Peşrev, nakış, şarkı, saz semaisi gibi parçaların belli bir sıraya göre çalınıp söylenmesi...

Fasıl,
Peşrev, nakış, şarkı, saz semaisi vb. parçaların belli bir sıraya göre çalınıp söylenmesi.
Orta oyununa başlamadan önce saz takımının çaldığı köçek havası ve curcuna.
Osmanlı ve Arap tiyatrosunda oyunun perde bölümü. 

Fasıl, dindışı Türk musikisi geleneğinde aynı makamda ve çeşitli formadaki eserlerin sıralanmasıyla yapılan konser demektir. Her tabakadan Halkın musıki zevk ve kültürüne seslenebilen bir tür olarak yüzyıllardan beri etkinliğini sürdürmektedir. Klasik fasıl sıralaması; taksim, peşrev, kar, 1.beste, 2.beste, ağır semai, yürük semai, saz semaisi, şeklindedir.Zamanla şarkı formunun önem kazanmasından sonra, bu geleneksel biçim yerini ağırdan başlayarak, gittikçe hızlanan çeşitli tempolardaki şarkılara bırakmıştır.

Fasıl musıkisi sarayda, enderun’un kurulduğu dönemden itibaren meşk sistemiyle öğretilmeye başlanmıştır. Saray dışından musıki ustalarınında katılımıyla padişah huzurunda icra edildiğinde huzur faslı, harem faslı diye adlandırılmıştır. Açık alanlarda ve sarayların divanhanelerinde kalabalık hanende ve sazendelerin katılımıyla icra edildiğinde ise meydan faslı, küme faslı diye de isimlendirilmiştir. Fasıl musıkisini icra eden topluluk belirli sazende ve hanendeden oluşur. Fasıl topluluğunu tef ’le usul vurarak serhanende adı verilen kişi yönetir.

Tanzanya' nın baharat adası...

Zanzibar, 
(Unguja).
Zangibar, 
Zengibar,
Tanzanya' nın baharat adası.
Hint Okyanusu’nun Afrika’yla buluştuğu kıyılardaki Zanzibar Adası, tarçından karabibere, karanfilden Hint cevizine mutfağımızdaki birçok baharatın ana yurdudur. 

Zangibar, Şiraz'dan gelen İranlı göçmenler tarafından kurulmuştur. Adı zencilerin sahili anlamındaki Farsça zangi bar dan gelir. Afrika kıtasının doğusunda Tanzanya' ya bağlı iki adadan oluşan (Zangibar ve Pemba Adası) özerk yönetilen bölgedir. Tropikal doğası, bitki örtüsü, balıkları, kuşları, taş ve ahşap ustalığının parladığı tarihi yerleşimleriyle göz kamaştırıcı bir ada. Yazın beş ay boyunca tropikal sıcaklarda kavrulan ada, kasım ayında yağmurlarla yıkanıyor, yenileniyor. Sıcaklık 28 - 30 derecearasında değişiyor. Başkenti Taş Şehir - Stone Town' dır.

18’nci yüzyıl boyunca Ummanlı Arapların dolaylı yönetimi altına girer. Bu dönemde, Doğu Afrika’daki köle ve karanfil ticareti sayesinde ekonomisi hızla gelişir. 19’ncu yüzyılda deniz ticareti ile büyüyen Zanzibar, 1830’lu yıllarda iç bölgelerde tarımın başlamasıyla yeni bir güç kazanır. Karanfil, hindistancevizi, susam ve reçine gibi ticari ürünler yetiştirilir ve şehrin limanlarından ihraç edilir.

Zanzibar asıl adı Farrokh Bulsara olan Queen grubunun solisti Freddie Mercury'nin doğum yeri olması ile de ünlüdür. Mercury, başkent Stone Town' da doğmuştur.

Büyük Okyanus’taki ada ülkesi Vanuatu’nun para birimi...

Vatu,
Para birimi:
Vatu (VUV),
Yeni Hebridler,
Bislama dilinde: Vanuatu.
Başkent, Port Vila,
İdari Bölgeler;
Malampa, Penama, Sanma, Shefa, Tafea, Torba,


Güney Batı Büyük Okyanusta 83 adadan oluşan adalar topluluğudur. 30 Temmuz 1980 tarihinde bağımsızlığına kavuşmuştur. Avusturalya' nın 1750 km doğusunda Yeni Kaledony' nın 500 km. kuzeydoğusunda Fiji' nin batısında ve Solomon Adalarının güneyinde Pasifik Okyanusu' nda yer alan adalar grubudur.

Yüzölçümü 12200 km² olup, toplam Sahil şeridi 2528 km. dir. Tropikal iklime sahiptir. Adaların genelinde dağlar ve volkanik özellikli ovalar yer alır. Ülkenin en yüksek noktası Tabwemasana 1877 m dir. Ülke yeraltı kaynakları bakımından fakirdir Manganez çıkartılır ve işlenerek ihraç edilir. Halk ve Sosyal Hayat Vanuatunun Nüfusu 208869 (Temmuz 2006 verileri) kişidir. Ülkenin en büyük şehri başkent Port Viladır. Nüfusun büyük çoğunluğunu Ni-Vanuatu (%98.5) halkı oluşturmaktadır. Kalan %15 oranını ise Yeni Zellandalı ve Avustralyalılar oluşturur. Ülkenin %367si Presbyterian %15i Anglikan %15i Roma Katolikleri %76sı yerel dinlere %195i ise diğer dinlere inanıyorlar. Ülkede İngilizce ve Fransızca resmi dil olup halkın çoğunluğu yerel dilleri konuşur. Ülkedeki Okur yazar oranı (15 yaş ve üzeri için) nüfusun %74dür. Yönetim Ülkenin Resmi adı Vanuatu Cumhuriyeti eski adı Yeni Hebridler. Cumhuriyet ile yönetilmektedir. 30 Temmuz 1980 yılında ülke Büyük Britanyadan koparak bağımsızlığını ilan etmiş ve aynı tarihte parlementosu anayasasını kabul etmiştir. Başkan ve 40 üyeli Parlemento 5 yılda bir halk tarafından seçilir.

Erkek çocuklara duyulan cinsel ilgi...

Pederasti,
(Pedofili),
Pedofili ile aynı şeydir. Genellikle yetişkin erkek ile erkek çocuk arasındaki homoseksüaliteyi ifade eder. Aktif bir olgu olarak nitelendirilen ve çocuk ve aile üzerinde en ağır travmayı yaratan istismar türü olarak kabul edilir. Cinsel istismarın tanımı konusunda tartışmalar sürmektedir. Ancak çok özetle daha yaşlı ya da otorite konumundaki, ya da güvenilen birisinin gerçekleştirmesi ve bundan doyum sağlaması ile karakterizedir. Cinsel istismar direkt ya da indirekt olabilir.

Cinsel istismar ve ensest için literatürde pek çok terime rastlanmakta ancak bunlar bazen birbirine karışmakta ve yeterli, spesifik bir tanımlama getirmemektedir. Hatta bazen iki çocuk arasındaki cinsel ilişki istismar sınıflamasına girmemekte, sadece cinsel deneyim olarak kabul edilmektedir.

Eskiçağlarda erkeklerde eşcinsellik (homoseksüellik) çok yaygındı ve halk tarafından normal sayılıyordu. Eşcinsellik, genellikle çocukculuk (pederasti) ile karıştırılır; çocukculuk ya da pederasti, bir erkeğin bir çocuğa ya da bir yeni yetmeye duyduğu ilgiye verilen addır.

Fovizm akımının öncülerinden olan ünlü Fransız ressam....

Andre Derain, 
(1880-1954).
Klasik modernizm'e yönelmiş, kübizmin öncülerinden olmuş bir usta. Çağdaş sanatın kurucularından Andre Derain, 10 Haziran 1880 tarihinde Paris in güney batısında, Seine kıyısında küçük bir kasaba olan Chatou'da doğdu. Derain' in eğilimi ve merakı resim sanatı üzerine idi. Bu nedenle daha ilk ve orta öğrenimi sırasında Jacomin adlı bir ressamdan ilk derslerini aldı. Yirmi yaşına doğru bir trende, rastlantı sonucu tanıştığı Vlaminck' in yoğun bir çabasıyla resme yöneldi ve Carri Akademisi'ne öğrenci olarak yazıldı. 

 Chatou da Vlaminck'in özel atölyesini bir süre paylaştı. Erken yaşlarda müze sanatı'nı keşfetti. Genellikle dinsel konuları, yalın görünümlü natürmortları içeren 1910 sonrası resimleri, kimi kaynaklarda Derain'in gotik dönemi olarak anılır. İsa'nın Son Akşam Yemeği , İki Kızkardeş , Paul Poiret'nin Portresi ve şimdi Moskova Müzesinde bulunan Cumartesi , onun bu dönemine özgü yapıtları sayılabilir. 

Fovizm, (Fauvisme).
1905 - 1907 yılları arasında meydana gelen, XX yüzyılın gerçekten değerli ve özgün bir sanat akımıdır. Belirli ve kesin kuralları olan bir sanat ekolü olmamış. Peyzaj, natürmort, insan figürleri konuları ve resimde çiğ ve sert renkler kullanmak, bu akımın birinci özelliğidir. Fovizm akımın sanatçılarına göre resim, düz bir yüzeye yapıldığı için derinlemesine bir arayıştan ibarettir. Resim elden geldiğince sade ve temiz boyanmalıdır. Bu özellikleri ile fovizm pek çok kuralı yıkmış oluyor. 

Derinlik hissi, ışık, gölge, kabartma, belirli kenar çizgileri bir tarafa bırakılır. Resim iki ana özellik üzerinde yoğunlaşır. Renk şiddeti ve bunların yan yana konuluşudur. Fovizm'de hafiflik ve sevinç gözlenir. İzlenimciliğin bir devamı sayılabilir. İzlenimciler de pastel ve yumuşak olan renk tonları, Fovistler de parlaklaşmış, birincilerde küçük fırça darbelerine ağırlık veren teknik ise, geniş ve tek defada oluşmuş renk lekeleri oluşturma anlayışına dönüşmüştür. İzlenimcilerin aksine, Fovist'ler resimlerinde nesneleri deformasyona uğratarak resmetmeyi amaçlamışlardır.

Fovizm'in ilk temsilcileri ;
Henri Matisse (1869 - 1954), 
Albert Marquet (1875 - 1947), 
Andre Derain (1884 - 1954), 
Maurice Vlaminck (1876 - 1958), 
Othon Friesz (1879 - 1949), 
Raoul Dufy (1877 - 1953),
Van Dongen (1877 - 1968),
Georges Roulaut (1871 - 1958).

Erkek çocuk, oğlan...

Kulam,
Gulam,
Oğlan,
Kızan,
Erkek düşkünü erkek (aktif),

Kuran'da da geçen gilman (oğlanlar) sözcügünün tekilidir, yani oğlan anlamını taşır. Bu gulam kelimesinin sonuna Farsca' da alınan (-pare) eki eklenerek, 
seven, sever anlamı eklenir. Gulam yani Oğlanları seven kimse anlamını taşıyan Gulampare sözcüğü böylece türetilmiştir. Bu sözcük de zamanla değişerek kulampara şekline dönüşmüştür. Kulampara, Oğlancı demektir. Ancak günümüzde pek bilinmez, bilenlerce az kullanılır ya da hiç kullanılmaz. Oğlancılık gibi diğer pis ilişkiler de araplardan gelmiştir.

Bir dileği yerine getirme...

İsaf,
Arapça, isaf, (ﺍﺳﻌﺎﻒ).
Arapça birinin ihtiyacını gidermek anlamındaki saf sözcüğünden türetilmiştir.
Birisinin arzusunu, istediğini kabul etmek ve yerine getirmek.
Birinin isteğini kabul edip yerine getirme, yapma.
Bir dileği, isteği yerine getirme.
Bir dileği yerine getirme.
Yerine getirme.
Eseflendirmek.
Esef vermek.
Hışım ve gadab etmek.
Öfkelenmek.
Yardıma koşma.

İsaf:
Mekke' deki putlardan birinin adı.
Asr-ı saadetten evvelki cahiliyet devrinde Mekke putlarından birinin adı.

Boş, ıssız...

Tenha,
Farsça tenha, (ﺗﻨﻬﺎ).
Issız.
Tekin,
Uzak,
Hali,
Tehi, Tanha.
Yalnız, tek.
Tek başına, yalnız
Boş yer. 
Kimsesiz yer. 
Issız yer.
Kalabalık olmayan.
Issız, içinde az insan bulunan (yer).
İçinde alışılandan az insan bulunan, kalabalık olmayan, ıssız.

Ekin biçilirken sıralanan işçilerin tarlanın sonuna kadar açtıkları yer...

Hon,
Ekin biçerken sıralanan işçi takımı, işçi bölüğü.
Ekin biçilirken sıralanan işçilerin, tarlanın sonuna kadar açtıkları yer. 
Ekin biçilirken belirtilen bir kısım yer.
İşlenen tarladaki toprak kesiti, hendek.
Tırpanın bir vuruşta biçtiği ekin.
İşçilerin ekip biçerken uyguladıkları biçme düzeni.

Ekin biçilirken sıralanan işciler...

Hon,
Ekin biçerken sıralanan işçi takımı, işçi bölüğü.
Ekin biçilirken sıralanan işçilerin, tarlanın sonuna kadar açtıkları yer. 
Ekin biçilirken belirtilen bir kısım yer.
İşlenen tarladaki toprak kesiti, hendek.
Tırpanın bir vuruşta biçtiği ekin.
İşçilerin ekip biçerken uyguladıkları biçme düzeni.



Ekin biçilirken tarlaya dökülen tanelerden ertesi yıl kendiliğinden yetişen ekin...

Halaza,
Alavazda,
Ekinler biçilirken tarlaya dökülen tanelerden ertesi yıl kendiliğinden yetişen ekin.
Ekin biçilirken tarlalara dökülen tahıldan ertesi yıl kendiliğinden yetişen seyrek ekin.
Topraktan yeni çıkan soğan, sarmısak filizi.
Seyrek bitmiş tohum.

Alaza:
Dökülen tohumlarla ertesi yıl kendiliğinden çıkan tahıl, soğan vb.

Halaza sözcüğünün yörelerimize göre halk dilinde başka anlamları:
Çayır, çimen.
Mide gaz yaparak şişme.
Sığırların ödünden çıkan balmumu gibi sarı parça.
Henüz dürülmemiş lahana.
Ana baba, okul terbiyesi görmeyen çocuk.

''Sinema Sanatı'', ''Ansiklopedik Sinema Sözlüğü'', ''Türk Sineması Tarihi'' gibi yapıtlarıyla -Türkiye’de sinema kültürünün yerleşmesinde büyük katkıları olan sinema tarihçimiz...

Nijat Özön,
(1927-2010) 
Türk dilci, sinema tarihçisi ve çevirmen.  
25 Aralık 1927' de İstanbul'da yazın tarihçisi Mustafa Nihat Özön'ün oğlu olarak doğdu.  1956 yılında, Halit Refiğ ile birlikte yayınladıkları Sinema,  Kim isimli dergilerde sinema üzerine yazıları çıktı. Vedat Türkali'nin sinema ile ilgilenmesinin arkasında yatan kişi olarak da bilinir. Cezaevinde birlikte kalmaları Türkali'nin daha sonra ki dönemlerde sinemaya ilgi duymasını sağlamıştır. 15 Aralık 2010 yılında 82 yaşında Ankara'da öldü.  

Eserleri,
Temel Yazım Kılavuzu 
Büyük Yazım Kılavuzu 
Büyük Dil Kılavuzu 
Türk Sineması Kronolojisi 1895-1966 
Söylenişli Fransızca-Türkçe Sözlük 
Sinema, Televizyon, Video, Bilgisayarlı Sinema Sözlüğü 
Karagözden Sinemaya Türk Sineması ve Sorunları Cilt: 1 
(Tarih, Sanat, Estetik, Endüstri, Ekonomi)
Karagözden Sinemaya Türk Sineması ve Sorunları Cilt: 2 
(Eleştirme, Eleştiri Yazıları, Sinema ve Toplum, Denetleme, Sinema ve TV Türk)
Sinema Tarihi ,1962 
Sinema El Kitabı ,1964 
Sinema Sanatı 100 Soruda Sinema Sanatı Nijat Özön, Mayıs 1972




Kaynak;  http://tr.wikipedia.org

Deniz yosunlarından çıkarılan, beslenme endüstrisinde, hekimlikte ve bakteriyolojide kullanılan bir tür jelatin...

Agaragar,
Jeloz,
Jelatin 
(Gelatine),
Malaya dilinde, Deniz yosunlarından çıkarılan, beslenme endüstrisinde, hekimlikte ve bakteriyolojide kullanılan bir tür jelatin, jeloz.



Kabartma bir figür oluşturacak biçimde yontulmuş değerli taş...

Kame, 
Fransızaca: camee
İtalyanca: camee,
Üzerine kabartma olarak her türlü şekil ve özellikle insan ve kafa resimleri yapılmış değerli taş.
Değişik renkli üst üste iki katmandan oluşan ve üstteki katmanına kabartma bir desen yapılan değerli taş.

Hırvatistan’ın para birimi...

Kuna,
Hırvatistan’ın para birimi.
Para birimi,
1 Kuna=100 Lipa.
Başkent, Zagrep.
Önemli şehirleri, Split, Rijeka, Osijek

Hırvatistan Cumhuriyeti, Croatia, Hrvatska. Güneydogu Avrupa, Adriyatik Denizi kıyısında, Bosna Hersek ve Slovenya arasında bulunan Hırvatistan, Slavonya, Dalmaçya, Hırvatya, Istria diye dört tarihi bölgeden oluşur.

Yüzölçümü, 56,542 km²,
Nüfusu, 4.784.000.
En yüksek dağı Dinara 1.830 m.
Akdeniz iklimi ve karasal iklim hüküm sürer.
Etnik Dagılım, Hırvat (%78); Sırp (%12); Boşnak (%1); Diğer (%9)'dir. Hırvatça, diğer etnik azınlık dilleri konuşulur. Rumenler, Katolik (%77); Ortodoks (%11); Müslüman (%1) dinleri olarak dağılmıştır.

Yaratılmış olan bütün canlılar...

Enam,
Halk.
Mahlukat, çevre.
Arapça enam, (ﺍﻧﺎﻡ). 
Arapça, deve, sığır, koyun vb. hayvanlar manasındaki  sözcüğünün çoğul şeklidir. 
Yaratılmış olan bütün mahlukat, halk.
Yaratılmış bütün canlılar. 
Halk, insanlar.
Bütün mahlukat.
Canlılar.

Enam sözcüğünün başka anlamları:
Hediye, armağan.
Kuran-ı Kerimin altıncı suresi.
Kuran surelerinin bir araya getirilmesinden meydana gelen,cepte taşınacak kadar küçük boyda kitapçık. 

“Topla birlikte koşma” anlamında spor terimi...

Dripling, 
İngilizce, dribbling.
Top Sürme, Ayak içi veya ayak dışıyla küçük kısa vuruşlarla topu sürmek.
Topu kısa aralıklarla sürükleyerek veya yere vurarak karşı tarafın kalesine veya potasına doğru götürme, anlamına gelmektedir.
Sporda kullanılan bu yabancı söz yerine dilimizde top sürme karşılığı bulunmaktadır.


Diğer spor terimleri:
Frikik; Faule maruz kalan takım lehine serbest vuruşla oyuna başlama hakkıdır. Faul yapan takım oyuncuları atış sırasında toptan 9.15 metre uzakta olmalıdır.

Korner; Topun en son defans oyuncuları veya kaleci tarafından kale yan çizgilerinden çıkması sonucu atak yapan takım oyuncuları tarafından topun korner atma alanından ayakla oyuna sokulması.

Penaltı; Savunma oyuncuları veya kalecinin ceza alanı içinde kuraldışı hareket etmeleri veya atak yapan oyuncuya faullü hareket etmeleri sonucu verilen direk ceza atışı.

Vole; Topun yere değmeden önce havada vurulmasıdır.

Taç atışı; Topun yan saha çizgilerinden çıkması sonucu karşı takım oyuncusunun ellerini kullanarak topu oyuna sokması. Top iki elle tutulup baş arkası ve üstünden ayaklar yerden kesilmeden atış yapılır.

Aut; Topun hücum oyuncuları tarafından korner çizgileri veya kale üstünden dışarı vurulmasıdır. Top ceza alanı içinden kaleci veya savunma oyuncuları tarafından ayakla aut vuruşu yapılarak oyuna sokulur.

İnsanların toplandığı yer...

Mesab,
(Meşab)
Arapça, mesab, (مشاب).
Arapça,mesab; rucu anlamındaki sevb kelimesinden türetilmiştir.
İnsanların toplandığı yer.
Geri dönülecek yer.
Rücu edecek, geri dönecek yer.

Mesab:
Havuz ortası. 
Suyun biriktiği yer.
Derece, değer, rütbe.
Derece, değer, ölçü, menzile.
Kuyu ağzında su çeken kimsenin durduğu yer.

Mesabe:
Dönülecek yer, toplanma yeri.

Ördek yavrusu...

Badik,
Şibi,
Paytak,
Ördek,
Bati, 
Bat, 
İhvi, 
Babat.
Kaz ve ördek yavrusu.

Ördek, (Anatinae) alt familyasından hemen hemen bütün dünyanın sulak bölgelerinde yaşayan, perde ayaklı su kuşlarına verilen ad. Göl ve bataklık kenarlarını çok severler. Evcil ördekler yuva yapmaz ve uçmazlar. 

Yabani türler içinde ağaç kovuklarında veya çalılıklar arasında yuva yapanlar vardır. Yeşilbaş, terk edilmiş tavşan çukurlarında yuva yaparak yumurtlar. Yaban ördekleri toplu yaşar ve kışın ılık bölgelere sürüler halinde çok göç ederler. Evcil ördekler, küçük gruplar halinde yaşarlar. Genellikle her erkeğe 6 dişi düşer. Göl ve dere kenarlarında veya bahçe havuzlarında kolayca yetiştirilebilen kümes hayvanlarıdır.

İklime bağlı olarak, genellikle şubat-mart aylarında yumurtlamaya başlarlar. Yumurtalar 15-20 adeti bulduğunda dişi kuluçka olur. Her dişi, bu süre içinde 50-60 yumurta yapar. Yavru ördekler çabuk geliştiği için, kısa zamanda yumurtlamaya başlarlar. Sağlıklı bir dişi, 7-8 yıl yumurtlayabilir. Kuluçka müddeti 28-29 gündür. Evcil ördekler 15 yıl kadar, yabaniler çoğunlukla 20-30 yıl yaşarlar.

Çuvaş Türkçesinin güney şivesine verilen ad...

Anatri,
Çuvaş Türkçesinin güney şivesi.
Anatri şivesi, Çuvaş yazı diline esas olarak alınmıştır.
Kuzeyde konuşulan Viryal şivesine göre, bu şivenin başlıca farkı o yerine u kullanılması, yani o ünlüsünün daralmasıdır.

Rusya ve Tataristan' la komşu olan Çuvaşistan Cumhuriyeti, Orta Volga' nın sağ kıyısında ve onun kolları olan batıdaki Sura ve doğusundaki Svigiya arasındadır. Güney ve doğusunda Volga ve Çuvaş platosu uzanmaktadır. Batısı ormanlık ve bataklıktır. Ülkenin üçte biri ormanlarla kaplıdır. Güneydoğusunda ise bozkırlar vardır. Ülkede ılıman kara iklimi egemendir. Yazlar ılık, kışlar uzun ve soğuktur. Çuvaş Türkleri, 10. yüzyılda ayrı bir Türk boyu olarak ortaya çıkmıştır. 13. yüzyıldan 15. yüzyıla kadar Altın Ordu, 1552 yılında Kazan Hanlığı' nın Ruslar tarafından yıkılmasına kadar da bu hanlığın idaresinde yaşamışlardır. 
Başkenti: Çeboksar

Hawaii takımadalarında, başkent Honolulu ve Pearl Harbor deniz üssünün de bulunduğu ada.

Oahu adası,
Hawaii adalarının üçüncü büyük ve en fazla nüfusa sahip adasıdır. Nüfusu 2000'de 876.165, yüzölçümü 1.574 km²' dir. 

Kauai ve Molokai adaları arasında bulunur. Ada, volkanik platonun kökenli iki paralel dağ gurubu (Koolau ve Waianae) arasında yükselen merkezi bir üzerindedir. Hawaii' nin en popüler şehri olan Honolulu buradadır. Ünlü dizi Lost' un çekim yeridir.
Pearl Harbor Saldırısı, Japon İmparatorluk Donanmasının 7 Aralık 1941 sabahı (Hawaii saati ile) Pearl Harbor, Oahu, Hawaii’ye gerçekleştirdiği sürpriz saldırıdır. Saldırı, Birleşik Devletler Donanması’nın Pasifik Filosu ve onu koruyan Ordu Hava Kuvvetleri ile Deniz Piyadeleri’ni hedef almıştır.  Operasyonun amacı, Pasifik’te kuvvetle muhtemel olan bir Amerikan askeri müdahalesini önlemektir. 

Saldırı 12 Amerikan savaş gemisini ciddi şekilde hasara uğratmış veya batırmış, 188 savaş uçağını imha etmiş, ve 2,403 Amerikan askeri ile 68 sivilin ölümüne neden olmuştur. Bununla beraber Pasifik Filosunun üç uçak gemisi, üssün önemli tankerleri, denizaltılar ve fabrika gemileri gibi unsurları limanda değildi ve zarar görmekten kurtuldu.

Japon Budacılığında bir mezhep...

Ci,
Cişu,
Japon Budizmi'nde bir tarikat.
İppen (1239-1289), ünlü japon buddhacı üstat.
Cingtu mezheplerinden birini kurdu. Günde altı kez Buddha Amitabha'nm adını anmayı (kurduğu mezhebin adı buradan gelir: Ci ya da Cişu) öğütleyerek ülkesini bir uçtan bir uca dolaştı.

Bir sözü ya da davranışı görünür anlamından başka bir anlamda kabul etme...

Tevil,
Arapça: tevil
.
Çevri.
Döndürmek.
Yorumlama,
Durum, biçim.
Bir sözü veya davranışı görünür anlamından başka bir anlamda kabul etme.
Eski dilde sözü çevirmek.
Başka bir yorum getirme.
Söz veya davranışa başka bir anlam vermek.

Tevil:
Tevil kelimesi yukarıda açıklanan anlamlarından başka rüya tabir etmek manasına gelir.
Ayrıca, hoş kokulu bir nebat adıdır.

Büyük delikli kalbur...

Sarat,
Abara,
Kalbur,
Gözer,
İri delikli, büyük kalbur.
Sarrad,
İri gözenekli kalbur, kalburun büyüğü.

Sümerler mitolojisinde ay tanrısı...

Mannar,
Manar,
Sin,

Sümerler: 
M.Ö. 3500 - M.Ö. 2000 yılları arasında Güney Irak'ta (Mezopotamya) yerleşik olan, medeniyetin beşiği olarak bilinen coğrafi bölge ve medeniyet. Sümerler XIX. yüzyılda keşfedilmiş. Gerek yazı, dil, tıp, astronomi, matematik, gerekse din, fal, büyü ve mitoloji gibi alanlarda ilk öne çıkan ve bilinen toplum Sümerlerdir. 

Türkistan bozkırlarında, Dicle ve Fırat deltasında yaşamışlar.  Sumer dini çok tanrılı bir dindi. Tanrılar insan görünümünde, fakat insanüstü güçleri olan ölümsüz varlıklardı. İnsanlar gibi, onların da çocuklan ve eşlerinden oluşan aileleri vardı. Bu aileler kral gibi bir Baş tanrı altında toplanmışlar. Tanrılar da insanlar gibi sever, üzülür, kızar, kıskanır, kavga eder, kötülük yapar, hastalanır, hatta yaralanabilirler. 

Sümerlerin Tanrı ve Tanrıçaları;
Ana tanrıça; Kybele, Nina, Nana, İnnina. 
Ay Tanrısı; Mannar, Manar.
Ay-tanrı; Sin. 
Fırtına ve kötü hava habercisi tanrıça; Şullat,
Gök tanrısı; Anum, An.
Gökyüzü tanrısı; Anşar.
Güneş-tanrı; Utu, Ud, Ut.

Kış bölgesi tanrıçası; Ninhur Sag.
Savaş tanrısı; Ningirsu,Urningirsu.
Sonsuzuk tanrısı; Moummou.
Su tanrısı; Enki .
Sümer tanrıçası; Aruru.
Tanrı Enlil'in karısı; Ninlil,
Tuzlu su-tanrıçası; Tiamat,
Tatlı su-tanrı; Apsu, Apzu,
Yeraltı tanrısı; Abzu, Apsu, Absu. 
Yeryüzü tanrı; Kişar.
Yeryüzü tanrısı; Enlil, Bel, Belum.
Yeraltı ülkesi tanrıçası; Ereşkigal.

Cehennem ülkesi; Arallu.
Bolluk ve güçlülük simgesi; Boğa.
Erkek-yılan; Lakmu.
Devler ve canavarlar ordusunun komutanı; Kingu.

Terzinin belli bir ölçü ve modele göre kumaşa biçim vermek için yaptığı iş...

Fason,
Fransızaca: façon.
İngilizce: subcontracting.
Kesim.
Fason mal.
Malzemesi marka sahibi tarafından karşılanarak başka bir firmaya yaptırılan mal.
Fason sözcüğü genelde her sektör tarafından kullanılır. 

Tekstil sektöründe fason kavramı bir çok çağrışımlar da dahi bulunsa bile genelde bir başka firmanın malını üreten yer, takipçisi de işletme adına üreten yerleri kontrol eden, işin takibini yapan kişidir.


Fason kelimesi Fransızca kökenli bir sözcük olup dilimize yerleşmiştir. Fason kelimesinin karşılığı olarak; bir yan firma tarafından irtibatta bulunduğu bir ana firmaya ait bir mal ya da hizmetin tümünün ya da bir bölümünün üretilmesidir. Fason firma denildiğinde bu tür yerleri anlarken küçük ya da büyük bir işletme konusunda belirli bir tarif yok. Yani, fason çalışan firma küçük ya da büyük bir yer olabilir.

Küçük kitap, broşür...

Risale, 
(Fr. Brochure). 
Kitapçık,
Birkaç yapraktan veya nihayet bir iki formadan ibaret küçük kitap.
Bir ilme dair yazılmış küçük kitap. 
Haber göndermek. 
Elçinin götürdüğü mektup, name. 
Bir kimsenin sözünü veya emrini başka birisine tebliğ etmek.

Broşür, genellikle bir şeyi tanıtmayı amaçlayan, sayfa sayısı az, küçük kitap, risale her türlü ürün tanıtmında hem kısa ürün bilgisi,hem iletişim bilgileri,hemde çekici ekler barındırabilen, taşınması, maliyeti, cazibesi yönünden ilgi çeken ayrıca reklam konusunda ilk sırada olan mükemmel bi araçtır.

Modern Yunanca...

Elenika,
Modern Yunanca,

Fransızca: hellenique,
İngilizce: helenica
Yunanca: Ellinika,
Modern Yunanca.
Modern Yunanca' ya verilen ad.
Elenika Yunancada, Yunanca demektir. 
Türkçe, dili üst düzeyde konuşmaya; elenika' sı denir.
Bir işin en iyisi, en mükemmeli anlamında yunanca kökenli kelime olan elenika kullanılır.

Tavşan yavrusu...

Çişik, 
Göcen,
Göçken,
Kaylak,
Halk dilinde; Tavşan yavrusu.
Yavru tavşanların beslenmesi olgun tavşanlara göre farklıdır. Bünyeleri daha hassastır. Fazla yeşillik verilmesi yavru tavşanların bağırsak floralarının bozulmasına, ishale ve ölüme yol açabilir. 

Tavşan yavruları için besleme anne sütünü yeteri kadar alması ile başlar. Yavru bir tavşan annesinden 30 ila 45 gün süt emmesi gerekmektedir. Burada onların yeteri kadar süt emmeleri çok önemlidir. Çünkü anne sütü ile gerekli bağışıklık elemanlarını almaktadırlar. Yavrular bu bağışıklık elemanlarını anne sütü haricinde başka hiçbir besinden alamazlar. Burada süt sadece tavşan sütü olmalıdır. Yavru tavşan erken sütten kesildi ise başka süt, inek sütü verilmemelidir. Çünkü inek sütü ile tavşan sütü, kompozisyon açısından büyük farklılıklar içerir. Buda yavru tavşanlara zarar verir. 

Tavşan yavruları 15 günlük olduktan sonra anne sütü ile beraber kuru yonca, kuru saman ve pelet yem tüketmeye başlarlar. Bu yüzden aldığınız yavru çok küçük ise ona bu tip gıdalar verilebilir. Kuru yonca, kuru saman bulunamadığı zaman yonca unlu pelet yemlerde aynı faydayı sağlar. Yavru bir tavşan bir aylıkken sütten kesildiği zaman ortalama 400 - 600 gr canlı ağırlığa sahip olur. Tavşanların beslenmesinde diğer bir nokta da onlara sebze ve meyva vermenin zamanıdır. 

Bu besinler sulu gıda olduklarından 3 aylık yaştan önce verilmeleri uygun olmaz. Çünkü sindirim sisteminin gelişimi tam olarak gerçekleşmemiştir. Tavşanımız 3 aylık olduktan sonrada ancak hafta 1-2 kez bu besinler verilebilir. Bunların her gün verilmesi de uygun değildir.

Büyük piliç...

Bulada, 
(Bulgarca bulada). 
Yarka, 
İngilizce: pullet. 
Yumurtlamak için yeterli yaşta olan genç dişi tavuk.
Büyük piliç.
Tavuklaşmaya başlayan, yumurtlama çağına gelmiş piliç.


Asur Krallığı’nın başkenti...

Ninova, 
Asur Krallığının Başkenti.
Ticaret ile uğraştılar. Kolonicilik yapmışlardır.
Anadolu’nun en eski yazılı belgeleri Kayseri'de Kültepe tabletlerinde bulunan belgeler Asurlu tüccarlardan kalmadır.
Asurlular Asya’da ilk atlı birlikleri oluşturmuşlar. İlk sömürge imparatorluğudur  ve en önemlisi Dünyanın ilk kütüphanesi Ninova’da kurulmuş.

Asurlular; Hareketli, güçlü, aynı zamanda da acımasız ve kan dökücü bir halktı. Asur ordusu çok iyi örgütlenmişti. Mızraklı askerler, okçular, örme zırhlar giyerlerdi. Savaş arabaları vardı, çok çabuk yer değiştirebiliyordu. Kuşatma gereçleri son derece gelişmişti. Ayrıca, gerçek bir süvari sınıfı da tarihte ilk olarak Asur ordusunda kurulmuştu. Ne var ki, bu yırtıcı insanlar, kazandıkları her zaferin ardından, ele geçirdikleri savaş tutsaklarına büyük işkenceler yapıyor, işgal ettikleri ülkelerdeki insanları ya öldürüyor ya da sürüyor, ülkeyi sistemli biçimde yakıp yıkıyorlardı.

Başkent Ninova' da, Sargon II (M.Ö.727- M.Ö. 705) büyük bir saray yaptırdı ve önemli bir kitaplık kurdurdu. Sargon II' nin yeri ne geçen Sanherib (M.Ö.705-M.Ö.681), Basra körfezi kıyılarındakı halkları boyunduruk altına alabilmek için bir donanma yaptırarak, Fenike ve Filistin kıyılarını bütünüyle ele geçirdi. Asur Banipal döneminde (M.Ö.668-M.Ö.626), imparatorluk en geniş sınırlarına ulaştı. Avrupa'dan gelen İskitler tarafından istila edildi. Ninova M.Ö.612 yılında alındı ve yerle bir edildi.

Dağ oluşumu...

Orojenez, 
(Fr. orogenie). 
Dağ oluşumu.
Dağoluşu.
Dağ oluşumu (Orojeenz) Hareketleri,
Bu hareketler okyanus tabanlarında başlar. Dış kuvvetlerin etkisiyle aşındırılarak okyanus tabanlarında biriken tortul tabakalar birbirine doğru hareket eden levhalar arasında kalarak sıkışırlar. 

Sıkışma sonucunda kıvrılma ve yükselme olur. Böylece kıvrım dağları oluşur. Kıvrılma ile yükselen yere Antiklinal, çukurlaşan yere de Senklinal denir. Orojenezle kıvrılma özelliği taşımayan sert tabakalar da kırılır. Bu kırılma yerlerine Fay (kırık hattı) hattı denir. Fay hattı boyunca yükselen yerlere horst, çöken yere de graben denir. Dünyanın en uzun graben çukurluğu Doğu Afrika’da Mozambik sınırlarından başlar, Yurdumuzda Hatay çukurluğuna kadar uzanır (5000 km).  Türkiye’de Horst ve Graben oluşumu en fazla Ege Bölgesinde görülür.

Grabenler: Bakırçay , Gediz, B. Menderes, K. Menderes ve Amik ovasıdır.
Horstlar: Kaz dağı, Madra dağı, Yunt dağı Bozdağlar, Aydın dağları ve Menteşe dağlarıdır. Dünya üzerindeki başlıca kıvrım dağları III. Zamanda oluşmuş Alp-Himalaya kıvrımları ile Amerika kıtasının batısındaki Kayalık ve And dağlarıdır.

Türkiye’deki dağların büyük bir kısmı III. zamanda Alp-Himalaya kıvrımları ile oluşmuştur. Bunlar kuzeyde Kuzey Anadolu Dağları ve güneyde Toros Dağlarıdır. 
Orojenez sonucunda; Kıvrım dağları , Horst-Grabenler ve fay hatları oluşmuştur.

Dağların oluşumunu inceleyen bilim dalı...

Orojeni,
Fr. orogenie.
Dağ oluşumu.
Dağoluşu.
Orojenez, Dağ oluşum hareketleri.
Sıra dağlar genellikle derin denizlerde biriken tortulların, yan basınç oluşturan kıta hareketleri sonucu, kıvrılarak yükselmesi ile ya da kırılarak yükselmesi sonucu oluşmuştur.

Kıvrım Dağları: 
Kuzey Anadolu Dağları ve Toroslar; Van gölünün kuzeyinde birleşirler.

Kırık Dağları: 
Kıvrılma özelliğini kaybetmiş olan tabakalar kırılmaya uğrarlar. Böylece fay hatları oluşur. Fay hatları boyunca, bazı kısımlar çökerken, bazı kısımlarda, yüksekte kalırlar. Çöken kısımlara Graben, yükselen kısımlara Horst denir. Bunlara örnek Ege’deki Horst-Graben hattı verilebilir. Kazdağı, Kozak D. Yunt Bozdağlar, Aydın Dağı, Menteşe Dağları horstlara örnektir.

Volkanik Dağlar;
Doğu Anadolu Bölgesi Volkanları:
Ağrı Dağı: Küçük Ağrı 3896 m. yüksekliğe, Büyük Ağrı ise 5137 m yüksekliğe sahiptir.

Tendürek Dağı: 
Yüksekliği 3533 m’ dir Çaldıran ilk Doğubeyazıt arasında bulunur. Bitlis'teki Süphan dağı, yüksekliği 4058 m’ dir.

Nemrut Dağı: 
Bitlis de yer alır. Van gölü varlığını bu dağa borçludur. Nemrut Dağı şimdiki görünümünü son volkanik patlama ve çökmeden sonra kazanmıştır. Son patlama sonucunda dağın tepe noktası yok olmuş ve krater olmuştur. Birkaç kraterin birleşmesiyle kalderalar oluşmuştur.

İç Anadolu bölgesi Volkan Dağları:
Erciyes (3917 m): Bu dağ, İç Anadolu’ nun en yüksek dağıdır. Doruk kesimlerinde sirkler ve buzullar vardır. Erciyes Kayseri ve Develi için su deposu görevini görür.Yurdumuzun başlıca kayak ve kış turizmi merkezleri arasındadır.

Hasan Dağı: 
Aksaray da yer alan bu dağ bir volkan konisidir. Aksaray’da yer alan Melendiz Dağı, Karapınar yakınlarında Karacadağ ve Karadağ genç volkan konileridir.

Ege Bölgesi Volkanları:
Kula çevresinde yoğunlaşmıştır. Genç Kula volkanlarının 70 kadar konisi vardır.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Volkanları:
Bunlardan en tanınmışı 1957 m yüksekliğindeki Karacadağ’ dır.

Dağ eteği...

Rag,
Dağ eteği.
Çimenlik, çayırlık, bahçelik, bağlık. 
Rize ilinin adı ile ilgili olarak değişik görüşler ileri sürülmüştür; Yunanca pirinç anlamına gelen Rhisos, Rumca'da Rıza olarak dağ eteği anlamında kullanılmıştır. 
Osmanlıca'da ise Rize, ufak kırıntı, döküntü anlamındadır. Ayrıca Erzincan'ın Sakalar dönemindeki Eriza olan adının başındaki "e" sesinin düşmesi ile adaş olarak Rize için de kullanıldığı ifade edilmektedir.

Dağ...

Tur,
Kuh,
Cebel, 
Dağ, 
Arapça: cebel, (ﺟﺒﻞ)
İngilizce: mountain.
Fransızca: montagne
Çince: Tai

Yer kabuğunun çıkıntılı, yüksek, eğimli yamaçlarıyla çevresine hakim ve oldukça geniş bir alana yayılan bölümü. Türkçe kökeni Çince' deki "Tai" sözcüğüne dayanan sözcük "Tağ" olarak Türkçe' ye girmiş zamanla da bugün kullanılan Dağ, halini almıştır.

Ünlem...

Nida,
Çağırma, bağırma, seslenme,
Ünlem.
Seslenmek, çağırmak, haykırmak, bağırmak. 
Ses vermek.

Bataklık...

Aynaz,
Azmak,
Mırık,
Corma,
Coc,
Çok derin olmayan sularla örtülü batak bölge.
Daha çok göl kıyılarında, akıntısı yetersiz, alçak ve düz ovalarda görülen, belli bir çanağı olmayan durgun, sığ, üzeri yoğun sazlarla kaplı su birikintisi.

Yoğun ötrofikasyon sonucu sığ su alanlarının zengin organik maddelerle kaplanması, azmak.
İçinde çeşitli kimyasal maddeler üreyen, içine bir girdin mi çıkmanın çok zor olduğu, çırpınmanın fayda etmediği, her harekette insanı biraz daha içine çeken çamurumsu alan. 
Bataklık üstüne basıldığında ya da bir ağırlık geldiğinde içine batabilen, rutubetli ve çamurlaşmış toprak alanlara denir.  Bataklığın çevresinde kil vb. su geçirmez katmanlar bulunur. Genellikle bataklıklar sıtma vb. hastalık kaynağıdır. Yerel yönetimler bu nedenle bataklıkları kurutma çalışmaları yaparlar. Denizlerin çekilmesi veya ilerlemesi, delta oluşumu, volkanik olaylarla adaların ortaya çıkması gibi coğrafi olaylar, kara ve denizlerin kapladığı alanı sürekli olarak değiştirmektedir.

Bir Hıristiyan mezhebi...

Paulusçuluk,
Pavlusçuluk, 
Paulusçuluk 7. yüzyılda ortaya çıkan dualist Hıristiyan mezhebi.
Hristiyanlığın ilk dönemlerinde doğan Markionculuğu dualist görüşlerininin ve 3. yüzyılda İran' da yayılan gnostik din Maniciliğin etkisinde kalmıştır. 

Mezhebe adını veren Paulus'un kim olduğu tartışmalıdır. Paulusçuluğun temelinde biri iyi öbürü kötü iki Tanrı olduğu öğretisi yatar. İyi Tanrı gelecekti dünyanın kötü Tanrı ise bu dünyanın yaratıcısı ve yönecisidir. İyi Tanrı etten ve kemikten bir insan olamayacağına göre İsa gerçekten Meryem Ana' nın oğlu olamaz. Paulusçuluğun kurucusu sayılan Konstantin adlı Ermeni Paulus' un müritlerinden Silas' ın adını almıştı. Ortaya çıktıktan kısa süre sonra mezhep imparatorluk sınırları içinde siyasi ve askeri çalkantılara yol açtı. II. Konstantinos ve II. İustinianos mezhebi dağıtmak için seferler düzenlendiler. 9. yüzyıl başlarında Paulusçuluk yeniden canlandı. 

Klikya ve Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde etkili oldu. İmparator I. Mikhail ile İmparatoriçe Theodora'nın giriştiği kırımlara karşın varlığını koruyabildi. 9. yüzyıl üçüncü çeyreğinde en güçlü dönemini yaşadı. 872 yılında I. Basileios'un düzenlediği sefer mezhenin askeri gücünu kırdı. Ama Haçlı seferlerine kadar Paulusçuluk ortadan kalkmadıç 9 yüzyıldan sonra Bulgarlara karşı öncü güç olarak yerleştirildikleri Trakya dışında Paulusçuların etkisi kalmadı. Paulusçu öğreti Makedonya, Bulgaristan ve Yunanistan' da özelikle köylüler arasında etkili oldu.

Hıristiyan inanışında insanın Tanrı' ya duyduğu doğa üstü aşk...

Karitas, 
(Latince Caritas, Aşk), 
Hıristiyan inanışında insanın Tanrı' ya duyduğu doğa üstü aşk.
Kontrol, saygı, kendini sevme, tarafsız iyiniyet, merhamet, hayırseverlik. 
Hıristiyanlığın başından beri en yüksek erdemleri arasında yer alan saygı ve sevgi bir Hıristiyan işareti olarak tanıtılmaktadır. Daha geniş bir uygulama üzerinde aşk, merhamet misyonu her zaman Kilisenin temel bir tutumu olmuştur.

Heykel çalışmalarında taslak olarak kullanılan küçük model...

Bozetto,
İtalyanca Bozzetto, 
Taslak, Model.
Heykel çalışmalarında taslak olarak kullanılan küçük model.
Genellikle balmumu ya da kilden yapılan bozettolar, sanatçıya, ucuz malzemeler kullanarak düşüncelerini üç boyutlu görme olanağı verir. Bozetto ilk kez MÖ 4. yüzyılda Yunanistan' da ortaya çıkmıştır.

Eskiz: 
Fransızca: esquisse,
Mimari eserler ve resim için çizimlerle yapılan ön çalışma; taslak.

Bedizci: 
Heykel yapan sanatçı, yontucu.

Herhangi bir partiye yada toplumsal felsefeye bağlı olmayan...

Degaje, 
Fransızca: degage.
Serbest, geniş.
Açık.
Hafif açık olan.
Herhangi bir partiye yada toplumsal bir felsefeye bağlı olmayan.
Verev olarak dönen ve esnek kıvrımı önde bir çukur oluşturan yaka.
Moda olarak göğüsün veya yakadaki kumaşın gevşek bırakılmasıyla oluşan kesim.

Degaje kelimesi Fransızca bir kelimedir. Dilimize Fransızca' da geçmiştir. Zaten moda ve tekstil ile ilgili ya da bağlantılı olan birçok kavram Fransızca kökenlidir. Degaje kelimesi de hakim yaka, V yaka, bisiklet yaka gibi bir yaka modelinin adıdır.

Heykel, abide...

Anak,
Yontu,
Statü,
Abide,
Heykel, Taş, tunç, bakır, kil, alçı vb. maddelerden yontularak, kalıba dökülerek veya yoğrulup pişirilerek biçimlendirilen eser, yontu, statü.

Herkesin huyuna ve keyfine göre davranan nabza göre şerbet verilmesini bilen...

Mizaçgir,
Arapça: mizaçgir, mizacgir, (ﻣﺰﺍﺟﮕﻴﺮ). 
Herkese hoşlanacağı şekilde davranan, karşısındakinin mizacına göre hareket eden, nabza göre şerbet veren (kimse).
Herkesin huyuna ve keyfine göre davranan, nabza göre şerbet vermesini bilen (kimse).

Mizaçgirlik:
Mizaçgir olma durumu

Mizaç:
Huy, yaradılış, tabiat, karakter.

Herhangi bir konuda çok ileri gitme ölçüyü aşma...

İfrat, 
Arapça: ifrat, (ﺍﻓﺮﺍﻁ).
Arapça: aşırı gitmek, ileri geçmek manasındaki fart sözcüğünden türetilmiştir.
Aşırı gitme, ölçüyü aşma, gereğinden fazla ileri gitme
Herhangi bir konuda çok ileri gitme, ölçüyü aşma, aşırı davranma, taşkınlık,
Haddinden geçmek. 
Pek ileri gitmek. 
Takatinden ziyade iş vermek.
İfrat ve tefrit: Birbirinin tam zıddı olan iki aşırı uç için kullanılır.

Tefrit:
Herhangi bir konuda geride kalma, yeterli ölçüde olmama durumu.

İfrata kaçmak: 
Çok ileri gitmek, bir şeyi mübalağa ile yapmak, aşırı davranmak.

Meleke...

Yeti,
Alışkanlık,
Ünsiyet,
Meleke, 
Arapça: meleke.
Tekrarlama sonucu kazanılan yatkınlık, alışkanlık.

Mekanik enerjiyi elektrik enerjisine dönüştüren aygıt...

Jeneratör, 
İngilizce: generator
Fransızca: generateur.
Üreteç,
Müvellit,
Herhangi bir mekanik enerjiyi elektrik akımına çeviren aygıt, jeneratör, dinamo.
İşleysel erkeyi, elektriksel erkeye dönüştüren işlerge.

Kimyasal ya da fiziksel olaylar sonucu, sürekli olarak özdek ya da erke üreten aygıt.
Mekanik enerji kaynakları, rüzgar, güneş, güneş enerjisi, sıkıştırılmış hava vb.dir. Ya da ilk hareketi veren su türbini, buhar türbini, içten yanmalı motor veya gaz türbini gibi aletlerdir. Jeneratörün dönme hareketini gerçekleştirmesini bu kaynaklar sağlar. Bu sistemler günümüzde elektrik enerjisi üretmenin en etkili yolu haline gelmiştir.

Jeneratörler farklı boyutlarda, en küçükten en büyük kapasiteli olana göre imal edilirler. Doğru akım ve alternative akım olmak üzere ikiye ayrılırlar. Doğru akım üretenler dinamolardır, alternatif (dalgalı) akım üretenler de alternatörlerdir. Her ikisinin de çalışması için ve jeneratörlerin yapısı nda gerekli olan elektrik kaynağı aynıdır.

Günümüzde üretilen jeneratörlerin çoğu alternatif akım jeneratörleridir. Bu jeneratörlere senkron jeneratörler de denir. Buhar ve su enerjisi sağlayan santrallerde kullanılırlar.

Meksika' da yaşayan yırtıcı bir hayvan...

Eyra,
(Felis eyra), 
Herpailurus.
Yaguarundi,
Ssusamuru kedi.
Kedi ailesinin en garip üyesidir. Yaguarundi veya öbür adıyla Eyra' dır. 
Rahatça suya girmesinden ötürü Meksika'da susamuru kedi adıyla tanınır.  
Uzunca bir kuyruğu vardır. Kısa bacaklı ve uzun vücutlu kedi, daha çok gelinciğe benzer. 

Tropikal Amerika' da gelincik kedi' lerin yerini doldurur. Vücutları 65 cm (+45 cm kuyruk) uzunluğunda olur. İki farklı renk varyasyonları vardır; bazıları gri tüylü, bazıları kırmızımsı kahverengi tüylü olurlar. Eskiden bu ayrı renklerinden dolayı, iki ayrı tür olarak sınıflanırlardı, ama daha ayrıntılı araştırmalardan sonra, iki renk varyasyonun da birbirleriyle çiftleştikleri ve kardeş yavruların bazılarının kırmızı ve bazılarının ise gri olabildikleri ortaya çıkmıştır.

Mektup dipnotu olarak kullanılan bir kısaltma...

PS.
Post Scriptum.
İngilizce: post scriptum.
Mektup dipnotu (kısa).
Mektup kağıdının boş bir yerine yazılan ek düşünce, çıkma, not (post scriptum).
Bir kitabın kenarlarına yazılan açıklama veya ekleme notu, çıkma, haşiye.

Mekanizmaların kumanda kolu...

Levye, 
Fransızca: levier.
Bir mekanizmanın kumanda kolu. 
Bir şeyi yerinden oynatmak, kaldırmak, harekete geçirmek, gevşetmek vb. için kullanılan, kaldıraca benzer araç.
Herhangi bir şeyi hareket ettirmeye, yerinden oynatmaya, kaldırmaya yarayan sağlam ve dirençli çubuk.

Destek adı verilen bir noktaya dayanarak bir ucuna uygulanan küçük bir kuvvet yardımıyle diğer ucundaki ağırlığı kaldırmaya, kuvveti dengelemeye yarayan düzenek, kaldıraç.
Herhangi bir mekanizmaya kumanda etmeye yarayan kol, kumanda kolu.


Mekanları örten kemerli yapı...

Tonoz, 
Rumca: tonoz.
İngilizce: vault.  
Tuğla ve harçla örülmüş, alttan obruk, yarım silindir biçiminde tavan örtüsü. 
Bir kemer gözünün aralıksız olarak devam etmesi ile meydana gelen örtü biçimi. 
Tonoz çeşitleri:
Beşiktonoz, 
Haçtonoz, 
Taraktonoz.

Popüler Yayınlar

İzleyiciler

BULMACA ANSİKLOPEDİSİ