Özbeklerin geleneksel şapkası...

Tübiteyka,

Doppi,
Doupi,
Özbeklerin geleneksel şapkası.
Doppi isimli şapka Özbekistan'da kullanılan geleneksel bir aksesuardır. Doppi'nin erkek ve bayanlara göre çeşitli versiyonları vardır.
Geleneksel kıyafet üzerine çeşitli nakış ve işlemelerle süslemeler yapılmıştır. 

Çin'de yaşayan azınlık milliyetlerden biri olan Özbek milliyeti, esas olarak ülkenin kuzeybatısındaki Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi'nin güneyinde ve kuzeyindeki bölgelerde yaşıyor.

Özbek kızları ve kadınları, her zaman giyimlerine ve süslerine özen gösterirler. Özbekler, genellikle ilkbahar, yaz ve sonbahar mevsimlerinde başlarına Doupi adındaki çiçekli küçük şapka takarlar. Genç kızlar ise renkli Doupi'nin üzerine renkli güzel başörtüsü örterler. Bunun yanında yaşlı kadınlar, klasik ve zarif çiçeksiz Doupi'ler takarlar.

Özbek kızlar, yaz aylarında ipek kumaştan dikilen rengarenk ve göğüslerine çeşitli motifler işlenen uzun elbiseler giyiyorlar. Yaşlı kadınlar ise geniş pileli elbise giymeyi çok seviyorlar. Bu elbiselerin tümü genellikle ipekten yapılır.

Özbek geleneklerine göre; bir ailedeki kız ve erkekler, yaşlarına göre sırayla evlenirler. Yani ağabey evlenmeden, ondan küçük erkek kardeşi evlenemez.

Tüm dinleri reddeden tek Tanrı inancı, Yaradancılık ...

Deizm,
İng. Deism,
Yaradancılık,
Tüm dinleri reddeden tek Tanrı inancıdır.
Deizm genel olarak Dünya'ya veya Evren'in işleyişine müdahale etmeyen tek tanrı olduğuna inanır. Ateizmden tek farkı Tanrı yok denmez, Tanrı vardır.

Fr. deiste
Deizm yanlısı,
Deizm veya Yaradancılık, tüm dinleri reddeden tek Tanrı inancıdır. Deizm genel olarak Dünya'ya veya Evren'in işleyişine müdahale etmeyen tek tanrı olduğuna inanır. Ayrıca mantık ve doğal dünyaya dair gözlemlerin kaynağını oluşturduğu; dinsel bilgiye dolaysız biçimde sadece akıl yoluyla ulaşılabileceği ilkesini esas alır, bu sebeple vahiy ve esine dayalı tüm inanış biçimlerini reddeder.

Deizmin temel inançları ve ilkeleri yaratıcı bir güç inancıdır. Deistler genellikle yaratıcı gücü Tanrı olarak ifade etmektedir.

Şiirleri şeriata aykırı görülerek Halep' te derisi yüzülerek öldürülmüş ünlü tasavvuf şairi...

Nesimi,
İmadeddin Nesimi,
Seyid Ali İmadeddin Nesimi, 
Seyid Nesimi mahlası ile tanınır.
14. yüzyıl Hurufi Türk şairi.
(1369, Bağdat - 1417, Halep) 
XIV. yüzyılda yaşamış Azerbaycanlı ya da Iraklı Hurufi meşrep Türk divan şairi. Azerbaycan Türkçesi ile yazdığı şiirleri, Farsça divanlarının yanı sıra Arapça şiirler de yazmış olan Hurufi inançlı şair.
Azeri sahasında yetişen önemli bir Türk divan şairidir. 
İmadeddin'in, Bağdat civarında Nesim kasaba­sında veya Azerbaycan’ın Şamahı şehrinde doğduğu söylenir. 

Doğum yeri ve doğum tarihi hakkında verilen bilgiler çelişkilidir. İran’da Hurufilik mezhebini kuran Fazlullah’ın  halifeler' inden olduğu, şeriata aykırı inançları propa­ganda ettiği için Halep’te derisi yüzülerek öldürüldüğü bi­linmektedir (1404).

 Hayatı efsaneleşmiş, özellikle alevi, Bektaşi şairler arasında Şahı Şehit adı ile itibar kazan­mıştır. Halep'te şiirleri şeriata aykırı görüldüğü için derisi yüzülerek öldürülen Nesimi için Halep'te onun adına kurulan türbe ve tekke, derisinin yüzüldüğü yere yapılmış.

Kıl elek...

Leçer,
Petgir,
Kıl elek.
At kuyruğu kıllarından yapılan elek, tel elek, kalbur.

Güzel koku...

Arf,
Amber, Aroma, 
Buke, Burcu,
Itır,
İbar, İyis,
Kahve,
Luura,
Misk, Muattar,
Nefha, Neşve, Nükhet,
Odel, 
Parfüm,
Rayiha, Reyya,
Yabar,

Itırlı, güzel kokulu.
Mis koku,
Güzel koku.
Eski dilde koku, Dem.
Eski dilde güzel koku, Nefha (Nefh).

Savaşta düşmandan ele geçirilen ganimetler...

Enfal,
Enfak, Enfal,
Olca,
Ganimet,
İngilizce, Booty, Spoil.
Fransızca. Butin, Aubaine ocacasion butin, ganymède
Almanca. Beute, Kriegsbeute,

Savaşta düşmandan alınan mal, para, tutsak. 
İslam kurallarına göre alınan ganimetin beşte biri devlet hazinesine, geri kalanı kılıç hakkı olarak askerlere bırakılırdı.
Ganimet, savaşta düşmandan ele geçirilen her türlü esir, menkul veya gayrimenkul mal.

İslam hukukunda, savaşta Müslüman askerlerin kuvvet kullanarak düşmandan zorla aldığı eşya, hayvan, savaş esirleri ve arazi. 
Mecazi olarak bir tesadüf sonucu ele geçen beklenmedik mal ve eşyaya da ganimet denir. Ganimet, İslam ülkesine getirilince bölüştürülür. Taksim edilmeden önce kimsenin mülkü olmaz ve askerin bu hakkını, mülkü olmadan satması İslam hukukunda geçerli değildir.

Savaşta düşmandan elde edilen şeyler;
1) Esir alınan erkekler, 
2) Sabiler, esir alınan kadın ve çocuklar, 
3) Savaşta ele geçirilen at, silah, eşya gibi her türlü menkul (taşınabilir) mallar, 
4) Gayri menkuller (araziler, binalar, vs.). 

Yerden çıkarılan altın, gümüş, demir, bakır gibi madenler ve defineler de ganimet kabul edilir ve ganimet hükümlerine tabidirler.

Ganimetler kuranda Enfal Suresinde açıklanmaktadır. Ganimetlerin (savaşta kazanılan malın) Allah'a ve Rasulünün olduğu şeklindedir. 
Ganimet fey olarak tanımlanmaktadır. Enfak süresinde de açıklanmaktadır. Ganimetin tamamının Allah'a ve Rasulüne ait olduğu bildirilmiştir. Beşte birinin Allah ve Rasulüne, diğer beşte dördünün ise savaşçılara ait olduğu buyrulmaktadır. Aynı konu Enfal süresinde de aynen tekrarlanmış. Savaş olmayan yerde ganimet olmaz. Yani Müslümanla savaşmayan kişinin malı ganimet olmaz. Karşılıklı sulh imzalanan gayri Müslimlerin malına ve canına dokunmak helal değildir, haramdır.

Babanın kız kardeşi ...

Eme,
Emeti,
Bibi,
Amete,
Çiçe,

Hala,
Babanın kız kardeşi. 
Eski metinlerde asıl manasıyle geçen hale kelimesi son dönemlerde ses değişikliğiyle birlikte anlam değişikliğine de uğramıştır.

Hale,
Teyze,
Annenin kız kardeşi.

Bir çeşit çökelek ...

Lilik,

Çökelek,
Lor,
Kesmik,
Yağı alınmış ayranın ısıtılması sonucu ortaya çıkan yoğurt parçalarına çökelek denir.
Yoğurt, Laktik asit fermantasyonu sonucunda elde edilir. Canlı laktik asit bakterileri içeren fermente bir süt ürünüdür. Lactobacillus bulgaricus sütten yoğurt yapmak için kullanılan birkaç bakteri türünden biridir. 

Silifke yöresinde hamçökelek denir.
Anamur yöresinde keş denir.
Rize yöresinde minci ya da minzi, 
Hatay yöresinde sürk,
Trakya'da ekşimik denir. 
Hamçökeleğin işleniş biçimine ve eklenen malzeme veya baharatına göre çeşitli çökelek türleri vardır. 
Peynir altı suyundan kestirilerek yapılan lor ile sıkça karıştırılır; ancak ondan farklıdır.

Çok verimli olan...

Ongun,
Çok verimli olan.
Çok verimli, bol, 
Maltız,
Ongun,
Gür,
Keleş,
Eksiksiz,
Bereketli,

Çok verimli
Çok Verimli, Bol, Eksiksiz.
Feyizli, Çok ürün veren, verimli.
Genellikle tarım arazileri için 
Bitek, kelimesi kullanılır. 
Müsmir,
İsmar kelimesinden türetilmiş olan müsmir hem bol meyve veren hem de çok verimli olan anlamına gelir.

Mümbit, Bazı kitaplarda Münbit, şeklinde yazılan mümbit sözcüğü de verimli kelimesiyle eş anlamlıdır.

Feyyaz,
Ülkemizde erkek çocuklarına verilen isimlerden biri olan Feyyaz hem ilham verici hem de verimli anlamında kullanılır.

Tehlike işareti ...

Alarm,
Fr. alarme,
İtal. alle arme,
Silah başına,
Tehlike işareti,
Tehlike işareti (⚠)

Bir tehlike anında herkesi haberdar etmek için zil, siren gibi araçlarla verilen uyarma işareti.
Düdük, çan vb. işaretlerle haber verilen tehlikeli durum.
Ordu ve zabıta kuvvetleri için, Silah başına, emri.
Bir tehlikeyi önceden gösteren belirti, işaret, alamet.

Şişe sarılarak kor ateşte kızartılan, kuzu bağırsağından yiyecek. ..

Kokoreç,
Yunanca, kokoretsi.
Rumca, kokoreçi.
Soğan suyu, tuz, kekik ve karabiberle ovulmuş kuzu veya koyun bağırsağının şişe sarılarak kızartılması suretiyle yapılan yemek. Anadolu ve Balkanlarda, koyunun ince bağırsağından ve mumbardan yapılan, şişe sarılarak kor ateşte kızartılan bir çeşit yemek.

Şişe sarılarak kor ateşte kızartılan, kuzu bağırsağından yiyecek. 
Şişe sarılarak korda kızartılan, kekikli kuzu bağırsağı.
Kokoreç kelimesi, Arnavutçadan alınmıştır (Andriotis). 
Türkçeden Bulgarcaya da geçmiştir.

Bir noktadan başka bir noktaya gitmek için en uygun yolu bulan uygulama. ..

Navigasyon,
Fransızca navigation
Yolbul,
Yol ve belirlenen yeri bulma işi.
Yol ve belirlenen yeri bulma işi, navigasyon.
Bir noktadan başka bir noktaya gitmek için en uygun yolu bulan uygulama.

Navigasyon (seyir veya seyrüsefer) bir noktadan başka bir noktaya gitmek için en elverişli yolu tayin etme ve seferi uygulamadır. Genellikle bir denizcilik terimi olarak kullanılsa da, iki nokta arasındaki yolun önceden belirlenmiş olmadığı kara ve hava yolculuklarında da navigasyon yapılır.

Yeşim Ustaoğlu'nun bir filmi ...

Araf,
Yeşim Ustaoğlu,
(D. 18 Kasım 1960; Sarıkamış, Kars) 
Türk sinemacı, film yönetmeni, senarist, yapımcı. 
Aslen Trabzonlu olan ünlü yönetmen, Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde mimarlık eğitimi aldı. Daha sonra burs alarak Avusturya’ya gitti. Türkiye’ye döndüğünde ise İstanbul Teknik Üniversitesi’nde yüksek lisans yaptı. Öğrencilik yıllarının bir bölümünde muhabirlik yaptı. Yönetmenlik koltuğuna ilk kez Bir Anı Yakalamak isimli kısa filmle oturdu. Bir dönem yönetmen Tayfun Pirselimoğlu ile evli kaldı.

Magnafantagna isimli ikinci kısa filmini çekti. Film yurtdışında birkaç film festivalinde yarıştı ve ödüllerle döndü. Daha sonra ise Düet ve Otel isimli kısa filmlerin yönetmenliğini yaptı. Filmler katıldıkları festivallerde ilgi ile izlendi ve ödülle döndü. İlk uzun metraj filmini 1994 yılında  İz'i çekti. Film emekliliğine az kalan bir komiserin yaşanan cinayeti çözmek için uğraşmasını anlatıyor. Filmin başrollerinde Derya Alabora, Aytaç Arman, Meral Çetinkaya ve Nur Sürer yer aldı. Film Nurnberg Film Festivali, İstanbul Film Festivali, Altın Portakal Film Festivali ve Geothe Film Festivali’nden ödülle döndü.

Yönettiği Filmler :
1984 - Bir Anı Yakalamak (kısa film)
1987 - Magnafantagna (kısa film)
1990 - Düet (kısa film)
1992 - Otel (kısa film)
1994 - İz
1999 - Güneşe Yolculuk
2003 - Bulutları Beklerken
2008 - Pandora’nın Kutusu
2012 - Araf

Senaryosunu Yazdığı Filmler; Güneşe Yolculuk
Yapımcılığını Üstlendiği Filmler; Güneşe Yolculuk

Sinema filmleri
İz (1994)
Güneşe Yolculuk (1998)
Bulutları Beklerken (2003)
Pandora'nın Kutusu (2008)
Araf (2011)
Tereddüt (2015)
Kısa filmler
Bir Anı Yakalamak (1988)
Magnafantagna (1989)
Düet (1990)
Otel (1992)

ABD'ye bağlı Guam Adası'nın başkenti...

Agana,

Hagatna,
Agana Guam'ın başkentidir. Guam, Kuzey Pasifik Okyanusunda bir adadır. Ada, volkanik özellikli, mercan resifleri ile çevrilidir.  Adanın en yüksek noktası, Lamlam Dağı 406 m. Yüzölçümü 549 km² olup, nüfus bakımından adanın en küçük ikinci şehridir. 18. yüzyıldan 20. yüzyıl ortalarına kadar adanın en kalabalık şehriydi. 

Guam'ın nüfusu, 157,557 (2001). Nüfusun etnik dağılımı, Chamorro %47, Filipino %25, beyaz ırk %10, Çinli, Japon, Kore ve diğer %18'dir.  İngilizce ve Chamorro, Japonca dilleri kullanılır. 

Uzun yıllar İspanyolların hakimiyetinde olan Guam, 1950 yılından sonra resmen Amerika Birleşik Devletleri'ne bağlı özerk bir ada olmuş. Bölgenin yerlilerine ABD vatandaşlığı verilir.

Sularda ve toprakta bulunan Legionella bakterileri ile bulaşan bir enfeksiyon hastalığı...

Lejyoner,
Lejyoner hastalığı.
Lejyoner hastalığı akciğer pnömonisinin ön planda olduğu multisistemik bir enfeksiyon hastalığıdır. Etkeni sularda ve toprakta bulunan Legionella bakterileridir. 1976 yılında gizemli hastalık diye anılan 221 kişinin hastalanıp 34 kişinin ölümüne yol açan salgın sonrasında Lejyoner bakterisi adını almıştır. Salgın öncelikle Amerikan ordusu emekli askerlerinin Amerikan Lejyonu kongresine katılanlarda ortaya çıkmış. 

1977 yılında hastalığa sebep olan bakteri tanımlanmış olup Legionella diye adlandırılmıştır. Bu bakterinin 58 türü vardır.  Lejyoner hastalığın yüzde doksanından fazlasının etkeni Legionella pneumophila'dır. Hastalık insandan insana geçmez. Legionella ile kolonize suların aspirasyonu veya inhalasyonu ile bulaşır. Makrolidler ve kinolonlar tedavide ilk seçenek ilaçlardır.

Tuna ırmağında kullanılan yelkenli bir tekne ...

Gırlaç,
(Gırab)
Oransa,
Aktarma,
Borazan,
Tuna ırmağında kullanılan yelkenli bir tekne.
Oransa ya da Gırlaç (Gırab),
Tuna ırmağında yolcu taşımakta kullanılan, altı düz, kürekli bir tür kayık.
Tuna Irmağı’nda kullanılan yolcu kayığının adı.

Nasad,
Osmanlılar döneminde Tuna ırmağında kullanılan hafif bir savaş gemisi.
Tuna nehrinde hafif savaş gemisi olarak veya yük ve insan taşımakta kullanılan bir çeşit gemi.

Çamlıca,
Osmanlılar döneminde Tuna ırmağında kullanılan bir tür yük gemisi.

Çamlıca ya da Şehdiye,
Tuna ırmağında işleyen çektiri cinsinden eski Osmanlı taşıt gemisi. 
Boyu 28-30 arşın kadardı. Büyük ve küçük tipleri bulunan bir savaş gemisidir.

Osmanlı döneminde İnce Donanma’da Kullanılan Gemiler;
Kullanım alanları nehir ve göller olan tekne çeşitleri; Aktarma, Brolik, Akabe, Kıyase, Cerim (Cerm), Gırab (Gırlaç), Topçeker Gemisi, Kancabaş, Karamürsel, Şayka (Çayka), Kırlangıç, Uskuna, Şehtiye (Şitye), Çamlıca Kayığı (Çam Gemisi), Şalopa (Şalope, Çalope), Şahtur (Şehtur, Meşhuf), Çekeleve (Çekelve, Celbe), Perkende (Pergende, Birgende, Pergandi, Perendi), Brik (Brig), Fırkate, Kalite (Kaliyata), Ateş Kayığı, Navi, Üstüaçık (Açıkı Tuna), At Kayığı, Tonbaz (Dombaz), Duba, Kelek, Filika, Sandal, Piyade Kayığı, Kotra, Kik, Gambot, Gulet, İşkampavya, Pink, Mistika, Galyot, Geç Kayığı, Uçurma, Zarbona, Çernik Kayığı, Avizo, Salapurya, Gabar, Taş Gemisi, Menzil Kayığı, Celiye, Borazan olarak sayılabilir.

Obeşe, Afrika'da yetişen ve "Paşaağacı" da denen bir ağaç ...

Obeşe,
Paşaağacı,
Afrika'da yetişen ve "Paşaağacı" da denen bir ağaç.

Tropikal bölgelerde yetişen bir ağaç.
Tropikal Afrika'da yetişen ve "paşaağacı” da denen büyük bir ağaç.
Tropikal Afrika’da yetişen ve üstün kaliteli bir odun veren büyük ağaç.
Kerestesinden yararlanılan bir tropikal bölge ağacı.
Afrika'da yetişen ve odunu marangozculukta kullanılan büyük bir ağaç türüdür. Kerestesi açık sarı, yeşilimsi renkte, iri gözenekli, genellikle kaplama olarak kullanılan değerli bir mobilya ağacıdır. 

Tropikal Afrika'da yetişen ve "paşaağacı” da denen büyük bir ağaç...

Obeşe,
Paşaağacı,
Tropikal bölgelerde yetişen bir ağaç.
Tropikal Afrika'da yetişen ve "paşaağacı” da denen büyük bir ağaç.
Tropikal Afrika’da yetişen ve üstün kaliteli bir odun veren büyük ağaç.
Kerestesinden yararlanılan bir tropikal bölge ağacı.
Afrika'da yetişen ve odunu marangozculukta kullanılan büyük bir ağaç türüdür. Kerestesi açık sarı, yeşilimsi renkte, iri gözenekli, genellikle kaplama olarak kullanılan değerli bir mobilya ağacıdır. 

Mevlana Celaleddin Rumi'nin görüşleri ve tasavvufi düşünceleri üzerine, ölümünden sonra gelişen bir tarikat ...

Mevlevilik,
Arapça, Mevleviyye, (مولويه -),
Mevlana Celaleddin Rumi'nin görüşleri ve tasavvufi düşünceleri üzerine, kendisinin ölümünden sonra XIII. yüzyılda gelişen bir tarikattır.
Mevlana bir tarikat kurmamıştır. Mevlana’nın düzenlediği sohbet toplantılarında dini konuşmalar yapılır, müzik dinlenir, sema ve zikr yapılırmış. Zamanla Mevlana'nın fikirleri etrafında toplanıldı. Mevlana’nın gönül dostu Şems'i kaybettikten sonra Mesnevi'yi yazdırır. Oğlu Sultan Veled, talebesi Hüsamettin Çelebi ve ardından gelenler bunu geliştirip önce Anadolu'ya daha sonra da diğer yörelere yaymışlardır.

Mevlana'dan sonra oğlu Sultan Veled postnişin (şeyh) oldu. Zamanla Mevlevilik, sufi tarikatlardan biri haline geldi. Mevlana'nın, yakınları ve dostlarının defnedilmiş olduğu Konya'daki Kubbe-i Hadra olarak bilinen Yeşil Kubbe, tarikatın manevi merkezi olarak kullanılmıştır.

Mevlevi Şeyhlerinden bazıları;
Şemsi Tebrizi,
Celaleddin Rumi,
Sultan Veled (Muhammed Sultan Bahaeddin Veled, Mevlana Celaleddin Rumi’nin oğlu).
Ali bin Ebu Talib
Cüneydi Bağdadi
Ebu Osman Mağribi
Aba Puşi Veli,
Ebu Ali Rubari
Ebu Ali Katib
Çelebi Emir Adil
Bitlisli Ammarı Yasir
Abdülgani Dede (Halep Mevlevi Şeyhi)
Şeyh Yakup Fakih,
Gavsi Dede.

Güreşte bir oyun...

Bravle,
Bravle, oyunu tat­bik etmek üzere arkaya geçen rakibin ko­lunu ani bir hareketle kapma ve yere otu­rurken o koldan çekmek suretiyle kendini körpüye getirme hareketidir.

Diğer Güreş oyunları;
Aba,
Boyunduruk, Bravle, Budama,
Çipe,
Dalma, Danabağı,
Elense,
Kafakol, Kipe, Kle, Kurtkapanı, Kravat-Kıravat, Kesebend, Künde, Köprü,
Paça kasnak,
Salto, Sarma,
Tuş,
Yanbaş.

Motorlu sulama aracı. ..

Arazöz,
Arozöz,
Fr. arroseuse
Motorlu sulama aracı.
Yolları ve yol kenarlarındaki yeşillikleri sulamakta kullanılan araç.

Arazöz, kamyon, traktör türünde bir taşıttır. Su tankı ve sulama sistemi yerleştirilerek üretilen ve genellikle ön ya da arkasında sulama düzeneği bulunan motorlu araçtır. Toprak, bozuk satıhlı ve stabilize yollarda oluşan tozu bastırmak ve oluşumunu engellemek için kullanılmaktadır.

Tropikal Afrika'da yetişen ve aromalı tohumu küçük hindistancevizi gibi baharat olarak kullanılan bir ağaç ...

Monodora,
(Monodora myristica)
Yalancı küçük hindistancevizi.
Tropikal Afrika'da yetişen ve aromalı tohumu küçük hindistancevizi gibi baharat olarak kullanılan bir ağaç. 
Yalancı küçük hindistancevizi Annonaceae familyasından tropikal bir ağaç türüdür. Jamaica hindistan cevizi, Afrika hindistan cevizi, ehuru gibi diğer isimleri de vardır. Bitki doğal olarak Libya, Nigerya, Kamerun, Ghana, Angola, Uganda ve Doğu Kenya'da yetişir.

Küçük Hindistan cevizi, 
(Myristica fragrans), 
Tropikal yaprak dökmeyen ağaç (Myristicaceae ailesi) ve tohumundan yapılan baharat. 
Ağaç Endonezya'nın Moluccas veya Spice Adaları'na özgüdür ve esas olarak orada ve Batı Hint Adaları'nda yetiştirilir. Baharat hindistan cevizi kendine özgü keskin bir kokuya ve sıcak, hafif tatlı bir tada sahiptir; birçok çeşit pişmiş mal, şekerleme, puding, patates, et, sosis, sos, sebze ve eggnog gibi içeceklerin tadına bakmak için kullanılır. Küçük hindistan cevizi tohumunu çevreleyen etli ariller baharat topuzunun kaynağıdır.

Tropikal Afrika'da yetişen ve odunu doğramacılıkta kullanılan bir ağaç ...

Lohonfe,
Limbali,
Bete, 
Vera,
Zapatero,
Onzabili,
Tropikal Afrika'da yetişen ve odunu doğramacılıkta kullanılan bir ağaç .

İroko, 
Tropikal Afrika'da yetişen ve odunu kolay işlenen büyük bir ağaç.

Azobe, 
Tropikal Afrika’da yetişen ve odunu kaplamacılıkta kullanılan bir ağaç.

1910-1997 yılları arasında yaşayan ve özellikle duvar panolarıyla tanınan seramik sanatçımız...

Füreya Koral,
(1910-1997),
Seramik Sanatçısı,
İlk Türk profesyonel kadın seramik sanatçısı.
Özgün tekniğiyle seramik sanatına önemli katkılarda bulunmuştur.
Füreya Koral İstanbul’da doğdu.
1927 yılında Notre Dame de Sion Kız Lisesinden mezun oldu.
İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünde okudu. Dönemin ünlü Macar keman virtüözü, Charles Berger’den özel keman dersleri aldı. 

1940-1944 yılları arasında çeviriler yaptı. Sanatçı bir aileden gelir. Teyzesi, Aliye Berger gravür sanatçısıdır. Dayısı yazar Cevat Şakir Kabaağaçlı ve babası tanınmış fotoğraf sanatçısı Şakir Paşadır.

Evliliği esnasında yakalandığı tüberküloz tedavisi için İsviçre Leysen’e gitti. Sanatoryumda tedavi görürken seramik üzerine çalışmaya başladı. 1947 yılında başladığı çalışmalarına ait seramik ve taşbaşkı sergisini 1951 yılında Paris’te açtı.
Özellikle duvar dekorasyonu, pano ve şömine üstüne çalışmalar yaptı. Ankara'daki bir otel için büyük bir pano yaptı. Yine Ankara'da Ulus Çarşısı'na, İstanbul Manifaturacılar Çarşısı'na, Ziraat Bankası'na ve İstanbul Divan Oteli'ne yaptığı panolar önemli eserleridir.
Füreya Koral, 26 Ağustos 1997 yılında 87 yaşında İstanbul’da öldü.

Aldığı ödüller;
1955 yılında Cannes Milletlerarası Sergisinde gümüş madalya,
1962 yılında Prag Milletlerarası Sergisinde altın madalya kazandı.
1967 yılında İstanbul’da Milletlerarası Seramik Sergisinde gümüş madalya aldı.
1981 yılında Kültür Bakanlığı ödülü,
1986 yılında Sedat Simavi Vakfı Plastik Sanatlar Ödülü,
Washington Smithsonian Enstitüsü’nden ödül
Fransa’daki Vallauriş bienalinden onur diploması.

Ayrıca yazar Ayşe Kulin de Füreya Koral’ın hayatını anlatan “Füreya” adlı bir roman yazmıştır.

Eski Mısır’da yeni yıl bayramı ...

Opet,
Eski Mısır’da yeni yıl bayramı.
Opet kutlamalarında Tanrı Amon, eşi Mut ve oğulları Hons’un heykelleri Karnak’taki tapınaklarından Luksor Tapınağı’na törensel bir yolculukla taşınırdı.
Firavunlar döneminde Mısır dilinde Ipet resyt.

Eski Mısır’da yeni yıl bayramı...

Opet,
Eski Mısır’da yeni yıl bayramı.
Opet kutlamalarında Tanrı Amon, eşi Mut ve oğulları Hons’un heykelleri Karnak’taki tapınaklarından Luksor Tapınağı’na törensel bir yolculukla taşınırdı.
Firavunlar döneminde Mısır dilinde Ipet resyt.

Posta hizmeti görmeye alıştırılmış güvercin...

Tatari,
Posta Güvercini,
Postalı güvercin.
Racing pigeon,
Posta hizmeti görmeye alıştırılmış güvercin.
Eski Mısır'da bazı güvercinlerin haberleşme aracı olarak kullanıldığı bilinmektedir. Çin’de de savaş zamanlarında haberleşmeyi sağlamak amacıyla posta güvercini kullanılmıştır. Moğol hükümdarı Cengiz Han tarafından kullanılan bilinen posta güvercinleri savaş sırasında büyük katkılar sağlamaktaydı. 

Ayrıca posta güvercinlerinin bir haberleşme aracı olarak Suriye, Bizans İmparatorluğu, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu tarafından da kullanıldığı bilinen bir gerçektir. Ayrıca bu haberleşme 1. ve 2. Dünya savaşlarında bile devam etmiştir.  

Posta güvercinleri diğer güvercinlere oranla biraz daha iri yapılı ve ağırdırlar. Düz ve yuvarlak bir kafa yapısı vardır. Sağlam bir posta güvercininin tüyleri kuşu elinize aldığınız zaman sıkı bir tüy yapısına ve kadife kumaş yumuşaklığına sahip olmalıdır.  Ayakları paçasız ve tozluksuz olmalıdır.  Göz çevresindeki deri, beyaz renkli ve net olmalıdır. Posta güvercinlerinde renk önemli değildir. 

Maya ve Aztek halklarının kutsal saydığı, günümüzde ise Guatemala’nın ulusal simgesi olan kuş...

Ketzal,
Quetzal,
Quetzallar, kemirgen gagalılar takımından çarpıcı renklere sahip bir kuş türüdür. Ormanlık alanlarda yaşar. Neotropik bölgede bulunur. Kulaklı quetzal sadece Batı Meksika'da bulunur. Diğer kemirgen gagalı türlerine göre biraz daha büyüktür. Quetzallar yanar-döner yeşil veya altın-yeşil renklerdedir. Sırt, göğüs, göbek kısımları kırmızı renkte olabilmektedir. Dişi ve erkekler arasında kahverengi ve gri renk farklılıkları vardır. Bu kuşlar genellikle meyve, çilek, böcek ve küçük omurgalılarla (kurbağa) ile beslenirler. Parlak tüylerine rağmen ormanlık habitatlarda görülmesi zor olmaktadır. Güvercin büyüklüğündedir. 

Meksika, Panama arasında, yükseklerdeki yağmur ormanlarında yaşayan 200 gr ağırlığında bir süslü kuştur. Guatemalalılar paralarına Quetzal (ketzal) diyorlar. Kuşun resmini bayraklarına da koymuşlar, paralarına da. Quetzal’ın bir özelliği de yabani avakadoyu yemesidir. Avakado çekirdeği kuşlar için zehirli, olup, Quetzal'a dokunmuyor. Yediği yabani avakadonun çekirdeğini, küçük bir limon kadar, kusarak çıkartıyorlar. Avakado bitkisi varlığını, dağlara, ormanlara kök salıp yaygınlaşmasını, bu kuşa borçludur.

Eski Türklerde Güneş'in Doğuşu anlamına gelen bayramın adı ...

Nardugan,
Doğan güneş. 
Bayramın adı Nardugan.  
Nar, güneş, tugan, dugan, doğan
Güneşi geri verdi diye Tanrı Ülgen'e dualar ediyorlar. Duaları Tanrıya gitsin diye ağacın altına hediyeler koyuyorlar, dallarına bantlar bağlayarak o yıl için dilekler diliyorlar Tanrıdan.  Bu bayram için, evler temizleniyor. Güzel giysiler giyiliyor. 

Ağacın etrafında şarkılar söyleyip oyunlar oynuyorlar. Yaşlılar, büyük babalar, nineler ziyaret ediliyor, aileler bir araya gelerek birlikte yiyip içiyorlar. Yedikleri; yaş ve kuru meyveler, özel yemek ve şekerleme. Bayram, aile ve dostlar bir araya gelerek kutlanırsa ömür çoğalır, uğur gelirmiş.

Eski Türklerde toplumsal bölüşümü düzenleyen sistem ya da hukuk ...

Ülüş,
Üleş,
Ülüğ,
Ülüş, veya ülüğ, 
Arapça, ülüş, الش 
Bodun arasında pay, ayırış.
Orta Asya eski Türk devlet geleneğine göre ülkenin hanedan üyeleri arasında paylaştırılması adetini ifade etmektedir. Oğuz boylarında kesilen etten boylara ayrılan hisseyi ifade ederken, sonraları siyasi manada bir hal alarak ülkenin hanedan üyeleri arasında paylaştırılması kuralına dönüştürülmüştür. 
Ülüş sistemi bilim adamlarınca göçebe devlet anlayışı ve teşkilat sistemine dayandırılmıştır.

Ülemek, dağıtmak, yaymak, üleştirmek, üleşmek anlamları da vardır. 
Pay, hisse, nasip, kısmet demektir. orta asyada kağanın iktisadi güce sahip olması ve bu gücü halkına eşit olarak dağıtmasını ifade eder.

Madagaskar’da yetişen ve kağıt yapımında kullanılan bir bitki...

Avoha, 
Madagaskar’da yetişen ve kağıt yapımında kullanılan bir bitki. Zebu, günümüzde de Madagaskar halkı için bir zenginlik ve güç sembolü olmaya devam etmektedir. Evlilik, sünnet, cenaze gibi her türlü tören esnasında bu hayvanları kurban etmekteler.

Adanın insan nüfusundan daha kalabalık olan zebu'lar ülkenin ekonomisinde de önemli bir rol oynamaktadır. Ambalavao’nun diğer özelliği ise avoha bitkisinden üretilen ve çiçeklerle süslü ilginç Antaimoro kağıtları imalatı. Ambalavo şehrindeki Antaimoro kağıt fabrikasında avoha bitkisiyle geleneksel kağıt üretimi yapılmaktadır.

Alfa,
Kuzey Afrika'da ve İspanya'da yetişen ve kağıt, ip, halı yapımında kullanılan bir bitki.

Natüralist anlayıştaki yapıtlarıyla tanınan ilk Türk heykelcilerden biri ...

İsa Behzat Bey,

İlk Türk heykelcilerden biri
Natüralist anlayıştaki yapıtlarıyla tanınmıştır.
Ülkemizde 19. yüzyıl sonlarına kadar Heykel sanatı dinin de etkisiyle mimariye bağlı taş işleme sanatı şeklinde gelişme göstermiş. Bu dönemde Türk heykel sanatçısı olmadığı gibi, 19 Yüzyılda Osmanlı topraklarında çalışan Ressama karşılık heykeltıraşa rastlamayız. Sultan Abdülaziz, Viyana seyahatinde gördüğü heykellerden etkilenmiş.

Kendi heykelini yaptırmak için C.F. Fuller isimli bir heykeltıraşı İstanbul’a getirterek bugün Beylerbeyi Sarayı’nda yer alan at üzerindeki heykelini yaptırtmıştır. Ülkemizde  Sanayi-i Nefise Mektebi’nin ilk heykel hocası ise Roma’da heykel eğitimi almış olan Osgan Yervant (1855-1914)’dır. Heykel bölümü ilk kurulduğunda Roma’da eğitimini tamamlayarak yurda dönen Yervant Osgan (1855-1914) Sanayi-i Nefise Mektebi’nin ilk heykel eğitmenidir ve ilk heykeltıraş kuşağını yetiştirmiştir. Yervant Osgan, Avrupa’da heykel eğitimi gören ilk Osmanlı vatandaşıdır.

İlk Heykeltraşlar;
Yervant Osgan (1855-1914)
İhsan Özsoy (1867 - 1944)
Nijad Sirel (1897- )
Mahir Tomruk,
Mesrur İzzet Bey (d. 1873- ö. 1952),

Abhaz mutfağına özgü fasulye ezmesi ...

Akud,
Fasulye ezmesi,
Soğuk sunulan bir yemek olup memlekette, sıcak yenilen bir yemektir
Abhaz mutfağına özgü fasulye ezmesi.

Abhaz mutfağından bazı örnekler;
Abısta;
Abhazlar ekmek yerine Abısta dedikleri ince darı veya mısır unundan ve suda pişirilen bir nevi kaçamakları vardır. Esasen pastadır. Atşı da derler. Bu darı eski zamanlarda aluw denilen ilkel bir el değirmeniyle çekilerek tamamen kabukları çıkarılan ve un haline gelen öz beyaz darıdır.
Suda pişirilmek suretiyle lapa haline getirilirlir. Mısırdan yapılan Abısta da eski zamanlarda aynı usulle yapılırdı. Mısır, un yapılmak üzere değirmene verilmeden evvel fırında iyice kurutulmalıdır. Pasta istenilen kıvamda yapılabilir. Pişirilen pastaya bazen tuz katmazlar. 

Abaza peyniri;
Abhazların yine (Çerkez peyniri) diye dünyada şöhret bulmuş olan nefis bir peynir türleri vardır. Yapımında gösterilen özellik dolayısıyla emsali yoktur. 250-1000 kg. arasında, yuvarlak biçimde imal edilir. Bu peynirler, et kurutulmasında olduğu gibi özel bir şekilde kurutulduğundan uzun bir zaman bozulmadan muhafaza edilmektedir. Taze olarak da kullanılır.

Açamukua;
Abhazların Açamukua denilen nefis bir yemekleri vardır. Müstesna hallerde, özel olarak yapıldığı için pek tanınmaz. Sadece açamukua için yapılan, Aşv Eyletese denilen çok taze peynir vardır. Aşv Eyletese peyniri ile süt, şeker veya baldan yapılır.

Ahaluj;
Üçgen şeklinde, suda haşlanmış, peynirli, bir nevi börekdir. Abhazlar buna Haluja derler. İçine konan malzemeye, kendilerine mahsus bazı baharlı otlarda ilave edildiğinden (Azıbra gibi) çok lezzetli oluyor.

Hampal;
Birden ince açılmış hamurun içine peynir ve soğan konur. Yumurta büyüklüğünde veya biraz daha büyükçe yuvarlak hale getirilip suda pişirilen bir hamurdur.

Kabzı;
Kestane kabağı ezmesinden yapılan ve bir nevi tahammür edilmiş (ekşimek) ve oldukça baharlı bir nevi boza.

Kıbrıs'ta tavuklu makarna..

Magarina bulli,

Magarina bulli, tavuklu makarna demek aslında. 
Hellim peynirli makarna ve tavuk yahnisi.  
Malzemeler;
Bir bütün parçalanmış tavuk veya derili altı tavuk budu.

6 orta boy kuru soğan,
6 orta boy domates, 
Bir çorba kaşığı biber salçası ,
Makarna (fırın makarnalık içi kalın ortası delikli makarna ile yapılmalıdır) 
Bir paket hellim peyniri (rendelenmiş) 
Limon, Kuru nane, tuz, karabiber  
Ayçiçek yağı.

Yapılışı;
İlk olarak tavuk parçaları tuz ve limonla ovularak 10 dakika kadar bekletilir ve yıkanır, kağıt havlu ile kurulanır. Bir tencereye dibini kaplayacak kadar ayçiçek yağı konup ısıtılır. Yüksek ateşte tavuk parçaları iki taraflı kızartılır ve bir tabağa alınır.  Yine aynı tencere içerisinde kalın piyazlık doğranmış soğanlar sararıncaya kadar kavrulur. Sonrasında kabukları soyulup ince doğranmış domatesler soğanlara katılıp, bir çorba kaşığı biber salçası da eklenir.

Domatesler suyunu çektiğinde tavuklar tekrar tencereye eklenir. Üzerlerine bir adet limon sıkılır ve tavukların üzerini 3-4 parmak geçecek kadar su eklenir. Tavuklar iyice pişene kadar haşlanır. Su azalırsa kaynar su eklenmelidir. Bu yemeğin özelliklerinden birisi de tavuğun sulu bir yahni olmasıdır.  Diğer bir tencerede makarnalar al dente olacak şekilde haşlanır. Servis için çorba kaselerine kat kat makarna ve hellim peyniri konulur. Arzu edenlere kuru nane de serpilir. En üst kata da suyuyla birlikte tavuk servis edilir. Afiyet olsun.

Osmanlı mutfağına özgü, çamsakızlı su muhallebisi...

Helatiye,

Osmanlı mutfağına özgü, çamsakızlı su muhallebisi. Çamsakızlı su muhallebisi.
Helatiye, Gül şerbetinde sakızlı su muhallebisi, badem, antep fıstığı, mevsim meyveleri ile yapılıyor. Osmanlı saray mutfağında tatlılar denildiğinde helatiye sevilen lezzetler arasındadır.

Özellikle yaz aylarında ferahlatıcı gül şerbeti, sakızlı muhallebisi kuru meyveleri (yaş meyveler de olabilir), iç badem ve antep fıstığının tadının karışımını mayhoş nar tadı ile dengelediğizde nefis bir lezzet oluyor.

Helatiye:
Malzemeler;
2 su bardağı süt
1 su bardağı su
3 yemek kaşığı toz şeker
3 yemek kaşığı mısır nişastası
1 ad orta büyüklükte damla sakızı
Kuru meyveler (incir, kayısı), badem, nar, antep fıstığı. Yaş meyveler de katılabilir.
Gün kurusu kuru kayısı ve kuru iİnciri ayrı kaplarda haşlayarak yumuşatın ve küpler halinde doğrayın. 1 adet narı ayıklayın ve bir tabağa koyun. İç bademleri kabuklarından ayıklayın.

Yapılışı;
Bir tencereye sütü, suyu, şekeri, nişastayı koyup karıştırın. 
Orta ateşte karıştırarak pişirmeye başlayın. Damla sakızını ekleyerek koyu kıvama gelene kadar pişirin. Strech serdiğiniz bir tepsiye 1 parmak kalınlığında olacak şekilde boşaltın ve buzdolabında soğutun.

Şerbeti için, küçük bir tencereye 1,5 su bardağı toz şekeri ve 2 su bardağı suyu koyarak orta ateşte kaynatmaya başlayın. Limonu (1 dilim)  ekleyin.  Ateşten indirmeye yakın 2 dolu yemek kaşığı gül suyunu ilave edin. Kaseye alarak soğutun.

Bir dondurma kasesine soğuyan muhallebiyi küpler halinde keserek yerleştirin. Üzerini örtecek kadar soğuk gül sulu şerbeti ekleyin. Yemek sonunda ferahlatıcı mideyi rahatlatıcı bir tatlı olarak sunun.

Girit mutfağına ait savaş yıllarından kalma bir yemek ...

Papaz Yahnisi, 
Savaş yıllarından kalma bir başka lezzet ise papaz yahnisi. Yağmurun altında savaşan askerler yiyecek bulamayınca yağmurun ortaya çıkardığı salyangozları yiyorlar. Tıpkı Fransız mutfağında olduğu gibi maydanoz ve tereyağı ile pişirilen salyangoz yemeğinin ünü günümüze kadar ulaşıyor. Girit halkı ve Girit’i ziyaret eden turistlerin en beğendiği yemek lerden biri olan papaz yahnisi adada bolca bulunan salyangozlardan yapılır. Mutlaka deneyiniz.

Malzemeler:
1 kg salyangoz (Hohlios)
1 büyük soğan
8 diş sarımsak
Yarım kilo kızartılmış kiraz domates
Yarım su bardağı zeytinyağı
3 defne yaprağı
1 dal kuşdili
1/3 sek şarap
1 bardak su
Tuz, karabiber

Yapılışı:
Önce, salyangozlar tuzlu suda kaynatılarak haşlanır. Haşlama suyu dökülür. Bu işlem salyangozların kirlerinden arınması için yapılır. Eğer yeterli gelmiyorsa su tertemiz bir görüntüye ulaşana kadar bu işlemi tekrar yapınız.  Tencereye zeytinyağı, doğranmış soğan, sarımsak, defne yaprağı, kuş dili atılarak 5-10 dakika orta ateşte sotelenir. Salyangozlar, kızarmış domatesler, şarap ve su eklenerek kaynatılır. Kaynamaya başlayınca, tuz ve karabiber eklenir. Tencerenin kapağı kapatılarak 30-40 dakika pişirilir. Kızarmış ekmek ve rakı ile servis edilir.

Tavşan Yahnisi,
II. Dünya Savaşı boyunca istila altında olan Girit Adası’nda yemek bulmak kolay olmuyor. Bu dönemde Yunan askerleri adada bolca olan tavşanları yemeye başlıyorlar. Tavşan yahnisi geleneği böyle başlıyor. Günümüzde hala Girit mutfağında yenilen tavşan yahnisi genellikle patates ile servis ediliyor. Tavşan eti portakal kabuğu ve defne ile marine edilir ve ağır ateşte ortalama iki saat pişiriliyor. Girit geleneksel yemeklerinden olan tavşan yahnisini yemelisiniz.

Girit yemeklerinden bazıları;
Koloçitha, 
Kurkucelya, Magiriça, İç bakla salatası, Bakla yahnisi, Börülce yahnisi, Turp otu salatası, Stifno salatası, Radika salatası, Çibez salatası, Sirkeli kuru böğrülce piyası, Popules salatası, Sarmaşık otu salatası, Patatesli omlet, Kabak omleti, Sarmaşık otundan omlet, Enginar dolması, Arap saçı, Enginarlı pilav, Üzümlü pilav, Kıymalı ebegümeci, Supa, Şevketi bostan, Zeytinyağlı enginar, Papaz yahnisi, Hohlüs (salyangoz) yahnisi, Fava, Elmasiye, Katmer, Kalçuna, Ispanaklı veya arap saçlı boğaca, Çullama, Mangiri, Yoğurtlu şilo çorbası, Lakumya, Portakallı simit, Turunç reçeli, Ağaç kavunu reçeli, Bergamut reçeli, Yeşil incir reçeli.

Aga Khan Mimarlık Ödülü sahibi, Cumhuriyet’in en önemli mimarlarından biri ...

Sedad Hakkı Eldem, 
Türk mimar,
Aga Khan Mimarlık Ödülü.
Modern mimarinin öncülerinden bir mimar.
D. 20 Aralık 1908, İstanbul - Ö. 7 Eylül 1988, İstanbul, Türkiye
Sedad Hakkı Eldem, 1908 yılında İstanbul’da doğdu. Sedad Hakkı Eldem’in gençlik yaşamı Avrupa’da, başta Cenevre, Münih ve Zürih olmak üzere, çeşitli kentlerinde geçer. 

Fransızca ve Almanca bilen Eldem 1924 yılında   ülkeye döndüğünde Türkçe’yi kullanırken bazı zorluklar yaşar. Sanayi-i Nefise’de hocalık yapan mimar Vedad Tek ile tanışıklığı aracılığıyla bu okula kaydını yaptırır. Öğrencilik dönemini çoğunlukla Guilio Mongeri’nin atölyesinde geçirir. 

1928 yılında okuldan mezun olan Eldem, devlet bursuyla üç yıllığına Avrupa’ya gönderilir. Paris ve Berlin başta olmak üzere birçok Avrupa kentini dolaşır.  Mimar Auguste Perret ve Hans Poelzig ile çalışır. Le Corbusier’le ise tanışma şansı yakalar. Üç yıl bitmeden, 1930 yılında, Güzel Sanatlar Akademisi’ nden gelen davet üzerine Türkiye’ye geri döner.  Cumhuriyet’in en önemli mimarlarından biri olarak tanınır.

Eserleri;
Maçka'daki Firdevs Hanım Evi, Yalova Termal Oteli
Ankara Gümrük ve Tekel Müdürlüğü, Emin Onat'la Wsi
Maçka'da Şark Kahvesi, Emin Onat'la İstanbul Adalet Sarayı binası
Zeyrek'teki SSK Zeyrek Tesisleri, Vaniköy'deki Suna Kıraç yalısı,
Fındıklı'daki Akbank Genel Merkezi, Hamdi Şensoy'la birlikte Taksim Atatürk Kitaplığı
Tarabya'da Rahmi Koç evi, Maslak'taki Alarko Holding büro binaları

Kitapları;
Türk Evi Plan Tipleri, Köşkler ve Kasırlar I-II, Türk Bahçeleri, Sadabad
İstanbul Anıları, Boğaziçi Anıları,Türk Evi-Osmanlı Dönemi I-II

Tarikata giren dervişlerin doldurdukları kırkı günlük çile ...

Erbain,
Tarikata giren dervişlerin doldurdukları kırkı günlük çile.
Farsça Kırk anlamına gelen Cihl kelimesinden gelir. Tarikatlarda, dervişlerin nefislerine hakimiyetlerini sağlamak için geçirilmesi zorunlu olan dönemdir. Dervişler belli bir süre çilehanelerde disiplinli bir hayata girerler. Bu süre genellikle kırk gündür. Dervişler, çile sırasında gıdayı en aza indirirler, uyumazlar ve hiç konuşmazlar. Bu bir anlamda ibadet sayılır. Nefsin eğitilmesi ibadetidir. Derviş bu dönemde dua eder, ibadet yapar, günlerini zikir ve tefekkürle geçirir. Çile, sıkı bir perhiz, sıkı bir nefs sınavıdır. Herkes başaramaz. Çok kere çilenin süresini şeyh efendi tesbit eder. Müridin durumuna göre süreyi uzatır veya kısaltır. 

Mevleviye tarikatında çile daha uzun sürer. Bu süre binbir gündür. Ancak bu süre kırk günlük çilede olduğu gibi tenha veya karanlık bir yerde yalnızlık içinde geçmez.

Çile çıkarmak için özel olarak inşa edilen yerlerin tarikattaki isimleri Çilehane veya Halvethane’dir. Çileye soyunan dervişe çilenişin, çilesini tamamlayana çilekeş, çilesini yarım bırakana da çileşiken denir.

XIX yüzyıl İstanbul'unu ve halkını betimleyen suluboya yapıtlarıyla tanınmış oryantalist ressam ...

Amedeo Preziosi
(1816 – 1882)
1844 yılında İstanbul’a geldi. İstanbul halkını, çarşılarını, mezarlıkları, dergahları resimledi. İstanbul’a olan sevgisi birbirinden renkli, canlı tablolarına ayrı bir ruh kattı. Yeşilköy’de bir av kazasında öldü. İstanbul’da defnedildi.

Osmanlı dönemimdeki, İstanbul’u ve halkının resmini yapan yabancı ressamlar; 
Alberto Pasini (1826 – 1899), Antoine de Favray (1706 – 1791)
Amedeo Preziosi (1816 – 1882), Antoine Ignace Melling (1763 – 1831)
Fausto Zonaro (1854 – 1929), Felix Ziem (1821 – 1911),
Germain Fabius Brest (1823 – 1900), Giovanni Jean Brindesi (1826 – 1888) 
Hermann David Salomon Corrodi (1844 – 1905)
Ippolito Caffi (1809 – 1866)
İvan Ayvazovski (1817 – 1900) 
Jean Baptiste van Mour (1737), Jean Baptiste Hilaire (1822), Joseph Warnia-Zarzecki (1850)
Leonardo de Mango (1843 – 1930)
Rudolf Ernst (1845 – 1932),
Salvatore Valeri (1856 – 1946)
Thomas Allom (1804 – 1872)

1881-1939 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu'nun dış borçlarına verilen ad ...

Düyunu Umumiye,
1881-1939 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu' nun dış borçlarını denetleyen kurumdur. Bu gün İstanbul Lisesi olan Düyunu Umumiye Osmaniye Varidatı Muhassasa İdaresi binasının resmi yandadır. Osmanlının borçlarının alacaklıları ile 1928 yılında Türkiye ile sözleşme imzalandı. 

II. Abdülhamit döneminde kurulan 
Düyunu Umumiye 'nin sözcük anlamı, Genel Borçlar'dır. Düyun-u Umumiye kurulduğu yıldan itibaren, Osmanlı İmparatorluğu'nun ekonomik ve mali yaşamında etkili bir rol oynamıştır. Osmanlı İmparatorluğu 1854 yılında dış borçlanmalara başlamış ve 1874 yılına kadar 15 ayrı dış borçlanma yapılmıştır. Bu dönem içinde 239 milyon lira borçlanıldığı halde, hükümetin eline yalnızca 127 milyon lira geçmiştir.

Osmanlı İmparatorluğu, ilk dış borçlanmasını, Kırım Savaşı sırasında, savaş maliyetlerini karşılamak için gerçekleştirdi. Ancak mali durumu düzelmeyen devlet, savaştan sonra da borç almayı sürdürdü. Bundan sonra da borçlanmayı neredeyse alışkanlık haline getiren Osmanlı İmparatorluğu, yaşadığı her ekonomik sıkıntıda dış borç almaya başladı. Bu borçların verimli kullanılamaması sonucu, kısa sürede, değil borçlar, faizleri bile ödenemez hale gelindi. 1874'te devlet mali iflasın eşiğine geldi ve bir kararname çıkardı. Bu kararnamede, Osmanlı İmparatorluğu vadesi gelen borç taksitinin ancak yarısını ödeyeceğini açıklıyordu. Ancak açıklanan bu söz de yerine getirilemedi. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında, Osmanlı yönetimi yeni bir mali bunalıma sürüklendi ve Osmanlı Bankası ile Galata Bankerleri'nden almış olduğu iç borçlarını da ödeyemeyeceğini açıkladı. 
Hiçbir borç ödemesini yapamayan Osmanlı İmparatorluğu, sonunda alacaklılarla anlaşma yoluna gitti. Alacaklılarla masaya oturan imparatorluk, 1879 yılında damga, alkollü içki, balık avı, tuz ve tütünden alınan vergi gelirlerini 10 yıl boyunca iç borçlar karşılığı olarak alacaklılara bıraktı. 

Lozan Antlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu'nu yarı sömürge seviyesine indiren bu kurumun vergi gelirlerini denetlemesi sona erdirildi. Sadece borçların alacaklılara paylaştırılması görevini sürdürmeye devam etti. Bu borçlar, İmparatorluk çöktükten sonra, İmparatorluk topraklarında kurulan devletler ve Türkiye arasında paylaştırıldıysa da en büyük borç yükü Türkiye'ye verilmiştir.

Düyun-u Umumiye(Duyunu Umumiye):
Osmanlı İmparatorluğu tarihinde 24 Ağustos 1854 yılında başlayıp, tamamı ödeninceye kadar, yüzyıllık bir zamanı kapsayan borçların adıdır. Osmanlı Devleti, açılan savaş masraflarını karşılamak, bazı yenileşme atılımları yapmak, bütçe açığını kapatmak, hesapsız yapılan harcamalardan doğan borçları ödemek için, içten ve Avrupa’nın kapitalist ülkelerinden borç para alma yolunu tutmuş, üst üste ve aralıksız aldığı borç paralar o kadar çoğalmış ki, anapara ve faizlerini ödeyemeyecek bir hale gelmiştir. Türkiye Düyun-u Umumiye'ye olan borcunun son taksitini, ilk dış borcun alınmasından tam bir yüzyıl sonra, 1954 yılında ödedi. 

Borçlanma döneminde; Fransa 1881 yılında Tunus'u işgal etti. Birleşik Krallık 1869 yılında Süveyş Kanalı'nın açılmasıyla daha da değerlenen Mısır'ı Uzak Doğu'daki sömürgelerine giden yolun güvenliği için 1882 yılında işgal etti. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu 1908 yılında Bosna-Hersek'i topraklarına kattı. Girit halkı 1908 yılında Yunanistan'a katıldığını açıkladı. Bulgaristan 1908 yılında bağımsızlığını ilan etti.

Uşak ilinde bir kaplıca ...

Örencik,
Örencik kaplıcası;
Uşak-İzmir karayolu üzerinde olup, Güre köyüne 10 km. uzaklıktadır. Türk hamamları bulunmaktadır. 14 lt/sn. debiye sahiptir. Kaplıca suyu 38 °C sıcaklıktadır. Karaciğer, Mide, Cilt hastalıklarına iyi geliyor.


Hamamboğazı Kaplıcası;
Uşak ili, Banaz İlçesindedir. Kaplıca 40 lt/sn. debiye sahiptir. 60 °C sıcaklıktadır. Kaplıca suları mide, karaciğer, bağırsak ve özellikle kronik dejeneratif romatizmal hastalıklara iyi geldiği tespit edilmiştir.

Kayaağıl  Termal Tesisleri;
Kayaağıl Termal Tesisleri şehir merkezinden 10 km uzaklıkta eşsiz güzel bir doğa içersindedir.
Yumuşak doku romatizmaları, kronik bel ağrısı, deri hastalıklarında, mide ve ince bağırsak  rahatsızlıklarında, böbrek ve idrar yolları taşlarının önlenmesi, aşırı yorgunluk ,bitkinlik ve tükenmişlik  durumları için faydalıdır.

Aksaz Kaplıcası;
Uşak, Ulubey ilçesine bağlı Bekimiş köyü yakınında Aksaz deresindedir. Kaplıca 4 lt.debiye sahiptir. Kaplıca, Ağrılara,sancılara,felçlilere ve cilt hastalıklarına iyi gelir. 1994 yılında Roma Dönemine ait hamam kalıntıları ortaya çıkarılmıştır. Ulubey Belediyesi ve Turizm bakanlığı tarafından sondaj çalışmaları yapılmış. Suyun kaçması endişesiyle çalışmalar durdurulmuş.

Emirfakılı Kaplıcası; 
İl bazında önemli bir kaplıca olup, özel kişi mülkiyetindedir. 1976 yılından bu yana halka hizmet vermektedir. 6 lt/sn. debiye sahiptir. 3°C sıcaklıktadır. 

Popüler Yayınlar

İzleyiciler

BULMACA ANSİKLOPEDİSİ