At yarışları ve konkurhipiklerde, binicilere verilen nizami kiloyu tamamlamak için kullanılan, kurşun levha...

Madraba,
At yarışları ve konkurhipiklerde, binicilere verilen nizami kiloyu tamamlamak için kullanılan, kurşun levha.
At yarışlarında binicilere verilen nizami kiloyu tamamlamak üzere eyere ya da eyerin altındaki örtüye takılan kurşun levha.

At yarışları ve konkurhipiklerde, binicilerin kilosunu tamamlamak için eyer yada teyelti içine konulan kurşun levhalar. Konkur hipiklerde binicilerin kilosunu tamamlamaları için kullanılan, teğelti içine yerleştirilen metal plakalar.

Konkur hipik: 

Fransızca: concours hippique.
Yalnız spor amacıyla yapılan at yarışı.


Eskiden gemilerde kullanılan 30 dakikalık kum saati. ..

Minota,
Eskiden gemilerde kullanılan otuz dakikalık kum saati.
Kum saatleri zamanın geleneksel sembolüdür. Saatin ilk tasarımı olan yumurta biçiminde cam kaptan akan kum yüzyıllar boyunca sabit kalmıştır. Saatlerde kumun yanında, zaman zaman pudra haline getirilmiş yumurta kabuğu, civa ya da ince toz siyah mermer de kullanılmıştır.
Kum saati, Avrupa’da ilk kez 8. yüzyılda bir papazın buluşuyla kullanılmaya başlamıştır. 

Camcılık becerisi geliştikçe, kumun doldurulduğu ağız da eritilerek kapatılmış ve nemlenerek akışın zorlaşmasının önüne geçilmiştir. XVI. yüzyıldan günümüze bu saatler sürekli zamanı ölçmek için değil, belirli bir sürenin başlangıcını ve bitişini göstermek için kullanılmıştır; kiliselerde dua süresi, gemilerde tayfaların nöbet süresi ya da gemilerin hızlarının belirlenmesi.

Belirli sayıda kulaç aralıklarıyla düğüm atılmış ve ucuna bir kütük bağlanmış bir ip denize atılıyor ve bir gemici kum saatiyle belirli zaman dilimleri içinde kaç düğümün suya girdiğini sayıyordu. Eğer belirlenen sürede beş düğüm inmişse, geminin hızı beş deniz mili oluyordu. 19. yüzyıl sonuna kadar yelkenli gemilerde hız belirlemek için bu yöntem kullanılmıştır. Soğuk iklimlerde su saatine göre daha yaygın kullanımı olduğu halde, kum saati gün boyunca zaman ölçümü için çok uygun bir gereç değildi. Bunun için, ya çok büyük yapılması, ya da başında her an birinin beklemesi gerekiyordu. Bazı kum saatlerinde bulunan kadrandaki gösterge, saatin her baş aşağı edilişinde bir saat ileri alınıyordu. Yine de, kum saati uzun bir dönem boyunca küçük zaman aralıklarının ölçülmesinde başarıyla kullanılmıştır.

Güney Amerika'da yaşayan büyük bir su yılanı. ..

Musurana,
Mussurana,
Portekizce Muçurana,
Güney Amerika'da yaşayan büyük bir su yılanı.
Güney Amerika'da yaşayan ve zehirli yılanları yiyerek beslenen zehirsiz su yılanı. Musurana 1,5 ila 1,6 m. uzunluğunda, gençleri 2.4 m. kadar boylanabilmektedir. Sırt rengi açık pembe, yetişkin olduğunda kurşuni-mavi olur. 

Karın rengi beyazımsı açık sarı renklidir. Saldırıya geçtiğinde yılanın baş kısmını kavrayarak onun yemek borusu içine doğru iten ağzın arka kısmında 10 - 15 tane güçlü dişleri  (opisthoglyphous dişler) vardır.  Sonra kurbanının çevresinde bobinler şeklinde, gövdesini dolandırır ve sıkarak öldürür. Bu nedenle bu türüne pseudoboa denir.

Avını öldürdükten sonra tüm vücudu içine alınması izler. Yutulan yılan uzun vücut mussurana gastrointestinal sistem içine sığdırmak için bir dalga dalga olarak sıkıştırır. Masuranaların avları azaldığı için soyları ve sayıları azalmaktadır. Masuranın dişleri zehir ağı içermesine rağmen insanlar için bir tehlike oluşturmaz. Yılanı elinize alsanız dahi ısırmaz. Ölümcül çok az vaka kayıtlara geçmiştir.

Orta ve Güney Amerikada yaşayan bir masurana cinsi çukur engerekleri yemektedirler ki, özellikle bu yılanlarla beslenen yılanlar, zehirli yılanların zehirine karşı  bağışıklık kazanmışlar olsa da, mercan yılan zehirine karşı bağışık değildirler. Diğer yılanların yokluğunda mussurana, küçük memelilerle de beslenebilir. Tercih ettiği habitat yoğun zemin düzeyinde bitki örtüsü olup gündüzleri gezmektedirler. Bazı bölgelerde, çiftçiler, çok sayıda sığır gibi evcil hayvanların ölümlerine neden olan zehirli çukur engerek yılanlarını yok etmek için , onların yaşam ortamı temiz tutmak amacıyla evcil hayvan olarak mussuranas yetiştirmektedirler. 1930'lu yıllarda çok sayıda çukur engerek yılanının kontrolü için mussuranalar bir plan denenmiş ama işe yaramamıştır.

Bir bitki türünün, kendisiyle aynı ortamda yaşayan ve "engelleyici" denilen diğer bir bitki türüne ait köklerden çıkan salgılar nedeniyle gelişememesi ...

Amensalizm, 
(İng. amensalism).
İki birey arasında birisinin var oluşu, diğerinin yok oluşu ile sonuçlanan rekabet.
Bir bitki türünün, kendisiyle aynı ortamda yaşayan ve engelleyici denilen diğer bir bitki türüne ait köklerden çıkan salgılar nedeniyle gelişememesi, Türlerden biri zarar görmüş, fakat ikinci türün hiç etkilenmemesi durumu.

Antibiyotik yapan organizmalarla, antibiyotiklerin inhibe ettiği organizmalar arasındaki ilişki amensalizm için iyi bir örnektir. 

Penicillium denen küfün oluşturduğu penisilin, çesitli bakterilerin üremesine engel olur. Muhtemelen küf, ürettiği antibiyotik sayesinde besin bakımından kendisine rakip olan bakterileri elimine ederek daha fazla besin sağlamış olur. Türler arası ilişkilerden amensalizmde taraflardan biri diğerinin gelişimini engeller. 

En tipik örneği de ceviz ağacının dibinde hemen hemen hiçbir bitkinin yetişmeyişidir. Ceviz ağacının yaprak ve meyvelerinde üretilip yağmurla toprağa süzülen bir madde olan juglon, diğer bitki türlerinin gelişimini engeller olmaktadır.

Kaynak: http://tr.wikipedia.org/

Trabzon' un Maçka ilçesinde bir yayla...

Ayaser,
İlaksa (Mataracı köyü),
Mavura (Maçka'nın18,5 km. batısında),
Kiraz (Maçka İlçesi Gürgenağaç köyü)
Lapazan (Gürgenağaç köyünde)
Çakırgöl (Rakım 2 504 m),
Erenler, (Sındıran-Maçka).

İskobel, (Yazlık Köyü’nün güneyinde 2450 m yüksekliktedir.)
Şolma (Maçka ilçesinden batıya doğru 22 km. toprak yolla gidilebilir. Yolun 16 kilometresi zengin bitki örtüsüne sahip Kulin dağının içinden geçmektedir.)
Lişer Yaylası (Ocaklı-ispela Köyü),
Gulindağı Yaylası,
Mağura Yaylası,
Figanoy Yaylası,

Armutluk, Akarsu, Aykarsa, 
Camiboğazı,
Çakırgöl
Dereboyu,
Furnoba,
Kırantaş, Kurugöl, Kasapoğlu, 
Livayda,  
Mesaraş,  
Ortaoba yaylaları.

Popüler Yayınlar

İzleyiciler

BULMACA ANSİKLOPEDİSİ