Şeftali cinsi...

Hale,
Hülü,
Nectarin,
Cavalier, 
Cardinal,
Gülaven,
Sarıpapa, 
(Sarı renkli ve tatlı bir şeftali).
Adıyaman,

Önceleri botanik adına (Prunus persica) bakılarak şeftalinin anavatanının İran yada Kafkasya olduğu sanılmaktaydı. Şeftalinin anavatanının Doğu Asya ve Çin (Orta Çin) olduğu belirlenmiştir.

Şeftali, dünya üzerinde çok geniş yetişme alanına sahip bir meyve türüdür. Avrupa’nın İngiltere ve kuzey memleketleri (Finlandiya, Norveç, İsveç) dışında hemen her tarafında yetiştirilmektedir. Amerika’ya XVI. yüzyılda İspanyol gemicileri tarafından götürülmüş . Amerika'nın kuzey ve güneyinde yetişmekte olup, Avustralya ve Yeni Zellanda’da en fazla yetiştirilen meyve türüdür. Afrika kıtasında da şeftali yetiştirilmektedir.

Dünya üzerinde en büyük şeftali yetiştiricisi ülkeler sırasıyla; İtalya, ABD, Çin, Yunanistan, İspanya, Fransa, Rusya, Türkiye, Meksika ve Arjantin ‘dir.

Filipinler' in Başkenti...

Manila,
Filipinler, 
(Filipince: Pilipinas) 
Filipinler Cumhuriyeti;
Güneydoğu Asya'da Malay Takımadaları bölgesinde yer alan adalar ülkesidir. Başkenti Manila'dır. Filipinler toplam 7 bin 107 adadan oluşur. Manila II. Dünya Savaşı’na kadar Asya’ daki en güzel görünümlü şehirlerden biriydi. Savaş sırasında oldukça hasar gördi.

Filipince ve İngilizce resmi dillerdir. Filipin, üç coğrafik alana bölünür. Luzon, Visayas ve Mindanao. Bunlar, on yedi bölgeye ayrılır. Bu bölgeler de 81 Kent, 118 Şehir, 1510 Belediye ve 41.995 Barangay'a (bölge hükümetleri) ayrılır. Filipinler 85 milyona aşkın nüfusuyla (2005) dünyanın en çok nüfusuna sahip 12. ülkesidir. Manila dünyanın en kalabalık 11. başkentidir.

“Acıbalık, gördek” gibi adlar da verilen bir balık..

İlik,
İlik balığı,
Liparida (Musevilerce),
Gördek, (Fr. Bouviere commune).
Acıbalık, (Rhodeus Seiceus Amarus).
Kepekleme,

İznik yöresinde, kepeğin buğusunda pişirildiğinden dolayı kepekleme denir.
Acı balık (Rhodeus sericeus), sazangiller (Cyprinidae) familyasından küçük bir balık türü. Midyeler üreme sistemlerinin önemli bir bölümünü oluşturur.
Dişi acı balık yumurtalarını midyenin içine bırakır. Yumurtalar midyenin içinde gelişir ve yüzebilir hale geldiklerinde dışarı çıkarlar. Midyenin larvaları midyeden çıkan balıklara yapışır ve düşüp başkalaşım (metamorfoz) geçirirler.

“Ufuklar” anlamında eski sözcük...

Afak,
Ufuklar.
Ufk.
Arapça, Afak, (ﺁﻓﺎﻕ).
Arapça afak, ufk kelimesinin çoğul şeklidir.
Yer ile göğün birleşmiş gibi göründüğü yer, uzak daire.
Göğün yerle birleşmiş gibi göründüğü kısımlar, ufuklar.
Her taraf, etraf, çevre.
Dört taraf,
Etraf,
Cihetler.
Ufuklar, dört bir taraf.

İnsanın kendi nefsi dışındaki gözle görülen bütün varlık alemi.
Karşıtı: Enfüs.

Osmanlı devletinde Bulgarlardan oluşturulan ''Voynuk'' örgütündeki subaylara verilen ad...

Likator,
Osmanlılar döneminde Savaş zamanı ordunun ve yüksek komutanların atlarına bakan, barışta, has ahır ve çayır hizmetlerinde çalıştırılan, Hıristiyanlardan, özellikle Bulgarlardan oluşturulan asker sınıfına voynuk örgütü ve bu örgüt içindeki subaylara Likator denmektedir.
Voynuk Teşkilatı,
Voynuk teşkilatı Sultan Birinci Murad Han (1359-1389) zamanında Rumeli beylerbeyi olan Timurtaş Paşa tarafından ilk defa Bosna’da kuruldu. Mensupları Bulgarlar arasından seçilerek, yaygınlaştırıldı. Hassa, amme veya seferli ve Çayır Voynukları halinde teşkilatlanırdı.

Voynukların kaynağı Rumeli olup, bilhassa Bulgaristan idi. Açık kadrolara, ölen veya sakatlanan voynuğun oğlu, kardeşi, akrabalarından biri tayin edilirdi. Voynukların oğullarına ve Voynukluğa aday olan akrabalarına Zevait Voynuk denilirdi. 

Ortaoyununun sergilendiği genellikle oval biçimli alan...

Palanga,
Ortaoyunu'nda oyun alanı.
Meydan, orta.
Ortaoyunu, Çevresi izleyicilerle çevrili bir alanda oynanan, yazılı metne dayanmayan, içinde müzik, raks ve şarkı bulunan doğaçlama bir oyundur. Ortaoyunu eski kaynaklarda; kol oyunu, meydan oyunu, taklit oyunu, zuhuri gibi adlarla anılmıştır.

Orta oyunu, han ya da kahvehane gibi kapalı yerlerde de oynanmakla birlikte, genel olarak açık yerlerde ortada oynanan bir oyundur. Oyunun oynandığı yuvarlak ya da oval alana palanga denir. 

Oyunun dekoru;
Yeni dünya denilen bezsiz bir paravandan ve dükkan denilen iki katlı bir kafesten oluşur. Yeni dünya ev olarak, dükkân da iş yeri olarak kullanılır. Dükkanda bir tezgah, birkaç hasır iskemle bulunur.
Seyircilerin oturdukları yerin hemen arkasında, ve oyun yerine aktörlerin girmesi için serbest, sahne olarak kabul edilen yer boyutları aşağı yukarı 15x25 m. kadar, yuvarlak veya yumurtamsı bir alandır. Seyircilerle oyun yeri, ip gerilmiş kazıklarla ayrılır, meydanın sağı kadınlar içindir; eskiden buraya kafes konurdu; sol taraf erkek seyirciler içindir. 
Çalgıcılar da burada, seyircilerin tam önünde yer alırlar. 

Orta oyununun kişileri ve fasılları Karagöz oyunuyla büyük oranda benzerlik gösterir. Oyunun en önemli iki kişisi Kavuklu ile Pişekar'dır. Kavuklu, Karagöz oyunundaki Karagöz'ün karşılığı, Pişekar da Hacivat'ın karşılığıdır. Orta oyununda da gülmece öğesi, Karagöz oyunundaki gibi, yanlış anlamalara, nüktelere ve gülünç hareketlere dayanır. Oyunda çeşitli mesleklerden, yörelerden, uluslardan insanların mesleki ve yöresel özellikleri, ağızları taklit edilir. 

Bunlar arasında Arap, Acem, Kastamonulu, Kayserili, Kürt, Frenk, Laz, Yahudi, Ermeni vb. sayılabilir. Orta oyununda kadın rolünü oynayan kadın kılığına girmiş erkeğe Zenne denir. Kavuklu Hamdi ile Pişekar, Küçük İsmail Efendi, orta oyununun önemli ustaları sayılır.

Orta Oyunu, 
Mukaddime (Giriş), Muhavere (Söyleşme), Fasıl (Oyun) ve Bitiş bölümlerinden oluşur. 

Geleneksel Türk halk tiyatrosunun önemli seyirliklerinden olan orta oyununun başlıcaları şunlardır: 
Mahalle Baskını, Terzi Oyunu, Yazıcı Oyunu, Büyücü Hoca, Fotoğrafçı, Hamam, Tahir ile Zühre, Kale Oyunu, Pazarcılar, Çeşme, Gözlemeci. Çifte Hamamlar, Kunduracı, Eskici Abdi.

Granitle aynı kimyasal yapıda olan ve “riyolit” de denilen kayaç...

Liparit, 
Fransızca, liparit.
Granit  (Liparit ya da Riyolit). 
Yunancadan Fransızca, rhyolite.
Granitle aynı kimyasal yapıda, içinde mikrolitler olan kayaç, liparit. Yani serbest silis bakımından zengin, mikrolitli iç kayaç.
Tersiyer ya da post-tersiyer kaynaklı magmatik bir kayaçtır. Koyu kıvamlı asit lavların kısa mesafeli akması sırasında oluşur. 

Kuvars içerir, ancak ana öğesi feldispattır. Sertliği 6, özgül ağırlığı 2.3-2.7'dir. Rengi sarı, kırmızı beneklerle beyazdan griye doğru değişir. Kırıldığında sönük parlak, ince taneli bir yüzey verir. Volkanik alanlarda görüşür. Mezolitikten başlayarak güneydoğu Asya ve diğer alanlarda kullanılmıştır. Granitin sürtmetaş örnekleri de oldukça yaygın bir durumdur. 

Genellikle ağır mineraller ba­kımından fakir olan riyolit, cam bakımın­dan zengin bir hamur içinde, ya fenokristaller, ya küçük billurlar, ya da küçük kürecikler şeklinde bol miktarda kuvars kapsar. Fenokristaller arasında feldispatlara da rastlanır. Riyolitoyit’ te kuvars billurlaşmamıştır, silis fazlası cam halindeki hamur içinde bulunur. Bileşimine göre, hiper alkali riyolitler ve alkali riyolitler ayırt edilir. Hiperalkali riyolitlerde, sodyum ve potasyumlu feldispatlar ile demir ve sod­yumlu bir veya daha çok mineral (aejirin, riebeckit) bulunur. 

Alkali riyolitler için­de de alkali feldispatlar ve plajiyoklazlar vardır. Piromeritler, çok büyük küreli (25 cm kadar) riyolitlerdir. Riyolitlerde, çoğu zaman, grena, topaz, kuvars gibi pnömatolitik minerallerin billûrlaşabildiği «litofiz» denen boşluklar bulunur. Riyolitler lav akıntıları veya damarlar meydana geti­rir. Kuvarslı porfirler paleozoyik çağ ri­yolitleridir.

“Hırsızlık” anlamında argo sözcük...

Arak,
Kayış,
Hırsızlık, (İng. theft ).
Sirkat,
Çalma
Arak,
Arakçılık.
Tırtık,
Karmanyola.

Su değirmenlerinde taş üstüne tahılın dökülmesini sağlayan ambar...

Serpin,
Petek,
Oban, 
Su değirmenlerinde taş üstüne tahılın dökülmesini sağlayan ambar.
Su değirmenlerinde suyun yüksekten dökülmesini sağlayan oluk.
Değirmen çarkına su götüren saç boru. 

İzmir’in Urla ilçesinin tanınmış bir plajı ....

Demircili, 
İzmir ili, Urla ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimidir. Demircili koyu Urla'nın köylerinden biri olan Demircili köyünde bulunmaktadır.

 İnanılmaz orman ve zeytin ağaçları arasından geçerek geleceğiniz bir koy burası. Urla'ya uzaklığı 18 kilometredir.

Demircili koyu tertemiz denizi, ipek gibi kumu, bembeyaz taşlarıyla çok nadir görülebilecek güzellikte bir koy. Burada sörf ve dalış sporları yapılıyor. Her saatte denizden çıkan dalgıçlara rastlamak mümkün. Burada bambu şemsiyeler ve bambu küçük odaları, temiz tuvalet ve duşu olan bir plaj mevcut. 

Ayrıca  Altınköy koyu plajı ile deniz yıldızı plajı da vardır.

Hindu mitolojisinde, yarı insan yarı yılan biçimindeki tanrısal varlık...

Naga,
Adder, Amarus,
Djedhi,
Ejderha, Ejder,
Levites,
Naga, Nagual, Nacaal, Nahaş, Nasuki (Kutsal yılan),
Quetzlcoatl (Kukulkan),
Serpent, Snake,
Şahmeran,
Typoon,

Mısır firavunları Kobrayı başlarında taşırdı. Tevrat’taki Nahaş kelimesi hem yılan, hem sırları bilen anlamına gelirdi. Sümer’de Tanrı Enki’nin sembolü yılandır. Tufanda Utnapiştim’i uyandırıp uyaran yılandır. Zeus ve Maia’nın oğlu ve habercisi Hermes, yılan dolalı bir asa ile düşmanını yenmiştir. Güney Amerika’daki kadim Meksika, Aztek, Toltek, Maya uygarlıklarının gökten gelen tanrıları yılandır.

Hindistan’da insiye bilgelere ve kâhinlere, akıllı yılanlar anlamına gelen Nagalar denirdi. Alnın tam ortasına sembol konması, yılan gibi akıllı olmak için iç psişik melekelerin kullanılmasını ifade ederdi. Mister Okulu’nun sadece en yüksekinisiyelerine yılan başlığı takma izni veriliyordu. Başını kaldırmış yılan, aşağıdan yükselen kundalini, Yılan Ateşi’ni sembolize ederdi. Kundalinin yükselmesi ve üçüncü göz’ün açılmasıyla kişi büyük bilgeliğe ve spiritüel yaratıcı güce ulaşır; her şeyin sonsuzluğu bilinir olurdu. Hint yazmalarında ve efsanelerinde Naga ırkı, yeraltında yaşayan ve yüzeyde insanlarla irtibata geçen bir yılansı ırktır.

Bu yılanların kimilerinin insana dönüştüğü yazar. Hint yazmalarında bunlardan başka Sarpa denen bir başka yılansı ırktan daha söz edilir. Ayrıca Hint okyanusu civarında ve sonradan denizin dibine batmış bir ülkede var olduğu söylenen bir yılan krallığının bahsi geçer.

Eski Türk inanışlarında Ejderha, kutsal, göksel ve iyi bir varlıktır.

Geleneksel İspanyol şarkısı ve dansı..

Jota,
La jota,
Aragonca: hota,
Asturyaca, Galiçyaca: xota
Hızlı İspanyol dansı.
İspanyol folklorik dansıdır.
Geleneksel İspanyol şarkısı ve dansı.
Bir çift dansçının oynadığı hızlı tempoda kastanyet eşlikli İspanyol dansı.
Jota, İspanya coğrafyasındaki çoğu toplulukta dans edilen ve her bölgenin geleneklerine göre değişen bir İspanyol dansıdır. Bölgelere göre değişir. En popülerleri: 
Jota de Aragon, La Mancha, Kastilya jota, Navarra, Asturias, Galiçya, Extremadura.

Jotalar, bir sesin eşlik ettiği ve dansçıların giydiği bir danstır. Dansa kastanyetler dışında gitarlar, lavtlar, bandurrialar, akordeonlar ve tefler eşlik ediyor. İspanya' nın kuzeyindeki topluluklarda, tipik enstrümanlar dahil edilmiştir; bu nedenle Cantabria, Galiçya ve Asturya' da jota gayda, tef, davul vb. kullanılır.

Elektrik akımının yeğinliğini azaltıp çoğaltmaya yarayan aygıt...

Reosta, 
Fransızca,  rheostat,  
İngilizce, rheostat. 
Elektrik direncini değiştirmek için kullanılan bir cihaz.
Elektrik akımının şiddetini azaltıp çoğaltmaya yarayan araç, dimmer.

Bir iletkenin direncini değiştirmek için kullanılan alete reosta denir. Reostaya ayarlı dirençte denilir. Kısa devre prensibi geçerlidir.  Akım devamlı suretle en az dirençli  yolu tercih ettiğinden, akıl ayarlanan yolu kullanarak direnç azaltılıp akım şiddeti arttırılmış olur. Reosta akımı azaltıp, çoğaltabileceğimiz değişken bir dirençtir.

Reostanın başlıca kullanım alanları: 
Laboratuarlarda etalon direnç olarak, yani direnç değerlerinin ayarlanmasında ve köprü metodunda direnç ölçümlerinde, değişken direnç gerektiren devre deneylerinde, örneğin diyot ve transistor karakteristik eğrileri çıkarılırken giriş, çıkış gerilim ve akımlarının değiştirilmesinde ve benzeri değişken direnç gerektiren pek çok işlemde kullanılır.  Reostalar genellikle elektrikli sobaların ayar düğmelerinde kullanılır. Bir sobanın(elektrikli) ısısını düşürmek için düğmesini kıvırdığımızda reostanın kabloları(veya telleri) uzar. Direnç artarak elektrik enerjisi yavaş bir şekilde gelir. Ama ısısını yükselttiğimizde reostanın kabloları kısalır. Direnç azalır ve elektrik enerjisi hızlı bir şekilde sobaya ulaşır. Böylece sobanın ısısı artar. Sobalar dışında çamaşır, bulaşık makineleri vb. elektronik eşyalarda kullanılır.

Newton’un kütleçekim yasasından yola çıkarak Güneş Sistemi’nin kararlılığını göstermiş ünlü Fransız matematikçi ve astronom...

Laplace,
Marquis Pierre Simon de Laplace. 
(1749-1827). 
Fransız matematikçisi.
Matematiğin bir çok dallarında önemli çalışmaları vardır. Diferansiyel denklemler, potansiyeller teorisi, olasılıklar teorisi, astronomi, mekanik, fizik gibi dallar yer almaktadır.
Laplace, 23 Mart 1749 tarihinde bir köyde doğdu.

Laplace, kendisini çok erken matematiğe verdi. Yaşadığı Beaumont'ta bulunan askeri okula devam etti. Laplace, okulu bitirdikten sonra Paris'teki askeri okula matematik öğretmeni olarak atandı. İşte bu sırada Laplace, Newton'un genel çekim kanununun güneş sistemine uygulaması adlı büyük eserini verdi. Astronom matematikçi olduğu için, kendisine Fransız Newton' u denmiştir. 

Olasılıklar kuramının kurucusudur. Laplace Şeytanı olarak anılan bu düşünce geleceğin tamamiyle geçmişteki etkilerden meydana geldiğini savunan determinizmden doğuyor. Öyle ki determinizm özellikle de Laplace' dan sonra yüzyıllar boyu bilim insanlarının sadık kaldığı ilke oluyor. Zaten bilimsel deneylerin doğasında da belli etkileri kontrol altına alarak madde ve canlıların tepkilerini önceden tahmin edebilme düşüncesi yatıyor. Laplace, son günlerini Paris yöresinde Arcueil' de geçirmiş. 5 Mart 1827 yılında yetmiş sekiz yaşında ölmüştür.

Hatay yöresine özgü, “testi peyniri” de denilen bir peynir cinsi...

Cara,
İçine salça, erimiş yağ, pekmez ve zeytinyağı konulan içi sırlı küp. Peynir, kibritden büyükçe parçalar halinde dilimlenir. Bir tepside tuzla harmalanarak iki gün bekletilir ve suyu devamlı süzülür. 
Çökelek bir bez torbaya doldurulur, üzerine bir ağırlık konarak iki gün suyunun süzülmesi için bekletilir. Üçüncü gün, bir tepsi içinde peynir, çökelek, çörekotu ve arzuya göre tuz konarak karıştırılır. 

Bir toprak kap (testi-cara) veya cam kavanozun içine bir kat peynir, bir kat çökelek sıra sıra dizilir. Her dizilim sırasında elle sıkıca bastırılarak peynirler arasındaki boşluklar çökelekle doldurulur. Kabın ağzı bir bezle bağlanır ve ters çevrilerek bir hafta bekletilir. Bu sayede sona kalan suyuda süzülmüş olur. Bu süre sonunda tekrar sıkıca bastırılır ve yüzeyine bir avuç tuz, onunda üzerine bir avuç kekik konur. Eskiden bu aşamadan sonra testinin ağzı bir bezle sıkıca bağlanır, killi toprak ve samanla yapılan harç ile sıvanır ve testi ters çevrilerek toprağa gömülür. Bu haliyle toprak altında dört ay bekletilirdi. Şimdilerde ise kekiğin üzerine bir bez torba içerisinde toprak konarak ağzı sıkıca bağlanıyor, yine ters çevrilerek buzdolabında dört ay bekletiliyor.

Kongo ilkellerinin inandıkları yeteneklilik gücü...

Elima,
Kongo'daki Mongo ve Kunduların yeteneği, beceriyi ve çocuk yapmayı etkilediğine inandıkları gizemsel gücün adı.

Fransız Faşizmi...

Pujadizm,
Fr. Poujadisme.
Fransız politikacısı Pierre Poujade 

(1920-2003)
Fransız siyaset adamı Pierre Poujade'ın oluşturduğu ve bir dönem Fransa'da taraftar bulmuş bir tür küçük burjuva faşizmi.

Fransa’da siyasi krizler özellikle esnaf ve zanaatkarı etkileyen ekonomik bunalımlar ile vergi artırımlarına yol açarken, kendisi de esnaf olan Poujade önce 1954 yılında  vergi memurlarına direnci simgeleyen bir örgüt, sonra da ulusalcı bir parti (Union et Fraternite Française) kurdu.

Poujade, Çin Hindi’ndeki yenilgiyi işleyerek Fransız milliyetçiliğine de oynadı. Esnaf, zanaatkar, çiftçi ve küçük üreticiye de Sizlerden vergi alınmayacak vaadinde bulundu.

1956 Ocak seçimlerinde, Poujade’ın partisi büyük bir sürpriz yaparak oyların yüzde 12’sini aldı ve parlamentoya 52 milletvekili gönderdi.

Siyaset terminolojisine de Poujadism(Pujadizim) diye bir kavram girdi. O günden beri, vergi almayacağım, her şeyin fiyatını indireceğim, bütün kamu hizmetleri bedava olacak benzeri vaatlerle seçmen önüne çıkmaya ve milliyetçi duyguları kaşımaya Poujadizm deniliyor.

Yeniçeri örgütünde, görevi alaylarda selam törenlerini düzenlemek ve yönetmek olan subay...

Odabaşı,
Yeniçeri kuruluşunda görevi alaylarda selam törenlerini düzenlemek ve yönetmek olan subay.

Kapıkulu Ocağı;
Kapıkulu Piyadeleri ve süvarilerinden oluşmuştur.  

Kapıkulu Piyadeleri; 
Acemi Ocağı, Yeniçeri Ocağı, Cebeci Ocağı, Topçu Ocağı, Top Arabacılar Ocağı, Humbaracı Ocağı, Lağımcılar, Sakalar, Solaklar  

Kapıkulu Süvarileri: 
Silahtar, Sipahi, Sağ Ulufeciler, Sol Ulufeciler, Sağ Garipler, Sol Garipler'den oluşmaktaydı.    

Eyalet Askerleri;
Yerli Kulu; Azab, Sekban, Tüfenkçi, İcareli  
Serhat Kulu: Deliler (Deli), Gönüllüler, Besliler, Topraklı Süvari, Tımarlı Sipahiler ve Akıncılar   

Rütbeler :
Harp Okulu'ndan mezun olunca mülazım-ı evvel (teğmen), Harp Akademisi'nde birinci sınıfa geçince mülazım-ı sani, Harp Akademisi'ni bitirince erkanıharp (kurmay) yüzbaşı rütbeleri alınıyordu. Harp Akademisi'ne sadece Harp Okulu'nu iyi dereceyle bitirenler alınırdı. 

Müşir (Mareşal) 
1. Ferik (Orgeneral) 
Ferik (Tümgeneral ile Korgeneral arası)
Mirliva (Tuğgeneral ile Tümgeneral arası)  
Miralay (Albay)  
Kaymakam (Yarbay) 
Binbaşı   
Kolağası (Kıdemli Yüzbaşı)
Yüzbaşı  
Mülazımı sani (Üstteğmen) 
Mülazımı evvel (Teğmen) 
Çavuş
Onbaşı  
Nefer  

Lozan Antlaşması’nın yapıldığı saray....

Rumine,
Rumine Sarayı,
Rumine Sarayı 1906 yılında, üniversite binası olarak inşa edildi. Adını bir Rus prensi olan Gabriel Rumine' den alıyor. Binayı yaptıran Rumine' nin annesi Lozan' lı idi. Lozan Barış Antlaşması, sarayın duvarları ve tavanını resimlerin süslediği büyük salonunda imzalandı.

Türkiye, on bir yıl süren savaşların ardından, bugüne dek bozulmayan bir barış sürecine girdi. Rumine Sarayı' nın tarihi salonu günümüzde Lozan Kent Meclisi'ni ağırlıyor. Rumine Sarayı bugün üniversite kütüphanesine, güzel sanatlar, doğa ve tarih bilimleri müzelerine ev sahipliği yapıyor.

İsviçre'nin 26 kantonundan biri olan Vaud kantonunun başkenti Lozan'da, göl kıyısındaki muhteşem şatoda (Chateau d'Ouchy - Uşi Şatosu) İsmet İnönü ve arkadaşları günlerce diğer ülkelerin temsilcileri ile tartışmıştı. Türkiye'nin kaderini belirleyen tarihi Lozan Antlaşması için ikili görüşmeler Ouchy şatosunda yapılmıştı. Antlaşma'nın en önemli kararları burada alınırken, antlaşma Rumine Sarayında devam etmiş, Lozan Üniversitesi Tören Salonu'nda imzalanmıştı.

Lozan Barış Antlaşması; Kurtuluş Savaşı'nın sonunda Mudanya Mütarekesi imzalanmış. Barış görüşmelerine 
22 Ekim 1922'de çağrılmıştı. Mudanya Mütarekesi' nde de Türk heyetine başkanlık etmiş olan ismet Paşa (İnönü), Dış İşleri Bakanlığına getirilerek Lozan'a gidecek Türk heyetine başkan atandı. Lozan Konferansı'nda İngiltere'yi Lord Curzon, İtalya'yı Mussolini, Yunanistan'ı Venizelos, Fransa'yı Poincare temsil ediyordu.

Sevr Antlaşması'na göre Türkiye'nin doğusu Ermenilerle Kürtlere, güneydoğu illeri Fransızlarla İngilizlere, Antalya dolayları İtalyanlara, Batı Anadolu ve Trakya Yunanlılara veriliyor, Boğazlar barışta ve savaşta serbest olmak üzere Müttefikler'in yönetimine bırakılıyor, kapitülasyonlar bütün devletlere tanınıyor, Anadolu'nun yalnız orta ve orta-kuzey kesimi Türklere kalıyordu. Ankara Hükümet'i bu antlaşmayı hiç bir zaman tanımadı ve bağımsızlık için sonuna kadar savaşılacağını bütün dünyaya ilan etti.

Savaşı kazanıp barış masasına oturduğu zaman başta kapitülasyonlar ve Osmanlı borçları olmak üzere Sevr Antlaşması' nda yer alan birçok hüküm yeniden Türkiye'nin önüne sürüldü. Türkiye'nin Birinci Dünya Savaşı'ndan önceki sınırlar üstünde bir iddiası yoktu, ama Misak-ı Milli'den de fedakarlık edemezdi. Yabancılara verilen eski ayrıcalıkların hepsi kalkmalıydı. Batılılar bu şartları kabul etmek istemediler ve 4 Şubat 1923'te görüşmeler kesildi. 23 Nisan 1923'te görüşmeler yeniden başladı. Sonunda Türkiye'nin istekleri kabul edilerek 24 Temmuz 1923'te antlaşma imzalandı. Başlıca hükümleri şöyle özetlenebilir: Türkiye'nin sınırları, Irak kesimi (Musul) dışında Misak-ı Milli'de çizildiği gibi olacak, Yunanistan savaş tazminatı olarak Edirne yakınındaki Karaağaç'ı Türkiye'ye bırakacaktı, fiğe Denizi'nde Bozcaada ile Gökçeada Türkiye'ye verilecek, Midilli, Sakız, Sisam gibi Anadolu'ya yakın adalar, askersizleştirilmek şartıyla Yunanistan'a bırakılacaktı.

Türkiye'deki Rumlarla, Yunanistan'daki Türkler yer değiştirecek, Batı Türkleriyle İstanbul Rumları bu değişimin dışında tutulacaktı. Kapitülasyonlar her yönüyle son bulacaktı. Musul ve Osmanlı borçları konusu barış antlaşmasından sonra taraflar arasında çözülecekti.

Çanakkale ve İstanbul boğazları silahsız bölge olacak, ancak savaş halinde silahlandırılacaktı (Türkiye aleyhine olan bu madde 1936 Montrö Antlaşması'yla ortadan kalkarak, Boğazlar kayıtsız ve şartsız Türk egemenliğine geçmiştir). Türkiye'deki yabancılar ve yabancı kurumlar Türk yasalarına göre yönetilecekti. Böylece Lozan Antlaşması, Osmanlı Devleti'nin kabullendiği Sevr Antlaşması'nın Türkiye'yi bölüp parçalayan, egemenliğinden eden ağır hükümlerini ortadan kaldırarak Kurtuluş Savaşı ile kurulan yeni Türk Devleti'nin egemenlik ve bağımsızlığını bütün dünyaya kabul ettirdi.

“Kwai Köprüsü”, “Dr. Jivago”, “Arabistanlı Lawrence” gibi filmleriyle tanınmış İngiliz sinema yönetmeni...

David Lean, 
Sir David Lean, 
(25 Mart, 1908 – 16 Nisan, 1991) 
Akademi Ödülü sahibi İngiliz film yönetmeni ve film yapımcısı. 
Brief Encounter (Kısa Tesadüfler-1945), 
Lawrence of Arabia (Arabistanlı Lawrence - 1962), 
The Bridge on the River Kwai (Kwai köprüsü-1957), Doctor Zhivago ve A Passage to India, Great Expectations (Büyük Umutlar-1946), Ryan's Daughter (İrlandalı Kız - 1970),  filmleri ile tanınır.

Aldığı ödüller;
American Film Institute Life Achievement Award 1990, 
Oscar for Best Director 1958 for The Bridge on the River Kwai.
Oscar for Best Director 1963 for Lawrence of Arabia     
Knight of the British Empire 1984     
Asteroid Namesake 7037 David Lean      

Yönettiği Filmler;
Brief Encounter (Kısa Tesadüfler-1945), 
Lawrence of Arabia (Arabistanlı Lawrence - 1962), 
The Bridge on the River Kwai (Kwai köprüsü-1957), 
Doctor Zhivago (1966),
A Passage to India (Hindistana Bir Geçit -1984), 
Great Expectations (Büyük Umutlar-1946), 
Ryan's Daughter (İrlandalı Kız - 1970), 
Summertime (1955)      
Hobson's Choice (1954)      
    
The Sound Barrier (1952)  
Madeleine (14-Feb-1950)      
The Passionate Friends (2-May-1949)      
Oliver Twist (28-Jun-1948)  
Blithe Spirit (1945)      
This Happy Breed (1944)      
In Which We Serve (1942),

Orkestrada ya da caz topluluğunda vurmalı çalgılar takımı...

Bateri,
Fransızca batterie.
İngilizce: drum.
Orkestrada vurmalı çalgı takımı, davul.
Şarkılarda ritim tutmaya yarar. Bateri çok hızlı değil denge ve akıcılıktır. Düzenli olarak metronom ile çalışmalıdır. 
Bu müzik aleti Müzik kulağı olan kişiler bu müzikaletini çalabilir.

Müzik kulağınız çok iyi değilse bu enstrümanı notalı bir şekilde de çalabilirsiniz. Müzik Kulağı, Düzenli Alıştırma, Denge olması gerekmektedir. Standart bir bateri, genel olarak davul (5 parça ) ve zil (3 parça) den oluşur. 

Tanınmış Türk Bateristleri;
Okay Temiz, Selim Selçuk, Volkan Öktem, Kerem Kabadayı, Burak Gürpınar, Güray Mumcu, Onur Ertem, Akyan İlkan, Doğaç Titiz,
Tanınmış Yabancı Bateristler;
Art Blakey, Tony Williams, David Silveria, Vinnie Colaitua, Dave Weckl, Steve Gadd, Dennis Chambers.

Hızlı ve parlak biçimde seslendirilen müzik parçası....

Presto, 
İtalyanca presto.
Çabuk, çok çabuk bir tempo ile müzik.
Bu tempo ile çalınan müzik parçası.
Gösterişli ve hızlı bir biçimde çalın­ması gereken müzik parçası.

Tempo:
Latince: Tempus, 
İtalyanca Zaman anlamındadır.
Müzikte bir parçanın yorumlanma hızıdır.

İtalyanca diğer tempo terimleri;
Allegro, Hızlı ve net. 
Allegrissimo, Çok hızlı.
Allegro Moderato, Orta derecede neşeli ve çabuk .
Allegretto, Orta derecede hızlı (Allegro'dan daha yavaş).
Assai, Yeterli şekilde.
Andantino, Andante'den biraz daha hızlı veya biraz daha yavaş.
Andante, Yürüyüş hızında. 
Adagietto, Tercihen yavaş
Adagio, Yavaş ve görkemli, kararlı.

Grave, Yavaş ve aklı başında. 

Larghetto, Tercihen genişçe ve kararlı.
Lento, Çok yavaş.
Largamente Largo, Genişçe, çok yavaş.
L'istesso tempo, Aynı hızda. 

Moderato, Orta hızda.
Molto, Oldukça, daha fazla.  

Non troppo, Fazla değil, hızlıca ama fazla değil) 

Poco, Biraz.
Prestissimo, Aşırı hızlı . 
Presto, Çok hızlı.

Tempo commodo, Rahat bir hızda.
Tempo giusto, İstikrarlı bir hızda. 

Vivo, Canlı ve hızlı .
Vivace, Canlı ve hızlı.  
Vivacissimo, Çok hızlı ve canlı.

Atların ayaklarında görülen ve rahat yürümelerini engelleyen bir hastalık...

Arpalama,  
Atların ayaklarında görülen ve rahat yürümelerini önleyen bir hastalık. Arpalama (Laminitis) tırnağı kemikle bağlayan dokusunun bozulma sonucu ortaya çıkan hastalıktır. 

Şiddetiyle değişken arpalama tırnağın kısmen veya tamamen kemiğinden çıkması ve doğal olarak en kötü ihtimalde atın ölümü ile sonuçlanan insanın neden olduğu bir hastalıktır.  Arpalama (Laminitis) tetikleyen unsuru ise ince bağırsak tarafından algılanmamış şekerlerin (Nişasta, Sakaroz, Glukose, Fruktan vb.) Kalın bağırsakta laktik aside dönüşmesidir. Bunun sonuncunda, Atın tırnağı ısınır ve at topallamaya başlar. Bu noktaya geldikten sonra artık çok geç, çünkü bu önlenebilir bir hastalıktır. 

Atlar genel olarak ilkbaharda arpalanır ve nedenleri çok basit. Bizim beslediğimiz at doğal bir ortamda bulunmamakla beraber kış aylarında normal beslenir ve ilkbaharda otlağa götürdüğümüzde otların yüksek besin değerleri çok fazla olur ve bir süre şeker ince bağırsak tarafından algılanmamış olmasından aşırı laktik asit oluşumundan tırnağı normal sağlıklı büyümesi sağlayan hücreler bozulmaktadırlar. 

Belirtileri ise atın ön ayakları ileriye uzatılmış ve yükü art ayaklara aktarılmış biçimde durması, tırnakların fazla sıcak olması ve atın zorla gergin biçimde yürümesidir. 

Dokuyu bozan mekaniği tüm araştırmalara rağmen hala tam anlaşılmış değildir. Arpalamayı tetikleyen unsurları ise dört farklı kategorilerde yer almaktadır. 
  1. Yanlış çalışma yöntemler:  Ağır çalışmaların ardından atı soğutmadan (ısınma gibi yanıltıcı bir kelime) çalışmasını durdurmak sonucu biriken laktik asitler arpalamayı tetikleyebilir.  
  2. Zehirleme: Zehirleme sonucu bağırsak siteminde bakteri nüfusun ani değişimi sonucu bakteriler tarafından üretilen laktik asidin fazlalığı.  
  3. Yanlış besleme:  İlkbahar ve kış aylarında otlaklarda mevcut fruktan miktarın artmasıyla bağırsaklarda yine bakteri nüfusun ani değişimi sonucu laktik asit üretimi arpalamaya neden olmaktadır.  Fazla yem verilme sonucu hazmedemeyen fazlalığı yine ani bakteri nüfusun değişimiyle laktik asit üretimi tetikleyip arpalama ile sonuçlamaktadır.(yem her neyse arpa olmak zorunda değildir sadece her yemde bulunan nişasta yeterlidir)  
  4. Travma: Sert zeminlerde ağır çalışmak veya tırnak kapsülün sert darbelere maruz kalması tırnağın düşmesine neden olabilmektedir. 

Tedavisi;
En hafif şeklinde bile kalıcı sorunlara neden olabilecek arpalama her zaman önlenebilir bir hastalıktır. Yine başınıza gelirse ilk ve acil olarak tırnakları hemen soğutmaya başlamanız gerekir. Buz, su gerekirse yangın söndürücü ölçülü kullanın ama ayakları hemen soğutmaya başlansın. Hemen gelmesi gereken Veteriner Hekimi antihistiyaminik ve ateş düşürücü ilaçlarla müdahaleyi başlamaktadır.

Doğum, sünnet gibi olaylarda verilen bahşiş...

Arılık,
Aruluk,
Temizlik,
Doğruluk, afiflik, züht, takva.
Kudsiyyet, münezzehlik, ismet.

Bir hastalığı ilaç veya okuyup üfleyerek geçirmeye çalışan kimseye verilen ücret, bahşiş,
Türbe, tekke ve ziyaret yerlerine konulan para, adak.
Doğum, sünnet gibi olaylarda verilen bahşiş.

Fala baktırırken peşin olarak verilen para.
Loğusalara takılan altın.
Alışverişte pey olarak verilen para.
Bir hayır işine yapılan yardım.
Arı kovanlarının bulunduğu yapı, yer.



İçine peynir ya da kıyma konarak hazırlanan bir tür çörek...

Poğaça,   
İt. focaccia,    
İçine peynir, kıyma vb. konarak hazırlanan bir tür tuzlu çörek. 
Malzeme :
3 bardak un
Bir büyük paket margarin
2 bardak yoğurt
2 adet yumurta
Yarım limon suyu
1 çay kaşığı karbonat
250 gr. beyaz peynir
1 demet maydanoz, 1 demet dereotu

Yapılışı :
Karbonatı ve unu karıştırarak, ortasını havuz gibi açın. Yoğurdu, margarini, tuzu, limon suyunu ve yumurtaları ilave ederek yoğurunuz. Yumurta büyüklüğünde parçalara ayı­rınız. Peyniri çatalla ezip kıyılmış maydanoz ve dereotunu karıştırınız. Hamur parçalarını avucunuzda yuvarlayıp yassıltarak, içine birer tutam peynirli harçtan koyup ikiye kat­layınız. Dizi yağlanmış bir tepsiye dizin, poğaçaların üstle­rine yumurta sürüp orta fırında 40 dakika pişiriniz.



Uranüs gezegeninin bir uydusu...

Ariel,
Umbiel.
Miranda,
Oberon,
Titania,
1956 yılında Uranüs' ün diğer bir uydusu olan Umbriel ile birlikte William Lassel tarafından keşfedilmiştir. Uranüs Güneş sisteminin Güneşten uzaklık sırasına göre 7. gezegenidir. 

Çap açısından Jüpiter ve Satürn’ den sonra üçüncü, kütle açısından bu iki gezegen ve Neptün’ ün ardından dördüncü sırada gelir. Adını Yunan mitolojisi’ndeki gökyüzü tanrısı Uranos’ tan alır. 1781 yılında William Herschel tarafından bulunmuştur. Gaz devleri sınıfına girmektedir. Uranüs, Güneş çevresinde bir devrini 84 yılda tamamlar.

Uranüs' ün uyduları;
İçlerinde en büyük olanı Titania' dır. Beş uydu içinde en küçüğü ise 160 km ile Miranda' dır. 
Jüpiter ve Satürn’den sonra en fazla uyduya sahip olan gezegendir. 
Beş büyük uydusu; Miranda, Umbriel, Ariel, Oberon ve Titania' dır.

Diğer küçük uyduları ise şunlardır;
Cordelia, Ophelia, Bianca, Cressida, Desdemona, Juliet, Portia, Rosalind, Belinda, Puck, Caliban, Stephano, Trinculo, Sycorax, Prospero, Setebos.

On dört dizeden oluşan bir Batı şiiri türü...

Sone,
Fransızca: sonnet.
İtalyanca: sonnet.
İki dörtlü ve iki üçlüden oluşan, on dört dizeli bir Batı şiir türü.
Klasik Avrupa yazınında bir koşuk biçimi.
İlk iki bendi dörtlük, son iki bendi üçlük on dört mısradan oluşan nazım şekli.
Ondört dizelik klasik Avrupa şiir türlerinden biri.
İki dörtlü ve iki üçlüden oluşan, on dört dizeli bir batı şiir türü.

Edebiyatımızda ilk defa Servet-i Fünuncular tarafından kullanılan ve iki dörtlük, iki üçlükten meydana gelen on dört mısralık bir batı edebiyatı nazım şekli.

Güzel kokulu bir kavun cinsi...

Şamama, 
(İng. Muskmelon).
Misk Kavunu,
Yaylagıç,
Genel görünüşü kavuna benzeyen bir yıllık otsu ve sürünücü bir bitkidir. Meyva küçük bir portakal büyüklüğünde, basık şekilli, üzeri sarımsı turuncu renkli, soluk kırmızı lekeli ve boyuna çizgili, etli kısım sarımsı beyaz, gül renkli, hafif tatlı lezzetli, kokulu bir kavun. Yendikten sonra ağızda acımsı bir tad bırakır. Yurtta Batı Anadoluda yetiştirilmektedir. 

Ekşimsi ve nahoş tadından dolayı yenmeyen, kokulu, yumurta büyüklüğünde kavun. Kuvvetli kokusu nedeniyle bilhassa müslüman ülkelerde (İran, Mısır, Kuzey Afrika) meyvası çok sevilir.

Kavun;
Kabakgiller familyasından; vatanı Küçük Asya, İran ve Anadolu olan, sürüngen gövdeli, iri meyveli bir yıllık bitkidir. Çiçekleri, yapraklarının koltuğundan çıkar. Yaprakları büyük ve yürek biçimindedir. Türkiye'de yetişen başlıca türleri şunlardır:
Arava, Altınbaş, 
Galia,
Hasanbey, 
Kızılırmak,Kırkağaç,
Polidor, 
Şamama (Misk Kavunu),
Topatan, 
Van kavunu,
Kavun taze olarak yenir. Ayrıca kabukları ve çekirdekleri kullanılır. Çekirdekleri dövülüp suda kaynatıldıktan sonra elde edilen su içilirse göğüs ağrısı ve öksürüğe iyi gelir. Yanıklara kavun konursa ağrıyı hafifletir ve iyileşmesini hızlandırır. Cilt bakımı için de faydalı bir besin olan kavun, ezilip soğuk süte katıldıktan sonra yüze sürülürse cildi nemlendirir. Kavun tam olarak olgunlaşmadan yenmemelidir. 


Tuz, çemen, kırmızıbiber karışımının et üzerine sürülerek güneşte veya iste kurutulması yoluyla yapılan yiyecek ...

Pastırma,
(İng. pastrami),
Sığır etinin kuru kürleme yoluyla işlenmesi ve çemenlenmesiyle elde edilen bir et ürünü.
Tuz, çemen, kırmızıbiber karışımının et üzerine sürülerek güneşte veya iste kurutulması yoluyla yapılan yiyecek. Orta Asya bozkırlarında yaşayan göçebe Türklerin son baharda kışa hazırlık olarak tuzlu, kuru dumanlı et konserveleri yaptıkları biliniyor. Kayseri' de pastırmacılık bu şekilde Orta Asya' dan gelen Türkler,' in etkisiyle başlamış ve zamanla gelişmiştir. Ermeniler de pastırma yapmışlar. 

Onyedinci yüzyılda 1611-1682 yılları arsında yaşamış olan ünlü Seyyah Evliya Çelebi, Seyahatname isimli eserinde Kayseri'den şu şekilde bahsetmektedir. Evliya Çelebi' nin kitabında bahsettiği bu sözlerden anladığımıza göre, Kayseri' de onyedinci yüzyılda bile pastırma imal edilmekte ve şöhreti bilinmekte idi. O zamanlar yapılan pastırmaların güzel kokulu olmaları için çemenlerine kimyon katıldığını da ayrıca öğrenmiş oluyoruz. Yüz sene öncesine kadar yapılan pastırmaların, çemenlerinin bibersiz olduğu söylenmektedir. Çemendeki buy otu ve sarımsağın ise ne zaman kullanılmaya başlandığını bilemiyoruz. 

Kayseri Melikgazi Belediyesinin eski mahallelerindeki evlerde dağınık ve kontrolden uzak olarak faaliyet gösteren pastırma ve sucuk imalathaneleri, 1945 yılında belediyenin zorlaması ve uygun yer göstermesi üzerine, şimdi faaliyet gösterilen Kayseri' nin Karpuzatan mevkiindeki yerlerine taşındılar.

Pastırma çeşitleri;
Sırt, Kuşgömü, Tütünlük, Antrkot, Şekerpare, Dilme, Eğrice, Mehle, Kenar, Döş, Omuz, Kürek, cinsi pastırma çeşitleri vardır.

Yapılışı:
  • Etleri düzgün biçimde parçalara ayırıp dövün sonra üzerine 1 kat tuz, 1 kat et olmak üzere bir teneke içine dizin.
  • Hepsini dizdikten sonra en üste bir ağırlık koyarak etlerin iyice yassı olmasını sağlayın. Böylece etleri 15-20 gün serin bir yerde bırakın.
  • En son etlerin fazla tuzunun gitmesi için bol suda 1 gün bekletin.
  • Etleri sudan çıkarıp uçlarından ip geçirip serin güneşsiz rüzgarlı bir yere asıp sularını süzdürün.
  • Sarımsakla tuzu incecik dövün, içine çemeni, kırmızı biberi koyup karıştırın ve biraz su ile koyuca bulamaç hazırlayın.
  • Suları iyice süzülmüş etlerin her tarafına bu bulamacı muntazam olarak sürün ve kuruması için tekrar serin bir yere asın.
  • Çemen kuruduktan sonra etleri ipten alıp, serin bir yerde kullanılacağı zamana kadar saklayın.

Sakarya iline özgü bir tür köfte...

Islama Köfte,
Adapazarı' nın yöresel lezzetlerinden olan bir yemektir. Dilimlenmiş ekmekler biberli ve yağlı et suyuna batırılır ve köftelerle birlikte ızgaralanır.
Osmanlı döneminde Orta Anadolu'da yemek kültüründe ortaya çıkan köfte, daha sonra fetihlerle beraber Balkanlar, Kuzey Afrika ve Arap Yarımadası'na kadar yayılmıştır. 

Yöresel tatları ve çeşitleri de yanına alan köfte özellikle Türkler'in Balkanlardaki 500 yıllık yaşamında çok gelişmiş şekiller, tatlar ve isimler almıştır. Mostar Köftesi, Rumeli Köftesi, Islama Köfte, Filibe Köftesi, Cevapçiçi, Balkan köftesi gibi.

Malzemeler: 
Kıyma, Soğan, Bayat Ekmek İçi, Kimyon, Et Suyu (kemik suyu), Ekmek Dilimleri,
Garnitürü İçin: Domates, Biber, Soğan, Maydanoz.
Hazırlanışı;
Karıştırma kabına kıymayı alın.Kıymanın üzerine bayat ekmek içi, kimyon ve soğan rendesi ilave edin ve köfte harcını yoğurun. Köfte malzemesi ile istediğiniz büyüklüklerde köfte hazırlayın. 

Diğer tarafta kemik suyu hazırlayın. İçine biraz sıvıyağ ve rengi kırmızı olacak şekilde toz kırmızı biber ve tuz ekleyin. Izgarada köfteleri pişirin. Bayat ekmekleri bu suya batırıp bekletmeden alın. Köfteleri ve ekmekleri ızgarada yada yağsız tavada pişirin.
Garnitürü için soğanı piyaz doğrayın. Maydanozu ince olarak kesin ve soğan ile beraber, harmanlayın. Domates ve biberleri de pişirdikten sonra en alta ekmekleri üzerine köfteleri ve en üstüne de domates biberleri koyarak sıcak servis yapın.

Popüler Yayınlar

İzleyiciler

BULMACA ANSİKLOPEDİSİ