Ortaya çıkan şey, sonuç, netice...

Meal,
Netice,
Sonuç,
Anlam.
Mana,
Son, sonuç.
Mefhum,
Ortaya çıkan şey, sonuç, netice.
Bir şeyin kısaca manası, anlamı.
Anlam, kavram, mefhum.
Ortaya çıkan şey, sonuç, netice.
Meydana gelen netice.
Husul yeri, peyda olunacak yer.
Anlam, kavram, mefhum.
Kaymak,
Mefhum.

Süredurum...

Atalet,
Atalet, statiklik.
Süredurum,
Tembellik.
İşsiz olma, işsiz kalma.
Bir cismin içinde bulunduğu düzgün hareket veya hareketsizlik durumunun sürüp gitmesi, hareketsizliğe veya hareketsizlikten harekete kendi başına geçememesi özelliği; atalet.
Bir nesnenin bulunduğu durumu koruması ya da durağanlık durumu.
Süredurum durumunda olan; atıl.

Süreduran:
Arapça atalet anlamındaki atal sözcüğünden türetilmiştir.
Bir iş için kullanılamayacak durumda olan.
İşlemeyen, işlevini yerine getiremeyen.
Tembel, miskin, uyuşuk, hareketsiz.
Süredurum durumunda olan, atıl.
İşe yaramaz durumda olan.
Etkisiz, işe yaramaz.
Eylemsiz.
Atıl,
Genelde öncesinde bir iş için kullanılmış ancak daha sonra iş görme özelliği ortadan kaybolmuş nesneler için kullanılır.

Sıcak veya ılıman ülkelerde yaşayan, bitkilere çok zarar veren bir böcek cinsi, termit...

Divik,
Termit,
(Isoptera),
Akkarınca.
Beyaz karınca,
Farsça: divek.
Fransızca: termite.
İngilizce: white ant, termite.
Latince: termite.

Akkarınca, termit gibi adlar da verilen böcek. Sıcak ya da ılıman ülkelerde yaşayan akkarıncalar takımına bağlı canavar böceklerin genel adı. Termit denen odun yiyici, tahripkar böcek, ak karınca, beyaz karınca.

Isoptera takımına ait, genellikle tropikal iklimde topluluk halinde yaşayan bir böcek türüdür. Dünyada yaklaşık 3000 termit türü bulunur. Türce en zengin kıta Afrika'dır. Yağmur ormanlarında yoğunlaşmışlar dır. Türkiye' de üç türü bulunmaktadır. Termitler, odun ve organik maddelerle beslenirler ve ahşap yapılara zarar verebilirler. 

Sıcak memleketlerde toplu halde yaşayan, odun yiyici, ahşap kısımlarını kemirerek evlerin bile çökmesine sebep olacak derecede tahripkar, bitkilere çok zararlı böcek, beyaz karınca, ak karınca, divik. Akkarınca ve beyaz karınca olarak da adlandırılan termitlerin 5 metreye ulaşan dev termit yuvaları peribacalarını andırıyor. Özellikle tropiklerde ve subtropiklerde odunları ve organik kökenli diğer maddeleri yiyerek büyük zarar vermeleri ile tanınırlar. Işıktan kaçarak ve saklanarak yaşadıkları için, meydana gelen zarar her şey bittikten sonra anlaşılır.

Yuvalarını, tükürükleriyle çimentoladıkları topraktan yaparlar . Toprağı kazarak solucanlar gibi gevşetip zenginleştiriyorlar . Ancak çoğu zaman topraktan gerekli organik maddeleri de alarak toprağı fakirleştirirler. Yuvalar, yüksekliği dört metreye, çapı üç metreye kadar ulaşabilen yer üstü bölümü ile yer altı bölümünden oluşur.

Termit sözcüğünün halk dilinde diğer anlamları:
Güvercin büyüklüğünde bir deniz kuşu.
Divi guşu.
Siirt ilinde bir yer ismi olarak da kullanılır.

Thermite (Termit kaynağı):
Kaynak yapımında kullanılan, metalik alüminyum ve demir oksit karışımından oluşan bir malzemedir. Bu karışım, redoks reaksiyonu sonucu erimiş demir üretir.
İnce toz alüminyum ile demir ve öteki metal oksitlerinin, büyük ısı salan karışımları.
Çok ince toz halindeki alüminyumun demir veya diğer ağır mâden oksitleriyle karıştırılmasıyle elde edilen, çok kuvvetli ısı ve ışık yaydığından raylar vb.ne kaynak yapımında ve aydınlatma bombası, işaret fişeği olarak kullanılan madde.

Bir metalin belli oranlarda bir veya birkaç metalle ergimesiyle oluşan yeni metal...

Alaşım,
Halita.
İngilizce: alloy, 
Fransızca: alliage, 
Almanca: legierung.
Madenlerin eriyerek birleşmesi sonunda meydana gelen madde, halita.
Bir metalin belli oranlarda bir veya birkaç metalle ergimesiyle oluşan yeni metal.
İki ya da daha çok metalin birlikte eritilmesi sonucu oluşan katı karışım.
İki veya daha çok metalden, bazen de metallerle karbon, fosfor veya teluryum gibi elementlerden oluşan metal görünümünde katı veya sıvı karışım.

Alaşımlar, fiziksel özelliklere sahip malzemeler üretilmesinde yaygın olarak kullanılır. Saf metallerin yetersiz kaldığı durumlarda, gerekli özellikleri sağlayan niteliklerde alaşımlar tercih edilir. Alaşım, en az iki metalin veya bir metal ile diğer elementlerin birleşmesiyle oluşan homojen bir karışımdır. Elde edilen malzeme yine metal karakterli olur. İlk bilinen alaşım, bronzdur. Bronz, bakır ve kalayın birleşimiyle oluşur ve M.Ö. 3000 yıllarında, Bakır Çağı’ nın sonlarında keşfedilmiştir. Bronzun keşfi, insanlık tarihinde önemli bir döneme işaret eder ve bu döneme Bronz Çağı adı verilir. Bakırdan daha sert ve dayanıklı olduğundan alet yapımında, silah imalatında ve diğer çeşitli uygulamalarda sıklıkla kullanılır.

Bazı yaygın alaşım örnekleri:
Tunç (Bronz): Bakır ve kalayın birleşimi.
Pirinç: Bakır ve çinkonun birleşimi.
Lehim: Kalay ve kurşunun birleşimi.
Çelik: Demir ve karbon alaşımı.

Kardeş (yöresel)...

Aki,
Kardeş.
Kardaş,
Gardaş.
Karındaş,
Birader, arkadaş.
Yaşça küçük olan çocuk.
Yerel ağızlarda kardaş olarak kullanılır. 
Bursa yöresinde halk ağzında kardeş anlamında kullanılır.
Aynı ana babadan doğmuş çocukların birbirine göre adı.
Aynı anne babadan doğmuş veya anne babalarından biri aynı olan çocukların birbirine göre adı, karındaş.

Adı bilinmeyen kimselere söylenen bir seslenme sözü.
Aralarında değer verilen ortak bir bağ bulunanlardan her biri.

Spitz türünde en büyük Japon bekçi köpeği ırkı...

Akita,
Akita İnu,
Spitz,
En büyük Japon bekçi köpeği.
Japonya kökenli bir köpek cinsi.
Akita, köpek ırklarında Spitz tiptir. Ağırbaşlılığı, biçimli vucudu, güçlü ve kendine has görüntüsü ile diğer ırklardan ayrılır. Güçlü kaslara, büyük bir başa ve kısa bir çeneye sahiptir.


Akita, Japonya'nın Honshu adasının Akita bölgesinden köken almaktadır. Yüzyıllar boyu değişmeden korunabilmiştir. Bugün Japonya'nın saygıdeğer naturel abidesi gibi görülmektedir. İlk başlarda Japon imparatorunun koruma köpeği olarak kullanılmış, sonrasında dövüş, geyik ve ayı avı, kızak köpeği, polis ve askeri iş köpeği olarak kullanılmıştır. Akita çok iyi bir av yeteneğine sahiptir. II. dünya savaşı sırasında ilk olarak Amerika'ya götürülmüş ve oradan bütün dünyaya yayılmıştır.

Ani başlayan ve birden şiddetlenen hastalık...

Akut,
Almanca: akut,
İngilizce: acute, 
Fransızca: acute, 
Latince: akutus.
İveğen.
İveğen, çabuk ilerleyen.
Çabuk ilerleyen.
Keskinleşmiş
Keskin bir noktada sonlanan, kronik olmayan.
Keskin, şiddetli, ani, ivegen.
Kısa süreli, süregen olmayan.
Bir hastalığın ilk belirtilerinin ani, çabuk ve şiddetli seyrettiği dönem ağır, keskin, vahim.
Hastalık veya semptomun ani başladığını ve nispeten kısa sürede sona erdiğini, hastalık süresinin 3-14 gün olduğunu ifade eden terim.

Botanikteki anlamı:
Bitki biliminde sivri yaprak tepesi veya tabanı.
Yaprak ayasının uç kısmının sivri olması.

Alicenaplık...

Cömertlik,
Saygınlık ve ululuk.
Alicenap kimseye yakışır davranış.
Alicenap olma, yüksek ruhluluk, cömertlik.
İyilik severlik, hayır severlik.
Yüksek ahlaklı, cömert.
Onurlu, yüce gönüllü.
Onurlu, şerefli.

Arapça, saygınlık ve ululuk anlamına gelen al cenap kelimesinden türetilmiştir. Türkçede cömertlik ve hoşgörü gibi anlamlar kazanmıştır. Alicenaplık, tarih boyunca toplumların sosyal yapısında önemli bir yer tutmuştur.

Alicenaplık, halk arasında oldukça yaygın bir kelimedir. Cömertlik, hoşgörü ve iyi niyet gibi olumlu özellikleri ifade eder. Kişilerin başkalarına karşı duyduğu saygı ve anlayışın bir göstergesi olarak kabul edilir. Bu terim, aynı zamanda bir kişinin başkalarına yardım etme isteğini ve paylaşımcı ruhunu da simgeler.

Sütten doğal yollarla ve bazı bitki özlerini kullanarak bir çeşit peynir elde etme...

Teleme,
Teleme peyniri.
Fransızca: caillé.
İngilizce: curd.
Sütten doğal yollarla ve bazı bitki özlerini kullanarak bir çeşit peynir elde etme.
Tuzsuz ve yumuşak bir peynir.
Çiğ süte incir sütü damlatılarak yapılan süt kestirmesi.
Maya ile kestirilmiş süt.

Teleme, keçi veya koyun sütünden yapılan ve eski zamanlarda Orta Doğu ve Akdeniz'de tüketilen beyaz, yarı yumuşak bir peynirdir.
Pişmemiş keçi veya koyun sütünün incir sütü ile mayalanması sonucu oluşan, yoğurt kıvamındaki yiyecek, peynir.
Ham peynir.
Isıtılmış keçi sütüne incir ağacı sütü damlatılarak elde edilen yoğurdumsu yiyecek. 
Peynir pıhtısının süzülmesi işleminden sonra elde edilen tuzlanmamış, olgunlaştırılmamış taze peynir.
Samsun yöresine özgü, süt ve incirle yapılan, dondurmaya benzer bir tatlı.
Sütten doğal yollarla ve bazı bitki özlerini kullanarak bir çeşit peynir elde etme.
Yağı alınmış sütten yapılan peynir.
Katılaşmamış peynir.

Keçi çobanları tarafından dağlara çıktıklarında geçimlerinin büyük bir kısmı olarak geleneksel yöntemle üretilir. Taze, ılık keçi sütünden asitlendirilmiş ve orada toplanan malzemelerle pıhtılaştırılmıştır. Bunlardan biri incir meyvesinin özsuyu; sütüdür. Teleme peyniri bir çeşit peynirdir. Koyunlardan bazen de keçilerden sağılan süt, ham incir ve dallardan yararlanarak kısa bir süre mayalanması ile teleme peyniri yapılır. 

Geleneksel Anadolu mutfağının bir tatlısıdır ve keçi sütü ile incir mayası kullanılarak yapılır. Malzemeler:
1 litre taze keçi sütü.
3-4 adet kuru incir.
1 yemek kaşığı toz şeker (isteğe bağlı).

Yapılışı:
Sütü orta ateşte ısıtın, kaynatmadan 40-45 dereceye kadar. İncirleri yıkayıp küçük parçalar halinde doğrayın. İncirleri sütün içine ekleyip karıştırın, eğer tatlandırmak isterseniz şeker ekleyin. Karışımın üzerini kapatıp oda sıcaklığında yaklaşık 4-5 saat mayalanmaya bırakın.
Mayalanma tamamlandıktan sonra telemeyi karıştırarak pürüzsüz bir kıvam elde edin ve buzdolabında soğutun. Servis ederken üzerine bal, ceviz, fındık veya tarçın ekleyebilirsiniz. 

Teleme sözcüğünün başka anlamları:
Körpe, daha olgunlaşmamış.
Az pişmiş yumurta, rafadan.
Boşta duran, köksüz.
Hastalık sonrası iyileşme dönemi.
Eğreti yapılmış, sağlam olmayan.
Bir çeşit çocuk oyuncağı, topaç.
Zayıf, cansız, gelişememiş .
Nadas edilmemiş tarla.
Cansız, güçsüz, cılız.
Az pişmiş, yarı çiğ.
Katılaşmamış, az katı.
Az pişmiş rafadan yumurta.
Tane.

Yüzme havuzu...

Pisin,
Lido,
Natatorium.
Fransızca: piscine,
İngilizce: swimming pool, pool.
Yüzme havuzu.
Spor, sağlık ve eğlence amacıyla kullanılan, belirli derinlikleri bulunan havuz; pisin.
Spor, sağlık ve eğlence amacıyla yapılmış, belirli derinlikleri bulunan, suyla dolu olan yer.

Eski dilde birbirine uyma, uygun gelme ...

Tevafuk,
Eski dilde; tevafuk,
Arapça: tevafuk.
Tesadüf.
Birbirine uygunluk. 
Uyma, uygun gelme.
Birbirine uyma, uygun gelme.
Birbirine uyma, uygun gelme, denk gelme manasındadır.
Tasarlanmadığı halde karşılaşma; rast.
Tevafuk, birbirine denk gelme, latifane (hoş, zarif) bir şekilde uyum içinde olma anlamına gelen İslami terimdir.
Birbirine uygunluk, muvafık oluş, rast gelme hali. 
Birbirine denk gelme, zarifce bir ahenkle uyum içinde olma.
Muvafık oluş. 
Rast gelme hali.
Uymak.


Tüm zamanların en büyük savaşlarından biri olarak kabul edilen Truva Savaşı'nda mücadele eden Truva prensi...

Hektor,
(Hector)
Truva krallarından Priam ve Hecuba'nın en büyük oğlu, Paris'in ağabeyi, Dardanus'un torunu. Tros' un Ida dağlarında yaşardı. Tüm zamanların en büyük savaşlarından biri olarak kabul edilen Truva Savaşı'nda mücadele eden Truva prensiydi. Ayrıca İlyada destanının da kahramanlarındandı. Teke tek savaştığı Akhilleus (Aşil) tarafından öldürüldü.

Truva kralı Priamos ile Hekabe'nin en büyük oğlu ve Paris'in kardeşidir. Truvalıların en büyük savaşçılarındandır. Halkı tarafından çok sevilir. Kimsenin karşılaşmaya bile cesaret edemediği Akhilleus'a (Aşil) karşı durmuş, Truva ordularını komuta etmiş ve şehrin düşmesini on sene geciktirmiştir. Homeros' un yazmış olduğu ve Troya savaşını anlatan tek kaynak olan İlyada'da Hektor ölünce Troya yenilir. Akhilleus da bu sırada savaşırken bir rivayete göre bir asker, bir rivayete göre Prens Paris tarafından öldürülmüştür.

Temellendirilmeyen duygu, verilmemiş olanın, bilinmeyenin, özellikle gelecekle ilgili olanın önceden duyulması, doğru sayılması...

Önsezi.
Hissikablelvuku,
İçe doğma.
Altıncı his,
Sezme, sezgi.
Sezme yetisi.
Hissetme yetisi. 
Ruhun koku alması.
İngilizce: hunch, provision, intuition, foresight, pressentiment, 
Fransızca: pressentiment, 
Almanca: ahnung.

Hiçbir belirti yokken bir şeyin olacağını sezme, içe doğma, hissikablelvuku, altıncı duyu veya his.
Hiçbir belirti yokken gelecekte olacak bir durumu ya da olayı hissetme, duyumsama.
Temellendirilmeyen duygu, verilmemiş olanın, bilinmeyenin, özellikle gelecekle ilgili olanın önceden duyulması, doğru sayılması.
Gelecekle ilgili olanın önceden duyumsanması.
Gelecekte veya uzakta olan bir durumu ussal dayanağı olmadan önceden veya görmeden sezme yetisi.
Ortada bir belirti yokken olacak şeyi daha önce sezme, olacak şey içine doğma, altıncı his, hissikablelvuku.

Bölümleme...

Tasnif,
Sınıflama,
Klasman,
Heterograd.
İngilizce: classification.
Fransızca: classification, 
Almanca: klassierung,
Bölümleme.
Bölümlere ayırmak.
Bölümlemek işi; sınıflama, tasnif, tasnifleme, klasman.
Bölümlemek işi, sınıflama, tasnif, heterograd.
Aralarında dizgesel bağıntılar olan öğe, özdek, aygıt vb. nesneleri amaca göre kümelere ayırma ya da uygun kümelerde birleştirme.
Birçok şey arasında, birbirine eşit veya benzer olanları kümelere ayırmak, sınıflamak, tasnif etmek.

Mısır koçanı...

Calaz,
Mısır koçanı.
İngilizce: corn cob,
Sömek,
Kutun,
Somak,
Roge,
Kovdon,
Kutur.
Mısır koçanı, sapı.
Mısırın taneleri alındıktan sonra kalan sert kısmı; koçan.
Mısır taneleri ve koçan kılıfları ayrıldıktan sonra geriye kalan kısım.
Mısır koçanı, mısır'ın ortasında yer alan genellikle sert bir yapıya sahip parçadır. Başak çekirdeklerinin büyüdüğü kısımdır. Başak, aynı zamanda bir koçan ya da sırık olarak kabul edilir. Koçanın en iç kısmı beyazdır ve köpük plastiğine benzer bir kıvama sahiptir.

Calaz sözcüğünün başka anlamları:
Sararmış ekin.
Cılız ekin.
Biçilirken dökülen, sonradan toplanan tahıl.
Kuru ağaç, dal, yaprak.
Karışık.
Ekin biçimi sırasında tarlada kalan dağınık ekinti sapları.

Yaprakları tüylü, çiçekleri beyaz, sarı, mor renkli bir bitki ...

Turp,
Sicl,
Yaban turpu, acırga.
Farsça: turb, turub.
İngilizce: radish, red radish.
Fransızca: radis,
Almanca: Rettich,
Latince: Raphanus raphanistrum.
Turpgillerden, yaprakları tüylü, çiçekleri beyaz, sarı, mor renkli bir bitki.

Turpgiller familyasından 15-50 cm kadar boylanabilen beyaz ya da sarı çiçekli, tek yıllık otsu bir bitki.
Turpgiller familyasından, salkım durumundaki çiçekleri beyaz, sarı veya mor renkte, yaprakları karşılıklı, meyvesi acımsı ve etli, kökleri yenen bitki.
Bu bitkinin yenilen etli, yumru kökü.
Turpgillerden, değişik türleri bulunan, yaprakları parçalı ve tüylü, beyaz, pembe, sarı, mor çiçekler açan, yenilen kökü için tarlalarda, bahçelerde yetiştirilen otsu bir bitkidir. Meyvesi etli ve genelde beyaz renktedir. Kara turp, beyaz turp, kırmızı turp gibi çeşitleri vardır.

Turp, vitamin ve mineraller açısından zengin bir sebzedir. Birçok sağlık faydası vardır. C vitamini sayesinde bağışıklık sistemini güçlendirir. Yüksek lif içeriği ile sindirim sistemini düzenler, kabızlığı önler ve tokluk hissi sağlar. Bünyesindeki Potasyum içeriği ile kan basıncını düzenlemeye yardımcı olur ve hipertansiyon riskini azaltabilir. İçerdiği aktif bileşenler sayesinde kansere karşı koruyucu etkiye sahiptir.

Turpgiller:
İki çeneklilerden turp, hardal, lahana, karnabahar gibi bitkileri içine alan familya.

Bir işlem sonrası, metal yüzeyleri su ile yıkama...

Lavaj,
Yıkama,
İrrigasyon.
Fransızca: lavage,
İngilizce: lavage.
Bir işlem sonrası, metal yüzeyleri su ile yıkama.
Bir işlemden sonra metal yüzeyleri su ile yıkama.
Metalurjide, bir işlem sonrası, metal yüzeyleri suyla yıkama.

Lavaj sözcüğünün başka anlamları:
Tıpta bir organı su vererek yıkama.
Tıpta yıkama veya durulama anlamında kullanılır.
Bir organı su vererek yıkama, yıkayıp temizleme.
Şırınga vb. ile temizleme, yıkama.
Vücut boşluklarını içinden sıvı geçirerek yıkama, tüp aracılığıyla yıkayarak temizleme.
Bir organı veya boşluğu temizlemek veya yıkamak için kullanılan tıbbi bir prosedürdür. 
Mide ve bağırsak gibi bir organın su ya da başka bir sıvıyla yıkanması.
Bir organı su vererek yıkayıp temizleme
Anüs temizliği (Lubunca).
Lubunca(labunca); Feminen geylerin ya da transeksüellerin konuşma tarzı.

Bir filmde emeği geçen yapımcı, yönetmen, oyuncu vb.nin adlarını, filmin yapımıyla ilgili bilgileri içine alan, filmin başında veya sonunda bulunan liste...

Jenerik,
Fransızca: générique.
İngilizce: generic
Rusça: titr
Tanıtma adı.
Tanıtma yazısı.
Tanıtma yazısı, tanıtımlık.
Filmin başlangıç yazıları.
Bir filmde emeği geçenlerin adlarını içeren ve filmin başında ya da sonunda yer alan liste.
Bir filmde emeği geçen yapımcı, yönetmen, oyuncu vb.nin adlarını, filmin yapımıyla ilgili bilgileri içine alan, filmin başında veya sonunda bulunan liste, tanıtma yazısı.
Bir filimde filmin yapımcısının, yönetmeninin, oyuncuların ve emeği geçen teknisyenlerin adlarını bildiren bölüm, tanıtma yazısı.

Bazen film başladıktan ve konuya kısa bir giriş yapıldıktan sonra gösterilir. Jenerik, filmin adının yanı sıra oyuncular ile yapım aşamasında emeği geçen kişi ve kuruluşlar hakkında bilgi verir. Çağdaş sinemada açılış jeneriğinde genellikle sadece filmin adı, yönetmeni ve önemli oyuncular listelenir; kapanış jeneriğinde ise film ve yapım ekibi hakkında detaylı bilgi verilir.

Jenerik sözcüğünün başka anlamları:
Belirli bir grubun genel özelliklerini taşıyan, spesifik olmayan.
Bilinen ve tanınan markalardan daha uygun fiyatlı olan ürünleri tanımlamak için kullanılır.
Markasız, telif yasaları ile korunmayan.
İş dünyasında, genellikle standart veya yaygın olarak kullanılan bir ürün veya hizmeti ifade etmek için kullanılır.
İlaçların aktif bileşenlerini belirli bir marka altında değil de, etken madde ismiyle satılmasını ifade eder.
Eşdeğer ilaç.

Mera, otlak (yöresel)...

Foru,

Mera, otlak (yöresel).
Ordu yöresinde halk dilinde foru denir. 
Otlak (otlag),
Salmalık,
Mera, çayır.
Yayla, yaylak.
Hayvan otlatılan yer, otlak, çayırlık.
Çayırlık, otlak.

Arapça: mera.
İngilizce: graze, pasture, grassland.
Fransızca: pâturage, 
Almanca: grasland.
Mera, yaylak, örü salmalık.
Hayvan otlatılan yer, salmalık, yayla, mera.
Hayvan otlatılan yer; salmalık, yaylak, mera, örü, yaylım.
Üzerinde kendiliğinden gelişen ve otlatmaya elverişli bir bitki örtüsü taşıyan mera.

Hayvanları otlatmaya elverişli, doğal veya yapay bir bitki örtüsü bulunan, otları seyrek ve kısa boylu, biçilmeye uygun olmayan engebeli arazi. Meralar Kamu Orta Malı statüsünde olup hayvan otlatmak amacıyla köyde yaşayan çiftçilere tahsis edilmiş mülkiyeti devlete ait alanlardır.
Hayvanların otlamasına, sürülerin yaylacılık sırasında geçmelerine bırakılmış, üzerinde yetişen otların türü bölgenin yüksekliği ve doğal koşullarına bağlı olarak değişen topraklara verilen ad. Taban suyu derinde olan, kısa boylu bitkilerden oluşan ve hayvanların otlaması için kullanılan hayvan otlatma alanları.

Mera sözcüğünün başka anlamları:
Ayna.
Sütü çok olan dişi deve.
Kullanılmayan boş arazi.
Yatılı okullarda öğrencilerin evlerinden getirdikleri yiyecekler.
Argoda karşılığı verilmeksizin yararlanılan kimse. 

Açıkça bildirme, açıkça duyurma...

İlan,
İlanlar.
İlanat,
İlanlar.
Duyuru,
İngilizce: Announcement, publication.
Açıkça bildirme, açıkça duyurma.
Herkese duyurmak.
Belli etmek.
Yaymak.



İptidai, primitif...

İlkel,
Arapça: ibtidai,
İngilizce: primitive, native, nonliterate, preliterate, 
Fransızca: primitif, 
Almanca: Primitiv, 
Latin: primitivus.
İptidai (İbtidai),
Primitif,
Başlangıç, ilk.
Başlangıca ait, ilk.
İlk durumda kalmış olan, gelişmemiş, ilerlememiş, tekamül etmemiş, ilkel.
İlk durumunda kalmış olan, gelişmesinin başında bulunan; ilkelce, iptidai, primitif.
Eski dilde, İlkokul.
Sıbyan Mektebi.
İlk tahsil veren okul. 
İlk mektep.
İptidai mektep.
İlk aşama,
Temel seviye.
Ham, işlenmemiş.
Yontulmamış, 
Mecaz anlanda; Eğitimsiz, kültürsüz, görgüsüz.
Yalın bir nitelik gösteren, yapmacıksız olan, primitif.
Sanatta yalın bir nitelik gösteren, yapmacıksız olan; primitif.
Ayrıca, karşılıklı atışmalarda hakaret amaçlı da kullanılabilen, kendini geliştirmemiş, yontulmamış insan anlamında kullanılan bir kelime olarak da tanımlanabilir.

Kültürel evrimin alt basamaklarında bulunan, doğaya büyük ölçüde bağlı olan, geleneklerle göreneklerin oluşturduğu bir düzen içinde yaşamını sürdüren ve tarih öncesi insana benzer kültürel ve toplumsal bir yapıda varlığını yönlendiren birey.

Baygınlık, kendinden geçme durumlarına yol açan bir hastalık...

Saka,
Arapça: sakka.
Baygınlık, kendinden geçme durumlarına yol açan bir hastalık.
Bayılma(senkop):
Beynin kısa süreli oksijen yetersizliği nedeniyle gelişen ani bilinç kaybıdır. Genellikle birkaç saniye ya da dakika içinde kendiliğinden düzelir ve kişi kısa sürede tamamen normale döner. Bayılma sırasında kas tonusu kaybolur, kişi yere düşer ve çevresine tepki vermez.

Saka sözcüğünün başka anlamları:
Evlere, çeşmeden su taşımayı iş edinmiş olan kimse; sucu.
Kırsal bölgelerde sulama işlerini düzenleyen ve denetleyen kimse.
Sakağı (Grum) da denilen, atlarda olan mankafa hastalığı.
Aşık oyununda elde kullanılan büyük aşık.
Kadınların boyunlarına taktıkları süs altını.
Ekilmeyen yerler.
İki kulplu su testisi.
Balık ağı.
Erkek arı.
Ceket.

Saka kuşu.
European goldfinch.
Latince: Carduelis carduelis
İngilizce: goldfinch,
Fransızca: chardonnoret,
Almanca: Stieglitz,
Başında ve boynunda kırmızı, sarı tüyler bulunan küçük bir kuş (Carduelis carduelis).

Kuşlar (Aves) sınıfının, ötücü kuşlar (Passeriformes) takımının, ispinozgiller (Fringillidae) familyasından, 13 cm kadar uzunlukta, sırtı kahverengi, karnı ve kuyruğu beyaz, yüzü kırmızı, kanatları kara olan, Avrupa, Kuzey Afrika ve Sibirya'da ağaçlar üzerinde yaşayan bir tür.

Saman...

Kam,
Saman,
Ekinlerin dövülüp taneleri ayrıldıktan sonra kalan ufalanmış sapları. 
Hayvanlara yem olarak verilir.
Ekinlerin harmanda dövülüp taneleri ayrıldıktan sonra kalan, hayvanlara yedirilen ufalanmış saplar.

Saman, baklagiller veya buğdaygillerin kurutulmuş halidir, hayvan yemi olarak, özellikle inek, at, koyun ve keçi gibi otlanarak beslenen hayvanlar için kullanılır.
Yaz aylarında büyüyüp yeşillenen otlar çiftçiler tarafından kesilip kışın için depolanır. Kış aylarında yeterli çimen olmadığı zaman veya taze çimen doğrudan sindirilemiyecek kadar zengin olduğu zaman ona karıştırılarak kullanılır.

Saman için yaygınca kullanılan bitkiler arasında çavdar, çayır otu, çeşitli çimen türleri bulunur. Baklagillerden çeşitli yonca türleri de kullanılır.

Korkunun egemen olduğu yönetim biçimi ...

Fobokrasi,
Korkunun egemen olduğu yönetim biçimi .
Teokrasi, dine dayalı yönetim biçimini tanımlamak için kullanılan terim.
Yönetim biçimleri, devletlerin idare şeklidir.
Devlet şekli cumhuriyet olan, yani halk egemenliği olan devletlerde, yönetim biçimi bununla özdeş olarak demokrasi olmayabilir. Yönetim biçimi ile devletin kuruluşunun ve milletlerin hayat tarzlarının, dünya görüşünün derin bir ilgisi vardır.

Yönetim biçimleri:
Aristokrasi,
Cumhuriyet,
Demokrasi,
Despotluk,
Federasyon,
Kapitalizm,
Komünizm,
Konfederasyon,
Merkantilizm,
Meşrutiyet (parlamenter monarşi),
Monarşi,
Mutlakiyet,
Oligarşi,
Otokrasi,
Otonomi,
Plütokrasi,
Sosyalizm,
Teknokrasi,
Teokrasi,
Totalitarizm.

Kuzeybatıdan gelen yağmur...

Eyeralmaz,
Kuzeybatıdan gelen yağmur.
Manisa yöresinde halk ağzında Eyeralmaz denir.

Yağmur adları:
Ahmakıslatan: yavaş yavaş ve ince ince yağan yağmur, çisenti.
Alataras: toprağı tavlıyacak kadar yağan yağmur.
Ciğit sellemesi: mayıs ayında yağan şiddetli yağmur.
Civarna: rüzgarla karışık yağan yağmur.
Çakaldüğünü: güneşli havada yağan yağmur.
Çisenti: toz gibi ince yağan yağmur.
Çoban çökerten: geçecek diye ümit edilen, yavaş yavaş yağan yağmur.
Direkleme: sağanak halinde yağan yağmur.
Dolu: ak yağmur,
Eyeralmaz: kuzeybatıdan gelen yağmur.
Fırışka: rüzgar etkisiyle serpinti halinde yağan yağmur.
Fışgın: sürekli yağmur.
Karaçilen: sisli havada ince ince yağan yağmur.
Kay: yaz yağmuru.
Kırkikindi: Orta Anadolu’da ikindi zamanı yağan sürekli yağmurlara verilen ad.
Otyaran: güneşli havada yağan iri taneli yağmur.
Püsenk: çisenti, ince yağan yağmur.
Sebelep: ince ince yağan yağmur.
Şıvgın: fırtınayla yağan yağmur.
Takkalı yağmur: sürekli ve kuvvetli yağan yağmur.
Yağmur ilgintisi: geceden yağan yağmur.
Zerzemik: doluyla karışık yağan yağmur.
Zeyzan: bora, fırtına, hızlı yağan yağmur.

Kar adları:
Alaptan: lapa lapa yağan kar.
Boğanak: şiddetli rüzgar, kar.
Bulgurcuk: küçük taneler halinde yağan kar.
Cabalak: iri taneli, sulu kar.
Çoban sargısı: lapa lapa yağan kar.
Efek: toz gibi yağan kar.
Öksüzpalan: yavaş yavaş yağan kar.
Pösenti: küçük kar ve yağmur taneleri.
Sazak: soğuk yelle birlikte yağan hafif kar.
Sepinti: yeri örtünceye dek yağan kar, kısa süreli ve az yağan kar.
Tipi: kar fırtınası.
Üfürüntü: tipi sırasında, savrulan ince kar.
Yetim çemberi: sulu olmayan, yağınca biriken kar.

Sibirya'da yaşayan bir halk...

Eskimolar,
İnuit ve Yupikler,
Arktik bölgedeki dört ülkeye dağılmış olarak, Doğu Sibirya, Alaska, Kanada ve Grönland' da yaşayan ve Eskimo - Aleut dillerini konuşan Eskimo - Aleut halklarının en büyük grubunu oluşturan avcı ve toplayıcı halk.
Yupik ve İnuit olmak üzere iki ana gruba ayrılırlar. 

Sibirya'da yaşayan halklar:
Eskimo-Aleut halkları;
Eskimolar,
Aleutlar,
Naukan,
Nivhi,
Nunivaklar.
Yupikler,
İnyupikler
Yenisey halkları;
Kets.
Supikler.
Sirenik Yupikleri.

Çirişli bir tür parlak bez...

Ketal,
Tegal,
Kolalı ve parlak bir bez.
Çirişli bir tür parlak bez.
Kola veya nişasta ile sertleştirilmiş bir nevi parlak bez.

Ketal sözcüğünün başka anlamları:
Yazılı kağıt.
Genellikle keton grubunun korunması amacıyla oluşturulan ve bir keton molekülünün iki mol alkol ile tepkimesinden elde edilen RR1C(-OR2)-OR3 yapısındaki ürün.

Oynatılan nesne, oyuncak...

Lubet,
Arapça: lubet.
Ninik,
Oyuncak,
Kavırçak.
Korçak, 
Kudurcuk, 
Kaburcuk, 
Koğurcak, 
Kavırçak, 
Yaşayan kukla.
Oyuncak bebek.
Kukla ve Karagöz oyunu.
Oynatılan nesne, oyuncak.
Oyun oynanan şey, oyuncak
Oyuncak bebek, bezden yapılan bebek.
Herkesi eğlendiren şey, kimse veya durum.
Oyuncu ve özellikle kukla veya Karagöz oynatan kimse.
Türkçe oyuncak bebek anlamına gelen ve bugün Anadolu'da yaşayan korçak, kudurcuk, kaburcuk, koğurcak, kavırçak, lubet, ninik gibi isimlerle yaşayan kukla.

Orta Afrika'ya özgü, yaprak dökmeyen bir yağmur ormanı çalısı...

İboga,

Tabernanthe iboga,
Orta Afrika'ya özgü, yaprak dökmeyen bir yağmur ormanı çalısıdır. Gabon, Kongo Demokratik Cumhuriyeti ve Kongo Cumhuriyeti' ne özgü Apocynaceae familyasındandır. 
Tıbbi ve diğer etkileri için Orta Afrika genelinde yetiştirilmektedir.

İboga, kısmi gölgede nemli toprağı tercih eden tropikal ormanlara özgü bir bitkidir.  Normalde 2 m yüksekliğe kadar büyür. Dik ve dallı bir gövde üzerinde koyu yeşil, dar yapraklar ve boru şeklindeki çiçek kümeleri vardır. Çiçekler sarımsı beyaz veya pembe olup, olgunlaştığında turuncu olan, küresel veya fusiform olabilen bir meyveye dönüşür. Sarı-turuncu renkteki meyveleri ise acı biberi andırır.

Sarı etli kökleri, en önemlisi köklerin kabuğunda en yüksek konsantrasyonda bulunan ibogain olmak üzere bir dizi indol alkaloidi içerir. Tadı acı olan kök materyali, ağızda bir miktar anesteziye ve ayrıca cildin sistemik uyuşmasına neden olur.

Afrika geleneksel tıbbında ve ritüellerinde, sarımsı kök veya kabuk halüsinasyonlar ve ölümcül sonuçlar üretmek için kullanılır. Yüksek dozlarda, ibogain toksik olarak kabul edilir. 
Amerika Birleşik Devletleri Uyuşturucuyla Mücadele Dairesi (DEA) tarafından ibogaini Kontrollü Maddeler Yasası' nın kontrollü bir maddesi olarak kabul edilir.

Osmanlı devletinde kale komutanına verilen ad...

Dizdar,
Farsça: dizdar.
Farsça dizdar sözcüğü kapıcı, bekçi, muhafız veya kale muhafızı anlamına gelir. 
Kale muhafızı.
Kale bekçisi.
Kale muhafızı, kale ağası.
Kale bekçisi, kale muhafızı.
Kale komutanına verilen ad.
Osmanlı devletinde kale komutanına verilen ad.
Osmanlı İmparatorluğu'nda birlikleri yönetmek ve kaleyi savunma noktası olarak tutmakla görevli kale bekçisi veya kale komutanına verilen unvan.

1839 yilinda Tanzimat Fermanı'ndan sonra Osmanlı Devleti'nde kaptan, dizdar gibi unvanlar kaldırıldı.

Kimyasal tepkimelerin hızlarını inceleyen bilim dalı...

Kinetik,
Fransızca: cinetique,
İngilizce: kinetic.
Yun. kinematikos
Hareketle alakalı.
Hareket dolayısıyla meydana gelen, hareketli.
Hareketle ilgili, hareket sebebiyle oluşan.
Hareket olaylarını inceleyen bilim dalı.
Bir cismin hareketi nedeniyle kazandığı enerji.
Hareketle ilgili, hareket dolayısıyla ortaya çıkan, hareketi inceleyen.
Kimyasal tepkimelerin hızlarını inceleyen bilim dalı.
Mekanik biliminin kuvvetlerin etkisi altındaki kütlelerin hareketlerini inceleyen dalı.

Kinetik enerji:
Hareket durumunda olan cismin enerjisi; bir cismin hareketini sağlayan veya hareket eden cisimlerde bulunan enerji.
Bir cismin hareketi dolayısıyle sâhip bulunduğu ve kütlesiyle hızının çarpımının yarısına eşit olan enerji.

Kinetik, hareketi ona neden olan ve o hareketten doğan kuvvetleri de göz önüne alarak inceleyen bilim dalıdır. Kinematik büyüklüklere (konum, deplasman, hız, ivme, zaman, yol, yörünge) ek olarak parçacığın kinetik incelemesinde kuvvet, kütle, katı cisimin kinetik incelenmesinde kuvvet, moment ve kütle eylemsizlik momenti bağıntılar içerisinde yer alır. Kinetiği cisim üzerine etkiyen dengelenmiş kuvvetler ve/veya momentlerle onların yol açtığı hareket veya bu hareketteki değişimler arasındaki bağıntıları inceleyen mekanik dalı olarak da tanımlayabiliriz.

When Harry Met Sally..., Erkek Severse, Flesh and Bone, Sleepless in Seatle, Fransız Öpücüğü ve Melekler Şehri gibi filmleri ile tanınmış Amerikalı sinema oyuncusu

Meg Ryan,
Margaret Mary Emily Anne Hyra,
(D. 19 Kasım 1961 - Connecticut-ABD ; 64 yaşında)
Amerikalı sinema oyuncusu.
Meg Ryan, 19 Kasım 1961 tarihinde Connecticut, ABD’ de doğdu. 1979 yılında Bethel Lisesi' nden mezun oldu. New York Üniversitesi' nde gazetecilik eğitimi aldı. Gece derslerinin parasını karşılamak için kısa süreli TV dizilerinde küçük çaplı rollerde oynadı. 

Amerika'nın ünlü pembe dizisi CBS'nin As the World Turns' de bir rol bulunca okulunu yarım bırakarak ayrıldı. Aktris ilk kez 1981 yılında Rich and Famous filminde rol aldı. Top Gun, Promised Land (1987) ve Rob Reiner’ in yönettiği romantik komedi When Harry Met Sally gibi filmlerde oynadı. When Harry Met Sally (1989), Joe Versus the Volcano (1990), The Doors (1991), Sleepless in Seattle (1993), When a Man Loves a Woman (1994), French Kiss (1995), Courage Under Fire (1996), Anastasia (1997), Addicted to Love (1997), You’ ve Got Mail (1998), City of Angels (1998), Proof of Life (2000), Kate & Leopold (2001) ve The Women (2008) gibi popüler ve bir döneme mal olmuş filmlerin de yer aldığı pek çok yapımda yer alan Meg Ryan, 2015 yılında yönetmenliğini de üstlendiği Ithaca adlı film ile hem kamera arkasında hem kamera önünde boy gösterdi. Bu yapımdan sonra yine yönetmenliğini ve senaristliğini üstlendiği ve David Duchovny ile başrolleri paylaştığı What Happens Later (2023) adlı yapımla gündeme gelmiştir. Canlandırdığı romantik komedi karakterleri ile seyirciyi yüreğinden yakalayan Ryan pek çok kurum ve kuruluştan ödül ve adaylık almıştır.

Ryan, When Harry Met Sally... (1989), Sleepless in Seattle (1993) ve You've Got Mail (1998) adlı romantik komedilerdeki performansıyla En İyi Kadın Oyuncu ödülünü aldı. 1995 yılında Women in Film Crystal Ödülü ve 1999 yılında ShoWest Yılın oyuncusu Ödülünü kazandı.
Ayrıca 3 farklı rol ile Altın Kürelere de aday gösterilmiştir.

Meg Ryan, 14 şubat 1991 tarihinde Aktör Dennis Quaid ile evlendi, 2001 yılında boşandı. Bu evlilikten Jack Henry Quaid (d. 1992) adında bir oğlu oldu.

Filmler:
Addicted to Love, Against the Ropes, Amityville 3-D, Anastasia, 
Armed and Dangerous, Aşk ve Zeka,
Courage Under Fire,
French Kiss (Fransız Öpücüğü), Flesh and Bone,
Hanging Up, Homeland Security, Hurlyburly,
In the Land of Women, In the Cut, Innerspace, Ithaca,
Joe Vs. the Volcano,
Kate & Leopold.
You've Got Mail (Mesajınız Var),
Papa, Prelude to a Kiss, Presidio,  Promised Land, Proof of Life,
Restoration, Rich and Famous.
Sleepless in Seatle, Serious Moonlight, Sevginin Bağladıkları,
The Deal, 
The Door, The Best Awful, The Mom's New Boyfriend,
The Tortilla Curtain, The Women, 
Top Gun,
What Happens Later,
When a Man Loves a Woman (Erkek Severse), 
When Harry Met Sally.

İran veya Fars Yeni Yılına verilen ad...

Nevruz,
İran veya Fars Yeni Yılı'dır
Nevruz, Yeni Gün demektir.
Tarihsel olarak Persler ve diğer İran halkları tarafından kutlanmıştır. Ancak günümüzde dünya çapında birçok etnik grup tarafından kutlanmaktadır. Kuzey Yarımküre ilkbahar ekinoksuna dayanan bir festivaldir. İran takvimlerinde ve şu anda kullanılan Güneş Hicri takviminde yeni bir yılın ilk günü olup, genellikle Gregoryen takviminde 19 Mart ile 22 Mart arasındaki bir tarihtir (21 Mart).

Nevruz'un kökleri Zerdüştlük'e dayanır. Batı Asya, Orta Asya, Kafkasya ve Karadeniz Havzası, Balkanlar ve Güney Asya'daki birçok halk tarafından 3.000 yıldan uzun süredir kutlanıyor.
Modern çağda, çoğu kutlayan tarafından laik bir bayram olarak kutlanıyor. 
Nevruz, Zerdüştler, Bahailer ve İsmaili Şii Müslümanlar için kutsal bir gündür.

Kuzey Yarımküre için Nevruz, baharın başlangıcını simgeler. Festivalin gelenekleri arasında çeşitli ateş ve su ritüelleri, kutlama dansları, hediye alışverişleri ve şiir okumaları yer alır. Bu uygulamalar, onu kutlayan çeşitli toplulukların kültürleri arasında farklılık gösterir.

Kaynak: wikipedia.org

Yalan...

Maval,
Uydurma söz.
Yalan.
Kaşkariko,
Kıtır,
Hilaf,
Şorolop.
Doğru olmayan, gerçeğe uymayan söz.
Kaşkariko, kıtır, hilaf, şorolop.
Uydurma.
Yalancı, vefasız, sözünde durmaz.

Kovuşturma...

Takibat,
Arapça: Takibat,
Takip.
Kovuşturma
Kovuşturmak işi.
Bir kimse hakkında suçtan dolayı yapılan adli kovuşturma.

Büyük zarar veya yok olmaya yol açabilecek durum, muhatara...

Tehlike,
Muhatara,
Felaket,
Arapça: tehluke.
İngilizce: hazard
Bireysel ya da toplumsal düzeyde bir zarara (ölüm, hasar, kayıp) yolaçan durum.
Büyük zarar veya yok olmaya yol açabilecek durum, muhatara.
Gerçekleşme ihtimali bulunan fakat istenmeyen sakıncalı durum.
Arapça, ölmek, yek bulmak anlamındaki helak kelimesinden türetilmiştir.
Bir kimse veya şeyin varlığını tehdit eden, helak olmasına sebep olabilecek durum.
Zararın; yaşam, sağlık, mülkiyet ya da çevreyi tehdit etmesi durumudur. 

Tehlike sözcüğünün başka anlamları:
Kağnı döşeme tahtalarının dayandığı orta ağaç.
Deprem,

Osmanlı Döneminde Kızıl Tehlike:
Dinsizlik, anarşistlik ve komünistlik tehlikesi.

"İrade Terbiyesi" nin yazarı...

Jules Payot,

Fransız eğitimci ve pedagog.
(D. 10 Nisan 1859, Chamonix - Ö. 30 Ocak 1940, Aix-en-Provence),
Fransız eğitimci ve pedagog.
Jules Payot, 10 Nisan 1859’da Chamonix’de doğmuş. İsviçre, Fransa ve İtalya’nın kesişiminde bulunan bu kasabada büyümüştür. Eğitimine Chamonix’de başlayan Jules Payot, daha sonra Bonneville kentinde yatılı bir okulda öğrenimine devam etmiştir.

Burslu olarak Grenoble Edebiyat Fakültesi’nde okumuş, yaz tatillerinde ise Chamonix’ye dönerek tarlalarda çalışmıştır. Paris’te edebiyat ve felsefe alanında eğitim alarak doktor unvanını elde etmiştir.
1907 yılında Chambéry ve Aix-en-Provence üniversitelerine rektör olarak atanmıştır.
Jules Payot’un en ünlü kitapları arasında, 1909 yılında yayınlanmış ve birçok dile çevrilen “Education de la Volonte” (İrade Terbiyesi) bulunmaktadır. 
Jules Payot, 1939 yılında Aix-en-Provence, Fransa’da öldü.

İrade Terbiyesi (L'Éducation de la Volonté):
İrade Terbiyesi’nde, tembellikten arındırılmış sağlam bir zihni nasıl yaratabileceğimizi anlatıyor. Çabalamayı asla bırakmamamızı, arzu ettiğimiz hayata ulaşabilmemiz için zaruri bir terbiyeye ihtiyacı olan irademizi sürekli sınavdan geçirmemizi öğütlüyor. Özellikle gençlere ve zihin işçilerine seslenen Payot, safsatalardan, tembel arkadaşlardan, dikkatimizi dağıtacak ve azmimizi azaltacak durumlardan nasıl kaçınılabileceğini açıklıyor.

Eserleri:
İrade Terbiyesi (L'Éducation de la Volonté),
Yazma Sanatında Çıraklık,
İnanca Dair,
Entelektüel Çalışma ve İrade / İrade Terbiyesi 2
Mutluluğun Fethi.
İrade Eğitimi

Aynı yönde ve sabit hızda esen rüzgarın su yüzeylerinde oluşturduğu dalga alanları...

Feç,
İngilizce: fetch.
Franszca: surface d'approche,
Almanca: luvbreite.
Aynı yönde ve sabit hızda esen rüzgarın su yüzeylerinde oluşturduğu dalga alanları.
İçinde rüzgar tarafından okyanus, göl ve rezervuar dalgaları oluşturulan alan. 
Feç alanının uzunluğu rüzgar istikametinde ölçülmektedir.
Bu terim aynı zamanda rüzgarın esiş yönü doğrultusunda oluşan dalga alanlarının boyutun (uzunluk, genişlik vs.) belirtilmesi içinde kullanılır.

Güneşten derisi soyulan (kimse)...

Kavlak,
Güneşten derisi soyulan (kimse).
Kavlamış, kabuğu, tüyü dökülmüş, derisi soyulmuş.
Kabuğu kavlamış, kabuğu kabarıp dökülmüş, soyulmuş (ağaç).
Kabuğu dökülmüş.
Kabuğu dökülmüş ağaç
Yer altı boşluklarının tavan ve yan duvarlarında bulunan gevşemiş veya düşebilir kaya parçası.
Tüyü, kılı dökülmüş.
İçi çürük, kurumuş ağaç
Yaşlı, zayıf öküz.
Çıplak, soyulmuş.

Niğde ilinde bir yeraltı kenti.
Kırıkkale ili Keskin ilçesinde ve Sivas ili Merkezinde bir köy.
Tokat yöresine özgü bir börek.

Bir makinede, bir araçta ayak yardımıyla dönmeyi veya hareketi sağlayan düzen; ayaklık.

Pedal,
Ayaklık.
Ayakçak,
Ayağa ait.
Ayak ile ilgili,Fransızca: pédale.
İngilizce: pedal,
Almanca: pedal,
Latince: pes pedis.

Pedal:
Ayak ile bastırılan kaldıraç.
Ayakla çalıştırılmak üzere tasarlanmış bir kaldıraçtır.
Bir makinede, bir araçta ayak yardımıyla dönmeyi veya hareketi sağlayan düzen; ayaklık.
Pedal, orantılı olarak herhangi bir üniteye ve sisteme bir kontrol sinyali iletir.
Bir araçta, bir makinede ayak yardımıyla dönmeyi ya da devinmeyi sağlayan düzenek.
Bir makine veya araçta, ayakla döndürülerek yahut basılarak dönmeyi veya hareketi sağlayan düzenek,
Ucunda, üzerine ayak basmaya ve ayakla uygulanan bu gücü bir makinenin kumanda düzeneğine iletmeye yarayan yassı bir parça bulunan levye.

İstanbul'da bir göl...

Durugöl,
Durusu,
Terkos,
(Delkos),
Durugöl, İstanbul'un kuzeybatısında, Arnavutköy ve Çatalca ilçelerinin sınırlarında yer alan bir tatlı su gölüdür. Kent merkezine 40 - 50 km uzaklıktadır. Lagün kökenlidir. 

Gölün denizden yüksekliği +4,5 m olup, 39 km² su alanı vardır. En derin yeri 11 m' dir. Gölün ortalama genişliği 5 km, uzunluğu 12 km, yağış havzası 744 km²' dir. Göl 162 milyon m³/yıl su potansiyeli ile İstanbul çevresindeki tatlı su rezervlerinin %22' sine sahiptir. Şehir kullanım suyunun önemli bir bölümünü karşılamaktadır. Ancak Kanal İstanbul yapılması halinde göl tuzlu suya dönüşecektir. Kurulduğundan beri içme suyu sıkıntısı çeken İstanbul'un su sıkıntısı sorunu derinleşecektir. Durugöl, İstanbul'un en önemli doğal güzelliklerinden biridir. Durugöl' de çeşitli balık türleri, su kuşları ve bitki örtüsü bulunur. Durugöl 1987 yılında milli park ilan edilmiştir. 2009 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne dahil edilmiştir.

Gölü besleyen akarsular; Binkılıç, Karamandere, Yeniköy, Çiftlikköy, Başakköy, Mandıra, Karacaköy Dereleri ve Belgrad Ormanları'nın küçük dereleri. Gölden giden ise Boğazdere' dir.
Terkos adı, İstanbul’a su veren gölün adı olup teşmil yoluyle “İstanbul şehrinde kullanılan su” manasında kullanılmıştır. 

İstanbul'daki göller:
Durugöl (ya da Durusu, Terkos),
Büyükçekmece Gölü
Küçükçekmece Gölü
Kamil Abduş Gölü
Elmalı Baraj Gölü
Ömerli Baraj Gölü
Alibey Baraj Gölü
Darlık Baraj Gölü
Sazlıdere Baraj Gölü.

Aşırı korku, heyecan dolayısıyla saldırgan, telaşlı davranışta bulunma veya içine kapanma...

Panikatak,
Panik Atak,
İngilizce: panic attack.
Aşırı heyecan veya korku sebebiyle içine kapanma ya da normal olmayan davranışlarda bulunma.
Aşırı korku, heyecan dolayısıyla saldırgan, telaşlı davranışta bulunma veya içine kapanma.
Panik atak, aniden ve beklenmedik şekilde ortaya çıkan, kişide yoğun kaygı, korku ve panik hissi yaratan bir ruhsal bozukluktur.
Panik atak gerçek bir tehlike veya görünürde belirgin bir neden olmamasına rağmen şiddetli fiziksel belirtilerle kendini gösteren yoğun korku atağıdır. Panik atak anı çok korkutucudur, kişi kalp krizi geçirdiğini veya öleceğini düşünebilir. Bir çok insan hayatları boyunca bir ya da iki kez panik atak geçirebilir. Ancak panik ataklar sürekli tekrarlıyorsa panik bozukluğundan bahsedilir.

Çarpıntı, terleme, titreme, nefes darlığı, uyuşma veya kötü bir şeyin olacağı hissiyle karakterize; aniden gelen yoğun korku dönemidir. Semptomların şiddeti dakikalar içinde yükselmektedir. Genellikle bir atak yaklaşık 30 dakika sürer, ancak bu süre saniyeler ila saatler arasında değişebilir. Atak sırasında kontrolünü kaybetme korkusu ve göğüs ağrısı da görülebilir. Panik ataklar kişiye fiziksel olarak herhangi bir zarar vermez.

Panik atak, ani ve yoğun korku veya rahatsızlık hissi ile karakterize edilen, genellikle beklenmedik şekilde ortaya çıkan bir durumdur. Panik atak sırasında yapılabilecekler:
Nefes egzersizleri: 
Derin diyafram nefesi alıp vermek, kaygıyı azaltabilir.
Rahat bir pozisyon: 
Oturmak, ayakta durmak veya uzanmak gibi size en iyi hissettiren pozisyonda olmak.
Düşünce içeriğini değiştirmek: 
Nefes alırken içinden 5'e kadar saymak veya bir olayı detaylı hatırlamak gibi yöntemler.
Güvende olduğunu hatırlamak: 
Panik atağın ölümcül bir şeye sebep olmadığını ve kontrol altında olduğunu bilmek önemlidir.

Kritik durumdaki hasta ya da yaralıya ilk müdahaleyi yapan sağlık profesyoneli...

Paramedik,

Ambulans ve Acil Bakım Teknikeri.
Cankurtaran sağlıkçısı,
Acil tıp teknikeri.
Yardımcı tıp elemanı.
İngilizce: Paramedic,
Fransızca: Paramédicale,

Kritik durumdaki hasta ya da yaralıya ilk müdahaleyi yapan sağlık profesyoneline paramedik denir.
Paramedik acil tıp hizmetlerinde, yaşam zincirinin anahtarı olarak tanımlanan ve Hastane Öncesi Acil Bakımın en önemli parçasını oluşturan; genellikle kritik durumdaki hastaya ya da yaralıya ilk anda müdahale eden sağlık profesyonelidir.

Acil yardım ve hasta nakil ambulanslarında sağlık personeli, komuta kontrol merkezlerinde çağrı karşılama personeli olarak ve hastane acil servislerinde acil tıbbi yardım ve bakım ile sınırlı kalmak kaydıyla, Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen sertifikalı eğitim programlarını tamamlamak suretiyle hastaya müdahale ve bu konuda gerekli iş ve eylemleri yapan sağlık personeli, ambulans ve acil tıp teknikeri. Paramedik mesleği Amerika Birleşik Devletleri'nde ortaya çıkmıştır. Paramedik (resmi adıyla Ambulans ve Acil Bakım Teknikeri ) acil tıp hizmetlerinde, yaşam zincirinin anahtarı olarak tanımlanan ve Hastane Öncesi Acil Bakımın en önemli parçasını oluşturan; genellikle kritik durumdaki hastaya ya da yaralıya ilk anda müdahale eden sağlık profesyonelidir. Dünyada, Ambulanslarda Paramediklerin yanı sıra; Acil Tıp Teknisyeni(ATT), doktorlarlar ve diğer personel görev yapmaktadır.


Gece, düğün evinin yakınında yakılan ateş...

Marala,
Gece, düğün evinin yakınında yakılan ateş.
Marala, Denizli yöresinde halk ağzında kullanılan sözcük.

Maşala; 
Düğünün ikinci gecesi meydanda ateş yakılarak yapılan eğlence.
Düğünlerde, köy meydanında yakılan ateş.

Dalabur: Düğünlerde gece köy meydanında yakılan ateş.
Darabul: Köy düğünlerinde geceleri, ateş etrafında, davul, zurna ile oynanan oyun.
Sunsun: Düğünlerde ateş çevresinde dönerek oynanan oyun.


Kemikli balıklardan, ılık denizlerde büyük sürüler hâlinde dolaşan ve tütsü ile kurutulmuşu sıkça tüketilen, uskumru iriliğinde bir balık...

Ringa,

Ringa Balığı,
(Clupea harengus)
Filisa,
Haring,
İngilizce: Herring,
Almanca: Ringa

Kemikli balıklardan, ılık denizlerde büyük sürüler hâlinde dolaşan ve tütsü ile kurutulmuşu sıkça tüketilen, uskumru iriliğinde bir balık.

Ringa Balığı(red herring):
Sardalyagillerden bir tür olan ringa balığı, dünyada en çok bulunan balık çeşididir. Yaşamını lavra ve minik deniz canlılarını yiyerek devam ettiren ringa balığı, çok fazla büyümeyen maksimum 40 cm uzunluğuna ulaşan bir bünyeye sahiptir. Levrek balığının yemidir. Ringa balığı, Pasifik' te ve Atlantik’ te kıyı avcılığı yapılan bir balıktır. Ringa balığında bulunan yağlar kozmetik alanında kullanılmaktadır.

Frisa (Rumca frisa);
Yunanca: phrissa.
Friga,
Kurutulmuş Ringa balığı.
Tütsüleme suretiyle kurutulmuş ringa balığı.
Hafifçe tuzlanarak tütsülenmiş ringa balığı.
Ringa ve Som balıkları, vücudun acil ihtiyaç duyduğu ama kendi başına üretemediği doymamış yağ asitleri içeren bu balıklar, hücrelerdeki yaşlılık sürecini yavaşlatarak Anti-aging’ de anahtar görevi görür.

Drogen:
Ringa balığı avlamada ve bunları işlemede kullanılan gemi.

Mecazen, sahte aydın...

Entel,
Sahte aydın.
Mecazen, sahte aydın.
Laf üreten kimse, yeni moda aydın.
Bol laf üreten, aydın olmaya kalkışan.
Entel kişi entellektüel gibi görünmeye çalışan kişidir.
Sığ ve gösterişli bir şekilde entelektüellik taslayan kişi.
Entelektüel olmaya özenen ancak bunun için gerekli olan niteliği kazanmamış (kimse).
Bir aydında bulunması gereken niteliklere sahip olmadığı halde aydınmış gibi görünmek isteyen, entelektüel olmaya özenen kimse.
Entellektüel olmaya özenen, aslında fazla birşey bilmeyen kişi.

Entelektüel:
İngilizce: intellectual.
Fransızca: intellectuel.
Tahsil, bilgi, görgü sahibi olan, fikri meselelerle uğraşan kültürlü kimse, aydın, münevver.
Entelektüel kelimesi, aydın veya fikir sorunlarıyla ilgilenen anlamına gelir.
Birçok önemli konuda konuşabilecek düzeyde, belli bir bilgi birikimi ve kültüre sahip kişi. olduğu söylenir.
Aklı ile hareket eden, düşünme yeteneği gelişmiş kişi. Entelektüeller, bilgiyi edinme, değerlendirme ve eleştirel bir şekilde düşünme arzusuyla karakterize edilirler. Geniş bir bilgi yelpazesine sahiptirler ve düşüncelerini net ve mantıklı bir şekilde ifade edebilirler.

Gerçekleri yanılmadan görebilme yeteneği, uzağı görüş...

Basiret,
Arapça: basiret,
Fransızca: voyance,
İngilizce: clairvoyance,
Vizyon.
Sağgörü,
Uzağı görüş.
Sağgörü, önsezi.
Ölçülü görüş, doğru görüş, uyanıklık.
Gerçekleri yanılmadan görebilme yeteneği, uzağı görüş.
Doğru görüş, uzağı görüş, seziş, uyanıklık, anlayış, kavrayış.
Gerçekleri yanılmadan görebilme yeteneği, uzağı görüş, sağgörü, vizyon.
Kalb ile görme, doğru görüş, uyanıklık.
Sezgi, uzağı görme.
Firaset, kavrayış anlamlarına gelir.
Hakikati kalbiyle hissedip anlama; ince görüş ve seziş, kalb gözüyle görme.
Doğru görüş, uzağı görüş, seziş, uyanıklık, anlayış, kavrayış, dikkat, sağgörü.
Talih.

Basireti bağlanmak:
İyi düşünemez, gerçeği göremez bir duruma düşmek.

Karanlık ve aydınlık, ölüm ve doğum arasındaki dengenin sembolü olduğuna, saflığı temsil ettiğine inanılan mucizevi taş...

Necef,
Necef taşı,
Dağ kristali.
Kuvars billuru,
Camsı kuvars.
Litolojide bir taştır.
Parlak ve saydam bir çeşit kuvars billuru.
Renksiz, saydam ve parlak saf bir kuvarstır. 

Necef taşının sertlik derecesi 7, kuvarsın en saf türüdür. Camdan çok sert olduğu için kolay çizilmez. Kimi arkaik kültürlerde uğurlu sayılır. Necef taşı, ortamdaki ya da kişideki tüm negatif enerjiyi içerisine alma özelliğine sahiptir. Bu özelliği sayesinde ise bedeni ve zihni koruyarak kişiye huzur vermektedir. Necef taşı, oluşma koşulları sebebi ile insana ferahlık ve huzur verdiğine inanılır. Arap ve Müslüman dünyasında bir zamanlar kutsal kabul edilen ve şeffaf kristal olan doğal taşlardan biridir.

Necef taşı aksesuar, ev eşyası ve takı yapımında kullanılmaktadır. Eskiden Necef’ ten özellikle tespih ve mühür yapılırmış.

Necef sözcüğünün başka anlamları:
Irakta bir şehrin adı. Irak'ın başkenti Bağdat'ın 160 km güneyinde bulunan şehir. Şiilerin oluşturduğu şehrin nüfusu 2019 itibarıyla 847.000' dir. Dördüncü İslam halifesi olan İmam Ali' nin mezarının bulunduğu yer olduğuna inanılan şehirdir.

Güney İsrail'de Mısır, Ürdün, İsrail arasında yer alan çöl.
Üzerine su çıkmayan yer.
Tümsek yer, yüksek, tepe, sırt.
Suya ulaşılamayan bölge demekmiş.

Eskiden ocak ayına verilen ad...

Kanunusani,
Yılın birinci ayı.
Ocak ayı, 
Zemheri,
Karakış,
Kalandar.
İkinci kanun, son kanun, kanunusani.
Doğu karadeniz bölgesinde ocak ayına Kalandar denir.
Ocak, Gregoryen Takvimi'ne göre yılın 1. ayı olup 31 gün çeker. 

Ocak Ayı:
Gregoryen Takvimi'ne göre yılın 1. ayı olup 31 gün çeker. Arapça' da ocak anlamına gelen kanun sözcüğünden Kanunisani ' dir. 10 Ocak 1945 yılında kabul edilen kanunla dört ayın adları değiştirilmiştir. Birinci ay Ocak ayı olmuştur.

Belediye hizmetlerinin güvenliğini sağlamakla görevli yönetim...

Zabıta,
Arapça: zabita,
İngilizce: police
Fransızca: police.
Rusça: politsiya
Belediye zabıtası.
Muhtarlık.
Kolluk,
Arapça, koruyan; yakalayan, tutan anlamındaki zabit sözcüğünden türetilmiştir.
Zabıta, bir şehirde güvenliği sağlamakla görevli olan idare birimidir.
Belediye hizmetlerinin güvenliğini sağlamakla görevli yönetim.
Bir şehirde güvenliği sağlamakla görevli teşkilat, zaptiye.
Bu teşkilata mensup kimse, zaptiye, polis.

Türkiye'de iki türlü zabıta vardır: 
Genel zabıta (polis ve jandarma) ve Özel zabıta (belediye zabıtası).
Yurt içinde genel düzen ve güveni korumakla görevli, iç işlerine bağlı kolluk gücü.
Yurt içinde genel düzen ve emniyeti korumakla görevli, polis, kır bekçileri, jandarma, belediye zabıtası gibi, devlet kuvveti.
Yurt içinde emniyet ve intizamı korumakla vazifeli devlet kuvveti, polis.
Bir suç sonrası sanığı ve suç delillerini adli yetkililere sunan kolluk kuvveti.
Çeşitli unsurları bir arada tutan şey, bağ, rabıta.
Belediye hizmetlerinin güvenliğini sağlamakla görevli yönetim.
Kentlerde, belediyelere bağlı, kamu düzenini korumakla görevli yönetim.
Zabıta, bir şehirde güvenliği sağlamakla görevli olan idare.

Türk hattatlığının duayen isimlerinden Hattatların Reisi’ olarak kabul edilen üstad...

Hasan Çelebi,
Hüsn-i hat sayfasının ünlü hattat'ı.
Bosna’dan Medine’ye birçok mabette yazısı bulunan, bütün dünyada ‘Hattatların Reisi’ olarak kabul edildi.
Erzurum’un Oltu ilçesine bağlı İnci köyünde 1937 yılında doğdu. İlkokul yıllarında Kuran-ı Kerim’i hıfzetti. 1954 yılında dini eğitim için İstanbul’a gitti. Çelebi, Üçbaş ve Çinili medreselerinde Arapça ve din dersleri aldı. 1956 yılında müezzin olarak Üsküdar Mihrimah Sultan Camisi’ne tayin edildi.

1957-1958 yılları arasında askerlik yaptı. Üsküdar’daki Nasuhi Mehmed Efendi Camisi’nin imamı oldu. 1960 ihtilalinden sonra İstanbul’dan ayrıldı ve Artvin’in Yusufeli ilçesine gitti. 1963 yılında tekrar İstanbul’a döndü. Üsküdar’da bir çok camide imamlık yaptı ve 1987 yılında emeklioldu.

İlk kişisel sergisini İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezinde (IRCICA) 1982 yılında açtı. 1984 yılında Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da, 1985 yılında Ürdün Prensi Hasan bin Tallal’ın davetlisi olarak Amman’da gerçekleştirdi. 2010 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Necip Fazıl Saygı Ödülü’ne layık görüldü.
Hat sanatına 24 yaşında başlayan Çelebi, dönemin büyük ustaları hattat Hamid Aytaç’tan sülüs, nesih, Kemal Batanay’dan dra, talik, rika meşk edip icazet aldı.
Cami yazıları ile ünlendi. 1981 yılında İslam Konferansı Teşkilatının yazılarını yazmak için Cidde’de, 1983’te de Mescid-i Nebi’nin yazılarının tamiri için Medine’de görevlendirildi. 1987 yılında Kuba Mescidi’nin yazılarını yazmak için bir yıl Suudi Arabistan’da kaldı. Usta hattatın yurt dışındaki önemli çalışmaları arasında Medine’deki Cuma Mescidi, Kıbleteyn Mescidi ve Mescid-i Nebi’nin yeni yapılan kısımlarının bazı yazıları, Kuveyt’teki İslam Tıp Merkezinin iç ve dış cephe yazıları, Hollanda’daki bir caminin kuşak yazıları, Almanya’daki Pfortzheim Fatih Camisi, Güney Afrika’daki Yuhannesburg Cuma Kazakistan’daki Almatı Merkez Cuma Camisi’ndeki yazıları yer alıyor.

Hasan Çelebi İstanbul’da 88 yaşında 24.02.2025 tarihinde İstanbul'da öldü. Cenazesi Karacahmet Mezarlığı’nda Hattatlar Sofasına defnedildi.
(D. 1937 Oltu, Erzurum - Ö. 24.02.2025 İstanbul)

Musevilerce bazı günlerde sabah duası ile birlikte yapılan dinsel tören...

Musaf,
Musevilerce bazı günlerde sabah duası ile birlikte yapılan dinsel tören.
Normal günlerde Arvit, Şahrit ve Minha olarak üç dua yapılır.
Şabat ve Bayram günlerinde bu üç duaya bir de musaf duası eklenir. Beşinci dua neila'dır. Senede bir kez Yom Kipur' da yapılır.

Musaf, sözcüğünün başka anlamları:
Kuran.
Cenk, harp.

Mushaf:
Arapça: musaf,
Kuran'ın kitap halindeki şekline verilen isimdir.
Arapça, iki kapak arasına alınmış sayfalar anlamındadır.

Alt alta yazılmış şeylerin bütünü...

Liste,
İngilizce: schedule, list
Fransızca: liste
Dizelge,
İtalyanca: lista,
Alt alta yazılmış şeylerin bütünü; dizelge.
Yapılacak işlerin bölümlerini ve her bölümü gösteren örnekseme.
Kişi, nesne vb. şeylere âit isimlerin alt alta yazılmasından meydana gelmiş cetvel, isimler dizisi.
Eski dilde, defter, cedvel.

Doğu...

Şark,
Maşrık,
İngilizce: east,
Fransızca: est, orient.
Almanca: osten, ost,
Doğu,
Gün doğusu.
Batı karşıtı.
Gün doğusu, maşrık, şark,
Dört ana yönden güneşin doğduğu taraf, gün doğdu, şark, maşrık.
Bulunulan yerde sola kuzey, sağa güney alındığında yüzün dönük olduğu yön.
Güneşin doğduğu yöndeki ülkeler veya uygarlıklar bölgesi, Şark.
Avrupa'ya göre Asya ve Kuzeydoğu Afrika'nın bir bölümü.

Doğu sözcüğünün halk arasında başka anlamları:
Baba hindi.
Kulaksız koyun ya da keçi.
Siyah koyun ve keçilere verilen ad.
Oldukça uzun ve kıvrık kulak.
Küçük kulaklı davar.
Kağnıyı durdurmaya yarayan kazık.
Çocuk doğduğu zaman götürülen hediye.

Midye biçiminde büyük kabuklu bir deniz hayvanı...

Pina.
Rumca: pinna,
Pinna nobilis, 
Soylu kalem kabuğu,
Yelpaze midyesi, 
Pinnidae familyasından deniz çift kabuklu bir yumuşakça olan Akdeniz istiridyesininbüyük bir türüdür. Akdeniz'in en büyük çift kabuklusu olarak bilinir.

Midye biçiminde büyük kabuklu bir deniz hayvanı.
Midye türünden bir canlı olan pina deniz suyundaki atıkları süzerek filtreliyor.
Dünyada sadece Akdeniz'de bulunan endemik bir kabuklu olan, pinalar deniz suyunu filtre ederek beslenen bir canlı türüdür.

Pinna nobilis'in kabukları sütlü kahverengidir. Bazen kızıl kahverengiye yakın renkte olanları da görülür. Kabuk üzerinde gri renkte noktalar bulunabilir. Genellikle kumlu bölgelerde yaşarlar. Deniz çayırlarının arasında sıkça görülürler. Sivri uçları ile kumun içinde dik dururlar. Dışarıda kalan kısımlarının üzeri liflidir. Tepe kısımları yuvarlaktır. 

Beslenme ve solunum için açılır, tehlike anında hızla kapanır. Kabuk parçaları eşit, uzun üçgen şeklindedir. Kabukların tabanı düzdür ve yaşadıkları zemin üzerine sabit lenmiştir. Kabuğun dış kısmında çeşitli canlılar (kabuklu canlılar, yosunlar vb.) bulunabilir. Böylece kamuflaj sağlayarak düşmanlarından korunur. Canlı kısmı kabuğun içindedir. Kapaklarını açıp kapatarak plankton ve organik besin maddeleri ile beslenir.

Pina sözcüğünün yörelerimize göre diğer anlamları:
Çarıkların, yemenilerin altına vurulan kösele parçası (Yozgat).
Ayakkabıya, çarığa vurulan yama.

Popüler Yayınlar

İzleyiciler

BULMACA ANSİKLOPEDİSİ