Yaradılıştan var olan huy, ahlak, tabiat ...

Hulk,
Arapça: hulk.
Huy.
Doğuştan olan huy, yaratılış, tabiat.
Yaratılıştan olan haslet.
Seciye (s
eciyye).
Cibilliyet.
Tabiat,
Karekter,
Ahlak,
Ruh hali,
İnsanın doğuştan veya sonradan kazandığı ruhi ve zihni haller.

Yaradılış ...

Hilkat,
(Hılkat)
Arapça: hilkat, hılkat.
Yaratma, yaratılma, yaratılış.
Yaratılıştan gelen, sonradan kazanılmayan hal, tabiat.
Yaradılış,
Tanrı,
Eski dilde yaradılış.

Fıtrat, 
Arapça: fıtrat.
Tıynet,
Yaradılış, yaratılma.
Doğuştan gelen vasıf.
Yaratma.
Yaratılış.
Huy özelliği.

Gösterişten kaçma ...

Tevazu,
Arapça: tevazu.
Alçakgönüllülük.
Alçak gönüllülük.
Gösterişten kaçma.
Alçak gönüllülük.
Kibirsizlik.
Mahviyet hali.
Tekebbürrün zıttıdır.

İnsanda büyüklüğün mikyası, küçüklüktür, yani tevazu' dur.
Küçüklüğün mizanı büyüklüktür, yani tekebbür' dür.

Gösterişi ve özentisi olmayan, gösterişsiz ...

Babayani,
Gösterişi ve özentisi olmayan,
Gösterişli olmayan,
Gösterişsiz,
İngilizca: Modest.
Alçak gönüllü,
Mütevazi,
Gururlu olmayan,
Alçak gönüllü, kendi fakrını bilen.
Geniş, hoşgörülü, hiçbir şeye aldırmayan.
Özentisi ve gösterişi olmayan insanlar.

Dolaşım ve solunum sistemlerinin çalışmaması ve merkezi sinir sistemi fonksiyonlarının durması şeklindeki ölüm ..

Somatik, 
İngilizce: somatic.
Bedeni ,
Somatik ölüm.
Bedeni ölüm,
Dolaşım ve solunum sistemlerinin çalışmaması ve merkezi sinir sistemi fonksiyonlarının durması şeklindeki ölüm.

Hukuken solunum ve dolaşım sistemlerinin yapay destek almaksızın çalışmaması, merkezi sinir sistemi fonksiyonlarının durması ölüm olarak kabul edilir. Bu şekildeki ölüme somatik ölüm denir.

Somatik kelime anlamı olarak, vücutla ilgili, vücut yapısıyla ilgili, bedensel demektir. Somatik ölüm; Merkezi sinir sistemi, solunum sistemi ve dolaşım sitemi fonksiyonlarının geri dönüşümsüz olarak kaybedilmesi durumudur. Hukuken ve tıbben yaşamın sonlanması anlamına gelen somatik ölüm bu şekilde ifade edilmektedir. 

Ölümden sonraki (Postmortem) değişiklikler şunlardır;
Cesedin su kaybı,
Kan ve vücut sıvılarında meydana gelen değişiklikler,
Ölü soğuması (Algor mortis),
Ölü lekeleri (Livor mortis),
Ölü katılığı (Rigor mortis),
Kokuşma (Pütrefaksiyon),
Sabunlaşma (Saponifikasyon),
Mumyalaşma (Mumifikasyon),
Salamuralaşma (Maserasyon).

Gösterişsiz, sade yaşamaktan yana olan, rint ...

Kalender,
Farsça: kalender.
Rint,
Farsça: rind.
Dünyayı terkederek elini çekip Allah yolunda giden kimse.
Dünyadan elini çekip herşeyi hoş gören kimse.
Dünya alâkalarından uzak, alâyişe aldanmaz hakikat adamı.
Dünyadan elini eteğini çekip başı boş dolaşan.
Sade yaşamaktan yana olan,
Özensiz giyinmiş, kılıksız kimse.
Özensiz, kılıksız bir biçimde. Filozof.
Gösterişsiz,
Ehlidil,
Gönül eri,
Aldırışsız, dünya işlerini hoş gören.
Gösterişsiz, sade yaşamaktan yana olan, rint.
Alçak gönüllü kimse,
Alçak gönüllü, gurur ve kibirden uzak, üstüne başına dikkat etmeyen bulduğu ile yetinen kimse.

Yaradılış, huy, karakter, mizaç ...

Meşrep,
Arapça: 
Meşreb.
Davranış biçimi,
Huy. Tabiat,
Yaradılış.
Karekter,
Mizaç,
Huy, karakter,
Şemail,
Adet.
Ahlak.
Gidiş.
Gidişat.
Yaradılış, huy, Karakter, mizaç.
Davranış biçimi,
Meşrep,
İçmek. 
İçilecek yer.
Fehmetmek.
Manevi haz ve feyz alınan yer ve yol.

Sanki, hemen hemen ...

Adeta,
Arapça: adeta.
Basbayağı.
Sanki,
Hemen hemen,
Adet olduğu üzere, her vakitki gibi, 
Alelade. 
Bayağı surette, adi bir suretle. 
Düpedüz.
Farz edelim ki, güya.
Sözüm ona, sözde.

Yörelere göre değişik isimlerde telafuz edilmektedir.
Sankem,  Sankim, Sanki, Sankime gibi.

Kısır, verimsiz ...

Akim, 
Arapça: akim.
Fransızca: steril, 
İngilizce: sterile.
Kısır, ürün vermeyen.
Kısır, verimsiz.
Beyhude.
Üreme imkanı olmayan, döl vermeyen (insan ve hayvan).
Doğuramayan (kadın), doğurtamayan (erkek).
Çocuğu olmayan, kısır.
Dölü olmayan, soyu olmayan.
Çocuk sahibi olmayan.
Ürün vermeyen (toprak).
İçinde hiçbir üreme olayı geçmeyen (canlı hücre, çekirdek vb.), steril.
Yavru sahibi olma kabiliyeti bulunmayan, doğurma kabiliyeti taşımayan, steril.

Başarısız, sonuçsuz,
Sonuçsuz, başarısız,
Verimsiz, yararsız, sonuçsuz,
Neticesiz, sonu yok.

Akim:
Yağmur getirmeyen rüzgar.

Avusturalya kıyı çimi, kıyı otları denen bitki örtüsü ...

Spinifex,
Genus,
Spinifex longifolius,
Kum otu,
Triodia.
Kıyı çimi.
Botanikçilere göre Doğal halı.
Çorak bölgelerde kıvrık ipleri keskin dikenleri olan bir bitki örtüsüdür.
Lifleri 
kaktüs gibi dikenli bir yıllık bitkidir. 

Kıyı otları sınıfından olan spinifex, kum otu, kıyı çimi kıyı otu gibi adlarla da bilinir. Triodia Avustralya'ya endemik büyük bir cins çimdir. Kıyı cinsi olan bu 64 tanınmış türünden biri olan bu tür Spinifex olarak bilinir. Avustralya, Yeni Zelanda ve Yeni Kaledonya kıyılarında yetişir. Genelde kum içinde büyüyen ve yaygınlaşan bitki kumluk alanların stabilitesini sağlar. Böylelikle kumul ekosisteminin düzenlenmesinde etkilidir. Avustralya'ya özgü ve dikenli yapraklı, tombul otlardan bir örtü anlamına gelen Triodia cinsindendir. Avusturalyadaki düzlükler Triodia (Spinifex) otlarıyla kaplıdır. Batı Avustralya’nın kuzeyinde bulunan büyük kum çölü, çorak alan, geniş ve kıraç tuzlu bataklıklarla kaplıdır. Yeni Zelanda'da en önemli doğal kum bağlama otu spinifexlerdir.

İlkbahar ve erken yaz aylarında çiçekler açar. Bunlar erkek ve dişi tomurcuklar olarak gelişir. Spinifexler sonbahar rüzgar tarafından bu tohumlar taşınarak üretilmektedir. Spinifex çim dikenli tohum kafaları, rüzğarlarla toplanır sıkıştırılarak rulo yaparak tüm Avusturalya sahillerinde boy gösterirler. İnce kumlara dalan büyüme organları ile yeniden dağılım döngüsüne başlar. Doğal olarak üreyen bir bitki örtüsü Avusturalyanın düzlüklerinde yetişir. Her yıl tohumları rüzğarlarca taşınarak kumların içerisinde yeniden doğar. Tabi bu üremeye denizin gelgitleri de yardımcı olmaktadır. Tohumlar nemlenir ve çimlenmeye başlarlar. Tohumlar bir tüylü yüzeyi ile renk grimsi yeşil yıllık otların içine büyür. Bu bir nevi doğal kum bağlayıcıdır. Kıyı çimi olarak plajların korunmasına yardımcı olur.

Avusturalya'da ağaçsız anlamında yeryüzünün bittiği nokta olarak adlandırılan yer...

Nullarbor,
Latince Ağaçsız demektir.
Doğa yüzünde bir leke olarak tanımlanan bu bölgeye Avrupalılarca düz geçilen bölge denir.
Avustralya’nın güneyinde bulunan Yeryüzünün Bittiği Nokta olarak adlandırılan Nullarbor Uçurumları Latincede ağaçsız anlamına gelir. Coğrafi olarak önemli bir yer olan bölge yaklaşık 200.000 km2 lik bir alandır. Dünyanın en geniş karstik kireç taşı oluşumlarının olduğu bu bölgenin genişliği 1100 km. dir.

Bir teoriye göre Nullarbor Ovası, yer kabuğu hareketleri sayesinde yükselmiştir. Nullarbor Ovası eski sığ deniz yatağından dönüşmüştür. Karstik bir bölge olan Nullarbor Ovası, kireçtaşından oluşan oligosen ve miyosen mağara oluşumlarına sahiptir. Bu ovayı baştan başa geçmek her Avusturalya' lının rüyasıdır. Bu düzlük ilk kez Avrupalılar tarafından 1841 yılında Edward John Eyre tarafından geçilmiştir.

Aborijinler, Spinifex ve Wangai halklarının yaşadığı bu bölgede yarı göçebe bir yerleşim vardır. Özellikle Aborjinler-Aborijinler bu bölgeyi binlerce yıldır kullanmaktadırlar.

Nobel Edebiyat Ödülünü alan ilk İsveçli, ilk kadın yazar ...

Selma Lagerlöf,
20 Kasım 1858 -16 Mart 1940.
Asıl adıyla Selma Ottilia Lovisa Lagerlöf.
Efsane ve masallara dayanan yapıtlarıyla tanınan İsveçli yazar.
Nobel Edebiyat Ödülünü alan ilk kadın yazar olup aynı zamanda ilk İsveçli kadın yazardır.

1858 yılında Varmland'da dünyaya geldi. Çocukken geçirdiği bir hastalık yüzünden sakat kaldı. Stockholm'de öğretmen olarak öğrenimini tamamladı. 1885-1895 yılları arasında Landskrona'da öğetmenlik yaparken Gösta Berlings Saga'yı yazdı. 1895 yılından 1907 yılına kadar İtalya, Filistin, Belçika, Almanya ve İsviçre'de bulundu. 

1907 yılından itibaren Falun'da yaşamaya başladı. Köyünde dinlediği masallarla, köylülerden işittiği hikayelerle romanlarını yazdı. 1907 yılında Upsala Üniversitesi kendisine fahri doktora ünvanını verdi. 1909 yılında Nobel Edebiyat Ödülünü aldı. 1914 yılında İsveç Akademisi’ne üye seçildi.  82 yaşında 16 Mart 1940 tarihinde doğduğu köyde öldü.
Türkiye'de Uçan Kaz adıyla gösterilen Nils Holgersson'un yabankazlarıyla maceraları adlı kitabı ve çizgi filmi ile tanınmıştır.

Eserleri;
Arne’nin Paracıkları, Anna Swärd, 
Bay Arnes’in Hazinesi
Charlotte Löwensköld,  Cinler Alemi, 
Kristuslegender, 
Balıkçının Yüzüğü,  Bir Çocuğun Anıları, Bir Masal Üstüne Masal, 
Deccal’in Mucizeleri
Eski Şato,  
Görünmez Bağlar,  Gösta Berling’in Hikayesi,  
I DalarneI det heliga Landet
Jerusalem-Küdüs
Kunganilla Kraliçeleri, 
Legender och berattelserLilekrona’daki Ev, 
Malikane ÖyküleriMarbacka-Anı, 
Nils Holgersson’un yabankazlarıyla mecareları, Noel Hikayeleri.
Portekiz Kralı, 
Selma Lagerlöf'ün Günlüğü-Hatıra Defteri, Sonbahar.

Hicri takvimin başı olan Muharrem ayının onuncu gününe verilen ad ...

Aşure,
Arapça: aşir.
Arapçada aşere, on demektir.
Aşir, onuncu anlamında olup Muharrem ayının onuncu gününü ifade eder.
Halkımız onuncu gün manasına gelen aşir kelimesini aşure şeklinde telaffuz ederek Muharrem ayının onuncu gününü aşure günü olarak bilir. Hicri takvimin başlangıcı Muharrem ayı, (Aşure ayı) denir. 

Bir Muharrem yeniyıl başı olarak ve Muharrem ayının onuncu günü de Aşure günü olarak bilinir. Hz. Peygamberin Ramazan ayından sonra oruç tuttuğu ay muharrem ayıdır. Muharrem ayının dokuzuncu ve onuncu günü özellikle oruç tutulurak anılır. Hz. Ali’nin oğlu İmam Hüseyin ve yakınlarından bir grup, 72 kişi, Kerbela’da Emeviler tarafından öldürülüşünün yıldönümü olarak muharrem ayının ilk 10, kimilerine göre 12 günü, matem orucuyla yas tutulur. Bir tatlı geleneği olarak bu acıyı paylaşmak için matem orucunun sonundaki iki günde aşure yapılıp dağıtılır. Alevi aşuresi sıcak yenir.

Sadece bu bilinen inançların uygulamalarından başka farklı inançlara sahip topluluklarda da aşure yapılır. Aynı coğrafyada yaşayan Müslümanlar, Hristiyan Ermeniler, Rumlar, Süryaniler, Museviler de aşure veya aşureye benzer tatlılar yaparlar. Ermenilerde tatlı çorba denen Anuş Abur bir tür aşure olup yeni yılı karşılarken yapılıyor.

Başka bir ifade ile; Nuh’un gemisindekiler tufandan kurtulmanın mutluluğuyla ambarın dibinde kalan tüm kuru erzakı bir araya getirerek Şükran çorbası yaparak yeniden doğuşu simgeleyen bir yiyecek olarak bilinir. Esasen aşure her dinde yeniden doğuşu simgeliyor. Bu

Dini inanış ve göreneklere göre aşure tatlıları;

Anuş Abur; 
Ermeni aşuresi, Tatlı Çorba olarak bilinir. Ermeniler 31 Aralık-6 Ocak arası yeni yıl sofraları için hazırlarlar. Anuş Abur tatlısına fasulye ve nohut gibi bakliyatlar konulmuyor. Üzerine ceviz, nar, kuru kayısı ve badem ile süsleme yapılıyor.

Koliva; 
Rumların ölenlerin arkasından buğdayla yaptıkları helvadır. Bir çeşit susuz aşuredir. Haşlanmış buğday bezler üstüne konarak kurutulur. Sonra badem, fıstık, üzüm, tarçın, kişniş, kimyon, galeta ve bisküvi tozu ile karıştırılır. Hazırlanan tatlı üzerine pudra şekeri konarak kilisede ya da mezarlıkta dağıtılıyor.

Golifa; 
Rumların yas yemeği olarak bilinen koliva, Kıbrıs Türkleri tarafından tat ve anlam değiştirerek goliva olmuştur. Kıbrıs’ta yılbaşı öncesinde ve muharrem ayında pişirilir. Aynı aşure gibi konu, komşuya ve akrabalara dağıtılır. Golifa ve koliva bir cins kuru aşuredir. Haşlanmış buğday, nar, badem, susam, çörekotu, kişniş tohumu ve anason kullanılıyor. Şeker katılmıyor.

Aşure;
Aşure yediçeşit ya da 40 çeşit malzeme ile yapılır. Alevi inancına göre 12 İmam’a atfen 12 farklı malzeme kullanılır. Aşurenin üzerine meyveler konur, Kerbela şehitlerini temsil etsin diye. Ancak kırk çeşit malzeme ile aşure yapmak çok zordur. Bu nedenle eskiler bir kaşık balla aşureyi tatlandırırlar. Bal arıların kırk çeşit çiçekten bal eyledikleri için aşure tamamlanır. En az yedi kişiye dağıtılır.

Malzemeler:
500 gr. buğday- aşurelik buğday (3 su bardağı), 1/2 çay bardağı pirinç, 1 su bardağı nohut,
1 su bardağı kuru fasulye, 200 gr. kuru kayısı, 200 gr. kuru üzüm, 1 su bardağı fındık,
3 lt su, 2 su bardağı süt, 4 su bardağı toz şeker, 1/4 çay kaşığı-çerek tuz, 1/4 çay kaşığı-çeyrek karabiber, 1/2 çay bardağı karanfil suyu, (1 tatlı kaşığı karanfili kaynatıp, suyunu alın), Sıcak süt.

Aşurenin üzerine konmak için;
25 gr. Fındık, 25 gr. Kuş üzümü, 100 gr. Ceviz, 1 adet Nar, Tarçın.

Sıcak süt, şeker, tuz, karabiber, fındık, karanfil suyu ekleyerek 15dk daha kaynatın. Tek tek cam kâselere bölüştürün. Aşure kâselerde soğumaya yüz tutunca, üzerini fındık, ceviz, fıstık, kuş üzümü, kuru üzüm ve nar taneleri ile süsleyebilirsiniz. Aşure pişirirken toplamda 3lt kadar su kullandım. Yanınızda sürekli kaynar su bulundurun, gerektiğinde ilave edebilmek için önemli. Aşurenin kıvamına göre su ekleyebilirsiniz. Şeker miktarını damak tadınıza göre ayarlayabilirsiniz. 4 su bardağı bizim aile için ideal oldu. Siz az şekerli seviyorsanız, 3 bardak kadar ekleyip tadını kontrol ettikten sonra gerekli gördüğünüz miktarda ilave edebilirsiniz .

Yapılışı;
Aşure tatlı kaşığı ile yeneceği için malzemler doğranırken bu kaşığın içine rahat rahat sığacak büyüklükte olmalıdır. Ustalar derki, kaşığı aşureye daldırdığınızda en az 5 çeşit malzeme kaşığa sığabilmelidir.
Buğdayı geceden ayıklayıp soğuk suyla ovarak yıkayın. Üzerini 2-3 parmak örtecek şekilde soğuk su koyarak kaynatın ve kaynama başlayınca tencerenin kapağını ve ocağın ateşi kapatın. Buğdayların şişmesi için bu gerekli. Sabaha kadar sıcak ortamda bekletilen buğdayların kabarması bu şekilde sağlanacaktır.

Aynı şekilde önceden nohut ve fasulyeleri de ılık suya koyarak gece boyunca bekletilir. Fasulyeleri sakın süzüp bekletmeyin, parçalanıp dağılırlar. Sabah nohutu düdüklü tencerede yaklaşık 1 saat kadar haşlayın. Aynı anda fasulyeyi de aynı şekilde 1 saat normal tencerede haşlayın. Farklı sürelerde pişen nohut ve fasulye kullanılabildiği için şöyle bir özelliğe lütfen dikkat ediniz. Nohut ve fasulye aşureye katıldıklarında şeker bunları biraz sertleştirecektir.

Yıkanıp küp küp doğranmış kuru kayısılar, üzerlerini kaplayacak kadar su ve 1/2 su bardağı şeker konulmuş küçük bir tencerede haşlanır. Haşlanan kayısılar delikli kepçe ile bir tabağa alınarak bekletilir. Benzer şekilde yıkanmış kuru üzümler aynı şerbetin içine atılıp haşlanır. Delikli kepçe ile kayısıları koyduğumuz tabağa üzümlerde konur. Kuru incirler yıkanıp küp küp doğrandıktan sonra su içinde(şekersiz) haşlanır. İncir de kayısı ve üzümlerin içine konur. Haşlama için kullanılan bu şekerli su dökülür. Çünkü kararmıştır. Kullanırsanız aşurenin rengi istenmeyen şekilde kara olur. Bu şekilde zorlukla hazırlanan malzemeler sayesinde aşure berrak, açık bir renk alır.

Şimdi tüm malzemelerimizi alacak, büyük bir tencerede lapa vaziyetteki buğday su ile karıştırılarak, süzülür. Yıkanmış pirinç ve su ilave edilerek kaynatılmaya başlanır. Tenceremize her malzeme katıldığında hafif bir şekilde karıştırılır. Tenceredeki harcımız kaynama başlayınca haşlanmış nohut ve fasulye katılır. Her malzeme katılınca kaynama duracak yeni malzeme katmak için tekrar kaynamanın başlaması lazımdır. Her seferinde kaynamanın başlaması beklenir. Haşlanmış kuru meyvelerin hepsi katılınca bir taşım kaynatılır. Sonra süt ve şeker ilave edilir. Yeniden kaynama başlayınca bir kahve fincanı gülsuyu katılır ve 2 dakika daha kaynatılır ve ocağın altı söndürülür. 
Aşurenizin üstünü süsleyerek servis yapınız. Unutmayın en az yedi kişiye dağıtınız.

Aşure kazanlarını karıştırmakta kullanılan uzun saplı tahta kepçe ...

Mablak,

Miblak.
Arapça: mablak.
İngilizce Spatula.
Aşure kazanını karıştırmak için kullanılan uzun saplı, yayvan uçlu kepçe. Aşure kazanlarını karıştırmakta kullanılan uzun saplı tahta kepçe.
Eski dilde hamur, merhem, boya gibi şeyleri ezip karıştırarak yoğurmakta kullanılan ve bir ucu ele alınacak biçimde saplı, öbür ucu yassı olan araç.

Aşure kazanlarını karıştırmakta kullanılan, uzun saplı, yayvan uçlu, tahta kepçe.
Hamur yoğurma aleti.
Eczacıların kullandığı düz macun kaşığı.
Eski dilde Spatula,
Bir tür kepçe.
Ucu küt ve uzun saplı olan kepçe. Macun, helva ve dondurma gibi yiyecekleri karıştırmak ve çevirmek için kullanılan ağaçtan yapılan bir alet.

Gösterişli ve şatafatlı, debdebeli, tantanalı ...

Mutantan,
Arapça: mutantan.
Eskiden gösterişli, şatafatlı anlamındadır.
Debdebeli. 
Tantanalı. 
Gürültülü. 
Gösterişli ve şatafatlı.

Çarkıfelek bitkisinin tadı kavuna benzeyen meyvesi ...

Maruçya,
Passiflora,
Maruçya.
Armut Kavunu,
Çarkıfelek.Feleğin çarkı.
Maracuja,
Tutku meyvesi,
Saat,
Aşk meyvesi, 
Passion Fruit, 

At arabası tekerleğinin çarkını ya da değirmen çarkını andıran çiçeklerinden dolayı çarkıfelek, feleğin çarkı, saat gibi isimler verilmiştir. Çarkıfelek bitkisinin tadı kavuna benzeyen meyvesine Maruçya, Passiflora, Armut Kavunu denir. Tropikal Amerika'da yetişen sarılıcı ve tırmanıcı bir bitkidir. Sarmaşık veya asma türündendir. Dış kısmı mor iç kısmı ise çekirdekli ve sulu olan ekşimsi bir bitkidir. Vitamin (A, C, B1, B2, B5), protein ve mineral bakımından zengindir. Kalsiyum ve Fosfor yönünden zengindir. Doğal sakinleştirici özelliği vardır. Bu nedenle sakinleştirici bir meyve olup bir, iki taneden fazla yenmesi sakıncalıdır. Eczanelerde satılan passiflora şurupları bu meyveden yapılır. Hoş aroması vardır. Meyve cinsel isteği artırdığından Passion Fruit, Mutluluk meyvesi de denir. Aşırı tüketimi uyku, halsizlik yapar. Güney Brezilya, Kuzey Arjantin ve Avustralya gibi ülkelerde yetişir. Harmin, harmol, harman ve passiflora adı verilen alkaloitleri vardır. İçerisinde flavon, glisosit ve sterol içerir.

Manda yavrusu ...

Malak,
Kota,
Buzağı,
Kotik,
Gedek,
Kadak,
Boduk,
Manda, manda yavrusu.
Manda yavrusu, 
(Büffel Welpen).

Asya ve Afrika mandası olarak türleri vardır.
Büyükbaş hayvanlar sınıfından, boynuzgillerden iri cüsseli bir hayvan olan mandanın yavrusuna malak denir. Mandaya bazı yörelerde Camış, Kömüş, Malak denir. 
(Foto: Baki Türen) 

"Topla birlikte koşma" anlamında kullanılan spor terimi ...

Dripling,
İngilizce: dribbling.
Top sürme.  
Sürüş,
Topla birlikte koşma anlamında kullanılan spor terimi.
Sporda topu kısa aralıklarla sürükleyerek veya yere vurarak karşı tarafın kalesine veya potasına doğru götürme.

Ayakkabı kalıbının çapı ...

Lorta, 
(İtalyanca. lorta). 
Ayakkabı kalıbının çapı.
İtalyanca bir kelime olup baş, aşağı, orta lorta olmak üzere gruplanır. Yine bugün çok kullanılan bir kelime özellikle otellerde Lostra, Lostra salonu gibi kelime de ayakkabı ile ilgidir. Ayakkabı boyama anlamına gelen İtalyanca lustra (Lostra) kelimesinden alınmıştır.

Önce ayakkabı nedir. Çok basit ayağa giyilen ayakların yerle iletişimini kesen giyecektir. Ayağı korur. Yaralanma, yabancı maddeler ve kirlenme gibi etkileri önler. Yağmurdan, çamurdan, kardan, buzdan, tozdan koruyan bir giyecek. Evet hepsi iyi ama illaki bir de şık olması gerekir. Ayağa giyilen her türlü giyecek, ayakkabı, topuklu, topuksuz ayakkabı, kundura, bot, çizme, sandalet, spor ayakkabı, iskarpin, babet, çarık, yemeni, takunya, kara lastik,  tokyo vb. giyeceklerdir.

Ayakkabı taban ve saya denilen alt ve üst parçadan oluşur.  Yere temas eden taban kısmı çabuk eskimesin diye kalın bir parçadan(gön, kösele) yapılır. Ayağı saran saya ise deri, kumaş gibi daha ince olan yumuşak bir malzemeden yapılır. Ayakkabı imalatında giyilecek yer, zaman, insan, kişi, çocuk, moda, coğrafya, iklim  vs. etkili olmuştur.

Yeni aldığınız ayakkabı ayağınızı sıkıyorsa kalıbı küçüktür.. Kalıp ayağınıza uygun değildir. Kalıp bozuk olabilir. Kalıp çapı uygun değildir. Bu durumda hemen değiştirin yada satın almayın. Hele hele yolculuğa çıkarken ayakkabıyı yeni alıp ayağınıza geçirip çıkmayınız. Yolculuğunuz burnunuzdan gelir. Gittiğiniz yerde yeni bir ayakkabı sahibi daha olursunuz.


Uzun zaman kullanmadığınız ayakkabı ayağınızı vuruyorsa o zaman ayakkabının dış yüzü,  sayası sıcak su buharına tutularak genişlemesi sağlanır. Su buharı deriye işler ve yumuşatır. Fazla bekletmeden yani soğumadan ayağa giyilerek genişlemesi sağlanır. Ayakkabı ayakta kurutularak ayağın şekli verilir. Bu uygulama sonuç vermedi; Başka bir metot daha var. 



Ayakkabının içine su dolu poşet koyarak buzdolabının buzluğuna veya derin dondurucuya koyunuz. Böylece su donarak genleşir ve ayakkabıyı genişletecektir. Bu metot da olmadı. Hemen bildiğiniz bir ayakkabıcıya veya bir alışveriş merkezine gidip iyi ve ayağınızı sıkmayan bir ayakkabı alınız. Evet Oh ne rahat diyeceksiniz. Bu kadar acı çekmenize gerek yok.

Kulak çınlaması ...

Tinnitus,
Ding,
Fransızca: Tintement.
Dış kulak, kulak kepçesi ve dış kulak yolundan oluşur. Bu organlar ses dalgalarını toplar ve kulak zarına ulaştırır. Çınlamaların büyük bölümü sadece hastanın kendisi tarafından duyulur ki buna subjektif çınlama adı verilir. 
Hem hasta hem de çevredekiler tarafından duyulan ve en az görülen çınlama objektif çınlama olarak isimlendirilir. 
Objektif çınlama orta kulak veya östaki tüpündeki kas spazmlarına veya kulağı çevreleyen kan damarlarındaki anormalliklere bağlı olarak duyulabilir. Kulak çınlaması rahatsızlık verecek bir durumdur. Tinnitus denilen kulak çınlaması hakkında çözüm ve katkı vermek için Tinnitus-Kulak çınlaması Derneği adı altında bir dernek dahi kurulmuştur.

Kulak çınlamasına neden olan rahatsızlık pek önemli olmayabilir. Örneğin kulak kiri bile buna neden olabilir. Enfeksiyon, orta kulakta delinme, kulak zarının delinmesi de neden olabilir. İşitmeyi sağlayan ve denge görevi olan sinirlerden dolayı da olabilir. Esasen başlı başına bir hastalık olarak görmek doğru değildir. Bazı rahatsızlıkların habercisidir. Çağımızda yüksek sesten dolayı bir çok hastalık, duyma kaybı gibi rahatsızlık olabilir. Endüstrinin ve sanayinin doğurduğu gürültü, yangın alarmları, yüksek sesle müzik dinlem v.b. diğer gürültüler kulağımız için zararlıdır. Yüksek şiddetteki gürültü 70-90 dB'den fazla ses yaşam kalitesi için zararlıdır.

Dünyanın en ünlü XX. ve XXI. yüzyılın İsrailli-Amerikalı keman virtüözü ...

Itzhak Perlman,
İsrailli-Amerikalı kemancı,
Orkestra şefi,
Ustalık sınıfı eğitmeni, öğretmeni.
İsrail'de doğup Amerikada yaşayan ünlü Keman virtüözü,
1945 yılında İsrail, Tel Aviv’de doğdu. Radyo aracılığıyla klasik müzik ve kemana olan alakası başladı. 

Kemancı dört yaşında çocuk felci geçirdi ve bacaklarını kaybetti. İyi bir düzelme göstererek koltuk değnekleri ile yürümektedir. Beş yaşındayken keman öğrenmeye başladı. İlk konserini on yaşında İsrail'de orkestra eşliğinde verdi. Bu sırada Amerika Birleşik Devletlerinde kazandığı bir burs sayesinde New York, Juilliard Müzik Okulunda öğrenime başladı ve bitirdi. 1963 yılında ABD'de, Camegie Hall salonunda konser vererek ünlendi. ABD ve Avrupada bir çok orkestra ile konser veren sanatçı çeşitli okullarda da dersler vermiştir. 

Dünyanın en önemli müzik otoritelerince 20. ve 21. yüzyılın en üstün keman virtüözü olarak seçilmiştir. Itzhak Perlman, En İyi Oda Müziği, Enstrümantal Solosu, Klasik albüm gibi toplamda 5 ayrı dalda Grammy Ödülüne sahip olmuştur. Esas olarak Schindler'in Listesi filminin müziği ile tanınmıştır. ABD özgürlük madalyası (Medal of Liberty), ABD Sanatlar ulusal madalyası (National Medal of Arts) sahibi olan ödüllü kemancı halen eşiyle birlikte New York’ta yaşamaktadır. Beş çocuk sahibi olan sanatçının Fahri / Onursal derecelerde bir çok Üniversite (Harvaed, Yale gibi)  tarafından verilen doktora ödülleri vardır.

Ülkemizde de konserler veren Kemancının, eserlerini 20 milyon dolar değerindeki, 1714 yapımı antik Soil Stradivarius kemanıyla çalması ise ayrı bir özelliği olup bir ayrıcalıktır.

Türk Halk Edebiyatında bir nazım biçimi ...

Ağıt,
Ölüm ve doğal afetler üzerine özel bir ezgiyle söylenen koşmalardır.
Ölüm konulu şiirlere Sözlü Türk Edebiyatında Sagu, Divan Edebiyatında Mersiye adı verilir.

Atasözü, Ayin,
Bilmece,
Cumhur,
Deme, Deyiş, Devriye,
Destan, (Seyrani ve Aşık Ömer bu alanda ünlüdür. Kayıkçı Kul Mustafa’nın Genç Osman Destanı en ünlüsüdür.

Efsane,
Fıkra,
Geraylı,
Güzelleme, (Karacaoğlan 17. yy.)
Halk şarkısı, Hikmet, Horyat, Halk şiiri, Halk hikayesi,
İlahi,
Kalanderi, Kavuştak,
Koçaklama (Köroğlu XVI. y.y. ve Dadaloğlu XIX.y.y.),

Koşma (Tanınmış koşma şairleri Karacoğlan, Bayburtlu Zihni, Aşık Ömer, Erzurumlu Emrah).
Mani,
Masal, (Eflatun Cem Güney).

Nefes, (Edebiyatımızda Pir Sultan Abdal nefesleriyle ünlüdür.).
Ninni, Nutuk,
Selis,
Semai,
Şathiye,(Karacaoğlan).
Tapuğ,

Taşlama, (Aşık Dertli, Bayburtlu Zihni, Ruhsati ve Develili Seyrani önemli taşlama şairleridir. Divan edebiyatındaki adı hicviye’dir).
Tekerleme, Tevhid, Türkü,

Varsağı, (Bu da dörtlüklerin içindeki bre, hey, behey gibi ünlemlerle sağlanır. Hayattan ve talihten şikayet üzerinde sık sık durulur. Bu türün en güzel örneklerini Karacaoğlan vermiştir.).

Halk Edebiyatının tanınmış simaları;
16. yüzyıl:
Köroğlu, Kul Mehmet, Aşık Garip, Aşık Kerem

17.yüzyıl: 
Karacaoğlan, Kayıkçı Kul Mustafa, Aşık Ömer, Kuloğlu, Ercişli Emrah

18.yüzyıl: 
Gevheri

19.yüzyıl: 
Dertli, Dadaloğlu, Erzurumlu Emrah, Bayburtlu Zihni, Seyrani, Ruhsati

20.yüzyıl: 
Aşık Veysel, Aşık Ali İzzet, Aşık Murat Çobanoğlu, Aşık Reyhani, Aşık Şeref Taşlıova.

Arap Alevilerin her yıl kutladığı bir Bayram ...

Ğadir Humm,
Ğadir Humm Bayramı.
Velayet Bayramı,
Gadiri Hum, (Arapça).
Hum göleti,
Hum Gölcüğü.

Suudi Arabistan'da Mekke ve Medine arasındaki Rabiğ Vadisi yakınındaki gölcük, bataklık için verilen addır. Bu mekanın önemi burada cereyan eden bir olaydan kaynaklandığından Şiiler tarafından Bayram olarak kutlanır. Arap Alevileri tarafından her yıl kutlanan bu Ğadir Humm bayramı son yıllarda ülkemizdeki Aleviler tarafından da çeşitli etkinliklerle kutlanmaya başlamıştır. Hz. Muhammed 632 yılında, Veda Haccını tamamlamasının ardından yanında kalabalık bir toplulukla birlikte Medine’ye hareketinden sonra yaşanan bir olaydan kaynaklanıyor.

Zilhicce ayının 18. günü Ğadir-i Humm olarak adlandırılan bölgeye vardığında Hz. Muhammed, ardından gelenleri etrafına toplayarak, Ben kimin mevlası isem Ali'de onun mevlasıdır. Allahım! Ali’yi seveni sev, ona düşman olana düşman ol dediği aktarılırken, söz konusu konuşma hadis kitaplarında da sıkça yer alıyor.

Bu sözlerin Hz. Muhammed’in kendisinden sonrası için Hz. Ali’yi vasi olarak işaret ettiği, Ali’ye biat edilmesini istediği şeklinde değerlendiren Arap Aleviler, bugün halen bu günü en önemli bayramları olarak kutluyor.

Eski dilde hoşlanmak, sevme, alaka, güleryüz gösterme anlamında bir kelime .. .

Teveccüh, 
Esasen bir tasavvuf terimi olup yönelme anlamı taşır.
Arapça teveccuh.
Osmanlıca Teveccüh,
Güler yüz gösterme, sevme.
Yakınlık duyma, hoşlanmak.
Bir yana doğru yönelme, yüzünü çevirme. 
Çevrilme. 
Manen üzerine düşme. 
Ait olmak, alakadar olmak. 
Hoşlanmak. 
Sevgi, alaka.

Başlıca temsilcisi Fransız yazar Jules Romains olan ve toplumun ortak bilincini dile getirmeyi amaçlayan edebiyat ve felsefe akımı ...

Ünanimizm,
Ortakduyumculuk,
Tekruhçuluk.
Başlıca üyesi Fransız yazar Jules Romains olan ve toplumun ortak bilincini dile getirmeyi amaçlayan edebiyat akımı. 
Özünde topluluk ruhunu irdeleyen bir öğreti olmakla beraber daha ziyade bir edebiyat ve felsefe olarak kendini beğendirmiş bir akımdır. En önemli temsilcisi Frn. yazar Jules Romains' dir. 

XX.yüzyıl da bireyci Dünya görüşü yerine ve simgecilik akımına karşı olarak doğmuştur. Çağdaş yaşamı desteklemek makinalaşan toplumu ve kentleri bireyin yaşam alanı olarak gören bir akımdır.

Arabistan kıyılarında kullanılan bir çeşit tekne ...

Hatra,
Arabistan kıyılarında sefer yapan bir tür tekne.
Arabistan kıyılarında kullanılan bir çeşit tekne.
Esasen Hatra ismi, Nehirlerde işleyen vapurların iskandil direğine verilen isimdir. Gemicilikte verilen bu isim aynı zamanda Arabistan kıyılarında sefer yapan bir tür tekne içinde kullanılmıştır.
Arabistan kıyılarında sefer yapan bir tür tekne.

Kuzey Namibya'da yaşayan kırmızı kadınlar kabilesi olarak bilinen etnik bir grup ...

Himbalar,
Kuzey Namibya'da Kunene yöresinde yaşayan etnik bir grup. 20.000-50.000 nüfuslu olan bu grup kırmızı kadınlar kabilesi olarak da anılır. Çıplak kadınlar kabilesi olarak da bilinen bu ilkel toplulukta kadınların kırmızı görünmesinin ilginç bir sebebi var. Kadınlar ciltlerini korumak ve süslenmek için otjite denilen bir yağ sürerler. Vücutlarını kırmızı renge boyayan bu yağ süs olarak da kullanılır.
Himbalar yarı-göçebe bir kabile olup güne erken başlarlar. Kadınlar süsleri olan otjizelerini sürdükten sonra günlük yemek işleri ile uğraşırlar.
Bu kabilenin erkekleri sığırları otlatmaktır. Yani çobanlıktır. Genç erkekler hayvanların karnını doyurmakla ilgilenirken kadın ve çocuklar yaşlılarla birlikte günlük işlerle ilgilenirler.

Himba kabilesinin evleri kubbe çatılı, çamur ve gübre sıvalı ve fidanlarla bağlayarak inşaa etmişlerdir. Himba kabilesinin başkaca en önemli özelliği ise okuruwo denilen kutsal ateştir. Bu ateş sürekli yanıyor durumda tutulur.Tanrı Mukuru ile köylüler arasında arabulucu olarak görülür.

Himba kadınları süslenmek için yaptıkları bir makyajları vardır. Bu makyaj malzemesine otjite denir ve keçi yağı, otlar ve kırmızı boyadan oluşuyor. Bazen aromatik kokulu olan bu hamur yağ ve kırmızı hardal sarısından oluşur. Kadınların tenlerinin kırmızıya dönmesine sebep olan bu karışım, onları güneşten koruyor. Başka önemli etkisi ise sinekleri uzak tutmasıdır. Kadınlar bunları vücutlarına hatta saçlarına da sürüyorlar. Bazıları güneşten kadınların cildini korumak, ya da sinekleri kovmak için olduğunu iddia ile bu uygulamanın kökeni hakkında çok fazla spekülasyon yapılmıştır. Ama erkekler için otjize geçerli değildir.

İsviçreli tüm zamanların en ünlü psikologlarından birisi ..

Hermann Rorschach,
(D. 1884- Ö. 1921)
8 Kasım 1884 yılında İsviçre'nin Zürih kentinde doğan Hermann Rorschach, çocukluğunu ve gençliğini burada geçirdi. 
1909 yılında Zürih tıp fakültesini bitirdi. Rorschach'ın resimlere karşı merakı bir resim öğretmeni olan babasından dolayıdır. 

Zürih, Nürnberg ve Berlin'de çalıştı. Rus asıllı Olga Stempelin ile evlenerek Rusya'ya yerleşti. 
Geleneksel boyamalar yaparken herkesin farklı bir tarz ve boyama yapması dikkatini çekmiş ve Rorschach inkblot testini bulmasını sağlamıştır. 


Rorschach testi (Rorschach mürekkep lekesi testi, Rorschach tekniği, mürekkep lekesi testi olarak da bilinir), deneklerin algılarını mürekkep lekelerini kullanarak analiz eden psikolojik bir testtir.1921 yılında Psychodiagnostik inkblot testi temelini oluşturan bir kitap yazdı. Kitabını yazdıktan bir yıl sonra 37 yaşında doğal nedenlerle öldü. 

Ölümünden sonra yazdığı kitabı ve kişilik testi adeta psikologların el kitabı oldu.
Rorschach testi 1960' lı yıllarda en yaygın kullanılan projektif testtir.

Bingöl ilinde bir şelale ...

Çır,
Uluca,
Çır (Uluca) Şelalesi, 
Bingöl' ün Merkez ilçesine bağlı Ilıca Bucağına sekiz kilometre uzaklıktaki Uzundere Köyü' ndedir. Köy uzundere adlı derede kuruludur. Bu derenin yüz metre yükseğinde Büyük Çır Taşı adı verilen sert ve yalçın kayalıklar bulunur. Yırtıcı kuşların yaşadığı bu kayalıktan adını alır. Bu kayalığın ortasından geçen su 50 m. yükseklikten dökülür. Dere yatağına düşen şelale yörenin coğrafyasında en önemli özelliktir.

Bir bankanın sattığı menkul değerleri geri satın alma taahhüdüne verilen ad ...

Repo,
Repurchase Agreement.
Geri satın alma taahhüdü ile satmak anlamına gelir. 
Bankalar arası işlemlerde bir gecelik faiz uygulamasıdır. 

Bir kişi yada kuruluşun diğer bir kişi yada kuruluşa, belirli bir vade sonunda, belirli bir faiz oranı ile ve önceden belirlenen bir vade sonunda geri satın alınacağı taahhüdü ile yapılan menkul kıymet satışını simgeleyen sözleşmedir. Yapılan işin özü geri alma taahhüdü ile yapılan menkul kıymet satışı karşılığında faiz ile para toplamaktır. Sonuçta faiz ile para toplamanın başka bir yoludur. 

Ters repo (reverse repo);
Geri satma taahhüdü ile alınan menkul kıymetlerin vade sonunda anapara ve faiz alınarak geri verilmesi işlemine ters repo denir. Ellerinde nakit bulunan kişi yada kuruluşlar belirli bir faiz oranı ile ve önceden belirlenen vade sonunda geri satmak koşuluyla menkul kıymet satın alma işlemi ters repodur. Buna göre bir repo işlemi alıcı yönünden ters repodur.

Repo çeşitleri; Vadesiz Repo, Açık repo, Sürekli repo.

Bir atardamarın bir noktasında oluşan ur biçimindeki torba ...

Anevrizma,
Fr. anevrisme, 
İng. aneurysm, aneurism, 
Lat. aneurysm.
Anörizma,
Atardamar cidarlarının zayıflamış noktalarında oluşan küçük kesecik veya şişlik.
Bir atardamarın bir noktasında oluşan ur biçimindeki şişkinlik.


Kalp, atardamar veya toplardamar çapında genel veya yerel genişlemesi sonucu beliren patolojik değişime anevrizma denir.  Kan damarlarının duvarlarındaki zayıflama sonucu damar bir balon gibi genişler. İşte bu anevrizmadır. Damar duvarı zayıflamış, incelmiştir. Bu nedenle damar yırtılır.Vücudun herhangi bir bölgesindeki damarda olabilir. En sık, karın aortında oluşur. 
Anevrizma Sakküler, Fuziform ve Kanamış anevrizma olmak üzere çeşitlilik gösterir.

Ana atardamar ..

Aort,
(Fransızca Aorte).
Vücudumuzun en büyük atardamarı.
Ana atardamar.
Oksijenlenmiş kanı kalpten alarak dalları vasıtasıyla akciğerler dışında tüm vücuda dağıtan çok sağlam ana atardamara aort denir.
Eski Yunancada aorte, yukarı çıkan, ana atardamar sözcüğünden gelmektedir. Eski Yunanca artería (atar damar) kelimesinden türemiş olup kısaca aort denir.

İnsan vücudundaki en büyük artere aort denmektedir. Kalbin sol karıncığından çıkan ve vücuda kırmızı kan dağıtan büyük atardamar, kalbten çıktıktan sonra sola ve arkaya doğru bir yay çizer ki bu bölüme aort kemeri denir. Oksijenle zenginleştirilmiş kanı tüm vücut parçalarına sistematik olarak dağıtan dolaşım ağıdır. Kalpten çıkan ve bütün vücudun atardamar ağını besleyen ana arterdir. Bu ana damar 20 atmosfer basınca dayanır. Kollara ve başa giden atardamarlar daha sonra aşağıya devam eder. Göğüs kafesinin içinden geçer. Karın içinden devam ederek bel bölgesinden bacaklara gider. Vücudun en büyük atardamarı olan aortun duvar yapısının zayıflayarak çapının genişlemesine aort anevrizması denir.

Hatay ilindeki Asi ırmağının ilk çağdaki adı ...

Oronte,
Orontes,
Asi Nehri (Orontes),
Asi Irmağı (العاصي),
Hatay ilindeki Asi ırmağının ilk çağdaki adıdır.  
Adını ters aktığı, aykırı olan, isyan eden anlamında Asi olarak almıştır.
Hatay'ın en önemli akarsuyu büyük bir bölümü Suriye'de olan, 386 km. uzunluğunda olan Asi Irmağı, Lübnan Bekaa Vadisinin doğu kısmından doğar ve Hatay Samandağı yakınından Akdeniz'e dökülür. Asi nehri, Akdeniz ile Antakya arasında bulunan doğal su yolu olup ortalama su debisi 30 m³/sn dir.   


Asi Nehri Hatay ilinde Karaçay, Afrin Çayı ve Balıklı Gölü Kanalının birleşmesi ile oluşur.  Asi ırmağını Hüseyinli, Kavaslı ve Defne dereleri beslemektedir. Tarihte Orontes olarak bilinen Asi Nehrinin ters aktığı bilinir. Rivayete göre asi nehrinin ters akmasının nedeni Hz. Musa'nın Kızıl Deniz'i asası ile ikiye bölmesidir. Asi nehride bu zamandan beri böyle akmaktadır.


Popüler Yayınlar

İzleyiciler

BULMACA ANSİKLOPEDİSİ