Bük,
Ovada ya da dere kıyısında çalı ve diken topluluğu.
Ova ve dere kıyılarındaki çalı ve diken topluluğu.
Akarsu kıyılarındaki verimli tarlalar, büklük.
Ovada ya da dere kıyısında çalı ve diken topluluğu.
Ova ve dere kıyılarındaki çalı ve diken topluluğu.
Akarsu kıyılarındaki verimli tarlalar, büklük.
Akarsu kenarındaki ağaçlık.
Akarsularda kıvrıntı, dönemeç.
Akarsuların en derin ve durgun akan yeri.
Sık çalılık, fundalık.Akarsuların en derin ve durgun akan yeri.
Irmak ve göl kenarındaki sazlık.
Dere kıyılarındaki söğütlük.
Çalılık, sazlık ve ormanların en sık olduğu yer.
Çalı, böğürtlen gibi bodur ağaçlardan oluşan alan.
Bük sözcüğünün halk dilinde başka anlamları:
Dönemeç.
Yem, lokma, nasip.
Sarmaşık.
Böğürtlen.
Yabani çilek.
Dağ üzümü.
Ahududu.
Bostan.
Belen.
Yamaç, sırt.
Köşe.
Bükülerek katlanmış bir şeyin her bir bükümü.
Sulak, çeltik tarlalarının toplu bulunduğu bölüm.
Ağaca bağlanmamış üzüm kütüğü.
Ege ve Akdeniz kıyılarımızdaki küçük koylara verilen ad.
Bük sözcüğünün halk dilinde başka anlamları:
Dönemeç.
Yem, lokma, nasip.
Sarmaşık.
Böğürtlen.
Yabani çilek.
Dağ üzümü.
Ahududu.
Bostan.
Belen.
Yamaç, sırt.
Köşe.
Bükülerek katlanmış bir şeyin her bir bükümü.
Sulak, çeltik tarlalarının toplu bulunduğu bölüm.
Ağaca bağlanmamış üzüm kütüğü.
Ege ve Akdeniz kıyılarımızdaki küçük koylara verilen ad.