Eski Mısır'da insanoğlunun hayati dayanağı olan üretici güç ...

Ka,
(soul, spirit).
Eski Mısır'da insanoğlunun hayati dayanağı olan üretici güç.
Eski Mısır inanışında insan ruhu.

Ka, Ruh ya da ruhu (insan) anlamına gelir.
Mısırlılar bir kişinin ruhunun birçok yerinde olduğuna inanıyordu.
Tüm insanlar ve onların ruhlarının parçaları Khnum adlı koç başlı tanrı tarafından çamurdan yapılan bir heykel olarak betimlendi. Bu parçaların her birine ka denirdi.
Yani ruh, insan ruhu, ka.


Kişi öldüğü zaman Ka, cesedi bırakır. Ölümden sonra vücutta yaşayan görünmez bir ikiz kişilik vardı. Ka geri döndüğünde cesedin çürümesinin önlenmesi gerekirdi. Bu inanışla mumyalama başladı. İnsan için gerekli evdeki ihtiyacı karşılanırdı. Yemek ve içki gibi erzaklar mezar girişinde olurdu. Gökyüzüne ulaşan iki kol, Mısır dilinde ka, insan ruhu için bir işarettir.

Hz. Muhammed'in düşmanlarından saklandığı mağaranın adı ...

Sevr,
Sevr Mağarası.
Hz. Muhammed'in düşmanlarından saklandığı mağaranın adı. Hz. Muhammed'in Mekke'den Medine'ye hicreti sırasında Hz. Ebu Bekir ile birlikte müşriklerden gizlendikleri ve üç gün süreyle kaldıkları mağara. 
Sevr Mağarası, Mekke'nin 5 km. güneyinde bulunan 739 m. yükseklikte bir bir dağın zirvesindedir. 

Hazreti Muhammed' in Mekke'den kuzeyde bulunan Medine'ye hicreti esnasında Hazreti Ebu Bekir ile saklandığı mağaranın ve dağın adı Sevr'dir. Bu mağaranın önemi o dönemde hicreti önlemek için puta tapanlar bir iz takipçisi kılavuz ile izlerini sürerler. Kılavuz kayadan yontma bu Mağarayı bulur, ancak mağaranın girişinde bir güvercin yuvası ve yeni yumurtlamış iki güvercin ile mağaranın ağzının da örümcek ağı ile kapatıldığını görerek geri dönerler. Bu mücize ile Hicret önlenememiş olur.

Tesadüf bu ya bir yer daha vardır Sevr adlı. I. Dünya Savaşı sonrasında İtilaf Devletleri ile Osmanlı İmparatorluğunun 1920 yılında çöküşünün imzalandığı, Başkent Paris'in 3 km batısında bulunan Sevr banliyösüdür. Fransa'daki Sevr'de bulunan seramik müzesinde anlaşma imzalanmış ve 433 madde ile ülke Osmanlı tarafından sıfırlanmıştır. Ancak Türk Kurtuluş Savaşı devam etmekteydi ve savaşın galibi yeni Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu M.Kemal Atatürk ve 1923 yılında Lozan'da anlaşmayı imzalayan İsmet İnönü' dür. Lozan Antlaşması ile İtilaf devletlerinin Osmanlıyı bitiren Sevr Antlaşmasının geçerliliği kaybolmuştur.

Müşrik:
Eski dilde Allah'a ortak kabul eden, şirk işleyen kişi demektir. 
Allah' tan başkasına ibadet eden kimse.

Bosna yemek kültüründe bir çeşit baklavaya verilen ad ...

Sevdican,
Bir çeşit Baklava.
Bir çeşit Boşnak tatlısıdır.
Bosna yemek kültürü hamur işi, et ve sebze ağırlıklıdır. Bir fırın tepsisinin tabanına iki kat yufka döşenir. Bu yufka baklava yufkası olmalı. Bunun üzerine pandispanya hamuru dökülür. Bol yumurtalı bu için üzerine, yine iki kat baklava yufkası döşenir. 
Önceden kızdırılmış fırında pişirilir. Daha sonra şerbeti katılır ve emmesi beklenir. Afiyetle yenir.

Önemli Boşnak Yemekleri ;
Bamja (Bamya), Saraybosna'nın en önemli sebze yemeğidir.
Bey Çorbası-Begova Çorbası:
Tavuk, havuç, maydanoz, limon suyu, biber ve tuz ile yapılır.

Breskvica, Şeftali benzeri kurabiye.
Bosanski Lona, Büyük büyük doğranmış et ve sebze yemeği.
Cevabi (Izgara köfte).
Şis Cevap (Şiş Köfte): Cevabi yemeğinin şişte yapılmış halidir.

Duvec, Sebze yahnisi.
Filovana Paprika, Biber Dolması, Dolmalık biber, pirinç, kıyma ve acı biberle yapılan dolma.
Itruke, Çörek.
İşkembe Çorbası,

Kacamak, Mısır ve patates ile yapılan bir sebze yemeği.
Kalja, Karnabahar ve et yemeği.
Klepe, İtalyan Ravolisine benzer yemek.
Livno Peyniri, Sarı bir peynir türü.
Pavlaka(bir peynir çeşidi), Piryan, Piruhi,
Pita, İçi peynirli, ıspanaklı, patatesli, pırasalı, bal kabaklı bir börek türüdür.
Pleskavitsa(köfte), Reşediye, 

Sitni, Soğan Dolma.
Teletina, Tarhana.
Yuha - Çorba.

Önemli tatlıları:
Sevdican, (Bir çeşit baklava)

Rujisa-Gül Tatlısı,
Sampita bir hamur tatlısı.
Sarma, Reşediye,

Şekerpare-Hurmacık .
Hurmasica, 

Hurma tatlısı, Kalbura bastıya da benzer.


Sarı altın üzerine yeşil altınla yapılan süsleme ...

Zerenderzer,
Zerender-zer,
Tezhipte kullanılan bir tekniktir.
Sarı altın üzerine yeşil altınla yapılan süsleme.
Zer, farsça altın anlamında olup bu kökten türetilmiştir.
İki veya tek renk altının mat ve parlak şekillerinin kullanıldığı klasik tezhip tekniğine zerenderzer denir.

Zerendud;
Ezilmiş varak altının zer mürekkep haline getirilmesiyle beyaz veya renkli bir kağıda fırça ile sürülerek hazırlanan eserlere denir.
Zer-ender-zer sözcüğü altın içinde altın anlamındadır. Altını parlak ve mat tonda kullanmak yoluyla yapılan süsleme ve bezemelere denir. Desen zemininde mat, sap ve yapraklarda parlatılmış altın tercih edilir. Zerenderzerlerde sarı ve yeşil iki renkli altın kullanılır. Bazende aynı renk altının farklı tonları kullanılarak zerenderzerler yapılabilir. Sulu altın denilen zermürekkep ile de süsleme ve bezeme sanatı icra edilir.

Ejderha takımyıldızının en parlak yıldızı ...

Eltanin,

(Gama Ejderha), 

Ejderha takımyıldızının en parlak yıldızı.
Ejderha'nın en parlak yıldızıdır.
Ejderha (
Draco) takımyıldızı.
Farsça, büyük yılan anlamında Ejderha.
Eski dilde ejderha Tinin. 

Arapça: tinnin kelimesi ejderha anlamındadır.
Eskiden Suban kelimesi büyük yılan, ejderha anlamındadır.
Kuzey gök kutbuna yakın bir takımyıldızdır. 

Grek mitolojisine göre Ejderha, evrenin ilk tanrıları olan Titanlardan birisidir. 

Titanlar ile Olimpus tanrıları arasındaki savaşta, bilgelik tanrıçası Athena ejderhayı kuyruğundan yakalayıp göğe fırlatır. Kuzey kutbuna yakın bir yere düşen ejderha orada donup kalır. Rivayet böyledir. Bundan sonra bu takım yıldızına Ejderha takımyıldızı denmektedir. Diğer bir ifade ile Draco' dur.

Gökyüzünde bulunan büyük ve küçük kepçe takımyıldızlarının arasında bulunur. Tüm yıl boyunca batmaz. Circumpolar (Batmayan yıldız) takımyıldızlardandır. Bu takımyıldızında bulunan yıldızlar şunlardır. Ejderha takımyıldızının başını dikdörtgen şeklinde yıldızlar oluşturur. En parlak olanı, Etamin yıldızıdır. Diğerleri ise Eltanin, Resül tinnindir. Diğer baş kısmında bulunan Rastaban ve kuyruk kısmında bulunan Thuban yıldızları parlak olmayan sönük yıldızlardır.

Sınır boyu ...

Serhat,
Farsça: serhad.
Sınır.
Hudut.
Uç.
Arapça: hadd.
Sınır boyu.
Eski dilde sınır boyu serhad.

Farsça sınır kalesi, hudut anlamında Derbend sözcüğü kullanılmıştır.
Serhadlü, Osmanlı Devleti’nde sınır boyundaki kalelerde görevli asker, uç eri anlamındadır.

Şiir ve öykülerinin yanısıra, “Acı Tütün”, “Viran Dağlar” gibi romanlarıyla da tanınmış yazarımız...

Necati Cumalı,
(1921 - 2001)
Avukat, Şair, Yazar.

Yunanistan'ın Manasdır eyaletinin, (Florina) Cuma kazasında 1921 yılında doğmuş ve 1923 yılında ailesi ile birlikte Türkiye'ye göç ederek İzmir'in Urla ilçesine yerleşmiştir. Lise öğrenimini İzmir'de yüksek öğrenimini, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde görmüştür. 

1941 yılında Avukat olmuş ve Ankara'da çeşitli kamu kuruluşlarında (TMO, DGS) görev yapmıştır. 
İzmir' de avukatlık ve memurluk yapmıştır.
Ulus gazetesi, Varlık ve Ülkü gibi dergilerde yazmıştır. Türkiye'nin Paris Büyükelçiliği Basın Ataşeliği'nde de çalışmıştır. İstanbul Radyosunda görev yapmış ve sonraki yıllarda roman ve oyun yazarlığı yaparak hayatını kazanmıştır. Ankara'da Cahit Sıtkı Tarancı ile aynı evi paylaştığı biliniyor. 1949 yılında sahnelenen Boş Beşik adlı oyunu ile sanat dünyasında parlamıştır. 2001 yılında karaciğer kanserinden İstanbul'da hayata veda etmiştir.

Eserleri;
Kızılçullu Yolu (1943, ilk kitabı).
Acı Tütün (1974), 
Adı Vasfiye, Aşk Duvarı, Ay Büyürken Uyuyamam.
Boş Beşik (1949), Bakanı Bekliyoruz, 
Değişik Gözle, Derya Gülü, Devetabanı (1992), Dün Neredeydiniz (1983),
Ezik Otlar, 
Gömü, 
İş Karar Vermekte (1977)
Masalar, Mine (1959)
Nalınlar (1962)
Kaynana Ciğeri (1969), Kristof Kolomb'un Yumurtası (1973)
Susuz Yaz (1962 ),
Tehlikeli Güvercin, Tutku (1984), Tütün Zamanı (Zeliş) (1959)
Uç Minik Serçem (1990), Uzun Bir Gece (1986) 
Vatan Diye Diye (1990), Viran Dağlar, Vur Emri (1969)
Yağmurlar ve Topraklar (1973), Yalnız Kadın, Yaralı Geyik (1981), Yürüyen Geceyi Dinle, 
Zorla İspanyol,

Ay Büyürken Uyuyamam
Kente İnen Kaplanlar
Güzel Aydınlık
Güneş Çizgisi
Tütün Zamanı (Zeliş)
Yağmurlar ve Topraklar
Aşk da Gezer
Ceylan Ağıdı
Aç Güneş.

Aldığı Ödüller;
Sait Faik Hikaye Armağanı-1957 Değişik Gözle,
Türk Dili Kurumu Şiir Ödülü-1969 Yağmurlu Deniz,
Yeditepe Şiir Ödülü-1984 Bütün Şiirleri I,

At ya da deve yavrusu ...

Taylak.  
Halk dilinde taylak denir.  
At veya Deve yavrusu.  
Yeni doğmuş at yavrusu.   
Biniye gelmiş iki yaşında at yavrusu.   
Bir yaşında at yavrusu.   
Dört yaşında at.   
Binilmeye alıştırılmamış at.   
Çok güçlü ve iri hayvan.   
Deve yavrusu.   
Üç ya da dört aylık tavşan yavrusu.  
Henüz yük vurulmamış genç deve.    

Esasen Deve yavrusuna,  köşek denir. 
Köşek 1 yaşına kadar olan yavrudur.      
Kürük kelimesi de bazı yörelerde kullanılır. 
Ayrıca deve yavrusu anlamında şütürpeçe denir. Başkaca Deve yavrusuna, Buduk, Çal, Dorum,  Köşek, Potuk, Potlak, Torok gibi adlarda yörelere göre verilmektedir.   Üç yaşına kadar olan at yavrusuna Tay denir. Vezirköprü-Samsun yöresinde Taya Tilak adı verilir. Bir yaşına kadar olan yavru atlara kulun denir.    

Ayrıca halk dilinde bazı yörelerde Ergenlik çağına girmiş kızlar için de Taylak kelimesi kullanılır. Ayrıca yaramaz çocuklara da taylak denir.

Demagoji, laf canbazlığı ...

Mugalata,
Eski dilde Mugalata.
Arapça: 
Mugalata.
Yanıltmaca.
Laf cambazlığı,

Demagoji,
Fransızca: demagogie.
Eski dilde: mugalata.
Safsata.

Hatalı ve yanlış söz.
Bir toplumun veya bireylerinin duygularını okşayarak, coşturarak, gerçek dışı sözler yani yalan söyleyerek, onları kazanmak için yürütülen faaliyete Demagoji yapmak denir.
Arapça Galat kelimesinden türetilmiştir. Karşısındakini yanıltmak için söz söylemek anlamındadır.
Doğruya benzer yanlış sözler.

Ufunet...

Yangı, 
Kötü koku.  
Ufunet,  
Arapça: ufunet.
Kokuşmadan doğan kötü koku.
Çürümeden doğan kötü koku. 

Pis koku.  
Çoraklık,
Sası.   
İltihab.  
İrin Cerahat.     
Her hangi bir maddenin çürümesinden hasıl olan pis koku, çürük kokusu.  
Kokuşmadan doğan kötü koku.  
Çürümeden doğan kötü koku  
Çıban veya yaranın çürüyüp fena kokması.  
Sıkıntı veren manevi ağırlık.

Küçük bir eğreltiotu cinsi ...

Gazeldili,
Geyikdili, (Puci nena).
Danadili,
Karkaz ayağı,
Çıbarca, (Bir çeşit Eğrelti otu).
Kartal eğreltisi,
Venüs saçı,
Erkek eğreltiotu, (tıpta kullanılır).
Kaya eğreltisi.

Eğrelti otu, Pteridium.
Süs bitkisi olarak yetiştirilir. Ayrıca gübre olarak kullanılır. Eğreltiotunun yaprakları çok parçalı ve ince uzundur. 
Tenya eğrelti otu, Kene otu, Kurt eğreltisi gibi çeşitleri de vardır.
Erkek eğreltiotu (Driopterix filix mas) türü iri yeşil demetler halinde bulunur. Gövdesiz, kökten çıkan 10-15 adet yelpaze şeklinde yaprakları vardır. Eğrelti otları killi, silisli ve humuslu toprakları sever. Boyu 60-120 cm arasında değişir. Sporlarla çoğalır. Kökü kalındır. Bazı hastalıkların tedavisinde kullanılır.

Eski Yunan mimarlığında müzik ve tiyatro gösterilerinin sunulduğu yapı ...

Odeon,
Eski Yunan mimarlığında müzik ve tiyatro gösterilerinin sunulduğu yapı.
Antik mimarlıkta içinde müzik dinlemek, resmi toplantılar yapmak için kullanılan küçük tiyatro biçimindeki yapıdır. Yunan uygarlığının ilk şehirleri, yöneticilerin oturduğu Akropol adı verilen ve yüksek bir tepeye kurulmuş, etrafı kalın ve yüksek surlarla çevrilmiş yapıların bulunduğu şehirlerdir.

Bu şehirler bir birini paralel ve dik kesen caddelerden oluşan ızgara planına sahiptir. İçerisinde spor karşılaşmalarının yapıldığı Stadium vardır.

Gençlerin düşünsel ve bedensel yönden eğitildikleri, öğrenim gördükleri ve spor yaptıkları Gymnasium salonları, Odeon adı verilen konser salonları, Bulevterion adı verilen meclis toplantı salonu, agora adı verilen pazar yerleri ile Nimfeum denilen heykellerle bezenmiş nişli anıtsal çeşmelerden oluşmuş şehirlerdir. Anadolu’da kurulan kentler. Efes, Milet, Priene, Bergama, Didim ve Assos olmuştur. Şehirlerde Tanrının evi olan tapınaklarda inşaa edilmiştir. Anadolu’da, bu tapınaklara Assos’taki Athena tapınağı örnek gösterilebilir.

Değerli taşlar içinde en uzun tarihi olan ve şimdi İngiltere tacında yer alan ünlü elmas ...

Kuhinur,
Koh-i-Noor Elması,
Küh-i Nur, 
Değerli taşlar içinde en uzun tarihi olan ve şimdi İngiltere tacında yer alan ünlü elmas.
Hindistan'da bulunan 191 karatlık dünyanın en büyük elması kuhinur'dur. Farsça ışık dağı anlamına gelen, bugün İngiltere Krallık hazinesinde bulunan bu elmas uçuk pembe renklidir. 1937 yılında kraliçenin tacına takılmıştır. Bu elmastan biraz daha az değerli denizin ışığı anlamında Derya-i Nur elması ise, yaklaşık 185 kırat ağırlığında ve yassıdır. Bugün İran Hazine odasında sergilenmektedir. 


Başka ünlü elmaslar ise şunlardır.;
Kuhi Nur, 
191 karat
Güney Yıldızı elması, 
128 karat.
De Beers Milenyum Yıldızı,
Golden Jubilee,
Jonker Pırlantası,
The Dresden Green Diamond (Dresden Yeşil Elması).
Regent,
Tiffany,
The Centenary Diamond (Yüzüncü yıl Elması).
The Cullinan Diamond (Cullian Elması).
The Orloff Diamond (Orlov Elması).
Umut Elması,
Kaşıkçı Elması, 86 karat, olup dünyanın en değerli 22 elmasından birisidir.

Kars'ın Digor ilçesinde VII.yüzyıldan kalma bir katedral ...

Mren,
Mren Katedrali,
Mren Kilisesi,
Müren Kilisesi.
Kars'ın Digor ilçesinde bulunur.
Mren, aşağı Arpaçay’ın sağ kıyısında yer alan bir köydür.
Mren adının Urartu lehçesinde kale anlamı taşıdığı biliniyor. 
Tarihçilere göre Pakraduni hanedanlığının prenslerine yazlık mesire yeri olarak kullanılmak üzere 619 yılında Davit Saaruni tarafından yaptırılmıştır.

Ermenistan’ın en eski Hıristiyan mabedi olarak bilinen bu kilise Arpaçay yöresindedir. Eski adıyla Tekor olarak bilinen Digor ilçesindeki Degor (Tekor) kilisesinin ardından Mren Katedrali bu bölgenin en eski tarihi yapısıdır.

Kars-Iğdır karayolunun güneyinde bulunur. Kiliseye ulaşım zorlukla yapılmaktadır. Kars’a 42 km. uzaklıktaki Digor İlçesindedir. Eskiden bağlarının bolluğu nedeniyle Karabağ adı şle anılan köyde bulunan Katedral, çorak ve ıssız bir bölgededir. Ermeni kilisesinin bir kısmı 2008 yılında yıkılmış. Kubbeyi taşıyan payandalar zarar görmüştür. Mren Katedrali, 2014 yılında korunmaya alınmıştır.

Eskiden Polonya' ya verilen ad ...

Lehistan,
Polonya,
Eskiden Polonya' ya verilen ad.
Lehistan Osmanlıların bugünkü Polonya'ya verdiği isim. 
Lechia isimini Polonyalılar da kendileri için kullanıyorlar. 
Polonya için Leh sözcüğü halen kullanılmaktadır. 
Ticaretle uğraşan Litvanlar, M.Ö 3000 yıllarında gelerek Baltık kıyısına yerleştiler. 

 M.S 1025 tarihinde Dük I. Boleslaw kral oldu . 1569 yılına kadar Lehistan olarak varlığını sürdürdü. 1569 yılından sonra ise Lehistan ve Litvanya ülkeleri resmen tek bayrak altında birleşerek Lehistan-Litvanya Birliği'ni kurmuşlardır.

II. Dünya Savaşından sonra ülkenin resmi ismi Polska oldu. Polonya Cumhuriyeti Doğu Avrupa’nın en geniş ve en kalabalık ülkesi olup batısında Almanya, güneyinde Çek Cumhuriyeti, doğusunda Rusya, kuzeyinde Baltık Denizi yer alır.


Odra ve Vistula ülkenin önemli nehirleridir. Güneybatıda Karkonsze Dağları ve güneyde Karpat Dağları yüzey şekilleri açısından önemli olup en yüksek noktası 2503 m yüksekliğindeki Rysy Tepesi olan Tatra Dağlarıdır. Polonyalılar Islav ırkındandır. Polonya halkının büyük bir bölümü katoliktir. Hıristiyan aleminin bugünkü lideri olan Papa John Paul II, Polonyalıdır. Para birimi, Zloty olup, 1 zloty 100 Groszy eşittir.

Başkent; Varşova (Warsaw, Warszawa).
Önemli şehirleri; Lodz, Krakow, Poznan, Gdansk, Katowice (Kattowitz), Lublin, Wraclow.

İrtikap, Yiyicilik, rüşvet alma ...

İrtikap,
(İrtikab).
Suç işleme.
Bir işe girişmek.

Kötü bir iş işlemek.
Bir makamı alet ederek, hakkı olmayan para veya malı hile ile almak. 

Rüşvet almak gibi çirkin bir şey yapmak.
Rüşvet alma.
Yiyicilik.
Rüşvet (İng. bribe).
Rişvet (Osmanlıca).
Orunç,

Yaptırılmak istenen bir işte yasa dışı kolaylık ve çabukluk sağlanması için bir kimseye mal veya para olarak sağlanan çıkar.
Bir işin yasa dışı olarak daha kolay ve çabuk yapılması için o işte görevli kişiye sağlanan ayni veya parasal çıkar.
Kötü iş yapma, kötülük etme.
Yalan söyleme, hile yapma.

Bir Osmanlı atasözü vardır ki çok güzel anlatmıştır aşağıda kişinin irtikap ile alakasını ;
Devlet-i Osmanı Ahalide Terfiyi Temayüz İlim İrfan İle Olmaz,
Ya Olacak Kuvvetli İltimas,
Ya Olacak Madeni Has,
Ya da Olacak Ten ile Temas.

Zaten Eski Başbakan'larımızdan ve merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal da gerçeği çok güzel ifade etmiştir. "Benim memurum işini bilir" diyerek. Nede olsa serde Osmanlılık var.
Hatta o kadar normal ki rüşvetin belgesi olmaz, denir. Türk Ceza Kanunu rüşvet alma ve rüşvet vermeyi suç sayar.

Yayın ...

Neşriyat,
Arapça: Neşriyat
Yayın,
Gazete, kitap, radyo ve sair vasıtalarla neşrolunmuş, yayılmış şeyler.
Basılıp satışa çıkarılan kitap, gazete vb., neşriyat.

Radyo ve televizyon aracılığıyla halka sunulan, duyurulan, iletilen eser, program, neşriyat.
Yazın.
Yazım,
İng. edition, publication.
Basılıp ortalığa sürülen kitap, gazete ve dergi gibi okunan şeylerle radyo ya da televizyon ile her yana yayılıp dinlenen ya da her yerde seyredilen şeyler. 

Arapça Menşure, Eski dilde dağıtılmış, yayılmış, neşrolunmuş anlamında kullanılmıştır.

İster istemez hemen ilk aklıma muzır neşriyat (halk ağzıyla muzur neşriyat) gelir ki bunun anlamı kanun hükümleri ile açıklanmış olup zararlı yayın demektir. Genel olarak cinsel içerikli, ayıp yayınlar için her zaman muzır neşriyat olarak bilinmiştir. Yani kanunla torbaya, poşete giren yayınlar muzur neşriyat olmuştur. 21.06.1927 tarihinde kabul edilen 1117 nolu kanun, 06.03.1986 tarih ve 3266 sayılı Kanun ile yürürlükten kaldırılmış veya değiştirilmiş olup kanun hükümlerinin ilk maddesi şöyledir.

Türk Ceza Kanununun 426, 427 ve 428 inci maddelerinde zikredilen müstehcen ve hayasızca neşriyat haricinde olup on sekiz yaşına kadar küçüklerin maneviyatı üzerine muzır tesir ika edeceği anlaşılan kitap, mecmua ve mevkut risaleler, resim ve levhalar aşağıdaki maddelerde gösterilen esaslar dairesinde tahdidata tabi tutulur. Ecnebi memleketlerinden ithal edilen bu kabil mecmualar ve eserler de bu kanunun ahkamına tabidir.

Başka bir değerlendirmede ise neşriyat denildiği zaman dini içerikli yayınlar ilk akla gelendir. Yayınlanmış bir kitap, dergi, gazete, televizyon, için neşriyat kelimesi pek az kullanılmaktadır. Ama içeriği inanç ve dini konular olan basılı yayınlar için hem vasfını hem de ruhani değerini artırmak, kutsallık katmak amacıyla arapça bir kelime olan neşriyat kelimesi kullanılarak daha çok etki yaratılır.

Sürekli güneş gören yer ...

Mişrak,
Güneş gören yer.
Daima güneş gören yer.
Sürekli güneş gören yer.
Güneş alan yer.
Eskiden her zaman güneşli olan yer. 

Eski dilde:
Mişrak, Güneşi bol olan yer.
Atalarımız boş yere dememiş; Güneş giren eve Hekim girmez. Ya da Güneş girmeyen eve Doktor girer. Ev, mutlaka güneş almalıdır. Güneş, mikrobları öldürür. Tüm hastalıkların tedavisi için gereklidir. Raşitizme neden olan D Vitamini eksikliği sadece güneş ışınları ile alınabilmektedir. Güneşsiz evde hastalık eksik olmaz.

Başı kesik bir koyunu belli bir daireye atabilmeyi amaçlayan ve iki takım halinde at üstünde oynanan Kazakların ulusal oyunu ...


Kökbar,
Kökpar, 
Kazaklarda, Kökbar adı verilmiştir.
Kökpar oyunu oynayan kişiye Kökparşı denir.
Türkistan’da bu oyuna Gökböri, Gökbörü, Kökpari, 
Afganistan’da bu oyuna Buzkaşi, denir. 
Anadolu'da pek oynanmayan bu oyun Ödül kapmaca, Pösteki adları ile bilinir. Pösteki Farsça bir kelime olup koyun ya da keçi postuna denir.
Kökperi, Kökberi.
Kökbörü, Kökböri, Köpkeri,

Kazakların oynadığı ulusal bir oyundur. Başı kesik bir koyun ile iki takımın yarışma şeklinde bir oyundur. Başı kesik bir koyunu belli bir daireye atabilmeyi amaçlayan ve iki takım halinde at üstünde oynanan Kazakların ulusal oyunudur.

Kökpar, Kazakların atlı bir spor oyunu olup oyuna katılacak atlı oyuncular başlama çizgisi olarak belirlenen yerde sıralanırlar. Oyuncuların 50-60 m. uzağına, başı kesilmiş oğlak veya kuzu bırakılır. Başı kesik hayvan oyuncu atlılardan biri tarafından yerde veya havada yakalanır. Bu oğlağı, alan atlı, eğeri üzerinde, ayağı ile sımsıkı tuttuğu halde alabildiğine atını koşturarak önceden çizilmiş daire içine atmaya çalışır. Diğer oyuncular oğlaklı atlıya yetişip tuttuğu başı kesik hayvanı alması gerekir. Oyun 4-5 km. 'lik bir alanda oynanıyor. Kökparı alan oyuncu, bu alanı katedip bitiş çizgisine getirdiği zaman oyunu kazanmış olur.

Popüler Yayınlar

İzleyiciler

BULMACA ANSİKLOPEDİSİ