Atölyede işlem sırasında toza ya da çöpe karışan altın ve gümüş artıklarını bularak arındıran kimse...

Ramatçı,

Altının çöpçüleri,
Atölyede işlem sırasında toza ya da çöpe karışan altın ve gümüş artıklarını bularak arındıran kimse.
Gözle görülmeyen altın parçacıklarının yakma ya da elektroliz yoluyla geri kazanılması işlemine verilen ad. 

Türkiye'nin dört bir yanındaki atölyelerde altın ve gümüşü işleyen maharetli ellerin kullandığı fırçada, toz bezinde, çöpte, havada, suda biriken altın ve gümüş tozları ramatçılar tarafından çeşitli işlemlerden geçirilerek geri dönüştürülür.

Kuyumcu atölyelerinde altın, gümüş gibi değerli madenlerin işlenmesi esnasında kopan parçacıklar ortama dağılır. Bunların bir kısmı yere düşerek toza, su gibi başka maddelere karışır, bir kısmı da elbiseye, vücuda yapışır, bir kısmı da makinede kalır. Bu tür değerli maden bulunan toz, çökelti gibi artıklar ramat olarak adlandırılır. Ramatın bir takım işlemlerden geçirilerek arıtılması ve içindeki altın, gümüş gibi değerli madenlerin geri kazanılması işine ramatçılık denir.

Ramatçılıkta geri dönüşüm teknikleri;
Kal Yöntemi (Kurşunla Eritme),
Kimyasal Yöntem (Aqua Regia),
Wohlwill Elektrolitik Yöntemi,
Siyanür Yöntemi,
Eritme Yöntemi,
Civa Yöntemi(Amalgam),
Miller Yöntemi.


Atelye, Atölye, Fransızca atelier:
Zanaatçıların veya resim, heykel sanatlarıyla uğraşanların çalıştığı yer, işlik:

Mimarlıkta, bir sütun gövdesinin şişkinliğine verilen ad...

Entasis,

Enthasis,
Yunan mimarisinde uzun süre kullanılmıştır. 
Mimarlıkta, bir sütun gövdesinin şişkinliğine verilen ad.
Sütun gövdeleri aşağıdan yukarıya doğru incelerek yükselir. Sütun yüksekliği sütun alt çapının katlarına bağlıdır. 

Sütun gövdesinin orta kısmında optik yanılsamanın düzeltilmesi için enthasis adı verilen bir şişkinlik bulunur.
Entasis, Yunan ve Roma mimarilerinde, sütun gövdesine verilen dışbükey eğim; sütun gövdesinin ortasında en belirgin noktasına ulaşan şişkinliktir. Dor düzeninde çok belirgin olan entasis, aşağıdan yukarıya doğru incelen sütuna güçlülük ve sağlamlık görüntüsü kazandırır. Tersi durumda, sütun gövdesinin yukarı doğru düz bir çizgi yaparak incelmesi optik bir yanılsama yaratır ve uzaktan bakıldığında sütun gövdesi içbükey bir eğim kazanarak ortada incelen, güçsüzlük ve boşluk duygusu uyandıran bir görünüm alır. 

1885 yılında İstanbul’da yayımlanan, Türkiye’nin ilk feminist dergisi...

Şüküfezar,
Şükufezar,
Farsça: şukufezar.
Çiçek bahçesi.
Çiçeği çok olan yer, çiçek bahçesi.
Çiçeklerle dolu olan yer, çiçek bahçesi
1885 yılında İstanbul’da yayımlanan, Türkiye’nin ilk feminist dergisi.

İlk sayısı 1885 yılında yayınlanan Şükufezar’ ı öncekilerden ayıran ve onu ilk kadın dergisi olarak nitelendiren en önemli şey herhangi bir gazetenin ya da yayının eki olmaksızın, başlı başına sadece kadınlar tarafından, kadınların okuması için çıkarılan ilk dergi olmasıdır. Derginin imtiyaz sahibi ise 19. yüzyılın ikinci yarısının önde gelen aydınlarından Maarif Nazırı Münif Paşa’nın kızı Arife Hanım’dır. Okuyucu mektupları derginin şekillenmesinde çok önemli rol oynamıştır.

Hayganuş Mark,
(1885, İstanbul - 1966, İstanbul),
Türkiye Ermenisi feminist yazar ve dergi editörüdür.
Osmanlı kadın hareketinin en uzun soluklu kadın dergisi Hay Gin' in editörlüğünü yaptı.

Karşı cinsten birine ilgi göstererek onun gönlünü kazanmaya çalışma...

Kur,
Fransızca cour,
Karşı cinsten birine ilgi göstererek onun gönlünü kazanmaya çalışma.
Kur yapmak kelimesi karşı cinsten birisine ilgi göstermek anlamına gelmektedir. 
Karşı cinsten kişinin gönlünü kazanmak için çaba sarf etmek durumudur. 
Karşı cinsin duygularını anlayarak ona karşılık verme halidir.
Birinin duygularını okşayacak biçimde davranarak onu elde etmeye çalışma.
Karşı cinse ilgi göstererek onun hoşuna gitme, gönlünü kazanmaya çalışma.

Muğla ilinde bir yayla. .

Atalan,
İkiztaş,
Karabağlar(Ayvalı),

Muğla Yaylaları;
Ardalan, 
Deveören yaylası,
Ağla Köyü (Yaylası), Çiçekbaba yaylası (Köyceğiz)
Karabel, Kuyucak, Baba Dağı, Dokuzgöl Yaylası (Fethiye)
Kavaklıdere - Gökçukuru Yaylası    
Yerküpe Yaylası, Ötekaya Yaylası  (Menteşe) 


II. Dünya Savaşı yıllarında Almanya'nın gizli mesajların şifrelenmesi ya da çözümlenmesi için kullandığı makinelere verilen ad...

Enigma,
Nazi Almanyasında gizli mesajların şifrelenmesi ve tekrar çözülmesi amacıyla kullanılan makinalara verilen ad. 
Alman mühendis  Arthur Scherbius tarafından I. Dünya Savaşı’nın sonunda icat edilen elektro mekanik bir şifreli haberleşme makinesidir. Enigma, ilk olarak 1920 yılında ticari amaçla üretilmişti. Enigma, 1939 yılında Alman silahlı kuvvetlerinin iletişim cihazı haline gelmişti. 

II. Dünya Savaşı öncesi ve esnasındaki Nazi Almanyası tarafından. Mevcut enigma modelleri arasında Alman askeri modeller, en karmaşık şifreleme sistemlerine sahip olanlardır. Enigma bazı elektro mekanik bileşenlerden oluşan bir makinedir. Mekanik parçalar bir tür elektriksel döngü içerisinde çalışır.

Güneybatı Ege’de Bafa Gölü'nün güneyinden, güneydoğu doğrultusunda Güllük dalyanına kadar uzanan Dağların adı...

Ilbıra,

Ilbıra Dağları,
Goca Dağ,
Bafa’nın bir yanı Beşparmak Dağları, öte yanı Goca dağ yani Ilbıra Dağları vardır. Ilbıra Dağı, Didim-Akbük’ten başlayarak Güllük körfezine kadar yüksekliği yer yer bin metreye kadar ulaşan bir dağdır. 

Bir yüzü Bafa Gölüne ve Herakleia antik kentine bakıyor. Diğer bir yüzü de Ege denizine bakar. Bir yüzünde Bafa ve Pınarcık mahalleri diğer yüzünde ise Didim ve Akbük vardır. Ilbıra Dağı'nda Akdeniz ikliminin asli bitki örtüsü olan kızılçamlar (Pinus brutia) çoğunluktadır. Kızılçamlardan başka yörede fıstık çamı ve Halep çamı da görülür. Çınar dağınık halde yetişir. Zeytin, mersin, defne, kocayemiş, sandal, akçakesme, pırnal meşesi, keçiboynuzu, menengiç bitki örtüsünü oluşturur. Ilbıra Dağı bu ormanlık yapısı ile çevreye oksijen veriyor. Nefes darlığı, kalp ve tansiyon rahatsızlığı çekenlerin rahatladığı ve huzur bulduğu yerdir.


Musa Peygamberi daha bebekken Nil ırmağı'ındaki bir sepetten kurtarıp, büyüten kadın ...

Asiye,
Mısır'da Firavunun eşidir.
Musa Peygamberi daha bebekken Nil ırmağı'ındaki bir sepetten kurtarıp, büyüten kadın.
Hazreti Musa'yı Nil ırmağındaki bir sepetten kurtarıp büyüten kadının adı.
Nehre bırakılan Musa cariyeler tarafından bulunup Firavun’un hanımı Asiye’ye getirilmiş. O da hem kendisi hem Firavun için sevinç vesilesi olabileceğini söyleyerek çocuğun öldürülmemesini istemiş.

Asiye'nin Firavundan olan kızı Bithia Nil nehrinde bulduğu bebek Musa'yı saraya getirerek orada kendileri ile birlikte büyümesini sağlayan kişidir. Asiye zalim firavunun iyi kalpli karısıdır. Musa' yı öldürülmekten kurtarıp sarayda yetişmesine vesile olmuştur.

Fırında iyice pişirilerek kurutulmuş peksimet. ..

Galeta,
İtalyanca galletta, biscuit.
Fırında iyice pişirilerek kurutulmuş peksimet.
Fırında pişirilerek kurutulmuş yuvarlak ve uzun peksimet.

Akdeniz dillerinde yaygın olarak galeta sözcüğü kullanılır;
İsp. galleta, 
Fr. galette, 
İtal. galletta, 
Bulgarca Galeta, 
Sırpça galeta.

Sevgilim, yarim, bitanem, canım anlamlarında kullanılan Doğu Karadeniz kökenli bir sözcük...

Efulim,
Sevgili,
Sevdiğim, 
Sevgilim.
Canım,
Sevgilim, yarim, bitanem, canım anlamlarında kullanılan Doğu Karadeniz kökenli bir sözcük.
Lazca bir kelime olan efulim Türkçede yarim, sevgilim anlamlarına karşılık gelir.

Antik Mısır'ı yöneten XVIII. hanedana mensup bir firavun ...

Hatşepsut,
Hatshepsut,
(MÖ 1479–1485)
Antik Mısır'ı yöneten 18. hanedana mensup bir firavundur.
Babası I. Thutmose'dur. Annesi iki kız doğurdu ancak sadece Hatşepsut hayatta kaldı. Oldukça güçlü bir firavun olan babası geride bir erkek bırakmak için bir eş daha aldı. Bu eşinden olan çocuğu Thutmose, sonradan Hatşepsut'un eşi olacaktı. T
arihin gördüğü ilk ve tek kadın firavundu. Bir erkek rolünü üstlenme cesaretine sahip oluşuyla ünlenmiş sıradışı Kraliçe Hatşepsut, üvey oğlunu gölgede bırakıp, Eski Mısır’ı bir erkek gibi yönetti. 

Hatshepsut M.Ö. 1478 yılında Mısır tahtına çıktı. Resmen, bir önceki yıl tahtına yaklaşık iki yaşında bir çocuk olarak çıkmış olan Thutmose III ile birlikte karar verdi. Hatshepsut Thutmose III’ün babası olan Thutmose II’nin baş karısıydı. Genel olarak Mısırlılar tarafından, yerli bir Mısır hanedanının diğer kadınlarından daha uzun süre hüküm süren en başarılı firavunlardan biri olarak kabul edilir.

Hindistan ve çevresi üzerinde kurulmuş ve hüküm sürmüş Türk-Moğol kökenli imparatorluk ...

Babür,
Babür İmparatorluğu,
(Hint, Moğol İmparatorluğu),
Moğol Sultanlığı,(1526–1858)
Başkent Lahor,
Önemli Şehirleri; Yeni Delhi, Agra, Kabil, Bhopal

Babür Şah tarafından 1526 yılında kurulan ve 17. yüzyılın sonu ile 18. yüzyılın başında imparatorluğun gücünün zirvesinde olduğu dönemde, Hindistan'ın büyük bölümüne hakim olan imparatorluğun nüfusunun o tarihlerde 3,2 milyon kilometre karelik bir bölge üzerinde 110 milyon ila 150 milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir. Babür İmparatorluğu'nun hakimiyet alanı, bugünkü Hindistan, Pakistan, Bangladeş ve Afganistan'ı kapsamaktaydı. Çağatay Türkçesi ve Farsça konuşulan ülkede yönetim şekli monarşi olup dini islam. 

1739 yılında Nadir Şah güçleri tarafından Karnal Savaşı'nda mağlup edilen Babür İmparatorluğu, 18. yüzyılın ortalarından itibaren idari ve ekonomik olarak zayıflamaya başladı. Son imparator Bahadır Şah II'dır. 1858 yılında İngiliz'lerce Babür İmparatorluğu'na son verilerek Hindistan, Büyük Britanya İmparatorluğu'na bağlanılmıştır.

Sıcaklığını artırma, ısıtma...

Teshin,
Kökeni Arapçadan gelmektedir.
Sıcaklığını artırma, ısıtma.
Isıtmak, soğukluğunu gidermek.
Arapça teshin, (ﺗﺴﺨﻴﻦ) ısıtma.
Arapça, sıcak olmak, ısınmak anlamındaki suhunet kelimesinden, teshіn sözcüğü türetilmiş.
Isıtma, kızdırma.

Japonya'da Geyşa mesleğini yeni öğrenen küçük genç kız ...

Maiko,

Geyşa,
(芸者),
Maiko çırak geyşa veya yarım mücevher demektir.
Japonya'da Geyşa mesleğini yeni öğrenen küçük genç kız .
Japonya'da erkekleri eğlendirmek için eğitilen kadınlara verilen ad.
Japon kültürünün en önemli ögelerinden biridir. Geyşa Japonca sanatçıya yakın bir anlama geliyor. 

Dörtyüz yıllık bir gelenek. Geyşalığın kültüründe vücudunu satmak değil, zenginlik ve güç için yeteneklerini satmak olduğu belirtiliyor. Geyşa sanatında Maikolar Japonya'daki zorunlu eğitim nedeniyle eskisi gibi 7-8 yaşlarında değil de en erken 15 yaşında geyşalık eğitimine başlarlar. Geyşa evinde maiko olmaya hak kazanan kız,daima bir geyşa tarafından himaye edilir. Bu dönem onun için hem becerilerini geliştirme hem de şöhretini arttırarak potansiyel danna (koca) adaylarına adını duyurma fırsatıdır.

Maiko’ nun yaptığı herhangi bir yanlış hareket her zaman ablası tarafından üstlenilir. Maiko'ların görünüşleri, saç stilleri ve kimono giyme şekilleri geyşalardan daha farklıdır. Ayrıca katıldıkları çay evi partilerinde geyşaların yarısı kadar ücret alırlar.
Maikoların kimonolarının yakaları kırmızı, Geyşalarınki beyazdır. Bu yaka değişimini gerçekleştirebilmek için maiko’nun genç kızlıktan kadınlığa adım atmış olması gerekmekteydi. Bu uygulamaya mizuage deniliyor. 

Geyşa, Japonya'da 17. yüzyıldan bu yana eğlence hayatında erkek müşterilere şarkı, dans, sohbet ve oyunlar ile eşlik eden kadınlara verilen ad. Öncelikle geyşaların müşteriler ile yatmaya izinleri yoktu. Geyşaların ücretlerine ohana adı verilir. Geyşalığın özellikle gelişmiş batı kültürlerinin bilinçli yansıtması ve giderek zorlaşan yaşam koşulları nedeniyle bazı kadınların bu kültürü seks işçiliği için kullanması sonrasında bir hayat kadınlığı olarak algılanmaya başladığı belirtiliyor. Resmi olarak fahişelik ile hiç bir alakası yok. 

Japonya'da erkekleri eğlendirmek için eğitilen kadınlara verilen ad...

Maiko,
Geyşa,
(芸者),
Çırak geyşa,
Yarım mücevher.
Maiko çırak geyşa veya yarım-mücevher demektir.
Japonya'da Geyşa mesleğini yeni öğrenen küçük genç kız .

Japonya'da erkekleri eğlendirmek için eğitilen kadınlara verilen ad.
Japon kültürünün en önemli ögelerinden biridir. 
Geyşa Japonca sanatçıya yakın bir anlama geliyor. Dört yüz yıllık bir gelenek. Geyşa'lığın kültüründe vücudunu satmak değil, zenginlik ve güç için yeteneklerini satmak olduğu belirtiliyor. Geyşa, Japonya'da 17. yüzyıldan bu yana eğlence hayatında erkek müşterilere şarkı, dans, sohbet ve oyunlar ile eşlik eden kadınlara verilen ad.

Geyşa sanatında Maiko'lar Japonya'daki zorunlu eğitim nedeniyle eskisi gibi 7-8 yaşlarında değil de en erken 15 yaşında geyşalık eğitimine başlarlar. Geyşa evinde maiko olmaya hak kazanan kız, daima bir geyşa tarafından himaye edilir. Bu dönem onun için hem becerilerini geliştirme hem de şöhretini arttırarak potansiyel danna (koca) adaylarına adını duyurma fırsatıdır.

Japon çay seremonisinde kullanılan, sapının ortasında bir yumru olan bambu kepçe ...

Hishaku,
Kenyo,
(Bamboo Ladle)
Japon çay seremonisinde kullanılan, sapının ortasında bir yumru olan bambu kepçe.

Hassas, sağlam ve mükemmel dengeli bu geleneksel çay hazırlama aracı.
Karmaşık bir Japon Çay Seremonisi (Chanoyu) veya evde sıradan bir fincan matcha için çok uygundur.

Dünyaca tanınan New Age ve elektronik müzik bestecisi ve müzik adamı ..

Vangelis,

Evangelos Odysseas Papathanassiou.
(D. 29 Mart 1943, Volos, Yunanistan),
Müzisyen, besteci, Albüm yapımcısı, (75 yaşında)
Vangelis, dünyaca tanınan New Age ve elektronik müzik bestecisi ve müzik adamı.

En bilinen besteleri;
Chariots of Fire Blade Runner ve Carl Sagan's Cosmos adlı filmler için hazırlamış olduğu tema müzikleridir. 
"Chariots of Fire" ile 1981 yılında Akademi ödülü almıştır. 
Vangelis, ayrıca 2002 FIFA Dünya Kupası marşını bestelemiştir. 
Albedo 0.39 albümünde yer alan "Pulstar" isimli şarkısının bir versiyonu, bir dönem ESPN’in "SportsCenter" programında ve WTVK ve WNEV’nin haberlerinde jenerik müziği olarak kullanılmıştır.

Toprak aşınması, erozyon ...

İtikal,
Aşınım,
Aşınma,
Erozyon,
Korozyon,
Aetius,
Toprak aşınması, erozyon. 
Toprağın su ve hava şartlarının etkisiyle aşınması ve bulunduğu yerden başka yere sürüklenmesi, itikal.
Yer kabuğunu oluşturan kayaçların, başta akarsular olmak üzere türlü dış etmenlerle yıpratılıp yerinden koparılarak eritilmeleri veya bir yerden başka bir yere taşınması olayı.
Erozyon;
İngilizce: erosion, 
Fransızca: Erosion, 
Almanca: Erosion, 
Latince: erodere, yıpratmak, yıpranmak
Ekolojik faktörler nedeniyle toprağın verimli tabakasının bulunduğu yerden, su, rüzgar, dalga ve buz gibi etkenlerle taşınması.
Aşınma, sıyrılma. 
Yer kabuğunu oluşturan kayaçların, başta akarsular olmak üzere türlü dış etmenlerle yıpratılıp yerinden koparılarılarak eritilmeleri veya bir yerden başka bir yere taşınması olayı.

"Çıplak Ceset", "Yenik ve Yalnız", "Ateş Etme İstanbul" gibi polisiye romanlarıyla tanınmış yazarımız ...

Celil Oker,
Celil Remzi Oker.
(1952, Kayseri - 5 Mayıs 2019, İstanbul)
Türk polisiye roman yazarı.
"Çıplak Ceset", "Yenik ve Yalnız", "Ateş Etme İstanbul" gibi polisiye romanlarıyla  tanınmış yazarımız.
Tarsus Amerikan Koleji (1971) ve Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi (1979).

Ansiklopedilerde madde yazarlığı, çevirmenlik ve reklam metni yazarlığı yaptı. Celil Oker, ilk romanı "Çıplak Ceset" ile 1998 yılında Kaktüs Polisiye Roman Yarışması'nda birincilik ödülünü kazanmış. 1999 yılında ikinci romanı Kramponlu Ceset ile Kaktüs Kahvesi Polisiye Roman Birinciliği'ni kazandı.

Eserleri;
Çıplak Ceset (1999), 
Kramponlu Ceset (1999), 
Bin Lotluk Ceset (2000), 
Rol Çalan Ceset (2001), 
Son Ceset (2004), 
Bir Şapka Bir Tabanca, 2005
Yenik ve Yalnız, Ağustos 2010
Beyaz Eldiven Sarı Zarf, 2011
Ateş Etme İstanbul, 2013
Sen Ölürsün Ben Yaşarım,  2015
Beşpeşe (Bülent Erkmen, Murathan Mungan, Pınar Kür, Elif Şafak, Faruk Ulay’la, 2004).

Uzun, sarı ve yumuşak saç...

Lepiska,
Uzun, sarı ve yumuşak saç.
Leipzig şehrinde üretilen ipek.
Uzun, sarı ve yumuşak (saç için).
Leipzig şehrinden gelen bir çeşit ipeğe benzer sarı ve güzel saça denilir.
Leipzig şehrinden gelen ipeğin renginden dolayı, sarı parlak renkte, uzun yumuşak, ipek gibi (saç).

Levreğe benzer bir balık. ..

Sudak,

Sudak balığı,
(Sander lucioperca),
Uzun levrek,
Alman Levreği, 
Dişli Balık, 

İngilizce, Pikeperch
Almanca, Zander
Fransızca, Sandre
Yırtıcı bir tatlısu balığı.
Vücudu ince ve uzundur. Sırtı koyu renkte, sırt yüzgeçleri ve sivri uzun dişleri olan sırtı yeşilimsi, yan tarafları gri gümüşimsi renklidir. Hazar ve Azak denizinde tuzlu suda yaşayan türü de bulunmaktadır. Sudak balığı pusu avcısıdır. Boyu 1,25 metreye, ağırlığı 12 ila 19 kiloya kadar varabilir.  Sırtında ayrıca bazen farklı şekillerde kahverengi gölgeler vardır.

Levreğe benzer bir balık.
Bargam,
Kalinos,
Sudak,

Ara bozucu, fesat çıkaran, müfsit ...

Fasit,
Arapça fasid, (ﻓﺎﺳﺪ) 
Eski dilde, Kötü, bozuk.
Ara bozucu, fesat çıkaran, müfsit.
Arapça fesad, bozulmak, mahvolmak kelimesimdem türetilmiş.
Fesada uğramış, bozulmuş, bozuk, kötü. 
İyi bir işi bozan, fesatçı, ara bozucu, müfsit.

Sokulgan, cana yakın ...

Yalpak,
Sokulgan, cana yakın.
Sarp yer, uçurum.
Halk dilinde, Sallanarak yürüyen.
Sokulgan, cana yakın.

Dalkavuk.
Halk ağzında Sarp yer, uçurum.
Halk ağzında Sokulgan, cana yakın.

I.Dünya Savaşı yıllarında Osmanlı Kara Ordusunda kullanılan resmi başlık ...

Enveriye,
Cemaliye,
Kabalak,
I.Dünya Savaşı yıllarında Osmanlı Kara Ordusunda kullanılan resmi başlık.
Birinci Dünya Savaşında Osmanlı ordusunda kullanılan bir tür başlık.
I. Dünya Savaşında Osmanlı ordusunda kullanılmış olan, şapkaya benzer başlık.

Kabalak sözcüğünün diğer anlamı;
Geniş etli yaprakları olan, kırda ve su kıyılarında yetişen bir bitki.

Yeni Zelanda'nın yerli halkı Maorilerin savaş dansı...

Haka,

Yeni Zelanda'nın yerli halkı Maorilerin savaş dansı.
Yeni Zelenda'da, Maoriler'e özgü, konuşma eşliğinde oynanan bir halk dansı.
Yeni Zelanda'ya özgü bir dans türüdür.
Haka dansı, aynı zamanda savaş dansı olarak da bilinir. 

Bu dans eskiden, savaşlardan önce savaşçıların güçlerini göstermeleri ve karşı tarafı korkutmaları amacıyla yapılırmış. Haka dansında dansçılar, gözlerinin beyaz kısmını göstererek, bir yandan ellerini bedenlerine, bir yandan da ayaklarını yere vurarak dans ederler.

Buzul vadilerinin ağzında oluşan, sarp yamaçlı havza ...

Sirk,
Sirque.
Buzyalağı,
Buz sirki.
Buzul vadilerinin ağzında oluşan, sarp yamaçlı havza.
Yüksek dağlarda kalıcı kar ve buzulun birlikte oluşturduğu, arkası ve yanları dik, önü açık çember biçimli bir çukurluktur.

Geniş etli yaprakları olan, kırda ve su kıyılarında yetişen bir bitki ...

Kabalak,
(Tussilago farfara)
Farfaraotu,
Kavalak.
Geniş etli yaprakları olan, kırda ve su kıyılarında yetişen bir bitki.
Geniş , etli, tüylü, kabak yaprakları biçiminde yaprakları olan, kırda ya da su kenarlarında yetişen bir bitki.
Kabak yaprakları biçiminde etli ve tüylü yaprakları olan, kırlarda ve su kenarlarında yetişen bir bitki.
Şemsiye kadar geniş yapraklı kabalak bitkileri, sarı, mor kır çiçekler açar.

Perslerin sonunu getiren savaş ...

Gaugamela,

Gaugamela savaşı,
(M.Ö.331)
Gaugamela Ovası, şimdiki Irak, Musul civarındadır. M.Ö 331 yılının temmuz ayında, Gaugamela ovasında, toplam 300 binden fazla devasa insan topluluğu karşı karşıya geldi. Beş yılda Makedonya'dan Mısır'a kadar büyük bir kara parçasını fetheden İskender, rüzgarla yarışını o gün de sürdürmek istiyordu.

Kendisine diş bileyen rakibi ise, iki yıl önce mağlup ettiği Pers İmparatoru 3. Darius (Dara) idi. Ancak bu sefer şartlar İskender açısından pek de iç açıcı değildi; 250 bin piyade, 3500 atlı savaş arabası ve 15 savaş fili ile Gaugamela'da bir karınca sürüsünü andıran Pers ordusuna karşılık, sadece 40 bin askeri ve 7500 süvarisi mevcuttu. Rüzgar Pers imparatorunun arkasından esiyordu.

Savaşın sonunda Persler 120 bin kayıp verirken, Makedonlarda bu sayı 4 bin idi. İskender, tarihin en büyük zaferlerinden birini kazanmıştı. Darius, ailesini dahi savaş meydanında bırakarak, muhtemelen Hazar'ın arkasına kaçtı, bir daha da kendisinden haber alınamadı. Birkaç hafta sonra Perslerin başkenti Persopolis'e giren İskender, I. Kserkses'in sarayını törenle yaktı. Bu aynı zamanda Pers imparatorluğunun yıkılışını da tescilliyordu. 

Yüksek sıcaklıklarda yaşayabilen mikroorganizmalar...

Termofil,
Sıcak seven.
İngilizce, thermophile, thermophilic, 
Fransızca, thermophile, 
Almanca, wärmeliebend
Yüksek sıcaklıklarda yaşayabilen mikroorganizmalar.
Yunanca, therme philos, Yüksek sıcaklık seven demektir.
Bazı bakteriler gibi 40 °C' nin üzerinde yaşayabilen.
Yüksek sıcaklıklarda yaşayabilen mikroorganizmalar.
Sıcak seven.

1329 yılında Osmanlı kuvvetlerinin Bizans'a karşı kazandığı savaş ...

Pelekanon,
Pelekanon Muharebesi,
Maltepe Meydan Muharebesi,
1329 yılında Osmanlı kuvvetlerinin Bizans'a karşı kazandığı savaş.
Pelekanon Muharebesi (Maltepe Meydan Muharebesi), Osmanlıların Kocaeli Yarımadasındaki fetihleri ve İznik'i kuşatmaları sebebiyle 10-11 Haziran 1329 tarihinde Bizans imparatoru III. Andronikos ile Osmanlı hükümdarı Orhan Bey arasında yapılan muharebedir. Osmanlıların zaferiyle sonuçlandı. Bu savaşla Türklerin Kocaeli yarımadasındaki kaleleri alarak Boğaz'a inmelerinin başlangıcı olmuştur. Bizans İmparatorluğu bu durumdan telaşlanmıştır. 

Orhan Gazi İznik kuşatmasına bir miktar asker bırakarak sekiz bin mevcutlu kuvvetlerinin başında Pelekanon (Darıca ile Eskihisar arasında) mevkinde bizzat İmparator'un kumandasındaki Bizans kuvvetleriyle çarpıştı. Akşama kadar süren muharebenin devam etmesini tehlikeli gören İmparator'un ordugahına döndüğü sırada Orhan Gazi'nin taarruza geçmesi üzerine Bizans ordusu panikle dağıldı. Orhan Gazi bu zaferden sonra, kuşatma altındaki İznik kumandanı bazı şartlarla teslim oldu.

Çarpıtma, şekil bozukluğu, tahrif, bükülme, yanlış beyan ...

Distorsiyon,
İngilizce, Distortion.
Fransızca, Distorsion.
Bükülme gösterme; büküklük; çarpıklık.
Çarpıtma, şekil bozukluğu, tahrif, yanlış beyan.
Olayların saptırılarak algılanması.
Kişinin olaylara kendi duygu ve istekleri doğrultusunda anlam vermesi.
Gerçeklerin saptırılması ya da çarpıtılması; 
Tahrif.

Tıp Terimi olarak, Burkulma.
Dönme, bükülme, çarpıklık.
Burkulma bir eklem zorlanmasıdır.
Eklemin fizyolojik sınırlarını aşan, ani bükülme ve gerilme sonucu eklem yüzlerinin ani olarak birbirinden ayrılmasıdır.

Bir müzik aletinin doğal sesinin değiştirilme, çarpıtılma işlemi. Yaygın olarak gitar ve elektrogitar için kullanılır.

Bükülme veya burkulma sonucu meydana gelen şekilde değişikliği.
Burkulma
Resim bozulması.
Çarpılım
Yamultma.
Burulma,
Biçimsel bozulma; burkulma; çarpıtma.

Radyogram’da gerçek görüntünün değerlendirilmesini etkileyen herhangi bir artefakt.
Askeri anlamda deformasyon,
Ticarette tahrif etme.
Jeolojide biçim değiştirme.
Kimyada yamultma.
Tiyatroda biçim bozma.
Bozukluk,
Çarpıklık,
Biçimini bozma(yüzünü) çarpıtma.
Herhangi bir nesnenin şeklinin değişime uğraması.
Bir nesnenin bulunduğu şekil üzerinden başka bir şekle girmesi ya da şeklinin bozulması.
Resim bozulması.


Pamuktan dokunmuş basma...

Çit,
Şit,
Bis,
Basma,
Pazen,
Pamuktan dokunmuş basma.
Halk ağzında başörtüsü, yazma, yemeni.
Çit, baş örtüsü, yazma.
Desenli başörtüsü.

Çit sözcüğünün bilinen diğer anlamları;
Bağ, bahçe, bostan vb. yerlerin çevresine çalı, kamış, ağaç dalı gibi şeylerden çekilen duvar türü, çeper, barı.
Göl kenarında, sazlardan kurulan, kamıştan örülmüş bir çeşit ağ.
Bağ, bahçe gibi yerlerin çevresine çekilen engel
Sebze bahçesi.
Kaburga kemiği.
Küçük anahtar.

Köpek ve ineklere yedirilmek için un ve kepekle hazırlanan yiyecek...

Yal,
Köpek ve ineklere yedirilmek için un ve kepekle hazırlanan yiyecek.
Halk dilinde köpek ve sığırlara yedirilmek için un ve kepekle hazırlanan yiyecek.

Bilinen en güçlü tatlandırıcı madde .. .

Lugduname,
Aspartam,
Asesulfam,
Şeker,

Glikoz,
Sakarin,
Sukraloz,

Babillilerin sıvıları ölçmekte kullandıkları bir hacim ölçüsü...

Ka,
Babillilerin sıvıları ölçmekte kullandıkları bir hacim ölçüsü.
Babillilerin sıvıları ölçmekte kullandıkları bir hacim ölçüsü birimi.

İmeru,
Babillilerin sıvıları ölçmekte kullandıkları,eşek yükü anlamınada gelen hacim ölçüsü birimi.

Ka, sözcüğünün diğer anlamı;
Ruh ya da insan ruhu anlamına gelir.
Mısırlılar bir kişinin ruhunun birçok yerinde olduğuna inanıyordu.
Eski Mısır inanışında insan ruhu.

Çin'de uzay pilotuna ya da uzay yolcusuna verilen ad ...

Taykonot,
Hangtian yuan,
Çin'de uzay pilotuna ya da uzay yolcusuna verilen ad.
Astronot, 
Fr. Astronaute,
İng. Astronaut,

Uzay adamı, Uzay insanı.
Uzaya giderek araştırma yapan bilim insanı.
Astronot, kozmonot ya da uzay insanı, uzay çalışmalarına katılmak üzere eğitilen kişidir. İnsanlı uzay uçuşlarının seyrekliği nedeniyle eğitim gören uzay insanlarının bir kısmı yedek kadroda kalarak uzay görevi alamamıştır. 

Uzay insanı;
Astronot,
İngilizce Astronaut, 
Rusça Kozmonot (космона́вт). 
Fransızca Spationaute (Spasyonot), 
Latince Spatium kelimesinden türetilmiştir.
Çince Hangtian yuan denir.
Türkçe uzay insanı teriminin karşılığı olarak uzun süre evren gezgini sözcüğü kullanıldı. 

Nitrik asidin tuzu...

Nitrat,

Fransızca nitrate,
Nitrik asit tuzu.
Nitrik asidin tuzu.
Nitrik asidin tuzu veya esteri.

Nitrik asidin tuzlarının veya esterlerinin ortak adı.
Organik azotlu bileşiklerin son yıkımlanma ürünü.
Kürlenmiş ürünlerde kullanılan kür tuzunun tanıtım adı.
Nitrik asit HNO3 kimyasal formülüne sahip oldukça aşındırıcı bir inorganik asittir.
Kezzap olarak da adlandırılır.

Tuna Irmağı'nda kullanılan bir tür gemi...

Nasad,
Tuna Irmağı'nda kullanılan bir tür gemi.
Tuna ırmağı'nda kullanılan hafif bir savaş gemisi.
Osmanlılar döneminde Tuna ırmağında kullanılan hafif bir savaş gemisinin adı.

Celiye,
Osmanlılar döneminde Tuna Irmağında kullanılan, çektiri türünden bir gemi.

Oransa,
Tuna Irmağında kullanılan bir çeşit yolcu gemisi.



Arapların çeşitli üflemeli çalgılara verdikleri genel ad ...

Mizmar,

Arapların çeşitli üflemeli çalgılara verdikleri genel ad. Sümerce’den Farsça’ya geçen Na veya Nay, kamış, kargı anlamına gelir. 

Arap toplumunda üflemeli çalgıların hemen tümü için kullanılan mizmar sözcüğü, nefes borusu, ses organı anlamında olup ney için de kullanılmıştır. Türkçede ise hemen her zaman ney olarak anılmıştır. Çeşitli Avrupa ülkelerinde de benzer isimlerle (Mesela Romanya’ da Naiu adıyla) adlandırılmıştır. Ney'e Nai, Nye, Nay, Gagri, Tuiduk ya da karghy tuiduk denir. Üflemeli çalgılar havanın titreşmesi sayesinde ses çıkaran çalgılardır. Çıkan sesin tiz (ince) ya da bas (kalın) olması borunun uzunluğu ile doğru orantılıdır.

Doğu Arap dünyasında Mizmar adıyla bilinen üflemeli bir sazdır. Hünnap ağacından yapılmaktadır. Mizmar, üfleme tekniğinde güç gerektiren zor bir çalgıdır. Silindir şeklindeki borusu konik bir huni ile sonlanan, tahtadan yapılmış basit bir obua şeklindedir. Ney üflemeli çalgıdır. Eskiden, Sagu denilen, Erler için düzenlenen, ölüm, erdem ve acıları anlatan törenlerde kullanılmış. Mizmar sözcüğü Arap toplumunda üflemeli çalgıların hemen tümü için kullanılmış. Mizmar ise üflemeli bir çalgi aletidir. Kiraz ağacından yapılmış bir obua türüdür. Sekiz deliği vardır.

Mizmar'a çeşitli ülkelerde aşağıdaki isimler verilir:
Türkiye'de Zurna,
Libya'da Zukra.
Tunus'ta Zokra,
Fas'ta Zamr
Cezayir, Fas, İspanya ve Libya'da Ghaita (Gayda),

Üç farklı boyutu vardır. Bir buçuk oktavlık bir ses alanına sahiptir.
Sibs 30 cm. uzunluğunda ,
Tilt veya Zamr Baladi 60 cm. uzunluğunda ,
Salabiya 38 cm. - 40 cm. uzunluğunda.

Tuna ırmağında şimdi sular altında kalmış olan bir ada ...

Adakale,

Ada Kaleh, 
Caroline Adası,
Orşova,
Tuna ırmağında şimdi sular altında kalmış olan bir ada. Adakale, geçmişte Türk nüfusun yaşadığı ama şimdi baraj suları altında kalan ada. 1968 yılında Demirkapı Barajı'nın suları altında kalana kadar Tuna Nehri üzerinde bir ada.

Bugünkü Romanya topraklarında yer alan ve üzerinde Türk nüfusun yaşadığı ada. 
Tuna'nın en büyük adası Csepel Adası'dır.

Adakale'nin diğer isimleri;
Eski adı Caroline Adası, Kala-ı Ada, Rumence adı; Yeni Orşova'dır.  

Tuna, Karadeniz ve Ege Denizi arasındaki bölgeye yerleşen ve buraya adını veren eski halk ...

Traklar,

Tuna, Karadeniz ve Ege Denizi arasındaki bölgeye yerleşen ve buraya adını veren eski halk.
Traklar, Antik Çağ'da günümüzde Doğu Trakya, Bulgaristan ve Kuzey Yunanistan'da yaşamış,
bir halk.
MÖ. 1000 civarında Daçyalılar ve Traklar Balkanlar’da, bugünkü Romanya, Bulgaristan, Moldova, kuzeydoğu Yunanistan, Türkiye’nin Trakya kısmı, doğu Sırbistan ve Makedonya'da yaşamışlardır.

MÖ 336 yılında, Makedonya kralı II. Filip’in ölüm haberi yayılınca Thebai, Atina, Tesalya, Trakya kavimleri isyan çıkarmışlardır. İsyan haberi Büyük İskender’e ulaşmış. Hemen bu gruplara savaş açmış. Olimpos’ta, Mora Yarımadası’nda, Korint’te, egemenliğini sağlamıştır. Korint tarafında iken, Atina idaresi barış talep etmiş. İskender, Korint’te Perslere karşı Grek güçlerinin Hegemon'u unvanını almıştır. Bu arada Trakların da isyanını öğrenen Büyük İskender, Trakya bölgesine yürümüş. İskender'in ordusu buradaki mücadele sonucunda Haemus Dağı’nı ele geçirmiş. Trakları mağlup etmiştir. Bu gibi mücadelerden zaferle ayrılan Büyük İskender, sonraki yıllarda Asya tarafına yönelmiş, burada da aşama aşama ilerleyerek, kazandığı yeni yerlerle büyük bir imparatorluk yaratmıştır.

Büyük ırmak...

Şat,
Şatt,
Büyük ırmak.
Fransızca chatte.
Arapça, şat, (ﺷﻂّ) 
Arapça, şaṭṭ, 
Büyük nehir.
Şatt, büyük ırmak ve nehir kıyılarındaki verimli arazi anlamdadır.

Şattul Arap, Ervend Rud.
(Arapça: شط العرب‎ , Farsça: اروندرود),
Dicle ve Fırat’ın birleşmesinden meydana gelen büyük nehir.
Irak’ın güneyinde Dicle ve Fırat’ın birleşmesiyle oluşan nehir.

Şat,
Fr. chatte,
Sığ sularda yük taşımakta kullanılan altı düz bir çeşit saç tekne.
Sığ sularda ağır yükleri taşımak için kullanılan, altı düz bir çeşit tekne.

“Sivrikuyruk” da denen ve özellikle çocukların bağırsaklarında yaşayan küçük bir solucan. ..

Oksiyür,
Sivrikuyruk,
İpliksi solucan,
Kılkurt, 
Kıl kurdu, 
İğnekurdu,
Fransızca, oxyure, 
Latince, Oxyurus,

İnsanların,özellikle çocukların bağırsaklarında yaşayan küçük bir solucan, sivrikuyruk. 
3-12 mm uzunluğunda, insanların, özellikle çocukların bağırsaklarında yaşayan küçük bir solucan, oksiyür.
İnsanların ince bağırsağında yaşayan bir solucan türü, Trişin. 
İnsanların, memeli hayvanların ve özellikle çocukların bağırsaklarında yaşayan küçük bir solucan, oksiyür.
Sivrikuyruk da denen ve özellikle çocukların bağırsaklarında yaşayan küçük bir solucan.
Eski dild,  Dudi müstakim, 
İngilizce, Pinworm, threadworm.
Fransızca, Oxyure vermiculaire, 
Almanca, Pfriemenschwanz, 
Latin, Enterobius vermicularis

Sivrikuyruk adı verilen ipliksi solucan, genellikle kör bağırsakta gelişebilen bir bağırsak asalağıdır. Dişisi yumurtlayabilmek için anüsten dışarı çıkar. Bu genellikle gece vakti gerçekleşir. Apış arasında yumurtladıktan sonra dişi ölür. Yumurtalardan hemen çıkan larvalar insanın parmağına bulaşarak ağzına bulaşır.

Veremli hastaların tedavisi için kurulmuş sağlık kuruluşu...

Sanatoryum,

Fransızca: sanatorium,
İngilizce: sanatorium, sanitarium.
Özellikle veremli hastaların iyileştirilmesi için kurulmuş sağlık kuruluşu.
Veremli hastaların tedavisi için kurulmuş sağlık kuruluşu.
Veremle savaşta, yasaların belirlediği koşullarda hazırlanmış ve gerekli biçimde donatılmış uzman hastane.

Özellikle tüberküloz gibi süreğen hastaların tedavi ve izlemlerinin, yapıldığı yataklı sağlık bakım kuruluşu.

Sanatoryum, uzun dönemli tedavi gerektiren hastalıklara sahip (özellikle verem) hastaların iyileştirilmesi için kurulmuş sağlık kuruşlarına denir. Türkiye’de Atatürk’ün isteğiyle 1924 yılında Heybeliada’da, Heybeliada Sanatoryumu kurulmuştur. Heybeliada Sanatoryumu 30 Eylül 2005 yılında görülen lüzum üzerine kapatılmıştır.

Artvin'in Gürcistan sınırı yakınında bir yayla...

İvet,
İvet yaylası.
(İvit yaylası)
Köyün eski adı İvet, şimdiki adı Mısırlı,
Artvin'in Gürcistan sınırı yakınında bir yayla.
Türkiye'nin en kuzeydoğusunda, Gürcistan sınırındadır. Rakımı 1453 metre olan köyde birkaç evin dışında evleri ahşaptandır. Artvin'in en büyük ormanlarından biri olan Papart ormanları bu köyün sınırlarındadır.

Artvin ili’nin Şavşat ilçesine bağlı olan Meydancık Mısırlı köyüne bağlı bir yayladır. 
2200 metredeki ivet yaylası. (İvit de deniliyor).
İvet yaylası, Gürcistan'a sınırı olan, sarp yamaçlara kurulmuş, egzoz dumanı görmemiş,yeşilin her tonunu içinde barındıran, doğaya dost bir yayla. İvet halkı Gürcistan sınırında olduğu için Gürcüce konuşuyorlar.

Slovakya'nın başkenti ..

Bratislava,
Slovakya'nın başkenti,
Avusturya ve Macaristan sınırında Tuna Nehri kıyısında kurulmuştur. Üzüm bağları ve ormanlık alanlarla kaplı, Küçük Karpat dağları ile çevrilidir. 18. yüzyıldan kalma eski şehir, hareketli barları ve kafeleri ile ünlüdür. Bir tepenin üstünde yer alan Bratislava Kalesi, 1781 yılında yeniden inşa edilmiş. 

Şehrin nüfusu yaklaşık 425 bindir. Ülkenin aynı zamanda en büyük kenti olan Bratislava'nın yüzölçümü 376, 6 km² dir. 1781 yılında yeniden yapılan, 47 m. yüksekliğinde olan Kale, şehrin sembolüdür.

Slovakya,
Çekoslovakya'nın ikiye bölünmesiyle 1 Ocak 1993 tarihinde Slovakya Cumhuriyeti kuruldu. Avrupa'nın ortasında yer alan Slovakya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Polonya, Avusturya ve Ukrayna ile komşu olup, 2004 yılında Avrupa Birliğine üye olmuştur.

Slovakya’nın başkenti Bratislava'dır. Ülkenin en büyük kentidir. Slovakya 8 bölgeden oluşur. 8 Bölgeye ayrılır. Bunlardan bazıları; Bratislava, Nitra, Presov, Kosice ve Zilina 'dır. En büyük şehirleri; Trnava, Trencin, Spisska Nova Ves, Banska Stiavnica ve Komarno'dur.
Avrupa Birliği üyesi olan Slovakya'nın resmi para birimi Euro'dur. Ülkenin eski para birimi; Slovak Korunası.
Slovakya Bayrağı, kırmızı, mavi ve beyaz renklerinden oluşuyor. Ülkenin resmi dili Slovakçadır. Almanca, Lehçe ve İspanyolca olmak üzere birçok Avrupa dili ülkede yaygın olarak konuşulur.




Tuna Irmağı kıyısında bir kale...

İnlik,

İnlik kalesi,
Tuna Irmağı kıyısında bir kale.
İnlik kalesi Tuna kıyısında sarp bir yerdedir. Tuna ırmağı Volga nehrinden sonra Avrupa’nın ikinci uzun ırmağıdır. Tuna nehri Almanya'nın güneyinde Kara Orman bölgesinde Donaueschingen kasabasından başlar.

Brigach ve Breg nehirlerinin birleşmesiyle yoluna devam eder. Uzunluğu 2.850 km ve akaçlama havzası 828.800 km² 'dir. Tuna ırmağı, Almanya, Slovakya, Avusturya, Macaristan, Bulgaristan, Hırvatistan, Sırbistan, Romanya, Moldova, Ukrayna10 ülkeyi katederek Karadeniz'e dökülmektedir.

Tuna kıyısındaki kaleler; 
Estergon Kalesi (Macarca Esztergomi), İnlik, Budin kalesi, Buda kalesi, Vidin Kalesi, Fetislam kalesi, Güvercinlik kalesi, Cuppae, Kalemegdan, Petrovaradin kalesi.

Bölgedeki diğer kaleler; 
Giurgiu Kalesi, Yergöğü Kalesi, Segedin, Peşte, Tata, Sikloş kaleleri vardır.

Tuna ırmağına verilen isimler;
Çekçe-Lehçe 
Dunaj, Almanca Donau, Macarca Duna, Slovence Donava, Slovakça-Ukraynaca-Rusça Dunay, Hırvatça-Sırpça-Bulgarca Dunav, Rumence Dunarea, Latince Danuvius,  Yunanca Istros, İbranice Duner, İtalyanca Danubio, İngilizce Danube, Türkçe Tuna.

Güzelavratotuna verilen bir başka ad...

Yidin,
Belladon,
Atropa belladonna,
Deadly night shade,
Güzelavrat Otu
(Atropa belladonna L.),
Deli otu, 
Güzelavratotuna verilen bir başka ad.
Genel olarak bilinen adı Güzel avrat otu,

Yörelere göre isimleri şöyledir;
Trabzon yöresinde; 
Ayı çileği, Ayı liforu, Ayı ligarbası, Yabani tütün (Hamsiköy), İpkeseği (Beşikdüzü),
Kurt böğürtleni (Azdavay-Kastamonu),
Yidin, Yiğdin otu (Tirebolu-Giresun - Azdavay-Kastamonu).

Avrupa kıtasının en zehirlilerinden biri ölümcül Atropa belladona, Güzelavrat otudur. Türkiye florasında Adana, Bolu, İstanbul, Kastamonu, Artvin, Çanakkale, Hatay, Kırklareli, Kütahya, Sinop, Trabzon da sıklıkla rastlanan bir bitkidir. Çok yıllık 1,8 metreye ulaşabilen çok dallı kalkerli toprakları seven bir bitkidir. Yaprakları almaşlı kalın ve koyu yeşil renklidir. Çiçekleri beş sepal ve petalli ters çan şeklindedir. Meyveleri koyu siyaha yakın renkli ve tatlıdır. Bitkinin tamamı çok zehirlidir. Patlıcangillerden atropin denilen zehirli ilacın çıkarıldığı pis kokulu, çok yıllık ve otsu nahoş kokulu bir bitkidir. Meyveleri kiraz gibi yuvarlak ve siyah renklidir. Küçük küçük kiraza benzer meyvelerin rengi siyahtır. Bu nedenle görünüşüyle ilgi çeken bir ottur. İlk zamanlar üzerinde mor renklerde çiçekler açan güzel avrat otu, zaman geçtikçe çiçeklerini meyveye dönüştürerek farklı bir görünüm alır.

Faydaları :
Ağrı kesici ilaç yapımında, mide, barsak, astım, kalp, sinir ve beyin hastalıklarının tedavisi için yapılan ilaçlarda kullanılmaktadır.

Çok istekli, çok arzulu, coşkulu, doymak bilmeyen, hırslı, ateşli (kimse)...

Muhteris,
Eskiden arapça, muhteris (ﻣﺤﺘﺮﺹ),
Hırslı,
Çok istekli, 
Çok arzulu, 
Coşkulu, 
Ateşli,
Tutkulu.
İhtiraslı,
Arapça, ihtiras, hırsla çabalamak, hırslı olmak anlamından türetilmiştir.
Muhteris.
Çok istekli, çok arzulu, coşkulu, ateşli (kimse)
Doymak bilmeyen, kanaat etmeyen, hırslı (kimse), haris. 
İhtiraslı.
Hırslı, aşırı istekli, hırsı tutku haline gelmiş.
İhtiras sahibi. 
Çok fazla hırslı, istiyen.
Söylenişi, mühteris sözcüğüne çok benzeyen muhteriz kelimesinin anlamı çok farklıdır. 
Sakınan, Çekingen, Çekinen anlamındadır.

Kapalı yerlerden korkma...

Klostrofobi,
Fransızca, claustrophobie.
İngilizce, claustrophobia.
Kapalı alan korkusu,
Kapalı yer korkusu.
Kapalı yerlerden korkma.
Dar ve kapalı yerlerde duyulan kaygı veya korku.

Kapalı yerde kalma korkusuna klostrofobi adı verilir. 
Klostrofobi yaşayan bireyler kapalı alanlarda kaygı ve korku duygusu hissederler. Kapalı alanda kalındığında sağlıklı bir kişi, yardım gelene kadar bir süre bu ortamda durabilirken, klostrofobisi olan kişi buna kısa bir süre bile katlanamaz.

Teşebbüs ...

Girişim,
Teşebbüs,
Girişim, girişme.
Arapça teşebbus, (ﺗﺸﺒّﺚ)
Arapça, bir şeye yapışmak anlamında olan şebeѕ kelimesinden türetilmiş.
Bir işi yapmaya davranma, girişme, girişim.
Bir kimsenin bir suçu işlemek niyetiyle harekete geçmesi, fakat elinde olmayan sebeplerle fiilini gerçekleştirememesi durumu
Eski dilde, Yapışma, sarılma.
Bir işe girişme, teşebbüs.

Uzun tüylü bir köpek cinsi ...

Seter,
Epanyöl,
Uzun tüylü bir köpek cinsi.

Koli, Collie;
İskoç çoban köpeği de denilen, uzun tüylü bir köpek cinsi.

Yumurtalı hamurdan yapılan çubuk...

Grissini,

Crispy Breadsticks,
Yumurtalı hamurdan yapılan çubuk.
Çoğunlukla yumurtalı hamurdan yapılan çubuk.
Grissini uzun ince kıtır ekmek çubuklardır.
Selanik gevreği.
Kruton.
Peksimet.
Etimek.
Galeta,

İlk olarak İtalya’da yapılmıştır.
Hem atıştırmalık olarak tüketebileceğiniz hem de mezelerin servisinde kullanabileceğiniz çubuk.

Grissini Yapımı;
Malzemeler;
2 su bardağı (+ 1 yemek kaşığı) un, tam buğday unu
3/4 su bardağı su
1 paket kuru maya
3 yemek kaşığı zeytinyağı
1 tatlı kaşığı tuz
1 çay kaşığı şeker ya da bal.
İsteğe bağlı, çörek otu, haşhaş, susam, çeşitli baharatlar vs.

Yapılışı;
Maya ve şekeri karıştırın. Zeytinyağını da ekleyin. Ilık suyu ilave edin. Unu 2-3 seferde karıştırarak ekleyin. Hamuru 10 dakika kadar yoğurun. Tuz ilave edip 3 dakika daha yoğurun. Hamuru 1 saat kadar mayalanmaya bırakın. Fırın tepsisine pişirme kağıdını serin. Mayalanan hamuru elinizle uzatarak dikdörtgen biçiminde tepsiye yayın. Üzerine yaklaşık 1 yemek kaşığı kadar zeytinyağı sürün. Dilerseniz baharat v.s. serpin. Streç ile kapatıp 1 saat daha mayalanmaya bırakın. Hamuru şeritler halinde kesin. Şeritleri hafif uzatarak ve çevirerek tepsiye dizin. 200 °C sıcak fırında 12-15 dakika pişirin. Afiyet olsun…

Bir işi ya da bir malı birçok istekli arasından en uygun koşullarla kabul edene bırakma...

İhale,
İngilizce: bid, tender.
Arapça, ihale (ﺍﺣﺎﻟﻪ),
Arapça geçmek, değişmek anlamındaki havl kelimesinden ihale sözcüğü türetilmiştir.
Bir işi ya da bir malı birçok istekli arasından en uygun koşullarla kabul edene bırakma.
Devlete veya bir kuruluşa ait olup arttırma veya eksiltmeye çıkarılan bir işi en uygun şartları teklif edene bırakma.

Bir işi bir kimseye bırakma, havale etme.
İş, mal vb.ni birçok istekli arasından en uygun şartlarla kabul edene verme, eksiltme veya artırma.
İş, mal ve hizmetlerin, açık ve rekabetçi bir ortamda eksiltme veya artırma yöntemleriyle en uygun teklifte bulunana verilmesi. 
Açık artırma, açık eksiltme, 
Kapalı artırma, kapalı eksiltme.

1914’te ilkTürk filmi sayılan ”Ayastefanos’daki Rus Abidesinin Yıkılışı” nı çeken sinema yönetmenimiz..

Fuat Uzkınay,

Ayastefanos’daki Rus Abidesinin Yıkılışı,
Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na girdiği yıl çevrilen, Türk sinema tarihinin bilinen ilk filmi ve senaryosudur. Osmanlı ordusunda yedek subay olarak görev yapan Fuat Uzkınay tarafından 14 Kasım 1914 tarihinde çekilmiştir. Film 150 metrelik bir belgeseldir. Filmdeki tüm olay Ayastefanos’ taki Rus anıtının yıkılışıdır. 

Sinema tarihimize ilk film olarak geçmiş. Filmin hiçbir kopyası günümüze ulaşamamış, bir nakil sırasında kaybolduğu bildirilmiş. Ayastefanos Rus Anıtı çok kişinin zannettiği gibi Yeşilköy’de değildir. 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı bitip Ruslar Yeşilköy’ü terk ettikten çok sonra yaptırılmıştır. 1894 yılında Ruslar, Osmanlıdan başka bir yaptırım isterler. O da 1877-1878 Savaşı sırasında ölen Rus askerleri için bir anıt yapılmasıdır. Değişik yerlerden ölen Rus askerlerinin kemikleri toplanacak ve Ayastefanos’ta yarı kilise, yarı anıt şeklinde yapılacak bir yapıda toplu olarak gömülecektir. Osmanlı bu yaptırıma da boyun eğer. Sözleşme imzalanarak Florya sırtlarında, Şenlikköy mevkinde yapılarak, 1894 yılında anıt muazzam bir törenle açılır. Yapının çan kulesi Ruslara özgü soğan kubbesi şeklinde yapılır. Anıtın içinde ve dışında yer alan tüm duvar tabloları, Çar’ın kendi ressamları tarafından özel olarak yaptırılmıştır.

I. Dünya Savaşı başladığında ve Rusya’ya savaş açıldığında 1877-1878 yenilgisinin anısını taşıyan ve Ruslar tarafından zorla yaptırılan bu yapıt 14 Kasım 1914 tarihinde yıkıldı. Yıkıma ilişkin yazılı kaynaklardan son derece görkemli bir yapı olduğu, binanın iç yüzünde savaşta ölen askerlerin adlarının işlendiği nişlerin sıralandığı, kemiklerin mahzenlere doldurulmuş olarak korunduğu, rahip ve muhafızlar için özel hacimlerin düzenlenmiş olduğu anlaşılmaktadır. Yıkım, on iki kagir ayak tarafından taşındığı belirtilen son platforma yerleştirilen tahrip kalıplarıyla gerçekleştirilmiştir. Yıkımdan önce, çanlar indirilmiş ve Askeri Müze’ye gönderilmiş, binadaki eşya polis müdüriyetine teslim edilmiştir. Bunlar arasında bilinen en önemli parça, yapının pirinç ve altın yaldızlı maketidir. İkona ve benzeri dini eşyalar Rus rahiplere verildi. Türk sinemasının doğum günü, ülkenin 1. Dünya Savaşı’na resmen savaşa girdikten 3 gün sonrası 11.Kasım'da oluyor. Çekilen ilk film, Osmanlı’nın 93 Harbi’nde Ruslara karşı yenilgisinin acı bir hatırası olan Ayastefanos’daki (Yeşilköy) Rus Abidesi’nin yıkılışını belgeleyen film oldu.

Popüler Yayınlar

İzleyiciler

BULMACA ANSİKLOPEDİSİ