Mehil ...

Önel,
Mehil,
Mehl,
Mühlet,
Ek süre,
İhbar,
Vade,
Arapça: mehl.
Bir iş için tanınan ek süre, zaman verme, vade, mühlet.
İşten çıkarılacak bir işçiye iş sözleşmesine göre tanınan süre.
Bir işin tamamlanması için tanınan ek süre, önel.  
Eskiden, İş sözleşmesine göre işçinin işine son verileceğinin işten çıkarılmadan önce işveren tarafından kendisine bildirilme süresi.

Çözülmesi kolay düğüm ...

İlmik,
İlmek,
Çözülmesi kolay düğüm.
Çözülmesi kolay düğüm, eğreti düğüm.
İpe halka şekli verilerek yapılan gevşek düğüm, ilmek.

İlmek,
Halk ağzında ilmik.
Hafifçe bağlamak, gevşek bir düğümle tutturmak.
Halı dokurken düğümleri birbirine bağlamak.
Değmek, dokunmak, ilişmek.

Kokulu kiraz ...

Mahlep,
(Prunus mahaleb),
İdris ağacı,
Meltem (Halk arasında),
Kokulu kiraz,
Taş kirazı,
Halk arasında meltem, idris ağacı, kokulu kiraz, taş kirazı gibi isimlerle de isimlendirilen mahlep, özellikle hamur işlerinde kullanılıyor. 
Mahlep, Kandil simidi yapımında çekirdek, toz, yağ ya da püre şeklinde aktarlarda satılmaktadır.
Mahlep, gülgiller familyasından boylu çalı veya 8–10 m.' ye ulaşan, kışın yaprağını döken bir ağaç türü. Yapraklar dairemsi ya da geniş yumurta biçiminde, boyları 3–6 cm, kenarları dişli, alt yüzlerinde ana damar boyunca tüyler vardır. Güzel kokulu çiçekleri beyaz renklidir. küçük veya 5–6 mm büyüklüğündeki meyve olgulaşınca siyah bir renk alır.

Kiraz; Gilyas, Bali, Buli, Bülü.


Parasız ...

Mot,
Parasız.
Adana yöresi halk ağzı ile mot.Abazan,

Aç, parasız, Atkın,
Bedava, Beleş,
Cıbır, Cıbıl.
Çulsuz,
Fakir.
Kokoz,
Meccani,(Parasız, bedava)
Tıngır, Tırıl,
Zil, Züğürt,

Mot kelimesinin yörelere göre diğer anlamları;
Pekmez.

Müzikte canlı ve coşkulu bir biçimde çalınması ...

Agitato,
Animato,
Müzikte canlı ve coşkulu bir biçimde çalınması.
Müzikte canlı bir biçimde çalınmak.
Bir parçanın canlı okunacağını anlatan müzik terimi.
Bir müzik parçasının derin bir duygu verilerek çalınmasına verilen ad.
Anima,
Mosso,
Allergo,
Canlı
Canlı, Bir parçanın canlı çalınacağını anlatır.
Bir parçanın canlı çalınacağını anlatan müzik terimi.
Bir müzik parçasının derin bir duygu verilerek çalınmasına verilen ad.
İtalyancadan Türkçeye geçen bir çok müzik terimi vardır. Bu terimler şöyledir.;
Andante, Yörük anlamına gelir ve orta yavaşlıkta bir tempoyu ifade eder.
Amabile, Sevimli, okşayıcı anlamındadır.


Müzikte canlı bir biçimde çalınmak ...

Animato,
Animato,(İtalyanca).
Müzikte canlı bir biçimde çalınmak.
Bir parçanın canlı okunacağını anlatan müzik terimi.
Bir müzik parçasının derin bir duygu verilerek çalınmasına verilen ad.
Anima,
Mosso,
Allergo,
Canlı
Canlı, Bir parçanın canlı çalınacağını anlatır.
Bir parçanın canlı çalınacağını anlatan müzik terimi.
Bir müzik parçasının derin bir duygu verilerek çalınmasına verilen ad.
İtalyancadan Türkçeye geçen bir çok müzik terimi vardır. Bu terimler şöyledir.;
Andante, Yörük anlamına gelir ve orta yavaşlıkta bir tempoyu ifade eder.
Amabile, Sevimli, okşayıcı anlamındadır.

Fosil ...

Taşıl,
Fransızca fossile,
Müstehase,
Dinazor,
Müstehase,
Fransızca: fossile (taşıl)
İngilizce: fossil,
Almanca: Fossil,
Latin: fossilis (kazmak)

Taş ya da kayaların içerisinde rastlanan taşlaşmış, canlı ya da canlı parçaları.
Geçmiş yer bilimi zamanlarına ilişkin hayvanların ve bitkilerin yer kabuğu kayaçları içindeki kalıntıları ve izleri, taşıl.
Düşünce, yaşayış biçimi vb. bakımlardan çağın gerisinde kalmış kimse.
Geçmiş yer bilimi zamanlarına ilişkin hayvanların ve bitkilerin, yer kabuğu kayaçları içindeki kalıntıları veya izleri, müstehase, taşıl.

Sütten kesilmiş çocuk...

Fatim,
Arapça, Fatim, (فطيم)
Sütten kesilmiş çocuk.
Osmanlı Döneminde, Sütten kesilmiş çocuk anlamında kullanılmış.

Deniz hayvanlarının çok olduğu yer ...

Tarla,
Deniz hayvanlarının çok olduğu yer.
(Tarla, TDK)
Tarıma elverişli olan, sınırlı ve belirli toprak parçası.
Deniz hayvanlarının çok olduğu yer:

Hareket, aksiyon ...

Devinim,
Aksiyon, 
Hareket,
Devinme işi, hareket.
İngilizce: Action, movement,
Fransızca: Action, mouvement,
Almanca: Handlung, Bewegung.
Yunanca: Kinesis.
Japonca: Undo.
Olabilirlikten gerçekliğe geçiş. 
Her türlü değişimi gösteren özdeğin bir varlık biçimi. 
Ötelenme, dönme, titreşim gibi konum değiştirme.
Yer değiştirme.
Bir noktanın uzaydaki bir durumdan başka bir duruma geçişi.
Bir düşünce sürecinin başlaması, hareket.  
Zaman içinde durum değiştirme.  

Devinim sözcüğünün diğer analamları;
Bir ruh durumundan başka bir ruh durumuna geçiş, 
Durağan bir noktaya göre bir nesnenin durumu, devim, hareket.
Bir film kuşağında sese karşı görüntü bölümünü belirtmekte kullanılan genel terim. 
Televizyon yayınında sese karşı görüntüyü belirtmekte kullanılan genel terim.

Ünlü bir Çinli yazar ...

Mo Yan,
Gerçek adı Guan Moye,
(D. 17 Şubat 1955 - )
Eserlerinde Çince, Konuşma!, Sakın konuşma! manasına gelen Mo Yan mahlasını kullanır. 
Çinli yazar.
1955 yılında doğdu.
Gelmiş geçmiş en meşhur Çinli yazar.

Mo Yan sıklıkla sansüre maruz kalmış. Eserleri korsan yollarla okurlara ulaştırılmıştır.
1987 yapımı Kızıl Darı Tarlaları (Red Sorghum) adlı filme ilham veren iki romanıyla Avrupa ve ABD'de ünlendi. 

İsveç Akademisi, Yan'ın eserlerini sanrısal realizm yoluyla masalları, tarihi ve çağdaş olanı birleştirdiği için övgüye layık gördü.
2012 Nobel Edebiyat Ödülüne layık görüldü. Nobel ödülü alan 109. edebiyatçı oldu.

Aldığı Ödüller;
Kiriyama Ödülü, Unutulmaz Eserler, Big Breasts and Wide Hips, 2005
Fukuoka Asya Kültürü Ödülü XVII, 2006
Newman Çin Edebiyat Ödülü, Life and Death Are Wearing Me Out, 2009
Honorary Fellow, Modern Language Association, 2010
Mao Dun Edebiyat Ödülü, Frog, 2011
Nobel Edebiyat Ödülü, 2012

Eserleri
Bir İlkbahar Gecesinde Yağan Yağmur (1981)
Kızıl Darı Tarlaları (1987)
Sarımsak Baladı (1988)
İçki Cumhuriyeti (1992)
İri Memeler ve Geniş Kalçalar (1996)
Sandalwood Death (2004)
Yaşam ve Ölüm Yorgunu (2006)
Change-Değişim (2010)
Patlamalar ve Diğer Öyküler
Şifu : Bir Kahkaha Uğruna Her Şeyi Yaparsın
Saydam Turp (Toumíng de hong luobo).

Türkiye’de astronomi ve jeofizik çalışmalarına öncülük eden ve Kandilli Rasathanesi’ni kuran bilim adamımız...

Fatin Gökmen,
Mehmet Fatin Gökmen, 
Fatin Hoca.
(D. 1877, Akseki - Ö. 7 Aralık 1955, İstanbul), 
Müderris.
Gökbilimci.
Türk astronom.
Türk astronomu ve meteoroloğu. 

Kandilli Rasathanesi’ni kuran bilim adamımız.
Kandilli Gözlemevi'nin kurucusu ve ilk müdürüdür. 
İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin kurucularındandır. 
TBMM 7. ve 8. dönemlerde Konya milletvekili olarak mecliste yer almıştır.

Antalya’nın Akseki ilçesinin Gödene Bala köyünden olmakla birlikte, 1877 yılında babasının Rumeli kadılığı esnasında Rumeli’de doğdu. İlk tahsilini Gödene’de amcası Esad Efendi’den, Akseki ve Alanya’da yaptıktan sonra İstanbul’a geldi. Sultan Selim Muvakkithanesi’nde çalıştı. Bu arada zamanın müneccimbaşısı olan son müneccimbaşı Karlova’lı Hüseyin Hilmi Efendi’den eski astronomi ve takvim hazırlama usullerini öğrendi. 1904 yılında Darülfünun Fen Medresesi’ni birincilikle bitirdi. İttihad ve Terakki Cemiyeti’ne girdi. Bu yüzden bir süre Taşkışla’da hapis yattı. 

Fatin Hoca bundan sonra Darülmuallimin-i Aliyye, Darüşşafaka, Halkalı Ziraat Mektebi ve Mercan İdadisi gibi mekteplerde matematik hocalığı yaptı. 1909 yılında Darülfünun Fen Medresesi astronomi ve hisab-ı ihtimali müderrisliğine getirildi. 1933 yılına kadar Fen Fakültesi dekanlığı yapmıştır. 1867 yılında kurulan ve ilk müdürlüğünü Aristide Coumbary’nin yaptığı Rasadhane-i Amire, daha ziyade bir meteoroloji istasyonuydu. Gerekli alet ve tesislerden mahrumdu.

Fatin Gökmen, rasathaneyi daha çok astronomi ve yer fiziği müessesesi olarak düşünmüştür. Rasathane’nin yapımında Belçika Uccle Rasathanesi örnek alındı. Bu müddet içinde meteorolojik çalışmalardan başka memleket saat ayarı, mevcut basit aletlerle tayin edilerek bazı müesseselere bildirilmeğe başlandı. 

Fatih Gökmen, 1910-1943 yılları arasında, 33 yıllık müdürlüğü esnasında Rasathane’nin gelişmelerine çalıştı. Fatin Gökmen, 1926 yılı başına kadar Türkiye’de resmi olarak kullanılmış olan hicri kameri takvimin aybaşları tespitinin ilmi bir esasa dayanması gerektiğini savunmuş. Aybaşlarının, yeni ayı görmek suretiyle değil de söz konusu metodun tatbikiyle ve astronomik hesaplar sonucu tayin edilmesi için Hükümet nezdinde devamlı teşebbüslerde bulunmuştur.

Eserleri;
Türk Takvimi - 1936
19 Haziran 1936 - Küsufi Küllisi - 1936
Eski Hitay Takvimi - 1936
Eski Türklerde Heyet ve Takvim - 1937
Rubu Tahtası, Nazariyatı ve Tersimi - 1948

Çalışmaları hakkında İstanbul Üniversitesi’nde bir süre ders verse de 1933’teki üniversite reformu çalışmaları kapsamında bundan vazgeçmek durumunda kalmıştır. Zira kendisi öğretim üyesi değil, medrese kökenli bir bilim insanı idi. Bu durum, onu bilimsel çalışmalara yoğunlaşmaya sevk etmiştir. 1943’te emekli olmuş, 1943-1950 yılları arasında Konya Milletvekilliği yapmıştır. 

1955 yılında İstanbul’da vefat etti.

1973 yılında TÜBİTAK Hizmet ödüllüğü layık görülmüştür. 

Sürdürmek, yürütmek ...

Olmak,
Kalmak,
Sürdürmek, yürütmek.
Meydana gelmek, varlık kazanmak, vuku bulmak.
Bulunmak,
Bir durumdan başka bir duruma geçmek.
Bir şeyi elde etmek, edinmek.

Amasya ilinde bir ova ...

Geldingen,

Geldingen ovası.
Suluova,
Merzifon,
Gümüş,
Aydınca.

Geldingen Ovası;
Amasya İli sınırlarında yağışın en az düştüğü bölgedir. Karasal iklim hakimdir. Ortalama yükseklik 450 metre civarlarındadır. Amasya merkez ilçenin güneyinde bulunan ve Yeşilırmak vadisinin başlangıcı olan bölümde bulanan Geldingen ovası ilde bulunan en önemli ovadır. Gökhöyük Tarım İşletmesi bu ova üzerinde kuruludur. Çekerek Irmağı, Çorum Çayı ve Efennik çayını aşındırmalarıyla oluşmuştur. Sulama kaynaklarının kirliğinden ve yazın suyun çok azalmasından dolayı sulama sorunu vardır. Yozgat ili Çekerek ilçesi sınırları içinde Çekerek nehri üzerinde inşaatı yapılan Süreyyabey Barajı’nın tamamlanması ile sulama sorunu büyük ölçüde çözülecektir.

Suluova Ovası :
Ortalama yükseklik 550 m civarındadır. Suluova ilçe merkezinin güney ve güney doğusunu kaplar. Suluova ovası Yeşilırmak nehrinin kollarından Tersakan’ın ortasından geçtiği yaklaşık 40.000 ha alandır. 
Yedikır Barajı, Şeyh Şuyu, Değirmendere önemli sulama kaynaklarıdır.

Merzifon Ovası :
Ortalama yükseklik 700 m dir. İlin en büyük 3. ovasıdır. Gümüşsuyu ve Salhan Çayları'nın yanısıra Yüzüncüyıl, Alala Göletleri ile Yedikır Barajı önemli sulama kaynaklarıdır.

Gümüş Ovası :
Denizden ortalama yüksekliği 750 m dir. Gümüşhacıköy ilçesinin güney ve güneydoğusunu kapsamakta olup 5.400 ha alanı ile ilin dördüncü önemli ovasıdır. Gümüşsuyu, Büyük Dere, ve Kavşak Çayı önemli sulama kaynaklarıdır. Ovanın büyük kısmında sulama ihtiyacı mevcuttur.

Aydınca Ovası :
Denizden ortalama yüksekliği 700 m dir. Ortasından Deliçay geçmektedir. Mikroklima iklime sahip ova 4.000 ha alanı kaplamaktadır.

Kendi cinsleri arasında herhangi bir bakımdan üstünlüğü olan kadın ...

Kraliçe,
Sırpça: Kraliçe.
Ece,
Kral karısı veya krallığı yöneten kadın, ece.
Kendi cinsleri arasında herhangi bir bakımdan üstünlüğü olan kadın.
Kraliçe, İngiliz sterlini.

Banu, 
Farsça: banu.
Kadın, hanım.
Kadın, hatun, hanım. 
Soylu ve asil kadınlara verilen unvan.

Prenses. 
Fransızcca: princesse.
Hükümdar ailesinden olan kadın veya kızlara verilen unvan
Hanımefendi.
Hükümdar karısı.
Gelin, 

Bir rekoru yinelemek ...

Egale,
Fransızca egale.
Bir rekoru yinelemek.
Bir rekoru yinelemek anlamındaki egale etmek birleşik fiilinde geçen bir söz.
Eşitlemek, eşit duruma getirmek anlamında egale etmek şeklinde kullanılır: 
Sporda, rekor yenileme.
Rekoru ele geçirme.
Skoru yenileme.

Bowling' de topun yuvarlandığı ahşap kulvara verilen ad ...

Lane,
Bowling' de topun yuvarlandığı ahşap kulvara verilen ad.
Bowlingde topun yuvarlandığı ahşap yada sentetik kulvara lane denir. Lane ve Aproachı birbirinden ayıran siyah banta faul çizgisi denir.

Bowling Terimleri:
Lane; Topun yuvarlandığı ahşap yada sentetik kulvar.
Aproach; Atışa hazırlanılan ve atışın yapıldığı zemin
Foul çizgisi; Lane ve Aproach' ı birbirinden ayıran siyah bant.
Gutter(Channel);  Lanelerin iki yanındaki kanallar
Bumper; Lanelerin iki yanında yükselerek gutterlara topun düşmesini önleyen sistem.
Pin; Bowlingde oyuncunun devirmeye çalıştığı, akça ağaçtan imal edilmiş ve dayanıklılığını arttırmak için üzeri plastik ve benzeri malzeme ile kaplanmış lobut, kuka. 
Kuka,
Lobut,

Vücut ...

Ten,
Gövde, ten.
Vücudunun dış yüzü.
Vücut.
Beden,
İngilizce: body,
Fransızca: corps,
Almanca: Körper,
Latin: corpus
Arapça Vucud, Vücut, (ﻭﺟﻮﺩ)
Bir hayvan ya da bitkinin bütün fiziksel ve kimyasal organizmasından oluşan yapısı.
İnsan veya hayvan gövdesi, beden.
Var olma, bulunma
Varlık.
Benlik, varlık.
İnsan veya hayvan gövdesi, beden.
Var olma, varlık.
Eğin, Endam,
Atal. Baz, Beden, Boybos,

Zihinde canlandırılan biçim ...

Tasarım,
İngilizce: design,
Fransızca: conception,
Tasarı,
Tasavvur,
İstihzar,
Hayal,
Bilinç içeriği, algı.
Zihinde canlandırılan biçim, tasavvur.
Bir sanat eserinin, yapının veya teknik ürünün ilk taslağı, tasar çizim, dizayn.
Bir araştırma sürecinin çeşitli dönemlerinde izlenecek yol ve işlemleri tasarlayan çerçeve, tasar çizim, dizayn.
Daha önce algılanmış olan bir nesne veya olayın bilinçte sonradan ortaya çıkan kopyası.
Geliştirilen bir dizgenin bölümleri arasındaki çalışma ilişkilerinin, her bir bölümün özgül işlevleri ayırt edilip belirlenmesi.
Bir şeyin biçimini zihinde canlandırma işi ya da tasarlanan biçim.
Bir sürecin nasıl yapılacağını, hangi birimlerden oluşacağını tasarlayıp düzenleme işi.
Bir araştırma sürecinin çeşitli aşamalarında izlenecek yol ve işlemleri tasarlayan çerçeve.
Daha önce algılanmış olan bir nesne ya da bir olayın bilinçte sonradan ortaya çıkan imgesi.
Önceden görülenmiş olana karşıt olarak salt imgelem yoluyla varlık kazanan şey.
Bir işlergenin ya da bir aygıtın yapısını belirgin çizgileriyle tasarlama.

Kültür ...

Tarım,
Ekin, Ekinç,
Hars,
Maarif,
Ulus,
İrfan.
Fikir,
Kültür,
Fransızca culture; İngilizce: culture, Almanca: Kultur,
Latince: colere, ekmek, cultura,  bakmak, özenmek.

Tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü, hars, ekin.
Bir topluma veya halk topluluğuna özgü düşünce ve sanat eserlerinin bütünü.
Bir toplumu ya da halkı duyuş, düşünüş, yaşayış bakımından öbürlerinden ayıran ve gerek özdeksel gerek tinsel alanlarda oluşturulan ürünlerin tümü.
Bir topluma ya da bir halk topluluğuna özgü düşünce ve sanat yapıtlarının tümü. 
Tüm olarak tinsel ve törel yaşam.
Muhakeme, zevk ve eleştirme yeteneklerinin öğrenim ve yaşantılar yoluyla geliştirilmiş olan biçimi.
Bir toplumun, kendi iç yasalarına göre, biçim kazanması ve gelişmesi. 
Bir toplumun yaşama biçimlerinin çeşitli alanlarda olgunlaşması. 
Belli topluluk tarafından üretilmiş olan gelenek, görenek, dil, din, sanat ve farklı sosyal ürünlerin tümü. 
Bir toplumun duygu ve düşünce birliğini sağlayan değerlerin tümü,
Bedenle ve ruhla ilgili belli yetileri geliştirme
Eğitim görmüş ve bu eğitimle beğenisi, usavurma ve eleştirme gücü gelişmiş bir kişilik kazanmış durumda olma. 
Bireyin kazandığı bilgi.

Kültür kelimesinin diğer anlamları;
Uygun biyolojik şartlarda bir mikrop türünü üretme.
Mikro-organizmaların ve dokuların hazırlanmış ortamlarda yetiştirilmesi.
Hücrelerin, dokuların ya da mikroorganizmaların, laboratuvarlarda besi yerinde yetiştirilmesi.
Laboratuvar ortamında mikroorganizmaların uygun besi yerlerinde çoğaltılması işlemi. 
Uygun ortamda çoğaltılmış hücreler. 
Mikrobiyolojide tek bir bakteriden çoğaltılmış bakteri popülasyonu.
Mikrocanlılar ve dokuların uygun biyolojik ortamlarda yetiştirilip üretilmesi. 
Mikroorganizmaların, yaşayan canlı hücrelerin veya bitkilerin özel ortam ve koşullarda geliştirilerek çoğaltılmaları ya da yetiştirilmeleri.

Uzay yürüyüşü yapan ilk insan ...

Alexei Leonov,
Alexei Arkhipovich Leonov,
(D. 30 Mayıs 1934 - Ö. 11 Ekim 2019), 
Kozmonot, uzayda yürüyen ilk insandır.
Sovyet ve Rus kozmonot
Hava Kuvvetleri tümgenerali, yazar ve sanatçı.

18 Mart 1965 tarihinde Voskhod 2 görevi sırasında 12 dakika 9 saniye boyunca kapsülden çıkarak uzay yürüyüşü yapan ilk kişi oldu. 
Ayrıca proje iptal edilmesine rağmen Ay'a inen ilk Sovyet insanı olarak seçildi. 

30 Mayıs 1934 tarihinde 
Kemerovo bölgesindeki Listvyanka şehrinde doğdu. Mühendislik okudu ve pilot oldu. 1959 yılında 25 yaşındayken kozmonot seçmelerine katıldı.  1960 yılında ise, Sovyetler Birliği’nin ilk kozmonot kıtasına seçildi. 18 Mart 1965 tarihinde, Leonov uzay yürüyüşü yapan yani uzayda araç dışına çıkan ilk insan olarak tarihe geçti. 

İki kez Sovyetler Birliği Kahramanı nişanına layık görülen kozmonot, bugüne dek pek çok nişan ve madalya kazandı.

Aleksey Leonov, 85 yaşında 
11 Ekim 2019 tarihinde hayata veda etti.

Necati Cumalı'nın, Atıf Yılmaz tarafından sinemaya da aktarılan bir öyküsü. ..

Mine,

Necati Cumalı'nın, Atıf Yılmaz tarafından sinemaya da aktarılan bir öyküsü.
Oyuncular: Türkan Şoray(Mine), Cihan Ünal(İlhan), Hümeyra(Perihan), Kerim Avşar(Doktor).
Mine, istasyon şefi Cemil(Selçuk Uluergüven) ile evlidir. Tüm kasaba erkeklerinin dikkatini çeken güzel bir kadındır. Çevresindeki kadınların kıskanç bakışlarına maruz kalan Mine, evlilik hayatında kendini yalnız ve mutsuz hisseder. Tek dost olan öğretmen Perihan'ın ağabeyi İlhan'ın kasabaya gelmesi ile her şey değişir. Kısa sürede dost olan İlhan ve Mine hakkında tüm kasaba dedikodu yapmaya başlar. 

Sinemaya hikayeleri de aktarılan Necati Cumalı'nın Tutku (1984) ve Uzun Bir Gece (1986) isimli öyküleri de sinemaya aktarıldı. Ay Büyürken Uyuyamam adlı öyküsünden ise 1985 yapımı Atıf Yılmaz'ın yönettiği Adı Vasfiye ve 2011 yapımı Ay Büyürken Uyuyamam filmleri yapıldı.

Doktor Jivago adlı romanıyla ünlenen Rus yazar ...

Boris Pasternak,

Boris Leonidoviç Pasternak,
(D. 10 Şubat, 1890 - Ö. 30 Mayıs, 1960),
Rus şair, oyun yazarı, romancı, çevirmen.
Dr Jivago adlı romanıyla ünlenen Rus yazar.
Bir dönem (1920) ülkesinde şairlerin şairi olarak anılmıştır.
Boris, 10 Şubat 1890 tarihinde Moskova'da doğdu. Annesi bir piyanist, babası ise ressamdı. Henüz küçük yaşlarda Rilke, Tolstoy gibi önemli isimlerle tanıştı. 

Moskova Konservatuarına kaydolan Pasternak, daha sonra bu eğitimini sonlandırarak Hukuk Fakültesine geçer. Ama felsefe okumaya yönelir. Eğitimi tamamlayan Pasternak bir kimya fabrikasında memur olarak görev yapar. 1915 yılında 1. Dünya Savaşı gerçekleşmektedir. Ancak Pasternak çocukken geçirdiği talihsiz bir kazadan dolayı bir bacağı kısa olduğu için askere alınmaz. 1917 Ekim Devrimi gerçekleşir ve SSCB kurulur. Boris Pasternak, Ekim Devrimini desteklemiştir.

Boris Pasternak, 1936 yılından itibaren kendi ülkesinde yasaklanmıştır. 2. Dünya Savaşı sıralarında ise Boris Pasternak, hem kendi yaşamı hem de edebiyat dünyası için oldukça önemli bir yere sahip olan Doktor Jivago adlı eserine başlar. Eseri 1954 yılında bitirebilir.

30 Mayıs 1960 tarihinde yakalandığı akciğer kanserinden dolayı ölmüştür.

Eserleri:
Şiirleri:
Bulutlarda İkiz
Engellerin Üstünden
Kızkardeşim Hayat
Hava Yolları
1905 Yılı
Yeryüzü Enginliği
Gece.

Roman:
Doktor Jivago
1957 yılında ilk defa İtalya’da yayımlanan Doktor Jivago adlı romanı ile tüm dünyada tanınan sanatçı 1958 Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görülmüş fakat ödülü reddetmiştir.

Nijerya askeri diktatörlüğüne karşı 1967 ile 1970 yılları arasında bağımsızlığını kazanan ülke ...

Biafra,

Biafra Cumhuriyeti,
30 Mayıs 1967 yılında 
Nijerya askeri diktatörlüğüne karşı yıllar süren mücadeleden sonra Biafra bağımsızlığını kazandı. 

Biafra Cumhuriyeti, Igbo topluluğu tarafından Güneydoğu Nijerya bölgesinde Doğu Nijerya Askeri Valisi Yarbay Ojukwu’nun yönetimi altında kuruldu. Doğuda, Kamerun, kuzeyde ve batıda Nijerya Cumhuriyeti ile sınırı olan ülkedir.  Igbo dışında yaşayan diğer kabileler Ibibio, Efik, Annang ve Ijaw. Ancak bu yeni ülkenin bağımsızlık ilanı ile Nijerya arasında iç savaş başladı.

Biafra Cumhuriyeti, 1967 ile 1970 yılları arasında Nijerya Federal Askeri Hükümeti'ne teslim olmadan bağımsızlığı için savaşarak varlığını sürdürdü. Federal hükümet ayrılmak amacı güden bu hareketi kuvvet yoluyla bastırmaya çalıştı. Bu iç savaş sırasında yaklaşık iki milyon Nijeryalı öldü. Biafra Cumhuriyeti’ndeki pek çok vatandaş, kuzeyin yiyecek ve tıbbi kaynakları engellediği için açlıktan öldü. 32 Ay süren kanlı savaşlar sonunda, 1970 ocak ayında Biafra’nın işgaliyle sonuçlandı. Nijerya, bu iç savaş sonucunda Biafra ortadan kaldırılarak yeniden Nijerya'nın egemenliği altına girmiştir.

"Sarı Mersedes", "Lal Gece", "Çiçek Abbas" gibi filmleriyle tanınmış sinema oyuncumuz ...

İlyas Salman,
(D. 14 Ocak 1949 Malatya - )
Sinema oyuncusu.
"Sarı Mersedes", "Lal Gece", "Çiçek Abbas" gibi filmleriyle tanınmış sinema oyuncumuz.
Sarı Mercedes, çekimleri 1987 yılından 1992 yılına dek süren, yönetmenliği, senaristiliği Tunç Okan'a ait Türk-Fransız-Alman ortak filmi.

14 Ocak 1949 tarihinde Malatya’da doğdu. Türkiye Sineması’nda önemli bir yere sahip olan oyuncular arasındadır. Ankara Devlet Konservatuarı’nda konservatuar eğitiminin son yılında okuldan ayrılır ya da okuldan kovulur. İstanbul Büyük Şehir Tiyatrosu’nda çalışmaya başlar. Sinemaya ise Atıf Yılmaz gibi bir ustanın yönettiği Baskın filmiyle başlar. 

İlyas Salman’ın Hasretim Sansürlüdür isminde bir kitabı var. Kitaplarını Sizin İlyas mahlası ile yazdı. 

Sarı Mercedes, filmi 29. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nden En iyi yönetmen, En iyi kurgu, En iyi ikinci film ödüllerini kazandı.
5. Ankara Film Festivali' nden En iyi erkek oyuncu ödülünü; 
1992' de Kültür Bakanlığı' ndan Sinema Başarı ödülünü; 
7. Adana Altın Koza Kültür Sanat Festivali' nden de En İyi Müzik ödülünü kazanmıştır.
İlyas Salman, son filmi Corn Island filminde başrol oynadı. Akademi Ödülleri Yabancı Dilde En İyi Film Akademi Ödülü’ne Gürcistan’dan aday olarak seçildi.

Filmleri;
Aile Bağları ,
Banker Bilo, Baskın,
Corn Island,
Çiçek Abbas,
Dolap Beygiri,
Erkek Güzeli Sefil Bilo, 
Hababam Sınıfı Dokuz Doğuruyor.
Kibar Feyzo,
Lal Gece,
Sarı Mersedes,  Sis ve Gece, Sultan,
Şekerpare,
Ve Panayır Köyden Gider.
Ya Ya Ya Şa Şa Şa.
Zavallı.

Azar azar, bölüm bölüm, yavaş yavaş, tedricen...

Peyderpey,
Farsça: Peyderpey.
Birbiri ardınca, art arda.
Yavaş yavaş, azar azar, tedricen.
Azar azar, bölüm bölüm, yavaş yavaş.
Ağır ağır, yavaş yavaş, belli aralıklarla.
Birbiri ardınca. Yavaş yavaş, azar azar.
Birbiri ardınca, sık aralıklarla, aksatmadan, hız kesmeden ve art arda.
Peyderpey kelimesi cümlelerde zaman zarfı olarak kullanıldığı için isimlerin değil fiillerin önüne getirilir.

Anıtkabir'in bulunduğu tepenin eski adı ...

Rasattepe,

Anıttepe,
Beştepeler,
Anıtkabir'in bulunduğu tepenin eski adı.
Türkiye'nin Ankara ilinin Çankaya ilçesine bağlı bir mahalledir. Anıtkabir'in inşası sonrasında Anıttepe olarak anılmaya başlandı. Bölgenin eski adı Rasattepe'dir. 

Anıtkabir yapılmadan önce buradaki, tepenin doruğunda birkaç küçük yapı vardı ve rasat (meteoroloji) istasyonu olarak kullanılıyordu. Rasattepe adı da bundan ötürü verilmiştir. Ankara'nın yerlisi buradaki tümülüslerden dolayı, buraya Beştepeler diyorlarmış. Bu tümülüsler, Frigler’den kalma mezarlardı. Başkent Ankara, Frigler zamanında, önemli bir şehir idi. Rasattepe’nin jeolojik durumu inceledi. Rasattepe’deki tümülüsler, Anıtkabir yapımı sırasında, Türk Tarih Kurumu’nun yardımı ile Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi doçentlerinden Arkeolog Dr. Tahsin Özgüç’ün başkanlığında bir kurul Rasattepe’deki tümülüste kazılar yaptı. Bu tümülüslerde ortaya çıkarılan eserler, şimdi Ankara Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir.

Anıttepe'de 9 Eylül 1944 tarihinde Anıtkabir’in temel atma töreni yapıldı.

Orhan Arda ile birlikte Anıtkabir'in tasarımını da gerçekleştiren ünlü mimarımız ...

Emin Onat,

Halid Emin Onat,
D. 1908, İstanbul – Ö. 17 Temmuz 1961, İstanbul). 
Türk mimar ve akademisyen.
Beyazıt Numune Mektebi ve Vefa Sultanisi’ni bitirditen sonra 1926 yılında Mühendis Mektebi’ ne girdi. Üstün başarısından öğretim üyesi olmak üzere İsviçre’ye gönderildi. 

Mimarlık eğitimini 1934 yılında tamamlayarak Türkiye'ye döndü. 1935 yılında Yüksek Mühendis Mektebi Mimarlık Şubesi'ne müderris yardımcısı olarak atan­dı. 1938 yılında da profesör oldu. Mimarlık Şubesi başkanlığına getirildi. 1943 yılında ordinaryüs profesör oldu. 1944 yılında Yüksek Mühendis Okulu, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ)’ne dönüştürülünce yeni kurulan Mimarlık Fakültesi’nin ilk dekanı oldu. İki dönem bu görevi sürdürkten sonra 1951 yılında İTÜ rektörlüğüne getirildi. 1954-1957 yılları arasında İstanbul milletvekili olarak mecliste yer aldıktan sonra üniversitedeki görevine döndü.
Ordinaryüs Profesör Emin Onat 17 Temmuz 1961 yılında geçirdiği kalp krizi sonunda öldü.

Orhan Arda,
Ahmet Orhan Arda, 
D. 19 Mayıs 1911, Selanik - Ö. 4 Temmuz 2003, İstanbul, 
Türk mimar ve akademisyen.
Selanik'te 1911 yılında doğdu. İlköğretim ve lise eğitimini İstanbul'da tamamladı. 1936 yılında (İTÜ) Yüksek Mühendis Mektebi'nden mezun oldu. 1938 yılında mezun olduğu yüksek okulun inşaat şubesine asistan olarak göreve başladı. 1939 yılında doçent olmaya hak kazandı. 1960 yılında ad İTÜ, Mimarlık Fakültesi ikinci bina kürsüsünde profesörlüğe atandı.  Üniversitede 1945 yılına kadar Emin Onat ile birlikte daha sonra tek başına mimari proje dersleri verdi. Yüksek Mühendis Mektebi’nin İstanbul Teknik Üniversitesine dönüştürülmesi ile birlikte, bina bilgisi alanında doçent unvanını aldı. 1960 yılında İTÜ Mimarlık Fakültesi bina bilgisi profesörlüğüne atandı. 1978 yılında üniversitedeki görevinden emekli oldu.
Profesör Orhan Arda, 4 Temmuz 2003 yılında öldü. 

1941 yılında Anıtkabir için açılan uluslararası yarışmaya Emin Onat ile birlikte katıldı. Emin Onat'ın en başarılı, en büyük eseri hiç kuşkusuz, Prof. Orhan Arda ile birlikte hazırladığı Anıtkabir projesidir. Uluslararası yarışmada birinciliği alan bu proje, Türk mimarisi­nin bütün ya­bancı mimarlara kendini kabul ettirecek bir düzeye vardığını gösteren ilk örneklerden biridir.  İkilinin projesi birincilikle ödüllendirildi. 1945 - 1953 yılları arasında Üniversiteden izinli olarak Anıtkabir’in şantiye çalışmalarına katıldı. Anıtkabir’in uygulama projeleri ve inşaat sürecinde Emin Onat’la birlikte çalıştı. 

İskandinav toplumlarında kolektif başarı başarı ve refahı esas alan bir dizi kültürel norm ...

Jante,
(Yante).
Jante Yasası.
Jantelagen.
İskandinav toplumlarında kolektif başarı başarı ve refahı esas alan bir dizi kültürel norm.
İskandinavların Tevazu Kültürü.

İskandinavların dayanışma ve tevazuyu temel alan yaşam biçimlerini ifade eden Jante Yasası. İsveçliler bu terimi şöyle tanımlıyor; 
Kendini diğerlerinden daha iyi diye düşünmemelisin, para hakkında konuşmamalısın. Kişiye hiç kimseden üstün olmadığını telkin eden jantelagen onun başarılarıyla, özellikle kazandığı parayla övünmemesini, genel ilke olarak tevazuyu öğütler.  Jante Yasası, en basit haliyle, İskandinav toplumlarında kolektif başarı ve refahı esas alan bir dizi kültürel normu tanımlar.

Deniz kestanelerinin dikeni...

Radiola,

Deniz kestanelerinin dikeni.
Tipik bir denizkestanesinin dikenleri 1-2 cm uzunluğunda, 1-2 mm kalınlığındadır. Bu dikenler çok keskin değillerdir. 
Denizkestanesi, hayvanlar aleminin Echinoidea sınıfına bağlı dikenliler takımındandır. 

Dikenlerle kaplı küre şeklinde bir kabukları vardır. Yosun yiyerek beslenen denizkestanesi, denizlerde kayaların arasındaki yosunlarda yaşayan küçük hayvandır. Deniz kestanesinin yere bakan kısmı hayvanın ağzı olup ağzında beş diş vardır. Bu beş diş beş ayrı çeneye bağlıdır. Bu çene yapısına Aristo feneri denir. Yumuşakça, yengeç ve kurtlarla beslenirler. Üreme eşeylidir. Okyanuslarda ve deniz kıyılarında yaşayan 750 türü vardır.




Karacılık, iftira...

İsnat,
İsnad,
Bühtan.
İftira.
Mecaz anlamda, Karacılık, iftira.
Arapça isnad, (ﺍﺳﻨﺎﺩ) 
Arapça, dayamak, desteklemek anlamındaki send kelimesinden türetilmiştir.
Bir düşünceyi, bir konuyu bir kişi veya sebebe dayandırma, yükleme, atfetme.
Bir düşünceyi, bir konuyu bir kimse veya sebebe yükleme, ona bağlama.
Haksız yere yakıştırma, iftira.




Melek gibi güzel kadın ...

Melaike,
Melek.
Arapça melaike, melaik,  (ﻣﻼﺋﻜﻪ)
Melekler. 
Melek gibi güzel kadın.
Halk ağzında melaike.

Düldül ...

At,   
Kötü at.
Zayıf hayvan.
Düldül,
Duldul,
Arapça duldul, (ﺩﻟﺪﻝ).
Hz. Muhammed’in Hz. Ali’ye hediye ettiği katırın adı.
Kır veya beyaz renkte olan ve genellikle dişi olduğu söylenen hayvan.
Küçük ve hızlı yürüyen eşek.
Eşek.
 
Düldül sözcüğünün diğer anlamları;
Mekanik olarak çalışan oyuncak çocuk arabası.  
Eski otomobil.  
Modası geçmiş araç.
Dürbün.
Bardak eriği.

Japon kökenli bir dövüş yöntemi...

Karate,
(Fr. karate)
Japon kökenli bir dövüş yöntemi.
Japonlarca geliştirilen ve herhangi bir alet kullanmaksızın açık elle kendini savunma esasına dayanan yakın dövüş sporu.
Ayak ve yumruk vuruşları üzerine kurulu, Japon kökenli bir dövüş yöntemi.
Göğüs göğüse mücadelede özellikle el kenarı ve parmaklarla ani ve keskin vuruşlar yapılan bir doğu dövüş yöntemi.
Elin yanı ile yanlamasına keskin vuruş.

Kadınlaşmış, kadın kılığına girmiş olan erkek...

Şorolo,
Kadınlaşmış, kadın kılığına girmiş olan erkek.
Halk ağzında, Şorolo;
Kadınlaşmış, kadın kılığına girmiş olan ve ahlak dışı ilişkiler için kullanılan erkek.
Orta oyununda çocuk.
Şorolo(TDK); 
Ortaoyunu'nda çocuk ya da tüysüz delikanlı anlamında kullanılır.


“Fi”, “Çi”, “Pi” kitaplarıyla da tanınan “Akilah” mahlasını kullanmış yazarımız...

Azra Kohen,
Azra Sarızeybek.
(D. 1979, İzmir), 
Akilah (lakabı)
Akilah, mahlasını kullanmış yazarımız.
“Fi”, “Çi”, “Pi” kitaplarıyla da tanınan Türk yazar ve psikologdur.
Azra Sarızeybek ismiyle 1979 yılında İzmir'de doğdu. İstanbul Üniversitesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümünden mezun oldu. 

Kanada'da Ottawa Üniversitesi Üçüncü Dünya Ülkelerine Yardım Ekonomisi bölümünü bitirdi. Liverpool Üniversitesi'nde Davranış Bilimleri alanında uzmanlık yaptı. İyi derecede İngilizce ve İtalyanca bilmektedir.

Azra Kohen 2001 yılında Saran Online CEO’su Sadok Kohen ile evlendi ve bir erkek çocukları oldu. Azra Sarızeybek, evlendikten sonra Kohen soyadını alarak Azra Kohen olarak kitaplarını yazdı.

Eserleri;
Fi (2013)  
Çi (2014)  
Pi (2015)  
Aeden & Bir Dünya Hikayesi (2016)  
Gör Beni (2019)

Kafkaslar'ın kuzeyinde yaşayan bir halk...

Oset,
Osetler.
Adığeler: Çerkesler (Çerkezler).
Ubıhlar, 
Abazalar, Abhazlar.
Karaçaylar, Balkarlar.
Çeçenler, İnguşlar, Dağıstanlılar, Lezciler, Varyahlar,
Nogaylar, Kumuklar.
Kafkaslar'ın kuzeyinde yaşayan bir halk.

Başkasının yapıtını kendisininmiş gibi gösterme, aşırma...

İntihal
Arapça intihal,  (ﺍﻧﺘﺤﺎﻝ) 
Arapça birine başkasının sözünü isnat etmek anlamındaki nahl kelimesinden türetilmiştir.
Kaynak göstermeden, yazarın adını belirtmeden bir eserden parçalar alma, kendininmiş gibi gösterme veya bir eserin bütününü kendine maletme, aşırma.
Başkasının yapıtını kendisininmiş gibi gösterme, aşırma.
Çalma,
Eski dilde, Aşırma. 
İngilizce, plagiarism, piracy 
Bilim hırsızlığı.
Başkasının malını kendisinin gibi iddia etme.
Başkasının yazısını kendisinin gibi göstermek. 
Onu benimsemek. 
Aşırılmış şiire, sirkati şiir de denir.
Bir başkasının eserini sahiplenme.

İşte ...

Aha,
İşte,
Ahan,
Halk ağzında, İşte.
İşte, orada, hemen şurada, bu.
Hayret, korku, keder, sevinç, kızgınlık, alay bildiren ünlem.
Aha sözcüğü, Evet anlamında da kullanılır.
Şaşkınlık, hayret bildiren bir ünlem
İsteklendirme bildirir. 
İşte, buyur, al, burda. 

Ak kan bezi yangısı...

Adenit,
Fr. adEnite, 
İng. adenitis.
Adenitis, 
Ak kan yangısı.
Ak kan bezi yangısı.
Salgı bezlerinin akut ya da kronik iltihabı. 
Herhangi bir salgı bezinin iltihabı, bez iltihabı, 
Lenf düğümünün iltihabı, adenitis.
Lenf bezi iltihabı; Lenfadenit.

Kemal Sunal'ın, Trabzon'daki çekimlerine yetişmek için bindiği uçakta kalp krizi geçirip vefat etmesi sebebiyle tamamlayamadığı Ali Özgentürk filmi.

Balalayka,
Kemal Sunal'ın,Trabzon'daki çekimlerine yetişmek için bindiği uçakta kalp krizi geçirip vefat etmesi sebebiyle tamamlayamadığı Ali Özgentürk filmi. 
Balalayka, yönetmenliğini Ali Özgentürk'ün yaptığı ve başrolleri Uğur Yücel, Cem Davran ve Yekaterina Rednikova'nın paylaştığı Türk drama filmi. 
Filmin ilk aşamasında başroldeki Necati karakterini Kemal Sunal oynayacaktı. Fakat Sunal'ın filmin Trabzon'daki çekimlerine yetişmek için bindiği uçakta kalp krizi geçirip vefat etmesi sebebiyle, onun yerine Necati karakterini Uğur Yücel oynamıştır.

Oyuncular;
Uğur Yücel (Necati)
Cem Davran (Hasan)
Yekaterina Rednikova (Tanya)
Ercan Yazgan (Şoför)
Ozan Güven (Mehmet)
Atılay Uluışık (Mustafa)
Necdet Yakın (Gazi)
İskender Bağcılar.

Tapu dairesinde taşınmaz malını başkasına sattığını veya ipotek ettiğini söyleme...

Takrir,
Arapça: takrir.
Eskidilde; takrir.
Yerleştirme, yerleştirilme.
Tapu dairesinde taşınmaz malını başkasına sattığını veya ipotek ettiğini söyleme.
Tapuda, mülkünü başkasına sattığını bildirmek.
Sözle anlatma, ifade ve beyan etme, anlatış.
Anlatma, ders verme.
Önerge.
Siyasi nota.
Tapu dairesinde bir gayrimenkūlü sattığını veya ipotek ettiğini sözle bildirme.
Sağlamlaştırma, tespit etme.
Osmanlı Devleti’nde resmi dairelerden sadrazamlığa gönderilen yazı.
Resmi olarak yazı ile bildirmek.

Çok koyu ...

Zifiri,
Zefiri,
Arapça zefiri.
Çok koyu.
Zifir gibi kara, çok kara.
Zifir renginde, koyu siyah, kapkara, çok kara.
Zifir, Arapça zefir.
Tütün dumanının bıraktığı yağlı kir.

Zifiri karanlık, Çok karanlık.

Büyük, yetişkin ...

Eke,
Halk ağzında eke,
Büyük, yetişkin, yaşlı, kart.
Büyük kardeş, ağabey.
Ede,
Yaşı küçük olduğu halde sözleri ve davranışları büyükmüş gibi olan çocuk.
Yaşı küçük olduğu halde sözleri ve işleri büyük olan (çocuk).
Büyük, yetişkin, yaşlı, kart, olgun (insan ve hayvan).

Eke kelimesinin diğer anlamları;
Dahi.
Baş çoban.
Görgülü.
Tecrübeli, usta.
Zeki, çok bilgili (adam).
Kurnaz, açıkgöz (insan).
Çok konuşan, geveze, ukala.
Çok bilmiş olan, her işe karışan.
Çokbilmiş, bilgiçlik taslayan
Küçük kardeş.
Kabadayı, efe halli.
Kadının veya kocanın büyük kız kardeşi.

Büyük piliç ...

Yarka,

Yarga,
Bulada,
Büyük piliç.
İngilizce, Pullet.
Henüz yumurtlamamış tavuk.

Tavuklaşmaya başlayan, yumurtlama çağına gelmiş piliç.
Yumurtlamak için yeterli yaşta olan genç dişi tavuk. 
Kanatlı hayvanların bir türü  olan tavukların büyüme dönemlerinden biri de yarkadır. Yarka, yumurta tavuklarının yumurtalama periyodu başlamadan önceki durumudur. Civciv olarak hayata gelmiş olan bu kanatlı hayvanlar 117 gün sonra yarka tavuk olmaktadır. Yarka olarak gelişim süreci başlamış olur. Bu tavuklara yetişkin denmesi için 140 günlük bir gelişim süreci bulunur. Bu gelişim sürecini tamamlayan tavuklar ise yetişkin olarak sayılmaktadır.
Bir tavuğun yumurtalamadan önceki son haline yarka adı verilmektedir. Yumurtlama dönemine girmiş ancak henüz daha yumurtlamaya başlamamış tavuk çeşidi olarak da adlandırabiliriz.

Dokuma tezgahlarında çözgü unutularak dışarda kalmış tek ilmek...

Tin,
İlmik.
Dokuma tezgahlarında çözgü unutularak dışarda kalmış tek ilmek.
(Kayseri, Tokat ve İçel çevrelerinde Halk Ağzında Tin)
Dokuma tezgahlarındaki ana ipler. 

Tin sözcüğünün diğer anlamları;
Ruh.
Can.
Bir şeyin tepesi.
Tel,
Sağlam vücutlu.

Aşırı harcamalardan sakınma ...

Ekonomi,
Fransızca economie.
İngilizce economy.
Tutum.
İktisat,
Tasarruf,
Aşırı harcamalardan sakınma.
Gelir ve gideri idare ile kullanma, tutum, tasarruf, iktisat.
İnsanların yaşayabilmek için üretme, ürettiklerini bölüşme biçimlerinin ve bu faaliyetlerden doğan ilişkilerin bütünü, iktisat.
Kişilerdeki gereksemeleri karşılamak amacıyla yapılan davranış ve uygulamaları düzenleyen ve yöneten yasaları inceleyen bilim dalı.
Bir ülke, toplum ve kuruluştaki mal ve hizmetlerin, üretim, tüketim ve dağıtıma ait hususların bütünü, iktisat, iktisadiyat.


Osmanlı İmparatorluğu'nda Avrupalılara, özellikle de Fransızlara verilen ad...

Frenk,
Efrenç, 
Fireng
Farsça, fireng, (ﻓﺮﻧﻚ) 
Fr. franc.
Avrupalı. 
Fransız.
Avrupalılar’a ait, Avrupalılar’a has.
Osmanlı İmparatorluğu'nda Avrupalılara, özellikle de Fransızlara frenk denirdi. 
Sözcüğün kökeni muhtemelen 6. yüzyılda Galya'yı fetheden Cermen halkı Franklara dayanıyor olabilir.
Eskiden, Galya eyaleti günümüz Fransa'sını ve kısmen Batı Almanya, Belçika ve Kuzey İtalya'yı kapsıyordu.


Bir Slav halkı ...

Sırp,
Boşnak, Bulgar, 
Çek,
Hırvat, 
Karadağ, 
Leh,
Makedon.
Pomak, 
Rus,
Slovak, 
Sloven, 

Slavlar(Sakalibe);
Avrupa'da yaşayan en kalabalık etnik topluluk slavlardır. Avrupa'nın doğusunda ve güney doğusunda yaşarlar. Asya'nın kuzey kesimlerinde de yaşamaktadırlar. 
Slavlar; Doğu, Batı ve Güney Slavları olmak üzere üç gruba ayrılırlar. 

Ruslar, Ukraynalılar ve Beyaz Ruslar Doğu Slavları grubundandır.
Polonyalılar (Lehler), Çekler ve Slovaklar Batı Slavları grubuna girer. 
Boşnaklar, Hırvatlar, Sırplar, Pomaklar, Karadağlılar, Bulgarlar, Slovenler ve Makedonlar ise Güney Slavlarını oluştururlar.

Slavlar dini bakımdan Ortodokslar ve Katolikler olarak iki ana grupta toplanırlar. Müslüman ve Protestan Slavlar da vardır. Ortodoks Slavlar geleneksel olarak Kiril alfabesini, Katolik ve Müslüman Slavlar ise Latin alfabesini kullanırlar.

Cem Özay'ın ilk uzun metraj ödüllü filmi ...

Af,
Cem Özay’ın ilk uzun metraj filmi.
Cem Özay’ın yönettiği ilk uzun metraj filmi Af.
Dünya prömiyeri 33. Tokyo Uluslararası Film Festivali’nde yapıldı. Film, sinema dünyasının prestijli festivalleri arasında yer alan Tokyo Uluslararası Film Festivali’ne bu sene Türkiye’ den seçilen tek yapım oldu. Türkiye’de ilk kez 7 Temmuz Çarşamba günü sinemaseverlerle buluşacak. Cem Özay’ın senaryosunu Tuğçe Öztabak’la yazdığı film, geçimini bir dağ köyünde ağaç ticareti ile sağlayan otoriter bir baba ile çocukları arasındaki çatışmayı anlatıyor. Filmin başrollerinde Timur Acar, Emine Meyrem, Hakan Aslan, Yusuf Bayraktar ve Macit Koper yer alıyor. 

Yapımcılığını Ömür Güner’in üstlendiği Af’ın çekimleri Artvin’in Borçka ilçesine bağlı Gürcistan sınırında bulunan Macahel Vadisi’nin bir dağ köyünde gerçekleştirildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü tarafından desteklenen film Antalya Film Forum’dan TRT Proje Geliştirme Özel Ödülü ile İstanbul Film Festivali Köprüde Buluşmalar’ da Başka Sinema Dağıtım Ödülü’nü kazanmıştı.


Kırmızı renkli, zehirli, sıvı bir element ...

Brom,
Simgesi, (Br)
Kısaltması, Br
Kırmızı renkli, pis kokulu, zehirli sıvı bir element.
Kırmızı renkli, zehirli, sıvı bir element.
Atom numarası 35, atom ağırlığı 79,909 olan, deniz sularında az, bazı göllerde çok miktarda bulunan, yoğunluğu 2,97 olan kırmızı renkli, pis kokulu, zehirli sıvı bir element. 

Tam tersine ...

Bilakis,
Aksine. 
Zıddına.
Tersine. 
Tam tersine.
Aksine, tersine.
Tersine olarak, tam tersine, tersine, aksine.
Arapça, bilaks, bilakis (ﺑﺎﻟﻌﻜﺲ) 
Tam aksine, tersine.
Tersine olarak, tam tersine, tersine, aksine.

Bir yerde toplanmış, bir araya gelmiş insan topluluğu ...

Kitle,
Kütle. 
Kutle,
Yığın. 
Küme.
Arapça kutle.
Bir yerde toplanmış, bir araya gelmiş insan topluluğu, kütle:
Belirli işleviyle özellik gösteren büyük insan kalabalığı, kütle.
Yığın ve küme halindeki şeyler veya insan topluluğu, kütle.
Maden, taş gibi şeylerden toplu şey.
Tıpta kitle, Kist.

Ağır yük taşımaya yarayan, iki kalın ve küçük tekerleği olan el arabası...

Boci,
İtalyanca poggia,
Ağır yük taşımaya mahsus iki tekerlekli alçak el arabası.
Ağır yük taşımaya yarayan, iki kalın ve küçük tekerleği olan el arabası.
Gemilerde ağır yük taşımaya yarayan, iki küçük ve kalın tekerleği olan el arabası.
Küçük tekerleği olan el arabası.
Bir tür el arabası.

Boci. sözcüğünün başka anlamları;
Yelkenli teknelerde pruvanın rüzgaraltına döndürülmesi ve rüzgarın kıçtan alınması için verilen komut.
Boci, Devirme (Kastamonu yöresinde kullanılıyor)
Boci, Küçük çocuk (Diyarbakır yöresinde halk dilinde).

Ağır yayvan toprak kap ...

Agar,
Dağar,
Tağar.
(Bazı halk ağızlarında tağar)
Ağır yayvan toprak kap.
Ağzı yayvan, dibi dar toprak kap.
Ağzı geniş, dibi dar büyük toprak küp.
Ağız kısmı çok geniş, dip tarafı çok dar iki kulplu küp. 
Kap, çanak, küp, çömlek.
Topraktan yapılmış büyük kazan.
Eski Osmanlıcada dagar, tagar; kap, çanak, küp, çömlek anlamında kullanılmıştır.
Topraktan yapılmış, ağzı geniş, dibi dar, içine su, pekmez, ayran, süt, yoğurt, turşu ve küllü su konulan bir çeşit küp.
Topraktan yapılmış, hamur yoğurmaya yarayan, iki kulplu büyük çanak.
Ayakkabıcıların kösele, deri ıslattıkları ağzı geniş kap.
İçinde fincan yıkanan toprak çanak.
Büyük testi, Saksı.
Toprak mangal.

Dağar kelimesinin diğer anlamı;
Un ambarı.
Su deposu.
Yalak.
Ekmek konulan kap
Çuvaldan biraz küçük bir çeşit torba(Burdur)
Değer, kıymet (Yozgat yöresi)
Bir tiyatro dönemi için araştırılıp incelenen ve seçilen oyun demeti.
Tüyü alınmış halının ıslatıldığı havuz. (Uşak bölgesi)
Oturak, çocuk lazımlığı (Trabzon yöresinde)
Çerçöp, öteberi(Isparta yöresi)
Demircilerin kızgın demiri söndürmekte kullandıkları ağaç kap.
Havuz, tabakhanelerde derilerin ıslatıldığı havuz.
Azerilerde, dağar sığır derisinden yapılan torba.
Çinko üzüm deposu (İzmir yöresi) 

Dağarcık; 
Dağarcık (Giresun, Trabzon ve Rize yöreleri)
Torba, Deriden yapılmış torba.

Berhudar ...

Mutlu,
Berhudar,
Berhurdar.
Eski dilde, Berhurdar, mutlu.
Farsça berḫudar, berhurdar, (ﺑﺮﺧﻮﺭﺩﺍﺭ)
Tuttuğu işten semere gören, feyizlenen, mesut.

Berhudar ol (Dua sözü); 
Hayırlı günler gör, hayır üzere ol.

Kasa ...

Banka,
Galle,
Kasa,
İtalyanca cassa.
Para veya değerli eşya saklamaya yarayan çelik dolap.
İçine para, mücevher, önemli evrak vb. değerli şeyler konulup saklanan kilitli, emniyet tertibatlı çelik dolap.
İtalyanca, kasa; Faizle para alıp veren, kredi, iskonto, kambiyo işlerini gören ticari kuruluş.
Ticarethanelerde para alınıp verilen yer.
Bazı oyunlarda oyunu yönetme veya para karşılığında fiş verme işi.
Kumar oyunlarında para işini yöneten ve nakit karşılığı fiş veren kimse. 
Varlıklı kişinin harcamalarını yapan kimse.
Büyük mağazalarda, ticarethanelerde para alınıp verilen yer.

Kasa sözcüğünün diğer anlamları;
Kapı ve pencerelerde kanatların takıldığı çerçeve, söve. 
Vagonların şasiye bağlanan üst kısmı, karoseri kısmı.
Matbaalarda içine kurşun dizgi harflerinin konduğu göz göz tabla.
Üzerinde atlama talimi yapılan, beş ayrı parçadan meydana gelmiş, yüksekliği ayarlanabilir spor aleti.
Birbiri üzerine istif edilerek yüksekliği ayarlanabilen atlama aracı.
Kapı ve pencerelerin sabit olarak tutturulduğu asıl çerçeve.
Basımcılıkta dizgi harflerinin konulduğu gözlerden oluşan tabla.
Arkası içerisine girdiğinden arkasını yere koyamayan kadın.
Kabalık (Büyük kalça).
Çanak, kase.
Yemek kabı.
Şiddet.
Tahta veya sentetik maddelerden yapılmış, dört köşe, sağlam ambalaj parçası, sandık.
Vagon, kamyon veya traktörün yük taşımak için şasiye bağlanmış üst bölümünü oluşturan parça.