Hindu inanışında, zora başvurmadan bir kötülüğe karşı koyma eylemi.. .

Ahimsa,
Sanskrit canlıların hayatına kıymama doktrini. 
Hint düşüncesinde geçen ve tüm canlıların akraba olduğu ve bütün varlıkların canının değerli olduğunu düşüncesini temel alan, hayvani gıdadan ve savaştan meydana gelen yaralamama ve zarar vermeme ilkesi. 
Şiddete başvurmama veya zarar vermeme anlamına gelen sanskritçe bir terim. 
Sanskritçe; “zarar vermeme”. 
Caynizmde dinsel yaşantının özü olarak al­gılanan, hiçbir canlıyı öldürmeme ve zarar vermeme kuralı.  Ahimsa kelimesi, Jaina ve Budist dillerinde geçen Sanskritçe bir keli­medir. 

Ahimsa, “öldürmeyi arzu etme­mek” anlamına gelmektedir. Bu hareket tarzı Hinduizm, Jainizm ve Budizm tara­fından tavsiye edilen bir fazilet hareketi­dir. Ahimsa, “hayata saygı” olarak tarif edilmiştir. Bu hayat, sadece insan hayatı değil, bütün yaşayan varlıklarında haya­tıdır. Böylece, Ahimsa, bütün kanlı kur­banların kaldırılması ve et yememe gibi bir hedefe sahip olmaktadır. Hindistan'da bütün dinler, özellikle de jainizm bu ilkeyi savunur. Gandhi bu keli­meyi, saldırmazlık fikrine temel yaparak ah­lâk ve siyasetinin prensibi haline getirdi. 

Ancak, Hin­duizm’de Hindu’lar, böyle bir davranışın her zaman tatbik edilemeyeceğini kabul etmektedirler. Çünkü Eski Veda metinle­rinin uygulandığı dönemlerde, Hindular, hayvanları kurban ediyorlar ve et yiyor­lardı. Hatta faziletli savaşçılar yetiştiriyor­lardı. Bununla beraber, Upanişadlar’dan itibaren, gerçek dindarlık faziletleri ara­sında Ahimsa figürü görülmeye başlan­mıştır. Bu zamandan itibaren Ahimsa, hakimler ve azizler tarafından tatbik edilmeye başlanmıştır. Bhagavad Gîtâ, bu faziletin, gerçek bilgiyi oluşturan unsur­lardan biri olduğunu belirtmektedir. Fakat onu, savaşçılara empoze etme­mektedir. Bu kuralı uygulamaya, et yememeye, kanlı kurbanı redde davet edilenler Brahman’ lardır. 

Mesela Shankara, XIII. Yüzyılda, Tantrique kültler tarafın­dan teşvik edilen kanlı kurban tatbiki­ne karşı etkili şekilde mücadele açmış ve bitkisel takdimeleri teşvik etmiştir. İşte bundan dolayı Brahmanlar canlı varlıkları öldürme tehlikesi taşryan ziraatçılık mes­leğini yapmamaktadırlar. Ahimsa, Hin­du şeriatının beş ana faziletinden birini teşkil etmektedir. Yine o, Yoga pratiklerindeki beş engellemenin arasında bu­lunmaktadır. Ahimsa, Lingâyâtlarda bir fazilettir.  Bütün bunlara rağmen, Hindu Tanrısı olan Shivâ, Vishnou, Krishna, Rama, Ahimsa’yı uygulamaya koymamışlardır. Tanrıların şiddet hareketleri, birtakım de­ğerli hareketler olarak canlı varlıkların karmık passifliğini yok etmekle, neticede kurtarıcı inayete dönüşmektedir. Nitekim Durgâ, manda kılığındaki bir şeytanı öl­dürdüğü zaman, manda, en sofu bir mün-tesip haline gelmiştir. Modern çağda Gandhi, şiddet dışı fazileti yeniden keşfetmiş ve Jainizm’de olduğu kadar Vishnuizm’de de Ahimsa pratikle­rini hatırlamıştır. Ahimsa, Gandhi’nin yanmda, politik bir tavır, bir ahlâki fazilet olmuştur. Bu tavır ve ahlâki fazilet, poli­tik bir hedefi gerçekleştirmek için her mil­let tarafından uygulanabilir. Jainizm’de, ahimsa, keşişin beş büyük adağından birini ve lâîkin’de beş küçük adağından birini teşkil eder. Yani her jain, kendini bu faziletle kuşatılmış hisseder, jain keşişleri, hayata aşırı şekilde saygı duymaktadırlar. Bu nedenle, böcekleri ezmemek için yollarını süpürmektedirler. Canlı böcek yutmamak için, ağızlarını bezle kapatmaktadırlar. Elbiselerini sabah ve akşam dikkatli şekilde silkmektedirler. Lâik Jain’ler de her canlı hayvanı öldür­meyi reddederek bir yumurtanın içindeki bir canlıyı dahi öldürmekten sakınırlar. Bunun için de çok sert Vejetaryendirler

Popüler Yayınlar

İzleyiciler

BULMACA ANSİKLOPEDİSİ