Domatese kırmızı rengini veren pigment ...

Likopen,

Lycopene,
Domatese kırmızı rengini veren pigment.
Kırmızı renk veren kromoplasttır.
Domates içeriğinde bulunan likopen, antioksidan özelliğe sahip bir maddedir. Likopen, parlak kırmızı bir karotenoid pigmenttir.

Domates ve diğer kırmızı meyvelerde bulunur. Likopen insan vücudunda bulunan en yaygın karotenoid ve en güçlü antioksidandır. Domates ve elma gibi meyvelerde bulunur.
Havuca turuncu renk veren karoten, domatese kırmızı renk veren likopin, limona sarı renk veren ksantofildir. 

Kısaca kromoplast bitkiye sarı, kırmızı, turuncu gibi renkleri verir.
Domateste de yer alan likopin strese karşı iyi bir savaşçıdır. Bu yüzden sıkıntılı zamanlarda domates içeren yiyecekler yemenin kısa zamanda moralinizi düzeltmeye yardımcı olacağı söylenmektedir.

Açık mor renk...

Eflatun,
Lila,
Leylak rengi, açık eflatun.
Lavanta rengi.
Açık mor renk.

Eflatun rengi halk arasında menekşe rengi olarak da bilinir. Eflatun rengini mordan ayıran fark ise morun ışık tayfında veya gök kuşağının içinde görünmesidir.

Emekli ...

Tekaüt,
Tekaüd,
Emekli,
Arapça, tekaud, (ﺗﻘﺎﻋﺪ)
Arapça, Oturmak anlamındaki kuud kelimesinden türetilmiştir.
Emekliye ayrılma, emekli olma
Halk ağzı ile Emekli, yaşlılık.

Rize'nin bir ilçesi...

Ardeşen,
Rize'nin bir ilçesi.
Rize, şehir merkeziyle beraber 12 ilçesi vardır. Rize'nin ilçeleri şunlardır;
Merkez ilçe
Ardeşen
Çamlıhemşin
Çayeli

Derepazarı
Fındıklı
Güneysu
Hemşin
İkizdere
İyidere
Kalkandere
Pazar.

Rize, kelimesinin manası dağ eteği demektir. Yunanca kökenli olan bu sözcük, coğrafi konum gözetilerek verilmiştir. Doğu Karadeniz Bölgesindedir. Anadolu'nun diğer bölgelerinden coğrafi yapısıyla olduğu gibi kültürel yapısı ile de farklıdır. Vadileri, dağları, buzul gölleri, zümrüt yeşili yaylaları, tarihi kemer köprüleri, kaleleri, dereleri ile bir turizm kentidir. Rize’nin en yüksek noktası Kaçkar tepesidir. Rize ili batıda Trabzon, güneyde Erzurum ve Bayburt, doğuda Artvin illeri ile kuzeyde Karadeniz’le çevrilidir. Nüfusu 348.648, Yüzölçümü 3.922 km²' dir. 1937 yılından sonra çay üretimine geçilmesiyle yöre insanının ekonomik kazancı artmıştır.

İstiklal Savaşı kazanılıp Türkiye Cumhuriyeti kurulunca, Rize bir ara Artvin ile birleştirilerek Çoruh vilayeti adını aldı. Eski adı Lazluk olan ve Ardeşen, Fındıklı (
Vitçe), Arhavi, Hopa dahil üç kaza halinde Turabzon'a bağlı bir sancak olan Rize Cumhuriyet sonrasında 20 Nisan 1924 yılında il olur. Rize'ye Hemşin nahiyeleri dahil olmak üzere Lazluk denilmiştir. Bir dönem Atina da denilmiştir.

Boş yere harcama, israf...

Seref,
Telef,
Arapça, seref, (ﺍﺳﺮﺍﻒ) 
Arapça haddi aşmak, israf.
İsraf,  
Gereksiz yere harcama, boşuna sarfetme, lüzumundan fazla harcama, savurganlık.
Gereksiz yere para, zaman, emek vb. harcama, savurganlık. 
Gereksiz yere harcama.
Yıpratma,
Savurganlık,
Sırap,
Sarıf,
Boş yere harcama, israf.
Boş yere harcama, yıpratma.
Lüzumsuz yere harcamak.
Malı ve parayı lüzumsuz yere sarf etmek. 
İhtiyacından fazla istihlak etmek ve harcamak.
En lüzumlu asli vazifeleri bırakıp en lüzumsuz veya zararlı şeylerle meşgul olarak ömrünü veya gençliğini boş yere harcamak.

Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun bir romanı. ..

Ankara,
Y.K. Karaosmanoğlu'nun bir romanı.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu;
(1889-1974)
Yazar, Diplomat, Politikacı,
Mısır’ın Kahire şehrinde 
1889 yılında  doğdu. 
13 Aralık 1974 yılında Ankara’da vefat etmiştir. 

İlköğrenimine Manisa’da başladı. İzmir İdadisine, 1903 yılında başladı. Ömer Seyfettin, Şahabettin Süleyman ve Baba Tevfik gibi önemli şahsiyetlerle tanıştı. 1908 yılında başladığı İstanbul Hukuk Mektebi’ne başladı, ancak mezun olamadı. Cumhuriyet ilan edildikten sonra farklı dönemlerde Mardin ve Manisa’dan milletvekili oldu. 27 Mayıs 1960 tarihinden sonra Kurucu Meclis Üyeliğine seçildi. Ölümünden sonra Yahya Efendi mezarlığında toprağa verildi.

Eserleri;
Romanları; 
Yaban (1932)Kiralık Konak (1922), Sodom ve Gomore (1928)Hüküm Gecesi (1927)
Ankara (1934)Nur Baba (1922), Panorama I-II(1953), Bir Sürgün (1937), Hep O Şarkı.

Öykü, Şiir, Anı; 
Bir Serencam, Rahmet, Milli Savaş Hikayeleri, Erenlerin Bağından, Okun Ucundan,
Nirvana, Zoraki Diplomat, Veda, Anamın Kitabı, Vatan Yolunda, Rahmet,  Sağanak, Mağara, 
Atatürk, Ahmet Haşim, Vatan Yolunda, Ergenekon.

Aşık kemiği, topuk kemiği ...

Kab,
Aşuk,
Astragalus,
Anklebone,
Aşık kemiği,
Topuk kemiği, 
Calcaneus,
Kab, 

Kap.
Talus,
Api,
Balı,
Pete,
Büjul,
Bücül,

Zonguldak ilinde bir mağara. ..

Cumayanı,
Zonguldak'ın Çatalağzı ilçesine 3 km. uzaklığındaki Cumayanı mahallesindedir. Dışarı birçok ağızla açılmaktadır. Suyun çıktığı ağızdan 100 m. lik sulu bir galeri ile ya da yukarıdaki fosil kuru ağızdan 75 m. yürünerek girilmektedir. Salon kısmı yeraltı deresi üzerindedir. Tabanı kalın bir kum tabakasıyla kaplı olup yüksekliği 60 m. ve uzunluğu 70 m. dir.

Zonguldak'da bulunan mağaraların hemen hemen tümü aktiftir. Bu mağaraların içinde eşsiz güzellikte dikit, sarkıt ve traverten gibi jeolojik oluşumların yanı sıra, akarsu yada göl gibi sulara da rastlanmaktadır.

Zonguldak'ın en uzun mağaraları şunlardır;
Kızılelma (6.630 m) 114 m. derinliğinde,
Gökgöl (3.350 m), Zonguldak’ın en uzun 2. mağarası.
Cumayanı (1.100 m),
Erçek (890 m),
Sofular (490 m),
llıksu (606 m),
İnağzı (800 m)
Çayırköy (1.150 m) Çaycuma.
Cehennemağzı Mağaraları (Karadeniz Ereğlisi-Ayazma).

Hücum ...

Atak,
Fr. attaque,
Akın,
Aşma,
Hücum,
Saldırı,
Cüretkar,
Hücum, atılma, hamle.
Düşünmeden hemen ileri atılan, atılgan, cüretli, cüretkar.

Arapça atak, (ﻋﺘﺎﻕ)
Kölelikten kurtulma.

Bir cins acı kırımızı biber. ..

Kayen,
Cayenne,
Arnavut Biber,
Pepper like,
(Capsicum frutescens ).
Bir cins acı kırımızı biber.
Arnavut biberi, çiçekli bitkilerden oluşan it üzümü ailesine aittir. Biber, jalepon ve kırmızı biber ile yakından ilişkilidir.

Arnavut biberi, ilk olarak Orta ve Güney Amerika’da yetişen daha sonra subtropikal ve tropik iklimlerde yetişen bir çalıdır. İçi boş meyvesi, olgunlaştıklarında kırmızı, turuncu veya sarıya dönüşen uzun tohumlara dönüşür. Cayenne biberleri, Capsicum cinsine aittir. Biber aynı zamanda C vitamini, B6 vitamini, E vitamini, potasyum, manganez ve flavonoidleri içeren güçlü bir antioksidandır. 

Scoville derecelendirme ölçeğinde, arnavut biberi tipik olarak 30.000 ila 190.000 Scoville Isı Birimi (SHU) arasındadır.

Arnavut Biberinin Faydaları;                                                                               
Sindirime yardımcı olur. Mide ağrılarını giderir. Alerjileri Önler.
Detoks etkisi sağlar. Kansere karşı etkilidir.
Eklem ve sinir ağrılarını giderir. Grip ve soğuk algınlığına iyi gelir.
Sedef hastalığının tedavisinde etkilidir.
Metabolizmayı hızlandırır. Kilo vermeyi destekler.
A ve E vitamini kaynağıdır.


Medrese öğrencisi. ..

Molla,
Softa,
Sofu,
Suhte,
Talebe,
Medreseli,
Medrese öğrencisi.
Medrese, Müslüman ülkelerde orta ve yüksek öğretimin yapıldığı eğitim kurumlarının genel adıdır. Medrese kelimesi Arapça ders (درس) kökünden gelir.
Medreselerde ders verenlere Müderris, onların yardımcılarına Muid, okuyanlara Danışmend, Softa veya Talebe adı verilir.


Endonezya' ya özgü, palmiyeden elde edilen bir içki ...

 
Tuak,
Tuak fermente pirinç, maya ve şekerden yapılmış. Doğu Malezya, Endonezya, Sumatra  ve Sulawesi, Borneo, Penang adası bölgesinde içilen alkollü bir içecektir. Festivaller (Gawai) ve düğünlerde ikram edilen popüler bir içecektir. 

Tuak sözcüğü, Endonezya'da diğer içecekler için de kullanılır. Kuzey Sumatra'da Batak halkının hurma şarabına da Tuak deniyorTuak palmiyeden yapılan bir bira. Palmiye ağacının saplarından yapılmış, demlenmiş,  köpüklü ve hafif bir iksirdir. Tuak bir tür palmiye bir dizi herhangi bir çiçek tomurcuğu özünden fermantasyon ile üretilir. Tuak imalatında Bali'de, Punyan Nyuh denilen hindistan cevizi ağacı, en sık kullanılandır.

Yunan mitolojisinde, ikiz oğullarıyla birlikte iki dev denizyılanı tarafından öldürülen ve ünlü bir heykele konu olan kahin...

Laokoon,
Laocoön,
Yunan mitolojisinde, ikiz oğullarıyla birlikte iki dev denizyılanı tarafından öldürülen ve ünlü bir heykele konu olan kahin.
Laocoön ve oğulları heykeli çok ünlü antik bir sanat eseridir. 1506 yılında yapılan kazılar sırasında Roma’da bulunmuş ve Vatikan’da halka açık bir şekilde sergilenmektedir.
Eserdeki kişiler Truvalı rahip Laocoön, oğulları Antiphantes ve Thymbraeus’dur. Deniz sürüngenlerinin saldırısına maruz kalırlar. Batı sanatında bu eserde resmedilen, insanoğlunun çektiği acıları çok iyi tarif etmesidir. 

Rivayet odur ki; içi Yunan askerleriyle dolu devasa tahta atın Troya’ya girmemesi için Laocoön ve oğulları çok çabalarlar. Troya vatandaşlarını örgütleyip ortak bir bilinç yaratırlar. Troya’yı yok etme tasarılarının engellendiğini gören tanrılar, denizden iki devasa yılan çıkarıp; Laocoön ve oğullarının üstüne gönderirler. Yılanlar rahibi de iki oğlunu da öldürürler. Laocoon heykeli, üç insan ve iki yılan figüründen oluşur.

Heykel bulunduğunda Laocoön’un sağ kolu yoktur, yılanın bazı kısımları ve çocuklarının birer eli kırılmıştır. 1510 yılında Papa’nın izniyle heykeltıraşlar arasında düzenlenen yarışmada kırık parçaların yerine getirilen öneriler, ünlü heykeltıraş Raphael tarafından değerlendirilir. Michelangelo’nun öğrencisi Giovanni Antonio Montorsoli tarafından yapılan el günümüze kadar kalmıştır. 1725-27 arasında Agostino Cornacchini oğullardan birisinin elini düzeltir, 1816 yılında Antonio Canova Paris’ten gelen heykel grubunun bakımını yapar. 1980’li yıllarda heykel grubu ayrılarak yeni bulunan kol parçasının eklenmesiyle yeniden bir araya getirilir. Restore edilen eller bu dönemde çıkartılmıştır.


Kaynak: https://www.nedir.org

Baş çoban...

Eke,
Serşivan,
Baş çoban,
Farsça çuban, şuban ,
Koyun ve keçi sürülerini otlatan kimse.

Eke kelimesinin diğer anlamları:
Kurnaz, açıkgöz (insan).
Tecrübeli, usta.
Zeki, çok bilgili (adam).
Dahi,
Görgülü.
Çok konuşan, geveze, ukala.
Çok bilmiş olan, her işe karışan.
Çokbilmiş, bilgiçlik taslayan.

“Kalay, yalak, aylak” örneğinde olduğu gibi, bir sözcük içindeki harflerin yerini değiştirerek elde edilen sözcüğe verilen ad...

Anagram,
Fransızca, anagramme,
İngilizce, anagram
Türkçe,  evirmece.
Çevrik kelime, evirmece, harflerin yerini değiştirme.
Bir kelimedeki harflerin yerini değiştirerek elde edilen kelime.
Bir kelimedeki harflerin yerleri değiştirilerek elde edilen kelime.
Bir kelimenin harflerini değiştirerek oluşturulan yeni kelime.
Harflerin sırası değiştirilerek elde edilen yeni kelime.
Anagram, bir sözcüğün veya sözcük grubunun harflerinin değişik düzenle başka bir sözcüğü veya sözcük grubunu oluşturmasıdır. Edebiyatta, bazı özel adların saklanması için kullanılır.
“Kalay, yalak, aylak” örneğinde olduğu gibi, bir sözcük içindeki harflerin yerini değiştirerek elde edilen sözcüğe verilen ad. 
Mesela, Simpson ailesi kadrolarından, Bart, kendi adı yerine yumurcak anlamına gelen brat, kelimesinin anagramı olan Bart ismini kullandı. 
Eski Yunancada anagramma olarak bilinen kelime yıllar içerisinde evrilerek anagram olarak kullanılmış. Kelime ya da cümleleri oluşturan harflerin yerini değiştirerek, bir harf eklemeden ya da çıkarmadan yeni, anlamlı ya da kısmen anlamsız sözcük, tümce oluşturmaktır.

Demir, nikel, alüminyum ve kobalt alaşımlarının genel adı...

Alniko,
Demir, nikel, alüminyum ve kobalt alaşımlarının genel adı.
Nadir toprak alaşımları (Nd, Fe, B ve Sm, Co), Baryum ferrit ve Stronsiyum (ferrit). 
Al-Alüminyum + Ni-Nikel + Co-Kobalt (Alniko)
Al-Ni-Co alaşımları, mükemmel manyetik özelliklere sahiptir. Genelde malzemeler mekanik gerginliği desteklemeye uygun değildir.

AlNiCo alaşımları için korozyona karşı mükemmel dayanıklılık, 
SmCo ve ferrit alaşımlar için iyi dayanıklılık, 
NdFeB alaşımlar için çok az dayanıklıdır.

Afganistan halkından veya bu halkın soyundan olan kimse. ..

Afgan,
Afghan,
Afganistan. 

Afganistan halkından veya bu halkın soyundan olan kimse.
Afganistan halkından olan veya bu halkın soyundan gelen kimse, Afganlı. 
Afganistan’a ve Afganistan halkına ait.
Afgan krallığı, Afganistan milleti.
Orta Asya'da yaşayan müslüman bir kavim.

Afganistan;
Peştuca, Afganistan, 
Darice, Afganestan), 
Afganistan İslam Cumhuriyeti, 
Orta Asya'nın güneyinde denize kıyısı olmayan bir ülkedir. Afganistan'ın vatandaşlarına afgan denir. Ancak Afgan sözcüğü belirli bir etnik grubu tanımlamaz. 

Afganistan'daki etnik grubların dağılımı;
Paştunlar nüfusun % 42'sini oluştururlar. 
Tacikler % 27, 
Hazaralar % 9, 
Özbekler % 9, 
Aymaklar % 4, 
Türkmenler % 3, 
Beluciler % 2 oranındadır.
Paştuca ve Farsçanın (Dari) lehçesi Afganistan'da en çok konuşulan diller olup ülkedeki iki resmi dildir.

Afgan kelimesinin diğer anlamları;
Literatürde hint keneviri diye geçen hakiki afgan malına verilen ad.
Yürek oynaması, çarpıntı, helecan, tasa, iç sıkıntısı, hafakan.
Hafakan,
Öfke, sinir.
Cerahat, irin.

Şapka, manto vb. asmaya mahsus mobilya niteliğinde askılık ...

Portmanto,
(Fr. portemanteau),
Şapka, manto vb. asmaya mahsus mobilya niteliğinde askılık.
Palto, şapka vb. şeyleri asmak için yapılmış, raflı, bazıları aynalı askılık.

Çanakkale yöresine özgü bir tür kurabiye. ..

Efibadem,
Gökçeada’ya özgü, meşhur bir kurabiye. Bademli olan kurabiye aslında bir nevi un kurabiyesine benziyor. 
Kurabiye bol tereyağıyla ve kavrulmuş bademlerle yapılıyor. Gökçeada merkezde bulunan Meydan Pastanesi de, bu efibadem kurabiyeleri nedeniyle oldukça meşhurdur. 
Çanakkale yöresine özgü bir tür kurabiye.

Gökçeada Yöresel Yemekler ;
Ahtapot Yahni, Ahtapot Salata, 
Basma Helvası, Badem Tatlısı, Biber Parpullaması, Biga Köftesi,  Börülce Köftesi, 
Cicirya,
Çırpma, 
Deli Armut Turşusu (Ahlat Turşusu), Deniz Börülcesi, Domatesli Tarhana Çorbası, 
Efibadem,
Fırında Kuzu Kapama,
Halle Şeftalisi Reçeli, 
Ispanak Sarması, Ispanak Çorbası, 
İskorpit Çorbası, 
Kılıç Rosto, Koliva, Kurkuti,
Lüfer Pilavı, 
Mafiş, Metez, Melki Yemeği, 
Ovmaç Çorbası, 
Papaz Yahnisi,  Patlıcan Kapama, Patlıcan Turşusu, Pazı Dolması, 
Sakızlı Muhallebi, Samsa (Oturtma), 
Tarhanalı Patlıcan, Tumbi,  Tuzlu Sardalya,  
Yağlı Turşu, Yumurtalı Tiken.

Eski dilde büyük kötülük, lanetlenecek iş veya davranış ...

Melanet,
Eski dilde, melanet.
Arapça: melanet.
Büyük kötülük, lanetlenecek iş veya davranış. 
Arapça melanet, lanetlemek anlamından türetilmiştir.
Lanete sebep olacak, laneti gerektirecek kadar kötü iş ve davranış, alçaklık, 
Melunluk.

Ordu'nun Ulubey ilçesinde bir şelale...

Ohtamış,
Ohtamış Şelalesi,
Ordu'nun Ulubey ilçesine bağlı olan Ohtamış köyünde bulunan bir şelaledir. Karadeniz'in en büyük şelalesidir. Ordu'nun Ulubey ilçesinde bir şelaledir.
Ohtamış şelalesi Karadeniz’in en yüksek şelalesi olarak biliniyor. Ancak başka kaynaklara göre de Uzundere köyündeki şelale en yükseği. 
Şelale, 30 metre yükseklikten 90 derecelik bir eğim ile
dökülmektedir. Ordu ile Ulubey arası 18 km ve Ulubey ile Ohtamış Şelalesi arası 20 km. dir. Ordu'dan Ohtamış Şelalesi 38 km dir. Ulaşım asfalt yolla sağlanmaktadır.

Ordu ilindeki diğer şelaleler;
Kapılı(Cıngırt) Kazankaya Şelalesi,
Karaoluk(Çiseli) Şelalesi.
Ohtamış Şelalesi.

Dövülen madenin yayılma özelliği...

Meranet,
Arapça meranet, (ﻣﺮﺍﻧﺖ) 
Çekiçle dövülen veya haddeden geçirilen bir madenin incelme ve yayılma vasfı.
Çekiçle dövülen demirin genişleme hassası.
Dövülen madenin yayılma özelliği.
Bir madenin dövüldüğü zaman yayılma özelliği.
Bir maddenin, çekiçle dövüldüğü zaman yayılması vasfı.
Dövülen madenin yayılma özelliği.
Yumuşaklık (nuumet).
Yayılma, intişar, taammüm.

Makam ...

Mansıp,
Makam.
Yüksek mevki.
Arapça, mansıp, mansıb, (ﻣﻨﺼﺐ) 
Cah,
Manşib,
Devlet hizmetinde büyük memurluk, erişilmek istenen yüksek mevki, makam.
Devlet kademesinde yüksek mevki, yüksek ve önemli memuriyet, mansıp, cah.
Devlet kademesinde yüksek ve önemli memuriyet, mevki, kat.

Klasik Türk müziğinde bir müzik parçası veya şarkının işleniş biçimi.

Yünden dövülerek yapılan kalın ve kaba kumaş...

Aba,
Arapça: aba,
Yünden dokunmuş, çok sağlam, eskiden daha ziyade küçük esnafın ve fakir kimselerin giydikleri potur, hırka, cepken, palto, terlik vb. şeyler yapılan, çoğunlukla deve tüyü renginde bir çeşit kaba kumaş, kaba çuha.
Yünden dövülerek yapılan kalın ve kaba kumaş.
Yünden yapılan kolsuz, yakası açık, uzun giysi.
Yünden yapılan bir çeşit kaba ve kalın kumaş.

Aba güreşinde giyilen ve dizlere değin uzanan özel güreş giysisi.
Çoban, deveci ve göçebelerin giydiği uzun, yakasız üstlük, kepenek.
Derviş hırkası.
Kaba kumaş,
Çoban kepeneği. 
Kışlık pantolon. 

Kepenek
Kıllık,
Palto, 
Eski Türkçe apa.
Aba, kaba kumaş ve bu kumaştan yapılan hırka veya cüppe.
Bu kumaştan yapılan ve dervişlerce giyilen hırka.
Aba denen kumaşı yapan, bu kumaştan giyecek şeyler diken veya bunları satan esnafa, abacı denir.

Aba kelimesinin yörelere göre diğer anlamları şöyledir;
Beyaz yünden dokunan bir çeşit kilim.
Atkısı yün, çözgüsü kıl olan kilim. 
Abla, 
Abıla,
Aba, yenge, teyze, hala, büyük kız kardeş, abla. 
Şaşma ve korku ünlemi. 
Ana, Nine, anneanne. 
Üvey anne, analık. 
Halk dilinde Abla, Anne.

Yenecek kadar olgun olmayan. ..

Ham,
Yenecek kadar olgun olmayan.
Farsça, ḫam, (ﺧﺎﻡ) 
Yenecek kadar olgunlaşmamış (Meyve için).
Tabi halde bulunan, işlenmemiş,
Hareketsizlikten dolayı işlek olmayan, çabuk yorulan, idmansız (vücut veya böyle bir vücuda sahip olan kimse). 
Yeterince olgunlaşmamış
Boş, abes, 
Gerçekleşmesi imkanı olmayan.

Mersin'in Bozyazı ilçesinde bir mağara...

Üğü,
Üğü Mağarası,
Mersin'in Bozyazı ilçesindedir. Anamur-Yayla karayolunun 12. km. sinden Karalar bahşiş köyü çıkış kısmından Kükür köyüne doğru uzanan dere yolu üzerindedir. Mağaranın bulunduğu alan Güney bahşiş köyü sınırları içindedir. Güney bahşiş'in içinden yaya olarak mağaraya gidiliyor. Mağara 3.zamanın miyosen devri kalkerlerinden oluşmuş. 

Mağaraya 3 m. çapında dairesel formda bir delikten girilmektedir. Mağara girişi dar olması nedeniyle içerisi karanlıktır. İçeriye ışık girmez. Ya meşale, ya da aydınlatma araçları ile mağaraya girilmelidir. İçerisinde su akmaktadır. Yer yer geniş göllere de rastlanır. Mağara içinde birbirine geçit veren beş ayrı bölüm bulunmaktadır. 

Mersin'deki diğer mağaralar;
Köşekbükü Mağarası,
Mersin Anamur ilçesi Ovabaşı Köyündedir. İlçe Merkezine 9 km. uzaklıktadır. Bu mağaranın astım hastalarına iyi geldiği söylenmektedir. 

Çukurpınar Mağarası (Düden),
Mersin Anamur ilçesi, Sugözü Köyü sınırları içindedir. İlçe merkezine 46 km. uzaklıktadır. 1880 m. yükseklikte Taşeli Platosundadır. Son araştırmalara göre 1450 m.'ye kadar inilmiştir. Çukurpınar mağarası dünyanın en derin mağarası olan Fransa'daki mağaradan sonra ikinci sırayı alır. 

Kayseri'nin bir ilçesi...

Bünyan,
1895 yılında kurulmuş. Önceleri Sarımsaklı Karyesi adını taşıyan ilçe, 1895 yılında Pınarbaşı ilçesinden ayrılarak Bünyan-ı Hamit adıyla ilçe olmuştur. Bünyan, Arapça’da yapı demektir. Bünyan-ı Hamit ise Hamid’in Yapısı anlamındadır. 1908 yılında Meşrutiyetin ilanı ile Abdülhamit tahtan indirilince ilçenin isminden Hamit kelimesi kaldırılmış.
Adı Bünyan olarak kalmıştır. 

Bünyan 1912 yılında Sivas ilinden ayrılarak Kayseri iline bağlanmıştır. Bünyan İç Anadolu Bölgesi’nin yukarı Kızılırmak bölümünde Kayseri’ye bağlı bir ilçedir. Kayseriye 41 km. uzaklıktadır. Bünyan ilçesi, doğuda Pınarbaşı, güneyde Tomarza, batıda Kayseri, kuzeyde Sarıoğlan ve Akkışla ilçeleriyle çevrilidir. İlçe yüzölçümü  1.358 km2 ve ilçe nüfusu; 12.510 kişidir.  Koramaz Dağı’nın kuzey eteğinde deniz seviyesinden 1348 m yükseklikteki bir mevki de kurulmuştur. Çeksorot Dağı ( 1950 m), doğu bölümüne de Hınzır Dağı ( 2623 m) dağları önemli yükeseltileridir. Akarsuları, Sarımsaklı Suyu, Bük Suyu ( Boğaz Suyu ) olup, Çiçekli, Başınyayla, Çalapverdi, İsril, Balkaya, Fakılar ve Eğriyıl yaylaları vardır.

Kayseri'nin ilçeleri
Akkışla.
Bünyan.
Develi.
Felahiye.
Hacılar.
İncesu.
Kocasinan.
Melikgazi.

Satıcının sattığı malın bedelinden yaptığı indirme, tenzilat...

İskonto,
İtalyanca sconto.
Fransızca: escompte
İngilizce, discount
Tarh-ı tenasübi,
Kırdırma.
İndirim.
İndirim, tenzilat.
Fiyatta yapılan değer düşürümü.

Senedin saymaca değeri üzerinden yapılan indirim.
Süresi dolmamış bir senedin, faiz ve komisyonu düşürülerek karşılığından eksiğine alınması, kırdırma.
Satıcının sattığı malın bedelinden yaptığı indirme, tenzilat.
Süresi dolmamış bir senedin, faiz ve komisyonu düşürülerek karşılığından eksiğine alınması.
Vadesi gelmemiş bir senedin faiz ve komisyonu düşürülerek değerinden eksiğine alınması, kırma.
Böyle bir senedin karşılığından düşülen miktar, kırdırma payı.

Söz için bir bölümünü söylenmemiş sayma.

Dağlardan getirilen kar üzerine meyve şurubu veya pekmez eklenerek yapılan bir tatlı ...

Karsambaç,

Kar Şerbeti, (Karlama)
Kar Helvası,
Sorbe,
Kakigori (Japonyada),
Kar ya da kırılmış buz üzerine meyve şurubu veya krema eklenerek yapılan bir tatlı.
Türkiye'de olduğu gibi Japonya’da da çok sevilen bir tatlıdır.

Japonya'da kırılmış buz üzerine meyve şurubu veya krema eklenerek yapılıyor ve Kakigori deniyor.

Kar Şerbeti (Karsambaç);
Akdenizde dağlardaki karlıklardan getirilen kar, testereyle kesiliyor, bıçakla parçalanıyor, kalaylanmış bakır tencereye alınıyordu. Sonra ağaç tokmakla dövülüp, kaseye dolduruluyordu. Bardaklara iki parmak boşluk kalana kadar doldurulan karın üzerine ibriklerde bulunan vişne suyu, sulandırılmış pekmez ya da limonatada koyuluyor ve tatlı kaşığıyla servis ediliyordu. Önceleri toz tarçın kaynatılarak tarçınlı kar şerbeti de yapılmış.

Kar şerbetinin, pekmezle yapılanları için kargabeyni deniyor.

Kar şerbeti, 
Gelincik şerbeti denen ve gelincik çiçeğinin kırmızı petallerinden yapılan geleneksel bir içeceğe de kar şerbeti denir.

Benzer şekilde yazın, Adana ve Mersin yöresine özgü, nişasta ve gülsuyu ile yapılan meşhur  tatlısını da unutmamak gerekir.

Osmaniye ilinde bir antik kent ...

Kastabala, 
Hierapolis Kastabala.
Kastabala-Hierapolis, 
Anadolu’nun güneydoğusunda Osmaniye'nin 12 km. kuzey-kuzeybatısında, Cevdetiye Beldesi, Karatepe Müzesi yolu üzerindedir. Kesmeburun, Bahçe ve Kazmaca köylerinin ortasında yer alır. Antik kent, Ceyhan Nehri’ nin yakınlarında küçük bir ovaya hakim konumdadır. 

Asativataya, 
Asitawanda Karatepe 
Kadirli, Flaviopolis.
Hemite, Gökçeadam kalesi.

Modası geçmiş bir şeyin yeniden moda olması ...

Retro,
Latince geriye doğru anlamına gelen ön ek.
Modası geçmiş bir şeyin yeniden moda olması.
Demode, modası geçmiş.

Kişinin yaşamadığı geçmişe duyduğu özlem.
Kelime karşılık anlamıyla geçmişin gelecek öngörüsü olarak da tanımlanabilinir.
Yaşanmamış geçmişe duyulan özleme ya da yaşanmamış, geçmişi kişileştirmeye verilen ad.
Kişinin yaşamadığı geçmişe duyduğu özleme verilen ad.
Yaşanmamış geçmişe duyulan özlem.

Japon mutfağına özgü, hamur kıvamına getirilmiş pirinçle yapılan bir tatlı...

Moçi,

Mochi,
Pirinç keki,
Japonların geleneksel yiyeceği, tatlısı.
Özel bir tür pirincin buharda haşlanıp, büyük bir havanda bir ya da bir kaç kişi tarafından dövülerek hamur kıvamına getirilmesine Moçi-tsuki, bu yiyeceğe de Moçi ya da Omoçi deniyor. Moçi, hazırlandıktan sonra küçük parçalara bölünerek çeşitli soslarla birlikte yeniyor. Sertleştikten sonra fırınlanarak, kızartılır. 

Bu lezzetli yiyecek bu şekilde de tüketilir ya da diğer yemeklerin içine ilave edilerek de yenebilir. Japon mutfağına özgü, hamur kıvamına getirilmiş pirinçle yapılan bu tatlıya moçi denir. Moçi asla tek başına tüketilmemeli ve yutmadan önce iyice çiğnenmelidir. Moçi hafif bir tatlı olup karbonhidrat bombasıdır.

Geleneksel Japon Mutfağının ana gıdası pilavdır, yani gohan. Pilav, her öğünün bir parçasıdır. Kahvaltıda bile vardır. Japonya bir ada olduğundan dolayı balık ve diğer deniz meyveleri içeren yemeklere de çok sık rastlamak mümkündür.

Adana bölgesinde yetiştirilen ve yaprakları sebze olarak kullanılan bir bitki ...

Yahudi ebegümeci,
Mühliye,
(Corchlorus olitorius)
Mısır ıspanağı,
Çalı bamyası,
Jüt ebegümeci,
Paliga,
Arapça, Mulukhiyah ( ملوخية)
Nalta jüt veya Tossa jute.

Kıbrıs da Molehiya
Molohiya, 
Adana bölgesinde yetiştirilen ve yaprakları sebze olarak kullanılan bir bitki.

Halk arasında yahudi ebegümeci, müluhiye, muhliye, molehiya, molohiya, molokhiya gibi ismlerlede bilinir. Bir sebze olarak kullanılır. Orta Doğu, Doğu Afrika ve Kuzey Afrika ülkelerinde popülerdir. Mulukhiyyah oldukça acıdır ve kaynatıldığında, elde edilen sıvı kalın, oldukça zamklı bir et suyudır. Genellikle pişmiş bamya gibi sümüklü olarak tarif edilir. Mulukhiyyah genellikle çiğ olarak pişirilir. Geleneksel olarak mulukhiyyah, tavuk ya da kuşbaşı et ile pişirilir. Limon ya da limon eşliğinde beyaz pirinçle servis edilir.

Erzurum yöresine özgü, pirinç ve yumurtayla yapılan bir tür köfte ...

Şükkar,
Şükkar köftesi tatlısı,
Köfte denildiğine bakmayınız. Pirinçten yapılan bir tür tatlıdır.
Erzurum yöresine özgü, pirinç ve yumurtayla yapılan bir tür köfte.
Malzemeler;
1 bardak pirinç
4 yumurta
1 çay bardağı nişasta
3 kaşık yağ
1 bardak şeker şerbeti
Tuz

Hazırlanması ve Yapılışı;
Pirinci iyice pişirin, içine yumurtaları kırın, bir fiske tuz atın, iyice yedirin. Elinize aldığınız nişastayla yuvarlayarak köfte biçimi verin, yağda kızartınız. Şerbete atın. Tatlınız hazır.
 
Erzurum yemekleri;
Ayran Aşı(yoğurt çorbası)
Borani,
Cevizli kete, Çiriş Pancarı, Çortutu Pancarı(Şalgam turşusu),
Çaşır Kavurması, Çeç Pancarı,
Dut Çullaması,
Ekşili Dolma,
Hasıta, Haşıl, Herle Aşı, Keysefe, Hıngel, (mantı)
Kadayıf Dolması, Kesme Aşı, Keleçoş, Kuzu kapama.
Lalanga, Lavaş,
Pestil Çullaması, Peynir Kuymağı, Poğaç,
Soğan Çorbası, Su Böreği, Sütlü Et
Şükkar Köftesi, 
Şalgam Çırtması, Şile.
Tatar Böreği, Tortum Cağ kebabı, Turşu Dolması,
Yumurta Pilavı, 
Zeytinyağlı elma dolması,

"Fareler ve İnsanlar", "Gazap Üzümleri" ve "Cennet Çayırları" romanlarının Nobel ödüllü ABD'li yazarı ...

John Steinbeck,
ABD’li yazar.
Gazap Üzümleri, romanıyla 1940 yılında Pulitzer Ödülünü ve 1962 yılında Nobel Edebiyat Ödülünü kazanmıştır.
(D. 1902 Salinas, Kaliforniya, ABD - Ö. 1968, New York, ABD)
27 Şubat 1902, tarihinde Kalifornia’da doğdu. Babası Prusyalı, annesi ise İrlandalı göçmen ve yoksul ailenin çocuğu dur. John Steinbeck, yaşıtları gibi küçük yaşlarda çiftçilik yaptı.

1920-1925 yılları arasında aralıklarla Stanford Üniversitesi‘ne devam ederek edebiyat ve deniz biyolojisi okudu. Üniversitede okuyabilmek için duvarcılık, boyacılık, kapıcılık, eczacılık işleri yaptı. 1925 yılında gazetecilik ve edebiyat tutkusuyla öğrenimini yarıda bıraktı ve New York’a gitti. Ancak 1926 yılında Kaliforniya’ya döndü. Bunu izleyen iki yıl boyunca Lake Tahoe’da bir sayfiye evinin bekçiliğini yaptı. Yılın sekiz ayı karlar altında kalan bu ıssız yerde ilk eserlerini kaleme aldı. 27 yaşında ilk romanı, korsan Henry Morgan’ın hayatını anlatan Altın Kadeh'i yazdı.

En önemli eseri olan Gazap Üzümleri romanında, tarımdaki hızlı kapitalistleşme sürecini anlatır. Fareler ve İnsanlar, Sardalya Sokağı, Cennetin Yolu, yazarın diğer önemli eserleri arasındadır. Kaliforniya’daki ırgatların grevini ise Bitmeyen Kavga adlı romanında anlatmıştır.
John Steinbeck, 1930 yılında Carol Henning ile evlendi.
John Steinbeck, 20 Aralık 1968 tarihinde New York’da 66 yaşında hayatını kaybetti.

Eserleri:
1929 – Altın Kupa (Cup of Gold)
1932 – Cennet Çayırları (The Pastures of Heaven)
1933 – Bilinmeyen Bir Tanrıya (To A God Unknown)
1935 – Yukarı Mahalle (Tortilla Flat)
1936 – Bitmeyen Kavga (Dubious Battle)
1937 – Fareler ve İnsanlar (Of Mice And Men)
1937 – Al Midilli (The Red Pony)
1938 – Uzun Vadi (Long Valley)
1939 – Gazap Üzümleri (The Grapes Of Wrath)
1942 – Ay Battı/Aysız Geceler (The Moon Is Down)
1944 – Sardalya Sokağı (Cannery Row)
1947 – İnci (The Pearl)
1947 – Aşk Otobüsü (The Wayward Bus)
1950 – Alev (Burning Bright)
1952 – Cennetin Doğusu (East of Eden)
1954 – Tatlı Perşembe (Sweet Thursday)
1957 – Pippin 4’ün Kısa Süren Saltanatı (The Short Reign of Pippin IV)
1961 – Acı Hayat/Mutsuzluğumuzun Kışı (The Winter of Our Discontent)

Öykü
1966 – Amerika ve Amerikalılar (America and Americans)

Senaryo
1941 – Unutulan Köy (Forgotten Village)
1952 – Viva Zapata.

Futbolda gol pasına verilen ad...

Asist,
İngilizce assist.
Yardımcı.
Sayı veya gol pası.
Futbolda gol pasına verilen ad.
Futbolda takım arkadaşına gol pasını veren oyuncu.

Asist, gol yolunda pas verme veya orta yapma şeklinde yapılır.

Yargı vesayetinin egemen olduğu yönetim biçimi ...

Jüristokrasi,
İngilizce: juristocracy,
Yargıçlar yönetimi,
Yargının siyasal rejim üzerinde üstünlük kurmasıdır. 
Jüristokrasi, yargıçlar yönetimi olarak tanımlanmaktadır. Demokrasiye zıt bir kavramdır. Demokrasinin aksine, yargıçların oligarşik bir yönetim oluşturmasıdır.  Juristokrasi, fonskiyon gaspı da denir. Olgunlaşmamış demokrasilerde sıklıkla görülen juristokrasi'de yargı kurumunun başındakilerin yorum kabiliyeti ön plana çıkar ve yargıçların yorumları ile şekillenen kanunlar ile ülke yönetilmeye çalışılır. Yargının, yürütme üzerinde üstünlük kurması sebebiyle olagarşik yönetim biçimine girer.   

Yönetim biçimleri şunlardır:
Aristokrasi
Cumhuriyet
Demokrasi, Despotluk
Federasyon
Komünizm, Konfederasyon
Mediokrasi, Meritokrasi, Meşrutiyet, Monarşi, Mutlakiyet
Oligarşi, Otokrasi
Parlamenter monarşi (Meşrutiyet), Plütokrasi
Sosyalizm,
Teknokrasi, Teokrasi, Totalitarizm

Mediokrasi, İkinci sınıf bir toplum olmayı kabullenen kişilerin egemen olduğu yönetim biçimi.
Otokrasi, Hükümdarın, bütün siyasal kudreti elinde bulundurduğu yönetim biçimi.
Etokrasi, Yalnızca ahlak üzerine kurulu yönetim biçimi.
Timokrasi, Siyasal hakların yalnız varlıklı sınıfa tanındığı yönetim biçimi.
Plutokrasi, 
Meritokrasizm.

Hükümdarlıkla yönetilen bir ülkede hükümdarın başkanlığı altında parlamento yönetimine dayanan hükumet etme biçimi...

Meşrutiyet,
Arapça, Meşrutiyet, (ﻣﺸﺮﻭﻃﻴّﺖ).
Arapça şarta bağlı, şartlı anlamına gelen meşrut kelimesinden türetilmiş. 
Yürütme organının başı durumundaki bir hükümdar yanında, yasama yetkisi kısmen halk tarafından seçilmiş meclislerce kullanılan ve nazari de olsa kuvvetler ayrılığı sistemine dayanan yönetim şekli, şartlı monarşi.

Hükümdarlıkla yönetilen bir ülkede hükümdarın başkanlığı altında parlamento yönetimine dayanan hükumet etme biçimi.
Osmanlı Devleti'nin gerileme ve dağılma evrelerinde tahtta bulunan II. Abdülhamid zamanında, Birinci ve İkinci Meşrutiyet isimleriyle anılan ve 1876, 1908 yıllarında ilan edilen siyasi ve hukuki dönem.

Mutlakiyet (Monarşi), Hükümdarın kayıtsız şartsız yönetimi elinde bulundurması, tek bir kişinin yönetimde etkin olması.

Meşrutiyet,  Bir hükümdarın başkanlığı altında parlamento yönetimine dayanan hükümet biçimidir. Yani meşruti yönetimde padişahın yanı sıra meclis ve bir de anayasa olmalıdır.

Meşrutiyet, Osmanlı Devleti tarihi sonlarında ve yıkılış yıllarında uygulanmış, kimi zaman askıya alınmış, kimi zaman isyanlara ve baskılara sebep olmuş, geleneksel monarşinin biraz daha hafifletilmiş modeli olan yönetim sistemidir. 

Salgın hastalıkları inceleyen hekimlik dalı. ..

Epidemiyoloji, 
Fransızca, epidemiologie, épidémiologie,
İngilizce, epidemiology, 
Almanca, Epidemiologie
Epidemiyoloji Yunan kökenli bir sözcüktür. 
Salgın hastalıkları inceleyen hekimlik dalı.
Bulaşıcı hastalıkların ortaya çıkışının incelenmesi.

Toplumdaki her türlü kaza ve hastalık ile ilgili durumların dağılımını inceleyen bilim dalına Epidemiyoloji denilmektedir.
Epidemiyoloji toplumda oluşan hastalıkların sıklığını, dağılımını ve hastalık oluşumunu etkileyen faktörleri inceleyen ve bu hastalıklara karşı hedefleri ve yöntemleri belirleyen bilim dalıdır.
Hayvan hastalıklarıyla ilgili konular epizotiyoloji(epizootiyoloji) olarak ifade edilmektedir. 

Klinik ve toplum tıp bilimlerinde hastalıkların ve sağlık sorunlarının dağılımını, nedenlerini ve bunların tanı, tedavi ve önlenmesi için en uygun yöntemleri belirlemeye yarayan, çözüm yollarını araştıran, kullanılan yöntemlerin temel kurallarını öğreten bilim dalı.


"Aynaroz Kadısı", "Bir Kavuk Devrildi", Macun Hokkası" gibi tiyatro oyunlarıyla tanınmış yazarımız ...

Musahipzade Celal,
Asıl adı Mahmut Celalettin
(D. 31 Ağustos 1868, İstanbul –Ö. 20 Temmuz 1959, İstanbul)
Tiyatro Yazarı.
Oyun yazarı,

1935 yılında soyadı kanunu gereğince Musahipoğlu soyadını almış. Ama tüm biyografilerin­de daima Musahipzade olarak yer alır. Aile, Şakir Ağa'nın mu­sahiblik görevinden dolayı Musahipzade olarak anılır.

1889 yılında Babıali Tercüme Odası’nda çalışmaya başladı. Aynı zamanda Hukuk Mektebi'ne devam etti. Ama bitiremedi. 1920 yılında Maliye tahsil memurluğu görevini yürüttü. 1923 yılında bu görevdeyken emekli oldu. 

Eserleri;
Köprülüler (1912), İstanbul Efendisi (1913), Lale Devri (1914), Macun Hokkası (1916), Yedekçi (1919), Kaşıkçılar (1920), Atlı Ases (1921), Demirbaş Şarl (1921), Fermanlı Deli Hazretleri (1924), Aynaroz Kadısı (1927, 1938 yılında filme de alındı), Kafes Arkasında (1928), Bir Kavuk Devrildi (1930, 1939 yılında filme de çekildi), Mum Söndü (1930), Pazartesi-Perşembe (1931), Gül ve Gönül (1932), Balaban Ağa (1933), Genç Osman (1937).

Türk Kızı (Gülsüm), Köprülüler, İstanbul Efendisi, Lale Devri, Macun Hokkası, Kaşıkçılar, Yedekçi, Atlı Ases, Demirbaş Şarl, Moda Çılgınları, İtaat İlamı, Moda Çılgınları, Fermanlı Deh Hazretleri , Aynaroz Kadısı, Kafes Arkasında, Bir Kavuk Devrildi, Mum Söndü, Pazartesi-Perşembe, Gül ve Gönül, Balaban Ağa, Selma, Genç Osman.

Halk dilinde acı pul biber ...

İsot,
Isot, Issot
İshot, İssot,
İzot.
Halk dilinde acı pul biber.
Halk ağzında kırmızı, acı biber.
Şanlıurfa’da yetiştirilen acı biber türünün kurutularak öğütülmesiyle elde edilen baharattır.
Şanlıurfa'ya özgü yetiştirilen bir biber türü.

Şanlıurfa ili ile özdeşleşmiş kurutulmuş bibere yörede isot adı verilmiş.
Scoville ölçeği ile, 30,000-50,000 SHU

Kırmızı biberin önce tohumları ayıklanıyor. Daha sonra ikiye bölünerek temiz bir zeminde kurutulmaya bırakılıyor. Sonra tekrar toplanarak, poşetlere konulup, ağzı bağlandıktan sonra yine güneşe bırakılarak, kararması sağlanılıyor. Tamamen kuruyan biber, dövülerek kuru biber haline getiriliyor. 100 Kilogram kırmızı biberden en fazla 4-5 kilogram isot elde ediliyor.

İsot'un faydaları;
Cilde yararlı, bulaşıcı hastalıklara karşı etkili, C vitamini açısından zengin, sindirimi kolaylaştırır.
Vücuttaki aşırı yağ ve kolesterol birikiminin önlenmesini sağlar.
Bol C vitamini içerir.
İştah açar, hazmı kolaylaştırır, idrar ve gaz söktürür, kusmayı önler, ter attırır.
Romatizma, bademcik iltihabı, saç dökülmesi, boyun tutulması, bronşit ve soğuk algınlığında etkilidir.

İsot kelimesi, bazı yörelerde kırmızı biber, yeşil biber ve havuç gibi anlamlar da ifade eder.

İnce bulgur ...

Simit,

İnce bulgur.
Bıtbıt,
Dünür,
Du,
Düğü,
Simit,
Düğürcük,
Sümüt,
Kırcı,

Anasar,
Fıtfıt,
Setik,
Işga,
Işkın,
Şiplik,
Çılmık,
Tabule,
Çılgır,
Kırımsa,

Karaman'ın bir ilçesi. ..

Ayrancı,

Karaman'ın Ayrancı ilçesinin toprakları üzerinde Hititler, Bizanslılar, Karamanoğulları, Selçuklular ve Osmanlılar hakimiyet kurmuş ve yaşamıştır. En eski yerleşim birimi Divle Sancağı olarak anılan Üçharman köyüdür. 
Karaman'ın ilçeleri şunlardır;
Karaman (il merkezi)
Ayrancı

Başyayla.
Ermenek.
Kazımkarabekir.
Sarıveliler.

Eylem ...

Fiil,
Arapça, fiil, (ﻓﻌﻞ) 
Gerçekleşmiş iş, yapılıp gerçekleşmiş hareket veya davranış, kasıtlı kasıtsız her türlü iş, eylem, Amel,
Eylem,
Eyleme işi, fiil, hareket, aksiyon.
Bir durumu değiştirme veya daha ileriye götürme yönünde etkide bulunma çabası.
Eylemek işi, fiil, aksiyon. 
Belli bir amaca dönük iş, amel.

Ubuntu, Afrika'ya özgü hümanist bir felsefe...

Ubuntu,
İnsanlık anlamına gelen bir Nguni Bantu terimidir.
Güney Afrika dilinde Başkalarına karşı insanlık anlamına gelir.
Afrika'ya özgü hümanist bir felsefe.
Ubuntu, Afrika hümanizmi.
Ubuntu felsefesi; Ben, ben olduğum için sen, sensin.
Güney Afrika’ daki Bantu dilinden gelmektedir. 
Kavram olarak ubuntu sözcüğü insanlık bağı anlamındadır.

1984 Nobel Barış Ödülü sahibi Güney Afrikalı teolog Desmont Tutu, Ubuntu felsefesini şöyle açıklıyor; Ubuntu’ya inanan bir insan diğerlerine açıktır. Başkaları iyi ve yetenekli olduğunda kendini tehdit altında hissetmez. Daha büyük bir bütünün parçası olduğunu bilmekten gelen bir özgüveni vardır. Diğerleri zulme uğradığında kendini de ezilmiş hisseder.

Nijerya'nın ikinci büyük kenti...

İbadan,

Nijerya'nın ikinci büyük kenti.
Ülkenin en büyük ve gelişmiş şehri İbadan'dır.
Önemli bir endüstri merkezi olup, Afrika'nın açık pazar bölgesidir.
Abuja (Başkent)
Abia, Anambra, Akwa Ibom, Adamawa
Bauchi, Bayelsa, Benue, Borno
Delta

Edo, Ebonyi, Ekiti
Gombe
İmo, İbadan,
Jigawa,
Kaduna, Kano, Katsina,Kwara
Lagos
Nasarawa, Niger
Ogun, Ondo, Osun, Oyo
Rivers
Sokoto
Taraba
Yobe
Zamfara

Hileli yönlendirme. ..

Manipülasyon,
(Fr. manipulation) 
Yönlendirme.
Yönlendirim.
İnsanları kendi bilgileri dışında veya istemedikleri halde etkileme. 
Kullanma, harekete geçirme, değiştirme. 
Hileli yönlendirme.
Seçme, ekleme ve çıkarma yoluyla bilgileri değiştirme.  

Av köpeğinin gizlendiği yerden avı gözetlemesi. ..

Ferma,
İtalyanca ferma.
Av köpeğinin gizlendiği yerden avı gözetlemesi.
Av köpeğinin avını kıpırdamadan gözetlemesi.

Bir av köpeği cinsi...

Brak,

Brak, kısa tüylü bir av köpeği cinsi.
Türkiye’de aranan bir köpek cinsidir.
Braklar, kafa şekillerine göre düz profilli köpeklerdir. Kızıl kahverengi olan Macar, sırtı siyah yan ve alt tarafları açık kahve olan çakal ve gene bu ikisinin renk karışımlarında kalın sert tüylü ve Sakallı Barak. Bizde yanlış olarak sakallı köpeklere Barak (asıl Fransızca Braque-Brak) denilmektedir. 

Av köpeği cinsleri;
Zağar,
Teriye,
Grifon,
Epanyöl.
Seter, Uzun tüylü İngiliz av köpeği.
Barbe, Yünsü tüylü bir av köpeği cinsi.
Çatalburun, Mersin'in Tarsus ilçesine özgü bir av köpeği cinsi.
Puanter, Kısa tüylü bir köpeği cinsi.
Alano, İspanya kökenli bir av köpeği cinsi.
Koli, İskoç çoban köpeği'de denilen uzun tüylü bir köpek cinsi.

Kelpie, 
Tilkiye benzeyen, siyah, kestane, kızıl, renkli tüyleri olan çoban köpeği olarak kullanılan itaatkar bir köpek cinsi.

Alman Puanteri (Kurzhaar), 
Türkiye’de hatalı bir tanı olarak brak adıyla bilinirler. Kurzhaar, tahminen Fransız brak, İtalyan brak ve İngiliz puanterinin karışımından türemiş olabilir.  




Sac üstündeki yufka ekmeğini çevirmeye yarayan tahta kürek...

Lapıt,
Bisleğeç,
Evirgeç,
Evreağaç,
Ataraç, A
attırgaç.
Antireç,
Örekeç,
Çevireç,
Sac üstündeki yufka ekmeğini çevirmeye yarayan tahta kürek.
Örekeç, Sac üstünde pişirilen ekmeği çevirmeye yarayan tahta araç. 
Ekmek yapımı sırasında yufkaları saçta pişirmek üzere sacın üstüne koymaya ya da saçta pişen yufkaları almaya yarar.

Pişirkeç,
Ocakta börek pişirmeye yarayan alet.
Sac üstündeki ekmeği çevirmeye yarayan tahta araç.
Yufka ekmeği pişirirken yufkayı çevirmeye yarayan çubuk.
Sac üzerinde pişirilen ekmeği çevirmeye yarayan kürek biçiminde tahta araç.
Sac üstünde pişirilen ekmeği çevirmeye yarayan tahta araç.

Ekmek yapımı sırasında yufkaları saçta pişirmek üzere sacın üstüne koymaya ya da saçta pişen yufkaları almaya yarar. Ekmek yapımında kullanılan bu alet, Denizli' de attırgaç iken, Kırıkkale' de evreağaç, Yozgat' ta evirgeç, bazı yerlerde ise çevireç olarak adlandırılır.
Yufka Pizza Gözleme Bazlama Küreği(Evraaç)
Sac Üstünde Pişirilen Ekmeği Çevirmelik Yassı Tahta

Lapıt, Çamaşır tokacı.




Popüler Yayınlar

İzleyiciler

BULMACA ANSİKLOPEDİSİ