadığı gayrimeşru bir ilişkinin bir sonucu olarak doğduğu dedikodusunu yaymışlardı. Thebai o zaman kendisi gibi Kadmos'un soyundan gelen kuzeni kral Pentheus tarafından yönetilmekteydi. Dionysos önce kendisi hakkında iftiraları yayan kadınları delirterek Kitheron Dağı'na kaçmalarını sağladı. Sonrasında ise Pentheus'u tanrı soyundan geldiğine ikna etmek için mucizeler gerçekleştirdi. Fakat Pentheus gördüklerine karşın ikna olmadı ve Dionysos'un tanrı soyundan geldiğini kabul etmedi. Son çare olarak Dionysos, Pentheus'u Kitheron Dağı'na gidip bir çam ağacının arkasına saklanarak oradaki kadınların çılgınlık hallerini kendi gözleriyle görmesi ve mucizeye şahitlik etmesi için ikna etti. Ancak Pentheus çam ağacının arkasına saklanmasına rağmen kadınlar tarafında farkedildi. Dionysos tarafından delirtilen kadınlar ağacı yerinden söktükten sonra Pentheus'u paramparça ettiler. Pentheus'un annesi Agaue, Kral'ın kellesini koparıp bir thyrsos'un (tepesi sarmaşıklarla kaplı, Dionysos'un simgesi olarak taşınan bir tür asa) ucuna geçirdi. Agaue bir aslan kellesi taşıdığını düşünmekteydi. Bu halde elinde asa ile Thebai'a döndü. Agaue ancak kendine geldiğinde öz oğlunu öldürdüğünü anladı.

Üç kişi arasında 32 kâğıtla oynanan, briçe benzer bir oyun...

Skat,
Almanca: Skat
İngilizce: skat,
Bir iskambil oyunu.
Üç kişi arasında 32 kağıtla oynanan, briçe benzer bir oyun.
Üç kişi arasında 32 kağıtla oynanan, briçe benzer bir iskambil oyunu.
Alman iskambil oyunu.
Skat, Almanya'da popüler bir kart oyunudur. Oyun üç oyuncu ile oynanmaktadır. 32 kartlık bir deste kullanılır. Oyun amacı, en yüksek puanı elde etmek için çiftler, diziler ve renkler oluşturmaktır. Skat, taktiksel bir oyun olup, stratejik hamleler yapmak için matematiksel analiz gerektirir. Oyuncular, eldeki kartlarını anlamakla birlikte, diğer oyuncuların oynadığı kartları tahmin etmeye de çalışırlar. Skat, Almanya ve Avrupa' nın bazı bölgelerinde çok popülerdir ve Almanya' da Milli sporlardan biri olarak kabul edilir.
Almanların ata sporu.
Skat: Skat oyununda, kapalı duran kart çifti.

Skat:
Danimarka'nin vergi ve gümrük işleri dairesi.


Halk dilinde çalı, geven yığını...

Palatır,
Halk dilinde çalı, geven yığını.
Sararmış tahılın tarlaya dökülen yaprakları.
Budanmış omcaların dibinden çıkan sürgünler.
Omcaların dipten çıkan sürgünlerini, piçlerini kırma işlemi.
Sararmış tahılın tarlaya dökülen yaprakları, çalı yığını.

Palatır sözcüğünün halk dilinde başka anlamları;
Sersem, beceriksiz.
Pencere.
Farsça: palatır, pencere demektir.

Alın...

Nasiye,
Alın.
Çehre, yüz.
Alın, yüz.
Çehrenin gösterişi, alın, yüz.
Eski dilde, nasiye.
Osmanlı döneminde, nasiye.
Nasiye, alındaki saç, perçem demektir.
Saçın bittiği cepheye, alına, aynı zamanda ba­şın ön kısmına da nasiye denir.

Antalya' nın Demre ve Finike ilçeleri arasında yer alan bir lagün...

Beymelek,
Beymelek Dalyanı, 
Beymelek Lagünü,
Türkiye'de ayakta kalan ve kendi kendine yeten sayılı sulak alanlardan birisidir. 5 bin dekarlık dalyanda çupra, levrek, mırmır, sargoz, beş tür kefal olmak 25 tür balık yaşıyor. Beymelek Dalyanı, yavru olarak gelen balıkların beslenme, barınma ve büyük balıklardan korunma alanı. 

Balıkların beslenmesi için zengin olanaklara sahip olan dalyanın kükürtlü ve 12 °C civarında suyuyla birçok göçmen kuşun üreme ve kışlama alanı olduğu bilinmektedir. Beymelek Lagünü, birçok göçmen kuş türünün beslendiği, barındığı, hatta ürediği alanlardır. Beymelek Dalyanı, ekonomik türü olan bazı balıklar için kuluçka yeri olarak kullanılmaktadır. 

Güzeli en üstün, en yüce değer sayan kişi...

Estet,
Fransızca: esthete,
İngilizce: aesthete.
Arapça: bedii.
Bediiyat.
Eşi görülmemiş, çok güzel.
Güzeli ve güzelligi seven demektir.
Estetik kelimesinden gelir. Güzel olana ilgi duyan kişi anlamındadır. Güzel olan nesnel olmadığı için her estet farklı şeyleri güzel bulur ve onlarla ilgilenir. 

Estetik; aisthesis ya da aisthanshai kelimesinden gelir. Aisthesis duygu, duyuş anlamında, aisthanshai ise duymak, algılamak anlamlarına gelir. Estet denilen kişiler fiziksel diğil, ruhsal çirkinlik tanımlar, buna tahammül edemezler.

Gemileri, farklı iki su düzeyinin birinden öbürüne aşırmak için yapılmış ara havuz...

Lok,
Panama Kanalı, Orta Amerika'nın en güney ülkesi Panama topraklarında yer alır ve Atlantik Okyanusu ile Pasifik Okyanusu'nu birbirine bağlar. Dağ üzerindeki bir nehir vasıtasıyla 2 okyanusu, 
Atlantik Okyanusu ile Pasifik Okyanusu birbirine bağlayan bir kanaldır.
Okyanus ötesi sefer yapan büyük gemiler, içi su ile doldurulan üç havuzda (lok’da) aşamalı olarak deniz seviyesinden otuz metre yükseltilerek dağların arasındaki bir göle (Gatun gölü) çıkartılmaktadır. Bu küçük gölde bir müddet kendi Makina güçleriyle ilerleyen gemiler, çıkışta yapılan işlemin tersi uygulanarak, su seviyesi kademeli olarak düşürülen üç ayrı lok’tan daha geçerek diğer okyanusa varabilmektedir. 

Herbiri diğerinden on metre daha yüksek su tutma özelliğine sahip olan bu lokların genişlikleri 32 metre, uzunlukları ise 294 metredir.

Panama kanalının çalışma prensibi basit olarak izah edilirse; Geminin ilk loka alınmasının ardından kapaklar kapatılarak, deniz seviyesinden otuz metre yukarıda bulunan Gatun gölünden buraya su basılmaktadır. Kısa bir zaman sonra suyla birlikte on metre yükselen gemi, birinci ve ikinci loktaki su seviyesi eşit olduğu anda, kapakların açılmasıyla lokomotifler tarafından ikinci loka çekilmektedir. Aynı su yükseltme işleminin burada da tatbik edilmesiyle üçüncü loka geçilmekte ve sistematik olarak yapılan son operasyon sonucunda, gemi dağların üzerindeki göle çıkabilmektedir. Karşıdan gelen konvoyun geçişini müteakip gölde harekete geçen gemiler, çıkıştaki işlemin tersi bir uygulama sonucunda üç loktan daha geçerek diğer okyanusa ulaşmaktadır.

Kanalın yapımı, tarihin en büyük ve en zor mühendislik projelerinden bir olmuştur. Gemicilik üzerindeki etkileri ise, Güney Amerika kıtasının en güney ucu olan Horn Burnu'ndan dolaşma külfetini ortadan kaldırmış olması nedeniyle çok önemlidir.

Panama'da bir kanal inşa etme fikri 1500'lü yıllara kadar giderse de, ilk ciddi çalışmalar, Fransızların öncülüğünde 1880 yılında başlamış fakat bir sonuç vermemiştir. İnşaat ABD tarafından tamamlanmış ve kanal 1914 yılında hizmete açılmıştır. 77 kilometre uzunluğundaki kanalın yapımı sırasında, sıtma ve sarıhumma gibi hastalıklardan büyük toprak kaymalarına kadar her türlü güçlükle karşılaşılmış ve yaklaşık 27.500 kanal çalışanı bu süreçte can vermiştir. Kanal boyunca yolculuk yaklaşık 9 saat sürmektedir.

Kimi Slav uluslarında ''kral, prens'' anlamında kullanılan sözcük...

Knez,
Knyaz,
İngilizce: prince, king.
Alanca: kuningaz,
Rusça: korol
Sırpça: kral.
Prens, kral.
Sırp ve Hırvat dillerinde prens anlamına gelen kelimedir.
Kimi Slav uluslarında prens, kral anlamında kullanılan sözcük.
Germence kral, prens manasındaki kuningaz sözcüğünden alıntıdır. 
Eskiden Rusya toprakları üzerinde kurulu olan bir gurup devletin yönetim biçimi olup başındaki kişiye knez adı verilirdi. Moskova Knezliği yıllar sonra Rus Çarlığı' na dönüşmüştür. 

Kral:
En yüksek devlet otoritesini, bütün devlet başkanlığı yetkilerini kalıtım veya soylularca seçilme yoluyla elinde bulunduran kimse.

Knez:
Karadağlı bir şarkıcı.

Seralarda yetiştirilen domates gibi sebzelerde döllenmeyi sağlayan arı cinsi...

Bombus,
Bombus Arıları,
Yoz arı,
Örtü altı tarımında polinasyon (çiçeğin döllenmesi) hizmetinde kullanılmak üzere denetimli koşullarda yetiştirilebilen, doğal koşullarda genellikle toprak altında yaptığı yuvada koloni halinde yaşayan bir yaban arısı cinsidir. 

Laboratuvar şartlarında bombus arısı üretimi denetimli olarak çiftleştirilmiş Ana arı (Kraliçe) ile yapılmaktadır. Canlı döller üretebilen bir ana arı ve bunun dölleri olan işçi arılardan oluşan birime koloni denilir.  Laboratuvar ortamında çoğaltılabilir.

Bombus arıları, aslında halk arasında yoz arı olarak biliniyor. Bal yapma özelliği olmayan ve bu iş için özel olarak üretilmiş özel bir türdür. 
Doğada 60-70 türü bulunuyor. Ülkemizde çiftçilerin tercihi terrestirist adı verilen türdür.  

Bombus, renkli tüyleri olan, türdeşlerine göre oldukça iri yapılı ve genelde toprak altında yaşayan bir yaban arısı türüdür.  


Bombuslar, bütün gün bir çiçekten diğerine durmaksızın dolaşarak, çiçek tozu ve bal özü toplarlar. Bombuslar insanların kokusuz diye bildiği bazı çiçeklerin kokularını bile ayırt edecek kadar hassastır. 
Bombuslar vücut ağırlıklarının yarısı kadar yükü rahatlıkla taşırlar. İri olan işçi bireyler daha etkin besin toplayıcısıdırlar.

Bombus arısı kullanımı ile sera ürünlerinde meyve bağlama oranı, meyve iriliği, meyvedeki tohum sayısı, lezzetlilik ve bir örneklilik artmakta, hatalı meyve miktarı azalmaktadır. 

Ortalama verim artışı, domates ve biberde %10 ile 25, patlıcanda ise %7 ile 10 düzeyine olmaktadır. Bombus arıları bulundukları yere kolayca uyum sağlamaktadırlar.  

Çarşılarda aynı işi yapan esnafın bulunduğu bölüm ...

Arasta,
Bedesten.
Arasta, Farsça bir kelimedir. Kökeni Farsça, Raste' dir. Bu kelimeden türetilmiştir. 
Çarşıda aynı cins esnafa mahsus kısım.
Üstü örtülü yahut dükkanlarının önünde saçak bulunan çarşı.
Eskiden sadece asker eşyası satan büyük çarşı, ordu pazarı ve ordugahta kurulan seyyar çarşı.

Çarşılarda aynı işi yapan esnafın bir arada bulunduğu sıralı kısımdır. Arasta’ da çeşitli mesleklerin loncaları vardı ve toplu olarak bulundukları yerlere adlarını verirlerdi. Demirciler Arastası, Bakırcılar Arastası günümüzde de halen aynı adlandırılmaktadır. Mesela Samsun, Vezirköprü ilçesinde semaver imalatı yapılan çarşıya tenekeciler arastası denildiği gibi.

Arastak, Arıstak, Arustak (Ermenice, arasdag);
Eski Türkçede ve halk ağzında yapılarda saçak, tavan anlamında kullanılmaktadır.

Mafya örgütünün suskunluk yasası...

Omerta,
İngilizce: omerta.
Fransa: omerta
Mafyada suskunluk yasası.
Mafya örgütünün suskunluk yasası.
Mafyanın veya bir suç örgütünün suskunluk yasası.
Sessizlik yemini.



Alyuvar...

Eritrosit,
Kanın yapısında üç önemli kan hücresi bulunur. Akyuvarlar (lökositler) savunma hücreleri olup vücudumuzu mikroplara karşı korur ve oldukca çok alt türevi vardır. Alyuvarlar (eritrositler) hücrelere oksijen taşır. Trombositler kanın pıhtılaşmasını sağlıyarak kanamaları önler.
Alyuvar, Eritrosit, kanda en çok sayıda bulunan hücre türüdür ve omurgalı hayvanlarda akciğer veya solungaçlardan vücut dokularına oksijen taşımasının başlıca aracıdır.

Alyuvarkırmızı kan hücreleri olarak da bilinen eritrosit sözcüğü Yunanca erythros (kırmızı) ve kytos (oyuk) sözcüklerinden türemiştir. Alyuvarları olan çoğu canlıda oksijen taşımakta kullanılan molekül hemoglobin iken yumuşakçalar gibi bazı canlılarda bakır içeren hemosiyanin bulunur.Alyuvar hücreleri kırmızı renge sahip oldukları için isimlerinde bu 'kırmızı' vurgusu yer almaktadır. Eritrosite sahip çoğu canlıda oksijen taşımakta kullanılan molekül hemoglobinken bazı canlılarda (yumuşakçalar gibi) bakır ihtiva eden hemosiyanin bulunur. Alyuvar, Eritrosit, kanda en çok sayıda bulunan hücre türüdür ve omurgalı hayvanlarda akciğer veya solungaçlardan vücut dokularına oksijen taşımasının başlıca aracıdır. 

Alyuvar ile ilgi kan hastalıkları şunlardır.;
Anemi (kansızlık) vücutta yeterli alyuvar veya hemoglobin bulunmamasıdır.
Demir eksikliği anemisi
Orak hücre anemisi
Talasemi 
(Akdeniz anemisi/Akdeniz kansızlığı)
Sferositoz
Pernisyöz anemi
Aplastik anemi
Hemoliz
Polisitemi, 
Polisitemi vera


Popüler Yayınlar

İzleyiciler

BULMACA ANSİKLOPEDİSİ