Farsça: tar; tel anlamına gelir.
Telli bir Azeri çalgısı.
Tar, uzun saplı; İran, Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan ve kısmen Türkiye' de kullanılan telli bir çalgıdır.
Tar çalan kişiye ise tarzen veya tarist denir.
Tar, uzun saplı; İran, Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan ve kısmen Türkiye' de kullanılan telli bir çalgıdır.
Tar çalan kişiye ise tarzen veya tarist denir.
Bu çalgının iki buçuk oktav ses sahası bulunmaktadır.
Sekiz ya da on iki telli bir çeşit çalgı.
Doğu Anadolu ile Azerbaycan' da çalınan bir çalgı türü.
Sekiz ya da on iki telli bir çeşit çalgı.
Doğu Anadolu ile Azerbaycan' da çalınan bir çalgı türü.
Azerbaycan' da yaygın olarak kullanılan telli bir müzik aletidir.
Tar, uzun saplı, telli bir müzik aletidir ve İran, Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan ve kısmen Türkiye'de kullanılır.
Tar, uzun saplı, telli bir müzik aletidir ve İran, Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan ve kısmen Türkiye'de kullanılır.
Kuzeydoğu Anadolu, Kars ve Azerbaycan bölgelerinde kullanılan, teknesi çanak denilen büyük ve küçük iki kısımdan meydana gelen perdeli ve mızraplı çalgı.
Özellikle Kars yöresinde, Azerbeycan, İran, Özbekistan ve Gürcistan'da yaygın olarak kullanılan, gövdesi iki bölümlü, tezeneli bir halk çalgısı.
Özellikle Kars yöresinde, Azerbeycan, İran, Özbekistan ve Gürcistan'da yaygın olarak kullanılan, gövdesi iki bölümlü, tezeneli bir halk çalgısı.
Azerbaycan ve Kars yöresine özgü telli bir çalgı.
Doğu Anadolu ile Azerbaycan'da çalınan bir çalgı türü.
Tar sözcüğünün halk dilinde başka anlamları:
Oturak.
Kağnı yanlarındaki parmaklıklar.
İnce örgülü balık ağı.
Yükün dökülmemesi ve tekere değmemesi amacıyla kağnının iki yanına uzatılan sırık.
Ağzında kasnak bulunan gübre çuvalı.
İlkbahar otlarıyla yapılan yemek.
Sal; şişirilmiş tulumlar üzerine kurulan sal’ a tar adı verilir.
Ağaç taşımak için kullanılan sal.
Tar sözcüğünün halk dilinde başka anlamları:
Oturak.
Tünek.
Tavukların kümeslerde tünedikleri ağaç.
Tavukların kümeslerde tünedikleri ağaç.
Kümeslerdeki tünek direği.
Tavuk pineği, pinekleme yeri.
Kümeste, tavukların üzerinde tünedikleri ağaç.
Tavukların kümeste üzerine çıktıkları yer.
Ahır ve kümeslerdeki yüksekçe yer.
Ahır ve kümeslerdeki yüksekçe yer.
Kırılamayacak denli çok buz tutmuş yol.
Gübre ve kül ölçüsü olarak kullanılan çuval.
Fıtığı olan (kimse için).
Peşkir asılan yer.
Başörtüsü.
Karanlık.
Gübre ve kül ölçüsü olarak kullanılan çuval.
Fıtığı olan (kimse için).
Peşkir asılan yer.
Başörtüsü.
Karanlık.
Raf, sergen.
Fidan.
Genç hayvan.
Ağzı geniş, büyük toprak küp.
Bağ budamaya ya da ağaç kesmeye yarayan, eğri bir çeşit bıçak.Genç hayvan.
Ağzı geniş, büyük toprak küp.
Kağnı yanlarındaki parmaklıklar.
İnce örgülü balık ağı.
Yükün dökülmemesi ve tekere değmemesi amacıyla kağnının iki yanına uzatılan sırık.
Ağzında kasnak bulunan gübre çuvalı.
İlkbahar otlarıyla yapılan yemek.
Sal; şişirilmiş tulumlar üzerine kurulan sal’ a tar adı verilir.
Ağaç taşımak için kullanılan sal.
Ağaç kütüklerinin birbirine bağlanmasıyla oluşturulan sal.
Tel.
Saç teli,
İplik,
Saç teli,
İplik,
İp, iplik.
Dokumada arış veya atkı denen iplik.
Tepe.
Dokumada arış veya atkı denen iplik.
Tepe.
Katran.
Asya'da yaşayan yabanıl bir keçi.
Kilerde köşeden bölme küçük yer.
Gübre ve kül ölçüsü olarak kullanılan çuval.
Asya'da yaşayan yabanıl bir keçi.
Kilerde köşeden bölme küçük yer.
Gübre ve kül ölçüsü olarak kullanılan çuval.