“Çöl Tilkisi” olarak da anılan ve II. Dünya Savaşı sırasında Afrika ordusunun komutanı olarak kazandığı zaferlerle tanınan Alman mareşali...

Rommel,
Erwin Rommel.
Erwin Johannes Eugen Rommel.
D. 15 Kasım 1891, Stuttgart –  Ö. 14 Ekim 1944, Ulm, Almanya
Çöl Tilkisi.
Feldmareşal Erwin Rommel Kışlası.
Çöl Tilkisi olarak da anılan ve II. Dünya Savaşı sırasında Afrika ordusunun komutanı olarak kazandığı zaferlerle tanınan Alman mareşali. 

Rommel, II. Dünya Savaşı sırasında Alman Afrika Kolordusu komutanlığını da yapmış olan sıra dışı mareşal. 

Rommel, Almanya'nın Ulm'un 33 km kuzeyindeki Heidenheim kentinde doğdu. Genç Erwin'in mühendis olma düşüncesine karşın 1910 yılında babasının ısrarıyla Danzig' deki Subay Hazırlama Okuluna gitti. 1911 yılında okuldan mezun oldu. 1912 yılında Teğmenliğe atandı. 14 Ekim 1944 yılında İkinci Dünya Savaşı ilk yıllarında Fransa’da ve Kuzey Afrika’da yaptığı muharebeler ile ün kazandı. 

Erwin Rommel, Adolf Hitler’e karşı düzenlenen başarısız suikast girişimine dahil olmak ile suçlandı. Hitler ya intiharını ya da vatana ihanet suçuyla yargılanmasını istedi.  Rommel kendisini ölümün beklediğinin farkında olup ailesine dokunulmaması karşılığında ağzına bir siyanür kapsülü atarak intihar etti. 
Arkadaşları ve düşmanları tarafından Çöl Tilkisi lakabı ile anılmıştır.

Rommel’in ismi bugün Almanya’da iki askeri üsse ve bir kaç sokağa verilmiş, memleketinde adına yapılmış bir anıtta onun, yiğit, cesur ve zulmün kurbanı olduğu yazmaktadır. 

Alibi, Suçun işlendiği anda birinin başka bir yerde bulunduğunu kanıtlaması...

Alibi,
Suçun işlendiği anda birinin başka bir yerde bulunduğunu kanıtlaması.
Suçsuzluk delili,

Alibi bir hukuk terimidir. 
Sanığın, suçun işlendiği sırada başka yerde bulunduğu şeklindeki iddiası, mazaret.
Suçun işlenmesi sırasında başka yerde olduğunu kanıtlama, özür, mazeret.

Alibi, halk dilinde bahane, mazeret, 
Suç anında başka yerde olduğu iddiası, suç işlendiği anda zanlının başka yerde bulunduğunu ispat etmesi.

Cürüm, cinayet işlendiği esnada cinayet yerinden başka bir yerde bulunduğunu ispatlama.
Suçsuzluğuna tanık olmak.

Mufarraka, İzmir yöresine özgü, kabak ve pirinçle yapılan bir yemek...

Mufarraka,
Sinkonta,
İzmir yöresine özgü, kabak ve pirinçle yapılan bir yemek.
İzmir yöresine özgü bir tür kabak yemeği, 

Kabune, Isparta yöresinde et, üzüm ve soğanla yapılan pirinç ya da bulgur pilavı...

Kabune,
Et, üzüm ve soğanla yapılan pirinç ya da bulgur pilavı.
Isparta yöresinde yapılır. Kalaylı bakır kazanlarda pişirilen pilavdır.
Isparta yöresinde genellikle düğünlerde pişen bütün meşhur bir pilavdır. 
Bu yemeğin bilinen bir hikayesi vardır. Geçmiş zamanda bir gelin ve kayınvalidesi aynı evde yaşarlarmış. Kayınvalide bir gün evden çarşıya gidecekmiş. 

Geline, ben gelene kadar yemek pişir demiş. Evde de fazlaca bir malzeme yokmuş. Sadece haşlanmış et, soğan ve nohut varmış. Gelin bu üç malzemeyi karıştırarak pilav yapmış. Kayın valide eve dönüp de tencerenin kapağını açınca şaşırmış ve yöresel bir şiveyle ; Kı-bu-ne deyivermiş. O Deyiş bu deyiş. Zamanla bu ifade pilava adını veren Kabune olmuş. 

Isparta’da düğün yemeğine davet edilen herkes koşa koşa gider. Önce çorba arkasında Kabune pilavı ve kuru fasulye gelir. En sonunda helva yenir. 

Normalde bu pilav ölçüyle yapılmaz. 
Ama illede bir karar için malzemeler;
2 bardak pirinç
1 bardak haşlanmış nohut
250 gram haşlanmış ve didiklenmiş et
2 bardak et suyu
1 bardak normal su
2 kaşık tereyağı
Yarım çay bardağı sıvı yağ
1 büyük baş soğan
Tuz, karabiber.

Yapılışı;
Soğan piyazlık doğranır. Karabiber ve tuz ile ovulur. Ocağın altını yakmadan sıvı yağ konur. Sonra sırasıyla hazırladığımız soğan harcı üstüne nohut ve et serpiştirilir. Üzerine yıkanmış pirinç ilave edilir. Su ve et suyu beraberce dökülür. Önce 10 dakika harlı ateşte pişirilir. Suyunu çekince ateşin altı kısılır. Suyunun bitmesine yakın tereyağı başka bir kapta eritilip dökülür. Kağıt havlu tencerenin üzerine serilir ve kapağı kapatılarak demlendirilir.
Düğünlerde büyük pilav kazanlarında yapılarak servis edilir. Servis edilirken, kepçe en alta daldırılarak aşağıdan yukarıya doğru alınır ve pilav hep aşağıdan yukarı doğru servis edilir.

XX. yüzyılın başlarında simgeciliğin belirsizliğine ve yapmacıklığına karşı çıkan Rus şairlerinin oluşturduğu topluluk ...

Akmeistler,
XX. yüzyılın başlarında simgeciliğin belirsizliğine ve yapmacıklığına karşı çıkan Rus şairlerinin oluşturduğu topluluktur. Akmeistler, şairin bir zanaatçı olduğunu ileri sürdüler. Yapıtlarında yoğun ve taptaze bir dil kullandılar. Akmeistlerin biçim üzerinde yoğunlaşmış  ve dünya gerçeklerinden uzak durmuşlar. 



1910 yılında sembolizmin, simgeciliğin kriz yaşadığı dönemde ortaya çıkan ve Akmeizmin çekirdeği olarak kabul edilen Ozanlar Atölyesi (Tsehpoetov) ortaya çıkar. 

Topluluğu oluşturan Rus Şairler;
Anna Ahmatova, 
G. Adamoviç, Georgiy Ivanov
İ. Odoyevtseva, İgor Serveryanin
M. Zenkeviç, Mikhail Kuzmin,
N. Otsup, Nikolay Gumilyov
O. Mandelştam, Osip Emilyeviç Mandelştam,
S. Gorodotski, 
S. Neldihen, 
V. Narbut, 
V. Rojdestvenski, gibi daha sonraları kendilerini Akmeistler olarak tanımlayan ozanların sembolizme karşı grubun adıdır. 

20. yüzyılın başında, gizemciliğe yönelen Rus simgeciliğine karşı esas olarak şiir alanında gelişen edebiyat akımına Akmeistler, sözün kesin anlamını, açıklığı ve uyumu öneriyorlardı. Akımın kuramcısı ve önde gelen ozanı Nikolay Gumilyov'dur. Akmeist hareket ilk olarak Mikhail Kuzmin'in "Güzelliğe Dair Açıklama" isimli denemesinde ortaya atıldı. 

Akmeizm, Yunanca insanın en iyi çağı anlamında bir kelime olan acme'den türetilmiştir. 
Akmeizm veya Şairler loncası Nikolay Gumilyov ve Sergey Gorodetsky'in liderliğinde 1910 yılında Rusya'da ortaya çıkan geçici bir şiirsel okuldu. 

1911 yılında Peterburg’da ünlü yazarlar ve şairlerin toplanma yeri olan The Stray Dog Cafe'de bir araya geldiler. 

Myanmar'ın eski başkenti...

Ava,
Myanbar, Bir adı da Burma,
Myanmar’ın eski başkenti.
Myanmar'ın eski adı, Birmanya.
Yeni başkenti; Naypyidaw
Myanmar'ın başkenti, Nay Pyi Taw
Naypyidaw, Kraliyetler Şehri anlamına gelir.
Birmanya'nın (Myanmar), başkenti 6 Kasım 2005 yılında başkent ilan edildi.
Yangon şehrinin 320 km kuzeyinde bulunur. 

Myanmar;
Myanmar Birliği Cumhuriyeti,
Burma,
Birmanya,
Bengal Körfezi kıyısındadır. Güneydoğu Asya'da bulunan Burma, Andaman Denizi ve Bangladeş arasındadır. Birmanya, Çin, Hindistan, Laos ve Tayland arasında yer alır.
Naypyidaw kenti, Myanmar'ın Yangon ve Mandalay şehirlerinden sonra en büyük 3. şehridir. Naypyidaw başkentinin 930.000 nüfuslu ve yüzölçümü 4.600 km² 'dir.

Bingöl ilinde bir baraj...

Gayt,
(Uzunsavat)
Kığı,
Özlüce,
Gülbahar,
Kaleköy,
Şimşirpınarı,
Bingöl ilinde bir baraj.

Bingöl Gayt Barajı

Hint saraylarında kadınlara ayrılan bölüm ...

Zenana,
Hint saraylarında kadınlara ayrılan bölüm.
Hindistan'da harem dairesi.
Harem dairesi.
Harem (Osmanlıda).
Gynaeceum (Yunanda).
Hindistan ve Pakistan gibi Asya ülkelerinde bir evin kısmı ev kadınlar için ayrılmıştır. Ayrılan bu kısımlara Zenana adı verilir. Bu bizim bildiğimiz Gynaeceum, Harem gibi aynı olgunun farklı kültürlerde nitelenen adıdır. Amaç, görev ve niyet değişmiyor. Gynaeceum, Harem, Zenana aynı olup uygulama ve düşünce de aynıdır. 

Eskiden Yunan’da zengin erkeklerin evlerinin kadınlar için ayrılan ve yalnızca evin erkeğinin girebildiği yerin adı olup bu gelenek orta çağa  kadar sürmüştür. 

Aynı anlayışla kurulan Harem de farklı değildir. Yunan anlayışının Türk versiyonudur. Bu zihniyet dünyanın bir çok ülkesinde farklı uygulanıp adlandırılmaktadır. Tıpkı Hindistan ve Pakistanda olduğu gibi. Pers kültüründe bu olguya Zenana denmiştir. Kısaca Zenana kadınlara diye ayrılan ancak erkeklere hizmet eden arzuların erotik ruh halinin yansımasıdır. Hintlide,  Osmanlıda, Yunanda, Romalıda, Hintlide, Çinlide sistem bir başka versiyonla ortaya çıkıyor. çıkmaktadır. Tarih tekerrürden ibarettir. Günümüzde tam adı konmamış olsa da saunalar, hamamlar, masaj salonları, fitness centerler, SPA merkezleri vs. belki de eskinin zenanasıdır. 

Hatay yöresine özgü bir zeytin cinsi...

Saurani,
Savrani Zeytini.
Halhalı, 
Karamani, 
Sarı Haşebi
Hatay yöresine özgü zeytin cinsleridir.
Saurani (Savrani) Zeytini, Hatay yöresinde Altınözü civarında yetişir. 

Siyah ve yeşil sofralık olarak da değerlendirilir. Orta kuvvette gelişir. Meyveleri küçüktürYağ bakımından zengindir ve yağlık olarak değerlendirilir. Bu tür zeytinler, verimli olup soğuğa duyarlıdır. Üretimi aşı ile yapılır. Bu zeytinden yaklaşık toplam ağaç varlığımızın %0,6’ sını oluşturmaktadır. 

Anadolu'da olduğu gibi Hatay yöresinde de ilk defa tarım devrimi ile beraber zeytin ağacının ıslah edildiği ve zeytin yetiştiriciliğine başlanmıştır.  Saurani zeytini de ülkemizdeki onlarca çeşitten bir tanesidir. Genelde pek bilinmeyen bir türdür. Saurani’nin anavatanı çoğunlukla dağlık bir bölge olan Hatay Altınözü'dür. Çoğaltılması çok kolay değildir.  Verimliliği de çok yüksek değildir. Yüksek periodisite gösterir. Saurani zeytinyağının lezzeti ve aroması çok farklıdır. 

Zeytin aslında çok acı bir meyvedir. Ama bu acılığını veren maddeler,  polifenoller suyu çok sevdiğinden suyla temas edince zeytin meyvesini ya da zeytin yağını bırakıp, hemen suya geçer.  Polifenoller aslında antioksidan maddelerdir. Ancak zeytinde  acılığa neden olur.

Hatay yöresinde, saurani çeşidinden başka Halhalı, Karamani, Sarı Haşebi tipi yerel çeşitleri çoğaltılmaktadır.

Üzerinde maden dövülen demir araç ...

Örs,
Üzerinde maden dövülen demir araç.
Biçimleri yapılacak işe göre değişen, üzerinde maden dövülen, çelik yüzeyli, demir araç.

Başka bir anlamda, üzerine çivi çakılacak ayakkabı geçirilen kunduracı gerecine de örs denir.


Dore, Altın rengi. ..

Dore,
Fransızca doré 
Altın rengi.  
Bu renkte olan,
Altın sarısı rengi.

Tekel idaresine eskiden verilen ad..

Reji,
Fr. régie,
Latince regie,

Tekel idaresinin eski adı.
Reji idaresi,
Tekel idaresi,
İnhisar,
Eskiden Tekel teşkilatına verilen ad.


Arapça, İnhisar, (ﺍﻧﺤﺼﺎﺭ)
Arapçada dar bir yere sokup sıkıştırmak, anlamına gelen haşr kelimesinden türetilmiştir. Anlamı birini bir şeyden alıkoymaktan gelir, inhisar. 
İnhisarlar idaresi,
Tekel teşkilatı.

Tekel, 
Bir malın yapım ve satımının serbest rekabet şartları ortadan kaldırılarak tek başına bir kuruluşun ve özellikle devletin elinde bulunması durumu, inhisar, yed-i vahid, monopol.

Yalnız bir şeye veya kimseye ait olma,
Başkası ile alakası olmayıp bir yere, birine has olma, ona mahsus bulunma. 
Bir ürün veya maddenin işlenme, alınıp satılma imtiyazının bir kuruluş veya şahsa ait olması, tekel, monopol.

Günümüzde, sinema, sahne, televizyon ve radyo oyunlarında oyunu yönetenlere verilen ad.

Türkiye'de bulunan dünyanın en uzun taş köprüsü ..

Ergene,
Ergene Köprüsü,
Dünyanın en uzun taş köprüsüdür.
Edirne’nin Uzunköprü ilçesindedir. Ergene nehri kıyısında yer alır. Adını sahip olduğu dünyanın en uzun taş köprüsünden alan Türkiye'yi Balkanlar ve Avrupa'ya bağlayan Uzunköprü'dür.

Uzunköprü ilçesine adını veren dünyanın en uzun tarihi taş köprüsü, Ergene Köprüsü' dür. Sultan II. Murat zamanında 1427-1443 yılları arasında Mimar Muslihiddin Usta tarafından yapılmıştır. 1444 yılında Sultan II. Murat'ın da katıldığı büyük bir törenle açılmış.

Ergene köprüsü, Uzunköprü'nün köylerinden olan Yağmurca ve Eskiköy ile Yunanistan sınırları içerisinde bulunan Hasırcı arnavut köyündeki taş ocaklarından getirilen taşların kesilip Horasan harcıyla birbirine yapıştırılmasıyla inşa edildi. 1238 m. uzunluğunda ve 13.6 m. yüksekliğindeki köprünün kanat ve kemerlerinde aslan, fil, kartal, lale ve çeşitli geometrik kabartma motiflerle süslenmiştir.

Saravele, Bir yelkeni sarma eylemi...

Saravele,
Bir yelkeni sarma eylemi.

Glutamat, Uzakdoğu mutfağının geleneksel bir bileşeni...

Glutamat,
Uzakdoğu mutfağının geleneksel bir bileşeni.

Yasemin, Sofralık bir zeytin cinsi...

Yasemin,
İngilizce: jasmine,
Fransızca: jasmin,
Almanca: Jasmin,
Latince: Jasminum
Sofralık bir zeytin cinsi.

Zeytingiller (Oleaceae) familyasından, beyaz ya da sarı çiçekli çalı ya da tırmanıcı Jasminum cinsinin türlerine verilen ad. Beyaz yasemin (J.officinale) ve sarı yasemin (J.friticans) bilinen en yaygın türleridir. Sofralık bir zeytin türüdür.

Zeytin

Sevinç, neşe ...

Neşat,
Şetaret,
Bayram,
Şevk,
Sevinç,
Neşe,
Şenlik,
Şad,
Şen,

Etek uçları üst üste kapanan giysiler için kullanılan sözcük ...

Anvelop,
Zarf,
Wrap dress  yani tam çevirisiyle kapaklı/kruvaze elbise. 
Etek uçları üst üste kapanan giysiler için kullanılan sözcük.
Etek uçlarına doğru dökümlü genişleyen, üst üste kapanan (etek).
Elbise, bluz, etek ve ceketlerin iki yanının üst üste getirilerek kapatıldığı bir model.
Yaz, kış her sezon rahatlıkla giyilebilir. Her türlü kombini yapabildiğimiz bir elbise modeli. Bedeni olmayan ve rahat etmenizi sağlar. Kullanışlı bu elbiseyi Amerikalı moda tasarımcısı Diane Von Furstenberg’in 1972 yılında tasarladı. Zamanla popüler hale geldi.  Günlük şık, salaş ve sportif bir tarz oluşturmak için güzel modeller bulmak mümkün. 

Rulo, Dürülerek boru biçimi verilmiş deri ya da kağıt tomarı ...

Rulo,
Fransızca rouleau
Dürülerek boru biçimi verilmiş deri veya kâğıt tomar.
Boya işlerinde kullanılan emici özelliğe sahip sünger veya sentetik silindir.
Silindir biçiminde, içine değişik malzeme konularak hazırlanmış (köfte, pasta, dondurma).
Dürülerek boru biçimi verilmiş deri ya da kağıt tomarı.
Kıvrılıp boru haline getirilmiş kağıt, kumaş, deri, halı vb., tomar.

Evre, Safha ..

Faz,
Evre,
Safha,
Merhale,
Mertebe,
Aşama,

Bir olayda birbiri ardınca görülen, bir işte birbiri ardınca beliren, gelişen değişik durumların her biri, aşama, merhale, mertebe, safha.

İngilizce, phase
Fransızca, phase,
Arapça, Safha, (ﺻﻔﺤﻪ)

Değişim veya gelişme sürecindeki bir dönem.
Bir hastalık ya da sürecin geçtiği basamaklar veya değişik dönemler.
Bir olayın gelişmesinde birbiri ardınca görülen değişik durumlardan, dönemlerden her biri, evre, merhale.

Belirli aralıklarla yinelenen bir olayın veya dalga şeklinin bir bölümü.
Elektrik geriliminde evre.

Faz kelimesinin diğer anlamları;
Ayrışık (heterojen) bir sistemde fiziksel, kimyasal veya mekanik olarak ayrılabilir kısım.
Bir şeyin düz yüzü, görülen düz yüzeyi veya yüzeylerinden her biri.
Üzerine yazı yazılmış veya yazılmaya uygun sayfa
İnce, yassı ve düz tabaka, levha.
Etap,

Sığ, Derinliği az olan...

Sığ,
Derinliği az, dibi yüzeyine yakın olan (göl, deniz, akarsu vb.):      

Başka bir deyişle sığ kelimesi, ayrıntıya inemeyen, yeterli olmayan, yüzeyde kalan anlamındadır.

Arnavutluk'ta bir şehir ...

Berat,
Durres, Dhermi, 
Tiran (Başkent)
Elbasan, 
Kruja, Ksamil, 
İşkodra,
Gjirokaster,
Vlore, 
Orikum, Saranda

Tiran'da İskender Bey Heykeli, Ethem Bey Cami, Saat Kulesi, Hristiyan Ortodoks Diriliş Katedrali ve Milli Tarih Müzesi, Tiran'da gezilecek yerlerdir. Dajti Dağı mutlaka gezilmelidir.

Arnavutluk,
Arnavutça: Shqipëria, 
Arnavutluk Cumhuriyeti.
Karadağ, Kosova, Kuzey Makedonya ve Yunanistan ile komşudur.

Adriyatik Denizi ve güneybatıda İyonya Denizi'ne kıyısı bir Balkan ülkesidir. İyon Denizi ile Adriyatik Denizi arasındaki Otranto Boğazı vardır.

Arnavutluk, Osmanlı İmparatorluğu'nun Avrupa'daki çöküşünden sonra  ortaya çıkmıştır. 1912 yılında bağımsızlığını ilan etmiş. 1917-1920 arasında İtalyan himayesine girdi. 1944 yılında Enver Hoca ile Emek Partisi önderliğinde Arnavutluk Sosyalist Halk Cumhuriyeti kuruldu. 1991 yılında sosyalist yönetim sona erdi.

Dar yol, patika...

İrim,
Dar yol, patika.
Halk dilinde irim.

Esin, İçe doğmayla akla gelen yaratıcı duygu...

Esin,
İlham,
İçe doğmayla akla gelen yaratıcı duygu.
İçe doğmayla akla gelen yaratıcı duygu yada düşünce.
Etkilenme çağrışım veya içe doğmayla akla gelen yaratıcı duygu düşünce.
İçe doğan şey, ilham.

Esin kelimesi halk dilinde Sabah yeli, Sabah rüzgarı anlamında kullanılır.

Por, Çok taşlı, çakıllı toprak...

Por,
Çok taşlı, çakıllı toprak.
Çürük taş.
Bitek olmayan toprak, çorak toprak.

Por kelimesinin başka anlamları şunladır;
Halk dilinde, Por kelimesi;
Bozulmaya başlayan sulu yiyeceklerin üzerinde oluşan köpük, küf.


Burdur yöresinde kireçli topraklardan geçen suların yataklarında oluşan, karnabahar biçiminde kaya yığınına halk arasında Por denmektedir.

Tunceli yöresinde Por kelimesi, saç anlamında kullanılmaktadır.

Adana ve Osmaniye yöresinde ağaç gövde ve dallarındaki kireçsi maddeye Por deniliyor.

İtlaf, Öldürme, yok etme...

İtlaf,
Öldürme, yok etme.

Arapça, itlaf (ﺍﺗﻼﻒ) 
İtlaf, Arapça helak olmak, heder olmak anlamındaki telef kelimesinden türetilmiştir. 

Öldürme
Gereksiz yere harcama, israf,
Mahv ve harap etme, bozma.

Rükudet, Durgunluk, durulma.

Rükudet,
Durgunluk, durulma.

Rükudet,
Arapça, (ﺭﻛﻮﺩﺕ),
Arapça rukudet,
Durgunluk, sakinlik, rükud,

Elyaf, Lifler, teller ...

Elyaf,
Lifler,
Teller,

Arap olmayan Müslümanlara verilen ad...

Mevali,
Arapça: mevali,
Arapça, mevla, efendi, köle
Arap olmayan Müslümanlara verilen ad.
Arap olmayan müslüman halklar için kullanılan bir terimdir. 
İlk islami fetihlerin ardından kendi istekleriyle müslüman olan, çoğunluğunu doğuda İranlılar ve Türkler’ in, Kuzey Afrika ve Endülüs’ te Berberiler’ in, Mısır’ da Kıbtiler’in oluşturduğu gayri Arap müslümanları ifade etmek üzere kullanılmıştır.

Mevali' nin başka anlamları;
Azat edilmiş köleler, azatlılar,
Osmanlı Devleti' nde görev yapan yüksek dereceli ilim adamları.

Kadınların verev katlayarak başlarına bağladıkları kare biçiminde örtü..

Leçek,
Farsça, Leçek, (ﻟﭽﻚ)
Beyaz tülbentten baş örtüsüdür.
Kulakları kapatacak biçimde ensede bağlanan kalınca başörtüsü.
Çevre,
Çember,
Yazma,
Tülbent,
Yemeni,

Başörtüsü;
Alavura, Alvala,  
Tartma,
Dastar,


Eşarp,
Vala,
Başörtü,
Çarşaf,
Kadınların verev katlayarak başlarına bağladıkları kare biçiminde örtü.

BAŞÖRTÜSÜ, YEMENİ

Flama, Küçük bayrak...

Flama,
İtalyanca flemma.
Küçük bayrak.
İki veya üç köşeli, küçük boyutlu bayrak. 
Mızrak ucuna takılan küçük bayrak.
İşaret olarak veya çeşitli amaçlarla kullanılan küçük bayrak.
Mühendislerin, haritacıların kullandığı renkli belirtme sırığı.

Flamanın diğer bir anlamı, Alev demektir.

Tüberküloza karşı kullanılan ilaç...

Etionamit,
Ethionamide, 
Verem,
Tüberküloza karşı kullanılan ilaç.
Tüberküloz tedavisinde kullanılan ağızdan alınan bir antibiyotiktir. Ethionamide yan etki oranı yüksektir. Cüzzam tedavisi için önerilmemektedir.

İlacın yan etkileri;
Karaciğer  iltihabı, depresyon, mide bulantısı, ishal , karın ağrısı ve iştah kaybı yaratır. Önemli karaciğer problemleri olan kişilerde kullanılması uygun değildir. Önemli karaciğer problemleri olan kişilerde kullanılmamalıdır. Hamilelerin kullanılması istenmez. 

Ethionamide 1956 yılında keşfedildi. 1965 yılında Amerika Birleşik Devletleri' nde tıbbi ilaç olarak kullanımı onaylandı. Dünya Sağlık Örgütü, Temel İlaçlar Listesindedir.

Asrava, Budacı felsefede, iç organlardan durmaksızın yayılan yanılsamaya verilen ad...

Asrava,
Budacı felsefede, iç organlardan durmaksızın yayılan yanılsamaya verilen ad.

Burun hastalıklarıyla uğraşan tıp dalı.

Rinoloji,
Burun hastalıklarıyla uğraşan tıp dalı.

Efsanevi Kızılderili Şeflerinden biri ...

Geronimo,
Yerel dildeki adı, Goyathlay, 
Gokhlayeh (Esneyen adam).
D. 16 Haziran 1829 Gila River New Mexico
Ö. 17 Şubat 1909 Oklahoma
Gila River, New Mexico
Geronimo veya diğer adıyla Goyathlay 1829 yılında doğmuş. 1909 yılında bir savaş mahkumu olarak  da öldü.
Amerika'da Beyaz Adam’a karşı mücadele eden son Kızılderili savaş önderi olarak tanınır.  Meksika ve A.B.D. güçlerine karşı az sayıda adamı ile verdiği uzun süreli mücadelesi sayesinde adını bütün dünyaya duyurmuştur.

Geronimo, 1909 yılının Şubat ayında, attan düşerek yaralanan  savaşçı, 17 Şubat 1909 tarihinde, tutuklu bulunduğu Fort Sill hapishanesinde, zatürre nedeniyle hayatını kaybetti. Aynı kalede bulunan Apaçi Esir Mezarlığına gömüldü.

Ölümünden sonra Geronimo’nun hayatını anlatan bir çok sinema filmi çekildi. ABD'de yeni kurulan üç kasabaya adı verildi. Anlatılanlara göre Geronimo, beyaz olan herkese karşı nefret duymuş ve elinden geldiği kadar beyaz öldürmeye çalışmıştı. Onun bu intikam ateşi Apaçiler arasında bir üne sahip olmasını sağlamıştı. Arizona ve New Mexico’da yaşayan beyaz yerleşimcilere suratındaki agresif ifadesi ve vücudundaki Apaçi kanından dolayı hep korku saçacaktı. 

Efsanevi Kızılderili Şefleri;
Geronimo.
Lakota lideri: Gall,  
Makhpiya-Luta (Kızıl Bulut
Hin-Mah-Too-Yah-Lat-Kekt (Oregon’ da doğan Genç Joseph, Şef Joseph)
Tashunca-Uitco (Çılgın At - Amerikan Atı) 
 
John Ross 1828 yılından 1866 yılındaki ölümüne kadar sekiz Cherokee kabilesinden birinin şefliğini yapmıştır. 
Pontiac
Sequoyah, George Guess, Sogwali
Tecumseh (Shawnee şefi Tecumseh 1813 yılında savaşta öldürüldü)

Tatanka İyotake, Oturan Boğa; Dakota Siyularının baş şefi olan Oturan Boğa, korkusuz, kararlı ve Siyah Tepelerdeki beyaz madencileri bile affetmeyen acımasız biridir. Sitting Bull (Oturan Boğa) ve oğlu Crow Foot (Karga Ayak) polisler tarafından kurşunlanarak öldürüldüler. Kuzey Dakota’daki Fort Yates mezarlığında yatıyor. 

Çinçar, Artvin yöresinde, ısırgan otu ile yapılan çorbaya verilen ad ...

Çinçar,
Isırgan otu çorbası.
Artvin yöresinde ısırgan otu ile yapılan bu çorbaya çinçar denir. Yörenin daha çok sahil ve sahile yakın yerlerinde yaygındır.

Çorbanın yapılışı;
Isırgan otları, yani Çinçarlar toplanır. Daha sonra ayıklanarak yıkanır ve doğranır. Suda haşlanır. 


Bir yumurta, peynir ve birazda un ile karıştırılarak haşlama tenceresine ilave edilerek güzelce karıştırılır.   Ayrıca bir tavada tere yağı, yumurta kızartılarak ilave edilebilir. Bu çorbaya istenirse bulgur da katılarak yapılabilir.

Artvin yöresinde haşlanıp güneşte kurutulmuş buğday tanesine gendima, denir.

Tuak, Endonezya’ya özgü, palmiyeden elde edilen bir içki...

Tuak,
Endonezya’ya özgü, palmiyeden elde edilen bir içki.
Tuak palmiye bira, palmiye ağacı sap demlenmiş bir sabunlu ve oldukça hafif iksiridir. Tuak tür palmiye bir dizi herhangi bir çiçek tomurcuğu özünden fermantasyon ile üretilir. Oldukça yaygın olan ağaçlar nedeniyle Bali, punyan Nyuh denilen hindistan cevizi ağacı, en sık kullanılır.

Ülser, Süreğen deri ya da mukoza yarası...


Ülser,
Karha, 
Ulkus,
Ekele,
Fransızca, ulcère
İngilizce, ulcer, ulcus
Latince,  ulcus
Halk dilinde, ekele
Yara.
Süreğen deri ya da mukoza yarası.
Süreğen, müzmin, kronik.

Ülser,
Sindirim sistemi kanalında, özellikle mide mukozasında (iç çeperde) meydana gelen yara.
Tıp Sindirim organlarında ve özellikle mide ile onikiparmak bağırsağında görülen yara, karha.
Deri veya mukozada, yüzeyel nekroz ve doku kaybı sonucu dokunun bazal zarı da dahil epitelinde oluşan, yerel doku kaybıyla belirgin, yangı ve kanserlere bağlı olarak oluşan açık yara, ulkus, karha, ekele.

Deri veya mukoza üzerinde gelişerek altındaki dokuları da etkileyen açık yara, ulkus.

Anatomide dış deri Ektoderm denir.

Bir şeyin içine başka bir şey karıştırma, katıştırma ...

Tağşiş,
Arapça, tağşiş (ﺗﻐﺸﻴﺶ) 
İng. dabasement, adulteration
Bir şeyin içine başka bir madde karıştırma, katıştırma.
Arapça ğişş, hile yapmak, aldatmak kelimesinden tağşiş kelimesi üretilmiş.
Herhangi bir gıdanın veya malzemenin özelliklerini bozacak bir şeyle karıştırılması, hile.

Bir şeyin içine başka bir şey karıştırma. 
Saflığını bozma.
Tağşiş etmek, Karıştırıp bozmak,
Ayarını düşürmek.

Yalan söyleme hastalığı ...

Mitomani, 
Yalan söyleme hastalığı.

Yalan:
Kıtır,
Kizb,
Kaşkariko,
Hilaf,
Uydurma.
Şorolop.
Yalancı kimse.
Doğru olmayan, gerçeğe uymayan söz.

Hafıza kaybı ...

Amnezi,
Fransızca: amnesie.
İngilizce: amnesia.
Bellek yitimi.
Hafıza kaybı.
Belleğin kısa bir süre durup işlememesi.
Belleğin (hafızanın) rahatsız olması, bozukluğa uğraması durumu.
Hafızanın kısmen veya tamamen kaybolması.
Hafıza kaybı, erken bunama, ihtiyarlık bunaması, histeri, beynin zedelenmesi gibi hallerde meydana gelir. Hafıza kaybı kısmi veya genel olabilir. Hasta, belli bir olaydan öncekini, yahut sonrakini hiç hatırlamaz. Tamamen hafızasını kaybeder.
Adli tıp açısından hafızanın yitirilmesi, eski olayların anımsanamaması, hafıza kaybı.
Büyük sarsıntı, humma yüzünden belleğin bozulması veya kaybolması biçiminde beliren ruh hastalığı. 

Geçmişi hatırlayamamayla ortaya çıkan klinik tablo.
Geçmişi hatırlayamama, bellek kaybı, unutkanlık. 
Hafıza kaybı, erken bunama, ihtiyarlık bunaması, histeri, beynin zedelenmesi gibi hallerde meydana gelir. 

1963 Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan, "Üç Kırmızı Güvercin", "Profil" gibi yapıtları dilimize çevrilen Yunan şairi ...

Yorgo Seferis,
Yorgos Seferis
Γιώργος Σεφέρης,
D. 19 Şubat 1900, Urla, Osmanlı İmparatorluğu – 
Ö. 20 Eylül 1971, Atina, Yunanistan
XX. yüzyılın önemli Yunan şairlerindendir.
İzmir, Urla'da 19 şubat 1900 yılında doğdu. 1914 yılında ailesiyle beraber Atina'ya taşındı. Çalışmalarını 1918 - 1925 arası Paris Sorbonne'da sürdürdü. 

1963 yılında Helenistik dünya kültüründen esinlendiği, seçkin lirik yazıları için Nobel ödülünü aldı.
1931 yılında ilk kitabı, Kıtalar yayımlanmıştır. 
1932 yılında ikinci kitabı Sarnıç yayımlanmış ve simgeci anlatımını geliştirmiştir. Sarnıç kitabıyla ünlenmiş ve çağdaş şiir alanında kendine yer edinmiştir.
1945-1955 yılları arasında yazdığı Seyir Defteri, Ardıç Kuşu, anılarını yazdığı Üç Kırmızı Güvercin kitapları yayımlanır. 

1963 Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan, Üç Kırmızı Güvercin, Profil gibi yapıtları dilimize çevrilmiştir.
Yorgo Seferis İlk Türk Nobel Ödülü alan şairdir.

Nirbac, Osmanlı mutfağına özgü, havuç ve koyun etiyle yapılan bir tür kalye ...

Nirbac,
Osmanlı mutfağına özgü, havuç ve koyun etiyle yapılan bir tür kalye.
Kuzu budu ve havuçlu, kişniş, tarçın, zencefil, damla sakızı ve nar ekşisi ile tatlandırılmış tencere yemeği.

Kendisinden nefret edilen kimseler için kullanılan bir sövgü sözü ...

Yezit,
Yezid,
Kendisinden nefret edilen kimseler için kullanılan bir sövgü sözü.

Yezid,
Hicri, 26-64 yılları arasında, Hz. Muaviye'nin oğlu ve Emeviye Devletinin ikinci halifesidir. 
Şam'da doğdu. Ebu Sufyan'ın torunudur. Zamanında Kerbela hadise-i elimesi meydana geldi.   

Arapça bir kelimedir. 
Yezit, yezid, (ﻳﺰﻳﺪ). 
Yezіd adından, zalimliğiyle bilinen ikinci Emevi halifesi anlaşılır. Yezіd, Ebu Süfyan’ın isminden gelmektedir. Çok kızılan, hain ve gaddar kimseler için sövge sözcüğü olarak kullanılır.

Nefret edilen kimseler için kullanılan bir sözdür.

Ptah, Eski Mısır inanışında evreni ve her şeyi yaratan tanrı ...

Ptah,
Eski Mısır inanışında evreni ve her şeyi yaratan tanrı.

Spazm, Kasların istemsiz kasılması...

Spazm,
Fransızca, spasme,
İngilizce,  spasm 
Latince, spasm
Kasınç,
Özellikle kalp, mide, bağırsak ve kasların elde olmadan kasılması,   
Bir kasın istek dışında birdenbire ve şiddetle kasılması. 
Kas veya kas grubunda istem dışı ani olarak gelişen ani kas kasılması, spazmus. 
Genellikle iskelet kaslarında ve düz kaslarda oluşan kas veya kas gruplarının istemsiz kasılması, 
Kas veya kas grubunun aniden gelişen istem dışı kasılması.
Gevşeme, 
Kramp, 
Aktin,
Kasların istemsiz kasılması.

Akali, Hindistan'da yaygın Sih dininin ordularındaki intihar mangası üyelerine verilen ad...

Akali,
Hindistan'da yaygın Sih dininin ordularındaki intihar mangası üyelerine verilen ad.

Hayvanları bağlamaya yarayan kalın ip ya da zincir...

Örük,
Örk,
Örken,
Yular,
Hayvanları bağlamaya yarayan kalın ip ya da zincir.

Popüler Yayınlar

İzleyiciler

BULMACA ANSİKLOPEDİSİ